Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Gonca Çiftçioğulları - Güneşin Kızı

Gonca Çiftçioğulları - Güneşin Kızı

Published by cg.caglayan, 2016-11-01 06:54:47

Description: Gonca Çiftçioğulları - Güneşin Kızı

Search

Read the Text Version

7 ^ Güneşin Kızı “Buyurun, kimi aramıştınız?” diye sordu. Leyla, Sevim’inannesi olduğunu tahm in ettiği bu kadına nazikçe tebessüm ede­rek. “Biz em niyetten geliyoruz. Sevim’in intihan hakbnda sizesormak istediğim iz bazı sorular var, Müsaitseniz bu konuda bi­raz konuşm am ız m üm kün mü?” diye sordu kadını ürkütmemeyeçalışarak. Kadının yüzü o anda belirgin bir şekilde soldu. Dahası bem­beyaz oldu. G öz pınarlarında aniden birikmeye başlayan göz-yaşlarmı akm asına firsat vermeden hemencecik ellerinin tersiylesiliverdi. “N e soracaksınız? Konuşacak ne var ki? Gitti gencecik yav­rum. Daha nesini soracaksınız bana?” Kadıncağız bu konununaçılmasına duygusal bir tepkiyle karşı çıktı. Leyla bu zavalh,acılı kadının üzüntüsünü yüreğinde hissediyor ama bunu kelime­lerle ifade etm ekte güçlük çekiyordu. “ İnanm am acım ız sizi üzm ek değil. Sadece kızınızın intiharı­na ışık tutm ak için birkaç soru soracağım,” dedi üzüntüyle. “N eden intihar etti benim yavrum? Neden? Siz söyleyin ne­deni? Ben hala kabullenem edim yavrumun ölümünü.” dedi kadınacıyla bağırm ıştı bu sefer konuşurken. Leyla elini uzatarak yavaşça kadının kolunu tuttu. “Lütfen, konuşm ak için biraz bize izin verin, ölümünün ar­dındaki sim birlikte aralayalım.” “A cım ı deşiyorsun benim . Yavrumu geri getinneyecek so­nuçta sorduğun sorular. Lütfen gidin ve bir dalıa rahatsız etmeyinbizi,” dedi kadın. Sonra evin içine doğru çekilerek yavaşça kapı­yı onlann yüzüne kapatm aya çalıştı. Leyla bu kadınla şimdi ko­nuşamazsa bir daha konuşm a şansı elde edemeyeceğim anlamış­tı. Evlatlarının ölüm ü onları yıkmıştı. Bu acının deşilmesini haklı 315

^ G o n ca Ç iftç io ğ u lla n olarak isieıniyorlardı. Peki, kızları intihar etm eyip de cinayete kurban gittiyse, katilinin bulunmasını istemezler miydi? Böyle bir durumda bunu hangi aile istemezdi ki? Ortada henüz kesin bir şey yokken kadıncağıza böyle bir şok yaşatmak istemiyordu. Fakat bu durumda buna mecbur hissetti kendini. “’Ya kızınız intihar etmediyse, bir cinayete kurban gittiyse,\" dedi sanki bundan eminmişçesine kesin bir sesle çıkmıştı ağzın­ dan sözler. Dilinin bu keskinliğine kendisi bile şaşırdı. Kapıyı kapatmak üzere olan kadıncağız bu sözler üzerine taş kesilmişçe- sine olduğu yerde hareketsiz kalakaldı. Büyük bir şaşb n lığ a uğ­ramış olan yüzü sapsan olmuştu. İsmet de bu ani çıkıştan rahatsızolmuş olmalı ki hemen kolunu tutup uyan m ahiyetinde hafifçesıkmıştı. Fakat Leyla, onun uyarısını dikkate alm adan direkt ka­dının tepkisini ölçmeye çalışıyordu. “N e... Ne demek istiyorsunuz?\" Böyle bir ihtimal kadınca­ğızı sarsmakla birlikte Leyla’nın konuşm ası için bir fırsatın oluş­masına da vesile olmuştu. “Bazı şüpheler nedeniyle kızm ızm dosyasını yeniden açtım.Onunla ilgili bana en doğru, en güvenilir bilgiyi siz verebilirsi­niz? Bu konuyla ilgili birkaç soruma cevap verebilirseniz sevini­rim,\" dedi. Kadıncağız otomatiğe bağlanm ış bir robot gibi solgunfakat ifadesiz bir yüzle hafifçe kenara çekildi. Eliyle ya da sözlebuyurun demese bile bu gayri ihtiyari vücudunun verdiği tepki, oanlama geldiği için İsmet ile birlikte eve girdiler. Onlar içeri girergirmez kadıncağız biraz toparlanır gibi oldu. “Buyurun geçin içeri,” diyerek evin içini işaret etti eliyle. İs­met ile ince bir koridordan geçerek karşılanna çıkan ilk açık ka­pıdan içeriye şöyle bir baktılar. Yemek odası ve koltuk takımınınbulunduğu odanın salon olduğunu anlayınca başiannı çevirip ka­dıncağızdan odaya girmek için onay beklediler. Kadıncağız zatenonlann arkalannda olduğu için açık kapıyı işaret etti.316

Güneşin Ktzı “Salona geçelim de konuşalım bu konuyu.” dedi. Önündedurdukları salonun kapısından içeri girdiler. Çok büyük olmasabile eşyaların rahatlıkla kendine yer bulduğu salonda üçü de bir­birinin karşısına gelecek şekilde oturmuşlardı. Leyla göz ucuylaİsmet’e bakınca onun bu durumdan çok sıkılmış olduğunu farketti. Yüzü, içinde bulunduğu rahatsızlığı belli edecek derecedekızamuştı. Kesinlikle, konuşmalan bitip evden aynidıklanndakadınla bu şekilde konuştuğu için epey bir azar işiteceğe benzi­yordu. Artık ne derse desin ok yaydan çıkmıştı. Bu davanın sonunereye varırsa varsın, ulaşacakları nokta intihar da olsa yine gi­decekti. Boş yere soruşturmuş bile olsa yine ilerleyebildiği kadarilerleyecekti. Ya cinayet çıkarsa ulaştıkları sonuç... İşte o zamanyaptığı her şey söylediği her söz yerini bulmuş olacak, genç kızıntoprağın altındaki bedeni de huzura kavuşmuş olacaktı. Bununiçin bile değerdi anneyi yeniden üzmesi. Bir süre üçü sessizce birbirlerine baktılar. Leyla konuşmayabaşlaması gerektiğini bilerek, “Bizim le konuşm ayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.”dedi. Kadıncağızın solgun yüzü hala bir renk alamamıştı. Öylesarsılmış görünüyordu ki duyduğu haberden. Harta şimdi dedizlerinin üzerinde birbirine kenetlediği elleri hafiften titremeyebaşlamış gibiydi. Kadıncağızı daha fazla üzmemek için açık birşekilde konuşm ası gerektiğine kanaat getirdi. “Kızınızın intihan bana biraz şüpheli göründü. Siz annesisı-niz. Onu herkesten daha iyi tanırsınız. Sizce Sevim intihan seçermiydi?” diye sordu kadının canını acıtacağını bile bile. Kadınca­ğız bu soru üzerine titreyen vücuduyla yine otomatik bir şekildeyavaş yavaş başını bir sağa bir sola sallamaya başladı. “Kızımın intihar eniğini bir an bile düşünmedim. Ama ger­çekler ortadaydı kabullenmekten başka çarem kalmadı.” dedi. 317

G o n ca Ç iftç io ğ u lla n ^ Başmı hafifçe arkaya doğru atarak gözlerine dolan yaşlan da san­ ki içine akıtmaya çalışıyor gibiydi. Onun bu haline çok üzüldü. Acaba gerçekten boş yere mi ortalığı bulandırıyordu bu şekilde konuşarak? Gereksiz bir üzüntüye mi neden oluyordu bu zavallı kadıncağızın üzerinde? Acılann en büyüğünü yaşamış bu kadını daha büyük bir acının içine mi atıyordu farkında olmadan? Bir an tereddüt etti bu konuşmayı sürdürüp sürdürmeme konusun­ da. Fakat sonra hemen vazgeçti bu düşüncesinden. Çünkü içinde dizginlemeye çalıştığı doğrucu hisleri artık kendini iyice hisset­ tirmeye başlamıştı. Yanlış giden bir şeylere karşı uyarıcı sinyaller ardı ardına beynine gidiyordu. Bu kızın davasında ileriye doğru attığı her adımda sanki doğruya biraz daha yaklaşıyor gibiydi, Şuanda hissettiği en kuvvetli his buydu işte. “İntihar etmeden kısa bir süre önce nişanlısından ayrılmış.Bunun etkisi ağır oldu sanuım ,” dedi Leyla. Konuşmayı dos­yadaki konular eşliğinde sürdürmek ve belli bir noktada aynlanyerleri tespit etmek istiyordu. Kadıncağız yine başını hafiften üzüntüyle bir sağa bir soladoğru salladı. “Kızım, o oğlanı çok sevdiği için nişanlanm alanna ses çıkar­madık kabul ettik. Aslında işi gücü yoktu. Serseri gibi bir tavnvardı üstelik. Ama yavrum bunlan göremeyecek kadar vurgun­du ona. Sonra aniden aynldı ondan. O zaman değişti yavrumunhuyu suyu. İçine kapandı, odasından çıkmaz, kimseyle görüşmezoldu.” “Kendi karan mıydı nişanlısından aynim ak?” diye kadınca­ğızın sözünü keserek hemen araya girdi. \"Öyle diyordu bize. Am a tepkileri endişelenm em ize nedenoluyordu. Bizimle hiçbir şey konuşmuyordu. N eden aynldığmısorduğumuzda sadece anlaşamadık, uyuşmuyoruz diyordu.”318

Güneşin Km Leyla kadının her konuşmasında biraz daha şaşkınlığa uğru­ yordu. Sevim ’in son zamanlannı öyle bir anlatıyordu ki intihan bile neredeyse normal görünecekti gözüne. Nişan bozulduktansonra resmen bir depresyon yaşamış gibiydi. “Nişandan ayrılmak onu etkilemiş belli ki. Bir doktora götür­meyi düşünmediniz mi?” Kadıncağız oturduğu yerden kalkıp masamn üzerinde bulu­nan karton bir mendil kutusundan birkaç kağıt mendil çıkanpyeniden gelip kalktığı koltuğa oturdu. Saklamaya çalıştığı göz­yaşları artık yanaklarından aşağı doğru süzülmeye başlamıştı.Mendille gözyaşlarını ve burnunu silip bakışlannı yeniden Ley­la’ya çevirdi. “Kızımı, Osman üzdü. Yoksa neden aynlmak islesin? Nedenintihar etmek istesin?” dedi kadıncağız. Artık gözyaşlan sel gibiakıyordu yanaklanndan. “Az önce, bir an bile düşünmedim intihar ettiğini demiştiniz.Daha sonra ikna olmanıza ne vesile oldu?” Dikkatli bir şekildeonlan dinlem ekte olan İsmet girdi burada araya, Kadıncağız üzgün bakışlannı bu sefer ona çevirdi. “Ben anneyim , anlarım, hissederim. Çocuğum intihar edecekkadar zayıf yapıda değildi. Hayat dolu bir kızdı. Gelecekle ilgiliçok güzel hayalleri vardı. Her şeyi benimle konuşurdu. İki arka­daş gibiydik birbirim izle.” “Aynidıktan sonra sizinle yine eskisi gibi konuşuyor muy­du?” diye bu sefer Leyla sordu. Kadıncağız başmı olumsuz şekilde salladı. “Kimseyle konuşmaz oldu kızım. Arada ağladığmı duyu­yordum odasında. Giderdim yanına. Yok bir şeyim anne, iyiyimdeyip konuşturmazdı beni. Biraz zamana ihtiyacı var diye üzeri­ne varmadım. Ah keşke gitseydim üzerine. Belki o zaman şimdi 319

(Tonm O .ftcioğullan Mişn oı olurdu ciiu püicın.\" dcdt. Sonra “()nu bu hale Osm an ge­ lildi bavının kendim dldürdüysc bile onun yüzünden öldürdü.” diye sinirle yiikselııi sesini, \"IVki. ayrılması karşısında çevrenin olum suz etkisi oldu mu ü/ermde? Akıubalar. kom şular nasıl davrandılar kızınıza?” diye konunun ü/erinc gilmcyc devam elti Leyla. \"Nişanlılık dönem i niçin vardır kızım ?\" diye sordu L eyla’ya bakarak, sonra yeniden konuşm asına devanı elli. \"Cîençler birbirlerini lanısınlar. evliliğe doğru yavaş yavaş ilerlesinler diye vardır. Kızım bu dönem de ayrıldı. Demek ki o çoeukla bir gelecek görmedi kendinde. Karı-koca bizler öğret­ men emeklisiyiz. Bu yüzden çocuğum uzu yaıgılaım ıyacak kadar bilinçliyiz,\" dedi kadın içinde biriktirdiği öfkeyi kusm ak isterce­ sine yüksek sesle konuşııuışlu. Sonra sesinin tonunun yüksekliği­ nin farkına varmışçasına daha alçak bir sesle devam eui. “ Kızım intihar ettiyse bile buna sürüklendi, A m a acılı anne diye kim se beni ciddiye alm adı. Ç ocuğum un intihar sebebi bile araştırılmadı. Kollarımın arasından kayıp giden urkadaşımın. dostumun, canımın yani kızınım ölüm ü intihar olarak kabul edildi bir kere. A nlatam adım d inletem edim ben kendim i.” dedi. Leyla artık Sevim 'in intihar etm iş olabileceğini de hızla aklından geçirmeye başlam ıştı. İntiharından önceki son günlerinde ciddi bir şekilde ruhsal çöküntü yaşadığı açıkça belliydi. Büyük bir ihtimalle bu çöküntü onu intihara sürüklem işti. Burada dikkat etmeleri gereken nokta bu çöküntüye sebep olan şeyin ne oldu­ ğuydu, Bunun da Osm an ile bağlantılı olduğu açıkça ortadaydı. Bir annenin hisleri ona göre en kuvvetli hislerdi. Yavrusuna karşı duyduğu komnıa güdüsü, anlayışlı davranm a çabası yüzünden sekteye uğrayınca, arkasından hayatlarına ansızın giren ölüm, bu anneyi perişan etmişti. Büyük bir suçluluk hissi vardı sankiX 320 \

Güne$m Kmkiidıncağı/ın içinde. Çocuğunu yalnız bıraktığını, dinlemediği­ni düşiinüyor bunun vicdan muha.sebesini yapıyordu. Gerçektençok üzüldü bu aile için. Bakışları Sevım'in babasını aradı amaanlnşıldığınn göre evde yok gibiydi. “ Eşiniz nasıl? O ne düşünüyor bu konuda?” diye sordu Leyla. “ScvinTin son günlerindeki hali yüzünden inlihanndan hiçşüphe cımedi. Çok üzüldü. İkimizin de yüreği yandı ama o ben­den daha kolay kabullendi,” dedi, Artık gözyaşlan göz pınar*hırında kurum uş am a ıslaklığı ve gözünün içindeki kırmızılıkgitmemişti. O m uzlan çökmüş, yüzü iyice küçülmüş bu penşanhaldeki kadım , kafasındaki son soruyu da sorduktan sonra rahatbırakmaya karar verdi. Sonuçta hislerini haklı çıkartacak cevabıbulamamış, intiharının kesinliğini kabul etmekten başka çaresikalmamıştı. Sadece üzüntüye sebep olduğu bu ailenin yanınageldiğine pişm an olm uştu. Keşke İsm et'in sözünü dinlesevdi.Keşke buraya hiç gelm ese bu zavallı kadıncağızın bu kadar üzül­mesine fırsat vermeseydi. \"Eşinizi görem edim . Evde değil herhalde.” dedi. Daha sonrada “Rahatsız olan eşiniz m i?” diye sordu. Kadın şaşkınlıkla baktı yüzüne. \"N e rahatsızlığı anlam adım ,” dedi. \"Sevim bir kutu kas gevşetici içerek intihar emüş. İlaç sizemı ait. yoksa eşinize m i? O nu öğrenmek i.stemiştim.” diye sonı-suna açıklık getirdi. \"Eşim, Sevim 'in intihanndan sonra evde pek oturamıyor.Genelde hep d ışa n atıyor kendisini. Dı^stlann arasında olmakkendimi daha iyi hissettiriyor diyor. Bu yüzden do hemen her günkahveye gidiyor, Eşimin tansiyon dışında belirgin bir rahatsızlığıyok çok şükür. Benim dc kızımın intihanndan sonra ufak tefekrahatsızlıklarım başladı, tansiş on \ e netc.s darlığı gibi. Daha yeni 321

Gonca ÇifiçioğuUan düzenli ilaç kullanmaya başladım. Sanınm Sevim babasının tan­ siyon ilacını içmiştir.” dedi hem duruma açıklık getirmek hem de eşinin psikolojisini anlatmak için. \"Nasıl anladınız İlaç içtiğini, hastaneye götürmüşsünüz ama yetiştirememişsiniz?” \"O gün dışan çıkmıştı. Bir iki arkadaşıyla görüşm ek istediği­ ni söylemişti. Sesimi çıkannadım belki açılır, kendine gelir diye. Birkaç saat sonra zil çaldı, kapıyı açar açm az kollanm a yığıldı yavrum,” dedi. “Yani ilacı evde değil, dışanda aldı.” \"Bilemiyorum onu. Belki evde ilacı içip çıkmıştır, belki deyanma alıp dışanda içmiştir. İntihar olarak düşünüldüğü içinbunlar hiç konuşulmadı. İlaç şişesi yanındaydı, polis pantolonu­nun cebinde buldu,” dedi kadm artık kendini kaybetm iş hıçkırık­lar içerisinde ağlamaya başlamıştı. İsmet, göz ucuyla Leyla’ya artık kalkalım gibisinden başıyladış kapıyı İşaret etti. Leyla başını hafifçe sallayarak onayladı onu.Kadının yüzüne yine üzüntüyle bakıp “Sizi üzdüğüm üz ve buacı olayı yeniden yaşattığımız için özür diliyorum ,” dedi. Sonraoturduğu koltuktan kalktı. Kadıncağız da gözyaşlarını mendillesilip oturduğu yerden kalktı. M etanetli görünm e çabasıyla baktıLeyla’ya. “ö z ü r dilemenize gerek yok kızım. Duyarlı davrandınız. İlkdefa bugün kendi hislerimi, duygulanm ı beni anlayabilecek bi­risine anlatmış olmanın rahatlığı hissettim ,” dedi. Sonra onlarlabirlikte dış kapıya kadar yürüdü ve yolcu etti. Sessizce apartmandan çıkarak arabaya bindiler. Leyla, İs­met’in yüzüne baktı. Ben sana söylem iştim bu işin peşini bırakbakışı aradı ama göremedi o kibirli bakışı genç adam ın yüzünde.Tam tersi kaşlan çatılmış, yüzü düşünceli bir hal almıştı. Bundancesaret alarak. 322

Güneşin Kızı “Oysaki çok emindim cinayet olma ihtimalinden,\" dedi. İsmet beklediğinin tam tersi bir şekilde baktı Leyla’ya. Sonrauzanıp yanağına bir öpücük kondurdu. “Biliyor musun sen harikasın. Hatta gerçekten müthiş bir po­lissin. Artık senin haklı olduğuna inanmaya başladım,\" dedi. Onuşaşkınlıkla dinleyen Leyla, “Bugün, bende anneyi dinleyince intihar ettiğini düşünmeyebaşlamıştım” dedi. İsmet onun yüzüne gülümseyerek baktı. “Bende anneyi dinleyince intihar süsü verilmiş bir cinayetolduğunu düşünmeye başladım.” “Nasıl yani?” “Senin de düşündüğün gibi, o kızı annesinden başka kimsebu kadar iyi tanıyamaz. Neden nişandan kendi isteği ile aynlıpbunalıma girsin ki? Annesinin dediği gibi özellikle bunalıma sü­rüklendi, Nişanlısı bir numaralı zanlı şu anda gözümde.\" “İsmet, benim de aklıma şu ilaç olayı takıldı. Adli tabipliğinraporuna yeniden bakalım. İntihar etmek için kullandığı ilacı kasgevşetici olarak okuduğumu hatırlıyorum. Yoksa tansiyon ilacımı acaba? O nu yeniden bir kontrol edelim.” “Haklısın, tamamen boyutu değişti şimdi davanm. .Amk be­nim bölümün yani cinayet masasının davası oldu,\" dedi sırıtarak. “Beni bu davanın dışında bırakmayı düşünmüyorsun değilmi?” “Ne yazık ki düşünüyorum canım, Amk dava resmi olarakbenim. Sen yatıp dinleneceksin. İyileşince bakanz, duruma görebir iki vakayı daha seninle paylaşabilirim.\" dedi. Sonra eliyleLeyla’mn yanağını okşadı. “Sadece senin iyi olmam istiyorum.Sonra hangi davayı istiyorsan şenindir. Ben de senin hizmetin­deyim.” 323

Gonca Çiftçioğullan Emniyete gelince birlilcfe doğruca L eyla’nın odasına gittiler Sevim’in dosyası Leyla’nın masasının en üst çekmecesindeydi Tam dosyayı çıkarmış incelemeye başlam ışlardı ki dahili telefon çaldı. Arayan özel kalem müdürünün sekreteriydi. M üdür Bey’in kendisini çağırdığını haber veriyordu. Hem en koltuğundan kal­ kıp İsmet’e döndü. “Müdür Bey çağınyor beni. Sen dosyayı incelerken ben de Müdür Bey ile görüşüp geleyim,” dedi. Kendi elindeki evrakları da genç adamın eline sıkıştınp odadan aynldı.324

■*5^ Güneşin K m <> B ö Iüm 2 7 ^dasına girdiğinde Müdür Bey bir telefon görüşmesi yapı- /ordu. Buna rağmen eliyle Leyla’ya içeri gel işareti yaptı, “M erak etm e az kaldı. Bu işin sonuna kadar gideceğiz.\" di­yordu telefonda. Leyla müdürün kendisinden rahatsız olmadığımgörünce yavaşça yürüyerek masanın önündeki koltuklann yamnakadar geldi, sonra birisine oturdu. Bakışlarını odanın içinde gez­direrek m üdüre konuşmasım tamamlama firsatı veriyordu. Buarada adı geçince şaşırarak başını ona doğru çevirdi. “Şimdi Leyla da yanıma geldi. Dur. onu vereyim telefonabir sesini duyarsın,” dedi. Sonra cep telefonunu Ley la’ya doğruuzattı. “İzm ir Em niyet Müdürü Kemal Bey.” diyerek telefondakinmkim olduğunu açıkladı. Leyla sevinçle aldı telefonu hemen. “ M üdürüm m erhaba.” dedi. “Leyla kızım , nasılsın? Alıştın mı yeni görevine?” diye sorduhemen Kem al Bey. “Teşekkür ederim iyiyim. Alışmaya çalışıyorum.” “M ahmut Bey sağ olsun, haberdar ediyor seninle ilgili du­rumlardan beni, Bir sıkıntın, şikâyetin var mı?” diye ilgili bir 325

vi5> Gonca Çiftçioğullan sesle sordu, Kemal Bey her zaman baba şefkatiyle yaklaşmıştı. Çetin ile birbirlerine düşkünlükleri de sanki abi*kardeş gibiydi, Bugüne kadar biran bile Kemal Bey’in kendisini sevmediğinden ya da ilgisinin sahteliğinden şüphelenmemişti. Çünkü öyle dü­ şünmesini gerektirecek hiçbir durum yoktu. Ta ki önceki gün ak­ şamına kadar. Babasını tanıyor olduklannı ve bunu kendisinden sakladıklarını öğrendiği gün, o güven duvarları da yıkılmaya baş­ lamıştı. Sevmesine hala çok seviyordu bu babacan yaşlı adamı. Ama içine yerleşen şüpheyi de bir türlü atamıyordu. Neden ba­basını tanıdıklan halde bu konudan hiç bahsetmemişler, tanıyorolmalarına rağmen hiçbir şey söylememişlerdi? Neden yardımediyor gibi görünüp aslında kendisini bu işten, yani babasınındavasından uzak tutmaya çalışıyorlardı? Bu sorulara cevap ver­medikleri takdirde kendisi de onlara karşı ketum davranacaktı. “İyiyim Kemal Bey, bir sıkıntım yok teşekkür ederim herşey için,” dedi. Sesi biraz mesafeli ve Ölçülü çıkmıştı. İlk defaiş ilişkileri dışında ona Kemal Bey diye hitap ediyordu. Çünküher zaman Sayın Müdürüm derdi. Kemal bey de ona kızım ya daLeyla diye ismiyle hitap ederdi. Bir an onun konuşmakta boca­ladığını hissetti. Sanki bazı şeylerin farkına varmış gibi kısa birsüre sessiz kalmıştı. Konuşmaya başladığında sesinde bir endişesezer gibi oldu. “Babanla ilgili bir gelişme var mı?” diye sordu. Sesindekigerginlik ister istemez Leyla’nın da dikkatini çekti. “Henüz bir şey bulamadım. Elimdeki davalarla ilgileniyorumçünkü,” dedi. Nedense bu konu hakkında daha fazla bir bilgi ver­mek istememişti. Öncelikle onlann babasmı tarudıklannı söyle­mesini bekliyordu. “Daha önce de söyledim Leyla sana. Bu üzerine atlamaya çalıştığın çok tehlikeli bir iş. Kendi başına bir şeyleri halletmeye 326<i

G ü n eşin Ktzı kalkayım deme. Mahmut Bey, orada sana en yakın insan. Onunyardımını istemekten çekinme sakın.\" Sesindeki endişeyi ta iliklerine kadar hissetmişti. Bu adamınkendisini sevmediğini nasıl dUşünebilmişti? Üstelik aralarındakiİdlometrelere rağmen kendisi için hissettiği endişeyi yüreğiyleta buradan duyabilmişken. Peki, o zaman neden saklanıyordubazı bilgiler kendisinden? Neden babasını tanıyor olmalan bir sırperdesi oluşturuyordu hayatlannda? Acaba dedi kendi kendineyoksa onlar da babası gibi gizli görev mi yapmışlardı? Bu yüz­den mi kimliklerini koruyorlardı? Bu inanılmaz düşünceyle biran sarsılır gibi oldu. Eğer gerçek böyleyse bu dunım kafasında­ki bütün som işaretlerinin de cevabı olurdu. Hem deşifre olmakistemiyorlar hem de kendisini olası bir tehlikenin içine atmakistemiyorlardı. Böyle düşününce içinde hissettiği bütün kızgm-İlk bir anda dağılıp gitmişti, Bu konuda bugüne kadar yaptığı enmantıklı çıkarım bu olmuştu. Birden yüreğinde yine iki müdürekarşı da bir anlayış, bir sevgi oluştu. Kemal Bey’le konuşurkenbu sefer sesinin tonunu yumuşatmaya çalıştı. \"Müdürüm, benim için endişelenmeyin. Mahmut Bey zatençok ilgileniyor. Gerektiğinde onunla birlikte hareket ederiz. Ge­reksiz yere kendimi tehlikeye atacak bir şey yapmam.” Sözlerinin ardından bir rahatlama nefesi geldi karşı taraftan.Gerçekten evhamlanıyordu Kemal Bey onun için. Bu çok barizbir şekilde belliydi. Bu yaşlı adamı daha fazla üzmek istemiyor­du. “Benim için endişelenmeyin Müdürüm. Burada güvendeyimben,\" diyerek bakışlarını Mahmut Bey'in üzerine çevirdi. Mah­mut Bey, o güvenin kendisine duyulmuş olduğundan memnunbir ifadeyle başını sallayarak onayladı Leyla’yı. “Tamam yavrum, kendine dikkat et. Mahmut’u da amğın heradımdan haberdar et,\" dedi Kemal bey. İlk defa kendisine hitap 327

'i?*« Gonca Çiftçioğullan <5İ.- ederken sıcacık bir sevgi sözü olan yavrum kelimesini kullan­ mıştı. Neredeyse yine gözleri dolmak üzereydi. Babasından duy­ mak için her şeyini feda edeceği bu sözü, yine baba gibi sevdiği birinden duymak mutlu olmanın yanında çok da duygulandırmış- tı. Mahmut Bey el işaretiyle telefonu isteyince Kemal Bey ile vedalaşıp hemen ona uzattı. \"Kemal sakın gözün arkada kalmasın. Kızımız çok dikkatli ve işini iyi bilen biri. Bizim de gözümüz zaten onun üzerinde, endişelenme boş yere,\" dedi. Leyla bu konuşm alara bizzat şahit olunca ikisinin birbirilerine isimleriyle hitap edecek kadar ya­ kın dost olduklannı anladı, Zaten babasının bıraktığı kutudan çı­ kan fotoğrafta da oldukça belli oluyordu bu dostluk. O dostlarınarasında babasının da yeri vardı. Şimdi ise o ara boş kalmıştı.Mahmut Bey, bizim de gözümüz onun üstünde dem ekle aslındaonu izliyoruz demek istemişti büyük ihtimalle. Ne de olsa ger­çekten de gözü üzerindeydi. Birden kendisini George O nvell’in1984 romanında gibi hissetti. Büyük birader her yerde kendisi­ni izliyordu. Attığı her adım dan söylediği her sözden haberi vargibi. Sanki bütün hayatı kayıt altında gibi. Sonra yine utandı budüşüncelerinden. Hiç de kendisini bu derece kayıt altında tut­muyorlardı. Sadece olası bir tehlikeye karşı bir güvenlik duvarıoluşturuyorlardı. Gerçi bugüne kadar onlann endişe ettiği şekildeolası bir tehlike sezinlememişti. Demek ki kim se onu bir tehditolarak görmüyordu. Bu dereceye varan endişeleri de aslında çokyersizdi. Bir tehlike olsa kendi burnu da alırdı bu kokuyu. Şuana kadar çevresinde kendisine zaran dokunacak bir tehlikeninkokusunu almamıştı henüz. Yani şimdilik güvendeydi. Telefon görüşmesi bitince Mahmul Bey hemen koltuğunaoturdu. Bakışlannı ihtiyatlı bir şekilde Leyla’nın üzerinde dolaş­tırmaya başladı. 328 J/J

^ Güneşin Km “Gördüğün gibi Leyla sen bize babanın bir emanetisin. Bu yüzden güvende olman bizim için çok önemli.” dedi, Leyla artık Müdür Bey'in samimiyetine inanıyordu. Fakat babasına ait eşya­ lardan bahsetmek istemedi. Çünkü onlardan bahsetmesi demek babasının davasını araştırıyor olması demekti. Bunu da kabul etmeyeceklerini ve dosyayı kendisinden alacaklannı biliyordu. Sonuçla bu kendi davasıydı sonuna kadar da kendisi gitmeliydi. Bu yüzden onun umduğu ve beklediği cevaplan vererek oyala­ mak en iyisi olacaktı. “Bazen um utsuzluğa kapılıyorum. Y ıllıca babaımo katilleriyakalanamadı. Şimdi ben geldim diye mi yakalanacak diyorumçoğu zaman. Onlar babamı bizden alıp beni ve kardeşüni yetimbıraktılar. Bize acılarm en büyüğünü yaşattılar. Bunca yıl boşunageçti sanki. Elim kolum bağlı gibi hissediyorum. Nereden başla­yacağımı, onlara nasıl ulaşacağımı bilemiyorum.\" dedi yüzüneve sesine yansıyan üzüntüyle. Aslında sorduğu şey gerçekten deiçinde hissettiği, kim i zaman karamsarlığa ve umutsuzluğa düş­tüğü durumdu. Ya bu uyuşturucu kartelinden bir sonuç çıkmazsaya da onlann babasm ın cinayetiyle alakalan yoksa nereden iz sü­recek ve nasıl yakalayacaktı onlan? îşte bazen böyle düşünüyorumutsuzluğa kapılıyordu. Uykusuz kaldığı geceler zihnini hepbu düşünceler dolduruyordu. Mahmut Bey umduğundan daha yumuşak bir şekilde ve sev­ginin tonlannı da barındırdığı bir bakışla bakit Leyla’ya. “Sakın umudunu kaybetme Leyla. ”dedi. Sonra yine konuş­masına ara vermeden devam etti. “Hayatm temel taşı umutlannıızdır. Eğer umudumuzu kay­bedersek asıl o zaman yetim kalmış gibi yapayalnız hissederizkendimizi. Sen hiçbir zaman yetim kalmadın. Kemal ve ben ya­şadığımız sürece de kalmayacaksın.\" dedi. 329

Gonca Çiftçioğullan ^ Leyla, Mahmut B ey’in sözlerine çok duygulanm ıştı. KemalBey ile birlikte kendisine göz kulak olm aya çalıştıklarını, böyle­ce eski dostlan olan babasını onurlandırdıklannı biliyordu. İhti­yaç duyduğu zaman güvenerek arayacağı kişilerden biriydi. Buşekilde bile hayatında olmaları büyük bir şanstı. \"Her yeni gün, sana yeni m üjdeler getirecek belki de,” dedi,Mahmut Bey onun suskunluğundan faydalanarak, \"Teşekkür ederim Müdür Bey. Sizin varlığınız bile rahatla­mamı sağlıyor. İhtiyaç duyduğum da yardım m ızı isteyeceğim .” “Kemal ve ben her zaman yanında olacağız,” dedi sonra dahafifçe öksürerek konuyu başka yöne çekm eye çalıştığını hisset­tirmek istedi. Leyla dikkatle müdürünün yüzüne bakm aya başla­dı. Buraya Kemal Bey ile telefonda görüştürm ek için çağırmadı­ğını biliyordu. Şimdi çağum a nedenini açıklam asını bekliyordu.Zaten o da hafifçe öksürerek bu nedeni açıklam aya başiayacağmıifade etmiş oldu. “İzm ir’deki faili meçhul cinayetin kurbanı burada kaybolanFransız bayan çıkmış. Bu oldukça vahim bir durum . Bu üzücühaberi arkadaşlarına bildirin. Biz de konsolosluğa bildirelim.Artık uluslararası bir özellik taşıdığı için katillerin bir an önceyakalanmasmı istiyorum. Buradan İzm ir’e bu kadın nasıl gitti?Kimler yardım etti? Bu işin içinde uyuşturucu karteli mi var? Artık bu sorulara bakmamız gerekiyor.” Y üzü endişeyle birlikte hissettiği üzüntü yüzünden gerilmişti. Gerçekten bu dava olduk­ ça zorluydu. Artık Fransa’nın gözü yakında buraya çevrilm iş ola­ caktı. Dava ne kadar uzarsa o kadar zor durum da kalırlardı, Bu yüzden her şeylerini bu davaya vermeleri gerekiyordu. “İpuçlarını dikkatli bir şekilde takip ediyoruz M üdür Bey. Bizim ş^helerim iz kaybolduğu köyde toplanıyor. H atta bir şüp­ helimiz bile var. Abisi İzm ir’de çalışıyorm uş. Yakın zamanda gitmiş. Bayanm kaybolduğu tarihle onun aynldığı tarihi karşılaş­ 330

Oüneşin K m ^tırıp eşleşm e olursa yakasma yapışmayı düşündük. Ama durumböyle olmadı ne yazık ki. Hem köydeki şüphelimiz hem de İz­m ir’de ki ağabeyi kayıplara kanştı,” dedi üzgün bir şekilde. “Haberim var,” dedi Mahmut Bey, “Şube Müdürünüz HaşanBey olaylardan amnda haberdar ediyor beni. Bu dava endişemiartırm akla birlikte, senin için de kaygı duymama neden oluyor.Bu yüzden seni bu davadan çekiyorum. İsmet Bey’in bölümü vekaçakçılık dairesi bakacak artık bu davaya,” dedi. “Am a bu mümkün değil. Tamamen içindeyim ben de,” dediitiraz edercesine. Fakat kati ve kesin bir şekilde Mahmut Beybaşını iki yana doğru salladı. “Bundan sonrası senin için tehlike arz ediyor. Davaya devametmene izin vermem sorumsuzca bir davranış olur.” “Lütfen M üdür Bey, ilk defa babamın katillerine bu kadaryaklaştığımı hissediyorum. Bu davanm içinde olmalıyun, bunamecburum ”, dedi. Öyle üzülmüş öyle panik olmuştu ki göz pı-narlarmda yaşların biriktiğini bile anlamadı. “İşte bu yüzden bu davaya devam edemezsin. Aıtık olaylarsenin için kişiselleşm eye başladı. Duygusal bir yaklaşımm budavada görev yapan bütün personelimi tehlikeye atabilir. Bunamüsaade edem em . Şu andan itibaren artık Fransız kadmm soruş­turmasında görevli değilsin,\" dedi. Sonra bakışlanyla Leyla’yısüzmeye başladı. O kadar üzgün görünüyordu ki gözyaşlanmresm en zorlukla tutuyordu. Fakat böyle davranmak zorunda ol­duğu için onun bu perişan halini görmemeye çalıştı. “M üdür Bey, babamın katillerini yakalamak için belki başkabir fırsatunız olmayabilir. Lütfen beni bu davanm dışına alma­yın,” diye resm en yalvardı. O toriter görünm eye çalışan Mahmut Bey, onun bu hali kaışı-sında yum uşayan bir sesle karşılık verdi. 331

d?» Gonca Ç iftçioğullan \"Leyla emin ol fırsatmı bulduğumuz an yakalayacağız on­ lan, Yıllardır biz de bugünün hayaliyle yaşadık. Güven birazcık bize,” Ne diyebilir, nasıl karşı çıkabilirdi ki müdürüne? Emir bü­ yük yerden gelmişti. Mecburdu başını önüne eğmeye. \"Siz böyle buyuruyorsanız ben ne diyebilirim ki?” dedi başı önünde. “Bir gün anlarsın bu karan seni düşünerek verdiğimi. Aslında olması gereken de bu. Aynca baban gibi de dik başlısın. Bu ko­ nuda kendi başına hareket etmeyeceğinden emin olmam lazım,” dedi tek kaşmı kaldırıp Leyla’nm aklından geçenleri okumaya çalışırcasma konuşmuştu. Sanki gizli kapaklı bir iş çevireceğin­ den şüphesi var gibiydi. Ne de olsa böyle düşünmekte haksız sa­ yılmazdı. Bir polis olarak bu davanın belki arkasından gidemezdi ama bir sivil olarak istediği her şeyi araştırma hakkına sahipti. Bu yüzden istifa etmeyi aklından geçirirken müdürün şüpheli ba­ kışı nedeniyle düşüncesini kendine saklama gereği duydu. “Merak etmeyin Müdür Bey, bu konuda en az benim gibi özenle ilerleyeceğinizi biliyorum. Güvenim sonsuz size,” dedi. Müdür rahatlamış bir şekilde arkasına yaslandı, “Sağduyulu davranacağın konusunda şüphem yok artık. Seni bunu konuşmak için çağırmıştım. Yoğun bir davanız daha var sanınm. Seni alıkoymayayım.” Bu sözleri konuşmanın bittiğini gösterdiği için Leyla oturdu­ ğu koltuktan kalktı ve hafifçe selam verip odadan ayrıldı, Zaten için için hissediyordu bu davada bir engele takılacağını. Çünkü hiçbir şey bu kadar kusursuz gelişemezdi. Adıyaman’a geldiği günden beri özellikle uğraşmasa bile attığı her adım ve baktı­ ğı kayıp kadın davası onu babasının katillerine yönlendirmişti- Sanki bu vahim cinayet bile zamanlama açısından kusursuz bir gösteri gibi bütün dikkatleri uyuşturucu tacirlerinin üzerine çek­ mişti. Her şey o kadar hızlı gelişmiş, o kadar ilginç sonuçlaraJ i 332

■is» G üneşm K m < t-kadar ulaşmıştı ki aklı bu hızlı ilerleyişi bir türlü mantık çer­çevesine oturtamıyordu. Hiçbir şey bu kadar pürüzsüz olamazdiye düşünürken en büyük pürüz karşısına çıkmıştı. Asıl şaşırtı­cı gelen bu değildi kendisine. Yirmi yılın ardından hemen yannbabasının katillerini yakalamış olsa asıl işte bu inanılmaz olur­du. Sanki her şey kendisinin Adıyaman’a gelişini bekler şekildekurgulanmış gibiydi. Katiller bile Leyla gelsin bizi yakalasın dergibi yabancı kadını kaçınp kendilerini deşifre etmişlerdi sanki.Buraya gelişine tesadüf eden böylesi bir kusur, kartelin de adınıortaya çıkannıştı. Yakın zamanda kimlikleri de deşifre olurdu bü­yük ihtimalle. Emniyet birimlerinin, davanın içinde olmasa bilekarteli çökertebileceğini biliyordu. Ama bunca yıl, kendisi içindeğeri ve anlamı büyük olan yakalama işini uzaktan seyretmekiçin beklememişti. Yarın köye gidip kendi araştırmasını yapmak istiyordu. BelkiÇetin’in gönderdiği fotoğraf Kadir ya da başka birisine ait ola­bilirdi. Belki köyden kimseye ait değildi. Bunu da bilemiyordu.Ama en azından Ahmet ile konuşması gerekiyordu. Kafasındabiriken sorulara ancak onun yanıt vereceğinden emindi. Onun or­tada görünmemesi acaba bir kurbanla daha karşılaşacakları anla­mına mı geliyordu? İşte korktuğu şeylerden biri de buydu. Çünkübu durumda bir gencin daha hayatı kayıp gidecek, bunun yanındadava da büyük ölçüde çıkmaza girecekti. Odasına geldiğinde İsmet’i hâlâ Sevim’in dosyasmı inceler­ken buldu. Genç adam bazı notlar alarak dosyayı resmen didikdidik ediyordu sanki. Onu öyle görünce can sıkıntısı biraz olsunhafifler gibi oldu. Tebessüm ederek yanına kadar geldi. “Bakıyorum da intihar vakası baya sarmış seni,\" dedi onunintihar düşüncesine vurgu yaparak. “Hadi çantam kap çıkıyoıuz “ der demez ayağa kalktı İsmet.Sonra Leyla’nm solgun yüzünü görünce endişeyle, 333

Gonca Çiftçioğullan ^ “Ne oldu? Müdür Bey niçin ça|ırm ış seni?” diye sordu. \"Beni Fransız kadının davasından aldı. A rtık işin içine cina­ yet girdiği için dava sizin ve uyuşturucu yüzünden de kaçakçılık dairesinin oldu,” dedi üzgün olmasına rağmen konuşurken ifade­ siz bir yüz takınmaya çalışmıştı. \"Bence çok isabetli bir karar olm uş,” dedi İsmet. Ona hak vennesi gerekirken müdürden yana tavır koyması şaşırmasma sebep oldu. “Bu davada birlikteyiz sanıyordum ,” dedi kırgınlığını belli eder ses tonuyla. “Konu senin güvenliğin olunca seve seve karşı tarafa geçe­rim,” “Öyle olsun bakalım. Emir büyük yerden gelince kolumkanadım da kınim ış oluyor. Neyse bu davayı bırakalım , sen nebuldun Sevim’in dosyasında?” diye sorarak konuyu diğer yöneçevirdi. \"Yanılmıyormuşsun, adli tıp raporuna göre intihar etm ek içinaldığı haplar, kas gevşeticiym iş. S evim ’in ailesinde bu ilacı kul­lanan olmayınca bende O sm an ve ailesinin kayıtlı olduğu ailehekimini buldum. Resmi istek yazısı çıkarttım . Şimdi hekiminyanına gidip ailesinde kim kas gevşeîici kullanıyor öğrenelim,”dedi. Çantasını aldığı gibi birlikte em niyetten çıktılar. ToplumSağlık Merkezi, emniyete çok uzak olmadığı için yaya olarakgitmeyi tercih ettiler. Yol boyunca Leyla sessizliğini koruyuncaİsmet dayanamadı onun bu üzgün haline, \"Bak Leyla, bu şekilde üzme kendini. H er işte bir hayır var­dır. Zaten nonnal şartlarda bu davanın sizden alınm ası gereki­yordu, Şundan emin ol ben, en az senin kadar titiz bakacağundavaya. Katilleri de en kısa zam anda yakalayacağız. Sana sözveriyorum,” dedi. Leyla, İsm et’in elinden gelenin en iyisini ya- 334

G üneşin Kızı pacağmı, katilleri her ne pahasına olursa olsun yakalayacağını biliyordu. İtiraf etmeye yanaşmasa da aslında içini rahatsız eden en büyük sıkıntısının bu olduğunu biliyordu. İsmet in sadece Fransız kadının katillerini değil, babasının katillerini de yakala­ mak için en az kendisi kadar uğraşacağından emindi. Bu yüzden rahatsızdı işte. Bu tehlikeli göreve gözü kapalı bir şekilde nasıl gönderirdi sevdiği adam ı. Ya başına bir şey gelirse, ya bir zarar görürse? İşte en büyük korkusu buydu artık. İsmet'i çok sevi­ yordu, onun da kendisini aynı şekilde sevdiğinden emindi. İster aileler ister Yunus çıksın karşısma, hiçbir şey umurunda değildi. 0 sadece sevgilisinin yanında mutlu olmak istiyordu. Bu mutlu­ luklarına da bu görev gölge düşürsün istemiyordu. Nasıl görev kendisinden bir emir ile alındıysa Ism el'e de aynı şekilde bİr em irle verilmişti. Yani mecburdu bu davayı so­ nuna kadar göttimıeye. İçi ne kadar sıkjisa ne kadar rahatsız olsada dayanmak ve katlanm ak zorundaydı. Olduğu yerde duruverdianiden. O durunca İsm et de durmak zorunda kaldı. Onun merak­la baktığını görünce, “Bana söz vermeni istiyorum. Ne olursa olsun bir kahraman­lık yapmaya kalkm ayacaksın.” Onun endişeli sözlerine genç adam hafifçe güldü. “Benim için mi endişeleniyorsun yoksa?\" diye takıldı gülme­ye devam ederek. “Lütfen İsmet, ciddi ol. Ben şaka yapmıyorum. Evet, seniniçin endişeleniyorum .” dedi. Bu sözleri üzerine İsm et'in gülümsemesi dudaklarında kaldı.Sesi ve yüzü hemen ciddiyete büründü. “Seni seviyorum Leyla. Senin için her şeyi yapanın. Dikkatli01 diyorsan olunum. Öl desen senin için ölürüm dc.\" dedi. İs*met’in sevgisini itiraf etmesi içinde bir şeylerin akıp gitmesineneden oldu sanki. Bu akıp giden intikam duygusuydu belki de. 335

Gonca Çiftçioğullan ^ Katiller yakalansın istiyordu. Evet, bunu her şeyden çok istiyor­ du. Ama İsmet'i buna kurban edemeyecek kadar da çok seviyor­ du. Bu sevgi genç adama güç venneliydi, onu korumalıydı. Ken­ disi için geri döneceğini bilmeliydi. “Ben de seni seviyorum İsmet. Benim için sağ salim dön bu görevden,” dedi. Genç adam cevap olarak uzanıp elini sıkıca tuttu. Eğer so­ kak ortasında olmasalardı kesinlikle bu romantik konuşmanın ar­ dından duygusal bir öpüşme gelirdi. Duygulan ifade etmek ayn sevdiğini söylemek apayrıydı. Sevgi daha özel daha samimiydi sanki. İki kişinin mahremi gibiydi. Bu itiraf ikisini birbirleri için vazgeçilmez derecede özel yapmıştı. Böyle görüyordu artık Ley­la aralanndaki ilişkiyi. Birbirlerine aitlermiş gibi. “Hadi, gidip şu doktorla konuşalım artık,” dedi İsmet. Konu­yu daha fazla uzatmak istemiyordu. Leyla da sokak ortasında bukonulan konuşmanın pek yeri olmadığını fark ederek onun arka­sından toplum sağlık merkezinin bulunduğu bahçeye girdi. Ailehekimine kendilerini tanıtıp Osman’ın aile bireyleri içinde kasgevşetici ilaç kullanan olup olmadığını sordular. Doktor ellerin­deki yazılı emri görünce bilgisayardan hasta dosyalarına baktı veOsman’ın babası Rıza Kara’nın bel fitığı tedavisi için ağrı kesiciile birlikte kas gevşetici ilaç kullandığını söyledi. Aldıklan bu bilgi davanın yönünü tamamen değiştirmişti. Ar­tık bu intiharın cinayet olma ihtimali çok yüksekti. Am a nedenihakkında bir bilgi yoktu ellerinde. Eğer Osman, Sevim ’i intiharsüsü vererek öldürdüyse bunu neden yapmış olabilirdi? Şimdi debu konuya yoğunlaşmalan gerekiyordu. Neredeyse saat on iki olmak üzereydi. Bu saate kadar zamansanki su gibi akıp geçmişti. Öğlen tatili arası olduğu için İsmetemniyete dönmek istemedi.336

G ü n e şin K m < ?•. “Ben baya acıktım. Eminim sende acıkmışsındır. Yemek yi­yelim mi?” diye sordu. Leyla kafası sürekli meşgul olduğu içm,İsmet soruncaya kadar açlığını fark etmemişti bile. “Ben de acıkmışım aslında, ne yiyelim?” diye soruya soruylakarşılık verdi. “Kumpir sever misin?” “Ciddi misin? Var mı burada kumpir yapılan yerT* Sesindekiçocukça sevince genç adam da gülümseyerek katıldı. “Hep buraya özgü yemekler yiyecek değiliz ya. Biraz da si­zin tarafların lezzetlerini tadalım değil mi? Hadi gel, biraz ilerideküçük bir dükkân var. Bir tek orada var zaten.” dedi ve yine elin­den tutup onu ara bir sokağa doğru yönlendirdi. Gittikleri yer üç ya da dört masalık, küçük fakat temiz birdükkândı. Kendilerini büyük bir güler yüzle sanki tanıyor gibikarşılayan bayanın sıcaklığı, bu küçük sevimli yeri çok şirin birhale getirmişti. Kendilerinden başka anne-oğul olduğunu düşün­düğü orta yaşlarda bir bayan ile genç bir delikanlı vardı. I>ükkâ-nm sahibi olan bayanın onlarla yaptığı sıcak sohbeti, aynı şekildekendilerine de yöneltmesi, müştenlerine verdiği önemi ve özemgösteriyordu. Adıyamanlı olduğunu öğrendiği bayanın kumpiryapmayı biliyor oluşuna şaşırmıştı. Kumpir dışında waffle da ya­pıyordu. Bunlar dışında yöresel içli ve çiğ köften de vardı. Soh­bet esnasında onun daha önce batıda bir ilde yaşamış olduğunu,kumpir ve waffle’ı da orada öğrendiğini anladı. İkisi de kum­pir yediler. Dükkânda çok fazla oyalanmadan emniyete dönmeküzere hemen ayrıldılar. Çünkü bugün yapacak çok işlen \ ardi. İsmet’e yarın işe gelmeyeceğini dinleneceğini söylemiştiama davanın aldığı seyir yüzünden izin gününü bir sonraki güneertelemeyi uygun gördü. Buna genç adamın çok tepki göstere­ceğini biliyordu. Ama zaten amacı dinlenmek değil Kâhta’yagitmekti. Sevim'in davası ile ilgili gerçekleri bugün ya da yann 337

Gonca Çiftçioğullan sabah ortaya çıkarabilirlerse eğer, yann öğleden sonra yine Kâh­ ta'ya gitmeyi düşünüyordu. Artık kendi babası için olmasa bile Çetin’in gönderdiği fotoğrafların kime ait olduğunu öğrenmesi açısından mutlaka oradan biriyle konuşmalıydı. Bu kişi Ahmet ya da kız kardeşi olabilirdi. Önemli olan fotoğraftaki kişinin Ka­ dir olup olmadığını teyit etmekti. Çetin’in gönderdiği fotoğraf morgda çekilmiş olduğundan ölüm haberi vermek gibi olacaktı bu ziyaret, Bu açıdan olaya bakınca gitmeyi istemiyor, o ailenin acısıyla yüzleşmeye dayanamayacağını biliyordu. Emniyete giden yol boyunca yine içinde tuhaf bir his uyandı. Takip edildiğini anladığında da bu his uyanmıştı. Şimdi zihnin­deki alıcılar o hisleri yeniden harekete geçiriyor, sanki kendisiniuyanyordu. Bu uyanyı tecrübelerine dayanarak dikkate almasıgerektiğinin bilincinde olarak dikkatli bir şekilde etrafına bakın­maya başladı. Emniyet müdürünün kendisini güvenlik açısındantakip ettirdiğini bildiği için gözleri doğal olarak üniformalı po­lis memurlannı aradı. Fakat görünürde hiç polis yoktu. Bir keredaha dikkatli bir şekilde baktı etrafına. Evet, gerçekten kimseyoktu. Sivil sade vatandaşlar vardı çarşı içinde oradan oraya koş­turan, Bu sefer bak yanıldın hislerim. Yok işte takip eden beni.Müdür bile vazgeçmiş artık takipten diye geçirdi içinden. Anla­şılan o bile anlamıştı tehlikeli bir durum ile karşı karşıya olma­dığını. Kendinden emin bir şekilde İsm et’in yanında emniyetedoğru giderken, bebek arabalı bir kadının cep telefonuyla bebe­ğinin resmini çekiyormuş gibi onun resmini çektiğinin farkmabile varmadı. 38

■İS>' G üneşin K m ^ Bö Iüm 2 6< 2 ^ m n iy e te döndüklerin de onlan hiç ummadıkJan kadar gû- zel bir sürpriz bekliyordu. Köyde günlerdir aradıklan Ah­met’i müdürlükte kendilerini bekler halde buldular. Onu görmeyibeklemedikleri için ikisi de büyük bir şaşkınlık yaşadılar doğalolarak. Leyla oğlanı görür görmez yanma gitti ve kendisini ta­kip etmesini isteyerek odasına götürdü. İsmet de yanlarındaydı.Odaya girince koltuklan gösterip \"Otur,” dedi. Ahmet, ikisininyüzüne şöyle bir baktıktan sonra Leyla’mn gösterdiği koltuklar­dan birine oturdu. İsmet de hemen onun karşısındakine olurdu. \"Babam beni aradığımzı söyledi,” dedi oturur oturmaz. \"Evet, anyorduk, neredeydin günlerdir?\" diye sordu İsmet. Ahmet başını önüne eğdi. Bir süre sessizce öyle yere baktı.\"Saklanıyordum,” dedi. Leyla, Ahm et’in konuşmaya hazır olduğunu görünce bakış-lannı İsmet’e çevirdi ve kendisiyle birlikle dışan çıkmasını işa­ret etti. İsmet gelen bu uyarıya hemen uydu ve oturduğu yerden kalkıp Leyla ile birlikte dışarı çıktı. Sonra bakışlanyla ne oldu der gibi sordu. 339

Gonca ÇifiçioğuUan \"Ben. Ahmet’le konuşurken sen de Osman’la ilgilenir mi­ sin? Onu da emniyete getirelim. Bir ekip babasının evine gitsin. Kullandığı bütün ilaçlan emniyete getirsin. Şu oğlan uyanmadan njtuklamak istiyorum,” dedi. İsmet beklemediği bu teklif karşı­ sında şaşırmıştı, “Yann da getirebiliriz emniyete. Önceliğimizi Ahmet’e ve­ relim bence.” “Zaten önceliklerimizden biri de o. Gördüğün gibi onunla da ben ilgileneceğim.” Onun bu ısrarlı tavnna temkinle yaklaşan İsmet, “Bu dava sende değil artık. Başını belaya sokacak bir şey yapmanı istemiyorum. İkimiz birlikte sorgulayacağız bu çocu­ ğu,” diyerek Leyla’nm isteğine karşı çıktı. Leyla böyle bir tepki beklemiyordu İsmet’ten. Hemen kabul edeceğini düşünmüştü oy­ saki. Aslında bu tepkisinin kendisine karşı çıkma değil, koruma amaçlı olduğunu biliyordu. Bu davaya kendisini vermişti. Çünkü uzantıları babasının katillerine kadar götürebilirdi onları. İsmet bunu herkesten daha iyi anlıyor, daha iyi biliyordu. Bu yüzden bir sının olmayacağından korkarak korumaya çalışıyordu. Evet, aslında bir noktada haklıydı. Bu davada bir sınır çizebilir miydi kendisine, onu bilemiyordu. Müdür elinden dosyayı alınca itiraz edememişti. Çünkü ona itiraz edemezdi. Hakkı vardı dosyayı al­ makta. Fakat buna kendisi uyabilir miydi bundan emin değildi. Bugün Ahmet emniyete gelmese yann o gidecekti zaten köye, Sonuçta bu delikanlıyla öyle ya da böyle konuşacaktı. Bugün Çe­ tin’in fotoğraf gönderdiğini ve cesedi bulunan iki kişinin Fransız kadının katili olma ihtimalini henüz kimseye söylememişti. Bu sadece Çetin ile ikisinin varsayımıydı. Eğer cesetlerden biri, şu karşılanndaki çocuğun abisine ait çıkarsa bu durum da babasının kendisine bırakmış olduğu dosyadaki isimler de bu işin altından 340D

G üneşin K ızı < tçıkabilirdi. Araştırmalarında bu noktaya kadar gelmişken nasıldurabilecekti? Mümkün müydü? Kendisi için öylesine zor birdurumdu ki. Hatta gerekirse istifasını verir yine bu soruşiunnayadevam ederdi. İsmet artık bu davanın sahibiydi. Bu durumda san­ki kendisi ona yardım ediyor gibiydi. Yani artık rolleri tamamendeğiştinnişlerdi. Onu tehlikeden uzak tutma ihtimali çok zayıftı.Buna rağmen elinden geldiğince tehlikeden uzak tutmaya çalış­malıydı. Eğer kutudan çıkan isimler bu cinayete kanşmışlarsayakında peşine düşebilirlerdi, Emniyette artık herkes Güneş’inKızı olarak biliyordu onu. Bu haber yayılırsa kendisi de nam­lunun ucundaki kişi olabilirdi, Bu tür tehlikeli senaryolar isteristemez sürekli kafasını meşgul ediyordu. Şu andaki endişesi isebir an Önce İsmet’i bu odadan uzaklaştırmaktı. Şimdiki yapacağışey hiç hoşuna gitmiyordu ama elindeki kozları mecburen kulla­nacaktı. “İsmet, ben yann gelmeyeceğim biliyorsun. Eğer bu davayanna sarkarsa dayanamam gelirim. Ama ikisine birden yoğun­laşırsak belki kısa sürede bu Fransız kadının katillerini bile yaka­layabiliriz. Şimdi hasta hasta ben mi gideyim Osman'ın ailesininevine?” dedi. Üzgün ve cam sıkılmış gibi konuşunca İsmet'inyüzü gevşeyip yumuşadı hemen. “Bir erkeği ikna etmeyi çok iyi biliyorsun,\" dedi teslim ol­muş bir ifadeyle. Onun bu jestine gülümsedi. “Her erkeği değil sadece seni etkileyebiliyorum.\" diyerekgönlünü almaya çalıştı. Bunda da başarılı olmuş olacak ki İsmetde ona gülümsedi. “Ben halimden ınemnımum. ama lütfen dikkatli ol. Başınıbelaya sokacak bir girişimde bulunma. Ben erken gelmeye çalı­şırım,\" dedi. 341

Gonca ÇifiçioğuUan İsmet aynidıktan sonra odaya Ahm et'in yanına döndü. Kol­ tuğuna omrup bakışlarını delikanlıya çevirdi. \"Şimdi anlat bakalım neden saklanıyordun?” diye sordu. \"Abimden haber alamıyorum. Başına bir şey gelmiş olmasın­ dan korkuyorum. Eğer ona bir şey olduysa bende tehlikedeyim,” dedi Ahmet açık bir şekilde konuşmaya çalışıyordu. Köyde ilk gördüğü günkü halinden eser yoktu. O gün çok ketum davran­ mış, olayla ilgili tek kelime etmemişti. Anlaşılan bir şeyler bu oğlanm düşüncesini değiştirmişti. \"Neden öyle düşünüyorsun? Seni korkutan ne?” diye sordu biraz daha açılabilmesini sağlamak için. Ahmet hiç konuşmadan önüne bakmaya başladı. Bu soruyla birlikte yüzü solarcasına sa­ rarmıştı. Bir şeylenn içine bulaştığınm ve bunun da başmı belaya soktuğunun ya da sokacağının farkmda gibiydi. Bu farkındalık buraya kadar getirmişti onu. Biraz daha yüklenirse bildiği her şeyi öğrenebilirdi. “ Siz, köyde Hasan’la görüştünüz. Sonra Haşan da ortadan kayboldu.” Kısık çıkan sesinde belli belirsiz bir kızgınlık da duyuluyordu. Leyla duyduklan karşısında çok şaşırmıştı. Kim, neden Hasan'ı kaçırmış olsundu ki? Hem onunla görüştüklerini bilen kimse yoktu. Çevrede de kimse yoktu görüştüklerine şahit olan. Cami önündeki o iki yaşlı adam dışında. O nlann da çevre­ leriyle ilgilenen bir tavırlan yok gibiydi, Böyle bir haber duyma­ yı beklemediği için dili tutulmuşçasma bakıyordu Ahm et’in sol­ gun yüzüne. Belki Haşan kaçınlmarnış aynı Ahm et gibi kendisi ortadan kaybolmuştu? Bu da ihtimal dâhilindeydi tabi ki. “Sen, Güneş’in Kızı mısın?” A hm et’in hiç beklemediği anda aniden sorduğu bu soru tokat yemiş gibi sarsılmasına neden oldu. “Neden soruyorsun bunu?” dedi şaşkınlık içinde./ “ Herkes seni konuşuyor. G üneş’in Kızı gelm iş diye,” dedi Ahmet konuşmasına daha çok gizem katarcasma, 342

^ Oüncçin Ktzı <a.- Leyla, gözlerini kısarak şüpheyle baku karşısında oturan veettiği laflarla sarsıntı geçirmesine neden olan delikanlıya. İçin­deki şüphe tohumlan filizlenecek kadar uyanlmış hissetti ken­dini birden bire. Buraya gelmesindeki amaç neydi acaba? İçindehissettiği pişmanlık ve korkudan mı gelmişti? Yoksa henüz neolduğunu çözemediği daha derin mevzular mı vardı? \"Kim konuşuyor? Açıkla bakalım biraz,” dedi şüpheyle. “öğrenirsin yakında nasıl olsa. Seninle tanışmak isleyenlervar.” Bu oğlanın ettiği her laf tüylerini diken diken etmeye başla-mışü. Şimdi söylediği bu laf da neyin nesiydi? Tanışırsın yahn-da. Tehdit gibi bir ifade vardı söyleyişinde ve yüzünde, ilk defaiçinden Müdürü Mahmut Bey’e ve ismet’e hak verdi. Onu bu da­vadan uzaklaştırabilmek için büyük çaba sarf ediyorlardı. Demekki tehlikenin kolcusunu onlar kendisinden daha önce almışlardı.Anladığı kadarıyla hiç ummadığı, tahmin etmediği kadar ilgi vedikkat çekmişti. Güneş’in Kızı demeleri kendisini babasıyla öz­leştirdikleri anlamına geliyordu ki bu da arayan ve soran kişilerinbabasının katilleri olma ihtimalini güçlendiriyordu. İtiraf etmekistemediği ama için için bildiği diğer rahatsızlık veren şey iseFransız Bayan Nadine’nin de bu kişiler tarafindan ortadan kaldı­rılmış olma ihtimaliydi. Kafasındaki bu sorulara cevap \erebile-cek tek kişi ise karşısında oturan şu delikanlıydı. “Benimle tanışmak isteyenler kimler?” diye sorusuna devanıetti. Aldığı cevap daha çok şaşırmasına neden oldu. “Demek ki Güneş’in Kızı sensin” dedi. “Bütün bunlar da ne demek Ahmet? Benim kimliğimi teyitetmek için mi gönderildin yoksa buıaya?” diye sinirlerine hâkimotamayarak bağırdı. 343

TİP» G onca Ç iftç io ğ u lla n “Abla bütün bunlara sen sebep oldun. Köye geldiğin günbeni sorgulaman ve peşime düşmen bütün dikkatleri senin üze­nnde topladı.” Bu delikanlı ne demek istiyor, ne anlatm aya çalışıyordu? Busözleri onun da bu işin içinde olduğunu göstennekten başka birşey değildi. “Ahmet beni zorlama, şu an bile seni tutuklayıp içeri atabili­rim. Şimdi açık bir şekilde bana her şeyi anlat.” “Anlatacak bir şey yok. Sadece bu işin peşini bırakın. Sonuhiç kimse için iyi olmaz. Patron iyi dileklerini gönderdi bugünbenimle sana. Bu kadının katili de biz değiliz. G idip onu başkayerde arasın diyor.” Sonra görevini yerine getirm iş olarak gitmeküzere ayağa kalktı. Leyla onun gitm eye hazırlandığını görüncefırtına gibi yerinden fırlayıp oğlanı kolundan yakaladı ve savu-rurcasma koltuğa yeniden oturttu. “Otur şuraya ve bana patronunun kim olduğunu ve bu işi bı­rak demekle neyi kast ettiğini söyle bana. Kadının katili siz de­ğilseniz, kim o zaman ve ne diye bırakmamı istiyorsunuz?” “Dedim sana, söyleyeceklerim bu kadar. Bundan sonra merakettiğin şeyleri patron söyler nasıl olsa,” dedi küstah bir şekilde. “Demek öyle,” diye söylendi Leyla. Sonra masasının arkası­ na geçip çekmecesinden çıkardığı san zarfı alıp geldi ve içindeki fotoğrafları çıkararak Ahmet’in önündeki sehpanın üzerine ko­ yup ona doğru itti. “Bak bakalım bu fotoğraflann içinde tanıdığın biri var mı?” diye sordu. Ahmet, Leyla'nın davranışı karşısında şoke olmuş, bu şekilde koltuğa fırlatılmasına sinir olm uş gibiydi. Bakışlarm- daki öfke çok rahatlıkla okunabiliyordu. Leyla bu bakışı görmez­ den gelmeye çalıştı. Öyle sinirlenmişti ki kendine hâkim olmakta zorluk çekiyordu. Şu yeni yetme velet nasılda tehditkâr bir şe­ 344

Gıincşin Kızı < İ kilde kafa tutmuştu öyle kendine. Neyine güveniyordu bu? Kim vardı arkasında buna bu kadar cesaret verecek? Sen emniyete gel asayiş büro amirini tehdit et. Bu nasıl bir cüretti öyle. Aklı hala az önceki sözlerdeydi. Patronum sana anlatır. Ahmet’i emniyet* te görünce ilk başta sevinmiş, davaya katkısı olacak önemli bil­ giler alacağını sanmıştı. Oysaki her şey tam tersi gelişerek tehdit edilmişti. Keşke İsm et’i göndermeseydim diye düşündü bir an. $u oğlanın kendisini tehdit ettiğine inanırlar mıydı acaba? Sonra hemen vazgeçti bu düşüncesinden. Bu tehdidi İsmet in yanında yapmış olsaydı böyle koltuğa savrulmaz büyük ihtimalle duvara çivilenirdi. İsm et’in bu konuda kendisi kadar soğukkanlı davra­ nabileceğini sanmıyordu. Bu şekilde bakınca onu göndermesi büyük isabet olmuştu. Gözleri A hm et’ e kaydı, önündeki fotoğraflara bakmasını is­ temişti ama o bakışlannı tepkili bir şekilde yana çevirerek bak­ mayı reddediyordu. Aslında bu yapmaya çalıştığı şeyin doğru­ luğu tartışılırdı. Ö nüne koyduğu fotoğraflardan binsi abisine ait olabilirdi, Belki tanıdığı biri bile değildi. Fakat ihtimal bile olsa bir insana bu şekilde ölüm haberi verilmesi etik olarak tartışı­ labilir olmasına rağmen, onu konuşturabilmek açısmdan böyle davranmaya mecbur kalmıştı. “Bak o fotoğraflara Ahm et!” diye bağırdı, Ahmet hiç tepki vermedi. Sanki onu duymamış gibi yan ta­rafa bakmaya devam etti. Leyla’nın da sabn am k iyice taşmaküzereydi. Fotoğrafları eline aldığı gibi Ahmet'in önünde dikildi.Sanki gözüne sokarcasına, “Bak şunlara tanıdığın biri var mı içinde.\" diye tekrar ba­ğırdı, Ahmet zorla gözünün önünde tunılan fotoğraflara bakmakmecburiyetinde kalmıştı. Görür görmez yüzü sapsan oldu. Titre­yen elleriyle iki fotoğrafı Leyla’nın elinden aldı. 345

^ Gonca Çiftçioğullan ^ “Nasıl bir oyun oynuyorsun sen benimle?” diye sordu sapsan bir yüzle. Gördüğü şeye inanmak istemiyor gibi başını bir sağa bir sola çeviriyordu. “Oyun değil Ahmet. Gördüklerin oldukça gerçek. Cuma gönü Manisa yolunda kurşunlanmış olarak bulunmuş bu iki ce­ set,” diye açıklama yaptı. Ahmet fotoğraflardan birine gözleri takılmış, hıçkırıklar içerisinde ağlayarak bakıyordu. Leyla, onun b u haline çok üzüldü. Keşke bu şekilde öğrenmek durumunda kalmasaydı. Daha yumuşak bir şekilde alıştırarak bunlan göster­ meye çalışır, bir nebze de olsa tepkiyi yavaşlalabilirdi. Artık piş­ manlık duymak için çok geç olduğunu biliyordu. O zorlamamış olsa kesinlikle bu şekilde davranmazdı. Yavaşça elini uzatarak omzuna dokunmak istedi. Kendince destek olmaya çalışacaktıgüya. Fakat Ahmet kendi omzunu silkeleyerek Leyla’nın elinidüşürdü. Leyla onun bu tavrını olgunlukla karşılayıp başka birtepki vermedi. Şu anda hissettiği üzüntü ve öfke olmalıydı. Acı­sını hazmetmesine izin vemıek için karşısındaki koltuğa geçipsessizce oturdu. Hiç sesini çıkartmadan üzüntüyle genç delikan­lıyı izliyordu, \"Abim,” dedi zor duyulur bir sesle. Bir şeyler söylemek isti­yor fakat hıçkınklan arasında sesi çıkmıyordu. “Çok üzgünüm Ahmet. Bu kişilerden birinin senin abin ol­masını hiç istemezdim,” dedi. Sesi içindeki üzüntüyü yansıtıncaAhmet başını kaldınp ona baktı. \"Kim yapmış, katilleri kimmiş, öğrenebildiniz m i?” diye sor­du. “Bunu senin söyleyebileceğini umuyordum açıkçası,” dedi.Temkinle yaklaşmaya çalışıyordu. Ahm et’i belki konuşturabilir­di. Konuşabilmesi için içinde bulunduğu tehlikeyi idrak edebil­mesi lazımdı.346

G üneşin Kızı \"Böyle olmaması geriyordu, kimse zarar görmeyecekti,” dedi kendi kendine mırıldanır gibi. O kadar yavaş sesle konuşu­ yordu ki Leyla zor duydu söylediklerini. \"Olmaması gereken neydi Ahmet? Lütfen bana karşı açık ol. Senin de hayatın tehlikede. Abini öldüren kişiler seni sağ bırakır­ lar mı sanıyorsun?” “Sadece bir poşet taşıyacaktı abim. Orada birine verecekti. Bütün yapması gereken buydu.” \"Peki, ne oldu da işler değişti? Anlat bana her şeyi.” Kadir’in ölümü Ahm et'i çok sarsmıştı. Sonuçta kardeşiydi,kolay değildi tabi canı ciğeri, kanı olan birinin ölümünü sindir­mek. Ama şimdi bu oğlanı konuşturamazsa bir daha fırsat bulupkonuşturamayabilirdi. Hem şimdi saJıversc hayatta kalıp kalma­yacağının da garantisi yoktu. Hem o hem de ailesi tehlike alım­daydı. Onları olası tehlikelerden koruyabilmeleri için her şeyi enince ayrıntısına kadar bilmeleri gerekiyordu. “Bak Ahmet, şu anda sen belki farkında değilsin ama senin işyaptığın insanlar çok tehlikeli kişiler. Gözlerini kırpmadan adamöldürürler, En ufak bir hatayı bile affetmezler. Eğer bana yardımedersen ben de sana ederim, Abinin katillerini yakalayıp adaleteteslim ederim.” Ahmet gözlerini kaldınp öyle bir baktı ki sanki Leyla’ya acı­yor gibiydi. “Bence önce sen kendine yardım etmeye çalış. Çünkü asılsenin mezann kazıldı,” dedi. Duyduğu her söz Leyla’nın üzenn­de şok etkisi yaratıyordu. Kimin hedefindeydi? Ne yapmıştı damezannı kazmışlardı? Bu çocuk bütün bunlar hakkında nasıl bukadar bilgiye sahip olabiliyordu? “Ne demek istiyorsun açıkla hemen,” diye sinirle çıkıştı. “Buraya neden geldim sanıyorsun? Kendi isteğimle mi geldi­ğimi düşündün yoksa?” Hafifçe gülümsedi. 347

-J5> Gonca Ç ifiçioğuU an “Ahmet, sen hâlâ işin ciddiyetinin farkında değilsin. Seni bana bir mesaj için gönderdilerse mesajı ilettikten sonra senin de defterini dürerler. Abine yaptıklarını görm üyor musun? N a s ı l hâlâ onlara güvenebiliyorsun?” Leyla neredeyse bağırarak yük­ sek sesle konuştu. “Onları çok iyi tanıyormuş gibi konuşuyorsun, Ama tanımı­ yorsun. Evimin ekmeğini onlar veriyor. Kime sadakat gösterece­ ğim şimdi, sana mı yoksa onlara mı söyle hadi?” dedi diklenerek. \"Ahmet iki gün kamını doyurdular diye öm ür boyu sana ba­ kacaklarını mı sanıyorsun? Meslek hayatımın tamamı bunlar gibi insanlarla uğraşmakla geçti. Abini öldürüp seni nasıl sağ bıra­ kacaklar. Hiç mi içini sızlatm ıyor abine kurşun sıkan insanlarla çalışıyor olman?” Bu sözleriyle damardan girdiğini Ahmet'inyüzünde oluşan ifadeden anlamıştı. “Ne biliyorsun kurşunu onlann sıktığını? Belki de sizdenbiriieri öldünnüştür,\" diye diklendi her şeye rağmen direnmeyedevam ediyordu. Leyla sen bilirsin derce omzunu silkti. “Tamam, yürü git. Gitmekte serbestsin. Abinin fotoğrafını daal yanına. Ona baktıkça belki bir şeyler çağnştırır sana,” dedi.Ahmet şaşırmıştı Leyla’nm tepkisine. G itm ek üzere ayağa kal­karken fotoğrafı eline aldı. Sonra gözü diğer fotoğrafa takıldı. “Şuayip A hi’yi de vurmuşlar,” dedi üzgün bir şekilde. “Tanıyor musun onu?” \"O da bizim köyden. Beş çocuk bıraktı arkasmda. Çalışmakiçin gitm işti İzm ir’e. Ne iş bulsa yapardı. N e istediler bu fukara­dan?” diye sinirle sıktı yumruğunu. “Sırada kim bilir başka kimler olacak. B unlann hiçbiri seninumurunda değil gibi. Abin hak ediyor muydu bu şekilde ölmeyi?O, kaç kişinin boğazını doyurmak için gitmişti çalışmaya? Neyseboş ver bunlan. Nasıl olsa yardım etm eyeceksin. Hadi git, seni 348

G üneşin Kızı “5*- de vurduklarında, nasıl olsa kız kardeşin çalışıp yaşlı anana ve babana bakar. Belki o da senin patronun yanında iş bulur bellimi olur? Abilerini kullanıp işi bitince vücutlarına kuışunla delikaçmaya çekinmeyen bu insanlar, kız kardeşine kim bilir neler ya­parlar artık?” Sonra da ilgilenmiyormuş gibi arkasını dönüp masanın etra­fından dolaşarak koltuğuna oturdu. Ahmet dikildiği yerde öyle­ce kalmış bir milim bile hareket etmemişti. Leyla onu damardanvurduğunu biliyordu. Abisinin ölüm haberi oldukça sarsmıştı.Onun bu olayı kolay atlatacağını sanmıyordu. Aslında her şe­yin farkındaydı bu genç delikanlı. Tehlikeli insanlarla iş birliğiiçinde olduğunun da pekâlâ farkmda görünüyordu. İş birliğineyanaşmaması ya aklınca kendisi intikam almak içindi ya da bü­yük bir korku vardı içinde. Polisin kendisini bu işten kurtarabi­leceğine inanm ıyor da olabilirdi. Fakat kız kardeşi söz konusuolduğunda akan sular durulmuştu. Kıyamadığı tek kişi o gibiydi.Delikanlının direncini kırmak için Leyla elinde kalan son kozuoynamıştı. Eğer Ahm et konuşursa büyük bir adım atabilir, katil­leri yakalayabilirlerdi. Ahmet yavaşça arkasını dönüp yüzünü Leyla'ya çevirdi. Za­ten solgun olan yüzü iyice solmuştu. “Kız kardeşim e dokunm alannı asla istemem. ' “O zam an anlat bana her şeyi Alımet. Kim bu adamlar ne işyapıyorlar?” “Bu konuştuklanm ız aramızda kalacak. Benden duyduğunukimse bilm eyecek,” dedi Ahmet. Kendisini ve ailesini güvencealtına almaya çalıştığını hemen anlamıştı Leyla. “Merak etm e Ahmet. Kimse bilmeyecek. Sen her şeyi anlat,dedi sakin bir şekilde ve sesine de yansıyan güven dolu bir ifa­deyle. 349

Gonca Çiftçioğullan \"Köyümüz sizin de gördüğünüz gibi fakir bir köydür. Köyün erkekleri daha çok il dışına çalışmaya gider. Kimi sezonluk işler tçİD, kimi de sürekli bir iş bulma umuduyla. Bir iki adam var köye dadanan. Bu fakir ailelerin takipçisi oluyorlar. Özellikle il dışına çalışmaya gidenleri gözlerine kestirirler. Para karşılığı bu zavallıları işleri için kullanırlar hep.” \"Nasıl işler?” diye sordu Leyla. Ahmet’in anlattıklarını pür dikkat ve ilgiyle dinliyordu. \"Bize birkaç ambalajlanmış ve poşete konulmuş üzeri de iyice bantlanmış paketler verirler. İl dışında çalışanlar bunları valizlerine koyup çalıştıkları şehre götürürler. Oradan da bazı ki­ şiler gelip emanetlerini alırlar ve karşılığında yine bir miktar paraverirler. Yani abime böyle yapıyorlardı. Oradan biliyorum. Çün­kü abirae ve Şuayip Abi’ye gelecek paketleri ben alıp getiriyor­dum. Benim görevimde köyün dışında yaşayan bu adamlardanpaketleri alıp köye getirmek. Ben sadece Şuayip A bi’ye ve kendiabime veriyordum. Diğer kişilere de Ökkeşlerin Haşan getiripverir,” dedi. Duyduğu şey karşısında, “Ökkeşlerin Haşan mı?” dedi şaşkınlıkla Leyla. “Evet, o. Siz gidip konuşmuşsunuz. Patron bu olayın peşindeolduğunuzu öyle öğrendi. Bir de Güneş’in Kızı gelmiş diye du-yımca hemen bağı kuruverdi. Beni bu yüzden gönderdiler. İçerigirmem için itiraf etmeye geldim dersin dedi. Amacım senin okız olduğunu kesinleştirmekti.” “Niçin Önemliymişim ki ben onun için? “O da babası gibi bela olacak başımıza. Mezarını kazalımdediler.” Leyla’nın yüzüne mahcup bir ifadeyle baktıktan sonrayine devam etti. \"Seni öldürmeyi düşünüyorlar. Peşine birilerinigöndermişlerdir mutlaka. Arkanı kolla bugünlerde,” dedi. Nihayet geleceğini düşündüğü o hesap günü yaklaşmıştı.Kaderinde ölüm varsa onu da yaşayacaktı. Ama ne babasının ci­ 350

-ts> Güneşin K mnayetini ne de yabancı kadının cinayetini onlann yanına bırak­maya niyeti yoktu. Soğukkanlı davranmaya çalışarak. Ahmet'isorgulamaya devam etti. “Bu Ökkeşlerin Haşan, bize olaylarla ilgisi olmadığım söy­lemişti. Güya sen anlattığın için biliyonnuş tehlikeli adamlarlakonuştuğunu,” dedi. Onun bu sözlerine Ahmet asabi bir şekildekafasını iki yana sallayarak cevap verdi. “Yalan söylüyor, Köye gittiğinizi onunla konuştuğunuzu Pat­ron nasıl öğrendi sanıyorsunuz. Her şeyi Haşan anlattı. Büyükpatron’un uzaktan akrabasıymış zaten. Emmisinin torunu muy­muş neymiş. Bana işleri veren, yaptığım iş karşılığında paramıveren de Haşan.” “Peki, sen Büyük Patron’la hiç karşılaştın mı? Konuştun muonunla?” “Yok abla, konuşmadım. Yaklaştınnazlar zaten beni. Ben sa­dece Hasan’ın benden yapmamı istediklerini yaptım.” “Abidin kim? Haşan bize bu ismi verdi. Çok lehlikeli buadam, uzak durun gibi bir şeyler söyledi.” Onun bu sözlerine Ahmet şaşırmış görünüyordu. Yüzündekişaşkınlık ifadesi yavaş yavaş yerini gülümsemeye bıraktı. “Abla, Haşan sizinle dalga geçmiş ya,” dedi gülmeye devamederek. “Nasıl dalga geçmiş?” diye merakla sordu. Haşan ın kendile­riyle oynaması hiç hoşuna gitmemişti. “Abidin bizim köyün delisidir. Adamın bugüne kadar kimse­ye bir zaran dokunmadı. Elinden bırakmadığı bir düdüğü vardıronu çalarak koşturur arada sokaklarda. İşsiz güçsüz bir zavallıdır.Köylü doyurur kamını.” Leyla kaşlarını çatmış, canı sıkılmış bir şekilde dinliyorduAhmet’i. Nasıl olmuş da ne İsmet ne de kendisi farkına varanıa- 351

■J!> Gonca Ç iftçioğullan <â- mjşlı şu Ökkeşlerin Hasan'ın yalanlarının. O günkü korkmuş yüz ifadesine kannıışlı ikisi de. Bu kartelin merkezindeki adamlardan biriyken nasıl da savunmasız masum biri olarak göstermişti ken­ disini. Hala kızıp duruyordu kendi kendine farkına varamamış olmasından dolayı. İsmet bütün bunlan duyunca kesin çok şaşı­ racaktı. \"Bu arada birkaç gün sen neredeydin?” \"Saklanıyordum. Abimden haber alamayınca hissetmiştim aslında bir şeyler olduğunu, Sıra bana gelecek korkusuyla kaç­ mıştım.” “Peki, neden ortaya çıktın?” “Ökkeşlerin Hasan'a beni sormanız, gözün benim üzerim­de olduğunu gösterdi. Gideceğim fazla da bir yer yoktu zaten.Dağdaki mağaralardan birine saklanmıştım. Biraz da erzak gö­türmüştüm yanımda, iki gün öyle idare etim. Haşan buldu beni.Patronun benden istediği bir şey olduğunu, onu yaparsam çokpara vereceğini, ailemle beni şehre göndereceğini ve tehlikeniniçinde olmayacağımızı söyledi.” \"Neymiş Haşan ın senden islediği şey? Bu arada bu ÖkkeşHaşan da kayıp değil sanırım. Bunu da mı uydurdun?” Ahmetmahcup bir şekilde Leyla'ya baktı. “Evet, öyle söylemem istendi. Amaç da korkutup seni dava­dan uzaklaştırmaktı. Patron, Güneş’in Kızı olduğunu ve baba­nın ihanetini söylemiş Hasan'a. Mezarını kazın o kadının demiş.Haşan da gelip bunlan bana söyledi. Bu demek oluyor ki ölümfermanı çıkarmışlar sana. Onlara bela olacağını düşünüyorlar.Amacım seni uyarmak, biraz da gözünü korkutm aktı.” “Senin savuracağın tehditlerle sineceğimi mi düşündüler. Bukadar saf mı bunlar?” dedi. Hala büyük bir şaşkınlık içindeydi.Demek Ölüm fermanı çıkarılmıştı hakkında. Babası öyle büyük^52

o G üneşin K mdarbe vurmuş olmalıydı ki korkudan ne yapacaklarım şaşırmışolarak hemen kızını da ortadan kaldırmayı düşünmüşlerdi. Mü­dürü Mahmut B ey'in ne kadar haklı olduğunu düşünmeden ede­medi. Onları iyi tanıdığı belliydi. Adıyaman'a geldiği gündenberi takip ettiriyor, olası tehlikeleri gözetiyordu İsmet de hemenalmıştı tehlikenin kokusunu. Her fırsatta endişesini dile getir­mişti- Kartel tarafından izleniyor bile olabilirdi. Bugün o duy­guyu yaşamış, çevresinde kendisini izleyen polis aramıştı. Hiçsivil halka dikkat etmemişti. İçinde tehlike sinyalleri öyle hızlıçalıyordu ki tehlikenin hemen yanında olduğu izlenimine kapıl­dı. Acaba Ahmet şimdi yine mi oynuyordu kendisiyle? Uyannakiçin mi yoksa öldürm ek için mi gönderilmişti? Emniyete üzerin­de silah niteliğinde olabilecek hiçbir şeyle giremeyeceğini bili­yordu. Saldırmak isterse bunu farklı bir şekilde yapması gereke­cekti. Her şeye karşı hazırlıklı olmak zorunda hissem kendim.Ama hâlâ kafasına takılan birçok soru vardı. Onlan da öğrenmesigerekiyordu. Bu Fransız kadını kim kaçırmıştı? Kadir'in bu iştebir rolü var mıydı? A hm et'in tahmin etiğinden çok daha fazla şeybildiğinden emindi. “Abin K adir’in, Fransız kadının kaçırılmasıyla bir bağlantısıvar mıydı?” diye açıkça sordu kafasına takılan soruyu. “Artık her şeyi size açıkça anlatmamın zamanı geldi. Bu iti­raflarım ikim iz arasında kalmalı, Eğer Haşan ın ya da akrabasıBiial’in kulağına giderse ben öldüm demek-tır.” dedi. Leyla’m n kulağını Bilal ismi tırmaladı birden. Babasınındava dosyalarında da adı geçiyordu. Genç bir delikanlıydı o za­manlar. Şimdi orta yaşlarda olmalıydı. \"Kim bu Bilal?\" \"Ben görnıcdinı, tanışmadım ama bu işin başındaki kışı o,Çok acımasız olduğu söyleniyor, Herkes çok korkar ondan. Za- 353

Gonca ÇiJiçioğuUan ıcn bende ondan korktuğum için kaçmıştım. Haşan onun sağ kolu. Şüpheleri ondan uzakJaştınnak için size Abidin adını ver­ miş ya.\" dedi yine hafifçe gülerek. Leyla bunu zaten anlamıştı. A hm et'in la f arasında bu aldat­ macayı ha bire gözüne sokması hoşuna gitm iyordu ama gerçek olan şeyde buna çok çabuk kanmış olmalarıydı. ‘Tamam, Ahmet geçelim artık şu Abidin konusunu. Sen baş­ ka ne biliyorsun? Her şeyi anlat bana.” Ahmet kısa bir süre yine sessizliğe göm üldü. Elindeki abisi­ nin fotoğrafına göz pınarlarında biriken gözyaşlarıyla baktı. Az önce Leyla ile dalga geçm eye çalıştığı yüz ifadesinden eser yok­ tu şimdi yüzünde, “Kadının kaybolduğu akşam Şuayip A bi’ye ve abime. Ha-san’ın bana vermiş olduğu paketleri veriyordum . Bize bu konu­da sıkı sıkı tembih edilen tek şey sakın bunlan kim se görmesin.Yoksa başınız fena yanar sözüdür. Şuayip A bi’ye akşam bizimevin önünde paketi verirken bu kadın gördü bizi. Bilal Abi du­yacak korkusuyla abim ve Şuayip Abi, kadını kaçırdılar. KöydenMustafa Emmi’nin İzm ir’e gidecek yükü vardı. Evini taşıyorduoraya. Abimler de onunla gideceklerdi. Kadını bayıltıp kamyo­netle İzm ir’e götürdüler. Ben durum u H asan’a söyledim. Ne ya­pacağız kadını diye sordum. Yapacak bir şey yok olan oldu artıkdedi. Daha sonra siz gelip kadının kaybolduğunu söyleyince çokkorktum. O yüzden konuşmak istemedim sizinle. Daha sonra Ha­şan, o işin icabına bakıldı için rahat olsun dedi. O günden sonraabimden haber alamadım. Hem kadının hem de abimin öldüğün­den şüphe ettim zaten,\" dedi yine ağlam aklı olmuştu. Eli yaprakgibi titrediği için tuttuğu fotoğraf eliyle birlikte titriyordu. Ahm et’e, Fransız kadının öldüğünü söylem em işti. Konuşma­ya başladığı anda kadının katilini başka yerde ara diyerek Bı-354

Güne^n Km ^lal’in tehdidini iletmişti. DNA sonuçlarını yeni aldıkları için yeniöğrenmişlerdi oysaki kadının Öldüğünü. Zavallı kadın diye dü­şündü içinden. Yanlış zamanda yanlış yerde bulunmanın cezasınıhayatıyla ödemişti. Kim bilir durumu öğrenen ailesi nasıl perişanolacaklardı. Henüz daha arkadaşlanna da söylememişlerdi. Heraçıdan çok vahim bir durumla karşı karşıya kalmışlardı bu insan­lar yüzünden. “O, abinlerin taşıdığı paketlerde ne vardı biliyor musun?\"diye sordu. Aklına takılan her şeyi öğrenmek istiyor, hiçbir şeyiatlamak istemiyordu. “Bilmiyorum abla. Hem kimse görmesin hem de açmayındiye sıkı tembihleri vardı üstümüzde. O yüzden ne taşıdığımızıhiç bilmedik.” “Nasıl taşıyordu ahinler bu paketleri? Nasıl götürüyorlardıyani İzm ir’e?” “Dedim ya valizlerine, eşyalannın arasına koyup otobüslegötürüyorlardı. Valizlerini açan kontrol eden olmadığı içm de ra­hatlıkla paketleri oradaki dostlarına ulaştınyorlardı.” “ Abin orada kiminle irtibat halindeydi hiç bilgi verdi mİ sanabu konuda?” “Evet, bir kere Sadık diye bir adamdan bahsetti. Hiç gözümtutmadı, bela adam ın teki diyordu. Zaten o gelip alıyormuş pa­ketleri ondan.\" “ Kimmiş bu Sadık, nerede çalışıyormuş bir bilgin var ım?\" “Pek fazla bir şey bilmiyorum, Kadifekaie’de oturuyonnuş,O civarda bir motosiklet, bisiklet uımiri yaptığı küçük bir dük­kânı olduğunu söylemişti bir ara. Bu yüzden genelde o civardabuluşuyorlardı. Öyle söylemişti ahim.” Artık yavaş yavaş olayın arkasındaki sis perdesi dağılmayave bazı taşlar yerine oturnıaya Kışlaımştı. Üzülmüştü buradaki

^ Gonca Çiftçioğullan ^ köyiüler için, Para için yapmayacakları şey olmayan açgözlü uyuşturucu baronlarının, birkaç kuruş kazanabilmek için tuzağı- na düşürdüğü zavallılardı sadece. Ne taşıdıklarından ne götür­ düklerinden haberleri vardı. Ahmet tehdit edildikleri için tehlike­ li bir iş yaptıklarını anladığını söylüyordu. Acaba abisi ve Şuayip de anlamışlar mıydı? Anlasalar da anlamasalar da kaç yazardı ki? Sonuçta ormanlık alanda bir ağaç dibinde birkaç kurşunla hayatları sona ermişti. Her şey birkaç kuruş kazanmak içindi, Paranın gözü kör olsun diye düşündü. Her türlü kötülüğün anası para değil miydi? İşin içine para girdi mi insanlarda ne mertlik, ne haysiyet, ne de dürüstlük kalıyordu. Uyuşturucu ticareti yapan bu aç gözlü mahlûklar, acaba kaç hayatı kararttıklarını, kaç gen­ cin gündüzünü geceye çevirdiklerini, kaç tanesinin de Ölümüne sebep olduklannı biliyorlar mıydı? Bilseler ne olurdu ki? Umur­ sarlar mıydı? İşin ucunda para varken hesap ederler miydi insan hayatının değerini? İçinde büyük bir öfke oluştu. O babasının kızıydı. Nasıl duyarsız kalırdı bu heba edilen hayatlara? Müm­ kün müydü? Canına bile mâl olsa gözünü kırpmadan insanları rahatlıkla katledebilen bu canavar ruhlu katilleri yakalayacaktı. Buna mecburdu. Bunu babası için yapmaya mecburdu. Bu uğur­ da canını vermiş olan Güneş için... İşte bunun için bile ölmeye değerdi. 356i ____

Güneşin Km B öIüm 2 7 ^ _ ^ h m e t ’ten duyduklan sonıştunnanuı yönünü tamamen değiştirmişti. Artık ellerinde onlan yakalamaya yetecekkadar bilgi olmuştu. Delilleri ise DNA kayıtlan olacaktı. Ahmet'iköye göndermek riskli olacağından salıvenneyip gözaltma aldı.En azından bu şekilde dava sonuçlanıncaya kadar güvende tuta­cağını düşünmüştü. Bunu Ahmet’e söylediğinde hoşuna gitmesebile hayatta kalmak için mecburen kabul etmek zorunda kalmışa.Çünkü emniyetten adımını atar atmaz bir hedef olacağını o daanlamıştı sonunda. Ahmet'i yanından gönderir göndermez hemen Çetin'i aradı.İki cesedin kimliğini söyledi. Aynca Kadir ve Şuayip'in oradakibağlantısı Sadık’a ait bilgileri verdi. Çetin aldığı bu habere çoksevinmişti. Onlann elindeki iki cinayet dosyası da aym cinayet­le bağlantılıydı ve uzantıları Adıyaman'a kadar geliyordu. So­nuçta daha ilk davasında yine eski mesai arkadaşlarıyla çalışmaşansına sahip olmuştu. Artık yapmalan gereken tek şey hrsatınıkollayıp karteli ele geçirmek olmalıydı. Bunun için istemese deyine Ahmet’e ihtiyaç duyacaklannı biliyordu, Çünk-ü içeridenadama ihtiyaçlan vardı. Bu hiç hoşuna gimıiyordu ama emni- 357

Gonca Çiftçioğullan yette toplantı yapılıp karar verildiği anda Ahmet buradan yeni görevi için salıverilecekti, Haşan ile irtibat kurmasını sağlayıp Bilal ve adamlanna ulaşmaya çalışacaklardı. Nerede yaşadığı, kimlerle bağlantılan olduğu tespit edilir edilmez bir operasyon düzenlenip tutuklamalar yapılacaktı. Aslında zorlu süreç şimdi başlıyordu. Disiplinli ve organize olmuş bir kartelin içine sızmak ve onu çökertmek oldukça zor olduğu gibi çok da tehlikeliydi. Bu tehlike hem Ahmet hem de bu operasyonda görevli herkesi kapsıyordu. Bunlan düşünüp karşılaşacakları riskleri hesap ederken cep telefonu çaldı. Arayan Kadriye halasıydı. Akşama mutlaka on­ lara gitmesini istiyordu. Aslında bunca can sıkıntısı içinde evde yalmz kalmayı gözü kesmediği için halasının bu teklifini mem­ nuniyetle kabul etti. Telefonu kapatır kapatmaz dâhili telefonu çaldı. Arayan özel kalemdi ve Mahmut Bey’in kendisini çağırdı­ ğını haber veriyordu. Aynı günde ikinci kez çağırmasının nedeni ne olabilirdi acaba? Ahmet ile konuşmasına kızmış olabilirdi. Şube Müdürü Haşan Bey’i hemen haberdar etmiş bu konuda bil- gilendinnişti. O da müdüre haber vermiş olmalıydı. Hemen Mahmut Bey’in odasına gitti. Yanında iki sivil vardı. Odaya girer girmez onlarla görüşmesini bitirip gönderdi. Sonra yine oturmasını işaret etti. Yüzündeki ifadeye bakılırsa çok cid­ di bir konu hakkında görüşeceklerdi. Ahmet ile görüşmesinin bu kadar büyük bir tepkiye neden olacağını düşünememişti. Öyle sinirli ve endişeli bir hal vardı ki yüzünde, her an patlamaya hazır gibiydi. Bakışlannı Leyla’ya çevirdi. “Leyla,” dedi düşünceli bir şekilde. “Buyurun efendim,” diye karşılık verdi. Aynı endişe kendi yüzünde de belirmişti. Hiç de iyi şeyler duymayacağı kanaati oluştu birden içinde. 358/

O û n e şin K m \"Aa. önce seni takip eden kişiyi yakalayıp emniyete aldık. Şu anda sorgusu yapılıyor,\" dedi. Bu da ne demekti şimdi hiçbir şeyanlamamıştı. Kim takip ediyordu ve kim yakalamıştı? \"Anlayamadım?” dedi içine düştüğü şaşkınlıkla. “Seni izlemeleri için görevlendirdiğim memurlan hemenfark edince daha az dikkat çeksinler diye bugün sivil memurlaragörev vermiştim. Siz, İsmet Bey ile dışarıdayken bebek arabakbir bayanın seni takip ettiğini ve fotoğraflanm çektiğini tespitettik. Memurlar hemen duruma müdahale ettiler. Arabada bebekolmadığını ve amacının seni izlemek olduğunu öğrendik.\" Bugün Ahmet de gözlerinin üzerinde olduğunu söylemişti.İzlemekle kalmayacak fırsatı bulduklan anda hayatma son ver­meye çalışacaklardı. İster istemez vücudundan bir titreme geçti.Hayatmın büyük bir tehlike altında olduğunun bilincine sankidaha yeni vanyor gibiydi. Katilleri yakalamadan başma bir şeygelmesini istemiyordu. Aksi takdirde boşu boşuna gelmiş ola­caktı Adıyaman’a. Bu durumda kendisine sakladığı birçok şeyianlatması gerektiğine karar verdi. Ahmet ile görüşmesinin bühindetaylanm anlattı ve kendisi için ‘mezan kazıldı’ ifadesinin kul-lanıldığmı söyledi. Anlattığı her şey Mahmut Bey'in daha çokgerilmesine ve endişe duymasına sebep oluyordu. Babasmdankalan dosyalardan bahsetmemişti. Fakat artık otüan da söylemesigerekiyordu. Çünkü kartele ulaşmak için gözünden kaçmış olanbir ipucu dikkat çekebilirdi. “Müdür Bey, babamla tanıştığmızı biliyorum \" dedi. Bura­da susarak bu sözler karşısında adamın tepkisini ölçmeye çalıştı.Nedense çok şaşırmıştı bu bilgiye. Harta elleri bile hafifçe titre­meye başlamış gibiydi. “Nasıl öğrendin bunu?” diye sordu. 359

Gonca Ç iftçioğullan ‘Babamın bazı özel eşyalarını buldum. Orada Kemal Bey. siz ve babamın birlikte çektirdiğiniz fotoğraf da vardı. O zaman anladım.\" dedi. \"Baban en yakın dostumdu. Kemal, ben ve baban birbirimi­ ze canımızı emanet edecek kadar güvenirdik. Üçüm üz çok iyi dosttuk. Ama kader Bayram ı aram ızdan çekip aldı. Karşılığında da seni verdi bize. Biz yüzden üzerine belki biraz fazla düşüyo­ ruz. Ama sen yegâne dostum uzun bize biricik em anetisin,” dedi. Artık neden bu kadar yardımcı olduklarını, üzerine titrercesine muamele yaptıklarını ve Kemal B ey 'in onu neden kızı gibi sev­ diğini anlamıştı. Ne kadar şanslıydı babası böyle güzel dostlara sahip olabildiği için. Kalmış mıydı acaba onlar gibi dostlavma ve onun çocuklarına her şeye rağm en sahip çıkan, koruyan, Artık birçok şeyi konuşmaya başladıkian için dosya da isimleri yazan kişilerden de bahsetti. İdris Kurt ismi M ahm ut B ey’in yüzünün sinirle gerilmesine neden oldu. O zam an anladı babasının cella­ dının kim olduğunu. \"Bilal, İdris'in oğludur. Bizim zam anım ızda İdris kök sök­ türdü bize. Baban örgüt içine girip onun sağ kolu olm uştu. Attığı her adımdan haberimiz oluyordu. Sınırdan giren her sevkiyatı öğrenebiliyor, baskınlarla yurda dağılm adan uyuşturucuya el ko­ yabiliyorduk. Baban sadece İdris ile değil, V an’da Haşan Yıldı- nm vardı o zam an kartelin başında, onunla da sıkı ilişkiler için­ deydi. Hepsinin güvenini kazanm ıştı. Zaten İdrİs vurm asa Haşan vururdu. Baban bütün tehlikeyi bilerek girdi o n la n n içine. Şimdi Hasan’ın yeğeni Şeref işleri devralm ış diye duydum . “Adı Şeref ama kendisi pek de şerefli değilm iş anlaşılan,” diye araya girdi Leyla. İsmiyle yaptığı işin tezatlığı ister islemez bu konuda fikrini söylemesine neden olmuştu. \ \"Evet, bu şerefsizlerin şerefle alakalan yok Hepsini tıkmak lazım karanlık dar hücreye,” dedi sinirle.A 360

Oûneşin K m “Ahmet’i köye göndermek ve bu iş için kullanmak çocuğu Ölüme göndermek gibi olur. Keşke başkasını bulabilseydik, onun yerine bilgi alabilm ek için,” dedi. Gönlü bu iş için Ahmet’i kul­ lanmaya bir türlü razı gelmiyordu. “Zaten gerek kalm adı ona için rahat olsun. Yakaladığımız ka­ dın örgütün içinde etkili biri. Yakında konuşmaya başlar. Ahmet fazla bir şey öğrenem ezdi zaten. Fakat bu kızdan çok şey öğ­ renebiliriz,\" dedi. Öyle olmasını ümit etti. Anık ramak kalmıştı örgüte ulaşmalarına. Ya da onlann kendisine ulaşmasma. “Seni yedi gün, yirmi dört saat gözlem alımda mtacağız. Evinin önünde bir ekip olacak vardiyalı seni takip edecekler. Bu durum sende rahatsızlık yaratmasın. Bugünkü kadını bu sayede yakaladık çünkü,” “Ben de artık buna ihtiyacım olduğuna kanaat getirmeye baş­ ladım. Kim liğim ortaya çıktığı için öncelikli hedefleri oldum. Bu durumda sağlayabileceğiniz her yardıma ihtiyacım olacak,” dedi. İhtiyaç duyduğunu söylemesi ve kabullenmesi adamı olduk­ça mutlu etm işti am a yüzündeki endişeyi gıdermeroişti. Konuş­maları bittiği için izin isteyip kalktı. Leyla odasından çıkınca Müdür yine hemen telefona sanidı. Biriki zil sesinden sonra karşı taraf telefonu açtı. “Kemal, endişelerim iz gerçek olacak korkusu yaşıyorum.Leyla takip ediliyor.” dedi. Kemal Bey, endişeli bir şekilde, “Ne olursa olsun onu güven­de tutmalısın. Bu davadan mümkün olduğunca uzaklaştır. Bizim­le bu dava arasında bağ kumlasın.

Gonca Çiftçioğullan “Leyla çok zeki bir kız. Birçok şeyi öğrenmiş zaten. Neyse ayrıntıları daha sonra konuşuruz. Yedi gün, yirmi dört saat göze­ rim altında olacak. Elimden geldiğince koruyacağım onu. “Buna mecburuz. O artık bizim kızımız. Gelişmelerden sü­ rekli haberim olsun,” dedikten sonra Kemal Bey telefonu kapattı. Leyla, müdürün odasından çıkar çıkmaz endişeyle iç geçirdi. İsmet'i merak etmişti. Bir kaç saattir ondan haber alamamıştı.Neden bu kadar uzun sürmüş olabilirdi ki işi? Bir aksilik çıkmışolmasından endişe etmeye başladı. O sırada cep telefonu çaldı.Arayan kişiyi görünce mutlulukla cevap verdi hemen. “İsmet! Nerede kaldın, merak ettim iyice seni,” dedi açar aç­maz. “Yoldayım geliyorum. Çok önemli gelişm eler oldu. Gelinceanlatınm. Sen ne yaptın konuştun mu A hm et’le?” “Evet konuştum. Ne zaman gelirsin. Mesai bitmek üzere ha­lamlara gitmem gerekiyor.” Arkasından birisi omzuna dokununca aniden irkildi. “Geldim bile,” diyerek sınttı ona İsmet. A m a Leyla’nm yüzüsapsan olmuştu. “Hiç fark etmedim geldiğini. N asıl bu kadar sessiz gelebil­din?” “Telefonda dikkatini bana vermiştin çünkü,” diye sırıtmasınadevam etti genç adam. Demek ki İsmet, bütün dikkatini dağı­tabilecek kadar ilgisini çekiyordu. Genç adam bunu teyit etmişolmanm memnuniyetiyle sm tmaya devam edince o da ona gü­lümsemek zorunda kaldı. Bir bilseydi şu anda kafasın içinden geçen düşünceleri, peşindeki katilleri, böyle sıntabiUr miydi? 362

7 ^ Gûne^n K mMümkün değildi. Onun bu keyfini bozmamak için, “Dikkat da­ğıtmakta üzerine yok,” dedi. İsmet, onu kolundan tuttuğu gibikendi odasına götürdü. Sonra odadaki bir koltuğa oturttu, kendiside karşına geçip oturdu. “Artık senin içgüdülerine teslim oluyorum,” dedi İsmet. “Hadi anlat merak ettim neler oldu?” İsmet’in yüzü sempatik görüntüsünden aniden ciddi bir ifa­deye geçti. “Sevim’i nişanlısı öldürmüş. Üstelik gerekçesini de öğren­dim.” “Neden öldürmüş? İsmet anlatsana çabuk. Her şeyi tahminetim ama buna bir gerekçe bulamamıştım.” “Osman’da cinsel sapıklık varmış anladığımıza göre.” Duyduklan karşısmda şaşırmıştı ama beklenmedik bir geliş­me değildi bu. Sonuçta kafeye gittikleri gün garson kıza yaklaşı­mı bir sinyal gönderiyordu. Fakat emin olmadan konduramamışübu yaftayı oğlanm üzerine. “Nasıl tespit ettiniz?” diye sordu. “Bizim bölümden Yasin ile çıktık sen gelmeyince. Birlikteönce Osman’ın ailesine gittik. Aile bizi görünce şaşırdı doğalolarak. Babasının kullandığı ilaçlan sorduk. Ellerindekilcri çı­kardılar. Doktorun vermiş olduğu ilaçlann hepsi vardı. Bir kutukas gevşetici de ilaçlar arasındaydı. Bunun üzerine ifade verenve Sevim’in arkadaşlan olan diğer iki kızın da ayn ayn evinegittik. İntihar değil artık cinayetten şüpheleniyoruz. Osman’ınson günlerde tavrı nasıldı Sevim’e karşı gibi sorulara başlayın­ca kızlardan birisi ağlamaya başladı. Sevim’in intihar etmediğiniOsman’ın onu intihara zorlamış olabileceğini söyledi. Çünkü Os­man hem kendisine hem de diğer kıza cinsel tacizde bulunuyor­muş. Daha önce de başkaları olmuş. Ama ailelerine söylemek­ 363

5^ G o n c a Ç iftç io ğ u lla nle tehdit ettiği için kimseye söyleyem em işler. A ileleri duyacakkorkusu yaşamışlar. S evim ’in bunlardan haberi yokm uş. Bir günOsman'ı bu kızlardan biriyle aynı yatakta yakalam ış. Ö nce olan­lara inanmak istem em iş am a O sm an, S e v im ’i d e tehdit etmeyebaşlayınca olanları anlam ış ve polise ih b ar e tm ekle tehdit etmiş.O gün aralarındaki nişanı atm ış. B irkaç gün sonra d a Sevim ’inintihar ettiği haberini alm ışlar. İlaçlan zorla O sm a n ’ın içirdiği­ni düşünüyorlar. K ızlardan Z üleyha h er şeye rağm en konuşmadısadece ağladı. H er şeyi inkâr etti. G erçi ailesi yanındaydı, belkionlann yanmda konuşm ak istem edi. Y ann olm azsa birlikte gide­riz bir de sen denersin konuşm ayı. D iğeri yani S em ra’nın ifade­si bile yeter oğlanı içeri atm am ıza. G arson kız da var. Onun daİfadesine başvururuz. O sm an’ın babasının kullandığı bütün ilaç­lan kanıt olarak aldık zaten. S evim ’in intihar ettiğinde yanmdabulduğumuz ilaç kutusuyla k a rşıla ştu ın z bakalım aynı ilacı mıkullanmış. “Çok üzüldüm bu kızlara. Söyleyecek söz bulamıyorum çek­tiklerini düşündükçe. Ne yazık ki toplum içinde nonnal gibi gö­ rünen fakat Osman gibi sapkın olan birçok kişi var. Biz onlardan birini tespit edebildik sadece,” dedi duyduklannın şaşkınlığıyla üzgün bir şekilde. “Bunu da senin sayende ortaya çıkardık Leyla. İçgüdülerinle hareket etm eseydin benim de aldandığım gibi toplum sal baskı diye kızın intihanna kılıfı uydurmuştuk en başta.” “Bilemezdin İsmet. Ben büyük şehirden geldim çok karşı­ laştım orada bu tip intihar vakalarıyla. B u yüzden bu tür olaylara daha bir hassasiyetle yaklaşıyorum ister istemez.” “>Îe olursa olsun olayı her yönüyle değerlendinnek lazımdı,” diye hâlâ kendine olan kızgınlığım sürdürmeye devam etti genç adam. 364


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook