151Allah Kur’an’da insanlar milletler ve kabileler hâlinde yaratm olmas n n s rr n , toplum ıı şı ı ı ı ıhâlindeki insanlar n birbirini daha rahat tan mas na ba l yor. Toplum bir sosyalle me ııığ ışzemini, insan n dünyay tan yaca bir alan (Hucurât, 49/13)… badetlerimiz toplum içinde ııığ ıİdaha bir anlam kazan yor. Allah, bir toplum kendisini de i tirmedikçe o topluma olan ığ şmuamelesini de de i tirmiyor (Ra’d, 13/11). De i mek için ne yapmal , peki? Ne yapmal ğ şğ şııiyiye, güzele do ru ilerlemek için? Toplumu ayakta tutan temel yap ta ailedir, Efendimize ğı ışgöre. Allah’ n Resulü, her türlü de ersiz hazinenin kar s na, de erli bir hazineyi, bir anne ığşı ığve e olarak kad n yerle tirmi (Ebû Dâvûd, “Zekât”, 1664). De i im ancak kad nla, şı ışşğ şıanneyle ve aileyle sa lanabiliyor, toplumda. Aile bütünlü ünü, kendisine sa lam bir temel ğğğyapan bir toplumun, muhte em bir uygarl k olarak insanl a damgas n vurmamas için bir şıığı ıısebep yok. Bir toplumun aya a kalkabilmesi için formül Hadid suresinde verilmi : Allah ğşbir uygarl k için gerekli üç eyin: Kur’an’ n kendi tabirleriyle ‘mizan’, ‘kitap’ ve ‘hadid’ ışıoldu unu söylüyor, bize (Hadid, 57/25).ğMizan, terazi demek, insanl k tarihinde ‘adaleti’ ifade ediyor. Adalet toplum için ilk ışart. Sonra ‘kitap’ geliyor. Bununla, ilahî vahiyle uyumlu kültür, bilgi ve teknik kastediliyor olmal . Üçüncü kelime ‘hadid’, ‘demir’ demek. Kur’an yorumcular bu kelime hakk nda ıııçok ey söylemi ler. K l ç diyen var buna. Çünkü klasik dönem Kur’an yorumcular n n şşı ıı ıya ad ortaça da, bir toplumu ayakta tutan ey sava ekonomisi ve fetihlerdi. Demir, k l ç şı ı ğğşşı ıdemekti ve k l çla dolayl olarak ganimet, yani para kastediliyordu, onlara göre. Kimi Kur’an ı ııyorumcular ise laf fazla dola t rmadan, ilgili ayetteki demir kelimesinin, do rudan para ıış ığdemek oldu unu söylemekte (Hadîd, 57/25).ğMüslüman bir toplumun hayat nda paran n ne ifade etmesi gerekti ini bize anlatan ıığmüthi bir tarihî vesika var elimizde. Huneyn Sava ndan sonra ganimet da t m nda, Me-şş ığı ı ıdineli baz gençler, ‘Hevazinlilerin kanlar bizim k l çlar m zdan damlarken, Peygamber ııı ıı ıMekkelilere bolca ganimet veriyor’ diye itiraz etmi lerdi. Oysa Peygamber, haks zl k yapar şı ım yd hiç? slam’a kalplerini s nd rmak için ilahî buyruk gere i, yeni Müslüman olanlara ı ıİı ı ığganimetten biraz daha fazla verilmi ti o kadar (Tevbe, 9/60). Efendimiz, Medineli Müslü-şmanlara, ‘Mekkeliler, buradan, yanlar nda servetle gidiyor olabilir, ama siz evlerinize daha ık ymetli bir ey götürüyorsunuz: Allah’ n Resûlünü!’ demi ti.ışışAllah’ n Resûlü sözlerini, “(Ey insanlar!) Çok yak nda sizler, idarecilerin aslan pay n ııı ıpervas zca kendilerine ay rd klar na ahit olacaks n z (…) Fakat ben, âhirette havuzun ba-ıı ıışı ış ında olaca m” diye bitirmi ti. Allah’ n Resûlü tek ganimetin küpler dolusu alt n ve gümü ğ ışıışolmad n , ahiretteki Kevser havuzu gerçe iyle anlatm t , ashab na. O, bir taraftan gani-ı ı ığğı ışımet da tan bir lider olarak dünyevî otoritesine, di er taraftan Kevser arab n da tan bir ğ ığşı ığ ıelçi olarak uhrevî otoritesine dikkat çekiyordu. Kur’an, “En güzel örnek O’dur” demiyor muydu? Zaten (Ahzâb, 33/21).
152BENİ HEDEFLERİME ULAŞMADA BAŞARILI KIL*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّ َ َو ّ َ َ ْ َ ْ ا ۪ ا َ َ ْ ِ َ ُ ْ ا نا ۪ ْ ِزْوا ّ بَر ل َ َو َ ِ ْ َ ْ ِ ً ِ َ َ ّ َ َ َ َٰ َََّٓ ََ ْ َََََِٓ ۪ ِ ّ ا كِد َ ِ ۪ ِ َ ْ َ ِ ۪ ِ ْداَوُ ٰ ْ َ ً ِ َ َ ْ ا ناَو ّ يَ ِ اَوََََََْ ْ َ َ“Süleyman, onun (kar ncan n) bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: ‘Ey ııRabbim! Beni; bana ve ana-babama verdi in nimetlere ükretmeye ve raz ğşıolaca n salih ameller i lemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullar n n ğ ışı ıaras na kat!’ ” (Neml, 27/19)ıYüce kitab m z Kur’an sahip oldu umuz bütün nimetlerin ve elde etti imiz tüm ı ığğba ar lar n Allah’ n yard m ve lütfuyla oldu una inanmam z ö ütledi i gibi şı ııı ığı ığğ(Kasas, 28/77; Neml, 27/40); bunlar sadece kendi çal mam z veya bilgimizle elde etti imize ıı şığinanmam z ve bunu övünçle söylememizi de yermektedir ı ı(Kasas, 28/78).Bu ayet, biz müminlerin sa lam bir imanla Allah’a yönelmemiz gerekti ini, ver-ğğdi i say s z nimetlerden dolay O’na ükredebilmemiz, raz olaca salih amelleri ğı ıışığ ıi leyebilmemiz ve salih kullar aras na girebilmemiz için sadece bizim gayretimizin şııyeterli olamayaca n , bunlar ancak Rabbimizin ba ar l k lmas yla elde edebilece-ğı ıışı ı ıığimizi vurgulamaktad r.ıZira sonucu belirleyen takdir, irade ve kuvvet yaln zca Allah’a ait oldu undan, ığula lan her ba ar y Allah’tan bilmek gerekir ş ışı ı(Hûd, 11/88).Ba ka hiçbir insana verilmeyen dünya nimetlerine mazhar olmu bir peygamber şşolan Süleyman (a.s)’ n, bütün bunlardan daha çok arzulad üç iste i, bu ayette ıı ı ğğbizlere de “örnek hede er” olarak sunulmaktad r.flıNimet, Rabbimiz taraf ndan ihsan edilen ve bizlere dünya ve âhirette yarar do-ııkunan maddî ve manevî tüm imkânlard r. Bunlar sayesinde varl m z sürdüre-ıı ı ı ığbilmekte ve yerli yerince kullanarak ebedî hayat m z kazanma imkân na da sahip ı ı ııolabilmekteyiz. Nimetler kar s nda bize dü en görev, bu nimetleri veren Rabbimizi şı ıştan mam z, O’na ibadet ve itaat etmemiz, yani ükretmemiz, kadir/k ymetini bilme-ıışımiz ve nankörlük etmememizdir.* Mustafa GÜNEY
153Süleyman (a.s)’ n bu duas ndan, her türlü nimetin, makam ve mülkün Allah’a ait ııoldu unu, bunlar n biz insanlara s nav için geçici bir süre verildi ini ve bunlar ve-ğıığıren, hakiki nimet verici olan Allah’a bol bol ükretmemiz gerekti ini ö renmekteyiz.şğğAnne-babam za verilen nimetlerden bizler de yararland m z için onlar da ük-ıı ı ığışrümüze katmam z gerekir.ıYüce Rabbimizin lütuf ve nimetlerini dile getirir ve O’nu översek dil ile nimet sahibinin Rabbimiz oldu una inan rsak kalp ile ükretmi oluruz. Verilen nimetleri ğışşO’nun çizdi i s n rlar dâhilinde, kendi cinsine göre ve yerli yerince kullan rsak da ğı ııfiili ükürde bulunmu oluruz.şşBizi yüce Rabbimize yakla t racak, sevdi i ve raz oldu u salih/hay rl amelleri ş ığığı ıi lememiz de ikinci gayemiz olmal d r. man m z n gere i olarak ihlas ve iyi niyetle şı ıİı ı ığyapt m z, Kur’an ve Sünnete uygun olan her türlü söz, il ve davran lar m z birer ı ı ı ğfiı şı ısalih ameldir.Yüce kitab m z Kur’an’da, peygamberlere ı ı(Bakara, 2/130) ve Rabbimizin isteklerine göre hayat n düzenleme ba ar s n göstermi müminlere ı ışı ı ış(Âl-i mrân, 3/114)İ “sâlihler” denilmi tir.ş“Sâlihler”den olabilmemizin iki temel art ; iman edip sâlih ameller i lememiz şış(Ankebût, 29/9) ve Rabbimize itaat etmemizdir (Nisâ, 4/69).Bu dua ile bize gösterilen üçüncü ve son gaye de “Müslümanca ya amam z, şıimanla ölmemiz ve salih kullar n aras na kat lmam z”d r.ııııı Ba ka bir ayette; ş“Ey iman edenler! Allah’a kar gelmekten nas l sak nmak gerekiyor-ş ııısa öylece sak n n ve siz ancak Müslümanlar olarak ölün.”ı ı(Âl-i mran, 3/102)İ buyrulmas ,ıYakub (a.s)’un “O ullar m! …ancak Müslümanlar olarak ölün”ğı(Bakara, 2/132) diye-rek vasiyette bulunmas ,ıYusuf (a.s)’un “Beni Müslüman olarak öldür ve beni sâlihler aras na kat!” ı(Yusuf, 12/101); diye yalvarmas ,ıSüleyman (a.s)’ n da ı“…Beni rahmetinle salih kullar n n aras na kat.”ı ıı(Neml, 27/19)diyerek ayn duay tekrarlamas , bizim de bu dünyadaki hedef ve gayemizin bu ol-ııımas gerekti ini göstermektedir.ığÖyleyse bütün gücümüzle kulluk görevlerimizi yerine getirmeye ve “Müslüman olarak ölmeye” çal al m. Ancak bu ayette ve Peygamberimiz (s.a.s)’in bir hadisle-ı ışrinde de belirtildi i gibi, Rabbimizin rahmet ve merhametine muhtaç oldu umu-ğğzu, “Cenneti sadece amellerimizle de il, ancak O’nun fazl ve rahmetiyle” ğı(Buhârî, “Merdâ”, 19) kazanabilece imizi de asla unutmayal m.ğı
154BİLİNMEYEN ŞEYİN PEŞİNE DÜŞMEK SORUMLULUK DOĞURUR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ًِّ وَ َ ْ ُ َ ْ َ ِ ۪ ِ ٌۜ اِنا ّ ْ َ وَا َ َ َ وَا ُ َادَ ُ او۬ ئِ َ ن َ ْ ُ ْ َ۫ ُ َٓ ّ ُ ٰ ََََُّْْْ َََ“Hakk nda kesin bilgi sahibi olmadıı ı ğn eyin pe ine dü me. Çünkü kulak, şşşgöz ve kalp, bunlar n hepsi ondan sorumludur.” ( srâ, 17/36)ıİİnsano lu, sorumlu bir varl kt r. Dünyaya ba bo ve anlams z olarak gönderil-ğı ış ışımemi ve kendi hâline de terk edilmemi tir. Her yapt iyi llerinden dolay sevap şşı ığfiıkazanan, kötü davran lar ndan dolay hesaba çekilen bir varl kt r insan. En mü-ı şııı ıkemmel ekilde yarat lm , iyilikle kötülüklerin neler oldu u kendisine bildirilmi tir. şı ışğşİnsan bu bak mdan nelerin sorumluluk getirece ini ve nelerin de kendi aleyhine ığolabilece ini bilme imkân na sahiptir. Dolay s yla bilmedi ini iddia ederek yapt ğıı ığı ı ğyanl davran lardan dolay ahiret gününde hesaptan kurtulmas mümkün de ildir. ı şı şıığO bak mdan ayette de i aret edildi i gibi bilmedi i eylerin pe ine dü memesi, onla-ışğğ şşşra dayanarak hüküm vermemesi gerekir. Ki inin davran lar n gözetleyen, söyledi i şı şı ığhiçbir sözü kaç rmadan kaydeden, i ledi i illerini yazan melekler bulunmaktad r.ışğfiı“Bilmedi in eyin ard na dü me” ayetinin anlam çok geni tir. Hem bireysel hem ğ şışışde toplumsal hayatta ki inin “bilgi” yerine tahmin ve zanna uymamas n gerektirir. şı ıBu emir, slam hayat n n ahlakî, hukukî, siyasî ve idarî tüm yönlerini kapsar. slam İı ıİahlak , üpheden kaç nmay ve ara t rmaks z n hiçbir birey veya grubu suçlama-ışıış ıı ımay , hiç kimsenin aleyhinde yeterli ara t rma yap lmaks z n i lem yapmamay ge-ış ııı ışırektirir. Ayette ifade edilen bilgi ise, kesin delil anlam na da gelmektedir. Buna göre ıki inin kesin delil olmayan, tahmini ve dedikodu cinsinden haberlerin pe inden git-şşmesi, bilgi sa hibi olmadan tahmine göre herhangi biri hakk nda maddi veya manevi ızarara yol aça cak ekilde konu mas ve hareket etmesi yasaklanmaktad r.şşııBilinmeyen eyin pe ine dü mek, inanç, hukuk ve ahlak gibi konular kapsar. şşşı* Dr. Ercan ESER
155Hukuk alan , ahitlik eden ki inin duymad , görmedi i, bilmedi i ve kalbinin tat-ışşı ı ğğğmin olmad bir konuda yalan ahitlik etmemesi ve yalan söz söylememesi, iffetli ı ı ğşerkek ve kad nlar hakk nda iftirada bulunmamas d r. Ahlaki alan ise, tam bir bilgiye ııı ısahip olmadan biri hakk nda konu mamas , g ybet etmemesi ve dedikodu yapma-ışı ımas d r. Bilgisizlik ise, ki inin, zan ve tahmini davran lar n pe ine dü mesine sebep ı ışı şışşolur. Hâlbuki Müslüman ki i kendisine ula an herhangi bir haberi tahkik eder, ke-şşsin bilgiye ula madan öngörülü ve akl na geldi i gibi hareket edemez. Key davra-şığfinarak ba kalar n n hakk n n zayi olmas na sebep olursa o haktan dolay ahirette çok şı ıı ıııbüyük sorumlulukla kar la aca n bilir ş şığı ı(Hucurât, 42/6). Çünkü kulak, göz ve kalp bundan dolay hesaba çekilecektir.ıO halde tahmin ve kötü zanna dayanarak konu mak, günlük ya amda haks z şşıyere ba kalar n kötülemek ilim ve gerçe e ayk r davranmakt r. Konumuzu belir-şı ığı ııleyen ayette bilinmeyen eyin arkas na dü memekten maksat da delilsizce hüküm şışvermemektir.Ayn ekilde bu yasak, zanna ba l olarak ba kalar n tenkit etmeyi, ba kalar n n ışğ ışı ışı ıgizliliklerini ara t rmay , bilimsel gerçekleri de i tirmeyi ve buna benzer hususlar ş ıığ şıda kapsar. nsan n bilmedi i bir eyi söylemesi yahut bilmedi i bir eye göre amelde İığşğşbulunmas , ya da bilmedi i bir eye dayanarak ba kas n kötülemesi uygun de ildir. ığşşı ığNitekim yüce Allah öyle buyurmaktad r: şı“Ey iman edenler, zandan çokça kaç n n, çünkü zann n bir k sm günaht r.”ı ııı ıı(Hucurât, 49/12)K yamet günü bütün organlar bundan mesul tutulacakt r. Cenab- Hak, k yamet ııııgünü a zlar mühürleyecek, elleri ve ayaklar konu turacakt r. Onlar, dünyada sa-ğ ııışıhiplerinin ne yapt klar na ahitlikte bulunarak bir bir söyleyeceklerdir. El, ayak, göz, ıışkulak sahibinin lehine ve aleyhine ahitlik yapacakt r şı(Yâsîn, 36/65; Fussilet, 41/20; Nûr, 24/24). Peygamber (s.a.s) de öyle buyurmu tur: şş“Zandan alabildi ine sak n n z. Çün-ğı ı ıkü zan sözün en yalan olan d r.”ı ı(Buhârî, “Vesâyâ”, 8) Buna göre, her i itti ine inanma-ş ğmas , her gördü ünü iyice ara t r madan sonuç ç karmamas müminin de i meyen ığş ııığ şprensibi olmal d r. Çünkü ki inin her duydu unu söylemesi ona günah olarak yaz -ı ışğıl r. Di er bir hadiste de ığ“Görmedi i bir eyi iki gözüyle görmü gibi göstermek, iftiralar n ğşşıen büyüklerindendir.”(Buhârî, “Tabîr”, 45) buyrulmu tur.şSonuç olarak, gözümüzün gördü ü, kulaklar m z n i itti i, kalbimizin belledi i ğı ı ış ğğşeylerin d nda hiçbir ey hakk nda ahitlik etmemeliyiz; i itmedi imiz eye i ittim, ı ı şşışşğşşbilmedi imize bildim, görmedi imize gördüm dememeliyiz. Çünkü tahmini konu -ğğşmalar ço u kez bizi yan ltabilir.ğı
156BİR FİKİR VEYA DÜŞÜNCEYİ KÖRÜ KÖRÜNE TAKLİT ETMEK*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّاِ ّ ُ ْ ا َ ْا ا َ ءَ ُ ْ َ ۪ َ َ ُ ْ َ ا َ رِ ِ ْ ُ ْ َ ُ نٰ ٰٓٓ ّٰ َٓ َْ“Çünkü onlar babalar n sap k kimseler olarak buldular. Kendileri de onlar n ı ıııizinden ko a ko a gitmektedirler.” (Sâffât, 37/69-70)şşBir dü ünce veya bir kri körü körüne kabul etmek, do ru ya da yanl l na şfiğı ı ış ğbakmaks z n onu savunmak taassuptur. Buna göre ki inin, mensup oldu u dü ünce ı ışğşveya ekolün do ru oldu una inanmas normal olmakla birlikte, kör bir tarafgirlikte ğğıbulunarak, do rulu unu hiç ara t rmadan kar s ndaki di er kir veya dü ünceyi ğğş ışı ığfişinkâr etmesi kabul edilir bir davran de ildir. Böyle bir anlay ancak taklitçilik ı şğı şolabilir.İnsanda herhangi bir konuda olu an a r sevgi ve ba l l k, ilimle ve bilgiyle des-şşı ığı ıteklenirse, müsamahay yani ho görülü bir anlay meydana getirir. E er sevgi ve ışı ı şğba l l k bilgi ile de il de cehaletle yap l rsa, o konuda taassup olu ur. Bu tür davra-ğı ığı ışn lar sergilemek “Mutaass pl k” olarak isimlendirilir. Bu bak mdan mutaass p keli-ı şıı ııımesinin dindar anlam nda telaffuz edilmesi yanl bir kullan md r. Çünkü mutaas-ıı şııs p olmak, olumlu ve güzel bir huy de ildir.ığTaassuba en çok kar ç kan din slam’d r. Hz. Peygamber (s.a.s) mü rikleri şı ıİışİslam’a davet etti inde onlar, yanl -eksik yönleri oldu unu söyleyerek de il, körü ğı şğğkörüne atalar n n dinine sar ld klar , hiçbir ara t rma ve tart maya girmeden kendi ı ıı ıış ıı şdinlerini üstün gördükleri için slamiyet’i kabul etmiyorlard . Hak dini kabul ettir-İımeyen, ona kar koyduran bu kör inada Kitab m z, “Cahiliye taassubu” ş ıı ı(Fetih, 48/26)demektedir.* Dr. Zafer KOÇ
157Bu bak mdan inand m z dinî esaslara veya herhangi bir dü ünceye körü körü-ıı ı ığşne de il, bilinçli olarak ba l olmal y z ve savunmal y z. Neye, niçin ve nas l inand -ğğ ıı ıı ııığı ı ım z n uuruna ermeliyiz. nand m z de erlerin önce kendi vicdan m zda köklü şİı ı ığğı ıbir ekilde yer etmesi gerekir ki, farkl bak aç lar na ve yorum zenginliklerine her şıı şı ızaman aç k olabilelim.ıYüce dinimiz her zaman do runun pe inde olmam z emrederek, kulaktan dol-ğşı ıma bilgileri oldu u gibi kabul etmemizi yasaklamaktad r. “Bin bilsen de yine bir bi-ğılene dan ” atasözümüz, bu konuda bizlere önemli bir prensip sunmaktad r. Çünkü ı şıak l, ak ldan üstündür ve bizden daha iyi bilen biri olabilir. Bizler de bir konuyu çok ııiyi bildi imizi zannetsek bile, yine de farkl dü üncelere daima müsamahal olma ğışıal kanl n kazanmam z gerekir.ı şı ı ığıYüce Allah, sabit kirli olan ve kendi bildiklerini en do ru bilgi olarak kabul fiğeden, ba kalar yla konu maktan ve bilgi al veri i yapmaktan kaç nan mutaass p şışı şşııinsanlar kör, sa r ve dilsiz insanlara benzetir. Bir ayette, bu ki iler hakk nda u ığ ışışaç klama yap lm t r:ıı ı ış“Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulaklar olup da bunlarla i itmeyen birçoklar n cehennem ışı ıiçin var ettik. te bunlar hayvanlar gibidirler. Belki bunlar daha da a a d rlar. te bunlar İşş ğı ıİşga llerin ta kendileridir.”fi(A’râf, 7/179)Bu nedenle do ru olmayan eyleri gözü kapal olarak do ru saymak ne kadar ğşığyanl ise; do rulu u kesin delillerle ortaya konmam , ancak mevcut gelene in ve ı şğğı şğkültürün getirdi i yanl olan eyleri do ru saymak da o kadar yanl t r. Bundan ğı şşğı ışdolay inkârc lar n dü tü ü hatalara dü memek, inanç ve amelde gerçekten do ru ıı ış ğşğolanla hareket edebilmek için; do rular m z dinin asl olan Kur’an ve sünnetten ğı ı ııalmam z gerekir. Geçmi ten bizlere miras kalan bilgileri de daima Kur’an’ n süzge-ışıcinden geçirmeliyiz. Aksi takdirde fark nda bile olmadan ömrümüzü hata üzerine ıbina etmi oluruz.ş
158BİZ KENDİMİZİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE ALLAH BİZİ DEĞİŞTİRMEZ*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ُِّ ِر َ ّ ِ ٌ بِر َ َو ْ ِ ٍ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َو ِ ِ َ َ َ ْ َ َو لْ َ ا َ َ أ ْ َ ْ ُ ْـ ِ ٌءآ َ َ َََََِّّْاوُ ِّ َ ُ ّ َ مْ َ ِ َ ُ ِّ َ ُ َ ّ ا نإ ِ ٍَٰٰ ٰ َِّّ ا ْ أ ْ ِ ُ َ َ ْ َ ِ ِ َ ْ ِ َو ِ ْ َ َ ْ َ ْ ِ ٌ ت َ ِ َ ُ ٍَُِِّْ لاَو ْ ِ ِ ِ وُد ْ ِ ْ ُ َ َوُ ّدَ َ َ َ اًءٓ ُ مْ َ ِ ُ ّ ا َداَرأ اَذإَو ْ ُ ْ ِ َ ََ ٍََِِٰٓ َِ“ çinizden sözü gizleyen ile aç a vuran, geceleyin gizlenenle gündüz İığortaya ç kan e ittir. nsan önünden ve ard ndan takip eden melekler vard r. ışİıııAllah’ n emriyle onu korurlar. üphesiz ki, bir kavim kendi durumunu ıŞde i tirmedikçe Allah onlar n durumunu de i tirmez. Allah, bir kavme ğ şığ şkötülük diledi mi, art k o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan ba ka hiçbir ışyard mc da yoktur.” (Ra’d, 13/10-11)ııBu ayetler, insan olarak sürekli bir ekilde ilâhi denetime tâbi oldu umuzu bil-şğdirerek bizleri u dü ünceye sevk ediyor: Aç ktan söylediklerimiz de içimizde gizli şşıtuttuklar m z da, gün ı ıı ı ış ğnda yapt klar m z da gecenin karanl na bürünerek i -ıı ıı ığşlediklerimiz de her an takip ediliyor, kay t alt na al n yor. Yani hiçbir ey Allah’ n ııı ışıbilgisi d nda kalm yor. Buna samimi olarak inanmal ve bu inanc kendimiz için bir ı ı şıııkontrol mekanizmas gibi dü ünmeliyiz. Ancak bu mekanizman n sa l kl i lemesi ışığı ışve bizim ad m za yararl neticeler do urmas için her yapt m z davran n hatta ı ıığıı ı ığı ı şniyetlerimizin yüce Allah’ n bilgisi ve kontrolü alt nda oldu u inanc n ta mal , bu ıığı ış ııgerçe i bir an olsun akl m zdan ç karmamal y z. Hem birey hem de toplum olarak ğı ııı ıyanl lar m z , hatal davran lar m z zaman nda fark edip kendimizi olumlu yönde ı şı ı ııı şı ı ııde i tirebilmemiz bu mekanizmay kalbimizde, yüre imizde hissetmemize ba l d r.ğ şığğı ı* Mahmut DEM R İ
159Ele ald m z bu âyet-i kerimeler, yüce Rabbimizin de i mez bir yasas n da biz-ı ı ığğ şı ılere hat rlatmaktad r: “Bir millet kendini de i tirmedikçe Allah onlar n durumunu ıığ şıde i tirmez.” Bu ilâhî kanun her eyden önce Allah’ n bize verece i mükâfat veya ğ şşığcezalar n davran lar m za göre de i ece i gerçe ini hat rlat yor. Dolay s yla da bize ıı şı ığ şğğııı ıçok önemli bir sorumluluk yüklüyor: O da kendimizi s k s k kontrol edip gerekti-ıığinde dü üncelerimizde ve hareketlerimizde birtak m de i iklikler yapmam z ge-şığ şırekti idir. ayet bu sorumlulu umuzu unutur da oldu umuz hâl üzerine kalmaya ğŞğğdevam edersek, bunun sonucuna raz y z demektir.ı ıSözünü etti imiz bu de i im, olumsuz yönde de olabilir. Yani, bir kimse ken-ğğ şdinde bulunan güzel ahlak ve meziyetleri de i tirmedikçe Allah da bunun kar l ğ şş ğı ı ıolarak onlara verdi i hay rl nimetleri de i tirmez ğı ığ ş(bk. Enfâl, 8/53). Dolay s yla de i-ı ığşim iki yönlüdür. Olumlu veya olumsuz nas l bir de i ime gidersek, yüce Allah’ n ığ şıhakk m zdaki iradesi de o yönde tecelli edecektir. Bu noktada iyi hâlimizi muhafaza ı ıetmeli, istikametimizi korumaya çal mal y z.ı şı ıAyet-i kerimede beyan buyurulan de i imin konusu sadece uhrevi endi eleri-ğ şşmizi giderecek olan davran lar de ildir. Dünyam z her aç dan mamur k laca m z ı şğı ııığı ıbütün faaliyetlerimiz de bu kapsamdad r. Bugün dünyada bilim ve teknolojiden ıkültür ve sanata kadar hemen her alanda büyük de i imlere tan k oluyoruz. slam ğ şıİümmeti olarak son dönemlerde dünyan n di er medeniyetleri kar s nda geri kal-ığşı ım l m z n ana nedeni, bilimde, teknolojide, ekonomide vb. alanlarda etraf m zda ı ı ı ı ış ğı ımeydana gelen geli melere seyirci kalm olmam zd r. Hâlbuki sahip oldu umuz şı şı ığkutsal de erlerimiz bu tür bir de i ime mani de ildir. Tam aksine kendimizi geli tir-ğğ şğşmemiz yönünde uyar larda bulunmaktad r. Nitekim “bo zaman n” insanlar n sahip ıışııolup de erini bilemedikleri çok önemli bir nimet oldu unu ğğ(Buharî, “Rikak”, 1) söy-leyen sevgili Peygamberimiz, (s.a.s) “ ki günü e it olan zarardad r”İşı(el-Hatîb el-Ba dâdîğ, İktidâu’l- lmi’l-Amele,İ No:122) hadisiyle de kendini geli tirmeyenleri uyarmaktad r.şı
160BOLLUKTA VE DARLIKTA İNFAK, TAKVA ÖLÇÜTÜDÜR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ُِّا ۪ َ ُ ْ ِ ُ ن ِ ا ّ َاءِ وَا ّ َاءِ وَا َ ِ ۪ َ ا َ ْ وَا َ ۪ َ َ ا ّ سوَا ّ ُ ُ ِ ََِِّٰۜ َْْْ َّٓ َََّٓ ّۚا ُ ْ ۪ َِْ“Onlar bollukta ve darl kta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, ıinsanlar affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.” (Âl-i mran, 3/134)ıİTakva ehli müminlerin özelliklerinin s raland âyetin bir bölümünü te kil eden ıı ı ğşbu k sm nda yüce Mevlam z, onlar n kendilerine lütfedilen nimetlerden, olumlu ve ııııolumsuz her türlü art alt nda muhtaç insanlara infakta bulunduklar n dile getir-şıı ımektedir. üphesiz her ferdin, bir yönüyle di er fertlere muhtaç oldu u görülür. ŞğğKimi insan n mal na, kimi insan n bilgisine, kimi insan n akl na toplumun di er bi-ııııığreyleri muhtaçt r. Bu yönüyle toplum, bütün uzuvlar ile bir bedene benzer. Uzuvlar ıınas l bir bir fonksiyonunu tamaml yorsa, toplum da zengini, fakiri, âlimi ve cahili ııile birbirini tamamlamaktad r.ıİnfak n, Dinimizde ne derece önemli oldu unu birçok âyet ve hadis dile getir-ığmektedir. Bu konuda birkaç âyet ve hadis nakledece iz: ğ“Ey iman edenler! Kazand klar n z n iyilerinden ve r z k olarak yerden size ç kar-ıı ı ıı ııd klar m zdan hayra harcay n. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayaca n z kötü ıı ıığı ımal , hay r diye vermeye kalk may n. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye lay kt r.”ııı şıı ı(Bakara, 2/267)“ ...Hay r olarak verdi iniz ne varsa, kar l size tam olarak verilir ve asla haks zl a ığş ğı ı ıı ığu rat lmazs n z.”ğıı ı(Bakara, 2/272)* Dr. Ya ar YşİĞİT
161“Mallar n gece ve gündüz, gizli ve aç k hayra sarf edenler var ya, onlar n mükâfatlar ı ııııAllah kat ndad r. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler.”ıı(Bakara, 2/274)“...Siz hayra ne harcarsan z, Allah onun yerine ba kas n verir. O, r z k verenlerin en ışı ıı ıhay rl s d r.”ı ı ı ı(Sebe’, 34/39)“Herhangi birinize ölüm gelip de; Rabbim! Beni yak n bir süreye kadar geciktirsen ıde sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdi imiz r z ktan harcay n.”ğı ıı(Münâ kûn, 63/10)fiPeygamberimiz (s.a.s) de muhtaç kimselere vermeyi önermi ve kendisinden bu şkonuda müminleri te vik edici mahiyette birçok hadis nakledilmi tir: şş“Yar m hurma (tasadduk) etmek suretiyle de olsa, cehennemden korunmaya çal n z.”ıı ı ış(Buharî, “Edeb”, 34)“Sadece u iki ki iye g pta edilir. Bunlardan birincisi, Allah’ n kendisine verdi i mal şşıığıHak yolunda harcamay ba aran kimse, di eri de Allah’ n kendisine ilim ve hikmet ile yerli ışğıyerince hükmeden ve onu ba kalar na ö reten kimse.”şığ(Buharî, “ lim”, 15, “Zekât”, 5)İ“Her Allah’ n günü iki melek iner. Bunlardan biri; Allah’ m! Mal n verene yenisini ııı ıver! diye dua eder. Di eri de: Allah’ m! Cimrilik edenin mal n yok et! diye beddua eder.”ğıı ı(Buharî, “Zekât”, 27) “Kesenin a z n s kma! Allah da senin r zk n daralt r.”ğı ı ıı ı ıı(Buharî, “Zekât”, 21) hadislerini örnek olarak zikredebiliriz. Bu ve benzeri pek çok hadisi ile Peygamberimiz (s.a.s), müminleri sahip olduk-lar mallardan Allah yolunda harcamaya te vik etmi tir. O, sadece sözleriyle de il ışşğayn zamanda her hususta oldu u gibi bu konuda ya am biçimiyle de müminlere ığşörnek olmu tur. şÖz olarak ifade etmek gerekirse, Allah’ n Peygamberi hiçbir zaman mal birik-ıtirme sevdas yla ya amam , ömrünü bu yolda harcamam t r. O’nun evinde bazen ışı şı ışaçl n giderecek derecede herhangi bir yiyece in dahi bulunmad , açl k sebebiy-ı ı ığğı ı ğıle zaman zaman uyuyamad n görürüz ı ı ığ(Bk. Buharî, “Et’ me”, 23, “Rikak”, 17; Müslim, ı“Zühd”, 22,28). Hatta müminlerin annelerinin bu durumdan baz kere ikayet ettikleri ışde nakledilmektedir. O dileseydi, saraylarda ya ayabilirdi. daresinde bulunan kitle şİbunu seve seve yapmaya haz r ve muktedirdi. Ancak o, sade bir insan olarak ya a-ışmay tercih etti. Hz. Peygamber (s.a.s)’i, Hz. Ebû Bekir’i, Hz. Ömer’i, Hz. Osman’ , ııHz. Ali’yi ve daha nice tarihe örnekli i ile damgas n vuran ahsiyetleri, örnek yapan ğı ışanlay bu noktada odaklanmaktayd .ı şıİslam dininde, belli bir yeterlili e ya da ekonomik güce (nisap) ula an Müslü-ğşman, sahip oldu u malvarl ndan belirli bir k sm n toplumun muhtaç veya hayat ğı ı ğıı ıstandard dü ük kesimlerine aktarmakla yükümlü tutulur. Ömrünü adeta mal bi-ış
162riktirmeye adayan, kendinden ba ka hiçbir kimseyi dü ünmeyen insanlar n, ha-şşıyatlar n verimli ve Allah’ n istedi i do rultuda geçirdiklerini söyleyemeyiz. Zira ı ıığğinsanlar ölümsüzle tiren, eserleri ve i ledikleri salih amellerdir. Çe itli açmaz ve ışşşimkâns zl klar sebebiyle hayata küsmü insanlar n problemlerini bir ekilde çözerek ı ışıştekrar hayata döndürmek, herhalde en güzel eser ve amellerden birisidir.Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, varl kta ve darl kta, Allah için infakta bu-ıılunmak, örnek ahlaka sahip müminlerin özelli idir. Yüce Mevla, her insana öyle ya ğşda böyle bir nimet vermi tir. man, ilim, mal, ak l, sevgi, huzur akl m za gelen ba -şİıı ışl ca nimetlerdir. Takva ehli mümin, Allah’ n kendisine verdi i ilim nimetini, maddi ıığve manevi bütün olumsuzluklara ra men toplumu ayd nlatmada kullan r. Onun ğııinfak , ilmini ona muhtaç insanlar n faydas do rultusunda kullanmas olacakt r. ııığııMüminin sevgisini, efkatini, içinde bulundu u huzursuzluklar , bunal mlar bir şğıııtarafa b rakarak toplumda sevgi ve efkat mahrumu insanlarla payla mas da takva ışşıölçütüdür. Bu ba lamda Peygamber (s.a.s)’in, ğ“Güzel söz sadakad r”ı(Buharî, “Sulh”, 11)hadisi ne kadar da anlaml d r. Sadaka bugünkü anla ld gibi sadece mali ya da pa-ı ışı ı ığrasal yard m içermez. Nice yüklü paralar n, mal n tamir edemeyece i k r k kalpleri, ı ııığı ıdünyas kararm insanlar , bir sevgi ve efkat sözcü ü hayata döndürebilmektedir. ıı şışğYüce Rabbimiz bizi bu konumdaki müminlerden eylesin…
163BORÇ VERİRKEN DİKKAT ETMEMİZ GEREKEN HUSUSLAR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ُِّۜه ُ ُ ْ َ ّ َ ُ َ ا ِا ْ َ ِ ْ ُ ْ َ اَ َ اَذِا ا ُ َ ا َ ۪ ا َ ّ ا َ ًٍَ ٍٰٓٓ َُّٰ َ ٓ “Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandı ı ığn z zaman bunu yaz n...” (Bakara, 2/282)ıİnsanlar n birbirleriyle yard mla ma yollar ndan biri de borç al p vermedir. Dün-ıışııya hâlidir, birtak m nedenlerle insanlar büyük maddi s k nt içerisine dü ebilirler. ıı ı ışBu gibi darl k durumlar nda birbirimize borç vermek büyük önem ta r. Borç al nan ıış ııpara, para ile di er maddeler ise ayn ile ödenir. Borcun kar l nda fazla bir ey ğış ğı ı ışverilmez. E er borç kar l nda fazlal k istenirse bu faiz olur. Faiz ise dinimizde ğş ğı ı ııharam k l nm t r.ı ıı ışDinimizde borç vermek sevapt r. slam borç vermeyi te vik eder. Yüce Rabbimiz ıİşşöyle buyurur: “E er siz Allah’a güzel bir borç verirseniz Allah onu size kat kat öder ve sizi ba -ğğ ş ılar. Allah ükrün kar l n verendir, halîmdir (hemen cezaland rmaz, mühlet verir).”şş ğı ı ı ıı(Te abûn, 64/17)ğKar l ks z yard m güzel bir davran oldu u gibi, ihtiyac olanlara borç ve ödünç şı ı ııı şğıvermek faziletli bir davran t r. Hatta borç vermek, sadaka vermekten daha güzel ı ışsay lm t r. Hz. Peygamber bir hadislerinde öyle buyurur: ı ı ışş“Mirac gecesi Cennetin kap s üzerinde, ‘sadaka on misli sevapla kar lan r. Borç ise on ı ış ıısekiz misli sevap ile kar lan r’ yaz l oldu unu gördüm. Cebrail’e, ödünç vermenin sada-ş ııı ığkadan üstün olmas n n sebebi nedir, diye sordum. Cebrail; ‘Çünkü dilenci, yan nda oldu u ı ıığhalde dilenir. Hâlbuki borç isteyen kimse ancak muhtaç oldu u için borçlan r’ diye cevap ğıverdi.” ( bn Mâce, “Sadakât”, 19)İ nsan n me ru yoldan r z k temininde bulunmas , özellikle aile reislerinin ken-İışı ııdilerine bakmakla yükümlü oldu u yak nlar n n r z klar n temin için çal mas ğıı ıı ıı ıı şı* Dr. Bahattin AKBA Ş
164üzerlerine bir borçtur. Bununla beraber kazand klar m zda fakirlerin ve muhtaçlar n ıı ııda hakk n n oldu unu bilmeliyiz. Zekât, sadaka ve gerekti inde borç vererek fakir ı ığğve muhtaç duruma dü enlere yard mda bulunmal y z.şıı ıBorç vermek suretiyle mümin karde imizin s k nt s na çare olmak, slam ahla-şı ı ı ıİk ndand r. Özellikle günümüzde imkân olanlar n darda olan mümin karde lerine ıııışyard mc olmas gerekir. Bu ekilde onlar n s k nt lar n n giderilmesine yard mc ııışıı ı ı ı ıııolunur. Daha kötü hâllere dü melerinin önüne geçilir. Dinimizin gerektirdi i kar-şğde lik ve dayan ma da bunu emreder. Borçlu olmak kolay bir ey de ildir. Borç şı şşğalmaktan mümkün olabildi ince kaçmak gerekir. Ancak borç almak kaç n lmaz ğı ıhâle geldiyse; güzel bir lisanla talepte bulunmal d r. Borç isteme hususunda a r ı ışı ıısrar uygun olmaz. Borç verenin de gönül r zas ile vermesi esast r. Durumu iyi olup ıııimkân olan mümin de gerçekten darda olan karde ine yard mda bulunmaya çal -ışıı şmal d r. Zira Cenab- Hakk, Kur’an- Kerim’de güzel bir yolla borç verilmesini em-ı ıııreder (Bakara 2/245). Ancak imkân oldu u halde borç vermek istemeyip yalan yere ığ“borç verecek imkân m yok” demek de günaht r. E er vermeyecekse, “imkân m ıığıvar; ama u sebepten dolay veremiyorum” diye bunu gelen insana güzelce arz şıetmesi uygun olur.Borç alanlar m z da bu borçlar n çal p tasarruf ederek en k sa zamanda öde-ı ıı ıı ı şımeye gayret etmelidir. Verilen borçlar n zaman nda geri ödenmesi gerekir. Aksi ııdavran lar borç vereni s k nt ya dü ürebilir. Veya yapt iyili e kendisini pi man ı şı ı ışı ı ğğşettirebilir. Böylece bir hayra da mani olunmu olur. Elbette bu da ho bir ey de-şşşğildir. Yüce Rabbimiz Kur’an’da birbirimize borç verdi imizde bu borçlar kayda ğıgeçirmemizi, yazmam z hatta ahitler tutmam z ö ütlüyor. Bu durum elbette borç ı ışı ığverenin ve alan n ma dur olmamas na yöneliktir. Dinimiz zarar vermeyi, zarara ığıu rat lmay asla ho görmez. Ticari hayat n, insanlar aras münasebetlerin zarar ğıışııgörmeden devam etmesi onlar n haklar n n zayi olmamas na ba l d r. Bunun için ıı ıığı ıborç ve alacaklar n yaz m ve tespiti gereklidir. Yard mla mada sadakat, vefa, ver-ıı ıışdi i sözde durmak önemlidir. Müslüman, karde inin hakk n muhafaza etmeye ğşı ıdikkat etmelidir.Müminler olarak birbirimize borçland m zda vaatle elim ve yaz al m. Çünkü ı ı ığşı ışsöz unutulabilir. Borcun iade zaman hususunda verilen sözlerde unutma meydana ıgelirse ya da üphe ar z olursa Müslümanlar n birbirine kar güvenleri k r l r. Bu ne-şıış ıı ı ıdenle borcumuzu ve verdi imizi yazmal y z. Borç alan da veren de yazmal d r. Borç ğı ıı ıkonusunda kar l kl olarak yaz lanlar n teyidi, ahitle tespiti daha sonra unutma-şı ı ııışn n, üphe ve tereddütlerin, yanl anla lmalar n da önüne geçmeye vesile olacakt r. ışı şş ıııYüce Rabbimiz borç verenin ve alan n bunu yazarak hatta ahitlerin ahadetiyle kay-ışşda geçirmelerine büyük önem vermi tir. Öyle ki Kur’an’ n en uzun ayeti borçlanma şıile ilgili olan bu (Bakara, 2/282) ayet-i kerimedir.
165BOŞANMA: AİLEDE EŞLERİN YOL AYRILIĞI*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ َ ا ّ َ ا ّ ِ ّ اِذَا ْ ُ ُ ا ِّ َ ءَ َ ِ ُ ُ ّ ِ ِ ّ ِ ّ وَا ْ ُ ا ا ِ ّةَ وَا ّ ُ ا ا ّ َ رَ ـّ ُ ْ ََْٰۚۚ ََ ََََِ ََّٓ َّ ُٓ َ َُٰ ِۜ وَ َ ْ َ َ َ ُّ ْ ُ ُ ّ ِ ْ ُ ُ ِ ّ وَ َ ْ ُ ْ َ اِ ان َ ْ ۪ َ ِ َ ِ َ ٍ ُ َ ِّ َ ٍ وَ ِ ُ ُودُ ا ّ ْ ََۜ ٓ َ َّْ ََِِٰ ِ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْر ۪ ي َ ا ّ َ ُ ْ ِث ُ َ ْ َ ذٰ ِ ا ْ ًاَ ََ ّ َََٰۜ َُ ُودَ ا ّ “Ey peygamber! Kad nlar bo amak istedi inizde onlar iddetlerini dikkate ıışğıalarak (temizlik hâlinde) bo ay n ve iddeti say n. Rabbiniz olan Allah’a kar şıış ıgelmekten sak n n. Apaç k bir hayâs zl k yapmalar d nda onlar (bekleme ı ııı ıı ı ışısüresince) evlerinden ç karmay n, kendileri de ç kmas nlar. Bunlar Allah’ n ıııııs n rlar d r. Kim Allah’ n s n rlar n a arsa, üphesiz kendine zulmetmi olur. ı ıı ııı ıı ışşşBilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya ç kar r.” (Talak, 65/1)ııTalâk (bo ama), evlili in devam maksad yla dinimizce tavsiye edilen tüm yolla-şğıır n denenmesine ra men e lerin yine de anla amad durumlarda ailede yol ayr l ığşşı ı ğı ı ığanlam ndad r.ııTalâk kelimesi; slam hukukunda hem tek tara irade beyan ile hem iki taraf n İıflııanla arak ailede e lerin yollar n n ayr lmas ile hem de mahkeme karar yla meydana şşı ııııgelen bo anma anlamlar na gelmektedir.şıYukar da okudu umuz ayetten anlamam z gereken, aile kurumunun dinî, ahlakî ığıve hukukî temelini olu turan nikâh akdinin ve evlilik birli inin keyfî biçimde sona şğerdirilemeyece i gerçe idir. Genel olarak ifade etmek gerekirse nas l ki ailenin olu-ğğışumu safhas nda kad n ve erkek ile ailelerinin insanlara özgü ve insan haysiyetine ııyak r tarzda birbirleriyle tan p anla arak nikâhlar yap l yorsa, nikâh n sona erdi-ı ı şı ı şşıı ıırilmesinin de belirli kurallar elbette olacakt r. te bu ba lamda ayet-i kerimeyi an-ııİşğ* Dr. Hamdi TEKELİ
166lamaya çal t m z zaman yüce Allah ayete “Ey Peygamber” eklinde ba lamakla be-ı ı ı ış ğşşraber sözün ak ve özellikle kullan lan illerin ço ul olmas , Resûlullah’ n ahs nda ı ışıfiğıışımüminlere hitap edildi ini, evlenme ve bo anman n ayn zamanda sosyal bir konu ğşııoldu unu göstermektedir. Özel olarak Peygamber’e hitap edilmesi ise bu hükümle-ğrin tebli edilmesi ve do ru uygulanmas n n sa lanmas nda ona verilen görevin ve ğğı ığıgenel olarak konunun önemine dikkat çekme amac yla aç klanabilir. Bu üsluptan da ııanla ld üzere evlilik hakk ndaki hükümler i lenirken iyi niyet ve hakk n kötüye şı ı ığışıkullan lmamas gibi baz temel ilkelere vurgu yap lmakta, aile bütçesi konusunda ııııölçülü olmam z istenmektedir. Mâkul, me ru ve dengeli olmayan, sonunda bizleri ışAllah’a isyan noktas na götüren birtak m keyfî isteklerimizin bizleri peri an ederek ıışailelerimizin, toplumumuzun ve medeniyetlerin çökmesine yol açabilece i îma edil-ğmektedir. Sonuç olarak kâinatta yapt m z hiçbir eyin yüce Rabbimizin gücü ve ı ı ığşbilgisi d nda kalamayaca hat rlat lmaktad r.ı ı şğ ııııEvlilik birli ini sarsacak durumlarla kar la ld nda ve evlili i sonland rmak ğş şı ı ı ığğıkaç n lmaz hâle geldi inde dikkat edilmesi ve uyulmas istenen yahut tavsiye edilen ı ığıhususlar geni biçimde özellikle Bakara suresi 2/226-232’de anlat ld için konu-şı ı ığnun ayr nt lar na girmiyoruz. Bu sûrede ise a rl kl olarak evlili in sona ermesinin ı ı ığı ı ığsonuçlar üzerinde durulmaktad r ıı(Geni bilgi için bk. Kur’an Yolu, V/307–319)ş.
167BÜTÜN CANLILARIN RIZKI ALLAH’A AİTTİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ٍِّ ٰ ِ رِزْ ُ َ وَ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ َ وَ ُ ْ َ ْدَ َ َ ُ ۪ ِ َ ب ُ ٌٍَّّ۪ۜوَ َ ِ ْ دَا ّ ٍ ِ ا رْض اِ َ ا ََِّّْ َٓ َ “Yeryüzünde hiçbir canl yoktur ki, r zk Allah’a ait olmas n. Her birinin ıııı(dünyada) duracaklar yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacaklar ııyeri de o bilir. Bunlar n hepsi aç k bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yaz l )d r.” ııı ı ı(Hûd, 11/6)Yüce Rabbimiz bu ayette insanlar dâhil bütün canl lar n r zklar n n kendisine ı ııı ıait oldu unu belirtmektedir. Yeryüzünde sürünen, hareket eden, yürüyen, sularda ğyüzen, gökyüzünde uçan veya ba ka ekillerde hareket eden büyük, küçük, görü-şşlebilen ve görülemeyen bütün canl lar yaratan ve r zklar n veren Allah’t r. Allah’ n ı ııı ıııgüzel isimlerinden biri de çok r zk veren anlam na gelen “Rezzak”t r. R zk verenin ııııkendisi oldu unu belirten yüce Rabbimiz, ba ka ayetlerde de buna vurgu yaparak ğşşöyle buyurmaktad r: ı“ üphesiz Allah (rezzak) r zk verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.” Şı(Zâriyât, 51 /58)“Nice canl lar vard r ki, r zklar n ta mazlar (yiyecek biriktirmezler). Onlar da sizi ıııı ış ııde Allah r z kland r r. O hakk yla i itendir, hakk yla bilendir.” ı ıı ıışı(Ankebût, 29/60)“Ey insanlar! Allah’ n size olan nimetini hat rlay n. Allah’tan ba ka size göklerden ve ııışyerden r zk veren bir yarat c var m ?” ıı ıı(Fât r, 35/3)ıYukar da meallerini verdi imiz ayetlerden de anla ld üzere r zk veren yüce ığşı ı ığı ıRabbimizdir. Ancak bu yarat lan r zk elde etmemiz bizim gayretimize ba l d r. Yoksa ıı ığı ıbunu; nas l olsa r zk m Allah’a aittir, benim çal mama gerek yok, r zk m aya ma ıı ıı şı ığ ıgelecektir eklinde anlamak yanl t r. Bu yanl l n uzant lar n her ne kadar yayg n şı ışı ı ış ğı ı ııolmasa da toplumda zaman zaman görmekteyiz. Maalesef kimi insanlar Allah’a tevekkül ile r zk için gayret göstermeyi birbirine z t gibi anlamaktad rlar. Oysaki ııı* Medet CO KUN Ş
168burada herhangi bir z tl k bulunmad gibi tam tersine bu iki kavram aras nda ı ıı ı ğıince bir uyum vard r. O da; insan n r zk na ula mak için elinden gelen tüm gayreti ııı ışgöstermesi ama sonucu Allah’a b rak p O’na tevekkül etmesidir. R zk verenin ııı ıRabbimiz olmas bizim çal madan, r zk m z n pe inde ko madan r zk m z n ıı şı ı ı ışşı ı ı ıaya m za gelece i anlam na gelmez. Tam tersine ğı ığı“ nsan için ancak çal t vard r”İı ı ış ğı(Necm, 53/39) ayeti gere ince r zk m z temin için çal mam z, gayret göstermemiz ğı ı ı ıı şıyine yüce Rabbimizin emridir. Bizler var gücümüzle çal t ktan sonra sonucu Allah’a ı ışb rak r, O’na tevekkül ederiz. Canl varl klardan insan, r zk n kendi ak l ve iradesini ııııı ı ııkullanarak elde eder. nsan d ndaki canl lar ise yine Allah taraf ndan kendilerine İı ışııverilen içgüdü ile bu r zklar n ararlar ve Rabbimiz de onlar n r z klar na ula malar n ıı ıı ı ıışı ıkolayla t r r.şı ıKi inin herhangi bir sebebe ba vurmadan r zk n n aya na gelmesini beklemesi şşı ı ığ ıdinimize göre do ru de ildir. Bir kimsenin çal madan r zk n n aya na gelmesini ğğı şı ı ığ ıbeklemesi miskinlik ve tembellikten ba ka bir ey de ildir. Dinimize göre do ru şşğğolan davran , insan n çal arak bir i için gerekli olan alt yap y yerine getirdikten ı şıı şşı ısonra Allah’a tevekkül edip r zk n n ve kazanc n n artmas için dua etmesidir. Yüce ı ı ıı ııAllah, her canl için yarat l na uygun r zk yaratm ve canl lara r z k elde etme ıı ı ışıı şıı ıyollar n ö retmi tir. Biz insanlar da Allah’ n bizler için var etti i r zk kazanmak ı ığşığı ıiçin yeryüzüne da l p çal mak zorunday z. Yüce Rabbimiz, insanlara ak l ve ira-ğı ıı şııde, hayvanlara da içgüdü vermi tir. Bizler akl m z ve irademizi kullanarak çal p şı ı ıı ı şkazanmak için r zk m z n pe inde ko ar z. Zira Cenab- Hakk’ n koydu u kanunlar ı ı ı ışşııığbunu gerektirir. Bu anlay do rultusunda dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta ı şğda gerek yapt m z i te gerekse al veri imizde kazanc m z n helal yoldan olmas na ı ı ığşı şşı ı ııdikkat etmektir. Nitekim Rabbimiz bu konuda öyle buyurmaktad r: şı“Art k Allah’ n size helâl ve temiz olarak verdi i r zklardan yiyin.”ıığı(Nahl, 16/114)“Ey iman edenler! E er siz ancak Allah’a kulluk ediyorsan z, size verdi imiz r zklar n ğığııiyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a ükredin.”ş(Bakara, 2/172)Bu ayetleri akl m zdan ç karmadan r zk m z helal yollardan kazanmal ve ha-ı ııı ı ı ııramlara sapmamal y z.ı ı
169BÜYÜCÜNÜN AHİRETTEN NASİBİ YOKTUR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَا ّ َ ُ ا َ َ ْ ا ا ّ َ ۪ ُ َ ُ ِ ُ ْ ٰ َ وَ َ َ َ َ ُ ْ ٰ ُ وَ ِ ّ ا ّ َ ۪ َ َ َ ُواَٰ َََََُُْٰۚ َ ِ ُ ن ا ّ س َ ا ّ ْ َۗ وَ َ ا ْ ل َ ا َ َ ْ ِ َ ِ َ رُوت َ وَ َ رُوت َ وَ َ ُ َ ِ َ نِ ِ ْ ا َ ٍ ََِّْۜ َٓ ُ َ ََِِ َّ ِّ ُ ن ِ ۪ َ ْ َ ا َ ْءِ وَزَوْ ِ ۪ وَ ََْۜ َ ّ َ ُ اِ ّ َ َ ْ ُ ِ ْ َ ٌ َ َ ـَ ْ ُ ْ َ َ َ َ ُ ن ِ ْ ُ َ َ ُ َ َََّۜ ٓ َِٰ ٰ ِۜ وَ َ َ َ ُ ن َ َ ُ ُ ُ ْ وَ َ ْ َ ُ ُ ْ وَ َ ْ َ ِ ُ ا ََََََُّّۜ ْ ِ َ رّ۪ َ ِ ۪ ِ ْ ا َ ٍ اِ ِ ِذْنِ ا ّ َََّٓا ْ َ ٰ ُ َ ُ ِ ا ِ َةِ ِ ْ َ َ ق وَ ِئْ َ َ َ َوْا ِ ۪ٓ ا ْ ُ َ ُ ْ ْ َ ُ ا َ ْ ُ نٍََََۜ ْ۠ َٰ“Süleyman’ n hükümranlıı ı ğ hakk nda eytanlar n (ve eytan t ynetli ışışıinsanlar n) uydurduklar yalanlar n ard na dü tüler. Oysa Süleyman (büyü ıııışyaparak) küfre girmedi. Fakat eytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) şBabil’deki Hârût ve Mârût adl iki mele e ilham edilen (sihr)i ö retmek ığğsuretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, ‘Biz ancak imtihan için gönderilmi birer mele iz. (Sihri caiz görüp de) sak n küfre girme’ şğıdemedikçe, kimseye (sihir) ö retmiyorlard . Böylece (insanlar) onlardan ğıki i ile kar s n birbirinden ay racaklar sihri ö reniyorlard . Hâlbuki şı ı ııığıonlar, Allah’ n izni olmad kça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. ıı(Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen eyleri şö reniyorlard . Andolsun, onu sat n alan n ahirette bir nasibi olmadğıııı ı ığn biliyorlard . Kendilerini kar lış ğı ı ında satt klar ey ne kötüdür! Ke ke ıışşbilselerdi.” (Bakara, 2/102)Dinimizde büyü ve sihirle u ra mak büyük günahlardand r. Tarih boyunca büyü ğ şıve sihir insanlar n hep gündeminde olmu tur. Hepimize gizemli gelen bu konunun ış* Dr. Fatih YÜCEL
170nas l yap ld , insanlara tesirinin ne derece oldu u ve dinimizin bu konuya nas l ıı ı ığğıbakt hep merak edilmi tir. Bu konu hâlâ da s rr n korumaktad r.ı ı ğşı ı ııİnsanlar n kendilerine ait olmayan bir alana yani gayb bilgisine ula mak iste-ışmeleri, ba ka insanlar buyruklar alt na alma dü ünceleri ve k saca geleceklerini şııışıö renme hissi bu yollara zemin haz rlam t r.ğıı ışBüyü, aldatmak, göz boyamak, oyalamak, uzakla mak, gönlünü çalmak, bat l eyi şışhak diye göstermek ve gizli i lem yapmak gibi anlamlara gelmektedir. Ba ka bir ifa-şşdeyle “tabiat üstü âlem ile ba kurmak yahut kendilerinde gizli güçler bulundu una ğğinanmak suretiyle baz do al nesneler kullanarak yap lan i ler” olarak tarif edilmi tir.ığışşKâinat n tek sahibi, her eye gücü yeten ve her eye hükmeden âlemlerin Rabbi ışşolan Allah’t r. Ad ndan da anla laca gibi o her varl terbiye eden yani ona görev-ıış ığ ıı ı ğlerini ö retendir. im ek, gök gürültüsü, ar , inek, ku lar ve ta lar hep O’nun em-ğŞ şışşriyle hareket ederler. Ne güne ne de ba ka bir varl k O’nun emrine kar gelemez. şşış ıO’na kar gelen tek varl k yapt klar ndan sorumlu olan insanlar ve cinlerdir.ş ııııHem insanlar hem de cinler tarih boyunca semavat n gizli s rlar na vak f olmak ııııistemi ler ve bu yolla di er canl lar egemenlikleri alt na almay amaçlam lard r. Bir şğı ıııı şızamanlar cinler korunan yerlerden bilgi çalmak için çabalarken, insanlar da hem cinlerden hem de ba ka varl klardan istifade ederek menfaat sa lam lar ve sa la-şığı şğmaya devam etmektedirler. Bu menfaat yollar ndan biri de büyüdür. Büyüde araç ıolarak ruhlar, cinler, eytanlar, canl veya ölmü baz hayvanlar, cisimler, ekiller şışışhatta adlar n bile kullan ld bilinmektedir. Büyü, sonsuz güç sahibi Rabbimize ıı ı ığkar bir meydan okuyu tur. Ayr ca Allah’ n d nda bir güç ve gizli bir kudretin ş ışııı ı şvarl n kabul etmektir. Bu ise tamam yla irktir. Bu yüzden bütün çe itleriyle büyü ı ı ığışşdinimizde yasaklanm t r. ı ışBakara suresindeki bu ayette kar -kocan n aras n açacak bilgilerin varl ndan ııı ıı ığsöz edilmektedir. Ayn zamanda bir k s m insanlar n bu i le u ra arak kendilerini ıı ıışğ şde ersiz bir eyle mahvettikleri ifade edilmektedir. Konu ile alakal Felak ve Nâs ğşısurelerinde ise dü ümlere ü eyenlerden ve insanlar n kalplerine vesvese verenler-ğflıden bahsedilmi tir. Büyü ve sihir ile alakal verilen bu bilgilerin yan nda bizim için şııen önemli bilgi, büyünün Allah’ n izni olmadan kimseye zarar veremeyece idir. Bu ığitibarla büyü ile u ra an ve büyücüden medet uman insanlar, yapt klar güzel i lerin ğ şıışbo a gidece ini ve ahiretten nasiplerinin olmayaca n bilmelidirler.şğğı ıBüyünün Rabbimizin gücü kar s nda hiçbir de eri yoktur. Öyleyse ne büyüden şı ığmedet ummal , ne de büyü yap ld gerekçesi ile böyle insanlara gitmeliyiz. Bizim ıı ı ığtek s na m z Rabbimizdir. O bize yeter, O ne güzel bir dosttur. “Âyetü’l-Kürsi”, ı ı ğğı ı“Nâs”, “Felak” ve “Fatiha” surelerini bol bol okuyarak bu tür eylemlerden Rabbi-mize s nal m.ı ı ğı
171BÜYÜK FELAKETİN ÇOCUKLARI: NUH KAVMİ (İSYAN VE TUFAN)*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّوَ َ ْ ارْ َ َ ُ ً اِ َ ْ ِ ۪ َ َ ل َ َ ْما ْ ُ ُوا ا ّ َ َ ُ ْ ِ ْ اِ ٍ َ ْ ُهُ ا َ َ َ ّ ُ نََََََِْٰٰٰۜ“Andolsun biz, Nuh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan ba ka hiçbir ilah n z yoktur. şı ıAllah’a kar gelmekten hâlâ sak nmaz m s n z?’ dedi.” (Mü’minûn, 23/23)ş ııı ı ıNuh Peygamber bir kö ede a lamakl , Rabbine dua ediyordu: şğı“Ey Rabbim! Kâ rlerden hiç kimseyi yeryüzünde b rakma” fiıdiye (Nuh, 71/26). Bu noktaya nas l ge-ılinmi ti? Bir Peygamberin sabr n ta rmak nas l mümkün olmu tu? Hâlbuki Nuh şı ış ıışgece gündüz kavmine Allah’ anlatm , ‘onlar azaba u ramas nlar’ diye Allah’a el ıı şğıaç p yakarm t ıı ış(Nûh, 71/5). Fakat yüce Allah, “Zulmeden kimseler hakk nda bana hiç ıyalvarma! üphesiz onlar suda bo ulacaklard r”Şğı(Mü’minûn, 23/27) diye emrettikten son-ra Nuh Peygamberin “Ey Rabbim! Ben yenilgiye u rad m, yard m et”ğıı demekten ba ka şçaresi kalmam t ı ış(Kamer, 54/10).Nuh kavmi, F rat ve Dicle aras ndaki Mezopotamya’da Bak r Ça ndan Tunç ııığ ıÇa na geçildi i bir dönemde, tar m ekonomisine dayal zenginli in zirvesindeydi. ğ ığıığBelki de Kur’an’ n, Nuh’un ya yla ilgili verdi i ‘bin y ldan elli y l eksik aç klamas ’ ış ığııııbu döneme bir gönderme yapmak için (Ankebût, 29/14). Buna uygun olarak arkeo-loglar Nuh kavminin ya ad dönemin milattan önce dört bin be yüz ile üç bin be şı ı ğşşyüz y llar aras nda oldu unu söylüyorlar.ııığBereketli Hilâl denilen topraklarda hurma a açlar , hububat ve bakliyat n her ğııtürlüsünü yeti tiren, rmak ticareti ile d ar dan metal ve ta ithal eden Nuh kav-şıı ışşmi, ehirlerinde gösteri li tap naklar yap yor, tap naklar n çevresinde tah l ambar-şşııııılar in a ediyordu. Tap naklarda, putlar Ved, Suvâ, Yagûs, Ya’ûk, Nesr’e kurbanlar ışııkesiyorlar, bunlara sayg gösteriyorlard . Bu putlardan baz s erkek, baz s kad n ııı ıı ıı* Doç. Dr. Soner GÜNDÜZÖZ
172baz s da hayvan eklinde yap lm t . Zenginlik ve refah n martt insanlar her ı ışı ı ışış ıı ı ğtürlü günah , fütursuzca i liyorlard . Nuh’un kavmi, torunlar Ad ve Semûd’dan da ışııazg nd lar ı ı(Kamer, 54/52).Şehirlerde dokumac l k ve zanaatkârl n pek çok çe idi ilerlemi ti. Tüccarlar, ı ıı ı ğşşşehirlerin zenginlerine ürün yeti tiremez olmu lard . Zenginler, lüks ve e lencede şşığs n r tan m yorlard . Ne hazin ki, bunca zenginli e ve israfa ra men servet sahipleri ı ıı ıığğfakirlere ve yoksullara yard m etmiyor, onlar a a l yorlard ıış ğı ıı(Hûd, 11/29).Bütün bu mar kl klar n ve çarp kl klar n ortas nda, Nuh Peygamber, gece gün-ş ıı ııı ıııdüz kavmine Allah’ anlat yor, onlara, ilah edindikleri putlar n hiçbir faydas n n ol-ıııı ımayaca n söylüyorduğı ı(Nûh, 71/5). Kavmi ona k z yor, onu sap kl kla ı ıı ı(A’râf, 7/60), delilikle (Kamer, 54/9), cinnet geçirmi olmakla ş(Mü’minûn, 23/25) suçluyor, ‘Sen melek de il, bizim gibi bir insans n’ diyorlard ğıı(Hûd, 11/27; Mü’minûn, 23/24). Onlar, canla-r fena hâlde s k lm bir vaziyette ‘putlar m za dokunma diyorlard ’ ıı ı ışı ıı(Nûh, 71/23). Ona inanan ve say lar fazla olmayan güçsüz insanlardan da rahats z oluyorlar, ‘ u ı ııŞtoplumda ezilmi , fakirlere de fazla yüz verme’ diyerek tepki gösteriyorlard şı(Hûd, 11/29). Nuh kavmi bununla da kalmay p Allah’ n Peygamberine ‘Seni ta layarak öl-ıışdürürüz’ diye tehditler ya d r yorlard ğı ıı( uara, 26/116)Ş. Peygamberle küstahça alay et-meleri de cabas yd ı ı(Hûd, 11/32).Allah, Nuh Peygamber’e kavmi için üzülmemesini söylemi ti. Fakat Nuh bir şpeygamberdi. Onlara, içten içe a l yordu. Bir taraftan da Allah’ n yapmas n emret-ğ ııı ıti i gemiyi in a ediyordu ğş(Mü’minûn, 23/27). Geminin tahtalar , çivi ve halatlarla ba lanm t . nsanlar kurtulu a erdirecek ığı ışİışgemi, Mezopotamya’n n ba na geleceklerin canl bir tan olarak, omurgas , skar-ış ııı ı ğı ımozlar , pruvas ve direkleriyle ortaya ç km t . Tunç ça pek çok hayvan ve bitki ıııı ışğ ıtürünün evcille tirildi i bir ça d . Nuh Peygamber ilahî emir gere i bölgede ya ayan şğğığşcanl lar çifter çifter gemiye yükledi ı ı(Mü’minûn, 23/27). Nihayet inananlar gemiye bin-diler. Ama Nuh Peygamber üzgündü. Bu sefer üzüntüsü han m ve çocu u içindi. ı ığOnlar da Nuh’u yalanlam lard ı şı(Tahrîm, 66/10). Nuh Peygamber baba efkatiyle o -şğluna “‘Yavrucu um, bizimle beraber sen de bin (gemiye), inkârc larla birlikte olma’ ğıdiye seslendi. O ul, ‘Ben, kendimi sudan koruyacak bir da a s naca m’ dedi. Nuh ğğı ı ğğ ıPeygamber ‘Bugün Allah’ n rahmet ettikleri hariç, Allah’ n azab ndan korunacak hiç ıııkimse yoktur’ dedi. Derken aralar na dalga giriverdi de o lu bo ulanlardan oldu.” ığğ(Hûd, 11/42-43)Nuh Peygamber, nihayetinde bir babayd , yüre i yan yordu. Rabbine, ‘Ne olursa ığıolsun, o benim evlad md ’ dedi. Özel bir af, bir ma ret olamaz m yd onun için?’ ıığ fiı ıYüce Allah ‘Ey Nuh! O asla senin ailenden de ildir’ diye buyurdu. Nuh’un o lu ğğbir peygamber çocu u olsa da özel bir muamele yap lamazd ona. Çünkü Nuh’un ğıı
173o lunun ameli güzel de ildi ğğ(Hûd, 11/45-46). Nuh’un o lu da di er geride kalanlarla ğğbirlikte bo ulup gitti ğ( uara, 26/120)Ş.Tufan günü sanki gök yar lm , toprak patlam t . Yerin her yerinden kaynak su-ı ışı ışlar f k rmaktayd ı ı ışı(Hûd, 11/40). Sular deltada metrelerce yükselmi , ba ta en gözde şştanr lar Ved olmak üzere, Nuh kavminin bütün putlar n , tap naklar n , tah l am-ı ıı ııı ııbarlar n , evlerini, meyhanelerini, inançs zlarla beraber yutmu tu.ı ıışBütün Dicle ve F rat deltalar sular alt ndayd , imdi. Her yeri moloz kaplam t . ıııışı ışSelin getirdi i mil tabakas , sanki Tufandan önce ya am larla Tufandan sonra ya a-ğışı şşyanlar n aras na kal n bir duvar örmü tü.ııışBütün bunlar olurken, Nuh’un Gemisi Tufan n sular n , köpük anaforlar yla çal-ıı ııkal yordu. Müminler geminin küçük pencerelerinden suyun, ma rur kentleri yutu-ığşunu, kibirli ve ac mas z hem ehrilerinin yok olu unu seyrediyorlard . Nihayet gemi ıışşıCudi’ye oturdu (Hûd, 11/44). Müminler bereketli topraklara salimen ayak bast lar. ıÇünkü onlar Nuh’a inand lar, Allah’a iman ettiler ı(Hûd, 11/48). Ya ötekiler?Nuh’a inanmayanlar, bo ulduktan sonra bazalt, kireç ta ve balç n alt nda, ğş ıı ı ğıinançs zl klar yla ve kibirleriyle kaybolup gittiler. Onlar k yamete dek, insanl a ı ıııığibret levhas olmaya devam edecekler. Dahas can yak c bir azap onlar bekliyor ııı ıı(Furkân, 25/37). Bize dü en, höyükleri açarak ya anm olaylar aktaran Kur’an k ssa-şşı şıılar ndan ibret al p, hay rla yâd etmek bu büyük peygamber’i.ıııO halde ‘Âlemlerin içinde selâm olsun Nuh’a!’(Saffât, 37/79).
174CAMİ VE MESCİTLERİMİZ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّٰ ِ وَا َ ْم ا ِ وَا َ مَ ا ّ ةَ وَا َ ا َ ٰ ةَ وَ ْ َ ْ ِ ّ َ اََّٰ َِْٰ ِْٰاِ ّ َ َ ْ ُ ُ َ َ ِ َ ٰ ِ َ ْ ا َ َ ِ ّٰا َّا ّ َ َ َ ٰ او۬ ئِ ان ـَ ُ ُ ا ِ َ ا ُ ْ َ ۪ َُْ ٰ َ َ ْٰٓٓ“Allah’ n mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz ııdosdo ru k lan, zekât veren ve Allah’tan ba kas ndan korkmayan kimseler ğıışıiman eder. te onlar n do ru yolu bulanlardan olmalar umulur.” (Tevbe, İşığı9/18)“Mescit” kelimesi “Allah’a secde edilen yer” anlam nda bir mekân ismidir. Nama-ız n ba ka rükünleri de olmas na ra men ibadet edilen yer, önemine binaen secdeye ışığizafe edilmi tir. Hz. Peygamber (s.a.s) secdeyi, kulun Allah’a en yak n an olarak şııvas and rm t r flııı ış(Nesâî, “Tatbik”, 78). çinde Allah’a ibadet edilen her yere mescit de-İnilmi tir.ş “Cami” terimi ba lang çta sadece Cuma namaz k l nan büyük mescitler için şıı ı ıkullan lm olan “el-mescidü’l-cami (cemaati toplayan mescit)” tamlamas ndan ı ışık salt larak al nm t r. Ancak halk aras nda mahallelerdeki küçük ibadet yerlerine ıııı ışımescit, daha büyük olanlar na ise cami denilmektedir.ı Allah’a inananlar , tevhid kubbesi alt nda ve Allah’ n birli i etraf nda toplayan ııığıcamilerimiz, ayn zamanda birlik ve beraberli imizin olu tu u, karde lik ruhunun ığş ğşolgunla t ilim ve irfan yuvalar d r. Dil, renk, rk ve kültür fark gözetilmeksizin ş ğı ıı ııımilyonlarca insan, her gün camilere girer ve omuz omuza saf tutarlar. Bu sebeple camilerimiz gururun ve kibirin olmad ulvi mekânlard r. Camilerimiz as rlard r sa-ı ı ğıııdece ibadet yerleri olmakla kalmam , e itim ve ö retimin yap ld , insanlara dinî ve ış ğğı ı ığahlaki konular n anlat ld ve alçak gönüllülü ün uyguland yerler hâline gelmi tir.ıı ı ığğı ı ğş Müslümanlar aras nda ve Türk- slam tarihinde önemli bir yeri bulunan ca-ıİmilerin in as asr- saadet döneminde ba lam t r. Allah Resûlü (s.a.s), Mekke’den şıışı ış* Hanif BURUN
175Medine’ye hicret ederken, daha Medine’ye varmadan Kuba mevkiinde hemen bir mescit yapt rm ; Medine’ye geldikten sonra da kendisi de bizzat kerpiç ta yarak, ıı şş ıMescid-i Nebevi’yi vücuda getirmi tir. Peygamberimizin in a etti i Mescid-i Nebevi, şşğdaha sonraki as rlarda yap lan tüm camilere örnek olmu tur. Tarihî seyir içerisinde ıışMüslümanlar yerle im yerlerine ilk i olarak hemen bir cami yapm lar ve camiler şşı şde onlar n Müslüman olduklar na delil ve i aret olmu tur.ıışş slam’ n ilk günlerinden itibaren Müslümanlar cami yap m na önem vermi -İıı ışler ve yapt klar hayr n ebedî olmas için yar m lard r. Cami yapmak, iman n ve ııııış ş ıııdindarl n göstergesidir. Camiler, Müslümanlar n Allah’a ibadet ettikleri yerlerdir. ı ığıYeryüzünün en ere i yerleri olan camilere “Allah’ n evi” denilmektedir. Camiye şflıibadet için giden mümin, Allah’ n ziyaretçisi ve misa ri durumundad r. Ev sahibi, ıfiıevine gelen misa rlerine ikramda bulundu u gibi camiye giden müminlere de yüce fiğAllah büyük mükâfatlar verecektir. Camileri ya atman n en iyi yolu, bu mübarek mekânlar cemaatsiz b rakmamak, şıııçevresini bir kültür merkezi hâline getirmektir. slam cemaati karde lik, e itlik, yar-İşşd mla ma ve kar l kl fedakârl k üzerine kurulmu tur. Aralar nda s n a ma, rk ve ışşı ı ıışıı ıflşıbölge ay r m yoktur. Aralar ndaki birlik ve beraberli in temel dayana ise Kur’an ı ı ıığğ ıve onu aç klayan sünnettir.ı Müslümanlar n en önemli günlerinden biri olan Cuma günlerinde camilerde ıhem ibadet yap lmakta, hem hutbeler verilmekte ve hem de anlat lan vaazlar ile in-ıısanlara gerek dinî ve gerekse toplumsal konularda bilgiler verilmektedir. Bu sebep-ledir ki camiler, e itimin ve ibadetin birle ti i ilk ve tek kutsal mekânlard r. Camiler, ğş ğıhayata geçirildi i ilk günden itibaren sadece namaz k lmak için kullan lmam t r. ğııı ışBazen bir okulu, bazen me veret yerini, bazen de açlar n doyuruldu u a evi olarak şığşgörev ifa etmi tir. Ayr ca camilerimizde günde be defa olmak üzere okunan ve ca-şışmilerin temsili olan ezanlar m z da, dinî ve milli bütünlü ümüzün ve ba ms zl -ı ığğ ıı ı ığm z n numunesi ve teminat d r.ı ıı ı Milli airimiz Mehmet Akif Ersoy ezanlar m z n önemi ile ilgili unlar söylüyor:Şı ı ışı “Bu ezanlar ki ehadetleri dinin temeli,ş Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli!” Kâbe’nin birer ubesi olarak nitelendirdi imiz camilerimize olan ilgimiz ve sev-şğgimiz, hiçbir zaman bitmemeli, bütün bir ömür boyu devam etmeli, camilerimiz birlik ve beraberli imizin peki ti i yerler hâline gelmelidir.ğş ğ
176CEHENNEM AZABINDAN SAKINALIM*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَا ۪ َ َ ُ نرَ ّ َ ا ْ ف ْ َ ّ َ اب َ َ َ ّ َۗ اِن َ ا َ َ َ ن َ َا ً ََََََُِّۗ َ ََّ اِ ّ َ َ ءَت ْ ُ ْ َ َ ًا وَ ُ َ ًَّٓ“Onlar, öyle diyenlerdir: Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azab n şı ıuzakla t r, gerçekten onun azab sürekli bir helaktir! üphesiz, ne kötü bir ş ııŞdurak ve ne kötü bir konakt r oras .” (Furkan, 25/65-66)ııCennet, iman edip salih amel i leyenlere vaat edilen sonsuz nimet, mükâfat ve şebedî mutluluk; Cehennem de dünya hayat nda iman etmeyenlerin sürekli olarak, ıiman etti i halde sâlih amel i lemeyen kimselerin de günahlar ölçüsünde cezalan-ğşıd r lmak üzere kalacaklar pi manl k, ceza ve azap yurdudur.ı ıışıMüslümanlar olarak bizlerin Rabbimizin rahmet ve merhametinden ümitvar ol-mam z gerekti i gibi O’nun azab ndan da korkmam z, ürpermemiz ve hayat m z bu ığııı ı ıümit ile korku aras nda sürdürmemiz gerekir.ıÜmitvar olabilmemiz için kendimize dü en bütün görevleri yapmam z yani, şıiman edip sâlih ameller i lememiz, haramlardan, kötü olan söz, il ve davran -şfiı şlardan uzak durmam z, günahlar m z için de pi manl kla tövbe edip hâlimizi slah ıı ışııetmemiz ve Allah’a yönelmemiz gerekir.İnsan n yarat l nda ümitsizli e dü me duygusu vard r. Kur’an’da “yeis yani ıı ı ışğşıAllah’ n rahmet ve ma retinden ümit kesilmemesi” istenmi tir ıfiğ ş(Yûsuf, 12/87; Zümer, 39/53).Allah, hiç kimseye suçu olmadan azap etmez. Fakat Allah’ n azab ndan korkma-ıım z da gereklidir. Çünkü Allah’ n azab ; büyük, alçalt c , iddetli, korkunç, sert ve ıııı ışçök kötü bir azapt r. Cehennem azab , inkârc lara ve Allah’a kullu un gereklerini ııığyapmayan günahkârlara verilen bir ceza ve ilâhi adaletin de gere idir. te biz, inkâr, ğİşisyan ve zulüm sebebiyle Allah’ n cezaland rmas ndan korkar z.ıııı* Mustafa GÜNEY
177Fakat bizi ümitsizli e dü üren korku gibi söz, il ve davran lar m z üzerinde ğşfiı şı ıetkisi bulunmayan korku da makbul de ildir. Makbul olan korku, sahibini Allah’ n ğırahmet, ma ret ve nimetlerinden ümitsizli e dü ürmedi i gibi günah ve kötülük-ğ fiğşğlere dalmas na da engel olan korkudur.ıCehennem ve azab Kur’an’da ve Peygamberimiz (s.a.s)’in hadislerinde ayr nt la-ıı ır yla aç klanm ve biz müminlerin cehennemi ve azab n hak edecek davran lardan ııı şı ıı şkaç nmam z için azami çabay göstermemiz ö ütlenmi tir.ııığşKur’an’da bedeni etkileyen yak c ate ler, dondurucu ya da kaynar sular, demir ı ıştopuzlar, ate yalaklar, örtüler, zakkum, dikenli a açlar, katranlar, kelepçeler vb. şğcehennem azab n n pek çok çe idi olarak haber verilmi tir. Cehennem azab n n ve ı ışşı ıözellikle ate inin; büyük, alçalt c , ac kl , iddetli, sürekli ve kötü bir azap oldu u şı ıı ışğbildirilmi tir. Ruhlara iddetli st rap ve tasa kayna olan bir ba ka azap ise; suçlu-şşı ığ ışlar n Allah’ görememeleri, Allah’ n onlar azarlamas , onlarla konu mamas ve yüz-ııııışılerine bakmamas d r.ı ıCehennem hayat yla alakal olarak geçen ac , st rap, azap, ate vb. eyler bu ııı ı ışşdünyadakilere benzemez. Bunlar n içyüzünü bilmemiz de mümkün de ildir. Bizim ığiçin cennet garanti, cehennemden kurtulu umuz kesin olmad na, bunlar inanç şı ığve ya ay m za ba l oldu una ve ölüm de her an gelebilece ine göre; her an m z şı ı ışğ ığğı ı ımüslümanca geçirmeli, az sonra ölecekmi iz gibi ahirete haz r olmal y z.şıı ı Hadislerde bizi cehennem azab ndan uzakla t raca bildirilen abdest, namaz, ış ığ ıoruç, sadaka, tövbe, isti far ve çokça dua ile cehennem azab ndan ve özellikle ce-ğıhennem ate inden sak nma yollar n aramal y z.şıı ıı ıBu ayette de Rabbimiz üzerimize dü en farz ve na le görevleri yap p, gücümüz şfiıyetti ince haramlardan kaç nmakla birlikte en çok yapaca m z duan n “Ey Rabbi-ğığı ıımiz! Bizden cehennem azab n uzakla t r” eklinde olmas gerekti ini bize ö ret-ı ış ışığğmektedir.Çe itli ayet ve hadislerde her türlü zarar, bela, afet, musibet ile eytan n ve kötü şşıinsanlar n errinden Allah’a s n lmas emredilmi tir.ışı ı ığışÖyleyse ibadet ve gayretlerimize devam etmekle birlikte daima “cehennem aza-b n bizden uzakla t rmas için” merhameti sonsuz olan Rabbimize dua edelim. ı ış ııÇünkü cehennem çok kötü bir durak ve konak, azab da sürekli bir helaktir!ıYegâne s na m z ve kendisine s nanlar koruyabilecek olan sadece Allah’t r. ı ı ğğı ıı ı ğııPeygamberimiz (s.a.s) pek çok eyin yan nda cehennem azab ndan şıı(Müslim, “Mesâcid”, 128) Allah’a s nm t r.ı ı ğı ışPeygamberimiz (s.a.s)’in en çok etti i duay biz de çokça edelim: ğı“Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ate azab ndan şıkoru.” (Bakara, 2/201)
178CEHENNEM İNSANLAR VE CİNLERLE DOLDURULACAKTIR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ َِّ ٰ ِ ِ َو ۜ ّ َر َ ِ َر ْ َ ِا َ ۪ ِ َ ْ ُ ن اَ َ َو ًةَ ِ اَو ً ّ ا َ س ّ ا َ َ ّ َر َء َ ْ َوَ ََُّۙ ََُ َُ ََ َ ََُٓ ۪ َ ْ ا س ّ اَو ِ ّ ِ ا َ ِ َ ّ َ َ ّ َـٔ ْ ِّ َر ُ َ ِ َ ْ ّ َ َو ْ ُ َ َ َََِ ََْ َ َ َ َََۜ“Rabbin dileseydi, insanlar (ayn inanca ba l ) tek bir ümmet yapard . Fakat ıığ ııRabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onlar bunun için yaratt . Rabbinin, ‘Andolsun ki cehennemi hem ııcinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduraca m’ sözü kesinle ti.” ğ ış(Hûd, 11/118-119)Yüce Rabbimiz, insanlar en güzel ekilde yaratm , ak l ve irade gibi üstün özel-ışı şıliklerle de donatm t r. Bu ak l ve irade sayesinde bizler hak ile bat l , do ru ile yan-ı ışıı ığl ay rt ederiz ve ona göre hayat m za yön veririz. Bunun sonucu olarak bizler ya ı ı şıı ıRabbimizin r zas n elde ederiz ya da cezaya çarpt r l r z. Yüce Rabbimiz; ıı ıı ı ı ı“Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaç k yolu (hay r ve er yollar n ) göstermedik mi?”ıışı ı(Beled, 90/8-10; bk. nsan, 76/3)İ buyurarak bizlere iki yol gösterdi ini beyan etmektedir. ğBu yollar hay r ve er yollar d r. Biz de bu iki yoldan birini kendi ak l ve irademizle ışı ııseçer ve ona göre bir hayat tarz olu tururuz. Ba lang çta insanlar, tevhit inanc na ışşııba l tek bir ümmet idi ğ ı(Yunus, 10/19). Ancak insanlar zamanla de i ik sebeplere ba -ğ şğl olarak çe itli millet ve gruplara ayr lm lard r. E er yüce Allah dileseydi hepsini ışı ışığİslam üzerinde birlik ve beraberlik hâlinde tutard , ihtilafa, anla mazl a, bölünüp ışığparçalanmaya izin vermezdi. Ak l ve iradenin gere i olarak, kimin nas l hareket ığıedece ini s namak için hepsine tevhid inanc n ve do rulu u emretmekle beraber, ğıı ığğkendi tercihlerine dolay s yla da ihtila ara imkân b rakm t r.ı ıflıı ış* Medet CO KUN Ş
179Yüce Rabbimiz, cinlerin yarat l gayelerinin de insanlar gibi: “Allah’a kulluk” ve ı ış“ibadet” oldu unu haber vermektedir ğ(Zâriyât, 51/56). Dolay s yla yüce Allah’ n teklif-ı ıılerine cinler de insanlar gibi muhatapt r.ıŞüphesiz yarat l gayesine uygun davranan mümin cinler oldu u gibi, Allah’ ı ışğıinkâr eden, Peygamberlere tabi olmayan inkârc cinler de vard r. lahi tekli er kar-ııİflşı ıs nda Allahu Teâlâ’ya ilk isyan eden blis’in de cinlerden oldu u bildirilmektedir.İğBu ve benzeri ayetlerden cinlerin de insanlar gibi hiçbir zaman “kitaps z” ve ı“peygambersiz” b rak lmad klar n , Hz. Âdem (a.s)’den beri gönderilen bütün pey-ıııı ıgamberlerin, ayn zamanda cinlerin de peygamberi olduklar n , dinlerinin ise pey-ıı ıgamberlerin tebli ettikleri tevhid dini olan “ slam” oldu unu anl yoruz. Zaten yüce ğİğıAllah, peygamber ve kitap göndermeden hiç kimseyi sorumlu tutmayaca n , azap ğı ıetmeyece ini aç kça ifade etmektedir ğı( srâ, 17/5)İ.Cennet ve cehennem var oldu una göre bu ikisi, ayet-i kerimede de belirtildi i ğğgibi insanlar ve cinlerin günahkârlar yla doldurulacakt r. Bu sebepledir ki kimi in-ıısanlar ve cinler hakka yönelecek ve bunun kar l n alacak, kimileri de heva ve ş ğı ı ı ıhevesine uymak suretiyle bunun kar l n görecektir. te ayette bu gerçek vurgu-ş ğı ı ı ıİşlanm t r.ı ışAllah’ n emirlerine sadece biz insanlar de il, bizim gibi cinler de muhatapt r. ığıOnlardan Müslüman ve salih olanlar oldu u gibi hak yoldan sapanlar, salih olma-ğyanlar ve ayr ayr yollar tutanlar da vard r ııı(Cin, 72/11). Nas l ki biz insanlardan ıhaktan sapanlar n varaca yer cehennem ise, cinlerden de inanmayanlar n, haktan ığ ıısapanlar n varaca yer aç klamaya çal t m z ayette de belirtildi i gibi cehennem ığ ııı ı ı ış ğğolacakt r. Nitekim ba ka bir ayette de; ış“Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmu lard r.”şı(Cin, 72/15) buyurulmaktad r.ı“Ben cinleri ve insanlar , ancak bana kulluk etsinler diye yaratt m.”ıı(Zâriyât, 51/56)buyuran yüce Rabbimiz, insanlar ve cinleri kendisine kulluk konusunda imtihana ıtabi tutmak için ölümü ve hayat yaratm t r. ıı ış“O, hanginizin daha güzel amel yapaca-ğı ı ın s namak için ölümü ve hayat yaratand r...”ıı(Mülk, 67/2) buyurularak imtihana tabi tutulaca m z gerçe i vurgulanmaktad r. te bu imtihan neticesinde Rabbimizin ğı ığıİşemirlerini yerine getirmeyerek ba ar s z duruma dü enler sonuç itibariyle cezaya şı ışçarpt r lacaklard r. Bunlar ister insanlardan olsun ister cinlerden olsun fark etmez. ı ııAç klamaya çal t m z ayetin devam nda buna i aretle; “Andolsun ki cehennemi ıı ı ı ış ğışhem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduraca m” sözü kesinle ti.” buyu-ğ ışrularak cehennemin insanlardan ve cinlerden doldurulaca belirtilmektedir.ğ ıŞu halde bizler kendi hür irademizle do ruyu ve hayr seçmeli ve sonuç olarak ğıda cehenneme girmekten kurtulmaya çal mal y z.ı şı ı
180CENNET EHLİ VE ORADA SUNULAN NİMETLER*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِِّ اِن ا ُ ّ ۪ َ ۪ َ ّ ت ٍ وَ َ ۪ َ ِ َ ِ َ ا ٰ ُ ْ رَ ّ ُ ْ وَوَ ٰ ُ ْ رَ ّ ُ ْ َ اب َ ا َ َُُْ۪ۚٓ ٍَّٰ۪ۙ ْ ََ“ üphesiz Allah’a kar gelmekten sak nanlar Rablerinin, kendilerine verdi i Şş ıığşeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onlar cehennem azab ndan korumu tur.” (Tur, 52/17-18)ıışCennet, bilgimizin ötesinde, hayal dahi edilemeyecek çok çe itli özellik ve güzel-şliklere sahip bulunan ebedî kal nacak bir yerdir. Cennette, daha önce hiçbir gözün ıgörmedi i, hiçbir kula n i itmedi i ve hiçbir kimsenin hat r na getirmedi i say s z ğğ ışğı ığı ıve sonsuz nimetler Allah taraf ndan müminlere verilecektir.ıCennet ortam nda sunulacak nimetler, dünya artlar n n aksine, insanlar n gö-ışı ıınüllerince ya ayacaklar , hiçbir zaman bitme, tükenme endi esi duymayacaklar şışıebedî nimetlerdir. Cennetteki paha biçilemez güzelli e sahip olan bu nimet ve zen-ğginlik, Allah’ n sonsuz güzellikteki sanat n n tecellisidir. Tüm bu güzellikler mümin-ıı ılerin istek ve arzular na en çok hitap eden ekliyle inançl gönüllere sunulacakt r. ışııYüce Allah, seçti i peygamberleri ve gönderdi i kitaplarla müminleri cennetteki ğğsonsuz nimetlerle müjdelemi tir. Bu müjde, cenneti iddetle arzulayan bir mümin şşiçin tarifsiz bir sevinçtir.Cennetteki bu nimetler, Allah’a, peygamberlere, meleklere, Ahiret gününe ve öldükten sonra tekrar dirilmeye inanan; imanl , salih amel ve güzel ahlaka sahip ıolan müminler içindir. Bunlar, ibadetlerini yerine getiren, sözünde do ru olan, g y-ğıbet, iftira, hile, aldatma yapmayan, yalan söylemeyen, yalan ahitlik etmeyen, a-şşhitli i dosdo ru yap p gizlemeyen, tart da ve ölçüde hile yapmayan, zina etmeyen, ğğııyetim mal yemeyen ve cana k ymayan, kibirlenmeyen, zandan sak nan, insanla-ııır n kusurlar n ara t rmayan, anne-babas na kötü davranmayan, israf ve cimrilik ıı ış ıı* Ömer ÖNEN
181etmeyen, kom usuna eziyet etmeyen, haset etmeyen, Kur’an ahlak na sahip olan şıkimseler içindir.Yine bunlar, Allah’a güvenen, büyük günahlardan ve çirkin i lerden kaç nan, şıöfkelerine hâkim olan, kusur i leyenleri ba layan, Allah’ n davetine icabet eden, şğ ş ııi leri isti are ile yapan, mallar ndan Allah yolunda infak eden, gecelerini ibadetle ge-şşıçiren, her an günahlar n n aff için dua eden, harcad klar zaman ne israf eden ne de ı ııııcimrilikte bulunan, kendilerine cahilce sata ld zaman vakar ve ho görü ile selam şı ı ığşdeyip geçip giden, kendilerine Rab’lerinin âyetleri hat rlat ld zaman duymam ve ıı ı ığı şgörmemi gibi hareket etmeyen, e ve çocuklar için hay r dua edenler içindir.şşııMümin, dünya hayat nda iken, en çok arzu etti i ve pe inden ko tu u halde tam ığşş ğolarak elde edemedi i ve onlar n daha da ötesinde olan nimetlerin tamam n n cen-ğıı ınette haz r oldu unu bilir ve buna eri mek için hayat sürmeye çal r. man edenler ığşı ış İdünya hayat ndan ahiret hayat na geçtiklerinde, herhangi bir a rma, yad rgama, ıış şııuyum zorlu u ile kar la mayacaklard r. Bu sonsuz hayat içinde yiyecekler, içecek-ğş şııler, giyecekler, en mükemmel kö klerde kalacak ve sevdikleri e leri olacakt r. Onlar, şşıdünyada sabretmelerine kar l k olarak ipekten elbiseler içinde, yumu ak koltuklar şı ışüzerinde kurularak alabildi ine ve sonsuza kadar huzurlu bir hayat süreceklerdir. ğOnlar, “Özenle i lenmi mücevher tahtlar üzerindedirler”şş(Vak a, 56/32)ı, “Kesilip-eksil-meyen ve yasaklanmayan (meyveler vard r)ı(Vak a, 56/33)ı. Cennet a açlar n n gölge-ğı ısi üzerlerine dü mü , meyveleri ise her daim taptaze olmak üzere cennet ehlinin şşemirlerine sunulmaktad r. Etra ar nda her an isteklerine amade huri ve g lmanlar, ıfl ııgümü kadehler ve billûr sürahilerle dola rlar. Cennettekilerin e leri, bak lar n şş ışı şı ıyaln zca e lerine çevirmi lerdir. Bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin ışşdokunmu tur ş(Rahman, 55/56).Cennette nereye baksan bir nimet ve büyük bir mülk görürsün. Onlara öyle de-şnecektir. Bu sizin için makbul görülmü bir mükâfatt r ve gayretiniz bo a gitmemi -şışştir. Burada ebedî kalacaks n z. Geni li i göklerle yer aras kadar olan Allah’a kar ı ış ğış ıgelmekten sak nanlar için haz rlanm cennete ko un. Mümin, dünyada kuvvetli bir ııı şşiman, salih bir amel, güzel bir sab r ve iyi bir tevekkül gösterdi i takdirde cennette ığvaat olunan tüm nimetlere kavu acakt r.şı
182CENNETİN BİR BEDELİ VARDIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٓ امْ َ ْ ُ ْ ان َ ْ ُ ا ا َ ّ َ وَ ّ َ ْ ِ ُ ْ َ َ ا ۪ َ َ ْا ِ ْ َ ْ ِ ُ ْ َ ّ ْ ُ ُ ا َ ْ َ ءَََُُْۜ ُّ ْ َ َ ََ َِْٰ ِ َ ٌٰ۪ ِۜ ا اِن َ ْ َ ا َّ َ ٓ َّوَا ّ َاءُ وَزُ ا َ ّ َ ُ ل ا َ ُ ل وَا ۪ َ ا َ ُ ا َ َ ُ َ ٰ َ ْ ُ ا َُّٰ َّّْٰ َُِ ّٓ“Yoksa siz, sizden öncekilerin ba na gelenler, sizin de ba n za gelmeden ş ışı ıcennete girece inizi mi sand n z? Peygamber ve onunla beraber müminler, ğı ı‘Allah’ n yard m ne zaman?’ diyecek kadar darl a ve zorlu a u ram lar ve ıı ıığğğı şsars lm lard . yi bilin ki, Allah’ n yard m pek yak nd r.” (Bakara, 2/214)ıı şıİıı ıııİnsanl k tarihine bakt m z zaman en büyük s k nt lar , ba ta peygamberler ol-ıı ı ığı ı ı ışmak üzere inananlar n çektiklerini görürüz.ıİman, en büyük nimettir. Bu nedenle bu konudaki imtihan da çetin olmaktad r. ıHayat imtihan inananlar için her zaman zor olmu tur. Birtak m Müslümanlar s rf ışıı“Rabbimiz Allah” dedikleri için zulümlere maruz kalm lar, yurtlar ndan ç kar lm -ı şııı ışlar (Hac, 22/40). Peygamberler ve onlara inananlar “Allah’ n yard m ne zaman?” di-ıı ıyecek kadar darl a ve zorlu a u ram lar ve sars lm lard r. Önceki peygamberler ığğğı şı ışıve onlar n ümmetleri gibi Hz. Muhammed ve onun ashab da imanlar n ve kutsal ııı ıde erlerini menfaat ve rahatlar n n üstünde görmü ler; kutsal de erler u runa dün-ğı ışğğyal k ç karlar n feda etmeyi göze alm lar; büyük ac ve s k nt lara katlanm lard r. ııı ıı şıı ı ıı şıAllah’ n yard m ne zaman gelecek derken de, asla çaresizlik, imanda tereddüt ve ıı ıacizlik içerisine dü memi ler, ellerinden geleni yapt ktan sonra şşı“ üphesiz ki Allah Şkendi dinine yard m edene mutlaka yard m eder”ıı(Hac, 22/40) ilahi ferman ndan hare-ıketle, o yard m bekleyerek, mücadelelerini sürdürmü lerdir. Nitekim yüce Allah’ n ı ışıbu hususta sözü vard r ve öyle buyurur: ış“Ey iman edenler! E er siz Allah’a yard m ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsa-ğın z), O da size yard m eder ve ayaklar n z sa lam bast r r.”ııı ı ığı ı(Muhammed, 47/7)Şüphesiz cennetin bir bedeli vard r. Bir nimet ne kadar de erliyse k ymeti de ona ığı* Mehmet KAPUKAYA
183göre takdir olunur. Ya nimetlerin en güzeli olan Cennet nimeti! Paha biçilemeyecek kadar de erli olan bu nimeti kazanmak elbette o derecede zahmetli olacakt r. Geç-ğımi kavimlerin bu konuda ya am oldu u sahneleri anlatan u ayetlere bir kulak şşı şğşverelim:“ âhitlik edene ve ahitlik edilene andolsun ki, (müminleri yakmak için) hendek kaz p Şşı(içinde) alevli ate yakanlar lanetlenmi tir. (Rivayete göre slam öncesinde Necran halk şşİıH ristiyanl kabul edince Himyer Kral Yahudi Zi Nuvas, onlara sava açm , dinlerin-ıı ı ğışı şden dönmeyenleri açt hendeklerde ate lere atm t .) O vakit, ate in etraf nda oturmu , ı ığşı ışşışmüminlere yapt klar n seyrediyorlard . Onlar müminlere ancak; göklerin ve yerin hü-ıı ııkümranl kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lay k Allah’a iman ettikleri ı ı ğıiçin k z yorlard . Allah her eye ahittir.”ı ıışş(Bürûc, 85/3-9)İlk Müslümanlar da ayn ekilde iddetli imtihana maruz kalm lard r. Habbab b. ışşı şıEret (r.a) anlat yor: “Resûlullah (s.a.s), Kâbe’nin gölgesinde otururken, gelip (mü -ışriklerin yapt klar ndan) ikâyette bulunduk: ‘Bize yard m etmiyor musun, bize dua ıışıetmiyor musun?’ dedik. Yüzü k pk rm z kesilmi bir vaziyette oturdu ve u cevab ı ıı ışşıverdi: ‘Sizden önce öyleleri vard ki, ki i yakalan yor, onun için haz rlanan çukura ışııkonuyor, sonra getirilen bir testere ile ba n n ortas ndan ikiye bölünüyordu. Baz s şı ııı ıvard , demir taraklarla taran yor, vücudunda sadece et ve kemik kal yordu. Bu yap -ıııılanlar onlar dininden çeviremiyordu. Allah’a yemin olsun ki Allah bu dini tamam-ılayacakt r. Öyle ki, bir yolcu devesine bindi mi San’a’dan kalk p Hadramevt’e kadar ııgidecek, Allah’tan ba ka hiçbir eyden korkmayacak, sadece koyunu için kurttan şşkorkacak. Ancak siz acele ediyorsunuz.’” (Buharî, “Menâk bu’l-Ensâr” 29; Ebu Dâvud, ı“Cihâd”, 107)Unutmayal m ki, büyük hede ere büyük mücadelelerle, sab r ve sebatla ula -ıflış ılabilir.
184CİMRİLİK EDİP VERMEDİĞİMİZ ŞEYLER KIYAMET GÜNÜNDE BOYNUMUZA DOLANACAKTIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ َ َوَ َ ْ َ َ ّ ا ۪ َ َ ْ َ ن ِ َ ا ٰ ُ ُ ا ّ ُ ِ ْ َ ْ ِ ۪ ُ َ َ ْ ًا ُ ْ َ ُ َ َ ٌ ُ ْ َ ُ ّ ُ نََّْٰۜۜٓ ُٰ َََ ََّ َ ِ ا ِ ۪ َ ْمَ ا ِ ٰ َ ِ وَ ِ ٰ ِ ۪ َاث ُ ا ّ ٰ َات ِ وَا رْض وَا ّ ُ ِ َ َ ْ َ ن َ ۪ ٌ۟ ُ َِْٰۜ ََُّْۜ“Allah’ n kendilerine lütfundan verdi i nimetlerde cimrilik edenler, bunun, ığkendileri için hay rl oldu unu sanmas nlar. Hay r! O kendileri için bir ı ığıışerdir. Cimrilik ettikleri ey k yamet gününde boyunlar na dolanacakt r. şıııGöklerin ve yerin miras Allah’ nd r. Allah, yapt klar n zdan hakk yla ııııı ııhaberdard r.” (Âl-i mrân, 3/180)ıİYüce dinimiz slam, ba ta zekât olmak üzere baz malî harcamalarda bulunma-İşım z emretmi , çevremizdeki insanlara kar görev ve sorumluluklar m z oldu unu ı ışş ıı ığbizlere hat rlatm t r. Aile bireylerinin bak m , akrabalar n, fakir ve yetimlerin görü-ıı ışı ıılüp gözetilmesi, çevremizdeki muhtaç insanlara imkânlar ölçüsünde malî yard m-ılarda bulunulmas da bu görev ve sorumluluklar m z aras ndad r.ıı ıııBu bak mdan slam’da israf ve gösteri tüketimi yasak oldu u gibi, cimrilik de ıİşğyasaklanm t r. Cimrilik, imkân oldu u halde mal ve serveti dinî ve hukuki bak m-ı ışğıdan gerekli olan yerlere harcamamak veya hay r yolunda harcama yapmay sevme-ıımektir. Di er ifadeyle, “Mal ve serveti yarat l gayesinin d nda harcamak israf; ğı ışı ı şyarat l gayesi istikametinde harcamay p elde tutmak cimrilik; yarat l gayesine ı ışıı ışuygun bir ekilde harcamak ise cömertliktir.” ş(Bk. D. .A. Cimrilik Mad. VIII/4)İ Cimri ise, kendisine verilen onca mal ve mülkün gerçek sahibinin Allah oldu unu unu-ğtarak muhtaç kimselere vermekten kaç nan insand r. mkânlar oldu u halde, yüce ııİığ* Dr. Muhlis AKAR
185Allah’ n verdi i mal ve serveti harcanmas gereken yerlere cimrilik ederek harcama-ığıyan cimriler, sadece kendilerine de il, ba ta e ve çocuklar olmak üzere çevrelerin-ğşşıdeki di er insanlara da kötülük etmi olurlar. Çünkü Allah’ n kendilerine verdi i bu ğşığnimetlerde di er insanlar n da hakk vard r ğııı(Meâric, 24-25). Bu hakk n hak sahiplerine ıödenmesi gerekir. te yukar da meâlini verdi imiz âyet-i kerimede bu duruma i aret ediliyor ve İşığşinsan n cimrilik edip ba kalar yla payla mayarak biriktirdi i mal n n ona hay r ge-ışışğı ııtirmeyece i, bunun kendisi için hem dünyada hem de âhirette ac sonuçlar n n ola-ğıı ıca haber veriliyor.ğ ıHz. Peygamber de “ ki haslet vard r ki bir müminde asla beraber olmaz: Cimrilik İıve kötü ahlak”(Tirmizî, “Birr”, 41) buyurarak cimrili in ve kötü ahlak n Müslüman’da ğıbulunmamas gerekti ini ifade etmi lerdir. Bir di er hadislerinde ise; ığşğ“Her sabah gök-ten iki melek iner. Birisi: Allah’ m! nfak edene kar l n ver; diye dua eder. Di eri de: ıİş ğı ı ı ığAllah’ m! Cimrilik edene telef ver (mal n yok et), diye beddua eder.”ıı ı(Buhârî, “Zekât”, 27; Müslim, “Zekât”, 57) buyurmu lard r. şıYine sevgili Peygamberimiz, cimri ki ilerin, Allah’a uzak, cennet’e uzak, insanlara şuzak ve cehennem ate ine yak n olduklar n bildirmi ler şıı ış(Tirmizî, “Birr”, 40); “Cimrilik etmekten sak n n. Çünkü cimrilik sizden önce ya ayan insanlar , birbirini bo azlamaya ı ışığve dokunulmaz haklar n çi nemeye götürmek sure tiyle helak etmi tir.”ı ığş(Müslim, “Birr”, 56)hadisleriyle de cimrilik yüzünden ileride ç kabilecek muhtemel sosyal bunal mla-ııra dikkat çekmi lerdir. Kendileri de cimrilikten ve dolay s yla cimrili in getirece i şı ığğdünyevi ve uhrevi felaketlerden Allah’a s nm lard r ı ığı şı(Buhârî, “Cihad”, 74). Çünkü toplumda varl kl insanlar servetlerini infak etmez, muhtaçlar görüp gözetmezlerse, ı ııfakirlerin öfke ve hasetlerine sebep olurlar. Böylece toplum düzeni bozulur. Hâlbuki nefsinin cimrili inden kendilerini koruyarak, üzerine dü en görev ve sorumluluk-ğşlar n yerine getirenler için sonuç böyle olmaz. Onlar kurtulu a ererler ı ış(Ha r, 59/9; şTe abûn, 64/16)ğ. Servetlerindeki hakk , hak sahiplerine verdikleri için Allah’ n r zas -ıııın n yan s ra, fakir ve yoksullar n da sevgi ve sempatilerini kazan rlar.ıı ııı
186CUMA: HAFTALIK İBADETİMİZ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٰ ِ وَذَرُوا ا َ ْ َ ذٰ ِ ُ َْْۜ ا ّ َ ا ۪ َ ا َ ُ ا اِذَا ُ دِي َ ِ ّ ةِ ِ ْ َ ْم ا ُ ُ َ ِ َ ْ َ ْا اِ ذِ ْ ا ّ َِِْٰ ٰٰ َّٓٓ َ ُٰ َِ ْ ٌ ُ ْ اِن ُ ْ ُ ْ َ ْ ُ ن َ ِذَا ُ َ ِ ا ّ ةُ َ ْ َ ُوا ِ ا رْض وَا ْ َ ُ ا ِ ْ َ ْ ا ّ ِِْ ََِ َََِْْٰ وَاذْ ُ ُوا ا ّ َ َ ۪ ًا َ ُ ْ ُ ْ ِ ُ ن وَاِذَا رَاوْا ِ َ رَةً اوْ ْ ًاۨ ا ْ َ ّ ا اِ ْ َ وَ َ َ ُ ك َ ئِ ً َُۜ ُٓ ٓ ََ َََََ َّٰ ِ ْ َ ٰ ِ َ ْ ٌ ِ َ ا ْ وَ ِ َ ا ِّ َ رَةِ وَا ّ ُ َ ْ ُ ا َازِ ۪ َ َِّّٰۜا ّ“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ça r yap ldğ ıı ı ığ zaman, hemen Allah’ n zikrine ko un ve al veri i b rak n. E er bilirseniz bu, sizin için ışı şşıığdaha hay rl d r. Namaz k l n nca art k yeryüzüne da l n ve Allah’ n ı ı ıı ı ıığı ıılütfundan nasibinizi aray n. Allah’ çok zikredin ki kurtulu a eresiniz. ıış(Durum böyle iken) onlar bir ticaret veya bir oyun e lence gördükleri ğzaman hemen da l p ona ko tular ve seni ayakta b rakt lar. De ki: Allah’ n ğı ışıııyan nda bulunan, e lence ve ticaretten daha hay rl d r. Allah, r z k ığı ı ıı ıverenlerin en hay rl s d r.” (Cuma, 62/9-11)ı ı ı ıYüce Allah, Cebrail (a.s) ile Peygamberimiz (s.a.s)’e gönderdi i kitab m z ğı ıKur’an’dan okudu umuz ayetlerde ve meallerinde Cuma günü ve Cuma namaz na ğıdikkatimizi çekmektedir.Dinimize göre, artlar n ta d m z zaman, Cuma namaz n topluca k lmam z şı ış ğı ı ı ıı ıııAllah’ n bir emridir. Hepimiz bu emre gereken hassasiyeti göstermeliyiz. Üzerine ıgüne do an günlerin en hay rl s ve içerisinde dualar n geri çevrilmeyece i icabet şğı ı ıığsaati bulunan zaman dilimlerinden biri de Cuma günüdür. Dinimiz aç s ndan bü-ı ıyük önem ta yan bugün, haftal k bayram m z oldu u için camiye gelirken beden ve ş ııı ığelbise temizli ine dikkat edip her türlü kötü kokulardan ar nmal y z.ğıı ı* Dr. Hamdi TEKEL İ
187Be vakit namaz m z ferdi k lmam z mümkün olmakla birlikte cemaatle k l-şı ı ıııımam z daha faziletli say l rken Cuma namazlar m z cemaat ile k lmam z ve hatip ıı ıı ı ıııtaraf ndan okunan hutbeyi dinlememiz gerekir. Bu aç dan dü ündü ümüz zaman ıışğCuma namazlar ndaki hutbelerimiz âdeta haftal k bir kongre mahiyetindedir. Hut-ııbeyi dinledikten sonra k ld m z Cuma namazlar nda ibadet için bir araya gelmi ı ı ı ığışiken ayn zamanda tan ma ve kayna mam z da gerekir. Çünkü Cuma namaz , da-ıı şşııyan ma ruhuyla yard mla mam z, birlik ve beraberlik uurumuzu kuvvetlendire-ı şışışrek Allah’a birlikte ula mam z için önemli bir vesiledir. Cuma günü yapaca m z şığı ıhay r dualar m zda sadece kendi nefsimizi de il tüm Müslümanlar dü ünmeliyiz. ıı ığışCamilerimizdeki vaaz ve hutbelerimizi iyi anlay p hayat m za yans tmaya çal mal -ıı ııı şıy z. Bunu ba ard m z oranda iyiliklerin yayg nla mas ve kötülüklerin önlenmesi ışı ı ığışımümkün olur.Mazeretsiz olarak Cuma namaz n terk etmenin günah oldu unu unutmama-ı ığl , konuya gereken hassasiyeti göstermeliyiz. Peygamberimizin sa l ndaki uygu-ığ ğı ılamay örnek alarak imkânlar elverdi i oranda han mlar m z n ve çocuklar m z n ığıı ı ıı ı ıda cuma ve cemaate kat lmalar n te vik etmeliyiz. Gelece imizin teminat ve göz ıı ışğıbebe imiz olan yavrular m z Cuma namazlar na al t rarak dinî, milli ve ahlakî de-ğı ı ııı ışğerlerle yeti tirmeliyiz. Haftal k ibadetimiz olan Cuma namaz ile yavrular m z n şııı ı ıibadet uurlar n geli tirmeliyiz.şı ışMazeretlerimiz sebebiyle Cuma namaz na kat lamad m z zaman da Cuma na-ııı ı ığmaz yerine o günün ö le namaz n k lmakla sorumlu oldu umuzu unutmamal y z.ığı ı ığı ıYüce dinimiz slam, dünya ve ahiret dengesini korumak için Cuma vaktinde na-İmaz emretti i gibi namazdan sonra da çal mam z emreder. Bunun için çal man n ığı şı ıı şıda bir ibadet oldu u bilinciyle hemen i lerimizin ba na dönmeli, samimi ve dürüst ğşş ıolarak çok çal mal , üretmeli, ülkemizi ve milletimizi kalk nd rmak için elimizden ı şıı ıgelen bütün gayreti göstermeliyiz.
188ÇOCUKLARIMIZLA İMTİHAN EDİLİYORUZ*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ٌِّ۟ ۪ َ ٌ ْ ا ُهَ ْ ِ َ ّ ا ناَوٌۙ َ ْ ِ ْ ُ ُد ْواَو ْ ُ اَ ْ ا َ ّ ا ا ُ ْ اَوَ ٰٓ ّ َََ ََُ ٓ َ َ ٓ َ“Bilin ki mallar n z ve çoluk çocu unuz birer deneme arac d r. Allah ı ığı ıkat nda ise büyük bir mükâfat vard r.” (Enfâl, 8/28)ııDinimiz slam u be de erin korunmas na büyük önem vermi , bu maksatla İşşğışKur’an’da ve Sünnet’te birçok hüküm, tâlimat ve tavsiyeye yer verilmi tir. Bu de er-şğler hayat, din, mal, nesil ve ak ld r. Mal ve nesil bir yandan korunmas dinin hedef-ı ııleri aras na girmi de erlerdir, di er yandan da müminler için imtihan araçlar d r; ışğğı ımüminler bu iki de erli varl kla ilgili ödev ve sorumluluklar , bunlarla olan ili kile-ğıışrinin kulluklar na müspet veya men etkisi bak mlar ndan s nanacaklar ve sonunda ıfiıııbu nimetlerin hesab n vereceklerdir. Mal ve servetle ilgili âyetlerde bunlar n “dünya ı ııhayat n n süsü” ı ı(Kehf, 18/46) oldu u bildirilmi , “müminleri, mal ve çocuklar n n ğşı ıAllah’ anmaktan al koymamas istenmi ” ııış(Münâ kûn, 63/9)fi, “e lerin ve çocuklar n şıbir k sm n n insana dü man olabilece i” gerçe i hat rlat lm , bunun da bir imtihan ıı ışğğıı ışarac oldu u tekrarlanm t r ığı ış(Tegâbûn, 64/14-15).Bu itibarla müminler Allah sevgisi ile servet ve evlât sevgisi aras nda gerekli den-ıgeyi kurmak, bunlara yönelik istek ve menfaatler ile Allah’ n emirleri çat t nda ıı ı ış ğO’na itaat etmek durumundad rlar. nsan n servet ve evlâda dü künlü ü bazen ilâhî ıİışğemirlere uyma konusunda onu zor duruma dü ürebilir ama her eye ra men Allah’a şşğitaatte sebat edenler imtihan kazanm olacaklard r.ıı şıAyet-i kerimede de görülece i üzere ki inin sahip oldu u bütün maddî mânevî ğşğimkânlar ve bunlara duyulan ba l l k hissi, onun s nanmas için var edilmi tir. Dün-ğı ııışya hayat , ac –tatl birçok yönüyle, bizim ebedî âleme geçi imizi sa layan bir köp-ııışğ* Dr. Ömer MENEK E Ş
189rüdür. Ayn zamanda bu hayat, birçok imtihanlarla doludur. mtihan unsurlar ndan ıİıbirisi say lan çocuklar n ise, hayat m zda ayr bir yeri vard r.ııı ıııÇocuklar, göz ayd nl m z, sevincimiz, ümidimiz olup yarat c m z n bizlere e -ı ı ı ığı ı ı ışsiz bir arma an d r. Onlar, dünya hayat n n süsü, ne esi, yar nlar m z n mimar ve ğı ıı ışıı ı ııimtihan m zd r.ı ı ıÇocuklar, anne için bir imtihand r ki bu imtihan, hamilelik döneminin ilk gün-ılerinden itibaren ba lar. Hemen her anne, kendi ruh dünyas nda çocu un ald şığı ı ğhavada bile kendi hissesinin oldu u kanaatini ta r. Çünkü yedi i bir lokma, içti i ğş ığğbir yudum su ikisinin de g das olur. Sonraki dönemlerde onu, bazen s rt nda, bazen ııı ıkuca nda ço unlukla yine anne ta r. Uykusuz kal r onun için. Her an, çocu umun ğ ığş ıığba na bir tehlike gelir, diye bin bir türlü endi e içinde ya ar.ş ışşÇocuk, Allah’ n bizlere vermi oldu u bir emanettir. ayet ona iyi bakar, terbi-ışğŞyesini iyi verir ve ba kalar na faydal olacak bir insan olarak yeti tirirsek; imtihan şıışıkazanm oluruz. Çünkü çocuk bugünün küçü ü, yar n n büyü üdür. Çocuk bir ı şğı ığmilletin gelece idir. Çocuk yar nlar n teminat d r, güvencesidir. Annelerin, babala-ğııı ır n gelecekleri iyi ve faydal çocuk yeti tirmeleri ile teminat alt na al n r.ıışıı ıAyr ca yüce dinimiz slam, çocuklar hakk nda anne–babaya güzel bir isim koy-ıİıma, iyi bir e itim verme ve vakti geldi inde onun evlenmesine önderlik etme gibi ğğönemli vazifeler yükler. Bu vazifelerin çok iyi idrak edilmesi gerekir. Çünkü bu va-zifeler, bütün bir hayat ku at r. Onun için hekimlerin be ikteki çocu a g da takvimi ışışğıuygulad klar gibi, ana ve baba da çocuklar n n ya ve idrak seviyelerine göre hayat ııı ışboyu e itimlerine dikkat etmelidir.ğAyr ca çocuk, daima kendine ideal bir model edinme ihtiyac n hisseder. te ıı ıİşana–baba çocu un model olarak seçti i insanlard r. Zaten ileri ya larda kendi aile-ğğışsinde arad ideal modeli bulamayan çocuk, d a yönelir ki bu da ruh dünyas nda ı ı ğı şıçat malara sebep olur. Arad ideal modeli ailesinde bulan çocuk ise mutlu ve ı şı ı ğhuzurlu bir hayat ya ar.şSözlerimizi ba ka bir âyet meali ile bitirelim:ş“Ey iman edenler! E lerinizden ve çocuklar n zdan size dü man olabilecekler vard r. şı ışıOnlardan sak n n. Ama affeder, ho görüp vazgeçer ve ba larsan z üphe yok ki Allah çok ı ışğ ş ıışba layand r, çok merhamet edendir.” ğ ş ıı(Te abûn, 64/14-15)ğ Demek ki mal ve evlat Allah yolunda de erlendirilebilirse, insan onlar vas tas y-ğı ıla hem dünyas n hem de âhiretini mamur edebilir. ı ı
190ÇOKLUKLA ÖVÜNMEK FAYDA GETİRMEZ*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ َِّۜ ِ َ َ ا ُ ُ ْرُز ّ َ ُ ُ َ ّـ ا ُ ُ ـ ٰ اَْْٰۙ َ“Çoklukla övünmek sizi, kabirlere var ncaya (ölünceye) kadar oyalad .” ıı(Tekâsür, 102/1-2)Tekâsür, çokluk ve çoklukla övünme demektir. Biz ço uz; hay r, siz de il biz ğığço uz diye birbirleriyle çokluk yar na girmek, çoklukla övünmek, dünyada insan-ğı ışlar n ço u kere kap ld ve aldand bir hâldir. Ancak burada dikkatimizi çeken ığı ı ığı ı ğhusus, çoklu un bizzat kendisinin kötü oldu u de ildir. Zira çoklu u ile yar lacak ğğğğı ı şşeyler de vard r. Hay r, güzel ameller, ilim bunlardan baz lar olup, bu gibi eyler ııı ışmüminlerin yar mas tavsiye edilen güzel olgulard r. Fakat bunlar n çoklu u ile de ı şııığböbürlenmek ve gururlanmak kötülenmi tir. Amellerde önemli olan miktar de il, şğsamimiyettir, kemiyet de il key yettir.ğfiKur’an- Kerim’in pek çok ayetinde, insanlar n mal ve evlat çoklu una dü kün-ıığşlü ünün kendilerini felâkete sürükledi ine dikkat çekilir. Bunlarla övünmenin in-ğğsan aslî vazifelerinden uzakla t rd , Allah’ zikre, ükre, O’nu hakk yla bilmeye, ışı ı ığışıazamet ve kudretini dü ünmeye, O’na itaat ve ibadet etmeye engel oldu u anlat l r. şğı ıÜstelik övünmenin âhirette hiçbir i e yaramayaca , aksine azab art racak bir günah şğ ıııoldu u gerçe i bütün aç kl yla ortaya konulur. Asl na bak l rsa insan n sahip oldu-ğğı ı ığıı ıığu zenginlik ve servet, o ullar ve torunlar dünya hayat n n birer süsüdür. üphesiz ğı ıŞmal ve servette güzellikler ve faydalar vard r; o ullar insan için güç ve kuvvet belir-ığtisidir. Fakat nas l dünyan n bütün güzellikleri geçici ise bunlar da geçicidir. Bunlara ııkap l p kalmamak gerekir. Buna kar n insan n bu k sa dünya hayat nda i ledi i ı ış ıııışğgüzel amellerin sevab ise sürekli olup âhiret mutlulu una vesilesidir. Bu yüzden ığ* Doç. Dr. Ömer YILMAZ
191ashab- kiram çok mal edinmekten ve çokluk ile övünmekten iddetle kaç nm , ışıı şelindekini infak etmi ve zaruri olan ile yetinmi tir.şşGerçekten de edinilen mal miktar artt kça, insan n sorumlulu u da artmaktad r. ııığıBu sebeple dinimizde, mal n, mülkün ve çocuklar n çoklu uyla ö ünmek yerine, iyi ıığğve güzel i leri ço altmak, sevab kal c olan i ler yapmak tavsiye edilmi tir. Çünkü şğıı ışşdünyadaki mal ve servet, insan n elindeki her ey zaman geldi inde tükenmeye ışığve yok olmaya mahkûmdur. Allah’ n ho nutlu unu kazanmak için yap lan güzel ışğıi lerin hayr ve sevab ise kal c d r. Nitekim bu durum bir ayette u ekilde tasvir şııı ı ış şedilmektedir:“Sizin yan n zdaki tükenir, Allah kat nda olan ise kal c d r. Elbette sabredenlere, yap-ı ııı ı ımakta olduklar n n en güzeliyle mükâfatlar n verece iz.”ı ıı ığ(Nahl, 16/96) Öyleyse akl- selim sahibi Müslüman geçici olanlara de il, baki ve ebedî olana, ığdünyada ve ahirette faydas dokunacak eylere mesaisini sarf etmelidir.ışKitab m z bir taraftan bu gerçeklere dikkat çekerken, di er taraftan bu kitab ı ığıherkesten daha iyi anlayan ve hayat tarz yla bizlere örnek olan Peygamber Efendi-ımiz de, bir kimse öldü ünde onun dünyada b rakacaklar ile âhirete götürecekleri-ğıınin neler oldu unu bize bildirmi , önem vermemiz gereken eylerin neler oldu unu ğşşğaç klam t r. Bu sebeple, Peygamberimiz, konuyu âdeta canland rarak ölen kimseyi ıı ışıüç eyin takip etti ini, yani kabrine kadar gitti ini, bunlar n da o ki inin yak nlar , şğğışıımal ve iyi ya da kötü i leri, davran lar oldu unu söylemi , bunlardan ilk ikisinin ışı şığşkabrin kap s ndan geri döndü ünü, üçüncüsünün yani âhirette mükâfat veya ceza ı ığgörmesine sebep olacak i ve davran lar n n ise ölenle birlikte kald n bildirmi -şı şı ıı ı ığştir. Bu k sa hayatta geçici ve bo eylerle oyalanma yerine, kal c , huzur verecek ve ış şı ıAllah’ n ho nutlu unu kazand racak eylerle me gul olmak daha do ru bir davran ışğışşğı şolmal d r. Ak ll kimse kendisine faydas dokunmayan de il, faydal olan , geçici ı ıı ııığııolan de il ebedî olan tercih etmelidir. slam büyüklerinin güzel hat ile yaz p duvar-ığıİılar na ast klar ve her bakt klar nda ibret ald klar bir levha vard r. Bu levhada “Hiç” ııııııııyazmaktad r. Gerçekten iyi dü ünüldü ü zaman dünyan n aldat c menfaatlerinin ışğıı ıbir zaman sonra kocaman bir “hiç” oldu u görülecektir.ğ
192DİN SAMİMİYETTİR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِِّةَد َ ّ اَو ْ َ ا ِ َ ِا نوّدَ ُ َ َو ۜن ُ ِ ْ ُ اَوُ ُ َرَو ْ ُ َ َ ُ ّ ا ىَ َ َ َ ا َ ْ ا ُ َوَِِْٰ َ ََُُُِْٰۚن َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ِ ْ ُ ُـئِّ َ ُ َ َ ُ“De ki: ‘Çal n, yap n. Yapt klar n z Allah da, Resûlü de, müminler de ı ı şııı ı ıgöreceklerdir. Sonra gayb da, görülen âlemi de bilen Allah’ n huzuruna ııdöndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta oldu unuz eyleri haber ğşverecektir.” (Tevbe, 9/105)Yüce Allah, bu âyet-i kerimede bizleri amellerimiz konusunda samimi olmaya, samimi davranmaya davet etmektedir. Zira k yamet gününde amellerimiz, gizli i ığve aç ; yapt m z her eyi ve niyetimizi her yönüyle bilen Allah’a arz olunacak, o ı ı ğı ı ığşgün her eyin iç yüzü, hakikati ortaya ç kacakt r. Dolay s yla bu âyet Allah’ n emrine şııı ıımuhalefet edenler için bir tehdidi içerdi i gibi müminler için de yapt klar i leri Al-ğıışlah için samimiyetle yapmalar gerekti ine dair bir ikaz ve uyar d r. manda, amelde ığı ıİve ahlakî davran lar m zda samimiyet olmal d r. man m z taklitten, amelimiz gös-ı şı ıı ıİı ıteri ten ve ahlakî davran lar m z da yapmac kl ktan uzak olmal d r. Allah’ n bizim şı şı ıı ıı ııiçimizi, gerçek niyetimizi bilmesi gibi amellerimiz ve davran lar m z da zamanla ı şı ıtoplum nezdinde gerçek yüzümüzü ortaya ç karacakt r. Bu itibarla samimiyet, insa-ıın n içiyle d n n; özüyle sözünün bir olmas demektir. Ki inin, kendini farkl gös-ıı ı ışışıtermeye çal mas , kalbinde hissetmediklerini yapmac k tarzda ya yor gibi d ar ya ı şıış ıı ışyans tmamas , her eyden önce kendisini kand rmas demektir.ıışııAllah (c.c) bu ayette bizlere hitaben, “Yapaca n z yap n, ne i leyecekseniz i le-ğı ı ıışşyin, Allah, Peygamber ve müminler amellerinizi görecektir. Yapaca n z hiçbir amel ğı ıAllah’a gizli kalmaz. Hatalar n zdan m döneceksiniz, ibadet mi yapacaks n z, fa-ı ııı ıkirlere ve yoksullara harcamada m bulunacaks n z? Haydi, ne yapacaksan z onu ıı ıı* Dr. Abdurrahman CANDAN
193yap n” buyurmaktad r. Böylece sorumlulu umuzu bilip kendimizi iyi davran lara ıığı şyönlendirmemizi istemektedir.Samimiyetle, güzel bir hayat yolunda yürümeye karar veren bir insan Allah’tan mükâfat n al r. Allah içimizi de d m z da en iyi bilendir. Bazen mükâfat n bu ı ı ıı ı ı ışı ıdünyada verir bazen de ahirette verir. Konumuzla ilgili olarak Asr- Saadette ya anan ışşu örnek önemlidir: “Bedevilerden biri yerini yurdunu terk ederek Peygamberimize gelir ve Müslü-man olur. Medine’ye yerle ip geçimini de çobanl k yaparak sa lar. Ganimet zaman şığıgeldi inde Peygamberimiz bir sahabi vas tas yla hissesini de kendisine gönderir. Be-ğı ıdevi, kendisine ganimeti götüren sahabiye ne getirdi ini sorar. Sahabi de Peygamber ğEfendimizin kendisine ay rd hisseyi getirdi ini söyler. O da hissesine dü en gani-ı ı ığğşmeti eline al r ve do ruca Peygamberimize gider ve bu nedir? diye sorar. Resûlullah ığ(s.a.s);-Bunu senin için ay rd m buyurur. Adam;ı ı-Ben ganimet elde etmek için sana uymad m. Eliyle bo az n göstererek, ben ığı ışuramdan ok ile vurulup ehit olmak ve cennete girmek için sana uydum der. şResûlullah (s.a.s);-E er gerçekten do ru söylüyorsan ve Allah’a verdi in sözü tutarsan Allah da istedi ini ğğğğverir, buyurdu. Bu ki i yap lan bir sava ta yer ald . Sava sonunda bu ki iyi i aret şışışşşetti i yerden okla vurulmu olarak, Peygamberimize getirdiler. Resûlullah; “bu, O ğşadam m ? diye sordu. Evet, dediler. Allah Resûlü; ı“Allah’a verdi i sözü tutmu , Allah ğşda diledi ini ona vermi , ğşbuyurdu. Sonra onu kendi cübbesi ile kefenledi ve önüne koyarak namaz n k ld . Ard ndan ona öyle dua etti:ı ı ı ıış Allah’ m, bu kulun senin yolunda ıhicret ederek ehit oldu. Ben de buna ahidim.”şş(Nesaî, “Cenaiz,” 61)Sonuç olarak yapt m z her eyin hesap gününde Allah’a arz edilece i bilinciyle, ı ı ığşğAllah ve resûlünün buyruklar na muhalefet etmekten ve kendimizi kand rmaktan ııuzak durup i lerimizi samimiyetle Allah için yapmal y z. Buna ra men bir hata ve şı ığisyana dü tü ümüzde ise bilinçli hareket edip, kendimizi kontrol etmek, sorumlu-ş ğlu umuzu bilerek bu günahlardan samimiyetle dönmemiz gerekir. te bu gibi du-ğİşrumlarda samimiyetimizin göstergesi hatalar m z tela etmek için daha fazla iyilik, ı ı ıfigüzellikler i lememizdir. Bu konudaki samimiyetimizi sözle de il pratikte gösterme-şğliyiz. Çünkü ortada amel olmadan sadece sözün dola mas tek ba na bir ey ifade şış ışetmedi i gibi vebali de gerektirir. Yüce Allah, öyle buyurur: ğş“Yapmayaca n z eyleri söylemeniz, Allah kat nda büyük gazap gerektiren bir i tir.”ğı ışış(Saff, 61/3)
194DİNDE AYRILIĞA DÜŞMEYİNİZ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ اِن ٰ ِه۪ٓ ا ّ ـُ ُ ْ ا ّ ً وَا ِ َةً وَا َ رَ ـّ ُ ْ َ ْ ُ ُونِ وَ َ َ ُ ا ا ْ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ ُ اِ ْ َ رَا ِ ُ نّ۟ ٌَّۜ ٓ َََ ۬ ُُۘ َُ ََّ“ üphesiz bu ( slam), tek ümmet (din) olarak sizin ümmetiniz (dininiz)dir. ŞİBen de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin. ( nsanlar) i lerini İşkendi aralar nda parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize dönecekler.” ı(Enbiya, 21/92-93)Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)’e var ncaya kadar bütün ınebi ve resullerin tebli etti i dinin genel ad slam’d r. ğğıİı“ üphesiz Allah kat nda din Şıİslam’d r...”ı(Âl-i mran, 3/19)İ ayeti bu gerçe i bize ifade etmektedir. Allah Teala tara-ğf ndan gönderilen tüm peygamberlerin temel hede , tevhid ilkesini önce gönüllere ıfidaha sonra da karde lik ve birlik uuruyla içinde ya ad klar topluma yerle tirmek şşşıışolmu tur.şMüfessirlerin baz lar izah n yapt m z ayette geçen “ümmet” kelimesinin “din” ı ıı ıı ı ığanlam na geldi ini söylerken, bir k sm ise ilâhî dinlerin tamam n n slam oldu u ığııı ıİğinanc ndan hareketle buradaki “ümmet” kelimesini “tek bir din toplulu u” olarak ığyorumlam lard r. Bu ayetlerin de yer ald Enbiya sûresinde farkl zamanlarda ve ı şıı ı ğıfarkl bölgelerde Allah’ n dinini tebli için gelmi peygamberlerin bir k sm na de-ıığşıığinilmi tir. Bunlar n tebli etti i dinin, Allah’ n birli ini, e siz ve yüce olu u/tevhid şığğığşşilkesine dayanan tek bir din, ibadete lay k yegâne varl n da kendisi oldu u gerçe i ıı ı ğğğbildirilmi tir. Fakat ayetten de anla ld gibi, zaman içinde insanlar, dinleri hak-şşı ı ığk nda ihtilafa dü mü , kendilerine gönderilen elçilere kar gelmi ve tevhid akide-ışşş ışsinden uzakla m lard r.ş ş ııYüce Rabbimiz, bu parçalanm ve bölünmü lükten ho lanmad na i aret ettik-ı şşşı ı ğşten sonra ayetin devam nda; ı“Hepsi de ancak bize dönecekler” demektedir. nsanl k İıba lang ç itibariyle Allah’tan gelmi , sonuç olarak da O’na dönece ine göre şışğ(Bakara, * Dr. Faruk GÖRGÜLÜ
1952/156), bu anlay içinde tevhid inanc n ya ay p, ya atmaya çabalamas gerekir.ı şı ışışıTevhid ilkesi bir taraftan, Allah’ n birli ini içerirken di er yandan Allah’a ina-ığğnanlar n birli ini gerektirir. Yüce Allah biz insanlar farkl kavim ve kabileler eklin-ığıışde yaratmas n n hikmetini, birbirimizle tan p kayna ma/teârüf olarak aç klam , ı ıı ı şşıı şrenk, dil, rk vb. farkl l klar n birer ayet oldu unu belirtmi tir. Nitekim bu husus ıı ıığşKur’an’da u ekilde ifade edilmi tir: ş şş“Ey insanlar! üphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir di iden yaratt k ve birbirinizi Şşıtan man z için sizi boylara ve kabilelere ay rd k. Allah kat nda en de erli olan n z, O’na ııı ıığı ıkar gelmekten en çok sak nan zd r…”ş ııı ı(Hucurât, 49/13) Bu ayet, yarat l itibariyle tüm ı ışinsanlar n bir anne ve babadan meydana geldi i gerçe ini bizlere ilan etmekte ve ığğüstünlük ölçüsünün takva oldu unu belirtmektedir.ğFizîkî, sosyal, iktisadî, kültürel vb. aç dan farkl l klara sahip olan insanlar n bun-ıı ıılar birer zenginli e dönü türmesi, inanç aç s ndan ise “tevhid” kimli inde/ilkesinde ığşı ığbirle mesi, Kur’an’ n gerçekle tirilmesini istedi i hede erdendir. Nitekim yüce Rab-şışğflbimiz hem; “Ey iman edenler! Hepiniz topluca bar ve güvenli e ( slam’a) girin...”ı şğ İ(Bakara, 2/208)buyurmakta, hem de Resûlullah Efendimizden di er din mensuplar na; ğı“De ki: ‘Ey Kitap Ehli! Bizimle sizin aran zda ortak bir söze gelin: Yaln z Allah’a ibadet ııedelim. Ona hiçbir eyi ortak ko mayal m. Allah’ b rak p da kimimiz kimimizi ilah edin-şşıı ıımesin.’ E er onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: ‘ ahit olun, biz Müslümanlar z.’”ğŞı(Âl-i İmran, 3/64) ça r s n yapmas n istemektedir.ğı ı ıı ıTevhid dini olan slam, ortaya koydu u temel prensiplerle daima birle tirici, bü-İğştünle tirici olmay iar edinmi , mensuplar n n bir araya gelmesini temin edecek şışşı ı“Karde lik” gibi kuvvetli bir vas tay ortaya koymu tur. Nitekim Kur’an’da; şıış“Mü-minler ancak karde tirler...”ş(Hucurât, 49/10) buyurulmu , ş“Hep birlikte Allah’ n ipine ı(Kur’an’a) s ms k sar l n. Parçalan p bölünmeyin...”ı ı ıı ıı(Âl-i mran, 3/103)İ ayetiyle de, top-lumda huzur ve bar bozan her türlü tefrika ve bölücülükten sak nmam z gerekti i ı ı şıığbildirilmi tir.şBiz, yeryüzü evinin sakinleri, bizden önceki hemcinslerimizin gerçekle tireme-şdi ini hayata geçirmek ve Rabbimizin bize yükledi i sorumlulu u yerine getirmek ğğğzorunday z. Bu ayetler bize, aralar nda birlik kurup, sulh ve bar , ho görü içinde in-ııı ı şşsan onuruna yak r ekilde ya amay gerçekle tirememi olanlar anlat rken, z mnen ı ış şşışşıııbizim böyle bir parçalanman n müsebbibi olmamam z uyar s nda bulunmaktad r.ııı ıı
196DİNDE ZORLAMA YOKTUR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِِّ َ َ ِ ّٰ ِ ْ ِ ْ ُ َو ِ ت ُ ِ ْ ُ ْ َـ ْ َ َ ّ َ ا َ ِ ُ ْ ُ ا َ ّ َ َ ْ َ ۪ ا ِ َهاَ ْ ِا ََِِّّّْۚٓ ٌَ ۪ َ ٌ ۪ َ ُ ّ اَو َ َم َ ِ ْ ا ۗ ٰ ْ ُ ا ِةَوْ ُ ِ َ ْ َ ْ اَََْْٰۜ “Dinde zorlama yoktur. Çünkü do ruluk sap kl ktan iyice ayr lm t r. O halde ğı ııı ışkim tâ ûtu tan may p Allah’a inan rsa, kopmak bilmeyen sapasa lam bir ğııığkulpa yap m t r. Allah, hakk yla i itendir, hakk yla bilendir.” (Bakara, 2/256)ı şı ışışıYüce Rabbimiz her insana ak l ve irade vermi tir. Peygamberler göndermek ve ışkitaplar indirmek suretiyle hakk bat ldan, iman küfürden, hidayeti sap kl ktan ıııı ıay rm , her birini aç klam ve insanlara bildirmi tir. Dileyen iman eder, dileyen ıı şıı şşinkâr eder. Bu sebeple kimi insan iman etmekte kimi de inkâr etmektedir. E er ğAllah insanlar dine, imana ve ibadete zorlasayd yeryüzüne gelen herkes inan r ve ıııibadet ederdi. Allah imtihan olman n gere i olarak dine inanmay insanlar n hür ığııiradelerine b rakm t r. Sevgili Peygamberimiz de insanlar dine zorlamak için de il, ıı ışığö üt vermek ve dini insanlara bildirmek, dinî kurallar insanlara sözlü ve uygulama-ğıl olarak göstermek için görevlendirilmi tir.ışİslam dininde tam bir inanç özgürlü ü vard r. Dinimizde insanlar n kendi hür ğııiradeleriyle dine yönelmeleri ve kabul etmeleri esast r. slam, iman ve hayat tarz ıİıolarak hiç kimseye zorla kabul ettirilemez. Bizler dine gönülden isteyerek yönelirsek bir anlam olur. Bizleri dinin emirlerine ve yasaklar na uymaya yönelten ey iman -ıışım zd r. Biz bunlar dine olan ba l l m zdan yapmaya çal r z. Bu nedenle ibadet ı ıığ ğı ı ı ıı ı ışeder, helale riayet eder, haramdan kaç n r z.ı ı ıRabbimiz Bakara suresinin 256. ayet-i kerimesinde aç k bir ifadeyle dinde zorla-ıma olmad n bildirmektedir. Bu ayetteki zorlama ifadesi, iman edip etmeme konu-ı ı ığsu ile ilgilidir. Allah Teâlâ insanlara do ruyu e riden ay racak akl vermi , ona yar-ğğıış* Dr. Bahattin AKBA Ş
197d mc olmak üzere kitaplar ve peygamberler göndermi tir. Bundan sonra dileyenin ıışiman edebilmesi, inanma ve inanc ya amas n n önünde bir engelin bulunmamas ışı ııgerekecektir. slam din ve iman hürriyeti öngörür. Bu hürriyet içinde isteyen, ak l İıve iradesini kullanarak iman eder. Bunlar hakk yla kullanamay p iman edemeyeni ııızorlaman n faydas olmad gibi bu ekilde bir iman n de eri de yoktur.ııı ı ğşığZorlama, bir kimseye ho lanmad , istemedi i bir i i zorla, tehdit ve bask ile şı ı ğğşıyapt rmak demektir. nsanlar dini kabul etsinler diye zorlanamazlar. Böyle bir ey ıİşkabul edilemez. Dinin asl olan iman, kalp ile tasdik etmek ve inanmakt r. man n ııİımekân olan kalbe kimse bask yapamaz. Ki i istemeden din ona kabul ettirilemez. ıışKi i bask ile dini kabul etti ini söyleyebilir ancak kalp ile tasdik etmiyorsa bu bir şığanlam ifade etmez. Di er yandan kendi hür iradesiyle dini kabul eden insan n o di-ğınin kurallar n da kendinin isteyerek uygulamas gereklidir. Ki i içinden gelerek na-ı ıışmaz k lmal ve ibadet etmelidir. Kimseye zorla namaz k ld rmak, oruç tutturmak ve ııı ıdua ettirmek bir anlam ta maz. man konusunda oldu u gibi zorla yap lan ibadetin ş ıİğıde Allah nazar nda bir de eri olmaz ve makbul bir ibadet say lmaz. badetlerde as l ığıİıgaye ki inin gönülden isteyerek Allah’a yönelmesi ve O’nun r zas n aramas d r. ba-şıı ıı ıİdetler Allah için yap lmal d r. Bizler ibadetlerimizi samimiyetle ve içten bir ekilde ıı ışyapmal y z.ı ıMüslüman olmak, Allah’ n iradesine teslim olarak O’nun iradesine göre ya ama-ışy taahhüt etmek manas na gelir. Hem Müslüman olup, hem de nefsinin arzu etti i ıığgibi ya amak do ru bir davran biçimi olmaz. slam, kendisine iman etmeyenleri şğı şİbuna zorlamaz; iman ettim diyenlere de birtak m görevler yükler; onlar disiplin ııiçine al r, ömür boyu e iterek iyi bir kul olmalar n sa lar.ığı ığ Dinimize gönülden ba lanarak onun gereklerini severek yerine getirmeye çal -ğışal m. Bizim bir kimseyi zorla dine sokmak veya dindar k lmak gibi bir görevimiz ııbulunmamaktad r. yi bilinmelidir ki, herkes yap p etti inden ve kendi tercihlerin-ıİığden sorumludur.
198DİNİ ALAYA ALANLARLA BİRLİKTE OTURULMAZ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ َ وَاِذَا رَا ْ َ ا ۪ َ َ ُ ُ ن ۪ ا َ ِ َ َ ْ ض ْ َ ْ ُ ْ َ ّ َ ُ ُ ا ۪ َ ۪ ٍ َ ْ ه۪ وَاِ ََََُِِّّٰٰۜٓ ْ َ ّ ا ّ ْ ن َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ا ِ ْ ٰى َ َ ا َ ْم ا ِ ۪ َ ََِّّْ َ َُ َِ“Âyetlerimiz hakk nda dedikoduya dalanlar gördü ün vakit ba ka bir söze ıığşdal ncaya kadar onlardan yüz çevir, uzakla . ayet eytan sana unutturursa ış Şşhat rlad ktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma.” (En’âm, 6/68)ıı Baz hikmetlere binaen Mekke devrinde mü riklere kar sava a izin verilme-ışş ışdi. Dolay s yla mü rikler Allah’ n âyetleriyle alay edip onlar e lenceye ald klar nda ı ışıığııdo rudan müdahale edilemiyordu. Onun için bu gibi durumlarda Sevgili Peygam-ğberimize onlar terk etmesi emredildi. Ayet-i kerimedeki muhatap Peygamberimiz ıolmakla birlikte emir bütün Müslümanlar ba lamaktad r. Buna göre; Kur’an- ığııKerim’i alaya alan veya ele tirmeye kalk anlara -e er engel olmak mümkün de ilse- şı şğğbu davran lar na son verinceye kadar onlar n yanlar ndan ayr lmak gerekir. Bu emir ı şııııdaha sonra gelen bir ba ka âyette de tekrar edilmi , ayr ca, din ile alay edenlerle şşıbirlikte oturanlar n, onlar n günahlar na ortak olacaklar da beyan buyurulmu tur: ıııış“Oysa Allah size Kitapta (Kur’an’da) “Allah’ n âyetlerinin inkâr edildi ini ve onlar-ığla alay edildi ini i itti iniz zaman, ba ka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla ğş ğşoturmay n, aksi halde siz de onlar gibi olursunuz” diye hüküm indirmi tir. üphesiz ışŞAllah, münaf klar n ve kâ rlerin hepsini cehennemde toplayacakt r.”ııfiı(Nisâ 4/140)Kur’an aleyhinde konu anlara “zalimler” denilmesi, onlar n konu malar n n iyi şışı ıniyetli, adaletli, gerçeklere dayal olmad n ; aksine tahkir, tezyif ve iptal amac ta -ıı ı ığış ıyan as ls z ve gerçek d konu malar oldu unu ortaya koymaktad r. Ayr ca zalimler ı ıı ı şşğııolarak vas and r lan ki ilerle unutarak bir arada bulunman n bir günah yoktur. flıı ışıı* Sabri AKPOLAT
199Çünkü unutma me ru bir mazerettir. Ancak, hat rlay nca oturmamak gerekir. Dini şııalaya alan ki ilerin bulundu u meclisleri terk etmek gerekti i gibi, dinimizin zulüm şğğolarak niteledi i illerin i lendi i meclisleri ve dü manl k duygular na dayal daha ğfişğşıııba ka kötü ve yanl söz veya davran ta bulunan kimseleri de terk etmek gerekir. şı şı şNitekim g ybet eden kimselerin meclislerini terk etmeyi emreden hadisler de vard r ıı(Dârimî, “Mukaddime”, 23).Allah’ n âyetlerine dil uzatmad klar , slamî de erlere kar sayg s zca sözler sarf ıııİğş ıı ıetmedikleri sürece, yanl inanç ve görü teki insanlarla bir arada oturulup konu-ı şşşulabilir. Ku kusuz her konu gibi din hususunda da ilmî ve krî de erlendirmeler şfiğönemli olmakla birlikte; insanlar n bütün hayatlar n çok yak ndan ilgilendiren, tari-ıı ııhin bütün dönemlerinde insanl derinden etkileyen din müessesesini önemsiz gibi ı ı ğtelakki ederek oyun ve e lence hâline getiren insanlar art k kendileriyle konu up ğıştart maya bile de meyecek kadar baya la m olurlar. Bu tür insanlar dünya haya-ı şğğ ş şııt n yegâne ilgi konusu yaparak dünyan n geçici zevklerine kap ld klar , onlar her ı ııı ııışeyin üstünde tuttuklar için dini bir tür e lence gibi dü ünerek putlar veya buna ığşıbenzer eyleri tanr la t r rlar yahut ferdin ve toplumun mânevî ruhî, zihnî, bedenî şışı ıve dünyevî hayat n ekillendirecek olan hak dini, üzerinde ciddiyetle dü ünüp be-ı ışşnimseyecekleri yerde, alaya al rlar.ıDünya hayat na aldan p, sonunu ve ahireti hesap etmeyerek hak dini e lence ıığve oyuncak yerine koyup alay edenlerle oturmamak veya onlarla bir araya gelme-mek, asl nda inkârc lar için bir tehdit ve uyar d r. Yoksa bu insanlar da uyar lmal ııı ıııve bunlara da tebli yap lmal d r. Bu hakikat daha sonra gelen ba ka bir ayet-i keri-ğıı ışmede öyle aç klan r: şıı“Dinlerini oyun ve e lence edinenleri ve dünya hayat kendilerini ğıaldatm olanlar b rak. Hiç kimsenin kazand yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi ı şı ıı ığiçin Kur’an ile ö üt ver. Yoksa ona Allah’tan ba ka ne bir dost vard r, ne de bir efaatçi. ğşış(Kurtulu u için) her türlü dyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. te onlar kazand klar şfiİşııyüzünden helake sürüklenmi kimselerdir. Küfre saplan p kalmalar ndan dolay onlara şıııç lg nca kaynam bir içecek ve elem dolu bir azap vard r.”ı ıı şı(En’âm, 6/70)
200DİNÎ TEBLİĞDE ACELECİ DAVRANMANIN YANLIŞLIĞI*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ْ ِ ْ ِ ُ ْ رَ ِّ وَ ـَ ُ ْ َ َ ِ ا ُ ت ِ اِذْ َ دٰى وَ ُ َ َ ْ مٌۜ ْ ان َ َارَ َ ُ ِ ْ َ ٌ َ َ ٓ َ َُِْْۢ َِِ ْ رَ ِّ ۪ ُ ِ ِ َ َاءِ وَ ُ َ َ ُ مٌ َ ْ َ ٰ ُرَ ّ ُ َ َ َ ُ ِ َ ا ّ ِ ۪ َ َََُْٓ َ ْ“Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Bal k sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, ı(balı ı ğn karn nda) kederli bir hâlde Rabbine yakarm t . ayet Rabbinden ıı ışŞona bir nimet yeti memi olsayd , o mutlaka k nanm bir hâlde ss z bir şşııı şı ıyere at lacakt . (Fakat böyle olmad .) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve ııısalih kimselerden k ld .” (Kalem, 68/48-50) ı ıAllah Teala izah n yapt m z bu ayetlerde, dinî tebli de aceleci olmamam z, ı ıı ı ığğısab rla ve kar m zdakine anlay la yakla mam z gerekti i bizlere aç kça ifade edil-ışı ıı şşığımekte, Yunus (a.s)’un aceleci yakla m örnek verilerek bu tür yakla mlar n yanl -şı ış ııı şl belirtilmektedir. ı ı ğBu ayetlerde Hz. Peygamber’e, Allah’ n verdi i görevi sab rla yerine getirmesi ığıemredildikten sonra, Yunus (a.s)’a at f yap lmakta ve Resûlullah’a onun hatal dav-ıııran n tekrar etmemesi telkin edilmektedir. Çünkü Yunus (a.s), tebli etti i dini ı ı ışğğhalk n hemen kabul etmedi ini görünce, sab r ve azimle görevine devam edece i ığığyerde, halk na k zarak ülkeyi (Ninova) terk etmi , bir gemiye binip denize aç lm , ıışı ışyolda f rt na ç km , yolcular n bir k sm n n denize at lmas na karar verilince çekilen ı ııı şııı ıııkurada Yunus’un ans na denize at lmak dü mü , fakat denizde bir bal k (balina) ta-şıışşıraf ndan tutularak bo ulmaktan kurtulmu tu. Böylece kendisine burada da Allah’ n ığşırahmeti yeti ti; Allah Teâlâ’n n lütfuyla bu bal k onu sahile b rakt ve ölümden kur-şııııtuldu. Yunus (a.s) Allah’ n emriyle ülkesine dönüp peygamberlik görevini sürdür-ımeye, tevhid inanc n yaymaya devam etti. Müslüman ve insan olarak yapaca m z ı ığı ıbütün faaliyetler u üç s n f n içine girmektedir:şı ı ı* Tahir TURAL
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424