251konumu oldu unu söyleyebiliriz. E er Allah (c.c) bildirirse peygamberler gaybla ğğilgili baz bilgilere vak f olabilirler. Bildirmedi i müddetçe peygamberler de gayb ıığıkendili inden bilemezler. Nitekim baz ayetlerde, Allah’ n diledi i kullar n gayb ğıığı ıhakk nda bilgilendirdi i ifâde edilmektedir: ığ“Allah size gayb bildirecek de de ildir. Fa-ığkat Allah, peygamberlerinden diledi ini seçer (gayb ona bildirir).”ğı(Âl-i mran, 3/179)İ, “O gayb bilendir. Hiç kimseye gayb n bildirmez. Ancak seçti i resuller ba ka...”ıı ığş(Cin, 72/26-27)Bu ba lamda Hz. brahim’e göklerin ve yerin melekûtunun gösterildi i ğİğ(En’âm, 6/75), Hz. Yusuf’a rüyalar yorumlama ilminin ve kavminin yiyece i yemekleri ön-ığceden bilme yetene inin verildi i ğğ(Yusuf, 12/21, 37), Hz. sa’n n, srailo ullar n n ev-İıİğı ılerinde ne yiyip neleri biriktirdiklerine vâk f olup bunlar kendilerine haber verdi i ıığ(Âl-i mrân, 3/49)İ belirtilmektedir. Buna göre gayb ; sadece Allah’ n bildi i mutlak ıığgayb ve O’nun bildirdikleri taraf ndan bilinebilen nisbî gayb eklinde ifade etmek ışmümkündür.Bu konuda özellikle dikkat etmemiz gereken husus udur ki, Kur’an mutlak şgayb n bilinmesinin sadece Allah’a ait oldu unu bildirerek, bu niteli in di er yara-ığğğt klardan birine tahsis edilmesini tevhid inanc na ayk r bulmu ve gayb kap lar n ııı ışı ı ızorlama anlam na gelen fal, kehanet vb. yollara ba vurmay iddetle yasaklam t r.ışışı ışGünümüzde baz kimselerin gaybla ilgili bilgiler verdi ini iddia ederek yapt ığı ığyanl yönlendirmelere itibar etmemeliyiz. Zira dinimiz, fala bakmay ve gayb hak-ı şık nda söz söylemeyi, tevhid inanc na uymad için yasaklam t r. Nitekim Kur’an- ııı ı ğı ışıKerim’de fal vb. eytan n i i pislikler olarak de erlendirilmi tir şışğş(Maide, 5/90). Sevgili Peygamberimiz de gayptan haber verdi ini iddia edene inanan kimsenin k rk gün ğınamaz n n kabul olunmayaca n , ayr ca vahyi ve kitab inkâr etmi olaca n ve bu ı ığı ııışğı ıgibi kimselere gidip gayba dair bilgiler soranlar n, Muhammed (s.a.s)’e indirilenleri ıyalanlam say lacaklar n aç kça belirtmi ve onlara gitmeyi yasaklam t r ı şıı ıışı ış(Müslim, “Mesâcid”, 33, “Selâm”, 125; Ebû Dâvûd, “Salât”, 167).Dinimize göre insan, gelece i bilemez, gelecekten haber veremez; ancak bilimsel ğveriler ve olaylardan hareketle gelecek hakk nda tahmin yürütebilir ve bu veriler -ıı ı şğ ında tedbir alabilir. Bizler Müslümanlar olarak medyumlara, falc lara ve kâhinlere ıitibar etmemeliyiz. Dinimiz, yüce Allah’ n bizlere verdi i ak l ve irademizi kullan-ığımay ö ütleyerek olaylar sebep sonuç ili kisine göre de erlendirmemizi en do ru ığışğğdavran ekli olarak ö ütlemi tir.ış şğş
252GERÇEKLERİ GİZLEMEK*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ُِّ ٰ َ اِن ا ۪ َ ـَ ْ ُ ُ ن َ ا ْ َ َ ِ َ ا َ ِّ َ ت ِ وَا ُ ٰى ِ ْ َ ْ ِ َ َ ّ ّ هُ ِ ّ س ِ ا ِ َ باو۬ ئََِِِْٓۙ ََْْ ٓ َ َْ َّ َّ ۬ َ َ ُ ُ ُ ا ّ ُ وَ َ َ ُ ُ ُ ا ّ ِ ُ نۙ اِ ا ۪ َ َ ُ ا وَا ْ ُ ا وَ َ ّ ُ ا َ و۬ ئِ ا ُ ب ُ َ ْ ْ وَا َ ِ َُۚ ٰ َ َََٓ ََ ََ ّ َّْْٰا ّ ّاب ُ ا َ ۪ َُّ َ“ ndirdi imiz apaç k delilleri ve hidayeti Kitap’ta insanlara aç klamam zdan İğııısonra, gizleyenler var ya, i te onlara hem Allah lanet eder, hem de şbütün lanet etme konumunda olanlar lanet eder. Ancak tövbe edip durumlar n düzeltenler ve gerçe i aç kça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) ı ığıkurtulmu lard r. Çünkü ben onlar n tövbelerini kabul ederim. Zira Ben, şııtövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim.” (Bakara, 2/159-160)Müfessirlerin ço u burada ele tirilenlerin, Tevrat’ n hükümlerini insanlardan sak-ğşılayan veya Tevrat üzerine sahte te’vil ve yorumlar yla gerçekleri örtbas eden, bilhas-ısa Hz. Muhammed’in peygamberli ini müjdeleyen Tevrat haberlerini saklayan veya ğhaks z tevillerle çarp tan Yahudi bilginleri oldu unu belirtmi lerdir ıığş(Kur’an Yolu I, 245).Yüce Allah insanlar kendi yoluna davet etmek için peygamberler ve kitaplar ıgöndermi tir. Bu yüce elçiler de ald klar mesajlar , ne pahas na olursa olsun, top-şııııluma oldu u gibi iletmi lerdir. Peygamberler görevlerini yerine getirirlerken canlar ğşıpahas na da olsa ilahî mesajlarda en küçük bir sapt rma yapmam lar, insanlar do -ııı şığru bilgilendirmi lerdir. Fakat zamanla bu peygamberlerin ileri gelen ümmetlerinden şbaz lar , çe itli kayg larla ve menfaatlerine uymad için, gerçekleri gizleme, ayetleri ı ışıı ı ğamac ndan sapt rarak yorumlama ve çarp tma yoluna gitmi lerdir.ııışBir bilgiyi gizlemek bazen bütün insanl n hayat nda onulmaz yaralar meydana ı ı ğıgetirir ve insanl n manevi felaketiyle sonuçlanabilir. Yahudi ve H ristiyan din bil-ı ı ğıginleri Peygamberimizin son peygamber oldu unu Kur’an’ n ifadesiyle “o ullar n ğığı ı* Mehmet KAPUKAYA
253tan d klar gibi” tan malar na ra men ı ıııığ(Bakara, 2/146), s rf k skançl klar sebebiyle giz-ıııılemi ler ve bu sebeple lanete u ram lard r şğı şı(Bakara, 2/90). Bu insanlar, menfaat kar-ş ğı ı ıl Allah’ n ayetlerini gizlemi ler, gerçe i ve hidayeti vererek, kar l nda dalaleti ışğş ğı ı ı(sap kl ) sat n alm lard r: ı ı ığıı şı“ te onlar, hidayete kar l k sap kl sat n alm kimselerdir. Bu yüzden al veri leri İşşı ıı ı ığıı şı şşonlara kâr getirmemi ve do ru yolu bulamam lard r.”şğı şı(Bakara, 2/16)Gerçekleri gizleyen bu insanlar al veri lerinde en de erli sermayelerini satarak ı şşğacaba ne elde ettiler? Rabbimiz bu durumu öyle beyan buyuruyor:ş“Allah’ n indirdi i kitaptan bir k sm n gizleyip, onu az bir bedelle de i tirenler (var ığı ı ığ şya); i te onlar kar nlar na ate ten ba ka bir ey doldurmuyorlar. K yamet günü Allah on-şıışşşılarla ne konu acak, ne de onlar ar tacakt r (temize ç karacakt r). Onlar için elem dolu bir şı ııııazap vard r. te bunlar hidayeti verip sap kl , ba lanmay verip azab sat n alanlard r. ıİşı ı ığğ ş ıııııOnlar ate e kar ne kadar da dayan kl d rlar!”şş ıı ı ı(Bakara 2/174-175)Bunlar için asl nda en büyük ceza Allah’ n onlarla konu mamas d r. Ate le azap ıışı ışbu cezan n yan nda az kal r. Allah’ n bir insanla konu mamas ndan daha büyük ıııışıazap olur mu? Allah kâ rle, mü rikle, münaf kla konu uyor, onlar sorguluyor; fa-fişışıkat ayetlerini gizleyip insanlar ilahi bilgiden mahrum b rakanlarla ve hakikati ters ııyüz edip çarp tmak suretiyle insanlar sap tanlarla konu muyor.ııışSevgili Peygamberimiz de bu konuda öyle buyuruyor: ş“Kime bir bilgi sorulur, o da bunu gizleyip söylemezse, k yamet günü ate ten bir gem ile ışgemlenir.”(Ebu Dâvûd, “ lim”, 9; Tirmizî, “ lim”, 3)İİAyet-i kerimeden unlar anl yoruz:şıı1. Allah’ n emirlerini ve bildirdi i gerçekleri gizleyenler, O’nun lanetini hak et-ığmektedirler. 2. Yüce Allah k yamette söz konusu insanlara itibar etmeyecek ve onlar muha-ııtap bile kabul etmeyecektir. 3. Günah ne olursa olsun tövbe edip durumlar n düzeltenler, Allah’ n rahme-ıı ııtini elde edebilirler.
254GERÇEK MÜ’MİNLERİN BAZI ÖZELLİKLERİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ اِ ّ َ ا ُ ْ ِ ُ ن ا ۪ َ اِذَا ذُ ِ َ ا ّ ُ وَ ِ ْ ُ ُ ُ ْ وَاِذَا ُ ِ َ ْ َ ْ ْ ا َ ُ ُزَادَ ْ ُ ْ ا۪ َ ً وَ َََََُِٰٰٰ َّْرَ ِّ ْ َ َ َ ّ نۚ ا ۪ َ ُ ۪ ُ ن ا ّ ةَ وَ ِ ّ رَزَ ْ َ ُ ْ ُ ْ ِ ُ نۜ او۬ ئِ ُ ُ ا ُ ْ ِ ُ ن َ ً ّ ُ ََْْۜٓ َ ُ ٰ َََ َََٰ ُ َ َ ِّدَرَ َ ت ٌ ِ ْ َ رَ ِّ ْ وَ َ ْ ِ َةٌوَرِزْقٌ َ ٌِ۪ۚ“Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah an ldı ı ığ zaman kalpleri ürperir. Onun âyetleri kendilerine okundu u zaman (bu) onlar n imanlar n art r r. ğıı ıı ıOnlar sadece Rablerine tevekkül ederler. Onlar namaz dosdo ru k lan, ığıkendilerine r z k olarak verdi imiz eylerden Allah yolunda harcayan ı ığşkimselerdir. te onlar gerçekten müminlerdir. Onlara, Rableri kat nda yüksek İşımertebeler, bağ ş ılanma ve cömertçe verilmi r z k vard r.” (Enfâl, 8/2-4)şı ııMealini verdi imiz bu ayetlerde; gerçek müminlerin be vasf üzerinde durul-ğşımu tur. Müminler bu vas ar kazanmalar hususunda te vik edilmi ve bu u urda şı flıışşğçaba gösterenlerin büyük mükâfatlar elde edecekleri beyan edilmi tir:ş1. nanan insanlar n imanlar yla duygular aras nda büyük bir etkile im söz ko-İıııışnusudur; mümin Allah’ öyle bir sevgiyle sever ki O’nun ismi an ld nda heyecan-ıı ı ığlan p adeta kalbi yerinden ç kacakm gibi bir duyguya kap l r. Kendisine Allah’tan ııı şı ısöz edildi inde gönlünde heyecan ve co ku kar m duygular olu ur. Müminlerin ğşı ı ışşbu duygular ba ka ayetlerde öyle ifade edilmektedir: ışş“… Rablerinden korkanlar n onun etkisiyle tüyleri ürperir, sonra da Allah’ anmakla ııonlar n bedenleri ve kalpleri yumu ay p rahatlar…”ışı(Zümer,39/23)“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ anmakla huzura kavu anlard r. Biliniz ki, kalpler ışıancak Allah’ anmakla huzur bulur.”ı(Ra’d, 13/28)2. Müminler, Allah’ n âyetleri kendilerine okundu unda veya kendileri bu ayet-ığleri okuyup anlad klar nda yeni bilgiler elde edip bunlara iman etmek suretiyle ıı* dris BOZKURTİ
255inançlar n kuvvetlendirirler. Ayr ca her bir âyet, ihtiva etti i incelik, güzellik, hik-ı ıığmet ve bilgiler sebebiyle Kur’an’ n Allah’tan geldi ine delil te kil etti i için nitelik ığşğyönünden de müminlerin imanlar n güçlendirir. Bu husus ba ka bir ayette,ı ış“O, inananlar n imanlar n kat kat art rmalar için kalplerine huzur ve güven indirendir…”ıı ııı(Fetih, 48/4) eklinde ifade edilir.ş3. Müminler sadece Allah’a güvenirler. Bütün i lerimizde sadece Allah’a güven-şmek, O’na dayanmak, O’nu vekil edinmek iman m z n zirveye ula t n n ni ane-ı ı ış ğı ı ışsidir. Bizlerin insanlar olarak mal, mülk, evlât, e ve dost edinmemiz en tabii hak-şk m zd r. Ancak, bu varl klar n bizler için bir imtihan arac oldu unu dolay s yla ı ı ıııığı ıonlara dayan p güvenmenin bizlere hayal k r kl ya ataca n dikkate alarak as l ıı ı ı ığşğı ııgüvenilecek olan n fâni varl klar de il, her eyi yaratan ve mülkün gerçek sahibi ıığşolan Rabbimiz oldu unu unutmamam z gerekir.ğı4. slam dini ferdin toplum içinde uyumlu, güvenilir ve ho görülü olmas n sa -İşı ığlamaya yönelik düzenlemeler getirdi i gibi onun yarat c s ile olan ba lant s n daha ğı ı ığı ı ıderinden hissetmesine, devam ettirmesine ve geli tirmesine hizmet edecek düzenle-şmeler de getirmi tir. Bu düzenlemelerin bir parças n da ibadetler olu turmaktad r. şı ışıNamaz ibadeti ise bunlar n ba nda gelir. Namaz, Allah ile kurulan ba n gerçek-ış ığ ıle ti i en uygun ve en güzel bir vas ta oldu u için müminler olarak onu büyük bir ş ğığözenle yerine getirmeye çal r z. Namaz k larak, Allah’ n büyüklü ünü dü ünür, ı ı ışıığşO’nun kar s nda acizli imizi ve zayşı ığıflı ı ı ığm z anlar z. Bunu bu ekilde anlayan kim-ışse, hep iyilik yapmaya gayret eder. Ba ka insanlara kötülük dü ünmez. Böyle fert-şşlerden meydana gelen toplumlarda huzur ve mutluluk olur.5. Müminler, Allah’ n verdi i r z ktan kendileri yararland klar gibi yak ndan ığı ııııuza a do ru ba kalar n n da ondan yararlanmas na imkân verirler; nafaka, zekât ğğşı ııve sadaka verme, vak f kurma, ödünç verme ve kulland rma, ikram etme gibi malî ııvazife, yard m ve iyilikleri ihmal etmezler. Âyette “kendilerine r z k olarak verdi i-ıı ığmizden” buyrularak nimetin, Allah’tan geldi i vurgusu yap lmakta ve müminlerin, ğıO’nun ad na fedakârl kta bulunarak toplumu veya fakirleri ellerindeki mallardan ııyararland rma bilincini kazanmalar ö ütlenmektedir.ıığYukar da anlat lan vas ar ta yan kimseler gerçek ve kâmil manada mümin-ıııfl ış ılerdir. Allah kat nda, iman ve amelin nicelik ve nitelik yönünden, yeterli olandan ıkâmil olana, yani daha güzel ve mükemmel olana do ru farkl de erleri ve derece-ğığleri vard r. Bu derecelere ula an kullara yüce Allah’ n lütfedece i çe itli nimetler de ışığşbirbirinden üstündür ve benzersizdir. Allah yüksek derecelere ula t rm oldu u ş ıı şğkullar n n günahlar n da ba layacak ve kendilerini ebedî mutlulukla ödüllendire-ı ıı ığ ş ıcektir (Kur’an Yolu, 2/523).
256GİZLİ KONUŞMA*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّا ْ َ َ ان ا ّ َ َ ْ ُ َ ِ ا ّ ٰ َات ِ وَ َ ِ ا رْض َ ـَ ُ ن ِ ْ َ ْ ٰى َ َ ٍ اِ ُ َ رَا ِ ُ ُ َُِّْْٰۜ ََََ ّ ََٰ َوَ َ ْ َ ٍ اِ ُ َ َ دِ ُ ُ ْ وَ ادْ ٰ ِ ْ ذٰ ِ وَ ا ْ َ َ اِ ُ َ َ َ ُ ْ ا ْ َ َ َ ُ ا ُ ّ ُ َ ِّئُ ُ ََََّْۚ َ ٓ ََ ٓ َََِّ َ َ ِ ا َ ْمَ ا ِ ٰ َ ِ اِن ا ّ َ ِ ُ َ ْ ءٍ َ ۪ ٌ ِّّ َُْٰۜ“Göklerdeki ve yerdeki her eyi Allah’ n bildi ini görmüyor musun? Üç ki i şığşgizlice konu maz ki, dördüncüleri O olmas n. Be ki i gizlice konu maz ki şış şşalt nc lar O olmas n. Bundan daha az yahut daha çok da olsalar, nerede ı ıııolurlarsa olsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra onlara yapt klar n ıı ıK yamet günü haber verecektir. Allah, her eyi hakk yla bilir.” (Mücadele, 58/7)ışıYüce Allah bizleri insan olarak yaratm ; ak l, irade, hürriyet ve sorumluluk ver-ı şımi , peygamberler arac l yla mesajlar göndermi tir. Bizlere gönderilen bu mesaj-şı ı ığşlar anlayabilmemiz, anlatabilmemiz, O’nun r zas na uygun olarak hayat m z yön-ıııı ı ılendirebilmemiz için de ba ta konu ma olmak üzere baz kabiliyetler bah etmi ve şşışşdünya hayat nda bizleri s nava tabi tutaca n haber vermi tir. Konu ma, insanlara ıığı ışşsunulan nimetlerden sadece bir tanesidir. Her nimetin bir ükrü oldu u gibi güzel şğve anlaml konu man n da riayet edilmesi gereken birtak m kurallar vard r.ışııııSöz konusu etti imiz bu ve devam ndaki âyetlerde, Peygamberimiz dönemin-ğıdeki baz olaylar ıı ı ış ğnda dinimizin temel inanç ve ahlak ilkelerinden bir k sm ııi lenmekte, bu ilkelere uygun olarak Müslümanlar n muâ eret kurallar olu turma-şışışlar için örnekler verilmektedir. Kur’an’ n ilk emri olan “oku” diye ba layan ayet-ıışten bu ayetin ini ine kadar geçen sürede meydana gelen geli meleri inceledi imiz şşğzaman Peygamberimizin tebli faaliyetinin ne kadar ba ar l oldu u daha iyi an-ğşı ığla l r. Zira yüce Allah, yukar da okudu umuz ayette Görmedin mi?” hitab yla şı ıığ“ıdikkatimizi çekmekte, bizleri tevhide davet ederken toplum huzurunun temini ve * Dr. Hamdi TEKELİ
257bireyler aras sevgi ve sayg n n geli mesi için görgü kurallar na riayet etmenin öne-ıı ışımini vurgulamaktad r. Burada geçen konulardan ilki, birkaç ki inin bir araya gelip ışkendi aralar nda gizli görü meler yapmas ve ba kalar n n bulundu u ortamlarda ışışı ığf s lt yla konu malar d r. F s lt ile konu mak anlam na gelen “Necva”, Kur’an’ n 13 ı ı ışı ıı ı ışııayetinde geçmektedir. Bu ayetlerin bütünü de erlendirildi i zaman necva (gizli ko-ğğnu ma), ba l ba na yasak bir davran de ildir. Necva’n n hükmü, ne hakk nda ve şş ış ıı şğııniçin konu uldu una ba l d r. Her ne kadar baz müfessirler gizli konu man n ya-şğğı ıışısak olu unun, Hz. Peygamber (s.a.s)’in meclisine mahsus oldu unu ifade etseler de şğbu durum genel olarak Müslümanlar için de geçerlidir. Ayetler ba lam nda konuyu ğıele ald m zda insana ah damar ndan daha yak n olan yüce Allah, kâinattaki canl ı ı ığşıııve cans z bütün varl klarca ç kar lan sesleri, konu malar ve gizli f s lt lar da ayn ıııışıı ı ı ııanda duyar ve bilir.Ayr ca bu ayette slam’ n inanç esaslar ndan “Allah’ n ilminin s n r n n bulunma-ıİıııı ı ı ıd na iman etme” ilkesine de vurgu yap lmaktad r. Ayetin devam nda ise Allah’ n ı ı ğııııilminin s n rlar konusunda ku kusu olanlara hitaben; ı ıış“Sonra onlara yapt klar n K -ıı ı ıyamet günü haber verecektir. Allah her eyi hakk yla bilir.” şıdiye buyurmaktad r. ı(Geni şbilgi için bk. Kur’an Yolu, V/201-207)Konudan anlad m z hususlardan birisi de, yüce Allah’ n her eyi en iyi i iten, ı ı ığışşgören ve bilen oldu u; gizli veya aç ktan i lenen hiçbir eyin Allah’tan gizli kalama-ğışşyaca d r.ğı ıCenab- Hakk kendisinde var olan konu ma s fat n n bir tecellisi olarak da ışı ı ıkâinattaki tüm varl klara konu ma, Allah’ anma kabiliyeti vermi tir. Bizler anla-ışışmasak da kâinattaki tüm varl klar n Allah’ zikretmesi ııı( srâ, 17/44)İ kendi lisan ylad r.ııİnsan olarak bizlere bah edilen i itme, görme, konu ma, bilme vb. kabiliyet-şşşlerimiz belirli ölçülerle s n rl d r. Sorumlulu umuz da gücümüz, kapasitemiz ve ı ı ı ığkabiliyetimiz nispetindedir. Örne in insanlara verilen i itme kabiliyetinin belirli ğşbir alt ve üst s n r bulunmaktad r. Bu s n rlar n ötesinde konu amay z ve i iteme-ı ı ııı ıışışyiz. Bu s n rlar zorlayacak olursak ta yamayaca m z bir yükün alt nda kalarak ı ıış ığı ııperi an olabiliriz.şÖyleyse insan olarak Allah’ n bize verdi i görme, i itme, bilme ve konu ma ni-ığşşmetlerimizin s n rlar na hakk yla riayet edelim. Bu nimetleri nas l de erlendirdi i-ı ıııığğmizden hesaba çekilece imizi de unutmayal m. Bilerek veya bilmeden yapt m z ğıı ı ığhata ve günahlardan tövbe ederek kendimize çeki düzen verip Allah’a yönelelim.Yüce Mevlâ cümlemizi kendisine hakk yla kulluk edenlerden eylesin.ı
258GÖKLERDE VE YERDEKİ HER ŞEY ALLAH’I TESBİH EDER*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ّ َ ِ ٰ ِ َ ِ ا ّ ٰ َات ِ وَا رْض وَ ُ َ ا َ ُ ا َ ۪ ُ ِْْْ۪ۚ َََّ “Göklerde ve yerdeki her ey Allah’ tesbih etmektedir. O mutlak güç şısahibi, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Hadid, 57/1)Varl k âleminde bulunan her ey, yüce Yarat c y kendi lisan ile tesbih ediyor, ışı ı ııhepsi O’na övgü ve senada bulunuyor. Zira bütün mülk ve saltanat Allah’ nd r ve ı ıhamd O’na mahsustur. O her eye hakk yla gücü yetendir. Kur’an’ n, şıı“Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah ak am Allah’a secde ederler ş(boyun e erler)”ğ(Ra’d, 13/15) ifadesi, son derece önemli bir incelik ta maktad r. Sayg ş ıııiçin aln yere koymak demek olan secde, itaatin, boyun e menin ve teslimiyetin son ığs n r d r. Yüce Allah’a secde ve tesbihte bulunmak, Allah’ n hükmünün, her zaman ı ı ı ııve her yerde geçerli oldu unu; hiçbir eyin, O’nun buyru u d na ç kamayaca n n ğşğı ı şığı ıbilinmesi demektir. Kur’an’da, “Yedi gök, yer ve bunlar n içinde bulunanlar Allah’ tesbih ııederler. Ancak, siz onlar n tesbihini anlamazs n z.”ıı ı( srâ, 17/44)İ buyrulmaktad r. Güne , ışay, y ld zlar, da lar, a açlar, hayvanlar ve tüm varl klar, her an Allah’a secde etmekte ı ığğıve O’nun buyru una boyun e mektedirler.ğğGöklerdeki ve yerdeki tüm varl klar n O’nu tesbih etmesi, yüce Allah’ n üstün ıııiradesinin ve mutlak gücünün do al bir sonucudur. Her ey yüce Allah’ n bilgisinin ğşıkapsam içindedir. Dolay s yla Allah yap lanlardan haberdard r ve kullar n n bütün ıı ıııı ıhareketlerini bilir. nsanlar, iradelerini kullanmak suretiyle Allah’ her türlü kusur İıve eksiklikten tenzih etmeli, O’na noksan s fatlar isnat etmekten kaç nmal d rlar. ıııı ıAllah öyle bir Melik ki, gökleri, yerleri, bütün kâinat yarat p düzenleyendir. Selim ııak l sahipleri için yüce Allah, ı“Onlar ayakta iken, otururken ve yanlar üzerine yatarken ıAllah’ anarlar. Göklerin ve yerin yarat l üzerinde dü ünürler. Rabbimiz bunu bo yere ıı ı ışşş* Ömer ÖNEN
259yaratmad n, seni eksikliklerden uzak tutar z derler.”ıı(Âl-i mran, 3/191)İ buyurmaktad r. ıBeden ve ruhu ar nd rman n yolu, Allah’ bilmek ve O’nu yüceltmektir. Demek ki ı ıııyerde ve göktekilerin hepsi kendi lisanlar yla her an Allah’ tesbih etmektedirler.ııVarl klar n bu tesbihini insanlar n bilip anlamas mümkün müdür? nsan n d -ııııİıış ında di er varl klar n Allah’ tesbihi, insanlar nki gibi sesle ve har erle olan bir ğııııfltesbih de ildir. Bunlar n Allah’ tenzih ve tesbih etmesi, varl klar n n gere i olan ğıııı ıği levlerinin gerçekle mesi olarak da dü ünülebilir. Varl k âleminde her ey bir dön-şşşışgü hareketi ile Allah’ tesbih etmektedir. Tüm yarat lanlar, bu âleme gelirken Allah’ ıııbilip O’nu tesbih ettiler. Onlar n yarat lmalar da Allah’ n varl na ve yüceli ine bir ııııı ı ğğşehadettir. Bu varl klar yarat l tan gelen özelliklerle, kendilerine yüklenen görevleri ıı ışhakk yla yerine getirmektedirler. Varl k âleminde, insan ve cinler d nda Allah’a ııı ı şisyan eden, Allah’ n emirlerinden d ar ç kan, kendi ba na buyruk ba ka bir varl k ıı ı ışş ışıyoktur. Göklerde ve yerde bulunanlar, isteyerek ya da istemeyerek Allah’a secde etmektedirler. Secde etmek Allah’ tesbih etmenin önemli bir biçimidir. Secde eden ıinsan, ubudiyetin en uç noktas na ula makta, büyük bir makam kar s nda yüzünü ışşı ıyerlere sürmekle, insan benli ini gurur ve kibirden ar nd rman n en ileri boyutunu ğı ııya amaktad r. Dolay s yla, Allah’a secde etmeden O’nu tesbih etmek tam anlam yla şıı ııgerçekle mi olmayaca gibi, her türlü hâlleriyle Allah’ tesbih etmeyenlerin de sa-ş şğ ııdece secde etmeleri beklenen fayday temin etmeyecektir.ıAllah’ tesbih etmek, O’nun, hiçbir eksik s fat ta mad n n; her eye gücü yeten, ıış ıı ı ığşyoktan var eden, hiçbir varl a benzemeyen, e i ve benzeri olmayan bir ilah oldu u-ığşğnun kabulü ve ikrar d r. ı ı“Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, s ra s ra (kanat ııç rparak uçan) ku lar n Allah’ tesbih etti ini görmez misin? Her biri duas n ve tesbihini ışıığı ıkesin olarak bilmektedir...”(Nûr, 24/41) Öyle ise her zaman yüce Yarat c y anmal , sü-ı ı ıırekli ükretmeli, O’na say s z ve s n rs z övgüde bulunmal y z.şı ıı ı ıı ı
260GÖZLER ONU İDRAK EDEMEZ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ُِّ ْرِ ُ ُا ْ َ رُ وَ ُ َ ُ ْرِك ا ْ َ رَ وَ ُ َ ا ۪ ُ ا َ ۪ ُ َُّْۚ ْ َْۘ ََ“Gözler O’nu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder. O, en gizli eyleri şbilendir, (her eyden) hakk yla haberdar oland r.” (En’âm, 6/103)şııYüce Allah’tan ba ka her varl k sonradan olmu tur. O, sonradan olan varl klara şışıhiçbir yönden benzemez. Rabbimiz, kendisi hakk nda bizim hat ra getirdiklerimizin ııde ötesinde bir varl kt r. Bu sebeple insan n tasavvuru ve tahayyülü O’nu idrakten ı ııacizdir.İdrak; kelime olarak “arzulanan bir eye ula ma” anlam na gelmektedir. Mecaz şşıolarak da “duyu organ n n duyulur eyi alg lamas veya akl n soyut bir varl k ya da ı ışıııımanay kavramas ” manas nda kullan l r. Ayet-i kerimede geçen “idrak” kelimesi ıııı ıbu iki anlam da kapsamaktad r; yani “Gözler O’nu idrak edemez” ifadesiyle hem ııAllah’ n gözle görülür maddî ve cismanî bir varl k olmad hem de zat ndan ba ka ııı ığışhiçbir varl k taraf ndan O’nun gerçek varl n n ve mahiyetinin bütünüyle bilinip ııı ı ığku at lamayaca ortaya konmu tur.şığ ışAllah’ n zat na bu dünya gözüyle ula mak, onun hakikatini kavramak mümkün ıışde ildir. Çünkü göz O’nu görecek kabiliyette yarat lmam t r. Ahirette Allah’ n gö-ğıı ışırülüp görülemeyece i konusunda ise mezhepler aras nda ihtila ar olmakla birlikte, ğıflkonu ile ilgili âyet ve hadisler Allah’ n ahirette görülebilece ine i aret etmektedir.ığşMutezile mezhebine mensup âlimler, daha ba ka aklî ve naklî deliller yan nda, şıözellikle bu ayete dayanarak Allah’ n, dünyada oldu u gibi ahirette de görüleme-ığyece ini ileri sürmü lerdir. Ehl-i sünnet âlimleri ise, bu ayet-i kerimenin bâki olan ğşAllah’ bu dünyada fâni gözlerle görmenin imkâns zl na i aret etti ini; ahirette ise, ıı ı ığşğinsanlar n ölümsüz hâle getirilecek olan bedenlerindeki sonsuz bir görme imkân na ııkavu turulmu gözleriyle bâki olan Allah’ görmelerinin mümkün oldu unu savun-şşığmu lard r. Onlara göre ayette Allah’ görmenin tamamen imkâns z oldu undan söz şııığ* Sabri AKPOLAT
261edilmemekte, O’nun tam olarak idrak edilmesinin imkâns z oldu u bildirilmekte-ığdir. Ayr ca Allah Teâlâ’n n ahirette görülece ine dair ba ka deliller de vard r:ıığşı a. Kur’an- Kerim’de öyle denilmektedir: ış“Musa tayin etti imiz vakitte (Tur’a) gelip de Rabbi onunla konu unca, ‘Rabbim! Bana ğş(kendini) göster, seni göreyim!’ dedi. (Rabbi); ‘Sen beni asla göremezsin. Fakat u da a bak, şğe er o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!’ buyurdu...”ğ(A’râf 7/143)Ehl-i sünnet bilginleri, bir peygamberin Allah’tan mümkün olmayan bir eyi is-ştemeyece inden hareketle, Allah’ görmenin mümkün olabilece i kanaatine varm -ğığı şlard r. ayet Ru’yet mümkün olmasayd , Musa (a.s), O’nu görme iste inde bulun-ıŞığmazd . Çünkü Allah’ n görülemeyece ini bilir ve muhal olan istemezdi.ıığı b. u ayet-i kerime de Allah’ n cennette görülebilece ini teyit etmektedir. Şığ“O gün birtak m yüzler ayd nd r. Rablerine bakarlar.”ıı ı(K yâme, 75/22–23)ıAyr ca, inkârc lar n ahiretteki mahrumiyetleriyle ilgili olarak ıı ı“Hay r, üphesiz ışonlar, k yamet günü Rablerini görmekten mahrum b rak lacaklard r.”ıııı(Mutaf fîn, 83/15) fibuyrulan ayet de ru’yetin mümkün oldu una delildir. Zira “mahrum olma (perde-ğlenme)” ifadesi sadece inkârc lar için kullan ld na göre müminler rablerini göre-ıı ı ığbileceklerdir. Ancak bu görmenin key yeti âhiretteki hâl ve artlara göre olacakt r.fişıc. Peygamberimiz ay n on dördüne rastlayan bir gecede aya bakarak öyle bu-ışyurdu: “ u ay nas l görüyorsan z, Rabbinizi de öylece göreceksiniz...”Şııı(Buhârî, “Mevâk tü’s-ıSalât”, s.14)Bu âyet ve hadislerin ı ı ış ğnda, müminler, k yamet gününde Allah’ , mahiyeti biz-ııce bilinmeyen bir biçimde görmeye nail olacaklard r.ı Ayette geçen Latîf ve habîr, ifadeleri Allah’ n güzel isimlerindendir. Latîf ismi ıAllah’ n sevgi, merhamet, ho görü, ihsan ve ikram yla bütün mahlûkatla birlikte ışıkullar na kar çok lütufkâr oldu unu ifade eder. Bu kelime özellikle “bütün olup ış ığbitenler gibi kullar n n hâllerinden de eksiksiz haberdar olan” manas ndaki habîr ı ııismiyle birlikte kullan ld takdirde “her eyi en ince ayr nt lar na kadar kusursuz ı ı ığşı ı ıbilen” anlam na gelmektedir. Bu sebeple ayet-i kerimenin sonunun meali öyle ya-ışp lm t r: ı ı ış“O, en gizli eyleri bilendir, (her eyden) hakk yla haberdar oland r.”şşıı
262GÖZLERİMİZİ AYDINLATACAK EŞLER VE ÇOCUKLAR!*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّ ً َ ِا َ ۪ ّ ُ ِ َ َ ْ اَو ُ ْ ا َةَ ُ َ ِ ّ ِّرُذَو َ ِ اَوْزا ْ ِ َ ْ َ َ ّ َر ن ُ َ َ ۪ اَوَ ٍَََََّْْ َ َُّ“Onlar, ‘Ey Rabbimiz! E lerimizi ve çocuklar m z bize göz ayd nlşı ı ıı ı ı ığ k l ve bizi Allah’a kar gelmekten sak nanlara önder eyle’ diyenlerdir.” (Furkân, ş ıı25/74)Yüce kitab m z Kur’an, peygamberlerimizin (Allah’ n selam onlar n üzerine ol-ı ıııısun); “Müslüman” (Bakara, 2/128), “temiz” (Âl-i mran, 3/38)İ, “namaz dosdo ru k lan” ığı( brahim, 14/40)İ ve “salih” (Ahkâf, 46/15) bir “nesil/zürriyet” isteklerini ve dualar n biz-ı ılere örnek olmak üzere nakletmektedir.Elbette biz Rahman’ n kullar da “göz ayd nl m z olacak e lerimizin ve nesil-ııı ı ı ığşlerimizin” olmas n arzu ederiz. Bunun gere i olarak da e ve çocuklar m z n da ı ığşı ı ıkendimiz gibi Rahman’ n yolunda olmas n çok önemseriz. Çünkü ıı ı“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yak t insanlar ve ta lar olan ate ten koruyun…”ı ışş(Tahrim, 6/66) em-riyle bunlardan birinci derecede sorumlu olan bizleriz.Şüphesiz sadece “kavli dua” etmekle yani dilimizle istemekle bunlar elde etme-ımiz mümkün de ildir. Bunun için kar l kl sevgi ve sayg ya dayal mutlu bir aile ğşı ı ıııyuvas n n kurulmas ve çocuklar m z n e itim ve terbiyesi konusunda ba tan itiba-ı ııı ı ığşren uyulmas gereken dinî ölçülere yani “ ilî duaya” da titizlikle uymam z gerekir.ıfiıErkek olsun k z olsun bir Müslüman evlenmek istedi i zaman, anne babalar -ığın n da öncülü ünde, öncelikle slam terbiyesini alm , iffetli biriyle evlenmeye çaba ığİı şgöstermeli, hayat arkada n seçerken güzelli inden, soyundan ve zenginli inden şı ığğdaha çok, dindarl na ve iyi ahlak sahibi olmas na dikkat etmelidir. Peygamberimiz ı ı ğı(s.a.s)’in özellikle kad nlarda aranmas n tavsiye etti i ıı ığ(Buharî, “Nikâh”, 15; Ebû Dâvûd, “Nikâh”, 2) bu ölçülerin erkekte de aranmas na bir engel yoktur. Hadiste özellikle ıkad n n zikredilmesinin “yuva ve çocuklar üzerindeki temel etkisini vurgulamak” ı ımaksad yla oldu unu dü ünmemiz yanl olmaz.ığşı ş* Mustafa GÜNEY
263Evlenmek isteyen kad n ve erke in birbirlerini görüp be enmeleri ığğ(Ebu Dâvûd, “Nikah”, 18; Tirmizî, “Nikah”, 5) ve kendi istek ve hür iradeleriyle evlenmeye karar ver-meleri de dinimizin tavsiye etti i di er önemli bir husustur.ğğBöylece cüzî irademizi slami ölçülere uygun bir ekilde kulland ktan sonra ge-İşırek mutlu bir yuva kurabilmemiz ve gerekse kurulan yuvay mutlulukla devam etti-ırebilmemiz için dua edip Allah’tan yard m istememiz de mutlaka gereklidir. Çünkü ıe ler aras ndaki sevgi ve merhameti var eden O’dur şı(Rum, 30/21).Dinimize göre dünyaya gelmelerine sebep oldu umuz her çocuk, aile için yeni ğbir mutluluk ve sevinç kayna oldu u kadar bize yeni sorumluluklar da getirir. ğ ığİslamiyet bu hususta birinci derecede babay sorumlu tutar ı(Tahrim, 66/6). Anne de bu sorumlulu a ortakt r.ğıÇocuklar m z n beslenme, bar nma, giyim ve sa l k gibi maddî ve bedensel ihti-ı ı ıığ ıyaçlar n helal yollarla ve gücümüze göre en güzel ekilde kar lamam z ba ta gelen ı ışş ıışgörevimizdir.Çocuklar m za sevgi ve efkat göstermemiz, tahsil terbiye ve meslekî ı ışe itimlerini yapt rmam z da onlar n “Gözlerimizi ayd nlatacak bir nesil” olmalar ğıııııiçin çok önemlidir.Bunlar yaparken çocuklar m z n sadece maddi ihtiyaçlar n kar lamakla yetin-ıı ı ıı ış ımeyerek, ruhi ihtiyaçlar olan dinî e itim ve terbiyelerini de asla ihmal etmeyelim; ığküçük ya lardan itibaren ba lataca m z iman, ibadet, ahlak ve sosyal terbiyeleriyle şşğı ıbirlikte, haram-helal, günah-sevap uurunu da geli tirelim.şşÇocuklar m z n sevgiye, bizlerden görece i iyi örneklere ve aç klay c do ru ı ı ığıı ığbilgilere ihtiyaçlar vard r. Özellikle dinî terbiye ve e itimlerinde 12-15 ya ndan ıığş ıönceki dönemde, ruh/beden geli imlerini ve henüz dinen yükümlülük ça nda ol-şğ ımad klar n da göz önünde bulundurarak, eksik ve hatalar n korkutucu, ürkütücü, ıı ıı ıemredici ve dinimizden so utucu ekilde de il, özendirici bir yolla gidermeliyiz.ğşğÇocuklar m z n dinî inanç ve de erleri ö renmesi, ihtiyaç duydu u bütün ahlaki ı ı ığğğfaziletleri, sosyal davran lar kazanmas , ruh ve beden bak m ndan sa l kl , ayr ca ı şııı ığı ıısanat ve hüner sahibi olabilmesi; yap lmas gerekenleri “zaman nda ve do ru ekil-ııığşde” yapmam za s k s k ya ba l d r. Unutmayal m ki “a aç ya iken e ilir”.ıı ı ı ığı ıığşğBu görevlerimizi yerli yerinde ve zaman nda yerine getirdi imiz takdirde ci er pa-ığğrelerimiz olan çocuklar m z n e itim ve terbiyesini ba ar ya ula t rabilir ve arkam zda ı ı ığşış ııbize göz ayd nl , vatan m za ve milletimize de yararl bir nesil b rakabiliriz.ı ı ığı ııı
264GÜNAH GİZLİYKEN DE GÜNAHTIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ََِّ ْ ِ ْ َ َ ُ ْ َوْن ِ َ َ ُ ا َ ْ َ ُ نَِ ْ ِ ْ وَ َ ِ َ ُاِن ا ۪ َ ـَ ْ ُ ن اَِ َّ ِّۜ وَذَرُوا ِ َ اَ“Günah n açıı ı ığn da b rak n, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar ııyapt klar kar lıış ğı ı ında cezaland r lacaklard r.” (En’âm, 6/120)ı ııYüce Rabbimiz, temiz bir f trat üzere yarat p dünyaya gönderdi i biz insanlar-ıığdan öncelikli olarak kendisini tan mam z istemektedir ıı ı(Zâriyât, 51/56). Rabbini ta-n yan mümin bir kulun yarat c s yla olan irtibat n sürdürmesi ise mükellef oldu u ıı ı ıı ığibadetleri yerine getirmesi ve kendisine yasaklanan günahlardan uzak durmas yla ımümkün olur.Rabbimiz, mal n ve evlad n ki iye fayda sa lamayaca ahiret gününde yegâne ıışğğ ızenginli in günahlarla kirlenmemi temiz bir f trat oldu unu haber vermektedir ğşığ( uarâ, 26/89)Ş. u hususa dikkat etmemiz gerekir ki, günah say lan tüm il, söz ve Şıfidavran lar n yap s nda Allah’tan uzakla t r c veya Allah’ unutturucu bir özellik ı şıı ışı ı ııvard r. Bu özellikleri sebebiyle günahlar, ki ide ga ete sebep olurlar. Israrla günah ışfli lemeye devam eden ki inin kalbi kat la r, dinî sorumluluklara kar duyarl l şşı ışş ıı ı ığzay ar ve neticede Allah’ ve ahireti unutacak bir noktaya gelir. Yüce Rabbimiz ve flıısevgili Peygamberimiz devaml surette bizlerden Allah’a kar sorumluluklar m z n ış ıı ı ıbilincinde bir hayat sürmemizi istemektedirler. Kur’an- Kerim’de bu bilinci ta yan ış ıtakva sahibi müminler övülmü ve kendilerine cennet vaat edilmi tir şş(Bakara, 2/1–5; Âl-i mrân, 3/133–136; Mü’minûn, 23/1–11; Furkân, 25/63–69)İ.Allah’ n kendisini her an görüp gözetti ini dü ünen ve yapt her eyin hesab -ığşı ığşın bir gün verece ine inanan takva sahibi bir müminin, gizli ve aç kta Allah’ n raz ığıııolmayaca söz ve davran lar sergilemesi dü ünülemez. Sevgili Peygamberimiz ğ ıı şışbizlere her nerede olursak olal m, Allah’a kar sayg l olmam z ö ütledi i hadis-i ış ıı ıı ığğşeri erinde, yapt m z kötülüklerin ard ndan bunlar n günah n silecek iyilikler flı ı ığııı ıyapmam z da tavsiye buyurmaktad r ı ıı(Tirmizî, “Birr”, 55). nsan olarak yarat lm İı ış* Dr. Y. Seracettin BAYTAR
265olmam z n bir sonucu olarak “unutma” ve “hata yapma” gibi birtak m zaa ar m z ı ııfl ı ıbulunmaktad r. Zaman zaman her insan gibi unutarak veya hata yaparak baz yan-ııl lara dü memiz mümkündür. Ancak böyle bir yanl a dü tü ümüzde yapmam z ı şşı şş ğıgereken ey öncelikle yapt m z hatadan dolay pi man olmak, Rabbimizin engin şı ı ığışrahmet ve ma retine iltica etmek ve bir daha böylesi bir kusuru i lememe azmini ğ fişgöstermektir.Yüce Mevlâm z cehaletleri sebebiyle kötülük yap p sonra hemen tövbe edenlerin ııtövbelerini kabul edece ini bildirmektedir ğ(Nisa, 4/17). Ayn ekilde kendi nefsine ışzulmedip günah i leyen ancak günah n n hemen ard ndan Rabbini hat rlay p isti -şı ıııığfar eden ve bile bile küçük günahlar nda srar etmeyen kullar ndan övgüyle bah-ııısetmektedir (Âl-i mrân, 3/135)İ. Yine Rabbimiz bizlere rahmetinden ümit kesmeme-mizi ö ütledi i âyet-i kerimenin devam nda bütün günahlar ba layabilece inin ğğıığ ş ığmüjdesini de vermektedir (Zümer, 39/53). Rahmeti geni Rabbimiz dünya hayat n n şı ıaldat c l na ve eytan n Allah’ n rahmetiyle aldatmas na kar dikkatli olmam z ge-ı ı ı ığşııış ıırekti ine ğ(Lokman, 31/33), ayr ca ölünceye dek kötülük i lemeye devam edip ölüm ışan nda tövbe edenlerle inkârc olarak ölenlerin tövbelerini kabul etmeyece ine dik-ıığkat çekmektedir (Nisa, 4/18).Sonuç olarak, günah; yüce Allah’ n raz olmad , bizi O’ndan uzakla t ran, yap-ııı ı ğş ıt m zda vicdan m z rahats z eden ve ba kalar n n bilmesinden ho lanmayaca -ı ı ığı ı ıışı ışğ ım z her türlü söz ve davran t r ıı ış(Müslim, “Birr”, 15). Bu söz ve davran lar ister gizli ı şisterse aç kta cereyan etsin, Allah bunlar görür, bilir ve tövbe edilmedi i takdirde ıığde hesab n sorar.ı ı
266GÜNAHLARDAN ARINMAYI İSTİYOR MUYUZ?*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّۚ ٰ ْ َ َ ِّ َر ِا َ ِ ْ اَو ّ َ َ نا ِا َ ُ َ َٰ ََْٰۙ َ ٰ َ َ ْْٓ“Ona de ki: ster misin (küfür ve isyan ndan) temizlenesin? Seni Rabbine İıileteyim de O’na kar derinden sayg duyup korkas n!” (Nâzi’ât, 79/18-19)ş ıııZikretti imiz bu ayetlerde yüce Allah, Hz. Musa’n n Firavun’a yapt tebli den ğıı ı ğğhaberdar etmek suretiyle inanmayan mü riklere ihtarda bulunmu tur. Firavun’un şşazg nl ndan haber verilmi ve Hz. Musa’n n böylesine azm , haddi a m birine ı ı ığşıı şş ş ıbile giderek tebli de bulunmas istenmi tir. ğışRabbimiz, en azg n insana bile davette bulunurken bir üslup ö retiyor: ığ“Ona de ki: Ar nmaya niyetin var m ? Rabbine giden yolu göstereyim ki O’na sayg ıııduyup korkas n.”ıYani ona de ki: irk ve ay plardan temizlenmek istiyor musun? syan kirlerinden Şıİtemizlenmeye niyetin var m ? Ben seni Allah’ bilip tan maya, tevhit inanc na ve ııııibadete yöneltmek istiyorum. Rabbini tan y nca kalbinde ona kar sayg ve korku ı ış ıımeydana gelir. Bunu kabullenirsen, Allah’ n emretti ini yap p yasaklad ndan sak -ığıı ı ğın rsan cezas ndan kurtulursun. nsan Rabbinden uzakla t anda O’na kar yolunu ııİş ğı ış ış şa r r, kalbi kat la r, inat ve azg nl k ba gösterir. ı ıı ışı ışAzg nl k öyle kötü bir fesat edici hâldir ki Rabbimiz peygamberinden bu fesada ı ıengel olmas n istemektedir. Bunu yaparken de dünya ve ahirette azap gelmeden ı ıönce, belki vazgeçer, kendisini Allah’ n gazab ndan ve azab ndan korur ümidiyle en ıııgüzel bir üslupla hitapta bulunmas n istemektedir. Firavun’un iyiye sevk edilmesi ı ıiçin her türlü yol denenmi tir. Ancak o azg nl ndan vazgeçmi tir. O, nice mucize-şı ı ığşler gösterildi i halde itaat etmemi , yalanlay p isyan etmi tir. Hz. Musa’y ve getir-ğşışıdi ini yalanlam t r. Daha sonra da en büyük kötülü ü yap p ilah olma iddias nda ğı ışğııbulunmu tur. Benim üstümde bir Rab olamaz demi , ayette belirtildi i gibi bunun şşğüzerine ordusu ile beraber bo ulmu tur: ğş* Dr. Sabri TÜRKMEN
267“Bunun üzerine Allah onu hem ahiret hem dünya azab yla yakalad . Elbette bunda, ııkorkan kimseler için büyük bir ibret vard r.”ı(Nâzi’ât, 79/25-26)Allah (c.c), bu tür davrananlara bir ibret vesikas olarak onu dünyada bo ulma ığile ahirette de ate azab ile cezaland rm t r. Allah’tan korkan, hadiselerden ibret şııı ışalarak kendine çeki düzen veren kullara, Firavun’un bu k ssas nda büyük bir ibret ııvard r. Akl n kullanan insan, geçmi ten dersler ç kar p ya ad an ve gelece i iyi ıı ışıışı ı ğığde erlendirir. nsan potansiyel olarak iyilik ve kötülük yapabilecek özelliklere sa-ğİhiptir. Allah Teâlâ, insan n f trat na do ru ve yanl , iyilik ve kötülü ü, günah ve sevab ı ıığı ı şğıbilme, tan ma, ay rt etme ve onlardan istedi ini seçme gücü ve özgürlü ü vermi tir. ıığğşİnsan kendisine verilen akl yerinde kullan r, Allah’ n gönderdi i elçilerle gelen me-ııığsaja kulak verir, nefsini kötülüklerden ar nd r p gönderilen elçileri örnek al rsa dün-ı ı ııya ve ahirette mutlu olur. Aksine ki i, Firavun’un yapt gibi tercihini kötülükten şı ı ğyana kullan rsa hüsrana u rar. Zira ne s, ki iyi kötülemek, samimiyetini zedelemek ığfişiçin benli inde var olan her türlü kötü kir ve dü ünceyi destekleyecek ekilde ğfişşhareket eder. Ancak Allah, insana kötülükten sak nman n ve nefsini ar nd r p temiz-ııı ı ılemenin yolunu da ilham etmi tir. Nitekimş“Nefse ve ona birtak m kabiliyetler vere-ıne, sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden ar nd ran kurtulu a ermi tir, onu kötülüklere gömen de ziyan etmi tir.” ı ışşş( ems, 91/7-10)Şayetlerinde de belirtildi i gibi nefsindeki kötülüklerin ard s ra giden ki i y k ma ğı ışı ıu rayacak, tüm bu kötülüklerden ar n p temizlenen ise kurtulu a erecektir. O halde ğı ışAllah’ n salih kullar ndan olabilmeyi hede eyen bir kimsenin, seçimi de mutlaka bu ııflyönde olmal d r. Bunu sa layabilmek için ki i, nefsine kar tedbirli olmal d r. Kötü-ı ığşş ıı ılü ü te vik etti inde ona nasihat etmeli ve vicdan n n sesini dinlemelidir.ğşğı ıNetice olarak, nefsin kötülüklerinden kurtulup Rabbin r zas do rultusunda ça-ıığl abilen kimseler gerçek kurtulu a nail olurlar:ı şş“Rabbinin makam ndan korkan ve nefsini kötü arzulardan uzakla t rm kimse için, ışı ışşüphesiz cennet (onun) yegâne bar na d r.” ığı ı(Nâzi’ât, 79/40-41)
268GÜZEL SÖZ VE BAĞIŞLAMA SADAKADIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ْل َ ْ ُوف ٌ وَ َ ْ ِ َةٌ َ ْ ٌ ِ ْ َ َ َ ٍ َ ْ َ ُ َ اذًى وَا ّ ُ َ ِ ّ َ ۪ ٌ ٌٰۜٓ ٌَ“Güzel bir söz ve bağ ş ılama, pe inden gönül k rma gelen bir sadakadan şıdaha hay rl d r. Allah, her bak mdan s n rs z zengindir, halîmdir (hemen ı ı ııı ı ıcezaland rmaz, mühlet verir).” (Bakara, 2/263)ıBizi gerçek manada insan yapan, bizleri güzelle tirip de erli k lan ve öteki canl -şğıılardan ay ran özelliklerin ba nda söz söyleme yetene imiz gelir. nsan olarak ço u ış ığİğzaman öneminin fark nda bile olmad m z bu nimetle ilgili olarak, yüce Rabbimiz; ıı ı ığgüzel söz ve insanlar ba lama, pe inden gönül k rma gelen bir sadakadan daha ığ ş ışıhay rl oldu unu ı ığ(Bakara, 2/263) ifade etmektedir.Dil, nice dostluklar bitiren, yeri geldi inde de gönülleri fethedip nice dü man-ığşlar bar t ran ve gücünü gönülden alan bir emanettir. “Yumu ak sözler ta kalplere ıı ışşşbile tesir eder” deyi i bu gerçe e i aret eder. Allah, bir insana her eyin tatl s n , şğ şşı ı ıyaln z dilin ac s n verdi mi insan ne yapsa fayda etmez. Gönül alan ho bir söz söy-ıı ı ışlemek, tatl dille reddetmek (geri çevirmek), ay p örtmek, sayg s zl a kar ba la-ııı ı ığş ığ ş ıma ile davranmak arkas ndan eziyet gelen veya gönül bulant s ile birlikte olan bir ıı ısadakadan daha hay rl d r. Güzel bir söz, kalplerin yaralar n sarar, onlar ho nut-ı ı ıı ıışluk ve güler yüzlülük duygular yla doldurur. Ba lama, ruhlar n kinlerini temizler, ığ ş ııyerine karde lik ve do rulu u yerle tirir. Bu durumda güzel bir söz ve ba lama, şğğşğ ş ısadakan n birinci görevi olan ruhlar n ar nd r lmas ve kalplerin yak nla t r lmas ııı ı ııışı ııi levini yerine getirir. Rabbimiz sadakan n, verenin alana kar bir üstünlük arac şış ııolmad n , yaln zca Allah’a verilen bir borç oldu unu belirtir. Onun eziyet veren ı ı ığığsadakaya ihtiyac yoktur.ıE er kendisine sadaka verilecek ki iye kar tak n lacak tav r bir ekilde onu inci-ğşş ıı ııştecekse bunu vermek yerine uygun sözler söylemek ve ihtiyac n arz eden ki iyi ho ı ışş* Dr. Bahattin AKBAŞ
269görmek, durumunu ba kalar na duyurmamak manevî sonuç, ecir ve ahlakî davran şıı şolarak tercih edilir.Allah kimseye muhtaç olmad için hiç kimsenin harcamas na da (infak) ih-ı ığıtiyaç duymaz. O, cömert ve geni yürekli insanlar sever, cimri insanlar sevmez. şııÇünkü O cömert’tir, ba layand r ve eli aç k oland r. Allah, hayat için gerekli olan ğ ş ıııışeyleri insanlara s n r tan madan veren ve onlar hatalar na ra men tekrar tekrar ı ıııığba layand r. Rabbimiz yapt klar bağ ş ıııığ şı ı sürekli hat rlatarak kar lar ndaki insan n ışı ııgururunu inciten ve sadece küçük bir ey vermi olsa bile bunu ba a kak c ifadeler şşşı ıkullanan kimseleri sevmez.İnsan diliyle hem kendini hem de ba kalar n yüceltir. Dilden kalbe yol vard r. şı ııİnsan, bin bir güçlükle ve zaman harcayarak, emek verip ter ak tarak ç kt mevki-ıı ı ığlerden birkaç sözle dü ebilir. Bu nedenle nerede, nas l konu aca n dü ünüp tasar-şışğı ışlayarak konu mak bizi güç durumlara dü mekten korur.şşGüzel konu an insanlar için “a z ndan bal ak yor” denilir. Güler bir yüz, tatl bir şğ ıııdille tamamland zaman, insana bütün kap lar aç l r. Büyüklerimiz “Gönüllerin ı ı ğıı ıanahtar yumu ak huy ve yumu ak kelimelerdir” demi lerdir. Gönüller güzel ve ho ışşşşsözlerle kazan l r. slam adab n n, gere i olarak tatl konu mak ve güler yüzlü olmak ı ıİı ığışdurumunday z. Peygamber Efendimiz (s.a.s) de, ı“Güzel söz sadakad r”ı(Buharî, “Edeb”, 34) buyurmu tur. Güzel söz, sahibini Allah’ n r zas na kavu turan, nimet içinde b -şııışırakan, fazilet ve iyiliklerdendir. “Güzel sözler ancak ona yükselir, Salih ameli de güzel sözler yükseltir”(Fat r, 35/10)ı. Kur’an emri gere i güzel sözler Rabbimizin kat na yük-ğıselecek ve zaman gelince bize ödül olarak geri dönecektir.ıİnsan konu tu unda hayr konu arak, dilini güzelli e al t rmal d r. Güzel ko-ş ğışğı ışı ınu ma Allah’ n tüm semavî dinlerde talep etti i yüce bir meziyettir. Güzel bir ahlaka şığsahip olan kimse, herkesle güzel görü ür, onlar n sevgisini kazan r. Böyleleriyle bir-şıılikte olmaktan ve ho sohbetler yapmaktan memnun kal r z. Güler yüzlü, tatl dilli şı ııinsanlar aras na girdiklerinde güne gibi yüzlerinden lt eksik olmaz. Girdikleri ışı ı ışyeri ayd nlat rlar.ıı“Tatl dil y lan deli inden ç kar r” derler. Tatl dil ve güler yüzle gönüller fethe-ııığıııdilir. Önemli olan da gönülleri fethetmektir. Yüce Rabbimiz Kur’an’da; “Firavun’a gidin, çünkü o, azd . Ona yumu ak söz söyleyin, umulur ki ö üt al p-dü ünür veya içi ışğıştitrer-korkar.”(Tâ Ha, 20/43-44) buyurmu tur. Buna göre müminlerin birbirlerine daha şyumu ak söz söylemeleri gerekir.şAllah’a gönülden iman eden müminler olarak sözlerimizi güzelle tirmeliyiz. n-şİsanlara kar ba lay c olmal y z. Yüre i k rg n olanlar , yaral gönülleri güzel söz-ş ığ ş ıı ıı ığı ııılerle ve ba lamak suretiyle kazanmaya çal mal y z.ğ ş ıı şı ı
270GÜZEL VE ÇİRKİN SÖZÜN MİSALİ…*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّۙا ْ َ َ َ ْ َ َ َب َ ا ّ ُ َ َ ً َ ِ َ ً ِّ َ ً َ َ َ َةٍ ِّ َ ٍ ا ْ َ َ ِ ٌ وَ َ ْ ُ َ ِ ا ّ َ ءَِ َٓ َََُٰ َُ ْ ۪ ا ُ َ ُ ۪ ِ ِذْنِ رَ ِّ َ وَ َ ْ ب ُ ا ّ ُ ا ْ َ ل ِ ّ س َ ُ ْ َ َ ّ ُون وَ َ َ َ ِ َ ٍ ََُ َََ َِّ َٰ ْ ٍََُِّۜ ََٓ ۪ َ ٍ َ َ َ َةٍ َ ۪ َ ٍ ا ْ ُ ّ ْ ِ ْ َ ْق ا رْض َ َ ِ ْ َ َارٍ َِْ ََِۨ“Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nas l misal getirdi? (Güzel bir söz), ıkökü sa lam, dallar gö e yükselen bir a aç gibidir. Bu a aç Rabbinin ğığğğizniyle her zaman meyvesini verir. Ö üt als nlar diye Allah insanlara ğımisaller getirir. Kötü bir sözün durumu da; yerden kopar lm , ayakta durma ıı şimkân olmayan kötü bir a ac n durumu gibidir.” ( brahim, 14/24–26)ığıİBu ayetler, bizlere iyinin kötüye, güzelin çirkine, iman n küfre, tevhidin irke, ışhakk n bat la üstünlü ünü etkileyici bir benzetmeyle tasvir ediyor. Buna göre “güzel ıığsöz” dallar göklerde, kökleri de yerin derinliklerinde olan ho bir a aç; çirkin söz ışğise, kökleri yerden kopmu kötü bir a aç gibidir. imdi veciz bir ifadeyle hakk n şğŞıve bat l n resmini çizen bu “güzel a aç” ve “çirkin a aç” benzetmesini biraz açal m:ı ığğıHakk temsil eden güzel a ac n iki temel özelli i oldu unu görüyoruz. Birincisi ığığğsa lam olmas , di eri de verimli olmas d r. Sa lamd r; en iddetli rüzgârlar kar -ğığı ığışş ıs nda bile sars lmaz ve y k lmaz, çünkü kökleri yerin derinliklerindedir. Verimlidir; ııı ıçünkü her y l meyve verir. Bat l temsil eden çirkin a aç ise kökleri yerin yüzeyinde ıı ığoldu undan temeli sa lam de ildir. Sabit bir yeri ve dayana da yoktur. T pk hak-ğğğğ ıı ık n kar s nda bat l n sa lam dayanaklardan yoksun olmas gibi. Bu yüzden en ha f ışı ıı ığıfirüzgârlar kar s nda bile savrulmaya müsaittir. Peygamberler “ho sözü” temsil eden şı ış“ho a ac n” en güzel örneklerini te kil ederler. Bu durumda “söz”ü sadece a zdan ş ğışğ ıç kan bir kelimeye indirgememiz do ru de ildir. Buradaki söz ayn zamanda bir ığğıtavr , duru u, inanc ve ö retiyi ifade etmektedir. Tefsirlerimizde, ayetteki “güzel ışığ* Mahmut DEM R İ
271söz”den kast n tevhid inanc n n özü ıı ılâ ilâhe illallah oldu u ifade edilmektedir. Ger-ğçekten de en güzel söz kelime-i tevhiddir. Zaten bütün do ru sözler, güzel huylar ğve davran lar bu yüce kelimenin yans malar de il midir? Tüm peygamberler bu ı şıığkelimeyi yüceltme u runa mücadele vermemi ler miydi? Bu durumda çirkin a aç ğşğise, peygamberlere ve onlar n ilettikleri mesajlara kar duran, bu mesajlar etki-ış ıısiz k lmaya çal an her türlü söz, dü ünce ve davran temsil eder. Kökü topra n ıı şşı ı şğ ıyüzeyinde kald için topraktan da ona hayat veren ya murdan da faydalanamaz. ı ığğMeyve vermedi i gibi gölgesinden de bir hay r gelmez. te bu ekilde bat l n da ne ğıİşşı ıkendisine ne de insanl a sa lad veya sa layaca bir yarar vard r.ığğı ı ğğğ ııSevgili Peygamberimiz (s.a.s), bir hadisinde Müslüman ahsiyeti tarif ederken ş‘yapraklar dü meyen ve her mevsim meyvesini veren bir a aç’ benzetmesini yapar ışğve ashab na bunun hangi a aç oldu unu sorar. Kimseden ses ç kmay nca “hurma ığğııa ac d r” diyerek kendisi cevap verir ğı ı(Buhârî, “Tefsîr ( brahim)”, 1)İ. Burada hurma a ac -ğın n veya meyvesinin faydalar n s ralayacak de iliz. Ancak ço unlukla meyvesini yi-ıı ı ığğyerek kar nlar n doyurduklar , serinlemek ve dinlenmek için gölgesinden yararlan-ıı ııd klar göz önüne al n rsa kurak çöl ortam nda ya ayan müminler için bu a ac n ne ııı ıışğıkadar hayati bir de eri oldu unu anlamam z zor olmayacakt r. te mümin, Allah’ n ğğııİşıelçisinin gözünde böyle bir a aç gibidir. Dü üncesiyle, sözüyle ve davran yla çev-ğşı ı şresine yararl olur. Yine Resûl’ün ifade buyurdu u gibi “insanlar n elinden ve dilin-ığıden emin oldu u kimsedir mümin.” ğ(Buhârî, “ man”, 4)İ Mümini bu kadar yücelten ey şşüphesiz ki en yüce olan Allah’ n sözünü ı(Tevbe, 9/40) vicdan n n derinliklerinde ve ı ıdavran lar nda ta mas ndan kaynaklanmaktad r. Bu yüzdendir ki, ayn zamanda ı şış ıııımümini temsil eden “güzel a ac n” dallar yükseklerdedir. Çünkü faydal davran -ğıııı şlar yla “güzel sözü” göklere, yücelere ta yan mümindir ış ı(Bk. Fât r, 35/10)ı.Müminin, Allah ve Resûlü nazar ndaki bu itibar , inananlar olarak bizleri onur-ııland rmakla beraber ayn zamanda bize a r bir sorumluluk da yüklemektedir. Zira ıığ ıbu erefe nail olabilmek onu liyakatle ta yabilme çabas yla mümkündür. O halde şş ııAllah Resûlü’nün benzetmesinde ifadesini bulan hurma a ac misali her taraf m z-ğıı ıdan fayda dökülen bir karaktere sahip olmak durumunday z. Bizler bu çaba içinde ıoldu umuz müddetçe una kesin olarak inanmal y z ki Allah hem dünya hem de ğşı ıahirette sahip oldu umuz bu sa lam inançla ve sözle bizleri ayakta tutar. Ancak bu ğğsayede çe itli bela ve musibetlere kar dayanma gücüne sahip oluruz.şş ı
272HAC: EVRENSEL BULUŞMA*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِِّ وَاِذْ َ ّاْ َ ِ ِ ْ ٰ ۪ َ َ َ نا َ ْ ِ ان ُ ْ ك ۪ َ ْٔـً وَ ّ ْ َ ْ ِ َ ِ ئِ ۪ َ وَا َ ئِ ۪ َ وَا ُ َّّْ ّٓ َََِِْٓ ْ ََ َْا ّ ُ دِ وَاذّن ِ ا ّ س ِ َ ّ َ ْ ُ كرِ َ وَ َ ُ َ ِ َ ْ ۪ َ ِ ْ ُ َ ّ ۪ ٍ ۙ َ ًٍٍَََِِِِّّْٰ ُِْ“Hani biz brahim’e, Kâbe’nin yerini, ‘Bana hiçbir eyi ortak ko ma; evimi, İşştavaf edenler, namaz k lanlar, rükû ve secde edenler için temizle’ diye ıbelirlemi tik. nsanlar aras nda hacc ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak şİııyollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.” (Hac, 22/26-27)İslam dininin be temel esas ndan biri olan ve senenin belirli günlerinde iba-şıdet niyetiyle Kâbe’yi ziyaret etmek anlam na gelen hac, hicretin dokuzuncu y l n-ıı ıda farz k l nm olup, mali ve bedenî bir ibadettir. Gerekli artlar ta yan her bir ı ıı şşış ıMüslüman’ n bu ibadeti mutlaka yerine getirmesi gerekir. Nitekim ayette;ı“...Yolcu-lu una gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ n insanlar üzerinde bir hakk d r...”ğıı ı(Âl-i mran, İ3/97) ifadesi bu gerçe i bizlere anlatmaktad r.ğıHac, maddî ve manevî, dünyevî ve uhrevî, ferdî ve sosyal yan olan bir ibadettir. ıO, bir yandan kulun Allah’a, peygambere, ahirete, k saca tüm iman esaslar na gö-ıınülden ba lanman n bir göstergesi olurken, di er taraftan bizlerin samimiyet, sab r, ğığıkarde lik, sevgi, sayg , fedakârl k, payla ma vb. ahlakî erdemleri kazand m z ve şıışı ı ığtatbik imkân buldu umuz bir aland r.ığıHac, slam’dan önce bilinen en eski ibadetlerden biridir. Kâbe de, yeryüzünde İAllah’a ibadet için yap lan ilk binad r. Söz konusu ayetlerden anla ld na göre, Hz. ıışı ı ığİbrahim, o lu Hz. smail ile Kâbe’nin in aat n bitirdikten sonra yüce Rabbimiz, ğİşı ıziyaret ve ibadet edecekler için oray temiz tutmalar n ve insanlar haccetmek için ıı ııMekke’ye ça rmas n istemi tir. Bu ilahi davete kulak veren ve gönülden teslim ğ ıı ışolanlar, “Müminler ancak karde tirler”ş(Hucurât, 49/10) eklinde Kur’an’da ifade edilen şdin karde li ini uygulama sahas bulmaktad rlar. Bu ba lamda Kâbe, tüm inananla-ş ğıığr n, karde lik, dostluk ve kayna malar n temin eden bir merkezdir.ışşı ı* Dr. Faruk GÖRGÜLÜ
273Hac ibadetinin, di er ibadetler aras nda çok özel bir yeri vard r. Çünkü hac, ğııinananlar n yeryüzünde tek bir cemaat olu turarak y lda bir kez ayn yer ve zamanda ışııhep beraber ibadet etmesiyle gerçekle ir. Hemen bütün dinlerde mevcut olan kutsal şzaman ve mekân telakkisi, slam dininde hac ibadetinde kendisini gösterir.İHac ibadeti yerine getirilirken ziyaret edilen her bir mekân n ve yap lan her ııamelin, sembolik bir anlam ve ehemmiyeti vard r. Hac, bir yandan inanan insan n ıııkendi iç dünyas nda Hakk’a ula ma yolculu unu temsil anlam nda çokluk/kesret ışğıiçinde birli e/vahdete yüceli i içerirken, di er yandan ayn his ve mana ile kalpleri ğşğıçarpan milyonlar bir araya getirmesiyle de birlikten/vahdetten çoklu a/kesrete ığdönü ü sembolize etmektedir. Bu itibarla hac, temiz ve saf bir niyetle ba layan, bir şşbak ma dünyevi farkl la maya, nimetleri geride b rak p bütün inananlar n e itli ine ıışııış ği aret eder.şHz. Âdem ve Havva’n n çocuklar olan bizler, hacda karde li i peki tirecek ve ıış ğşdaha da güçlendirecek unsurlara sahibiz. Her y l tekrarlanan bu tablo, bir taraftan ıtüm inananlar n birlik ve beraberli ini gösterirken, di er taraftan evrensel anlam-ığğda bulu may temsil eder. Çünkü farkl ülke, dil, rk, renk, kültür, sosyal statü ve şıııekonomik güce sahip insanlar n e it konumda ayn tip k yafetler/ihram içinde bir ışııaraya gelmesi, topluca namaz, tavaf, sa’y, vakfe, dua gibi ibadetleri gerçekle tirmesi, şMekke’den Arafat’a, Arafat’tan Müzdelife ve Mina’ya ak n ak n ko turmas , bir yö-ıışınüyle yüce Mevla’n n huzurunda toplan hat rlat r. Böylece hac, müminleri kutsal ıı ı şııtopraklarda bulu turmakla, ebedî bulu maya haz rlam olur.şşıı şİhrama girenler, bu süre zarf nda dile getirmi olduklar telbiyeyle, hep bir a z-ışığ ıdan “buyur Allah’ m buyur” diyerek, Allah’ n emrine itaate geldiklerini, O’nun hiç-ııbir orta n n bulunmad n , her türlü övgü, nimet, mülk ve hükümranl n gerçek ğı ıı ı ığı ı ğsahibinin Allah oldu unu hep bir a zdan ve yürekten ilan ederler.ğğ ıMümin bu ibadeti yerine getirirken, bir yandan Müslüman olman n, Allah’a gö-ınülden yönelip ba lanman n, Resûlullah’ n do up ya ad , ashab yla nice s k nt la-ğıığşı ı ğıı ı ıra gö üs gerdi i mekânlarda bulunman n hazz n tatmakta, di er yandan dünyan n ğğıı ığıdört bir yan ndan gelen mümin karde leriyle bulu up tan arak slam karde li ini ışşı şİş ğya aman n uuruna ermektedir. Böylesine derin hikmetleri bünyesinde bar nd ran şışı ıhac ibadeti, slam’ n farzlar ndan biri olman n yan nda, Hz. brahim’in de ça lar İııııİğüstü davetidir. Bizler, Hz. brahim’in ça lar a arak bize kadar uzanan bu davetine İğışicabet etmek ve Hz. Peygamberin; “Kim kötü i lerden ve Allah’a kar gelmekten sak narak hac yaparsa, günahlardan şş ııtemizlenerek anas ndan do du u gibi tertemiz hâle gelir”ığ ğ(Buhârî, “Hac”, 4) müjdesine eri mek için maddi ve manevi gayret içinde olmal y z.şı ı
274HAK İLE BATIL BİR OLUR MU?*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِِّ ْ َ نوُ ِ ُ ّ ِ َو ً ِ اَر اً َ َز ْ ّ ا َ َ ْ َ َ ِرَ َ ِ ٌ َ ِدْوا ْ َ َ ًء َ ِء َ ّ ا َ ِ لَ ْ اَ ََُۜ ََََٓٓ ََ َُ َ َ َ ُ َ َ ا ّ َ ۜ ِ َ اَو ّ َ ا ُ ّ ا ُ ب ْ َ ِ َ ُ ْ ِ ٌ َ َز ع َ َ ْوا ٍ َ ِ َء َ ِ ْ ا ِر ّ ا ِ َّْ َ َْ َ ْ َِٰ ٍَُٰۜ َْٓۜل َ ْ ا ُ ّ ا ُ ب ْ َ ِ َ ضْر ا ِ ُ ُ ْ َ َ َ س ّ ا ُ َ ْ َ َ ّ اَو ًء َ ُ ََ ْ َِٰ َِٰۜ ََْ َۚٓ“O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup akt ve sel üste ıç kan köpü ü ald götürdü. Süs e yas veya yararlan lacak bir ey elde ığışıışetmek için ate te erittikleri eylerden de böyle köpük olur. te Allah, hak ile şşİşbat la böyle misal getirir. Köpü e gelince sönüp gider. nsanlara yararl olan ığİıise yerde kal r. te Allah böyle misaller verir.” (Ra’d, 13/17)ıİşBu ayette sözü edilen misal, asl nda ço umuzun yabanc olmad bir tabiat ığıı ı ğmanzaras d r. Yüce Rabbimizin bir lütfu olarak ya an sa anak ya murun ard ndan ı ığğğıderelerin ta mas , su yüzeyinde köpüklerin birikmesi ve bu köpü ün akan suyla şığbirlikte gözlerden kaybolmas son derece normal ve bilinen bir do a olay d r. Ancak ığı ıilâhî kelamda bu olay Hak ile Bat l n, do ru ile yanl n veya ayd nl k ile karanl n ı ığı ı şı ıı ı ğher aç dan nas l ayr t n gösteren bir misal olarak kar m za ç k yor. Basit gibi ııı ı ı ış ğşı ıı ıgörünen tabiat olaylar n n dahi asl nda ilâhi kudretin birer i areti oldu u gerçe ine ı ıışğğçekiyor dikkatlerimizi. imdi bu misal üzerinde biraz dü ünelim: ŞşSuyun yüzeyinde biriken köpük bazen o kadar birikir ki, su yüzeyinin tamam n ı ıkaplar ve adeta akan su de il de ak köpüktür. Ancak ne kadar çok olursa olsun so-ğnuçta köpük köpüktür de il mi? Alt ndan akan nehrin gücüne ne kadar dayanabilir ğıki? Çünkü as l olan sudur ve bize, tabiata hayat veren rahmettir; di eri ise biraz ığsonra yok olmaya mahkûm bir kal nt d r. Ayn ekilde alt n ve gümü gibi süs e yas ı ı ıışışşıolarak veya demir gibi çe itli i lerde kullan lmak üzere eritilen madenlerin yüzeyle-şşırinde biriken tortular da t pk köpük gibi geçicidir; as l ve faydal olan ise madendir. ı ııı* Mahmut DEM Rİ
275İşte bu yüzden Hak, can veren suya, faydal olan madene; bat l ise varl geçici ııı ığolan, yok olmas an meselesi su yüzeyindeki köpü e ve madenin üzerinde birikmi ığştortulara benzetilmi . Gerçi “şBat l zaten y k lmaya mahkûmdurıı ı” ( srâ, 17/81)İ ayeti de bunu ifade etmekte. Dolay s yla Hakk n gücü gerçektir, bat l nki ise sahtedir. Bu iti-ı ııı ıbarla Hz. Musa’n n asas n n gerçek (hak) y lan olup sahte (bat l) y lanlar yok etti ini ıı ııııığbildiren ayet (A’râf, 7/118) son derece anlaml d r.ı ıBu misaller, Hakk’a inananlar olarak bizlere kuvvet vermelidir. öyle ki; ço u Şğzaman bat l, gözümüzde y k lamayacak veya kar konulamayacak bir güç gibi gö-ıı ış ırünebilir. Buna asla aldanmamal y z. O, güçlü gibi görünse de Hakk’ n kar s n-ı ıışı ıda son derece zay ft r. Bat l n Hakk’a kar gücü, ne kadar çok da olsa köpü ün ı ıı ış ığsuya kar gücü mesabesindedir. Ancak bunu anlamam z için inanc m zla, tutum ve ş ııı ıdavran lar m zla Hakk’ n yan nda oldu umuzu göstermek durumunday z. Kutsal ı şı ııığıkitab m zda anlat lan her bir Peygamber k ssas bize bu gerçe i vurgulamas bak -ı ıııığıım ndan büyük önem ta maktad r. Her Peygamber, bat la kar bir hak mücadelesi ış ııış ıvermi tir. Kutsal kitab m z n s k s k yer verdi i bu mücadelelerde göze çarpan ilk şı ı ııığhusus, bât l n say sal ve maddi üstünlü üne kar Hakk taraftarlar n n gözle görüle-ı ıığş ıı ıbilir ciddi bir güçlerinin olmay yd . Sevgili Peygamberimizin bir avuç insanla ba -ı ı ışşlatt Hakk mücadelesinin hiçbir bat l ve eytanî güç taraf ndan durdurulamam ı ı ğışıı şolmas da bu gerçe in önemli bir parças d r. unu unutmamal y z ki, Hakk’ n gücü ığı ıŞı ııyine Hakk’tan gelmektedir. Nitekim bir âyette Rabbimiz, kendisini “Hakk” olarak nitelerken, kendisi d nda tap n lan, ibadet edilen unsurlar n ise “bât l” oldu unu ı ı şı ııığzikretmektedir (Lokman, 31/30).Yüce Rabbimiz, nankörlük edip ayetlerine s rt çevirenlerin davran lar n bo ve ıı şı ışfaydas z ilan ederken ı(A’râf, 7/139; Muhammed, 47/1), Hz. Muhammed’e “Hakk” olarak indirilen kitaba inan p bu do rultuda yararl i ler yapanlar n ise günahlar n ba -ığışıı ığ ş ılayaca n müjdelemektedir. Bu durum ise, Allah’ n nimetlerini görmezlikten gelip ğı ııonun kitab ndan yüz çevirenlerin “bat l”a, inananlar n ise, Rablerinden indirilen ııı“Hakk”a uymalar ndan kaynaklanmaktad r ıı(bk. Muhammed, 47/2-3). Bu ilâhî müjdeyi de dikkate ald m z zaman her ne art alt nda olursa olsun do runun, gerçe in ı ı ığşığğyan nda yer almaktan asla çekinmemeli, ancak “el-Hakk” olan Allah’a dayand m z ıı ı ığtakdirde tüm eytanî ve bat l güçlere kar dik durabilece imizi bilmeliyiz.şış ığAllah bizleri Hakk’ Hak bilip ona uyanlardan; bat l bat l bilip ondan kaç nan-ıı ııılardan eylesin!
276HAKK’A GÖTÜREN İLİM*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّي َ ْ َ َ ُ ۪ ِّ َر َ َ ْ َر ا ُ ْ َ َو َةَ ِ ا ُر ْ َ ً ِئ َ َو اً ِ َ ْ ا َء َ ا ٌ ِ َ َ ُ ْ ّ اِْْٰۜ ْ ََِّٓ ٓ َٰ َِ۟ب َ ا ا ۬وا ُ ّ َ َ َ ّ ِا ۜن ُ ْ َ َ ۪ اَو ن ُ ْ َ َ ۪ اَْ ْ ُ ُ َ ََ ََََّ َََّ “(Böyle bir kimse mi Allah kat nda makbuldür), yoksa gece vakitlerinde, ısecde hâlinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ Ancak ak l sahipleri ö üt al rlar.” (Zümer, 39/9)ığıK sa bir tan mla ilim: “Bir eyin hakikatini idrak etmek” ve “malûm olan n, oldu-ıışığu hâl üzere bilinmesidir.” Buna göre, yanl bilgiye ilim denilemez.ı şÖnemine binaen Kur’an- Kerim’de ilim kelimesi 105 defa zikredilir. Bu kökten ıgelen di er kelimelerle birlikte bu say , 859’u bulur. Dolay s yla “ilim” Kur’an’da en ğıı ıçok kullan lan kelimelerden biridir. Ayr ca “ak l, kir, zikir” gibi ilim ile do rudan ııı fiğba lant l olan kelimeler de Kur’an’da çokça geçer.ğı ıİlim, kesin bilgi demek oldu una ve slam da hakiki bilgiden ibaret oldu una ğİğgöre Allah’ n bildirdiklerini kabul etmeyen kimse, birçok eyi biliyor olsa bile yine ışde cahil demektir. Nitekim Ebu Cehil, hiçbir eyi bilmeyen biri oldu undan dolay şğıböyle bir lakapla an lmam ; hakk ve hakikati kabul etmedi i için kendisine bu ıı şığisim verilmi tir. lahi bilgiye dayanmayan insanlar n olu turdu u topluma “cahiliye şİışğtoplumu” dememizin sebebi de bu anlama gelmektedir.Biz bilgilerimizin bir k sm n duyu organlar vas tas yla elde ederiz. Yani gözle-ıı ııı ınebilen, ölçülebilen, deneye tabi tutulabilen eyleri duyu organlar m zla kavrar z. şı ııAyr ca akl m zla bu bilgileri süzgeçten geçirip belirli bir kural ekline getiririz. An-ıı ışcak bu iki bilgi kayna n n kavrayamad , idrakin alamad pek çok eyler vard r. ğı ıı ı ğı ı ğşıİşte bu eksikli i “vahiy” bilgisi tamamlar. Onun için vahiyden destek almayan tüm ğbilgiler eksiktir ve ya bitmi bir kandile benzerler. Görünü te, etraf ayd nlatmaya ğ ışşıı* Dr. Zafer KOÇ
277yarayan bir alet iken, ya olmad için sadece bir görüntüden ibarettir. Einstein’in ğ ıı ı ğifadesiyle, “ limsiz din topal, dinsiz ilim ise kördür.”İYüce kitab m z Kur’an’a göre yarat l amac m z, Allah’a kulluktur. Bu kulluk, ı ıı ışı ısa lam bir bilgi ile ancak gerçekle ir. Bu bak mdan ilim, hedefe varaca m z rehberi-ğşığı ımiz olmal d r. Çünkü ilim bir kt r; karanl klar onunla ayd nlan r. lim ifad r; bü-ı ıı ı ışıııİşıtün hastal klar onunla tedavi edilir. Yeterli ilimden yoksun olan inançlar, hurafelere ıbo ulur. Sa l kl ilimle beslenmeyen tutum ve tav rlar bir sars nt da y k l p gider-ğğı ııı ıı ı ıler. Atasözlerimiz bu gerçekleri ne güzel ifade etmektedir: “Cahilin sofusu, eytan n şımaskaras d r.”, “Yar m doktor candan, yar m hoca dinden eder.”ı ıııKur’an’ n istedi i ilim, s radan bir anlama/bilme de ildir. Biz bilgiyi kendimize ığığmal etmeliyiz, onu hazmedip özümsemeliyiz. Aynen maddî g dalar n hazmedildi i ıığgibi, zihnî g dalar n da varsa posalar n atmal , f trat m za ve bünyemize uygun hâle ııı ıı ıı ıgetirmeliyiz. Mesela ar , her çiçekten bal özü al r ama o hazmedilmi , art k çiçek ıışıolmaktan ç km , kendine has bir bal olmu tur.ıı şşYüce Dinimiz okumaya ve ilim elde etmeye büyük önem vermi tir. Sevgili Pey-şgamberimize inen ilk ayetlerde okumaktan, kalemden, e itim ve ö retimden bah-ğğsedilmi tir: ş“Yaratan Rabbinin ad yla oku! O, insan ‘alak’dan yaratt . Oku! Senin Rabbin en cö-ııımert oland r. O, kalemle yazmay ö retendir, insana bilmedi ini ö retendir.”ıığğğ(Alak, 96/1-5)Bakara suresi 30. ayette belirtildi i üzere, ilk insan yarat l p meleklere arz edi-ğı ılince Allah taraf ndan kendisine isimler ö retilmi tir. Allah’ n, kendisine e yan n ığşışıtüm isimlerini ö retmesi sayesinde insan, meleklerden üstün olabilmi ve bu ilim ğşs fat ndan dolay halife vasf n kazanm t r. Halifelik özelli inin gerçekle mesi için ı ııı ıı ışğşde, mutlaka kullanmas gereken araçlar n ba nda ilim gelir.ıış ıİnsan hem bu dünyada hem de ahirette kurtaracak olan ilime i aret eden sevgili ışPeygamberimiz (s.a.s), “ lim tahsil etmek, her müslüman erkek ve kad na farzd r.”İıı( bn İMâce, “Mukaddime”, 17) buyurarak ilmin ne kadar önemli bir de er oldu unu bizlere ğğduyurmu tur.şİlimle ilgili sayamayaca m z kadar ayet ve hadislerden örnekler vermemiz müm-ğı ıkündür. Ancak bir ayet ve bir hadis meali zikrederek konuyu bitirmek istiyorum. Yüce Allah buyurur ki: “Allah’a kar ancak; kullar içinden âlim olanlar derin sayg ş ıııduyarlar. üphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok ba layand r.”Şğ ş ıı(Fat r, 35/28)ıSevgili Peygamberimiz (s.a.s) de öyle buyurur: ş“K yamet gününde âlimlerin mü-ırekkebi, ehitlerin kan ile tart l r.”şıı ı(Aclûnî, Ke fu’l-Hafâ, II/400)ş
278HAKK’IN YOLUNDAN BAŞKASINA UYMAK AYRILIK GETİRİR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّْ ُ ـ ّ َو ْ ُ ِ ٰذ ۪ ِ ۪ َ ْ َ ْ ُ ِ َقَ َ َ َ ُ ّ ا ا ُ ِ ّ َ َو ُه ُ ِ ّ َ ً ۪ َ ْ ُ ۪ اَ ا ٰ ناَوَّٰۜ َُ ََََِّۚ ََن ُ ّ َ ْ ُ َ ۪ ِ ََّ َ“ te bu, benim dosdo ru yolum. Art k ona uyun. Ba ka yollara uymay n. İşğışıYoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ay r r. te size bunlar ı ıİşıAllah sak nas n z diye emretti.” (En’âm, 6/153)ıı ıYüce Rabbimiz, bizleri yoktan var edip say s z nimetlerle donatt dünyaya gön-ı ıı ı ğdermi ve bizden kendisini tan mam z istemi tir şıı ış(Zâriyât, 51/56). Yüce Mevlâm z, ıkendisini tan yabilmemiz, varl n n ve birli inin delillerini ke fedebilmemiz için ıı ı ığğşöncelikle bize ak l vermi , kendi varl m z ve etraf m zda meydana gelen harikulâde ışı ı ığı ıolaylar üzerinde tefekkür etmemizi emretmi tir ş(Rûm, 30/8; Fussilet, 41/53).Allah Teâlâ’n n bizlere kendisini tan ma yolunda bah etti i ak l nimetinden son-ıışğıra ikinci önemli nimeti ise; Rabbimizi, âhireti, cennet ve cehennemi, dünyadayken yapmam z ve kaç nmam z gereken konular bizlere anlatan peygamberler gönder-ıııımesidir (Âl-i mrân, 3/164)İ.Yüce Rabbimizin, peygamberleri vas tas yla bizlere bildirdi i inanç, ibadet ve ı ığmuamelat ile ilgili bilgiler bütününün olu turdu u hayat nizam na “Hak din” denir. şğıDünya ve ahiret saadetini elde etmemiz, Yarat c m z n ho nutlu unu kazanmam z ı ı ı ışğıancak bu “Hak din”in bizlere sundu u prensipler do rultusunda bir hayat ya ama-ğğşm zla mümkündür.ıYüce Mevlâ’m z n, Hz. Âdem (a.s)’den sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed ı ı(s.a.s)’e kadar gönderdi i tüm peygamberlerle insanlara ula t rd temel inanç esas-ğşı ı ığ* Dr. Y. Seracettin BAYTAR
279lar nda ve ahlakî kriterlerde bir de i iklik olmam t r. Bu yönüyle Hakk’ n dini veya ığ şı ışıHakk’ n yolu tektir ve de i memi tir.ığ şşAllah’ n varl na ve birli ine, ahirete, meleklere, peygamberlere ve getirdikleri ıı ı ğğkitaplara inanmay gerekli k lan tevhid inanc , ilk peygamberden son peygambere ıııkadar ayn ekilde devam etmi ve hiçbir de i ikli e u ramam t r. Allah’a irk ko -ışşğ şğğı ışşşma, haks z yere cana k yma, zina etme, h rs zl k yapma, yalan söyleme, ba kalar na ııı ı ışızulmetme ve ana babaya kar gelme, tevhid inanc na sahip tüm semavi dinlerde ş ııvarl n koruyan yasaklar aras ndad r.ı ı ığııYüce Rabbimiz, gönderdi i tüm dinlerde varl n korudu u esaslara uymam -ğı ı ığğız bizden istemektedir. eytan n ve nefsimizin bat l telkinlerine kulak asmamam z ıŞııı ıaksi takdirde hak yoldan sap p ayr l a dü ebilece imizi haber vermektedir.ıı ığşğAk llar n kullanmayan, peygamberlerin getirdi i tevhid inanc na tabi olmay p ıı ığııhevalar n n ve eytan n sapt r c yönlendirmelerinin pe ine tak lan insanlar, tarihin ı ışıı ı ışıher döneminde çok çe itli yanl l klara dü ebilmekte, birçok zararl ve sap k inanç şı ışşııyahut uygulamalara sahip olabilmektedirler.Ne slerinin ve eytan n k lavuzlu unda yönlerini tayin edenler, Allah’ n yolun-fişıığıdan uzakla arak, insan gerçek anlamda tatminden uzak, çok say da bat l yola sap-şıııt klar ndan bir türlü do ruyu bulamamakta, mutlulu u yakalayamamakta ve ya a-ıığğşd klar çevrelerini de huzursuz k lmaktad rlar.ııııYüce Rabbimiz, inan p yararl i ler yaparak kendi yolunda yürüyenlere dünyada ıışmutluluk, ahirette ise cennet vaat ederken, ilahî hat rlatmalar n dinlemeyip yolun-ıı ıdan yüz çevirenlere de dünyada ve ahirette azap haz rlad n haber vermektedir ıı ı ığ(Secde, 32/19-22).
280HAY FITRAT GEREĞİDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ َ ۪ ادَمَ َ ْ ا ْ َ َ َ ـْ ُ ْ ِ َ ً ُ َار ۪ ي َ ْا ِ ُ ْ وَر ۪ ً وَ ِ َ س ُ ا ّ ْ ٰى ذٰ ِ َ ْ ٌ ذٰ ِ ِ ْ َََََٰۜ۠ َْٰٰٓ ِ َ ُ ْ َ ّ ُونَ َََّ ّا َ ت ِ ا ّٰ“Ey Âdemo ullar ! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise ğıverdik. Takva (Allah’a kar gelmekten sak nma) elbisesi var ya, i te o daha ş ıışhay rl d r. Bu (giysiler), Allah’ n rahmetinin alametlerindendir. Belki ö üt ı ı ıığal rlar (diye onlar insanlara verdik).” (A’râf, 7/26)ııBu âyet ba lam nda insan n sahip oldu u hayâ duygusunu ele alaca z. Hayâ, ğıığğ ıdo u tan insanlarda var olan ve onu di er canl lardan ay ran en belirgin duygudur. ğ şğııİlk insan ve e inin yüce Yaratan’ n emrine muhalefet (zelle) neticesinde kar kar-şış ış ıya kald klar müeyyideler sürecinde de hayâ söz konusu olmu köklü bir duygu-ıışdur. nsanl n atas n n hayat ndan bir kesiti te kil eden bu sahne yüce kitab m z İı ı ğı ıışı ıKur’an’da u ekilde dile getirilmektedir: ş ş“Bunun üzerine onlar (Âdem ve e i Havva) o a ac n meyvesinden yediler. Bu sebeple şğıay p yerleri kendilerine göründü ve cennet yapra ndan üzerlerine örtmeye ba lad lar. ığ ışıÂdem Rabbine isyan etti ve yolunu a rd .” ş şı ı(Tâ-Hâ, 20/121) Bu ayette, bir yönüyle de insan n sahip oldu u hayâ duygusuna i aret edilmi tir. ığşşO günden bugüne de in en ilkel toplumlarda dahi insanlar, gerek Allah’a gerekse ğtoplumun di er bireylerine kar baz tutum ve davran lardan hayâ duygusu ğş ııı şgere i uzak dururlar. Bu yönüyle hayâ, insanl n ortak de er ve kabullerindendir. ğı ı ğğYukar da metin ve mealini verdi imiz ayette yer alan “Libâsu’t-takvâ- ığوَ ِ َ س ُ ا ّ ْ ىَ-Takva elbisesi…” ifadesi, hemen bütün müfessirlerce insan n yarat l tan sahip ıı ışoldu u, onun ruhunu bezeyip ahlak n koruyan hayâ eklinde yorumlanm t r.ğı ışı ışPeygamberimiz (s.a.s), hayâ ile iman aras nda önemli bir ili kinin bulundu una ışğdikkat çekmi ve hayây iman n bir ubesi olarak nitelendirmi tir: şıışş* Dr. Ya ar YşİĞİT
281“ man yetmi /altm küsur ubedir. En üst derecesi ‘lâ ilâhe illallah’ demek, en alt dere-İşı şşcesi de geçenlere zarar verecek eyleri yoldan gidermektir. Hayâ da imandan bir ubedir”şş(Müslim, “ man”, 58)İ hadisi, bu ili kinin anlaml bir ifadesidir. Bu hadisi esas alarak, şıhayâs z bir ki inin imans z oldu unu ifade etmek üphesiz isabetli de ildir. u ka-ışığşğŞdar var ki bu tür ifadeleri içeren hadisler genelde bu konumdaki ki ilerin “olgun bir şmümin” olmad klar ya da olamayacaklar eklinde yorumlanmaktad r.ııışıİnsan; sa duyusu, inanc ve hayâ duygusu ile ne s ve eytan n kötü telkinleri ğıfişıaras nda mücadele hâlindedir. Allah inanc sa lam ve hayâ duygusunu yitirmeyen ıığinsan, iyilik ve güzelliklere yönelir, kötülük ve haramlardan uzak durur. Buna kar -ş ıl k iman ve inanc zay f, hayâ perdesi y rt lm ya da a nm , nefsine ve eytana ye-ıııı ı ışş ıı şşnik dü mü insan, kötülük ve haramlar kolayca i leyebilir. Bu konumdaki insanlar-şşışdan baz s , ne Allah’tan ne de insanlardan çekinir. Hz. Peygamberin, ı ı“Utanmad ktan ısonra diledi ini yap”ğ(Buharî, “Edeb”, 78) buyru u, hayâ duygusunu yitirmi ki ilerin ğş şkötülükleri kolayca yapabilece ine i aret etmektedir. Ayr ca bu hadis, “yapaca n ğşığ ıbir i ten ya da bir eyleminden, Allah veya toplumdan utanmayacaksan, rahats zl k şı ıhissetmeyeceksen yapmaya karar ver” mesaj yla da ki inin davran lar na yön ver-ışı şımektedir. öyle ki, ki i eyleminden önce yapaca i in sosyal konumu, toplumsal Şşğ şıde er yarg lar ve inanc yla uygunluk arz edip etmedi ine bakacak sonra da o i i ğı ıığşyapmaya karar verecektir.Hayâ ile iman, hayâ ile eylem aras nda var olan ili kiler, temelde insan n Allah’tan ışıhayâ etmesi gerekti i noktas nda birle mektedir. Hayâ duygusunun esas , k saca ğışııAllah’tan hayâ etmektir, denebilir. Allah’tan hayâ etmek, O’nun emirlerine kar ş ıgelmekten, yasaklar n çi nemekten kaç nmak eklinde d a yans r. Bu yans man n ı ığışı şıııtemelinde, kulun; Allah’ n istemedi i bir i ve hâl üzere bulunmaktan uzak durma-ığşs vard r. Allah’a kar olan hayâs , Yusuf (a.s)’u fuhu ve kötülükten korumu tur. ıış ıışşBir defas nda Hz. Peygamber, ı“Allah Teâla’dan gerekti i gibi hayâ ediniz”ğ buyurmu , şkendisine, “Ey Allah elçisi! Allah’tan gere i gibi ne ekilde hayâ edebiliriz?” sorusu ğşyöneltilmi ti. Bunun üzerine Allah’ n Resûlü; ba n ve ba nda yer alan organlar , şışı ış ııkarn n ve karna ba l organ koruyan, dünya hayat n n süsüne kendini kapt rma-ı ığ ııı ııyan, ölümü ve çürüyüp yok olmay unutmayan kimsenin Allah’tan gere i gibi hayâ ığetmi olaca n haber vermi tir şğı ış(Tirmizî, “K yâme”, 24)ı.Sonuç olarak belirtmek gerekirse, hayâ duygusu, her eyden önce bir ki ilik zaaf şşıde il, aksine erdemlilik ve f trat n gere i bir duygudur. Bu duygu, ki inin davran -ğıığşı şlar na yön vermede ve ki ili ini ortaya koymada adeta bir mihenk ta niteli inde-ış ğş ığdir. Dünyan n de i ik co rafyalar nda ya ayan Müslümanlar n özellikle milletimizin ığ şğışıbinlerce kilometre ötelerde bulunan Beytullah’a do ru ayak uzatmay , abdest boz-ğımay çirkin kabul etmelerinin, Kur’an’ n as l bulundu u ortamlarda hareketlerini ııı ığs n rlamalar n n temelinde üphesiz hayâ duygusu yatmaktad r.ı ıı ışı
282HAYÂSIZLIĞIN YAYILMASINI İSTEMEK AZABI GEREKTİRİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٰ اِن ا ۪ َ ُ ِ ّ ن ان َ َ ا َ ِ َ ُ ِ ا ۪ َ ا َ ُ ا ُ ْ َ اب ٌ ا ۪ ٌۙ ِ ا ّ ْ َ وَا ِ َةِ وَا ّ ُْۜ ََََُُّْٰٰ۪ َ َ َْ َّ ََّ ْ ُ وَا ْ ُ ْ َ ْ ُ ن ََََ“ nananlar aras nda hayâs zlİıı ı ığn yay lmas n arzu eden kimseler var ya; ıı ıonlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vard r. Allah bilir, siz ıbilmezsiniz.” (Nûr, 24/19)Toplumda, hayâs zl n, ahlaks zl n, olumsuzluklar n yay lmas n isteyenler, o ı ı ığı ı ığııı ıtopluma kar en büyük sayg s zl i lemi olurlar. Nitekim yukar daki ayet bunu ş ıı ı ı ığ şşıgayet aç kça dile getirmektedir.ıKi inin i lemi oldu u günah, ay p veya kusurlar ba kalar n n aç a vurmama-şşşğıışı ıığs dinimiz taraf ndan önerilirken hatta emredilirken bu tür davran larda bulunan ııı şkimselerin kendilerinin ya da ba kalar n n ay p ve kusurlar n , hayâs zca lakayt bir şı ııı ıışekilde topluma aç klamalar da uygun görülmemi tir. Zira Peygamberimiz (s.a.s), ıış“ ledi i günahlar aç a vuranlar d nda, ümmetimin tamam affedilmi tir. Bir adam n İşğıığı ı şışıgece kötü bir i yap p Allah onu örttü ü halde sabahleyin kalk p; Ey falan! Ben dün gece şığışöyle öyle yapt m, demesi, a ikâre i lenmi günahlardand r. Oysa ki i, Rabbi kendisinin şışşşışkötülü ünü örttü ü halde geceyi geçirmi ti. Fakat o, Allah’ n örttü ünü açarak sabahl -ğğşığıyor.”(Buharî, “Edeb”, 60;Müslim, “Zühd”, 52)buyuruyor. Günah i lemek, kusur ve hata yapmak, sevilmeyen, arzu edilmeyen ve sahibine şde hiçbir fayda sa lamayan sadece kötü görülmesine ve baya say lmas na sebep ğğ ıııolan bir durumdur. Durum böyle iken gizli kapakl bir yerde i lenen ve Allah’tan ışba kas n n bilmedi i, bir anlamda Allah’ n da örttü ü bir günah faziletmi çesine şı ığığışhayâs zca ortaya dökmek ve ba kalar na anlatmak, dinî aç dan tasvip edilmemi hat-ışıışta böyle davranan kimselerin Allah’ n ba lamas n n d nda kalacaklar ifade bu-ığ ş ıı ıı ı şıyurulmu tur. Böylesine a r bir manevî müeyyidenin öngörülmesi, i lenen günah n şğ ışıtoplumda yayg nla mas n , onun normal bir davran olarak alg lanmas n önleme ışı ıı şıı ı* Dr. Ya ar YşİĞİT
283amac na yöneliktir. Nitekim slam ahlakç lar da, ay p say lan davran ve tutumlar , ıİı ıııı şıherkesin gözü önünde i lemenin gizlisine göre daha kötü bir davran biçimi oldu-şı şğunu srarla belirtmi ler, ki inin ay plar n insanlardan saklamas n n ve toplumun ışşıı ıı ıda bu tür davran lar kar s nda duyarl olmas n n önemi üzerinde durmu lard r. u ı şşı ııı ışıŞkadar var ki, slam ahlak na göre, ay planma veya ba ka herhangi bir bask ya ma-İıışıruz kalma endi esiyle kötülükten kaç nmak ki iye fazilet kazand rmaz. Zira hiçbir şışıay p, Allah’a gizli kalmaz. ı“ çinizde olan gizleseniz de aç a vursan z da Allah onu bilir. İıığıGöklerdeki her eyi, yerdeki her eyi de bilir. Allah, her eye hakk yla gücü yetendir.”şşşı(Âl-i İmrân, 3/29) ayeti, bu hususu dile getirmektedir. Hiçbir ay p veya günah, Allah’a gizli kalmayaca na göre insan öncelikle yüce ığ ıMevla’dan hayâ etmeli ve imkân ölçüsünde kusurlar n düzeltmelidir. Günah ve ı ıkusurlar n ba kalar na anlatanlar, günah i lemeleri bir yana di er taraftan Allah’ , ı ışışğıResûlünü ve müminleri adeta ha fe alm , kötülüklerini iyilik, günahlar n sevap, fiı şı ıbaya l klar n fazilet saym olurlar. Bu ise, en az i ledikleri günah seviyesinde bir ğı ıı ıı şşpervas zl kt r. Oysa günah i leyen bir kimsenin, hiç olmazsa onu gizli tutmas , ken-ı ı ışıdisini a a lanmaktan kurtar r. Ay p ve kusurlar n aç klanmas , bu tür davran larda ş ğııııııı şbulunanlarda hayâ duygusunun zamanla yok olmas na sebep olmaktad r. Ancak bu ııtür davran lar n örtülmesi, davran sahiplerinin gördükleri efkat ve merhamet ı şıı şşkar s nda kendilerine çeki düzen vermelerini teminde önemli bir etkendir.şı ıDinimizde, toplumda iffetsizlik ve hayâs zl n yay lmas na çanak tutaca ndan ı ı ığıığ ıki inin ay p ve kusurlar n , günah ve isyanlar n aç a vurmas nas l yasaklanm sa, şıı ıı ı ığııı şba ka kimselerin ay p ve kusurlar n n ara t r lmas , onlar n gizli hâl ve özel hayatla-şıı ışı ııır n n de ifre edilmesi de yasaklam t r. u kadar var ki, ba kalar n n ma duriyetine ı ışı ışŞşı ığsebep olan hata ve kusurlar n gizlenmesi, dinen caiz de ildir. Ay plar n ara t r l p ığıışı ı ıortaya dökülmesi; insanlar birbirine dü ürmekten, aralar nda kin ve dü manl k to-ışışıhumlar ekmekten, fenal klar n yay lmas ndan ba ka bir eye yaramaz. nsanlar n ııııışşİıgizli kalm kusurlar n aç klamak, herkese duyurmak, onlar n utanma duygular n n ı şı ı ııı ıyok olmas na, sosyal kontrolün azalmas na ve böylece ahlaks zl n süratle yay l-ııı ı ığımas na da sebep olur. Peygamberimiz ve ashab , kimsenin ay plar n ara t rmam ıııı ış ıı şve ara t ranlar da iddetle k nam t r. Peygamberimizin; ş ıışıı ış“Din karde ini bir suçundan şdolay ay playan kimse, o suçu (günah ) kendisi de i lemedikçe ölmez.”ııış(Tirmizî, “S fatü’l-ıK yâme”, 53)ı uyar s n da hiçbir zaman unutmamak gerekir.ı ı ıSonuç olarak herkesin günah ve kusuru olabilir. lenen günahlar n toplumda İşıaç a vurulmas , onlar n normal bir davran ya da tutummu gibi sunumu, insan-ığııı şşlar n dindarl k anlay lar n n zay amas na, günahlara kar tepkisel yakla mlar na ııı şı ııflış ış ııengel te kil etmektedir. Bu itibarla toplumda iyilikler, güzellikler, sevaplar, faziletler şanlat lmal ki di er insanlar da bu tür eylemlere yönelsin. Bo , faydas z, insanlar n ıığşııduyarl l n zay atacak; günahlar , hayâs zl ha etecek söz ve davran lardan da ı ı ı ığıflıı ı ığfiflı şuzak durulmal d r.ı ı
284HAYAT VE ÖLÜMÜN YARATILIŞ HİKMETİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّْ ْ ُۘ وَ ُ َ َ ُ َ ْ ءٍ َ ۪ ٌ ا ۪ ي َ َ ا َ ْت َ وَا َ ٰ ةَ ِ َ ْ َ ُ َُْْ ََْ ِّّٰ َ َ رَك ا ۪ ي ِ َ ِهِ ا ُ ََ ّۙا ـّ ُ ْ ا ْ َ ُ َ َ ً وَ ُ َ ا َ ُ ا َ ُ رََُْْ۪ۜ ُ“Hükümranl k elinde olan Allah, yücedir. O, her eye hakk yla gücü yetendir. ışıO, hanginizin daha güzel amel yapaca n s namak için ölümü ve hayat ğı ı ııyaratand r. O, mutlak güç sahibidir, çok baığ ş ılayand r.” (Mülk, 67/1-2)ıOkudu umuz bu ayet-i kerimede yüce Allah, ölümü ve hayat yaratt n bizlere ğıı ı ığbildirmektedir. O hayat ve ölümü, imtihan etmek için, bizlerden hangimizin daha ıgüzel amel etti ini aç a ç karmak, kimin de kötü amel i ledi ini tespit etmek için ğığışğyaratm t r.ı ışO halde bu imtihan kazanmak için bize verilen bu hayat iyi de erlendirmeliyiz. ıığÇünkü bu dünya hem fani hem de çok k sad r. Yar n! Yar n! diye görevlerimizi erte-ıııılersek, bir yar n daha bulamayabiliriz. Dünya bizim ebedî yurdumuz de ildir. Belki ığebedî mutlulu u kazanma veya kaybetme yeridir. ğBizler adeta bir çiftçi gibiyiz. Tarlam za hangi tohumu ekersek, onu hasat ederiz. ıBo b rak rsak üphesiz bir ey elde edemez, ba kalar na muhtaç kal r z. Dünyada şıışşşıı ıbelki yard mc bulabiliriz ama ahirette yard mc m z olmayacakt r. Yüce Rabbimiz ıııı ıışöyle buyuruyor:“O gün, ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak Allah’a kalbi selim ile gelen fayda bulur.”( uara, 26/88-89)ŞDi er ayet-i kerimelerde de, ğ“Ey insanlar! Rabbinize kar gelmekten sak n n! Öyle ş ıı ıbir günden çekinin ki, o gün hiçbir baba evlad na asla fayda veremez, evlat da babas na ııfayda sa layamaz. Allah’ n va’di elbette gerçektir. O halde sizi dünya aldatmas n ve çok ğııhilekâr eytan da sizi Allah ile aldatmas n, Allah’ n aff na güvendirmesin!”şııı(Lokman, 31/33); “Dü ünseler unu da anlarlard ki: Bu dünya hayat geçici bir oyun ve e lenceden şşıığ* Tahir TURAL
285ba ka bir ey de ildir ve ebedî âhiret diyar ise, hayat n ta kendisidir. Ke ke bunu bir şşğıışbilselerdi!”(Ankebût, 29/64) buyurulmaktad r.ıBu ayetlerde Rabbimiz, bu dünyada ebedî olmad m z belki bir yolcu misali ı ı ı ığburaya u ray p sonra da b rak p gidici oldu umuz hakk nda bizleri uyar yor. O hal-ğııığııde yan m za az k alal m. Nitekim Allah Teâlâ, Kur’an- Kerim’de öyle buyurmu tur: ı ıııışş“Ey ak l sahipleri! Az klan n z ve biliniz ki az n en hay rl s takvad r, haramlardan ııı ıı ı ğı ı ııkorunmad r. Öyleyse Bana kar gelmekten korunun.”ış ı(Bakara, 2/197)Peygamberimiz de öyle buyurmu tur: şş“Be ey gelmezden önce, be nimetin kadrini bil. htiyarl k gelmezden önce gençli i-ş şşİığnin, hastal k gelmezden önce sa l n n, fakirlik gelmezden önce zenginli inin, me guliyet ığ ğı ı ığşgelmezden önce bo vaktinin, ölüm gelmezden önce de hayat n n k ymetini bil.”şı ıı(Hakim, Müstedrek No: 7846),K saca “dünya ve ahiret” i lerimizi veya görevlerimizi dengeli götürmeliyiz. Biri ışdi erinin aleyhine ihmal edilmemelidir. Ahiret ihmal edilerek dünyay kazanmak, ğıdünya ihmal edilerek ahireti kazanmaya çal mak yanl t r. ı şı ışBu nedenle Rabbimiz, “Allah’ n sana verdi inden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret ığyurdunu gözet, ama dünyadan da nasibini unutma!”(Kasas, 28/77); “Ey Rabbimiz! Bize dünyada güzellikler ve ahirette de güzellikler ver ve bizi Cehennem azab ndan koru! di-ıyenler vard r”ı(Bakara, 2/201) buyurmu tur.şResûlullah (s.a.s) öyle buyurdu: ş“Sizin hay rl n z; dünyas için ahiretini terk etmeyen, ahireti için de dünyas n terk ı ı ııı ıetmeyendir. Belki her ikisi için çal an ve ba kalar na yük olmayand r.”ı şşıı(Ke fu’l-Hafa, c.I, şs. 393) O halde Müslüman hem dünya, hem de ahiret için çal acak, her gün daha ı şileri gidecektir. Dinimizin emri budur. Di er hadislerinde Peygamberimiz öyle bu-ğşyurmu tur:ş“Hiç ölmeyece ini zanneden biri gibi çal , yar n ölecek biri gibi de tedbirli ol.” ğı şı(Câmiu’s-Sagîr, 11,12, No:1201)Böylece de Allah’ n r zas na uygun geçirilen bir ömrün ak beti olan ahiret, iyi ııııve güzel olacakt r. Müminin hayat bir bütündür. Yeter ki bünyesinde samimiyeti ııbar nd rs n. Ortadan ikiye bölünmü , tefrik edilmi , uraya kadar dünya için uraya ı ı ışş şşkadar ahiret içindir, dü üncesi biz müminlerde yer etmemelidir.ş
286HAYAT YALNIZ DÜNYADAN İBARET DEĞİLDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَ َ ا اِن ِ َ اِ َ َ ُ َ ا ّ ْ َ وَ َ َ ْ ُ ِ َ ْ ُ ۪ ََُُّ ٓ ْ وَ ْ َ ٰىٓ اِذْ وُ ِ ُ ا َ رَ ِّ ْ َ ل ا ْ َ ٰ ا ِ َ ّ َ ا َ وَرَ ِّ َ َ ل َ و ُ ا ا َ اب َ ِ َْ ََ َُُِٰۜۜ َْ َ َِ ََٰۜ ُ ْ ُ ْ ـَ ْ ُ ُون۟“Derler ki: ‘Hayat ancak dünya hayat m zd r. Art k biz bir daha diriltilecek ı ıııde de iliz.’ Rab’lerinin huzurunda durdurulduklar vakit (hâllerini) bir ğıgörsen! (Allah) diyecek ki: ‘Nas l, u (dirilmek) gerçek de il miymi ?’ Onlar, ışğş‘Evet, Rabbimize andolsun ki, gerçekmi ’ diyecekler. (Allah), ‘Öyleyse inkâr şetmekte oldu unuzdan dolay tad n azab !’ diyecek.” (En’âm, 6/29-30)ğıııİnsanlar n en zor kabul ettikleri inanç il kesi, öldükten sonra dirilme ve onun ıgetirdi i âhiret hayat d r. Peygam berler ve ilâhî vahiy en çok bu konuda tepki gör-ğı ımü ve inkâr cihetine gi dilmi tir. Bu sebeple yüce Allah, öldükten sonra dirilme şşkonusunu çe itli mucize ve delillerle ispat etmektedir. Bu âyet-i kerime Cahiliye şdönemi Araplar n n genellikle âhirete inanma d klar n göstermektedir. Ayr ca bu ı ııı ııayet-i kerimede, mü riklerin, genel olarak da inkârc lar n özelliklerin den birine şı ıi aret edilmektedir. Ahiret hayat n inkâr, inkârc lar n irkten sonraki en büyük şı ıı ışgünahlar d r. Zira Kur’an- Kerim’de s k s k “Allah ve âhiret gününe iman” birlik-ı ııııte zikredilmek suretiyle bu inanc n önemi ve âhireti inkâr etmenin ba l ca kü für ış ıalâmetlerinden biri oldu u gösterilmi tir.ğşMü riklerin önde gelenlerinden biri, sevgili Peygamberimize elinde çürümü şşbir kemik parças ile gelir ve onu ufalay p “Böyle un ufak olduktan sonra Allah ııbunu diriltecek öyle mi?” der. Resûl-i Ekrem de, “Evet. Nitekim O seni de öldürecek, sonra diriltip cehenneme atacak!” cevab n verir. Kutsal Kitab m zda bu olay öyle ı ıı ışde erlendirilir:ğ* Sabri AKPOLAT
287 “ nsan, bizim kendisini az bir sudan (meniden) yaratt m z görmedi mi ki, kalkm İı ı ı ığı şapaç k bir dü man kesilmi tir. Bir de kendi yarat l n unutarak bize bir örnek getirdi. ışşı ı ı ışDedi ki: ‘Çürümü lerken kemikleri kim diriltecek?’ De ki: ‘Onlar ilk defa var eden diril-şıtecektir. O her yarat lm hakk yla bilendir.’ O, sizin için ye il a açtan ate yaratand r. ı ı ışışğşıŞimdi siz ondan yak p duruyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan Allah’ n, onlar n benzerini ıııyaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakk yla yaratand r, hakk yla bilendir. Bir eyi ııışdiledi i zaman O’nun emri o eye ancak ‘Ol!’ demektir. O da hemen oluverir. Her eyin ğşşhükümranl elinde olan Allah’ n an yücedir! Siz yaln z O’na döndürüleceksiniz.” ı ı ğışıı(Yasin, 36/77-83)Günümüzde de, “görmedi ime inanmam” ve “ahirete giden gelen var m ?” gibi ğısözlerle ahiret hayat n n inkâra kalk ld görülmektedir. Asl nda âhiretin varl -ı ıı ı ı ışğıı ı ğna delil olarak içinde ya ad m z hayat kâ dir. Rabbimiz bizi yokluk karanl kla-şı ı ığfiır ndan ç kar p p r l p r l bir âlemde hayat dedi imiz nimeti vermi oldu una göre, ıııı ı ı ığşğölünce ayn i in bir kere daha tekrarlanmas nas l imkâns z olabilir? Üstelik tekrar ışıııdiriltme birincisine göre daha kolay de il midir? Ayr ca bir yerden veya bir eyden ğışhaber vermek için o yere gitmek veya o eyi mutlaka gözümüzle görmemiz de şgerekmez. Astronomi ilmi bize y ld zlardan, samanyolundan ve galaksilerden bah-ı ısetmektedir. Uzayda hâlâ ı ı ış ğ bize ula amayan nice y ld zlar vard r. Peki, buralara şı ııkim gidip kim gelmi tir?şAsr m zda insan akl , her ne kadar mahiyet ve ölçüleri ba ka olan bu âlemi hak-ı ıışk yla idrakten aciz ise de, varl s n rs z delillerle ispatlanan âhireti mümkün gör-ıı ı ı ı ığmektedir. Aklen mümkün olan bir eyin varl da haber yoluyla tahakkuk eder. şı ı ğBütün peygamberler ve kitaplar ahiretin varl n haber vermi ve insan n tekrar ı ı ığşıdirilerek, bu dünya hayat nda yapt klar ndan hesaba çekilece ini haber vermi tir. ııığşAyr ca, ahiretin olmamas zalimleri zulümleriyle ba ba a b rakmak anlam na gelir. ıışşııZulme u ray p da ma dur olanlar n hakk n kim ödeyecektir? Hak-hukuk tan ma-ğığıı ııyan, öldürmekten zevk alan ve yapt klar n n cezas n çekmeden ölenlerin yapt klar , ıı ıı ıııyanlar nda m kalacak? O halde âhiret vard r ve olmal d r.ıııı ıAhireti inkâra kalk anlar ahirette Allah’ n huzuruna getirilecek, Allah onlarla ı şıkonu acak, onlara sorular soracak ve ce vaplar alacakt r. Bu dünya hayat ndan ba ka şıışhayat n oldu unu kabullen meyenler, orada bunun do rulu unu ya ayarak görecek-ığğğşlerdir. Sonuçta Rabbimiz onlara öyle diyecek: ş“Öyle ise inkâr etti inizden dolay azab tad n z.”ğııı ı
288HAYRA KOŞMAK*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ وَ ِ ُ وِ ْ َ ٌ ُ َ ُ َ ۪ َ َ ْ َ ِ ُ ا ا َ ْ َات ِ ا ْ َ َ ـَ ُ ُ ا َ ْت ِ ِ ُ ُ ا ّ ُ َ ۪ ً اِن ا ّ َ َّٰ ٍََُّّْٰٰۜۜ َ ْ ءٍ َ ۪ ٌ ِّ“Herkesin yöneldi i bir yön vard r. Haydi, hep hay rlara ko un, yar n! ğıışı ışNerede olsan z Allah hepinizi bir araya getirir. üphesiz, Allah’ n gücü her ıŞışeye hakk yla yeter.” (Bakara, 2/148)ıDünyada insanlar bir yar içindedirler. Bu yar bazen hay rda, bazen de erde ı şı şışolur. Hay rda yar , sadece para veya mal n hay rl i lere sarf etmek eklinde anla l-ıı şı ıı ışşş ımamal d r. Ki inin kendisine, aile fertlerine, çevresine, ülkesine ve milletine, daha ı ışda öteye giderek tüm insanl a yapt iyilik ve güzellikler de hay rda yar olarak ığı ı ğıı ştelakki edilir. Bu yar n çe itli alanlar vard r: Bu alanlardan birkaç örnek sunal m:ı ı şşıııa) manda yar : man n güçlü olmas , kalbe yerle mesi ve onun tad na varabil-İış İıışımek için yar mak.ı şb) badetlerde yar : badetlerin zaman nda, tam ve eksiksiz olarak yap lmas ; İış İıııriya ve gösteri ten, acelecilikten uzak durarak, ibadetin ruhuna uygun olarak ihlâs şve samimiyetle yap lmas .ııc) Ahlakta yar : En güzel ahlaka sahip olmak, tüm kötü huylardan ar nmak için ı şıçaba göstermek.d) te yar : ini güzel ve mükemmel bir surette yapmak, elinden gelen bütün İşış İşhüneri göstermek suretiyle i ini sa lam ve zaman nda yapmak.şğıe) nsanl a hizmette yar : nsan n Allah’ n yaratt en de erli varl k oldu u ger-İığış İııı ığğığçe inden hareketle, ona de er vermek. nsan bir velinimet olarak kabul edip, cin-ğğİısiyet, rk, fakirlik-zenginlik, sosyal statü, k l k-k yafetine bakmadan ona kar gere-ıı ıış ıken ilgi ve alakay göstermek. Ezilmi , sahipsiz, yetim ve dul kalm insanlar n, ilaç ışı şıparas bulamayan, ba n sokacak yuva bulamayan kimselerin ellerinden tutmak.ışı ı* Mehmet KAPUKAYA
289f) Vatana hizmette yar : Güzel vatan m z n kalk nmas , hür ve ba ms z olarak ı şı ı ııığ ııya amas , milletler içinde hak etti i dereceye ula mas , ülkenin birlik ve beraber-şığşıli inin, dirlik ve düzeninin korunmas için çal mak. Ülkemizi geri kalm l ktan ğıı şı ışkurtarmak, yer alt ve yer üstü zenginliklerini ülke insan n n hizmetine sunmak için ıı ıgayret göstermek, i ve üretim sahalar açmak.şıg) E itimde yar : Sahip oldu umuz yavrular m z ça n en son imkânlar n kul-ğı şğı ı ığ ıı ılanarak, gelecek ku aklara haz rlamak için maddi ve manevi imkânlar n seferber şıı ıederek tarihimizde ere e yerini alan Biruni, bn Sina, Gazali, Farabi, bn Rü d, şflİİşMevlana, Hac Bekta i Veli, Yunus Emre gibi bilim ve irfan adamlar n , ke if ve icat-ışı ışlar n öncülerini yeti tirmek için gayret sarf etmek.ışh) Üretimde yar : Azami derecede verimlilik ilkesine riayet ederek arazilerimizi ı şihya etmek, bilinçli tar m ve besicilik yapmak, üretim alanlar n ço altarak üretimi ıı ığart rmak, hizmette kaliteyi art rmak, ihracat art rarak memleketin kalk nmas na ııııııyard m etmek, bozuk ve kalitesiz mal üretmemek suretiyle güven temin etmek.ıBunlar daha da ço altmak mümkündür. Ba ta da ifade etti im gibi bu “ayet-i ığşğkerime”yi sadece tre, zekât, sadaka vermek olarak alg lay p, hay rda yar bu kap-fiıııı ı şsamda de erlendirmek bizi yan lt r. Ayet-i kerime hakk nda unu da ilave etmek ğı ıışyerinde olacakt r: Müslüman, lüzumsuz ve gereksiz i ve tart malarla u ra maya-ışı şğ şcak, yapmas gereken ne ise onu yapacak; sade ekle de il, o ekil içindeki ruha da ışğşbakacakt r.ı
290HAYIRDA YARIŞMAK*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّ“…ِ تاَ ْ َ ا ا ُ ِ َ ْ َ ْ…” “…Öyle ise hay rl i lerde birbirinizle yar n…” (Maide, 5/48)ı ışı ı şYüce dinimiz slam, bütün insanlar hayra davet etmekte ve bizlerden faydal İııi ler yapmam z , iyilik yolunda ba kalar na örnek olmam z ve hay rda birbirimizle şı ışıı ııyar mam z istemektedir. ı şı ıHay r; akl m za gelen her türlü iyilik, güzellik, yararl i ler, faydal tutum ve dav-ıı ıışıran lar içine alan ümullü bir kavramd r. Hay r, insanlar n ra bet etti i, sevip arzu-ı şışııığğlad güzel olan eylerdir. Dilimizde kar l k beklemeden yap lan yard ma da hay r ı ı ğşşı ııııdenir. Bir de hayrat tabiri vard r ki, bununla da Allah’ n r zas n kazanmak için in-ıııı ısanlar n yarar na sunulmak üzere yap lan/vakfedilen cami, mescit, okul, kütüphane, ıııhastane gibi eserler kastedilir. Din görevlilerine de dine hizmet edenler anlam nda ıhademe-i hayrat denilmi tir. şHay r, bir anlamda errin z tt d r. Yüce Allah, bizleri zaman zaman hay r ve er ışı ı ıışile dener, imtihan eder (Enbiya, 22/35). mtihanda ba ar l olmak da, ba ar s z olmak İşı ışı ıda bizim elimizdedir. Dünyada hay r ya da er, ne yaparsak yapal m, yapt klar m z n ışııı ı ıkar l n ahirette mutlaka görece iz ve hiçbir ey kar l ks z olmayacakt r ş ğı ı ı ığşşı ı ıı(Bk. Baka-ra, 2/110, 184, 197; Âl-i mrân, 3/30; Zilzâl, 99/7-8)İ.Kur’an- Kerim, hayat n gayesinin hay r ve iyilik yar nda bulunma oldu unu ıııı ı şğbildirmektedir: “ te bunlar hay r i lerine ko u urlar ve o u urda öne geçerlerİşışş şğ.” (Mü’minun, 23/61), “…Haydi, hep hay rlara ko un, yar n!...”ışı ı ş (Bakara, 2/148)“…İşte yar anlar, bunun için yar s nları şı ış.” (Mutaf fîn, 83/26) fiayetleri bunun aç k gös-ıtergesidir.* Dr. Yüksel SALMAN
291Peygamber Efendimiz bir hadis-i eri erinde şfl“din hay rhahl kt r.”ıı ı(Müslim, “ man”, İ95, Ebu Dâvûd, “Edeb”, 67; Nesaî, “Bey’at, 31)buyurmu tur. Yani dinin özü, insanlar n şıhayr n , iyili ini istemektir.ı ığ Yine Kur’an- Kerim’den ö rendi imize göre; dünya ve ahirette kurtulu a ere-ığğşbilmek için hay r i lemek gerekir. Yüce Rabbimiz Hac suresinin 77.ayetinde öyle ışşbuyuruyor: “Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hay r i leyin ki kur-ıştulu a eresiniz.”şYüce Allah insanlar hayra davet etti i gibi, bizden insanlar hayra davet eden bir ığıtoplumun bulunmas n da emretmektedir: ı ı“Sizden, hayra ça ran, iyili i emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun.”ğ ığ(Âl-i mran, 3/104)İİslam’ n hayat anlay , iyilik yaparak ba kalar na güzel örnek olmay önemse-ıı ı şşıımektir. “ yilik eskimez, yani iyilik sahibi daima hay rla yâd olunur.”İı (en-Nebhâni, el-Fethu’l-Kebir, 1, 490) buyuran sevgili Peygamberimizin hayat felsefesi de, hakk ve hayr yay-ıımaya dayan r.ıPeygamberimizin yetimleri, yoksullar , darda kalanlar , maddi ve manevi yard ma ııımuhtaç olanlar nas l ba r na bast n , onlarla nas l candan ve fedakârca ilgilendi ini ıığ ıı ı ığığbiliyoruz. O’nun, kendisine ikram edilen yiyece i bile çevresindekilerle payla mas , ğşıeline geçen hemen her eyi muhtaçlara da tmas , kimseyi eli bo çevirmemesi ve şğ ıışcömert davranmas ne kadar dü ündürücüdür. O’nun bu ili örnekli i, Müslüman-ışfiğlar için de kesintisiz hay r i leme bilinci olu turmu tur. Bunun sonucu olarak cami-ışşşler, medreseler, hanlar, köprüler, a evleri gibi hay r kurulu lar ve vak f müesseseleri şışııortaya ç km t r. Bu anlay Müslümanlar aras nda, ıı ışı şı“insanlar n en hay rl s , insanlara ıı ı ıfaydal olan; mal n en hay rl s , Allah yolunda harcanan; Allah yolunda harcanan n en ııı ı ııhay rl s da insanlar n en çok ihtiyaç duyduklar eyleri kar layand r.”ı ı ııışş ıı eklinde slam’ n şİıruhuna uygun bir ilkenin yerle mesinde önemli bir etken olmu tur.şşDünyada insanlara iyilik yapmak ahirette insan mutlu edecek ve cennete gir-ımesine vesile olacak bir hayr önden göndermek demektir. Sevgili Peygamberimiz, ı“Mümin, sonu cennet oluncaya kadar i lemi oldu u hayra doymaz.”şşğ(Tirmizî, “ lim”, 19) İbuyurmuyor mu? Öyleyse birbirimizle hay rda yar al m; bu yar , güzellikleri ve erdemleri art rma ıı ışı şıyar d r. Çünkü olgun müminler, dünyevi ç kar elde etmek ya da insanlar aras nda ı ı ışııbir üstünlük sa lamak için de il, sadece Allah’ n emirlerini yerine getirmede, sevgili ğğıPeygamberimizi örnek almada ve insanl k için faydal eyler üretmede birbiriyle ıışyar rlar. Unutmayal m ki, bu yar ta kaybeden hiçbir kimse yoktur. ı ı şıı ş
292HZ. DAVUD (A.S)’A VERİLEN MÜLK VE SALTANAT*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ ْ ِ ْ َاق وَا ْ َ َ ْ ُ رَةً ُ ُاوّاب ٌ وَ َ َدْ َّ َ ٓ َ ٌََِّۜ ۙ اِ ّ َ ّ ْ َ ا ِ َ ل َ َ ُ ُ َ ِّ ْ َ ِ َ ّ وَاِ َََُِِْْ َ ُوَا َ ْ َ هُ ا ِ ْ َ َ وَ َ ْ ا ِ ب ََ ْْْٰ“Kendisiyle birlikte sabah ak am tesbih etsinler diye biz, da lar ve şğıtoplan p gelen ku lar Dâvûd’un emrine verdik. Onlar n her biri Allah’a ışııyönelmi lerdi. Biz Davud’un mülkünü güçlendirdik, ona hikmet ve hakla şbat l ay ran söz (hüküm verme) yetene i verdik.” (Sâd, 38/18-20)ı ıığYüce kitab m z Kur’an’da ad çokça zikredilen peygamberlerden biri de Hz. ı ııDâvûd (a.s)’dur. smi, Kur’an- Kerim’de on alt yerde geçmektedir. srailo ullar na İııİğıgönderilen Hz. Dâvûd, hem peygamber, hem de bir hükümdar idi. Hz. Süleyman’ n ıbabas d r. Kudüs’te do mu , orada ya am ve yine orada vefat etmi tir. Dört büyük ı ığşşı şşkitaptan biri olan Zebur kendisine gönderilmi tir.şHz. Musa’dan sonra azg nla an srailo ullar , Tevrat’ n hükümlerini de i tirmi -ışİğıığ şşler, peygamberlerini dinlememi ler ve ahlaklar tamamen bozulmu tu. Bunun üze-şışrine yüce Allah, Amâlika kavmi hükümdar Câlût’u, srailo ullar na bela olarak gön-ıİğıderdi. Câlût, srailo ullar n vatanlar ndan sürüp ç kard , büyük katliamlar yapt .İğı ıııııBütün peygamberler gibi Hz. Dâvûd da insanlar Allah’ n dinine davet etti ve ada-ııletle hükmetti. Kudüs’ü ba kent yapt ve “Mescid-i Aksâ” ad yla Kur’an- Kerim’de şıııbildirilen büyük bir mescidin in as n ba latt . Mescidin yap l p bitirilmesi i ini o lu şı ışıı ışğSüleyman (a.s)’a vasiyet ederek, yüz ya nda vefat etti.ş ıHz. Davud’a verilen üstünlüklerden bir k sm Kur’an’da zikredilmi tir. O, her ıışşeyden önce bir peygamber idi. Ayn zamanda kendisine saltanat da verilmi ti: ış“…Allah ona (Davud’a) hükümdarl k ve hikmet verdi ve ona diledi ini ö retti…”ığğ(Ba-* Dr. Zafer KOÇ
293kara, 2/251)Rivayete göre, Amâlika ordular n n ba nda Câlût bulunuyordu. Tâlût’un ordu-ı ış ısunda ise Dâvûd (a.s) vard . Hz. Dâvûd, daha küçük ya ta bir delikanl iken, hak ışıdavan n amans z dü man , zorba ve güçlü ordulara sahip olan Câlût ile yapt mü-ıışıı ı ğcadeleyi kazand ve bu sava ta Câlût’u sapan ta yla öldürdü ışş ı(M. As m Köksal, ıPeygam-berler Tarihi, II/184). Zalim hükümdar Câlût’un daha önce gaspetti i bir sand k vard . ğııİsrailo ullar taraf ndan kutsal kabul edilen bu sand kta (Tâbût) Hz. Musa ile Hz. ğıııHarun ailesinin miras bulunmaktayd . Bu sava ta Hz. Dâvûd, söz konusu sand ıışı ı ğCâlût’un elinden kurtard ve srailo ullar na geri iade etti ıİğı(Bakara, 2/248). Tâlût’un ölümünden sonra Hz. Dâvûd, srailo ullar n n hükümdar oldu.İğı ıı“…Dâvûd ile birlikte, Allah’ tespih etmeleri için da lar ve ku lar onun emrine verdik. ığışıBunlar yapan biz idik. Bir de Davud’a, sizin için, z rh yapma sanat n ö rettik ki, sava -ııı ığşlar n zda sizi korusun. imdi siz ükrediyor musunuz?”ı ıŞş(Enbiya, 21/79-80)“Andolsun, Davud’a taraf m zdan bir lütuf verdik. ‘Ey da lar! ‘Ku lar n e li inde ı ığşış ğonunla birlikte tespih edin,’ dedik. Demiri ona yumu att k ve ‘Boy boy z rhlar yap, i çilikte şıışde ölçüyü tuttur. (Ey müminler!) salih amel i leyin. Çünkü ben sizin yapt klar n z görü-şıı ı ırüm’ diye vahyettik.”(Sebe, 34/10-11)Yukar daki ayetlerde belirtildi ine göre Allahu Teâlâ, mucize olarak da lar , ta -ığğışlar , ku lar O’nun emrine vermi ti. Sesi çok güzel ve tesirliydi. Yan k sesiyle Zebur’u ışışıokumaya ba lay nca, ku lar havadan a açlara iner, hep birlikte okunan Zebur’u tek-şışğrar ederlerdi. Allah, Hz. Davud’a demiri ate e sokmadan ve dövmeden istedi i ekli şğ şverebilme mucizesi verdi. Demirden z rh yapar, elinin eme iyle geçinir, devlet hazi-ığnesinden bir ey almazd . Y rt c hayvanlar, Hz. Davud’un huzuruna gelip, ona tam şı ı ı ıbir ba l l kla hizmet ederlerdi ğı ı(D. .A, Dâvûd Mad. IX/22-23)İ.Konu ba nda yer verdi imiz ayette Hz. Davud’a “hikmet” ve “fasle’l-hitap” veril-ş ığdi i belirtilmektedir. “Hikmet”, ilim ve peygamberlik gibi manalara gelir. Böylece o, ğhikmet ile Allah’a nas l kul olaca n bilmi , hayat nas l de erlendirece ini ö ren-ığı ışıığğğmi , idarecili i en üst seviyede icra etmi tir.şğş Ayetin sonunda yer alan “Fasle’l-hitap” ise, bitirici, ay r c , halledici, hall-ü fasl ı ı ıedici bir söz özelli i, bir hitap imkân anlamlar na gelmektedir. Rabbimiz ona büyük ğııbir söz belâgat ve fesâhat vermi ti. O konu tu mu her eyi ayan beyan eder, her eyi ıışşşşçözüme kavu tururdu. Sözü, hükmü çok net ve aç kt .şı ıHz. Dâvûd, çok a lar, çok ibadet ederdi. Gündüzü oruçla, geceyi namaz k larak ğıibadetle geçirirdi. Gecenin ancak üçte bir k sm nda uyurdu. Bir gün oruç tutar, öbür ııgün tutmazd .ıResûlullah (s.a.s) öyle buyurmu tur: şş
294“Allah’a en sevimli oruç, Dâvûd (a.s)’un orucudur. O, bir gün oruç tutar, bir gün iftar ederdi. Allah’a en sevimli namaz da Dâvûd namaz idi. O, her gecenin yar s nda uyur. ıı ıÜçte birinde (na le) namaz k lard . Alt da birinde de yine uyurdu.”fiııı(Müslim, “Siyam”, 183; Nesâî, “Siyam”, 69)Buraya kadar Hz. Davud’dan bahsedilen ayetlere ve tarihî bilgilere k saca yer ver-ıdik. Elbette Kur’an’da zikredilen peygamberlerin hayatlar , sadece geçmi ten bahse-ışden tarihî k ssalar olmay p, bizim ders ve ibret almam z içindir.ıııBuna göre Allah’a gönülden ba l olmam z ve O’na kulluktan asla vazgeçme-ğ ıımemiz gerekir. Her zaman adalet ve hakkaniyet ölçülerine göre hareket etmeliyiz. Sahip oldu umuz servet ve makamlar bizi asla martmamal , bozgunculu a ve fesa-ğş ıığda sevk etmemeli. Öyleyse iman m z n birer yans mas olan ibadetlerimizi mutlaka ı ı ıııyapal m. Allah’a olan hamd ve ükrümüzü daima yerine getirelim.ış
295HZ. EYYÛB VE SABIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّۚوَا ّ ب َ اِذْ َ دٰى رَ ّ ُا ّ۪ َ ّ ِ َ ا ّ ُ وَا ْ َ ارْ َ ُ ا َا ِ ۪ َََََُّّ ٓ ََ ٍُّ وَا َ ْ َ هُ ا ْ ُوَ ِ ْ ُ ْ َ َ ُ ْ رَ ْ َ ً ِ ْ ِ ْ ِ َ وَذِ ْ ٰىََ َٰ َ ْ َ َ ْ َ ُ ـَ َ َ ْ َ َ ِ ۪ ِ ْ ُ َِ َ ِ ۪ َ ْ“Eyyûb’u da hat rla. Hani o Rabbine, ‘ üphesiz ki ben derde u rad m, sen ise ıŞğımerhametlilerin en merhametlisisin’ diye niyaz etmi ti. Biz de onun duas n şı ıkabul edip kendisinde dert nam na ne varsa gidermi tik. Taraf m zdan bir ışı ırahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermi tik.” (Enbiya, 21/83-84)şEyyûb (a.s), Kur’an’da ad geçen ve Allah’ n kendilerine ilim ve hikmet verdi i ıığbildirilen peygamberlerdendir. Bu ayette, Hz. Eyyûb (a.s)’un ba na gelen dert ile ş ıbuna gösterdi i sab r ve sonunda ula t mükâfattan bahsedilmekte, onun ya ad ğış ğı ışı ı ğuzun ve ac olaylara k saca bir hat rlatma yap lmaktad r.ıııııHz. Eyyûb, önceleri sahip oldu u zenginlik ve bahtiyarl n sonras nda imtihan ğı ı ğıve s k nt lara u ram , var n yo unu ve bütün çocuklar n kaybetmi , tüm bunlara ı ı ığı şı ığı ışve çekti i a r hastal a kar l k gösterdi i sab r nedeniyle Allah taraf ndan ödüllen-ğ ğıığşı ığııdirilmi tir. Nitekim Sâd suresinde; ş“(Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyûb’u da an. Hani o, Rabbine, ‘ eytan bana bir yor-Şgunluk ve azap dokundurdu’ diye seslenmi ti. Biz de ona, ‘Aya n yere vur! te y kanacak şğı ıİşıve içecek so uk bir su’ dedik. Biz ona taraf m zdan bir rahmet ve ak l sahiplerine bir ö üt ğı ıığolmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadar n bah ettik. öyle dedik: ‘Eline bir ı ışŞdemet sap al ve onunla vur, yeminini bozma.’ Gerçekten biz Eyyûb’u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.”(Sâd, 38/41-44)buyrulmak suretiyle, Hz. Eyyûb’un ilahî yard ma mazhar olu u anlat lmaktad r.ışıı* Dr. Faruk GÖRGÜLÜ
296Bu âyette ifade edildi i üzere Hz. Eyyûb a r bir hastal a yakalanm ve hasta-ğğ ıığı şl ktan kurtulmak için Allah’ n merhametine s narak O’ndan ifa dilemi tir. Yüce ııı ı ğşşAllah duas n kabul etmi ; aya n yere vurmas n , ç kacak su ile y kand nda iyi-ı ışğı ıı ı ııı ı ğle ece ini bildirerek ona sa l n , kaybetti i mal ve mülkünü fazlas yla vermi tir. şğğ ğı ı ığışEyyûb (a.s), ba na gelen bütün musibetlere ra men ikâyet etmeyen sab r timsali ş ığşıolarak bilinen bir peygamberdir. Bildi imiz gibi sab r, Kur’an’ n üzerinde önemle ğııdurdu u bir meziyet olup, birçok yerde bu konudan bahsedilmektedir. Sab r, zor-ğıluklarla, s k nt larla mücadele edebilme yetene idir. Hayat n güçlükleri kar s nda ı ı ığışı ıpes etmemek, ya ama ümidini hiç kaybetmemektir. nanm bir insan sabr ile tüm şİı şızorluklar n üstesinden gelir. “Neden”, “niçin” oldu, “niye benim ba ma geldi” di-ış ıyerek isyan ve huzursuzlu a dü mek yerine, Allah’a iman etmenin ve sab rla O’nun ğşıdeste ine, yard m na s nman n gönül huzurunu ya ar.ğı ıı ı ğışYa ad m z her olayda, kar la t m z her musibette mutlaka bir hikmet vard r. şı ı ığş ş ğıı ı ııHiçbir ey rastgele ya da bo una de ildir. Bizi üzen, s kan, rahats z eden bir durumla şşğııkar la t m zda hemen so ukkanl l m z yitirip, y lg nl k ve tela a kap lmak yeri-ş ş ğıı ı ığı ı ı ı ığı ı ışıne, bu olay n hakk m zda bizim bilemedi imiz hay rlar ta yabilece ini dü ünmeli, ıı ığış ığşsab r ve metanetimizi koruyabilmeliyiz. Ba lang çta feveran ve isyan etti imiz bir ışığhadise, zaman içinde ükredece imiz bir sonuca dönü ebilir. şğşNitekim ayette: “...Olur ki, bir ey sizin için hay rl iken, siz onu ho görmezsiniz. Yine şı ışolur ki, bir ey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”ş(Bakara, 2/216) buyrularak, bu hakikate dikkatimiz çekilmi tir.şŞunu bilmeliyiz ki, Rabbimizin kah r gibi görünen tecellilerinde lütuf, er/kö-ıştülük gibi görünen tecellilerinde de nur gizli olabilir. Sab r timsali Hz. Eyyûb ba ta ışolmak üzere bütün peygamberler, ya ad klar sürece çok çetin imtihanlardan geçi-şıırilmi , sabrederek sonunda hem dünyada hem de ahirette kazançl ç km lard r. Hz. şı ıı şıYunus’un bal n karn ndan karaya ç kmas , Hz. brahim’in ate ten, Hz. smail’in ı ı ğıııİşİkesilmekten kurtulmas , Hz. Musa’n n denizleri a p çöller geçmesi, Hz. Yusuf’un ıış ıkuyuda ba lay p, kölelik ve zindanla süren zorlu imtihan n n sultanl kla neticelen-şıı ıımesi ve nihayet sevgili Peygamberimizin, mü riklerden gördü ü muhalefet, hicret, şğsava lar gibi olaylar n ard ndan Mekke fethi ile zirveye ç kan ba ar lar , hep ilmek şııışı ıilmek örülmü muhte em sab r örnekleridir.şşıE er Rabbimizin r zas n kazanan, sevdi i bir kul olmak istiyorsak, iman edip ğıı ığsalih ameller i lemenin yan s ra, ahlakî olgunluk sahibi olmaya çal mal , özellikle şı ıı şıde takva elbisemizi mutlaka sab r ziynetiyle süslemeliyiz. Hayat hepimiz için –farkl ııbiçimde tezahür eden- bir imtihand r. Bu imtihan kazanabilenler ancak iman ve ıısab r sahibi olabilenlerdir. Yüce Mevlam z; ıı“Andolsun ki sizi biraz korku ve açl kla, bir ıde mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.”(Bakara, 2/155)
297buyurmaktad r. Sab rl kullara Kur’an’ n duyurdu u en büyük müjde; ıı ıığ“ üphe yok ki ŞAllah sabredenlerle beraberdir.”(Bakara, 2/153; Enfâl, 8/46); “...Allah sabredenleri sever.”(Âl-i mran, 3/146)İ; “...Sabredenlere mükâfatlar elbette hesaps z olarak verilir.”ıı(Zümer, 39/10) ayetleriyle ifade edilmi tir. şİnanm bir insan için, Rabbinin daima kendisiyle beraber oldu unu hissetmesi, ı şğAllah’ n sevgisine mazhar oldu unu bilmesi ve hesaps z mükâfat ile müjdelenmi ığışolmas ne büyük mutluluktur. Böyle bir inanç ile a lamayacak engel ve üstesinden ış ıgelinemeyecek bir zorluk olabilir mi? Sab r, musibetin ilk isabet etti i anda gösteri-ığlen metanettir. Nitekim çocu unun kabri ba nda a layan bir kad n tavr sebebiyle ğş ığııyapt klar bir uyar da Hz. Peygamber; ııı“Sab r, musibetle kar la t n ilk anda tahammül ış ş ğıı ıedebilmektir.”(Buhârî, “Cenâiz”, 32) buyurmu tur. şHz. Eyyûb (a.s)’dan bahseden bu ayetlerde sadece onun sab r ve teslimiyetine ıde il, dua ile Rabbine yakar na da dikkat çekilmektedir. Hastal süresince bu ğı ışı ı ğyüce Resul’ün “ üphesiz ki ben derde u rad m, sen ise merhametlilerin en merhametli-Şğısisin”(Enbiya, 21/83)virdi ile Rabbine yalvar p, dua etti ine i aret edilmektedir. An-ığşla l yor ki, dua ve Allah’ hat rlamak da (zikir), güçlüklerle mücadele ve zorluklar şı ııııyenmede bizim için en önemli moral ve manevi güç kayna m zd r. Ölüm, hastal k, ğı ı ıır z k s k nt s ve daha ne tür bir imtihan ya yor olursak olal m, Allah’ n ismini ana-ı ıı ı ı ış ııırak ve O’na gönülden dua edip yalvararak, derdimize derman, hastal m za ifa ı ı ığşbulaca m za dair ümidimizi ve moralimizi kuvvetli tutabiliriz. ğı ıSonuç olarak unu söylemeliyiz ki, halk m z taraf ndan adeta sab r, Hz. Eyyûbla şı ıııözde görülmektedir. Böylelikle Kur’an- Kerim’de onun ya ad klar üzerinden, şışııbuna benzer olaylar ya ayan ve ya ayabilecek olanlara sab r ve dua ile selamete ışşıeri ebilece inin somut örne i verilmi tir.şğğş
298HZ. HARUN (A.S): KARDEŞ PEYGAMBER*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّاِذْ َ ْ اِ ِ ْ َ ْن اِ ّ ُ ٰ َ ل رَب ّ ا ْ َحْ ۪ َ ْر ۪ ي وَ َ ّ ْ ۪ ا ْ ي وَا ْ ُ ْ َةً ِ ُْ َََِِْ۪ۙٓۙ۟ َ َِٰ َ ۪ َ ْ َ ُ ا َ ْ ۪ وَا ْ َ ۪ وَز۪ ًا ِ ْ ا ْ ۪ ٰ ُون ا ۪ ا ْ ُدْ ِ ۪ٓ ازْر ۪ ي وَا ْ ْ ُ ۪ ٓ َََُِۙۚ ََْۙۖۙ ا ْ ي َ ْ ُ َ ِّ َ َ ۪ ًا وَ َ ُ َك َ ۪ ًا اِ ّ ُ ْ َ ِ َ َ ًا َ ل َ ْ او۫ ۪ َ ُ ْ ََ َََُ۪ ََََْ۪ۜۙۙ ُ ٰ “Firavun’a git. Çünkü o iyice azd . Musa, dedi ki: ‘Rabbim! Gönlüme ıferahl k ver. imi bana kolayla t r. Dilimdeki tutuklu u çöz ki sözümü ıİşş ığanlas nlar. Bana ailemden birini yard mc yap. Karde im Harun’u. Onunla ııışgücümü art r. Onu i ime ortak et. Seni çok tespih edelim diye. Seni çok ışzikredelim diye. Çünkü sen bizi hakk yla görmektesin.’ Allah, öyle dedi: ış‘ stedi in sana verildi ey Musa!” (Tâhâ, 20/24-36)İğHz. Yusuf’un vefat ndan sonra M s r’da ya ayan srailo ullar , bir müddet onun ıı ışİğıgösterdi i yoldan yürüdüler; ancak daha sonra hakikati unuttular. Bu arada M s r’ n ğı ı ıidaresi y ld zlara ve putlara tapan K btilerin eline geçti. K ptiler, srailo ullar n hor ı ıııİğı ıgörmeye ba lad lar. Onlar a r, zor i lerde kulland lar.şıığ ışıİsrailo ullar çok kalabal k bir topluluktu. Onlar n giderek ço almas , K ptileri ğııığııve onlar n hükümdar Firavun’u endi elendirmi , kâhinlerden birinin Firavun’a s-ıışşİrailo ullar ndan bir çocu un do aca n ve saltanat na zarar verece ini bildirmesi ğığğğı ıığüzerine de srailo ullar ndan do acak tüm erkek çocuklar n öldürülmesini emret-İğığımi tir.Hz. Musa da, bu dönemde do mu ve öldürülmesin diye bir sand n içine şğşı ı ğb rak larak nehre at lm t r. Neticede Allah’ n dilemesiyle Musa Firavun’un saray n-ııı ı ışııda büyümü tür.ş* Dr. Ömer MENEK E Ş
299Harun Peygamber de srailo ullar n n erkek çocuklar n n öldürülmeye ba lan l-İğı ıı ışıd dönemden önce dünyaya gelmi tir. Hz. Harun (a.s)’un ad Kur’an- Kerim’de 20 ı ı ğşııyerde geç mekle birlikte, hayat hakk nda fazla bilgi verilmemektedir.ııHarun (a.s) tevhid mücadelesinde karde i Hz. Musa’n n destekçisiydi.şıHz. Musa, Medyen dönü ü Sina da nda peygamber olarak görevlendirilip tebli şğ ığiçin Firavun’a gitmesi emredilince, bu a r görevi yerine getiremeyece i endi esiyle, ğ ığşdilindeki tutuklu u ha t rlatt :ğıı“Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalar ndan korkuyorum. Gö süm daral r. ığıAk c konu amam. Onun için, Harun’a da peygamberlik ver (ve onu bana yard mc yap).ı ışı ı” ( uara, 26/12-13)Ş Hz. Musa, yüce Allah’tan güzel konu an a abeyi Harun’u kendisine yard mc şğııolarak vermesini ve onu bu göreve ortak k lmas n is temi ti. Bunun üzerine Al-ıı ışlah, onun bu dile ini kabul etti ve Harun’u da peygamber olarak görevlendirip Hz. ğMusa’ya yard mc tayin etti.ıı“Rahmetimiz sonucu karde i Harun’u bir nebi olarak kendisine bah ettik.”şş(Meryem, 19/53)Hz. Harun (a.s), tebli görevi s ras nda hep Hz. Musa’n n yan nda bulundu. Pey-ğııııgamberlik görevini üslendikten sonra M s r’a dönen karde iyle birlikte tebli için ı ışğFiravun’un huzuruna ç kt , onu hak dine davet etti ve ondan srailo ullar n b rak-ı ıİğı ı ımas n istedi:ı ı“… üphesiz biz Rabbinin elçileriyiz. srailo ullar n (serbest b rak ve) bizimle gön-Şİğı ııder. Onlara i kence etme. Sana Rabbinin kat ndan bir mucize getirdik. Selâm, do ru yola şığuyanlara olsun.”(Tâhâ, 20/47)“Firavun’a gidin ve deyin: ‘ üphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz, srailo ullar n Şİğı ıbizimle beraber gönder.’”( uara, 26/16-17)ŞDaha sonra da bir gece Firavun’un haberi olmadan srailo ullar n al p Hz. Musa İğı ı ıile birlikte M s r’dan ç kard ve Tih sahras na geldi. Hz. Musa Tûr da na Allah tara-ı ıııığ ıf ndan ça r ld nda yerine onu vekil b rakm ve öyle demi ti: ığı ı ığıı şşşKavmim aras nda benim yerime geç ve yap c ol. Sak n bozguncular n yoluna uyma.”ıı ııı(A’râf, 7/142)Hz. Harun (a.s), bu görevi esnas nda büyük zorluklar ya ad ; bütün gayretine ışıra men kav minin Sâmirî isimli ah s taraf ndan yap lan alt n buza heykeline tap-ğşıııığ ımas n engelleyemedi.ı ıHz. Harun; “Ey kavmim! Siz bununla yaln zca imtihan edildiniz. Do rusu sizin Rabbiniz ancak ığRahman’d r. Öyleyse bana uyun ve emrime itaat edin.”ı(Tâhâ, 20/90) diye ç rp nd ysa da ı ı ı
300İsrailo ullar , Hz. Harun’u dinlemediler. Musa bize dönünceye kadar buza ya iba-ğığ ıdet etmeye devam edece iz, dediler ğ(Tâhâ, 20/91).Hz. Musa (a.s), Tûr da ndan dönünce, kavminin alt n buza ya tapmas n ve bu ğ ıığ ıı ıyüzden irke dü mesini engelleyemedi i gerekçesiyle Hz. Harun (a.s)’u iddetli bir şşğşşekilde azarlam ; saç ndan ve sakal ndan çekip iddetle sarsm t . Bunun üzerine ı şıışı ışHz. Harun;“Ey anam o lu! Saç m sakal m çekme. üphesiz ben, ‘ srailo ullar n n aras n açt n, ğı ıı ıŞİğı ıı ıısözüme uymad n demenden korktum’ dediı.” (Tâhâ, 20/92-94)“…Ey anam o lu, dedi. ‘Kavim beni güçsüz buldu. Az kals n beni öldürüyorlard . Sen ğııde bana böyle davranarak dü manlar sevindirme. Beni o zalimler toplulu u ile bir tut-şığma.’” (A’râf, 7/150) diyerek özür diledi. Ve Hz. Musa’ya srailo ullar n n kendisini din-İğı ılemedi ini anlatt . Musa peygamber öfkelendi ve sonra Rabbe öyle yalvard :ğışı“Ey Rabbim! Beni ve karde imi ba la. Bizi kendi rahmetine dâhil et. Sen, merhamet-şğ ş ılilerin en merhametlisisin.”(A’râf, 7/151)Hz. Harun hikmetler dolu tevhid mücadelesinde Musa peygamberle birlikte kavmine ö ütlerde bulundu, kavminin nankörlüklerine gö üs gerdi.ğğZaman geldi; Rabbine kavu tu, o da ölümü tatt .şıSelam Harun (a.s)’a ve ona tabi olanlara olsun…
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424