G ü n e şin Kızı ^ “ Ş im d i is te s e m d e y a tıp d in len em em . Listedeki diğer isimleride gidip gözaltına alm am ız lazım .” “Sen ço k y o ru ld u n oğlum başkasını görevlendiririz,” diye itiraz etti hem en oğluna. “Yok b ab a y o k o k a d ar da kötü değilim başladığım ız işi bitirelim biran önce.” O gün neredeyse akşama kadar ellerinde bulunan listedekiisimlere baskın yapıp gözaltına almakla geçirdiler. Yorgun argınbir şekilde emniyete döndüğünde babası telefonla hemen yanınaçağırdı. Odasına girdiğinde D ilek’i de orada buldu. İkisinin de canıçok sıkkm görünüyordu. Babasınm yüz ifadesi hiç hoşuna gitmedi. “N e oldu?” diye sordu onlan öyle görür görmez endişeyle. “Leyla’yı kaçırm ışlar,” diye hemen açıkladı durumu babasıüzgün bir şekilde. “Kim kaçırm ış?” diye sorarken asimda cevabı biliyordu. Enkorktuklan şey başlanna gelmiş gibiydi. Çerin zaten çok yorgunve bitkindi. Bu haberle iyice güçten kesildiğini hissederek ilkkoltuğa çökercesine oturdu. “K açıranlar irtibata geçmiş mi? Durumu hakkında ne biliyorlar?” diye sordu. İçinde hissettiği endişe artık yerini korkuya bırakmıştı. Leyla, hayatm da hiç sahip olamadığı bir kardeş gibiydi.Bu yüzden de çok değerliydi. Onun için yapmayacağı şey yoktu. “H enüz onlarda b ir şey bilmiyor. Aramamışlar daha. Dununuhakkmda da kesin bir bilgi yok ellerinde,” dedi Kemal Bey Çaresizliğin verdiği bir üzüntüyle. Dilek de çok üzülmüştü bu habere. “Yalanda iletişim kurarlar neden zarar vermek istesinler ki?” “O nu sağ bırakmazlar. Çünkü zamanında babası çok büyükbir darbe vurm uştu o kartele. Bu onlar için İntikam anlamında,” 415
Gonca Çiftçioğullan dedi. Bunlan söyledikten sonra başını ellerinin arasına gömdü üzüntüyle. “ B en ilk uçakla A d ıy a m a n ’a g id iy o ru m ,” d iy e re k ayağa kalktı Çetin. Babası ellerim başının arasından hızla çekti. “Oğlum, çok yoğun bir gün geçirdin. Yorgunluktan yıkılacak gibisin. Şu anda elimizde bir şey yok zaten. Bu gece dinlen gere kirse yann gidersin.” “Baba, Leyla’nın ne durumda olduğunu bilm eden nasıl din lenirim, nasıl rahatça uyuyabilirim? Elim den geldiğince bir an önce oraya gitmeliyim. Sadık’tan aldığım ız çok fazla bilgi var. Oradaki mafyanın da kökünü kurutmalıyız. Üstelik bizim de da vamız bu. Ben de orada olmalıyım,” dedi babasının isteğine iti raz ederek. Kemal Bey çaresizlikle başını sallayarak onayladı Ç etin’i. Leyla’nın yanında olmasını kendisi de isterdi. Yıllarca kardeş gibi aynı ortamda çalışıp birbirlerinin arkasını kollamışlardı. Çe tin şimdi onu bu durumda hayatta yalnız bırakm azdı. Kendisi de bırakamazdı zaten. Bu yüzden oğlunun isteğini kabul etti.416
Güneşin Kızı BöLüm 729smet akşamüzeri işten çıktıktan sonra eve daha yeni adımını atmıştı ki Emniyet Müdürü Mahmut Bey’in kendisini araya rak Leyla’nın kaçırıldığım haber vermesi üzerine büyük bir endişe ile koşup gelmişti sevdiği kadının evine. Daha apartmanınbulunduğu sokağa girdiği anda olay yeri ekiplerinin apartmanı veçevresini kordon altına aldığını görmesi ve o hummalı çalışma,aklını başından alıp götürmüştü zaten. Ekip arabasının içinde, başlanndan tek kurşunla vurularaköldürülmüş olan o iki memuru gördüğü anda, yüreğmden geçerek boğazına kadar gelen feryadı elini ağzma bastırarak zorluklabastırabilmişti. Bu zavallı memurlan hiç acımadan hangi insanbu şekilde vahşice vurabilmişti? Hiç mi elleri titrememişti bu zavallı, gencecik polislerin başına o kahrolası kurşunu sıkarken?Neydi günahı bu iki gencin? Hiç mi düşünmediler arkalanndabırakacakları ailelerini, eşlerini, yavnılannı? Bu acıyı yaşatacakolmalannı hiç mi umursamadılar? Onlann gözünde bu iki hayatın değeri hiç mi yoktu? Bu kadar mı insanlıktan ve vicdandanuzaktı bu insanlar? 417
G on ca Ç iftçio ğ u lla n Orada bu şok ve üzüntüyle daha fazla duramayacağım an layınca apartmana doğru yürüdü. Gözlerinin önünden Leyla’nın görüntüsü hiç gitmiyordu. Onun şimdi ne durumda olduğunu bilememek, hatta hayatta olup olmadığını... Birden düşünceleri kaldıramayacağı kadar ağır şeylere yönelince kalbi duracakmış gibi oldu. Leyla ’ya bir şey olduğunu düşünmeyi bile aklına getir mek istemiyordu. Fakat aşağıdaki iki ceset bu düşüncelerindeki gerçekliği tokat gibi çarpıyordu yüzüne. Bu iki gence acımasız ca kıyan o eller, şimdi Leyla’ya kim bilir ne yapıyordu? Ellerini sinirle yumruk yaptı. Eğer onun saçtnm bir tek teline bile do kunurlarsa dünyayı dar ederdi o namussuzlara. Yeter ki nereye götürdüklerini bir bulabilsin. Ve o buluncaya kadar, o masum vegüzeller güzeli sevdiği kadın dayanabilsin. Merdivenleri hızla koşarcasma çıkarak Leyla’nm oturduğudaireye geldi. Evin kapısı açıktı ve yine dış kapı san şeritlerleçe\Telenmişti. Olay yeri ekibi evin içinde de inceleme yapmaklameşguldü. San şeridin altından eğilip geçerek daireye girdi. Antrede Leyla’nın yere düşen çantasım görünce içi fena oldu. Vestiyerin yamndaki ahşap şemsiyelik de yere devrilmişti. Evin içindehiçbir şeye dokunulmamış, olay yerinin bozulmasına firsat verilmemişti. Çantamn yerde olması ve devrilen ahşap şemsiyelik veiçindeki iki şemsiyenin de dışanda olması burada bir mücadelenin geçtiğini gösteriyordu. İçi tarifsiz bir acıyla yandı o anda.Leyla’mn neler yaşamış olabileceği geldi gözlerinin önüne. Bukapıdan giren birisi, büyük bir ihtimal hemen üzerine atlamış,onu etkisiz hale getirmeye çalışmıştı. Leyla tehdidi fark edinceçantasına uzanmak istemiş fakat buna fırsat bulamamıştı. Silahıçantada olduğu için bu saldırıya çok hazırlıksız yakalanmış olmalıydı. Neden ve kim onu kaçırmak işteşindi ki? Babasının katilleri bu kadar çabuk mu öğrenmişlerdi onun varlığını ve hemen418
^ Güneşin Km kendileri için bir tehdit olacağını? Nasıl oldu da bugüne kadar hiç fark etmemiş, onlann bu kadar yaklaştığını anlamamışlardı? Yeredüşen şemsiyeler onun çırpındığını kendini korumaya çalıştığınıgösteriyordu. Fakat silahına bile uzanmasına fırsat vermeden onuyakalayıp götürmüşlerdi. Yüreğindeki acı öyle büyümüştü ki neredeyse bayılacak, kendinden geçecek gibiydi. Yüzüne bile bakmaya kıyamadığı Leyla’sı neredeydi? Kim alrmştı onu elinden?Sıkılı yumruğunu diğer elinin avucuna hızla geçirdi birkaç defa.Sinirini bir şeylerden çıkarması lazımdı. İçindeki öike o kadarbüyümüştü ki Leyla’nın kaçmlıruş olabileceği ve buna bağlı olarak hayatınm tehlikede olduğu düşüncesini beyni bir türlü kabuledemiyordu. Evde parmak izi ve kanıt bulma amacıyla çahşanolay yerinin işlerini aksatmamaya çalışarak evin içinde dolaşmaya başladı. Oturma odasına geldiğinde kuzeni Yunus’u koltuktaotururken buldu. Genç adam dirseklerini dizlerine dayamış yüzünü de avuçlannm arasına gömmüştü. Omuzlan düşmüş sıraöne doğru kamburlaşmış bir şekilde oturuyor ve hafifçe başınısallıyordu. Odaya birinin geldiğini anlar anlamaz başını kaldınpgelene baktı. İsmet kendisine bakan o kıpkırmızı gözleri görünceonun ağladığım anladı. Keşke kendisi de onun kadar özgür olabilse ve hıçkınklan ciğerlerini parçalarcasma çıkabilseydi. Onun daLeyla’yı sevdiğini biliyordu. Onun da yüreği en az kendisi kadaryanıyordu. Ama o ağlayabiliyor, acısını dışan taşıyabiliyordu.Oysa kendisi bunu yapabilmeyi çok istemesine rağmen yapamıyordu. Mesleği mi engel oluyordu, yoksa çevresinde ki polislermi? Bunu bilmiyordu. Teşkilatta henüz kimse bilmiv ordu ki ikisiarasmdaki sevginin derinliğini, aralannda başlayan ilişkinin ciddiyetini. Diğerleri için kaybolan kişi yani Leyla, onlar için birmeslektaş iken, kendisi için canıydı, hayatının aşkıydı. Kimseyisevmediği kadar sevdiği, hayatının anlamını değiştiren kadındı 419
o. Peki neden ağlayamıyor, neden acısını h ıçk ırık lara dökcm i- yordu? Neydi kendisini tutan? Acaba acizlikten mi korkuyordu. Ağlarsa kendisini aciz hissedecek ona ulaşam ayacak korkusu mu taşıyordu. Yoksa kaçıran kişilere karşı içinde d u y d u ğ u öfke mi engel oluyordu ağlamasına? İntikam hissiyle y a n ıy o rd u bütünvücudu, belki de bu his engel oluyordu zay ıflığ ın ı o rta y a dökmesine. Şu bir gerçekti ki L ey la’sına bu acıyı y a şa ta n la rı en kısasürede bulacak, bunun hesabını da kat be kat fazlasıyla soracaktı. “Leyla’yı kaçırdılar.” Düşüncelere dalmış bir şekilde öylesine Yunus’un yüzenebaktığını o konuşunca fark etli. Bunu o kadar üzgün o kadar çaresiz bir şekilde söylemişti ki, üzüldü genç adamın haline. Aslında kendisinin de o durumda olduğunu biliyordu. Üzgündü ve şuaşamada gerçekten çaresizdi. “Birden bire nasıl çıktılar ortaya anlamış değilim,” dedi yaşadığı şoku anlatmak istercesine. Yunus şaşkınlıkla baktı yüzüne, “Bir süredir takip edildiğini söylemişti bana. Hatta bugün burası güvenli değil diye terk ediyordu evi.” İyice şaşkınlığa düştü. Bir süredir Leyla takip edildiğim biliyor ve buna rağmen kendisinden saklıyordu bunu. İçindeki endişe yerini önce kızgınlığa sonra da büyük bir korkuya bıraktı.Demek ki bir süredir peşindeydiler onun. Bu da Leyla için pek deiyi şeyler düşünmediklerini gösteriyordu ki bu düşünce yüreğiniağzına getirmeye yetti. “Sen ne zamandır biliyorsun bu durumu?” diye sordu Yu-nus’a. En azından ne zamandan beri takip edildiğini çıkarabilirdialacağı cevaptan. \"Bugün akşam söyledi. Dikkat edin kendinize diye uyardıbizi de. Müdür güvenli değil diye başka yere taşınmasını istemiş.\" Sonra o da yumrııklanm sıktı ve yüzünde büyük bir öfkey le baktı İsmet’e. 420
^ Güneşin K m <■ “Sadece iki dakika erken gelebilseydim o şerefsizleri Ley la’yı gölümıeden yakalayabilirdim ” dedi. İsmet onun ruh duru m u n u çok iyi anlıyordu. Çünkü şu anda kendisi de o durumdaydı. “Söylediğin gibi iki dakika erken gelseydin şu anda sende aşağıda ki polis memurlarının akıbetini yaşardın,” dedi katillerin nasıl profesyonel ve organize olduklarını anladığı için. Daha sonra yeniden evi dolaşmaya Leyla’yı kaçıranlara kar şı bir kanıl bulmaya çalıştı. Yatak odasına girdiğinde yatağının üzerinde küçük açık bir valiz görünce içi burkuldu yine. Birkaç parça eşya vardı içinde. Yine birkaç parça da yatağın üzerinde valize konmak için ayrılmıştı. Bu valiz sanki onun kınima noktası olmuş gibiydi. Demek ki her şeyin farkındaydı. İzlendiğinin,tehlikede olduğunun. Hiçbir şey söylememişti kendisine. Bundandolayı büyük bir öfke oluştu içinde ama bu öfkesi Leyla’ya değil kendisine karşıydı. Müdürle birkaç seferdir özel görüştüğünübiliyordu. Neden sanki üzerine gidip neler konuştukİannı, nelerolup bittiğini sormamıştı ki? Neden sanki her şeyi kendisindensaklamıştı? Hepsi kendisi içindi. Sevdiği adamı tehlikeden uzaktutmaktı amacı. Başka ne olabilirdi ki? Yüce gönüllü sevdiği başka nasıl davranabilirdi ki? Nasıl kendisi babasının katilleri içinyaptığı araştırmayı ona söyleyemediyse o da son günlerdeki gelişmelerden aynı nedenlerle bahsetmemişti. Ah Leyla ah, nedenyapım buna bana. Sana bir şey olmasına yüreğimin dayanabileceğine nasıl inandın? Sen tehlikedeyken bende seninle biriikieo tehlikenin içindeydim zaten. Beni dışında tutmayı nasıl başardın? İçinden sürekli bu duruma gelmelerinden dolayı duyduğuöfkeyi tekrarlayıp durdu. O küçük valiz büyük bir korku saldıyine yüreğine. Kaçmaya çalışmıştı, korumaya çalışıyordu kendisini. Tehlikenin, her şeyin farkındaydı. Buna rağmen, her şeyerağmen hissettiımemişti bunu, Bu kadar mı kördü, bu kadar mı
■S> G o n ca Ç ift ç io ğ u lla n <âr duyareız ka/mışfı onun hislerine ki anlam am ış, görm em işti yak laşan tehlikeyi. O anda yanakiannda bir ıslaklık hissetti. Eliyle yavaşça yüzüne dokunduğunda bunun akmaya başlayan gözyaş- fan olduğunu fark etti. Bir damla, iki damla değil, sanki yağm ur gibi boşalıyordu yaşlar gözlerinden. K orkuyor hem de çok kor kuyordu Leyla’yı kaybetmekten. Çetin sabaha karşı İzm ir’den, A nkara aktarm alı olarak A dıya man’a gidecek olan uçağa bindiğinde iki gecedir uyum am ış ol manın yorgunluğu dışında, L ey la’nın hayatından d u yduğu endi şe yüzünden de oldukça kötü hissediyordu kendisini. L eyla’nın, Adıyaman'a tayin istemeye karar verm esinden itibaren bu endi şeyi içinde hep taşımıştı. G itm esini hiç istem em iş olsa da babası nın cinayetindeki sır perdesi aralanm adan h uzur bulam ayacağını da biliyordu. S ırf bu yüzden gitm esine gönlü razı olm asa bile ses çıkarmamıştı. Onun hayatta olup olm adığını bile bilm iyorlardı. Acaba kaçınp rehin mi almışlardı, yoksa gecenin karanlığında ıssız kuytu bir köşede vurup yol ken an n a mı atm ışlardı? B u m af yanın yapamayacağı şey yoktu. G özlerini para hırsı b ürüm üş bu insanlann ne mahvettikleri hayatlar ne de aldıkları canlar umur- larmdaydı. Çünkü onlar için varsa yoksa önem li olan şey ceple rini dolduracak paraydı. Bu yüzden gözünde en acım asız katil onlardı. Ve Leyla’nın onlann elinde olduğunu b ilm ek b ile yeter liydi içindeki endişenin korkuya dönüşm esi için. Leyla’yı aramak ve İzm ir’deki cinayetlerle bağ lan tılı bu mafyayı indirebilm ek için A dıyam an’a gitm eyi istem işti. Ö nce liği Leyla’yı sağ salim kurtarm aktı. H ala onun k açın lm ış olduğu gerçeğine inanamıyordu. Sanki bir rüya ya da hayal gibiydi. Şu/ 422
^ G ü n eşm Kızt <ik; andaki ruh hali, yorgunluğu ve uykusuzluğu bu hayali bile ger çek gösterecek durum daydı. Acaba uyuyor da bütün bunlan rü yasında mı yaşıyordu. Ç ünkü bilinçaltı içimizdeki korkulanınızı, sıkıntılarım ızı rü y alan m ıza yansıtırdı. Şu anda acaba bu yansı manın içinde m iydi? K eşke uyuyor olsa gözlerini açtığında Leyla hala İz m ir’de çalışıyor olup hiç A dıyaman’a gitmemiş olsaydı. Bu biraz zor b ir düşünce de olsa A dıyaman’a gitmiş olmasına bile razıydı. Yeter ki hala hayatta olsundu. A dıyam an’a gitm eye karar vermesi doğal olarak başta baba sı, sonra S ongül ve D ilek tarafından da endişeyle karşılanmıştı. Üçü de tehlikeli b ir yolculuğa çıktığmda hemfikir ohnuş görünü yorlardı. Babası, “Leyla için duyduğum endişeden dolayı gidiyor olman yüre ğime su serpse de seni büyük bir tehlikenin içine gönderiyormu- şum duygusunu d a içim den atamıyorum. Lütfen oğlum gereksiz kahram anlığa so yunm aya kalkm a,” diye hem endişesini dile ge tirmiş hem de uyarm ıştı. Songül ise b ir önceki gün Sadık’ın dükkânında yaşadıklan tatsız olayı duym uş, akşam eve döndüğünde ilk defa olarak si nirli bir şekilde y an m a gelmişti. Hatta o sinirli haliyle kapıdan girer girm ez küçük b ir yum ruk yaptığı sağ eliyle omzunu sinirle y u m ruklam ıştı. “D uyunca deliye döndüm. M ucize eseri ölümden kıl payı kurtulm uşsunuz. Ya adam silahı ateşlediğinde birinize isabet ettirecek kadar kullanabiliyor olsaydı? Aman AİJabıra. Çetin bugünneredeyse seni kaybetm e noktasına gelmişim ve sen bana bundanhiç bahsetm edin bile,” diye bağırmıştı. Onu sakinleştirebilmekiçin sanim ış, saçlanm Öpmüş ve kulağına iyi olduğunu söyleyerek, sevgi sözcükleri fısıldamıştı. Bu yakınlık karşılıklı duyguboşalımına neden olm uş ve ateşli Öpüşmeleri yatağa kadar uzan 423
^ G on ca Ç iftçio ğ u lla n mıştı. O gün hiç olmadığı kadar ihtirasla sevişmişlerdi. İkisi de yaşadıklan geriJimi sanki bu şekilde boşaltacakmış gibi atılmıştı birbirinin kollarına. Sevişmenin ardından yorgunluğu daha çok artmıştı. İkisi de duş alıp rahatladıktan sonra Songül’ün mutfakta buzdolabından çıkannış olduğu hazır kahvaltılıklarla bir şeyler yiyip çay içmiş lerdi. Songül de farkındaydı yorgunluğunun ve buna bağlı olarak içinde hissettiği endişenin ve korkunun. \"Lütfen Çetin, orada dikkatli olacağına dair söz ver. Banasağ salim geri dönmeni istiyorum,” diye karakterine yakışmayanbir zayıflıkla gelip boynuna sarılarak öpmüştü onu. Bu kadınıhak etmek için ne yaptığını bilmiyordu ama her gün Allah’a onukarşısına çıkardığı için şükrediyordu. “Böyle endişe etmen üzüyor beni. Senin için sağ salim geleceğim,” diyerek kendisine sanlan kadının dudaklarına kapatmıştı yeniden dudaklannı. Sonra Songül ile birlikte valiz hazırlayıpbirkaç parça kıyafet ve temizlik malzemesi koymuşlardı. Dilek emniyetten ayrılmadan önce odasma gelmiş ve oradadikkatli olmasını söylemişti. Her zaman duygularmı perdeleyenkadın sanki ölüme gidiyormuşçasına solgun bir yüzle üzgün birşekilde bakıyor, ilk defa endişesini belli edecek şekilde duy-guiannı gösteriyordu. Önce kapıda bir süre durup odaya giripgirmemek arasında kısa bir duraklamadan sonra adımını içeriatabilmişti. Eve gitmek üzere emniyetteki odasından aynimayahazırlanan genç adamın tam karşısında ayakta dikilerek bakışlarını direkt onun yüzüne çevirmişti. Çetin her zaman duygusalaçıdan zayıf olduğunu ve olacağını bildiği Dilek’in, karşısındaendişeli bakışlarla dikilmesi üzerine o da dikkatli bakışlarınıonun yüzüne devirmişti. Bir süre sessizce o şekilde bakıştılar.Çetin onu her gördüğünde geçmişte içinde hissettiği derin sevgi 424
Güneşin Kızı yİ duyuyor, sonra gözlerinin önüne 'katil! diye bağıran kadının görüntüsü geliyordu. Bu yüzden duygulan artık çok değişkendi ona karşı. Sevgiyle birlikte bir nefret de vardı içinde söküp ata madığı. Buna rağmen şu karşısında duran ve kaygıyla ne söyle yeceğini bilemeden kendisine bakan kadına yine de bir şefkat duydu içinde. “Dikkatli ol Çetin. Çok tehlikeli bir mafya ile buluşmaya gi diyorsun,” dediğinde anlamıştı kendisi için hissettiği endişeyi. Ama bir an için onu kızdırma güdüsüne de engel olamadı. “Seni tanımasam benim için endişelendiğini düşüneceğim,” dedi, sinir edercesine sakin bir tonda. Hemen savunmaya dönüştü Dilek’in yüz ifadesi. “Benimle çalışan herkes gibi seni de merak etmem çok do ğal,” dedi sanki hissettirdiği zayıflığı kapatmak istercesine. Son ra kendisini toparlayıp yavaşça arkasmı döndü. Odadan çıkmaya hazulanırken Çetin arkasından omzuna dokundu. “Biliyorum endişelendiğini, merak etme dikkatli olacağım,” dedi güven verircesine omzunu sıkarak. Dilek arkasını dönmeden yavaşça omzunu tutan ele dokun du. Buraya geldiğinden beri Çetin’in ilk defa kendisine bu denli anlayışlı ve yumuşak davrandığının bilincindeydi. Bu yüzden çok mutlu oldu ve yüzünde arkasını dönmeyerek ondan sakla maya çalıştığı hafif bir gülümseme oluştu. Acaba dedi kendi ken dine Çetin kendisini affedebilecek miydi? Yine ellerine sevgiyledokunup o muhteşem dudaklarından yeniden sevgi sözcükleridökülecek miydi? Hafif bir dokunmayla aklından geçenlere kızdı. Toparlanarak kendisini geri çekti. Sonra yavaşça genç adamadönüp, “Bir an önce dönmeye çalış,” dedi ve arkasını dönüp yavaşçaodadan çıktı.
Oonca Çiftçioğullan Çetin anlam veremiyordu Dilek’in bu bazen sıcak bazen buzgibi yaklaşımına. Arada bir duygusal bir bağ kurabiliyoriarmışgibi geliyordu. Sonra üzerini tamamen saran duygusuz kabukyeniden kendisini göstenyordu. Belki zamanla bir şeyleri aşabilirlerdi ama bunun henüz zamanı gelmemişti. Öyle hissediyorduikisi için. Buna kendisi de hazır değildi. Çünkü geçm işleriyle hesaplaşma adına yapacakları konuşma, ikisi için de üzücü anılanyeniden ortaya çıkaracaktı. Belki de bu yüzden birbirlerindenkaçıyorlardı. Bu düşünceler arasında zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Düşüncelerinden sıynidığında kendisini Adıyam an Havaalanında buldu. Sabah ışıklan etrafı aydınlatmaya başlam ıştı. Saataltıda İzm ir’den uçağa binmiş, Ankara’da beklem eden aktarmayapmış saat dokuz gibi de Adıyaman’a inmişti. Kendisini karşılamak üzere bir polis memuru gelmişti. Birlikte hem en emniyetegittiler. Emniyet Müdürü Mahmut Bey onu, büyük bir güler yüzlülükle karşıladı. Yüzü kendisini görünce gülümsemiş olsa da yorgun ve Leyla için duyduğu kaygı yüzünden çok solgun görünüyordu. Odasında genç bir adam daha vardı. Mahmut Bey ikisini tanıştırdı. “Çetin Yetkin, İzmir den cinayet büro am iri.” Sonra yanındaki adamı işaret ederek, “ismet Gürbüz, buranın cinayet büro amiri.” İki adam tokalaştılar. Çetin, onun da en az Mahmut Bey kadar kaygılı veendişeli olduğunu fark etti. Bu odadakilerden bütün bir geceyiuyumadan ayakta geçiren yalnız kendisi değildi anlaşılan, ikisinin de uyuyup dinlendiğini sanmıyordu. Leyla ile ilgili bir haberalma ya da bulma ümidi taşıyorlardı.426
Güneşin Ktzt ^ \" L e y la ’d a n b ir h a b e r a ld ın ız m ı?” d iy e sordu aslında yüz ifad e le rin d e n bu s o ru n u n c e v a b ın ın o lu m su z olacağını bilerek. \"Bütün giriş çıkış noktalarına devriye yerleştirdik, Şu ana kadar arama çabalanm ız da bir sonuç vermedi,” dedi Mahmut Beyüzgün bir sesle. “Peki, kaçıranlardan ses seda yok mu? Aramadılar mı hala?”diye sordu korkuyla. Ç ünkü dün akşamüzeri kaçınlmıştı. Şimdisabahın dokuzu olduğunu hesap ederse on dört, on beş saattirLeyla’dan haber alınam ıyordu. Bu iyi bir şey değildi. Eğer amaçlan rehin tutm ak ve fidye olsaydı şimdiye kadar çoktan aramışolmalan lazımdı. H er geçen saat, Leyla’nın canlı bulunma ihtimalini azaltıyordu. Bu da doğal olarak hepsinin derin bir şekildekaygı duym alanna sebep oluyordu. 427
G ü neşin K m BöLüim 77 ^ e y l a , hafif bir baş ağnsı hissederek kurşun gibi ağırlaşmış ¿ O gözlerini açmaya çalıştı. Yavaş yavaş bilinci yenne geliyordu. Karşısındaki pencereden yüzüne doğru gelen hafif ışıkgözlerinin kamaşmasına neden olunca yeniden kapattı göz kapaklarını. O azıcık ışık bile sanki başındaki ağnyı artırmış gibiydi. Bunda biraz da burnuna gelen kokunun da etkisi vardı. Sanki bir kümeste ya da ahırdaymış gibi hayvan pisliği kokuyordu.Tam kendisini toparlamaya çalışırken yüzüne fırlatılan bir kovasuyla aniden irkildi. Bütün vücudu o anda sanki elektrik akımınauğramış gibi titremişti. “Nihayet kendine gelebildin.” dedi haşin ve tok bir ses. Kendisiyle konuşan adamı gömıek için başını kaldırmak istedi. Fakat o anda kollarmm yanlarda, büro tipi döner bir sandalyeye bağlı olduğunu gördü. Ayakları da hareket etmiyordu.Büyük ihtimalle onlar da bağlanmıştı. Zorlukla ıslak saçlanmgeriye doğru atarak gözlerini vücudu üzerinde gezdirmeye çalış 429
Gonca Çı>îçioğuHan tı. Şöyle hafifçe ellerini ve kollannı kontrol etti, Bir darp izi ara dı ama görmüyordu. Anlaşılan fiziksel bir zarar vermemişlerdi. Kendisine koklatılan eterden ve bir de daha çok kümes pisliğini andıran bir kokudan kaynaklı baş ağrısı vardı. Karşısındaki adam bacaklanm iki yana açmış, ellerini de beline dayamış pür dikkat kendisine bakıyordu. Yavaşça başım kaldmp yüzüne suyu fırla tan adama baktı. Uzun boylu, yapılı, kalın gür kaşlıydı ve siyah saçları yanlardan açılarak hafifçe kelleşmeye başlamıştı. Öfkeli bakışlannı saklamadan doğruca kendisine bakıyordu. “Saatlerdir uyuyorsun,” dedi adam kızgınca. \"Saat kaç diye?” diye sordu cansız, cılız bir sesle. Kaç saattir kendisini tuttuklanm anlamaya çalışıyordu. “Sabah altı,” dedi yine haşin ses. Sonra eğilerek sert bir şekilde Leyla’nın çenesinden tutarak başını kaldırdı. “Güneş’in kızı sensin, değil mi?” diye sordu. Sözlerinde sorudan ziyade bir suçlama vardı. Leyla kendisine bakan o kara gözlere sert bir şekilde baktı.Kesin babasının büyük darbe vurduğu mafyaydı bu. Belki de babasının katiliydi şu karşısındaki vahşi, kaba adam. “Bundan sana ne?” diye karşılık verdi mağrur bir şekilde diklenerek. O sırada yüzüne hızla inen bir tokatla başı yana doğmşiddetle savruldu. Böyle sert bir darbeyi hiç beklemiyordu. Oanda dudağında bir sızı hissetti ve ağzma dolan kanın tuzlu tadmıaldı. Bir süre çenesini sağa sola oynatarak kınk var mı diye kontrol etti. Allah’tan çenesi sağlam bir şekilde yerinde duruyordu.Çenesini hareket ettirdikçe patlayan dudağından akarak ağzınıniçinde biriken kanı hızla adamın ayaklan dibine tükürdü. Adamm ayakkabısına kanlı tükürük gelince bir şiddetli tokat da diğeryanağına geldi. Bu ikinci tokatla birlikte sanki beyni kafatasınıniçinden fırlayıp gitmiş gibi oldu. İşte öyle şiddetle savruldu başı‘ 30
Güneşin K ızı <skr diğer yana. Şimdi burnundan oluk gibi kan fışkırmaya başlamış tı. K arşısındaki vahşi iki tokatla burnunu dağıtmış, dudağuıı pat latmıştı. B ir erkek elinin bu denli ağır olduğunu bilmiyordu. Am- casınm önceki akşam savurduğu tokat bile bunun yanında çok hafif kalırdı. Sanki p arm aklannın arasına ağırlık yerleştirmiş de onları hızla indirm işti yüzüne. Başındaki ağnmn artık dayanma sının da k alm am ıştı nerdeyse. Beyni yerinden firlayacakmış gibi zonkluyordu başı. Sonra adam hızla saçım tutup geriye doğru çekti. “Şimdi,” dedi hırlar gibi sesle. “Sorduğum sorulara adamgibi cevap ver.” Leyla başı geriye doğru çekildiği için burnundan genzine akmaya başlayan kan yüzünden nerdeyse boğuluyordu. Öksürmeyebaşlayınca adam saçlanm bu-aktı. Şiddetli bir öksürükle titredibütün vücudu. Titremesi sadece öksürükten değil üşümeden dekaynaklanmıştı. Yaz aylannda olmalarma rağmen buz gibi soğuksuyla ıslanan bedeni aldığı bu darbelerin de etkisiyle titreyerektepki veriyordu şu karşısındaki yırtıcı hayvanm vermiş olduğuzarara karşı. “Sen, Güneş’in kızı mısın?” diye sordu karşıdaki yine. “Bundan sana ne?” diye tekrar aynı cevabı verdi. Bu adamateslim olmak istemiyordu. Elinden nasıl olsa sağ kumılamaya-cağından emindi. İstediği hazzı vererek onu mutlu etmek istemiyordu. Gücü yettiği kadar vursun dedi kendi kendine. O andabaşı yine arkaya doğru hızla çekildi. Can acısıyla küçük bir çığlıkattı. “Bak şimdi kıvama geliyorsun,” diye güldü adam zafer kazanmış gibi pis bir sırıtışla. “İstersen öldür beni umurumda değil,” dedi o pis smtışm sinir bozucu etkisini bozmak için. 431
7*^ G o n c a Ç i f t ç i o ğ u l l a n \"Ariık anlaşılıyor kimin kızı olduğun. Cevap vermene gerek kalmadı,\" Sonra yine aynı şekilde sm tm aya devam etti. “Babanın yerde yatan cesedini hatırlıyor musun?” diye sor du iyice eğilip gözlerini Leyla'nın gözlerine dikerek. “Küçük bir çocuktun o zaman değil mi?” diye devam etti sinir bozucu sesiyle konuşmasına. Şimdi de psikolojik sindirme metoduna başlamıştı. Bunun için daha ilk kullandığı cüm leler yetip artmıştı bile. Ba basının caddenin ortasında, yerde yatan görüntüsü geldi aklına. Kanlar içinde başı yana dönük gözleri L eyla’ya bakarken son ne fesini vermişti. “Sus! Konuşma!” diye bağırdı adama sinirle. “Kim vurdu babanı merak etm iyor m usun?” diye sordu bu sefer sesine biraz gizem katarak. \"Eminim sen vurmuşsundur. Gerçi o zam an yeni yetme de likanlı olduğunu varsayarsak büyük cesaretm iş senin yaptığın,\" diye ona dokundurmaya çalıştı. “Baban, babama çok acılar çektirdi. Güvenm işti, babana en sağlam has adamım derdi. Sınırdan geçen bütün m allar tek tek baskına uğrayınca anladı babanın polis olduğunu. Takip ettirme ye başlamıştı. Ben takip ediyordum babam . Gizli gizli bir eve gittiğini görüyordum. İki çocuğu vardı biri kız, biri erkek. Sa dece gizli polislerin iki yaşamı olur bu cam iada. Ortadan kaldı rın dedi babam. Babamın bir başka sağ kolu olan bir tetikçiyle geldik okulun önüne. Tek kurşun yetti zaten pislik herifi ortadan kaldırmak için. Siz de hedeftiniz ama İzm ir’e götürdü annen sizi, O zam an babam bıraktı peşinizi, Bu korkuyla, bu işin peşine düş m eyeceğinizi düşündü çünkü. Sonra bir baktı ki G üneş’in kızı gelm iş. İntikam alacakmış dedikoduları dolaşıyor. Yok köylereg idip sorgu sual yapıyor. Adım adım bize yaklaşıyor O zamandedim işte sülalesinden kimseyi sağ bırakm amalıydık. Belaola-432
Güneşin Kızı cak bu kadın başımıza. Birkaç gün seni izlettim. Fotoğraflanm çektirdim. Kime benzediğini görmek istedim, Bütün o fotoğraf larda mağrur bakışın, kendine güvenin, dik duruşun babanın kızı olduğunu söylüyordu zaten. Ahmet’i gönderdim tehdit ettim. Belki sinersin diye. Onu da çevirdin kendi tarafına. Kendi meza rını sen kendin kazdın.” Sonra tekrar Leyla’nın yüzünü çenesinden tutarak kaldırdı. “ Bu güzel yüzün böyle zarar görmüş olması ne kadar üzücü,”dedi alayla. Kendisi ve ailesiyle ilgili her aynntıyı bilmeleri dikkat çekiciydi. Demek ki annesi zamanında onlan alıp götürmekle çokisabetli bir karar vermişti. Babasından sonra onlan da öldürmekten hiç çekinmeyeceklerdi anlaşılan. Bu karşısındaki adarmn daBilal olduğunu düşünmeye başladı. Babasının bıraktığı kutudakifotoğraflarında genç bir delikanlı olarak görünüyordu. Zaten bakışları ve yüzü öyle tanıdıktı ki bu konuşmalar o tanıdddık hissinikesin düşünceye dönüştürmüştü. Babası da İdris Kurt olmalıydı.Artık işini oğluna devreden karanlık ruhlu b ü baba. Gözlerini kırpmadan cinayet bile işleyen bu insanların yap-m ayacaklan şey olmazdı. Mahvettikleri hayatlar, aldıkları canlarumurlarında bile değildi. Daha yedi yaşındayken babasını ellerinden almışlardı. Bunca yılı babasız, yetim olarak yaşamıştı.Hiç düşünmemişlerdi bile geride bıraktığı çocuklanm. Onlanbile tehdit olarak görmüşlerdi. Zararsız olduklanna kanaat getirerek peşlerini bırakmışlardı. Leyla’nın ileride polis olacağını,babasının katillerini yakalamak için Adıyaman'a geleceğim hiçhesaba katmamışlardı. Şu andaki durumuna içinden lanet okudu.Babasının katilleri yıllar sonra karşısına çıkmış, üstelik suçunuda itiraf etmişti. Onu tutuklaması gerekirken birazdan onlannbir sonraki kurbanı olacaktı. Yüzüne karşı yaptıkları bu itiraftan
G o n ca Ç iftç io ğ u lla n sonra yaşamasına izin vereceklerini sanmıyordu. Zaten bu yüz. den her şeyi açıkça söylemişti. Neden sanki bir gün önce gitmeyi akıl edememişlerdi güvenli eve. Şu andaki durumu hiç de iç açıcıgörünmüyordu, Bilal yanından aynhp dışan çıktı. O çıktıktan sonra içeri başka bir adam geldi. Elinde bir tas su ve pamuk vardı. Pamuğu suyla ıslatıp yüzünü silmeye başladı. Fakat her teması acıyla yüzünüburuşturmasına neden oluyordu. Elmacık kemikleri hatta gözalt-lan bile sızlıyordu. Büyük ihtimalle yüzü morarmış, gözaltlanda şişmişti. Böyle şiddetli iki darbeden zararsız çıkabileceğinidüşünmüyordu. Burnu ve dudağı öyle sızlıyordu ki sanki şişmişkocaman olmuş gibi geliyor, o hissi veriyordu. Acaba İsmet ve Mahmut Bey kaçırıldığını biliyorlar mıydı?Bilmeleri gerekiyordu. Çünkü kapıda onu bekleyen polis memurlan vardı. Evden çıkmadığını görünce mutlaka daireye çıkıpkontrol etmiş olmalan gerekirdi. Sonra zihni bir an durdu. Başıöyle ağnyordu ki mantıklı düşünemiyordu sanki. Peki, polislergörmeden apartmana nasıl girmiş ve kendisini onlar görmedennasıl çıkarmışlardı? Bu mümkün değildi. Ya polisler de bunlannadamıydı ya da o gencecik çocukları vurmuşlardı. Bunun başkabir açıklaması yoktu. Bu düşünce yüzünden içinden kopup gelenbir feryadı bastırmakta güçlük çekti. Bir inilti olarak çıktı bu sesdudaklannm arasmdan. Yüzünü silen adam acıdan inlediğini sanıyordu. Tabi acıyordu cam. Yüreği acıyordu. Kendisi yüzündenöldürülen gençler geldi gözünün önüne. Bunun vebalini nasıl taşıyacaktı? Adıyaman’a gelmesi birçok kişi için felaket olmuştu. Osman’ın kurbanı Zeliha, eğer Öldülersc şayet, kendisini koruyan memurlar, bugün bahçede yaralanan diğer memur. Bunlann hepsi, o buraya geldi diye olmuştu. Belki bir sapık yakalanmış pek çok kızın hayatı kurtulmuştu ama bu Züleyha’nm daha yirmi 434
Güneşin Kmyaşında öldürüldüğü gerçeğini değiştirmiyordu. Sırf bu davanınüzerine gitti diye üstelik, Babasının intikamını almak istemesikim bilir kaç cana daha mal olacaktı. Bunu kaldırabilir miydibilmiyordu? Burada öldürülse bile İsmet’in artık bu olayı çözebilmek için Bilal ve babasının peşine düşeceğini biliyordu. Yaniölmüş olsa bile boşuna ölmeyecekti. Neredeydi acaba? Buraya nasıl gelmişti? Bulunduğu bu yernereye yakmdı? Hiçbir bilgisi yoktu. Başmı çevirip etrafmı incelemeye başladı. Aslında bulunduğu bu yerin oldukça büyük veterk edilmiş bir bina olduğunu anladı. Yan yana sırayla dizilmişve aralanna örülmüş duvarla birbirinden aynlmış küçük bölmeler vardı. Kapılan olmayan her bölmenin önünde ahşap ince uzunyemlikler bulunuyordu. Büyük ihtimal burası önceden tavuk yetiştirme çiftliği olmalıydı. Bu duyumsadığı kokuyu da açıklıyordu. Acaba İsmet kendisini bulabilir miydi? AsImda bulmasmıistemiyordu. Dışarıda kim bilir kaç tane adam vardı ve hepsi debüyük ihtimalle silahlıydı. İsmet’in buraya gelmesi demek çatışmaya girmesi demek olurdu. Onu böyle bir tehlikenin içindegörmeye dayanamazdı. Nasıl olsa buradan sağ çıkarmayacaklarıiçin bir an Önce öldürmeye bakarlardı. Bilal ile konuşurken ve sonrasmda ne kadar zaman geçti bilmiyordu ama tam karşısındaki pencereden giren güneş ışığı dahaaydınlık olmuştu. Bu sırada Bilal’in, elinde bir tablet bilgisayarile içeri girdiğini gördü. “Bakıyorum temizlenince biraz kendine gelmişsin.” dediLeyla’ya sinir bozucu, vahşi gülümsemesiyle bakarak. Cevapvermeye bile tenezzül etmedi. O cevap venneyince smtışı dondukaldı yüzünde. “M üdür’üne bir gösterelim seni ve ne kadar değerli olduğunuda bir görelim,\" dedi sert bir sesle. 435
G on ca Ç iftç io ğ u lla n Mahmut Bey ve belki de İsmet onu bu halde göreceklerdi. Genç adam buna nasıl dayanırdı? İsmet’in onu bu halde görmeye dayanamayacağını ve mahvoJacağını bi/iyordu. Endişeyle Bi- iai’e seslendi. “Nasji oJsa öldüreceksin. Ne diye işin içine onu da katıyor sun?” dedi. \"Onda benim olan bir şey var. Sana karşılık o. Bakalım kabul edecek mi?” dedi dişlerinin arasından hırsla. Bir an Bilal’in neyi anlatmak istediğini anlayamadı. M üdürde onun neyi olabilirdi ki diye düşünürken aklına bebek arabalı kadın geldi. Müdür kadın için Bilal’in sevgilisi demişti. Sevgilisine karşı kendisini Öne sü recek ama sonuç ne olursa olsun onlara sağ teslim etmeyecekti.Acaba buna Mahmut Bey ve İsmet kanar mıydı? Her şeye rağmen kendisini gördükleri anda hayatta olduğunu anlayacak vekurtarmak için ellerinden geleni yapacaklardı. Bu konuda hissettiği endişe yüreğini sıkıştırsa da yapabileceği bir şeyin olmaması kahrediciydi. Bilal bu arada dışarıdan bir adamının getirdiğitelefondan müdürü aradı.^36
Güneşin Kızı <a- B ö Lüm 7 4^ ^ s m e t , Mahmut Bey ile birlikte sabahı zor etmişti. Müdürün c / e v i n e gitmeyip emniyette kalması, bu işin ne derece ciddiolduğunu ve Leyla için oldukça fazla kaygılandığmı gösteriyordu. Leyla’m n İzm ir’deki ortağmm bile gelmesi durumun sonderece vahim olduğunu ortaya koyuyordu. Herkes gibi o da endişeyle ve korku içinde bekliyordu ama hissettikleri korku ya daendişeyle açıklanamazdı. tçi yanıyordu, hem de öyle yamyorduki bu yangın Leyla’yı sağlıklı görmeden onu kucaklamadan geçecek gibi değildi. Müdür Bey sürekli İzmir Emniyet Müdürü ilekonuşuyordu. L eyla’nm kaçmknış olması onu da çok sarsımşiı.Leyla’yı evladı gibi seven adam, onu bulması için oğlunu göndermekten bile çekinmemişti. Onun, o kadar çok seveni vardı ki endişe eden o kadar çokkişi vardı ki güzel yürekli sevgilisi nasıl da sevdirmişti herkesekendini. Yunus'un ağlaması geldi gözlerinin önüne. Sonra Ley- 437
G onca Ç iftçio ğ u lla n la'nın yatak odasında hıçkırıklarını tııtamayışı geldi. Onun eşya- lannı alıp kokusunu içine çekip ona sanlamamak, ne durumda olduğunu bilememek öyle kahrediciydi ki şu anda tutunduğu tek şey hala bir ceset bulamamış olmalanydı. Bu onun hayatta oldu ğunu düşünmesi için bir ümit kınntısıydı belki de. Buna sarılıp avutuyordu kendisini. Aksini düşünmeyi bile beyni kabul etmi yordu. Saat neredeyse sabahın dokuzu olmuştu. Hala bir iz yoktu ondan. Çetin de büyük bir endişeyle bekliyordu bir haber çıkması nı. Devriyeler, anladığı kadarıyla didik didik ediyorlardı Adıya man'ı. Şüpheli her araç durduruluyor, yine şüpheli evlere baskın yapılıyordu. Fakat hiçbir yerden olumlu bir haber gelmiyordu. Nereye gitmişti Leyla, sanki yer yarılıp içine girmiş gibiydi. Yor gunluk ve uykusuzluk üzerine bir de bu endişe sinirlerini geri yordu. Aşın derecede gergin hissediyordu kendisini. Binlerine bağırmak çağırmak belki de birkaç kişiyi tokatlamak istiyordu. Birçok şey istiyordu ama en çok da Leyla’yı istiyordu. Allah belki ona gerçek bir kardeş vermemişti ama onun yerine kardeş sevgisi vererek bu sevgiyle sevmesi için Leyla’yı çıkarmıştı kar şısına. Adıyaman’a geldiğinden beri belki her on dakikada bir babasıyla görüşüyordu. Kemal Bey, hem Çetin’in sesini duyup rahatlamak hem de Leyla ile ilgili her gelişmeyi anında öğren mek için sürekli arıyordu. Dilek de bir iki defa aramıştı durum hakkmda bilgi almak için. Songül de endişeli bekleyenlerden bi riydi ve onunla da birkaç sefer görüşmüşlerdi. Ne müdürün ne de kendisinin elinden telefon düşmüyor sü rekli görüşme yapıyorlardı. Bir tek İsmet kimseyle konuşmadan bembeyaz yüzle gelecek haberi bekliyordu. Çetin onun endişe sinden ve hissettiği kaygıdan Leyla için özel birisi olduğunu an ladı hemen. Demek ki Leyla’yı çok seviyor kaybetme endişesi ve 438\
^ Güneşin Kızı korkusuyla perişan bir halde çaresizce bekliyordu. Eğer İsmet’in duyguları karşılıklıysa Leyla ilk defa birine ilgi duyuyordu. Budüşünce hafifçe gülümsemesine neden oldu. Keşke bu iki seven insanı kavuşturabilse Leyla’yı kurtarabilseydi. O sırada telefon çaldı. Telefona cevap veren Mahmul Bey,bembeyaz yüzle ve heyecandan titreyen eliyle ikisine kaş gözişareti yaparak telefonu gösterdi. Hemen ikisi de telefonun yanına gittiler. Telefondaki sesin direktifiyle bilgisayannı açtı müdür.Açtığı ekranla birlikte Leyla’nın alıkonulduğu yer çıktı karşılarına. Üçünün de gözleri canlı olarak konuştuklan Bilal ve hemenönündeki sandalyede oturan ve arkası onlara dönük olan Leyla’daydı. İsmet. Leyla’yı görür görmez içinden bir şeyin akıp gittiğimhissetti. O sandalyede öyle masum öyle korumasız oturuyorduki. Başı önünde ve arkası dönüktü. Hiçbir hareket belirtisi yoktu.Kollan yanlardan kalın bir sicimle oturduğu sandalyenin kenarkollarına bağlanmıştı. Ayaklan da sandalyenin altındaki metalhalkaya bağlıydı. O anda hafifçe kıpırdayarak kollanm çekmeyeçalıştı. O zaman yüreğine su serpildi İsmet’in. Yine de Leyla’yıbu şekilde görmek içini acıtmaya devam ediyordu. “Gördüğün gibi personelin elimin altında sağ salim oturuyor.Tabi ki şimdilik öyle. Şendeki emanetime karşılık şeninkini serbest bırakacağım. Sana takas öneriyorum kabul edersen,” dedi. İsmet ve Mahmut Bey bütün gece oturup her şeyi konuşmuşlardı. Leyla’yı takip eden bebek arabalı kadından, Ahmet'inemniyete geldiğinde Leyla'ya mezann kazıldı mesajının iletilmesine kadar her şeyi konuşmuşlardı. Ellerindeki kadın Bilal'insevgilisiydi. Leyla’ya karşı sevgilisini istemesi mantıklıydı amabu onu canlı vereceği anlamına gelmiyordu. Takas yapmak içinher hangi birini kaçırmış olması bile aynı etkiyi yaratacakken 439
fO\" G o n c a Ç i f t ç io ğ u ll a n Leyla'yı kaçınnası onun hakkında başka düşünceleri olduğunu düşündürüyordu, Bu takas kandımiacaydı. Sadece scvgiljsj|,j kuriannak için bir kurmaca. Başka bir şey değil. Müdürü bu ko nuda uyarmak istedi, fakat o anda müdür, BilaJ’e cevap verince aynı şeyi düşündüklerini anlayarak rahatladı. “Diyelim ki senin kızını teslim etlim, Senin, benimkini sağ .salim teslim edeceğini nerden bileceğim?” “Onu bilemeyeceksin zaten. Sadece bana güvenmen lazım.” “O güveni kazanacak bir şey yaptığını zannetmiyorum,” dedi müdür cevap olarak. O sırada Bilal hemen döner sandalyeyi onlara doğru çevirdi. Leyla sandalye döner dönmez başın» iyice öne eğdi. Yüzündeki zararı kimsenin görmesini islemiyordu. Fakat Bilal yine çenesin den tuttuğu gibi sertçe kaldırdı yüzünü. O anda Leyla’nın gördüğü tek yüz İsmet’in yüzü oldu. Bilgi sayar ekranından yansıyan yüzü kendisini gördüğü anda inanıl maz derecede büyük bir öfkeye bürünmüştü. Yüzü kıpkırmızı ve sanki alev alev yanıyor gibiydi. Sonra gözleri Çetin’e kayınca şa şırdı. Onun geleceğini hiç düşünmemişti. Can dostu, abisi, çalış ma arkadaşı kısaca her şeyi olan genç adamın da yüzü İsmet’den farklı değildi. O anda İsmet kendisini tutamayarak, ‘‘Bir daha ona elini sürersen yemin ediyorum senin mezannı da ben kazacağım,” diye bağırdı. “Yoksa duygusal bir bağ mı görüyorum?” diye dalgaya aldı onu Bilal. Sonra konuşmasına yine kaldığı yerden devam etti. “Bana güvenmezsen bu manzarayla karşılaşacaksın. Bu du rumda şanlarımı kabul ediyorsanız buluşma yerini söyleyeyim,” dedi. “Bana, Leyla’ya dokunmayacağına dair garanti vermen ge rek,” diye üsteledi müdür. 440kT
Güneşin Kva Bilal’in yanındaki adam ın kulağına bir şey fısıldadığını gör düler Adam hemen dışarı çıktı. Bu arada İsmet, Leyla’nın şişmiş gözünü morarmış yanağı nı patlayan dudağını görünce içinden ağzına kadar gelen bütün küfürleri saymıştı. Bu hayvan nasıl el kardırmış, nasıl kıymış da vurmuştu öyle Leyla’sına? Saçının bir teline bile zarar gelmesine dayanamayacağı Leyla’sı öyle perişan öyle savunmasız görünü yordu ki sanki birisi yüreğini eline almış sıkıyor gibi hissetti. Ne fes alamıyordu, sanki boğuluyormuş gibiydi. O sırada dışan çıkan adam elinde küçük bir kutu ile yeniden geldi ve kutuyu Bilal’e verdi. Bilal onlann yüzüne bakmadan, ekran hâlâ açıkken kutudan dolu bir enjektör çıkardı. Sonra lastik bir bant çıkararak bakışla rını ekrana çevirdi. Üçü de donmuş, bakakalmışlardı. “Hayır! Sakın yapma diye bağırdı müdür. Kendim kaybet miş, büyük bir sinirle bağırmıştı. Sesi odada bir süre yankılan- mıştı neredeyse. “Benim malım, hem de en temizinden. Öldürmek çare değil, düşündüm de Güneş’in bize verdiği zarann karşılığı olarak kızını bağımlı yapmak ona verilebilecek en büyük ceza olurdu. Eminim mezarında kemikleri sızlayacak,” dedi. “Hayır!” diye çılgınca bağırdı İsmet. Tamamen kontrolü kay betmiş, o da en az Mahmut Bey kadar şiddetle bağırrnıştı. Leyla da panik olmuştu, Bilal kendisine eroin vermeye hazırlanıyordu. Bir kere damardan verildi mi bir daha bu illettenkurtulmasına imkân yoktu. Hayatı boyunca bağımlı olarak yaşamaya mahkûm olacaktı. Hayatı kararacak, yaşayan bir ölü olacaktı. Babası hayatı boyunca bununla mücadele etmiş, gençleri koruyabilmek için kendi canından olmuştu. Kızının bağımlı 441
Gonca Çiftçioğullan ^ olması demek Bilal’in de dediği gibi m ezannda kemiklerinin sızlaması demekti. Bilal'den ilk defa bu kadar korktu. Ölümden korkmuyordu. Şurada kafasına bir kurşun sıksa sesini bile çıkar mazdı. Ama bu eroin hayatını tamamen tutsak edecek, kedisini esir olarak olacaktı. Hem fiziksel hem de sinir sisteminde çok büyük tahribatlara yol açacaktı. Üstelik tedavi de yüzde yüz bir iyileşme sağlamıyordu. Bir kerelik bir kullanım bile bağımlı ola maya yetip de artıyordu. Bu yüzden korktu, bu yüzden ürktü. Oturduğu yerde kıvranmaya onun elinden kendini kurtarmaya çalıştı. \"Hayır! Hayır!” diye bağırıyordu. “Sakın yapma, sakın dokunma bana!” sanki her şey bitmişti. Ekrandan İsm et’e baktı.Gözyaşlannı tutamıyordu genç adam, çaresiz bir şekilde sevdiğikadının bağımlı olmasını seyrediyordu. Çetin ve m üdür de aynıdurumdaydılar. Koluna lastik bandı takıp iyice gererek sıktı. Tamşırıngaya ulaşmıştı ki müdür’ün, \"Tamam, sakın dokunma, takası istediğin yerde yapıyoruz,”diye bağırdığını duydu. “Tabi ki yapacağız. Bundan şüphem yoktu. Sen, benim kızıver bende şeninkini.” dedi. Sonra Bilal elindeki şırıngayı ekrana doğru salladı. \"Birgram saf eroin. Bunun bir insana neler yapabileceğini sen dahaiyi bilirsin. Pazarlık şartlarına uymazsanız artık yeni şartımı dinleyeceksiniz,” dedi ve arkasından hemen Leyla’nın koluna hızlaenjektörü damardan verdi, Leyla o anda kendini kaybedercesine çığlık çığlığa bağırmış,onun sesiyle İsmet iyice akimı kaçırmıştı. Odadan fırlayıp çıkınca Çelin de hemen onun arkasından çıktı, İsmet yumruk yaptığıelini hırsla duvara vurmak üzereyken Çetin tuttu hemen o eli, “Ne yapıyorsun, zarar mı vereceksin kendine,” diye bağırdı, Onun bir çeşit şok yaşadığından emindi. Sevdiği kadını bir442
Güneşin K m ^ bağımlıya dönüştüren enjektör o kola değdiği anda İsmet şoka girmişti zaten. İsmet, Çelin’in söylediklerinin farkında bile değildi. Kulaklarında Leyla’nın attığı çığlık yankılanıyordu sürekli. Kendisini(utan Çelin'in elinden kurtulmak istedi ama genç adam elini bırakmayınca sinirle diğer eliyle hızla bir yumruk geçirdi Çetin'insuratına. Bir an afallayan Çetin bir iki adım sendeledi. Sızlayanburnuna dokundu, akan kanı görünce bir yumruk da o geçirdiİsmet’e sinirle. O anda ikisi de içinde ki öfkeyi kusarcasına yumruk yumruğa birbirine giriştiler. Bir yummk İsmet geçiriyor Çetin’e. Sonra bir yumruk da Çetin İsmet’e, Neredeyse beş dakikaya yakın karşılıklı yumruklaştılar. O sırada müdür çıktı odadan. \"Sakin olun!” diye hemen ikisinin arasına girdi. İkisi soluksoluğa kalmış bir halde öylece birbirlerine baktılar. İsmet'in gözleri kıpkırmızıydı. \"Gözlerimin önünde oldu ve ben bir şey yapamadım,” dediçaresizce iki elini de yanlara yorgun bir şekilde salarak. Çetin de ondan farklı durumda değildi. Aslında üçü de büyükbir şok yaşamışlardı. Leyla’nın maruz kaldığı işkence bir insanayapılabileceklerin en kötüsüydü. Bunu biliyor olmak kahrediyordu işte onları. Bu yüzden sinirlerini boşaltıp biraz rahatlamışlardıyumruk yumruğa girişerek. İkisinin de burnu kanıyordu. Müdüronlara baktı. “Gidin, temizlenin de gelin.\" dedi çocuk azarlar gibi. Beş dakika geçmeden Müdür Bey'in odasma yeniden girdiler. Ekran açıktı ama Müdür Bey özellikle bakmamaya çalışıyordu. îsmet dayanamadı, bilgisayar ekranına baktığında Leyla'yıbir başına gördü odada. Öylece hareketsiz bir şekilde başı arkayayatmış, gözbebekleri küçülmüş, ifadesiz ve bembeyaz bir yüzleyukarı doğru bakıyordu. Tamamen uyuşturucunun etkisi altınagirmiş durumdaydı. Tepkisiz ve hissiz bir haldeydi. Başını he 443
7 ^ Gonca Çiftçioğullan men çevirerek eliyle yüzünü kapattı. Çaresizlikten şimdiye kadar böyJe bir acizük yaşamamışu. \"Bize dört saat süre verdi. Bu süre sonunda sevgilisini ona götürmezsek yeniden, fakat bu sefer iki gram uyuşturucu vere, cek. Artık bu noktada hayati fonksiyonları da etkilenmeye başlar Bu yüzden bu dört saat içinde hemen Leyla’yı bulup kurtarma mız lazım. \"Nerede olduğunu nasıl bulacağız?\" diye sordu Çetin. O da tamamen çökmüştü. ‘‘Bilal’in sevgilisi sorguda şimdi. Fakat bir şey bilmediğinisöylüyormuş. Evi dışında hiçbir mekânını görmedim demiş.\" ‘‘Eğer doğru söylüyorsa başka nasıl ulaşabiliriz?” dedi İsmetçaresizliğin yansıdığı sesiyle. “İçeriden onlara yakın birisi sayesinde. Üstelik Leyla’ya yardım edebilecek bir kişi sayesinde,\" dedi M üdür Bey. \"Kim?” diye sordu İsmet merakla. Bir umut doğar gibi olmuştu yüreğinde. \"Bir çocuğa babasından daha iyi kim yardım edebilir ki?”dedi ikisinin de yüzüne bakarak.
Güneşin Kızı BöIüm 77 dört saat içinde Leyla’ya dokunmayacağının kanıtı r d o l a r a k ekranı açık bırakmış, bu şekilde Leyla'nın dunı-munu da takip etm e imkânı bulmuşlardı. İsmet uyuşturucununetkisindeki genç kadına her baktığında yüreğindeki katlanılmazağnniD, daha da şiddetlendiğini görüyordu. Onu böyle görmekten dolayı perişan bir haldeydi. Tekrar zayiilığma yenilmiş, göz-yaşian farkına bile varmadan yanaklarmdan hızla akmaya başlamıştı. Leyla’yı bu yaşadığı travma yüzünden yan baygın veuyuşturucunun etkisi altında görmek istemese de ondan uzakdurmaya dayanamıyordu. Orada olmak, yanında olmak istiyordu. Başını hemen göğsüne yaslayıp güvendesin, kurtulacaksındiye sarılarak rahatlatmak istiyordu. Hem onu hem de kendisini.Ama biliyordu ki bu isteği sadece düşüncelerinde kalacaktı. Onucanlı kurlarsalar bile uyuşturucu yüzünden hissettiği yoksunlu- 445
Gonca ÇifiçioğuUan ğun hiçbir zam an önüne geçem eyeceklerdi. İçten içe bu bağımlı lık onu eriyip tüketecekti. Ne olursa olsun, ne pahasına olursa olsun sevdiği kadım oşerefsiz Bilal’in elinden kurtaracaktı. Babası G üneş, kimseninhayatı mahvolmasın diye bu m afyanın içine hayalı pahasına sızmış. onun sayesinde belki yüzlerce gencin hayatı kurtulmuştu.Hiç tahmin bile edemezdi kendi kızının da bu m ücadele ettiğiuyuşturucunun kurbanı olacağını. Bunu göm ıektense elbette kiölmeyi tercih ederdi. Eğer hayatta olsaydı bu karşılaşacağı acıgerçek, onu bir kere daha mezara koyardı. Aynı kendisini koyduğu gibi. Leyla’ya eroin enjekte edildiği anda kendini kaybetmişti.Beyni uyuşmuş, vücudu motor hareketlerini bile zorlukla yerinegetirmeye başlamıştı. Sanki görünm eyen bir el Leyla ile birliktekendi damarına da eroin enjekte etmiş gibiydi. Onun hissettiğiher şeyi ya da hissedemediği birçok şeyi aynı şekilde kendisi deyaşıyordu. Onunla birlikte kendisinin de beyni uyuşmuştu. Leyla’nın bu duruma gelm ektense ölm eyi yeğleyeceğini biliyordu.Fakat kendisi öyle düşünebilir m iydi? A sla ! L ey la’yı tamamenkaybetmektense bu halde bile yanında olm asına razıydı. Yeterki onu, o bağlı olduğu sandalyeden kurtarabilsin, k ollan arasına alarak sıkıca sanlabilsin. O na kendi hayatından hayat verirdi,onu kurtarmak için gerekirse kendi canını. Yeter ki o hayvan Bilal'in elinden ikinci şınngayı vurmadan kurtarabilselerdi. Müdür Bey odadan çıkıp gitmiş gitmeden önce de kafalarıkanştıran şok edici sözler söylem işti. Sanki Leyla’yı babası kurtarabilirmiş gibi. Yoksa kendisinin bilm ediği fakat M üdür B ey’in elinde olan başka dosyalar mı vardı? Mafyaya ait gayrimenkul- Icrin bulunduğu ya da L eyla’nın rehin tutulduğu yer ile ilgili ipucu olacak bazı dokümanlar mı saklıyordu? Hiçbir açıklama yapmadan kafalan kanşlıracak \"Bir çocuğa babasından daha iyi 446
Ouncşin K\zıkim yardım edebilir k i? ' sözlerini söyleyip çıkmıştı. Çıkmadanhemen öncede ekrandan Leyla’nın bulunduğu yer hakkında birkaç ipucu olacak bilgiye birlikte bakıp not almıştı. Yan yana, aralarında duvar çekili bölmeler, her bölmede dar enli, dikdörtgenşeklinde pencereler ve yine kapılan olmayan bölmelerin önündedar, uzun ve ahşap olan, ancak ne olduklan buradan lam olarakanlaşılam ayan nesneler vardı. Bütün bunlan not edip odadan ayrıldı. Ç etin de aynı kendisi gibi şok durumundaydı. Telefondababasına ve D ilek'e bilgi aktanyordu. Bir ara kendisinin meraklabaktığını görünce Şube Müdürümüz Dilek diye fısıldamıştı. Dem ek ki Leyla oradan ayrılınca yerine atanan kişiydi Dilek. Çetin’in ona ism iyle hitap etmesi de aralannda iş ilişkisi dışmdadaha başka bir yakınlık olduğunu gösteriyordu. M üdür M ahm ut Bey, odadan hızla fırladıktan sonra soluğutoplantı odasında alm ış arkasından da kapıyı kilitledi Odadabulunan dolaplardan birini açıp doİabm zemininde bulunan gizlibölmeye elini dokunarak dolabın içinden öne doğru açılan çekm eceden bir telefon çıkardı. Bu bölmeyi toplantı odasına yaptırm asındaki amaç, odasının her hangi bir aranma durumundasakladığı bilgilerin ele geçmemesiydi. Toplantı odası daha gözönünde olduğu için aslında aranma ihtimali daha azdı ve dahagüvenliydi. Çıkardığı telefonda bir numarayı tuşladı. ikinci çalı-şm da açıldı hem en. Karşısındaki tok, fakat endişe banndıran seskonuştu. “M ahm ul, önemli bir durum mu var?” “Bilal, L eyla’yı yakaladı.” dedi hemen duruma hazırlamagereği bile duym adan. Çünkü zamanlan yoktu ve çok hızlı çalışmalıydılar. Zaten karşısındakine bunu açıklamasına bile gerekyoktu. Her şeyi am nda anlamıştı. 447
G onca Ç iftç io ğ u lla n “Ona bir zarar vermedi değil m i?” diye sorarken lilreyen sesi aksini duyacağını belli ediyordu zaten. M ahm ut B ey derin bir nefes aidi. Yutkunmaya çahşD. Bunu karşısm daki adam a söyle mek o kadar zordu ki. SanJd onu m ezara diri diri sokm ak gibiydi. Gerçi onu da yapmışlardı ya. Yaşarken öldü demişlerdi. Haya tını ailesi için feda etmiş ve kendini uyaıştunıcu ile mücadeleye adamış, bu yüzden ölümden dönm üş adam a kızm a eroin verildi artık o da bir bağımlı nasıl diyecekti. Dili varm ıyordu bunu söy lemeye ama Leyla'ya yardım edebilecek tek kişi şu anda oydu. Yam Leyla'nın babası. Kanlı ve canlı bir şekilde telefonun öbür ucunda konuşan adam. ■'Bilal bir gramlık sa f eroin verdi. D ört saat sürem iz var, za ten yanm saati geçti. Nerede olduğunu bulam azsak iki gram daha enjekie edecek. Senin tahmin etm en lazım nerede olabilecekle rini.” “BulundukJan yerle ilgili görüntü gönderdi m i?” Mahmut Bey hemen not ettiği aynnlılan söyledi. Karşısmda- ki bir dakika kadar düşündükten sonra cevap verdi. \"Kâhta'dan yirmi kilom etre kadar dışanda, kuzey doğu ta rafında, zam am nda İdris’in büyükçe b ir çiftliği vardı. Genelde yazlannı orada geçirirdi. Orada cins atlann bulunduğu harasınm yanında, kümes hayvanlan entegre tesisi de çalıştm yordu. Çok büyük değil am a İdris’in uğraşm ayı sevdiği v e senin de bildiğingibi diğer bölgelere tavuk ürünleri nakliyesinde m allannı da taşıyabilmek için paravandı hepsi. Benim durum um açığa çıkıncademek ki kapatmış o tesisleri. M allan dışan çıkarm ak için başkayöntem bulmuş olmalı,” dedi sonra kuşkuyla. “Evet, şimdi zavallı, hiçbir şeyden ve ne taşıdıklanndan bihaber fakir köylüleri kullanıyor,” dedi M ahm ut Bey. “Bugüne kadar sen ve Kemal en iyi şekilde ilgilendiniz yav-ruianm la. Lütfen M ahm ut, son bir kere daha sana ihtiyacım var.448
G û n e ^ n Kızı <>-Y a v ru m u k u r ta r o ş erefsiz le rin elinden. Zaten birazdan yola çıkarım bende.” \"Sakın ha! Buraya gelmen kimliğini açık eder,\" diye kaygıyla uyardı onu. \"U m urum da mı sanıyorsun? Gözümün nuru erirken, çekildiğim köşede nasıl bekleyebilirim? Onun çekeceği ızduaplan bilirken nasıl dayanabilirim ? Onu kurtaracak tek kişi benim. Kızımıkurtarm aya geliyorum . Sen, hemen Bilal’in elinden çek al yavrum u,” dedi ve sonra telefonu itiraz isteraezcesine k^ıaıtı. M üdür Bey endişeli bir şekilde daha sonra yaıi bir numaradaha çevirdi. Karşıdaki telefonu açmca, “K em al, çok ciddi sorunlanmız var,” dedi hemea “A z önce Çetin ile görüştüm her şeyden haberim var. Başımıza gelebilecek en kötü şey geldi Mahmut. Bayram’m emanetinesahip çıkm adık. Yüreğim yanıyor şimdi,” dedi kemal Bey üzüntüiçinde. “B ayram çıkıyor ortaya. Haberi var her şeyden. Leyla içingelecek buraya. K açınidığı yeri bulmak için aradım.” “H aksız da sayılm az değil mi? Yapmadığı fedakârlık kalmadıçocuklarım korum ak için. Bu durumda ortaya çıkmak istemesinden daha doğal ne olabilir? Senin çocuğun tehlikede olsa kendini düşünebilir m isin? Yeni kimliği açığa çıkmadan Leyla’yayardım cı olm ası için bizde elimizden geldiğince yardımcı olmakzorundayız,” dedi Kem al Bey üzgün bir şekilde. “ Şim di ekip gönderiyorum şu çiftliğe, bir kontrol etmektefayda var. İsm et ve Ç etin’i burada tutabileceğimi sanımyorum,”dedi operasyona onlannda katılacağım ima ederek. Kemal Beyendişeyle derin b ir nefes alıp cevap verdi. “Ç etin s ır f bu yüzden geldi oraya. Onu tutmana imkân yok.Sadece senden istediğim tek şey operasyonda kamera olsun. Bende buradan canlı olarak seyretmek istiyorum. Hepimizin hayatı 449
7 ^ Gonca Çiftçioğullan nı, özellikle de Bayram'ın hayatını mahveden şu insan müsved delerinin yakalanışının keyfini çıkarmak istiyorum,” dedi. “Sanınm bunu yapabilirim. Yıllann verdiği acı İnşallah bu gün sona erecek.” İsmet ve Çetin, Müdür Bey odaya girer girmez merakla bak tılar onun yüzüne. “Olası bir yer tahminimiz var. Sizin hemen oraya gitmenizi istiyorum. Arkanızdan bir ekip ile birlikte Leyla, için gerekli ola bilir düşüncesiyle bir ambulans göndereceğim ama size en fazla beş kilometre mesafede olacak. Bilal’in geldiğinizi hissetmesini istemiyorum. Ben de kızı teslim edecekmiş gibi pazarlığa girişip size zaman kazandırmaya çalışacağım. Leyla'yı kurtanp getirin buraya,” dedi. Onlar hızla ayağa kalkıp odayı terk ederken, “İsmet, yanınıza bir kamera ile beraber bir m em ur alm, 30 ile İzmir emniyetine canlı bağlantı yapacağız.” Sonra bakışlannı Ç etin’e çevirdi. “Baban operasyonun içinde olmak istiyor.” Birçok önemli operasyonda izleme olabiliyordu. Babası ve Mahmut Bey için bu operasyonun Önemi büyüktü. Yıllardır beli ni bükemedikleri mafyayı bugün çökertme şansım yakalamışlardı. Bu yüzden olayı en ince ayrıntısına kadar izlem ek en doğalhaklanydı. Bu operasyon İsmet ve kendisi için de L eyla’yı kurtarmak açısından çok önemliydi. Şu anda tamamen uyuşturucunun etkisi altında olan Leyla birkaç saate kadar kendini toplayabilirdi. Bu dozda saf eroin alan birinin birkaç saatte toparlanması,normal davramşlanna dönmesi çok zordu ama bu biraz da bünyeile alakalıydı. Leyla’nm güçlü olduğunu biliyordu. Kısa süredekendisini toparlamasmı ümit etti. İsmet, Çetin ile birlikte hemen yola koyuldu. Yollan iyi bildiği için arabayı o kullanıyordu. Fakat içinde bulunduğu ruh hali450
^ Güneşin Kmyüzünden ve zamamnda yetişebilme kaygısından, normaldençok daha hızlı kullanıyordu arabayı. Çetin’in bundan rahatsız olduğunu, sık sık bakışlarım da kendisine yönelttiğini biliyordu.Arabayı o kullanamayacağına göre mecburen katlanacaktı. Buyüzden o bakışları görmezlikten gelerek arabayı hızla kullanmaya devam etti. Bir an önce Leyla’sına kavuşmak ve onu çektiğiişkenceden kurtarmak istiyordu. Bugün kendisi de ömründe görmediği, çekmediği kadar büyük bir işkence çekmişti. Leyla’mnyediği yumruklarla zarar gören dudakları, görü ve yüzü geldigözlerinin önüne. Kim bilir ne kadar kanamıştı ki üstü başı bileakan kanlar yüzünden batmıştı. Onun yaşadığı o korkunç kâbususanki kendisi de yaşamıştı. Aynı acılan çekiyormuş gibi ağnmıştıyüzü, gözü, burnu, dudağı. Öpmeye bile kıyamadığı o dudaklannacıyla kıvranışı geldi gözlerinin önüne, dayanamadı sonra elinihızla direksiyona vurarak okkalı bir küfür savurdu sesli olarak.Çetin bir kere daha endişeyle bakınca, “Elim de değil, Leyla’nın yüzü gözlerimin önünden gitmiyor.O orospu çocuğunun cezasmı ben, kendi ellerimle vereceğim.Bütün b unlan L eyla’ya yaşattığı için bin pişman edeceğim onu.”Dişlerinin arasından öfkeyle konuşmuştu. Çetin ona anlayışla baktı. Leyla’ya karşı duyduklan sevginintürü farklı olsa da derinliği aynıydı. Aynı öfke durumunu kendiside hissediyordu. O yüzden çok iyi anlıyordu İsmet'in ruh halini. “M erak etme, ikimizden de çekeceği var onun. Elinden geleni ardına koyma. Fazlasıyla hak etti.” Arabayla gidecekleri mesafeye gelmişlerdi. Bu noktadansonra dikkat çekm em ek için arabayı bırakıp yürüyerek gitmelerigerekiyordu. Bagajdan çatışma çıkması ihtimaline karşı gereklidonanım ları aldılar. Yanlarındaki memur da kamera ile görüntüalmak için ayarlarını hazırlayıp kontrol etmeye başladı. O anda 451
vi5> Gonca Ç iftçioğullan Mahmut Bey ile ekranda birebir görüntü oluştu. Onların hazır- landıklannı görünce. \"Çelik yelekleri giymeyi unutmayın.\" diye uyardı onları. Aynı zamanda ekrandaki görüntü ikiye bölünmüştü. Bir ta rafta Emniyet Müdürü Mahmut Bey. diğer tarafta ise Ç etin’in babası ve yanında Dilek vardı. İkisinin de yüzündeki endişe he men fark ediliyordu. Ekip arabasıyla değil de İsm et’in arabasıyla geldikleri ve aceleyle çıktıkları için ekstra bir çelik yelek almak akıllarına gelmemişti. Bagajda sadece bir tane vardı o da İsm et’e aitti. İsmet yeleği eline aldığı gibi Ç etin'e uzattı. \"Sen burada emanetsin, önceliğim iz seni korum ak.\" Çetin almak istemedi. Bunun üzerine M üdür Bey, \"Ekip hemen arkanızda zaten. Beş dakikaya kadar yanınıza bir araba gelecek içinde mühimmat ve yelek var, O nu bekleme den hareket etmek yok,\" diye uyardı onlan. Leyla’ya uyuşturucu verildiğinden bu yana neredeyse üç saat geçmişti. Yani zam anlan çok kısıtlıydı. İkinci uyuşturucu enjekte edilmeden yetişmeleri artık an m eselesiydi. M üdür B ey’inbeş dakikaya gelecek dediği ekibin yanm saatten önce gelmesine imkân yoktu. Çünkü ekip hem kendilerinden çok sonra yolaçıkmıştı hem de hızlan fazla olduğu için onlara fark atmışlardı.Bunu Müdür Bey de bilmesine rağmen sırf onlan güvene almakiçin elinden geldiğince oyalamaya çalışıyordu. Ç ünkü yeleksizçatışmaya girmek intihar gibi bir şeydi. Çetin buralı değildi, kaçış noktasmı hesaba katamayabilirdi. Üstelik burada kendilerineemanetti. Ona yeleği giydim ıem ek. ölüm üne seyirci kalm ak gibiolurdu. Bu yüzden tutuğu gibi yeleği Ç etin'in boynundan geçirdi. îtüaz etmesine fttsal bırakm adan yanlardan to k alan n ı kilitledi. Sonra bakışlannı yanlannda gelen m em ura çevirdi.
Kt2n ^ “ M ü m k ü n oldu ğ u n ca uzakta kalacak çalışmaya doğrudan ya da dolaylı, katılm ayacaksın. Binanın içine girmek kesinlikle yok. Uzak bir m esafeden çekim lere devam edeceksin,” dedi. Mahmut Bey, “Sakın ha İsmet, bir delilik yapmaya kalkma. Sana bir şeyolursa zaten Leyla bunu kaldıramaz. Bunu da hesaba katmalısın. Bekleyin şu ekibi,” dedi, İsmet üzgün bir şekilde baktı ekrana, sonra eliyle ileri de birnoktayı göstererek, “L eyla’nın şu karşı binada olduğunu biletek beş dakika dahabekleyem em. Affedin ama gitmek zorundayım,” dedi ve hemenyürüm eye başladı. Çetin de ekrana bakıp omuzlannı silkti ve“Yapacak bir şey yok, onu yalnız bırakamam,” diyerek İsmet’inarkasından yürüm eye başladı. Ekrandan aynı anda konuşmalanyüzünden, seslerin bir birine kanştığı ''dikkatli olun ' uyanlankulağına kadar geldi. Önde hızla ilerlemekte olan İsmet’e yetişerek, “ Bu yaptığın saçmalık. Çatışma olursa sen de hemen uzaklaşacaksın,” diye uyardı. İsm et ona bakıp hafifçe gülümsedi. “Aynı yerde çalışıyor olsaydık seninle iyi ortak olurmuşuz.Beni koruyacağını biliyorum. O yüzden içim rahat.” dedi. Çetin.İsm et'in cesaretine hayran kaldı. Sonra gözlerinin önüne Songül geldi. Eğer onunda hayatı söz konusu olsaydı, kendi havaimihiç düşünm eden tehlikeye atabilir miydi? Sonra bu sorunun çoksaçma olduğuna karar verdi. Üstelik hiç düşünmezdi, aynı İsmetgibi. O yüzden gerçekten birbirlerine çok benziyorlardı. Az önceonun da dediği gibi iyi bir ikili olurlardı bu işte. Ç iftlik karşıdan görününce yavaşladılar. Küçük bir tümseğinarkasına gizlenerek etrafı kolaçan etmeye başladılar. Çetin yanlannda getirdiği küçük dürbünü çıkanp onunla çiftliğin elraftnı 453
■sg> Gonca ÇifiçioğuUan ^ izleyerek kontrol etmeye başladı. Bir binanm önünde son model siyah bir Jeep ve yine son model siyah bir Mercedes marka oto mobil vardı. Çiftlikte üç ana bina vardı. Müdür Bey’in dediği gibi birisinin önü çitlerle çevrilmişti. Burası hara olmalıydı. Fa kat ortada hiç at görünmüyordu. Ortadaki bina iki katlı, modem bir mimariyle yapılmış olmasına rağmen eski görünüşlü müstakil bir evdi. Arabanın ikisi de bu evin önüne park etmişti. Kendi lerine daha yakın olan üçüncü bina ise daha eski bir görünüme sahip, dikdörtgen şeklinde, uzunca, tek katlı, beyaz sıvalı bir yapıydı. Büyük ihtimalle Leyla’yı burada tutuyorlardı. Mahmut Bey, buranm İdris Kurt’un yazın kullandığı bir çiftlik olduğu nu söylemişti. Bütün binalann eski olduğu hesaba katılırsa uzun süredir kullanılmadıkları aşikârdı. Çetin, eskiden tavuk entegre tesisi olarak görev yapan fakat şimdi virane görünüşlü binaya yöneltti dürbünü. Kapıda iki kişi vardı. Leyla hala içeride yalmzmıydı acaba? Yoksa başka korumalar da var mıydı? Bilal ev olarak kullanılan ortadaki binada mıydı, yoksa Leyla’nın yanındamı? Bunu da bilmiyorlardı. Bütün binalarda adam lan olabilirdi.Kesin bir bilgiye sahip olmadan öylece içeri dalmak intihardanbaşka bir şey olmazdı. İsmet de bunu anlamış olacak ki elindekitelsizle Mahmut beyi aradı. Ekibin gelip gelmediğini sordu. Onlann on dakika mesafede olduğunu öğrenince ilk işaretle hemenburaya göndermelerini istedi. Büyük olasılıkla bir çatışmanıniçine gireceklerdi. Kendisinin olduğu kadar şu anda Ç etin’in degözü karaydı. Uygun ortamı yakalamaya çalışıyorlardı girmekiçin. Bu arada Leyla’nm içinde olduğunu tahm in ettikleri binanmkapısı açıldı, içeriden uzun boylu, yapılı bir adam çıktı. Dışan çıkar çıkmaz gömlek cebinden bir sigara çıkardı. Kapıda bekleyenadamlardan birisi hemen yanma koşup sigarasını yaktı. Hareketve tavırlan önemli biri olduğunu gösteriyordu. Kırklı yaşlannda454
Güneşin Km ^olmalıydı. Bunun Bilal olma olasılığı yüksekti. Daha sonra oradan ayrılarak ortadaki eve doğnı yürüdü. Dürbünü İsmet isteyince ona uzattı. İsmet dikkatle B ilal’i izliyordu. İri yapılı ve sert görünüşlüydü. O nu gördüğü anda bütün siniri yine beynine hücum etti.Leyla’ya çektirdiklerinin hesabını sormak için sabırsızlanıyordu.Fakat plansız program sız öylece ortaya atılmak kendilerini öldürtmekten başka bir işe yaramazdı. Öncelikle görünen adamlanhesap edip kaç kişiyle karşı karşıya olduklarını anlamalan gerekiyordu. D ışarıda iki kişi varsa içeride de en az iki kişi olmahydı.İki büyük araba olduğuna göre Bilal’dcn başka önemli birinindaha olm ası gerekiyordu ki bu da büyük ihtimalle İdris Kurt tu.Kuyruk yarası hala taze olan İdris K urt’un, Güneş’in kızındanintikam alm a şansını heba edeceğini sanmıyordu. Dört saaı doluncaya kadar L eyla’ya dokunmama sözü vermişlerdi. Birkaçsaattir onu görm em işti. Acaba şu anda durumu nasıldı? Uyuşturucu etkisinden kurtulm aya başlamış mıydı? Yoksa sözlerindedurmayıp yeni bir şırınga mı enjekte etmişlerdi*’ Ya da akima büegetirmek istemediği başka işkence yöntemleri mi uygulamışlardı? Hemen zihninden bu olumsuz düşünceleri k o m ay a çalıştı.Şu anda bunlan düşünm ek daha büyük kin duymasına neden oluyordu ki bu da m antıklı hareket etmesini güçleşrirebilirdi. Çetin ile birlikte B ilal'ın en az altı adamının olduğunu hesapettiler. B unlara Bilal ve İdris Kurt’u da ekleyince seldz kişiyekarşı iki kişiydiler. Bu durum da pek fazla bir şanslan olmazdı.Ekibi isteseler, Bilal onlann geldiğini anlar anlamaz Leyla’yaikinci uyuşturucuyu vermekte bir an bile tereddüt ennez. hattahemen oracıkta öldürebilirdi. Bu riski göze alanıadıklan için ekibi geride tutuyorlardı. Ö nceliklen binaya gizlice girip Leyla’yıkunarmak olmalıydı. Onlarla birlikle çiftliği kameraya çeken 455
Gonca Çiftçioğullan memur vasriasıy/a Mahmul Bey ve Kem al Bey de durum u anın da değerlendirebıliyorlardı. ••£kip olmadan içeri g irm en iz İn fih ar o lu r,” ded i M ah m u t Bey onları uyararak. Kemal Bey de büyük bir endişeyle etrafı kontrol ediyordu. Daha sonra Çetin’e, \"Arkadan dolaşma imkânınız var m ı? Ö ndeki korum alara görünmeden arkadan bir pencereleri kolaçan edebilseniz keşke. Hem içerideki adam sayısını kesin olarak öğreniriz hem de kur tarma şansımızın olup olm adığına bakarız,” dedi. Çetin hemen dürbünü İsmet’in elinden çekerek aldı ve bi nanın diğer taraflarmı incelemeye başladı. Sonra bakışlarını İs met’e çevirdi. “Diğer tarafta kimse görünmüyor. Ben arkaya geçmeye çalı şayım. Sen gözünü ön kapıdan ayırma. Önemi bir şey olursa arabeni,” dedi. “Dikkat et Çetin. Gereksiz kahramanlığa soyunma,” diyeuyardı babası hemen. Çetin ekranda endişeyle kendisine bakanbabasına ve yanında en az onun kadar endişeli görünen Dilek’ebaktı. “Merak etme baba, Leyla’yı almadan çıkm ayacağım bu binadan,” dedi ve hemen eğilerek çiftliğin dışından, binanm arkatarafına doğru yüıümeye başladı. İsmet kamerayla çekim yapanİlker ile birlikte gözetleme işine devam etti. Çetin binanm arkasına geçtikten on beş dakika kadar sonra içeriden Leyla’nm neredeyse hepsinin yüreğini hoplatan çığlığı yükseldi. Duyduklançığlık yüzünden ön kapıdaki iki koruma da hızla binamn içinegirdiler. Onlann içeri telaşla ginnesi Çetin’in yakalanm ış olduğuihtimalini ortaya koyuyordu. Arka arkaya silah seslerini duyuncatahminlerinin doğru olduğunu anladılar. 456
^ Güneşin Km İsmet, Çetin'i orada yalnız bırakamayacağını biliyordu. Saklandığı yerden kalkarken Mahmut Bey, “Dikkatli ol İsmet, hepiniz bana sağlam lazımsınız, ”dedi endişeli bir yüzle. îsmet ekrana baktığında Kemal Bey'in ve Dilek’in yüzlerinin bembeyaz olduğunu gördü, onlarda kendisi gibi Çetin in yakalandığını düşünüyorlardı. İsmet binaya doğru adım atmıştı kıÇetin’in ön kapıdan çıkarak kendisine eliyle gel işareti yaptığınıgördü. Hemen oraya doğru koşmaya başladı. O sırada Bilal deyan taraftaki evden çıkmış onlara doğru geliyordu. 457
Oüneşin Km <i- BöIüm 7 6Q O e t i n , binanın arkasına geçtiğinde mümkün olduğunca ses- V ^ s iz yürüyerek geldiğini kimseye hissettinnemeyc çalışıyordu. Binanın arka tarafında her bölmede pencere vardı. Sıraylapencereleri kontrol ederek Leyla’nm olduğu bölüme kadar geldi. Yapının arka tarafı, ön tarafa göre daha alçaktı. Bu yüzdengörünme ihtimalini hesaba katıp eğilerek yürüyordu. Gözleriyleiçeriyi kontrol etmeye başladı. Birisi Leyla'nm başında diğeri detam kapmm Önünde, iki koruma vardı. Zaten kendisi de iki kişiolacağmı tahmin etmişti. Gözleri Leyla'ya takıldı ve onun üzerinde dondu kaldı. Uyuşturucunun sersemletici etkisinden sıyrılmış gibi görünüyordu. Kollanm hareket ettiriyor bağlı olduğuipten kurtulmak için yoğun çaba harcıyordu. Onu öyle görmekhem moralini düzeltti hem de biraz olsun içini rahatlattı. Şimdi önemli olan içeriye girmek ve şu iki çam yarması herifietkisiz hale getirmekti. Dikkatli bir şekilde binamn içini ve dışınıkontrol etm eye başladı. Az önce önünden geçtiği pencerelerden birisi açıktı. Oradan görünmeden içeri girebilir ve fırsatım buldu- 459
Oonca Çiftçioğullan ğunda da Jcorunıalan devirebilirdi. Düşündüğü şeyi yapmak için eğilerek geri geri gitmeye başladı. Nihayet açık olan pencere nin bulunduğu yere gelince sessiz olmaya çalışarak oradan içeri atladı. Ayağmâa spor ayakkabıları olduğu için şanslıydı. Dikkat çekecek bir ses çıkmamıştı. Bölmeyi gözleriyle seri bir şekilde taramaya başladı. İçeride gübre kokusu gibi bir koku geldi bur nuna. Böyle bir koku olmasına rağmen o kadar pencere içinde içeri atladığı bir tek bu pencere açıktı. Kokunun verdiği rahatsız lığı umursamamaya çalışarak silah olarak kullanabileceği bir şey aramaya başladı. Bulunduğu yerde bir şey göremeyince dikkat çekmeden ve saklanarak bir ikİ bölme daha gezdi. Gezdiği böl melerin pencerelerini açarak biraz olsun hava girmesini sağladı. Hiç değilse bu rahatsız edici koku bu şekilde biraz azalabilirdi. Sonra bir bölmenin hemen köşesinde duvara dayanmış olan vedaha çok soba karıştırmaya yarayan ince uzun bir dem ir gördü.Bu düşünebileceği, aklına gelebilecek en güzel, en uygun silahtışu an için. Demiri kaptığı gibi çok yavaş bir şekilde duvara vurup hafifçe bir ses çıkardı. Böylece düşündüğü etkiyi yaratmış,Leyla’nın hemen yanındaki çam yarmasının dikkatini çekmişti.Adam belindeki silahı eline alıp ileri doğru doğrultarak dikkatlibir şekilde çevresini inceleyerek sesin nereden geldiğini bulmayaçalışıyordu. Attığı her adım, adamı Çetin’e biraz daha yaklaştı-nyordu. Çetin görünmemek için saklandığı bölmenin iç duva-nna iyice gizledi kendisini. Ayak seslerinden adamın kendisineyaklaştığını fark ediyordu. Buradan sağ çıkabilmesi için silahıkullanmasına fırsat vermeden etkisiz hale getirmesi gerekiyordu.Bunun için de sadece bir hamle şansı olacaktı. O uygun zamanıdikkatle beklemeye başladı. Nihayet çok yavaş bir şekilde tektek bölmeleri kontrol eden adam, onun bulunduğu yere adımınıatar almaz, elindeki demiri hızla kafasına doğru indirdi. Adamın 460
Güneşin Kızıağzından sesli bir ah! Sesi çıkmış sonra başından akan kanlarlayere yığılmıştı. Eğilip baktığında bilincinin yerinde olmadığınıgördü. Adamm elindeki silahı alıp hemen pantolonun kemerinesıkıştırdıktan sonra diğer adamı beklemeye başladı Çünkü o daarkadaşının sesini duymuş, \"Halil! Neredesin? Ne oldu?\" diye söylenerek ama diğerinden farklı bir şekilde yani hızlıca o tarafa doğru gelmeye başlamıştı. Bölmenin önüne gelip de yerde yatan adamı görünce belinden silahını çıkarmaya yeltendi ama Çetin ondan hızlı davranarakona da elindeki dem ir sopayla hızla vurdu. İkisinin işini hallederetmez doğruca Leyla’nın yanına koştu. Genç kızın yüzü çok solgundu ama onu görünce normal bir tepki vererek, “Çetin!” deyipgülümsedi. Çetin hemen sağ elinin işaret parmağını dudağını götürüp sessiz olmasını kapının önünde iki adamın daha olduğunufısıldadı. O nlan sessizce etkisiz hale getirmesine imkân yoktu.İlk olarak hemen L eyla’nın bağlı olduğu ipleri çözmeye çalıştı. Yanında bıçağı olmadığı için elleriyle çözmek biıaz zamanmıaldı. Sonra adam lardan aldığı silahlardan birini Leyla’ya verdi. “Bunu kullanabilecek gibi hissediyor musun kendini?\" diyesordu. “Şüphen mi vardı?” diye hafifçe tebessüm etmeye çalışarakcevap verdi Leyla. Aslında kullanıp kullanamayacağından emindeğildi. Elleri titriyordu, tetiği düz tutup isabet ettirebilir miydionu da bilmiyordu ama Ç etin’in şu anda kendisine ihtiyacı vardı.Bu yüzden güçlü görünmeliydi. Çetin onun sandalyeden kalmasına yardım ederek ateş menzilinden çıkanp bölmelerden kapıyayakın olanma götürdü. Leyla uzun süredir oturmanın ve uyuşturucunun etkisiyle kendini kontrol edip ayakta dunnakta zorlukçekiyordu. Çetin koluna girerek onun yürümesine yardımcı oldu. 461
^ Gonca Çiftçioğullan \"Şimdi şu dışandaki korum alan içeri çekm em iz lazım. Bü rün kuvvetinle bir çığlık at,” dedi. Leyla onun ne yapm aya çalış tığını anladığı için elinden geldiğince avazı çıktığı kadar bağır dı. Onun çığlığı anında etkisini göstermiş iki korum a da telaşla koşarak binanın içine girmişlerdi. Çetin onların girdiğini görün ce hemen silahını ateşledi ve birini omzundan vurdu. Diğeri de Çetin’e ateş etmeye başladı. İkisi de bölm eleri kendilerine siper yaparak ateş ediyorlardı. Birkaç sektirmeden sonra Çetin adam ı göğsünden vurdu. Yere yığılan adam ın yanına gitti. C ansız bir şekilde yattığını görünce tam arkasına dönm ek üzereydi ki silah sesiyle irkildi. Diğeri ateş etm iş olm alıydı. A rkasını dönm esiyle elinde silah olan ilk yaraladığı adamın yavaşça yere doğru yıkılmaya başladığım gördü. Silahı kendisine doğrultup ateş etm eyeyeltenirken Leyla’nın onu vurduğunu anladı. “Hayatımı kurtardın,” dedi L eyla’ya. Sonra ayakta durm aktazorlanan kızm belinden tutarak destek olup yeniden sandalyesinegötürüp oturttu. “Bekle, bak kim burada,” deyip hem en kapıyı açıp dışançıktı ve bu tarafa baktığından em in olduğu İsm et’i eliyle binayaçağırdı. İsmet, Çetin’in kendisini çağırm ası üzerine hem en binayadoğru koşmaya başladı. O sırada duyduğu silah sesleri yüzündendiğer binadan fırlayarak çıkan B ilal'i gördü. Hem en arkasındaniki adam daha geliyordu. Kapıya ulaşm asına bir iki adım ya kaldıya kalmamıştı. Çetin de kapıdan B ilal’in geldiğini görünce silahını ateşleyip onun koşm ası için fırsat yarattı. İsmet kapıdan girer girmez hemen etrafına bakınm aya, Leyla’yı aramaya başladı, Çetin onu bölm elerden birine saklayıp ateşmenzilinden çıkmasmı sağlamak istemişti. İsm et hem en ikincibölme de solgun bir yüzle sandalye de oturan L eyla’yı gördü ve yanma koştu. 462 I
^ Gûne^n Km o . “Canım , bir tanem ,” diyerek sevgiyle sanidı ona. Leyla'dagözyaşları içinde Ism et’e sıkıca sarılmıştı. “ B ana ne yaptı gördün değil mi İsmet?” dedi ağlayarak acıiçinde. İsm et’in içi daha çok sızladı onun bu sözlerine. Bilal denen adam ı daragacına çıkanp asmak istiyordu, Ama önce onukum torbası yapm alıydı. Bütün iç organlarını iflas ettirecek veçalışm ayacak hale getirinceye kadar dövecek, sonra da asacaktı. Evet, içinden geçen bunlardı. Fakat yapamayacağı şeyler debunlardı. Elini kolunu bağlayan şey ise mesleğiydi. Bu şereflim esleği onun gibi bir yılanbaşı için kirletemezdi. En azındanLeyla kollarındaydı. Bu her şeye bedeldi. O sırada binazun kapısıhızla açıldı. İçeri Bilal ve iki adamı daldı. Çetin de bölmelerdenbirinde ateş etm ek için fırsat kolluyordu. Bir iki ateş sesi geldi.A rkasından iki farklı sesten ah! Sesi duyuldu. Acaba biri Çetinm iydi em in olam adı, Bu yüzden Leyla’ya, “ B urada beni bekle, Ç etin ’i kontrol edip geleceğim.\" dedi. “D ikkat et îsm et. Ben burada bekliyorum sizi.” O nu orad ak i koltuğa oturtup Ç etin’in olduğu tarafa doğruyürüm eye başladı. Binanın içine iki adam daha girmişti Onları görünce hem en bölm elerden binnio arkasına y a s la n a r^ gizlenm eye çalıştı. Ç atışm aya girerlerse şansları olmazdı. Bu aradaL eyla’yı o rada yalnız bırakm ak hiç içine sinmemişh. Ç etın'iniyi olduğunu a n la r anlam az hem en sevdiği kadının yanma dönecekti. B aşını bölm eden yavaşça uzatarak çevTevi kolaçan etti.G örünürde kim se yoktu. Tanı bölmeden adımını atmıştı kı. Çe-tin’i gördü karşısında. Y üzündeki ifade hiç hoşuna gitmedi, sanki uyarm ak ister gibi bakıyordu kendisine. Zaten Çetin bir adımdaha yaklaşınca niye öyle baktığını anladı. Ç enn'in arkasında biradam vardı ve silahı da genç adamın başına dayalıydı. Çetin deellerini başının üzerinde birleştirmiş, bakışlarıyla kendisini uyar- 463
(nMKti ın .ı\a v 'iiliiu o a lii () u y ju ıııttı no a n la m a ¿»cUli^ıni h a in im a rk a sı- iki Jo jio n n a m lu y u h is s e J tn o c a n la d ı zn io n . \"SılalıiMi yaMiî^ya >cıv bınık ve ellerini haşinin ilslilnde bir leştir.\" dedi hirses. Ihınlan sdylcyen ses yok tanıdıktı. Sanki daha Onec konuşmuştu sesin sahihiyle, k'liıulckı silahı bırakm aktan kışka seyene^i yoklu. Bakışlarını (.'‘•'bn'e ycvirdigindc o da göz- Icrb le silahı hınıkmasım işaret etti. O nun özellikle teslim oldu ğunun. yatışmaya giaTİerse bir şansları olm adıkının farkındaydı. Bu şekilde davranarak zam an kazanm aya yalışm alan en do^nı ses'cnekiı. Binanm iyinden silah seslerini duym asıyla M ahmut Bey'in hemen d ifer ekibi buraya göndereceğini biliyordu. Onla- nn gelmesi de zaten an m esclesiydi. Bakışlarıyla Ç e tin 'e tamam deyip silahı yavaşya yerc bırakıp ellerini ensesinde birleştirdi. “Şimdi yavaşya bana doğru dön.\" dedi o tanıdık ses. Bu sese itaat edip yavaşya arkasını döndü. O zam an gördü o tam dık sesin sahibini. Köydeki Ökkeşlerin H usan\iı. K endilerini kandıranmasum biriymiş gibi rol kesen ve köyün delisini şüpheli olarakgözlerine sokan kişi. En baştan beri, kartelin göz önündeki adamıydı. Fakat onlar ne yazık kı çok geç öğrenm işlerdi bunu. \"Bakıyonım elinde silahın olmayınca hemen kuzuya dönüşüyorsun. Halbuki bir aslan gibi kükremiştin kapım ın önündeykenbana.\" dedi Haşan. ■*Fırs;\t bulur bulm az sen de aslana dön ü şm ek te gecikm em işsin gördüğüm kadarıyla.\" dedi İsmet de oıuı. Ö kkeşlerin Haşanbu sözlerin arkasından silahın kabzasıyla başına hızla vurdu. “ Kapat şu uğursuz yeneni.\" diye bağırdı arkasından. Lsmetbaşına aldığı darbeyle hafifçe sersem ler gibi oldu fakat hementoparladı kendisini. Daha tüyleri bitm em iş bu delikaidtm n egosunu kabartıp daha da vahşileşmesine fırsat vem ıek istemiyordu.Bu sırada Leyla'nın bulunduğu bölmeden Bilal çıktı. O da eliy-464
Gtinpsm KtzfIc l-cyhı’ımı bir kolunu sıkıca kavrunuş bir halde sürükleyerekkuişUurına dikildi. O sırada dışnndan ptüıs siren seslen gelmeyebaşladı. Dcınck ki M üdür Rey hemen diğer ekibe haber vermiştiSirenleri duyunca Bilul elindeki silahı l.cyİa'nın başına dayadıCîÖ/lcrim dc İsmet*e çevirdi. “ Ren bııradan çıkıncaya kadar ycnnı/den kıpırdamayacaksınız. 'l oksa sevdiğin kadının cansız bedenim kucaklam ak zorundakalırsın,” dedi. llcm İsnıci hem dc (,'ctin köşeye sıkışan B ilal'ın buradankaçmak için L eyla'yı rehine olarak kullanacağını anlamışlardı.O sınıdn B ilarin dışarıdaki adamlarıyla polis arasında silahlıçiilışnın başlanıışiı. B ılal'in düşündüklerinden çok daha fazlaadamının olm ası ve çoğunluğunu diğer binada bırakması bu şekilde gafî) avlanm alanna sebep olmuştu. Bilal gibi bir adamınaltı ya da yedi adam la böyle bir olayın içine dalmayacağını hesap etm eleri gerekirdi. Dışarıdan silah seslennın gelmesi ûzenneCctitTın başına silah dayayan adamın gayn ihtivan bir şekildebaşuu çevirip kapıdan tarafa bakması bir olmuştu. C«tm başınasımsıkı bir şekilde dayanan silahın gevşemesi üzerine bu brsankaçırmayarak hızla dirseğini arkasındaki adamın midesine indirdi. Ondan çıkan inlem e diğerlerinin de dikkaiını dağım . .Adamınelindeki silah da yere düşmüştü. İsmet de aynı şekilde ökkcşJe-rin H asan’ın kam ına attığı sert dirsek darbesiyle onu iki büklümşekilde, çektiği acıyla baş başa bıraktı. Bilal, adam lannın cikisızhale gelm esinin üzerine hem en elindeki silahı ateşleyip kolundantuiiuğu Leyla ile önlerindeki bölmeye hızla koşarak saklandı. Bı-lal'in silahm dan çıkan kurşun Ism ei'in kolunu sıyınp geçmiştiBuna nığıneıı Leyla için duyduğu endişe vüzünden çektiği acınınbile favkma vam uidan. doğruca B ilarin s;iklanmaya çalıştığı bölmeye doğru koştu. O tarafa koşm adan önce hızla hareket cvlcrek 405
Gonca Çiftçioğullan yerdeki silahını da eline aldı. Çünkü silahsız, Bilal’e karşı bir şansının olmayacağını biliyordu. Çetin ise Ökkeşlerin Haşan ile diğer korumayı etkisiz hale getirmekle uğraşıyordu. Çünkü iri yan olan diğer adam aldığı darbeden çok çabuk kurtulup hemen Çetin’in üzerine atlamıştı. İkisinin elinde de silah olmadığı için dövüşüyorlardı. Ökkeşlerin Haşan ise hala yerde acı içinde kıv ranıyordu. İsmet bölmeye girdiğinde Leyla’nın korku içinde kendisine baktığını gördü. Yaşanılan olaylarm onu olumsuz etkilediğini bi liyordu. Bunca şokun içerisinde bir de gözleri önünde kolundanyaralanmış, Leyla da akan kanı görünce küçük bir çığlık atmıştı.Şimdi aynı kaygı ve korkuyla bakıyordu Bilal’in elleri arasındakendisine. Bilal onun girdiğini görünce, \"Bir adım daha atarsan sevdiğin kadmm beynini dağıtırım,”dedi. Silahın namlusu Leyla’nın başına dayalıydı. Mecbur kaldıbu sözler üzerine olduğu yerde hareketsiz durmaya. Bilal’in elinde silah olduğu sürece ikisine de zarar gelmeden Leyla’yı kurtarması çok zordu. \"Sıkıyorsa kızı bırak gel benimle paylaş kozunu,” dedi. GerçiBilal kendisinden çok daha iriydi. Dövüşerek onu yenmesi çokzordu, buna rağmen onu Leyla’dan uzaklaştırmak için fazla birşansı yoktu. Bilal’in bu teklife sıcak bakacağını sanmıyordu amadüşündüğünün aksine hemen atladı bu teklife. \"Ellerim kanncalanıyordu zaten benim de hareketsizlikten.Biraz idman iyi gelecek,” deyip gözlerini İsmet’in elindeki silahaçevirdi. “O zaman silahım bırak hemen yere,” dedi. İsmet hiç güvenmiyordu karşısındaki bu zorbaya. Silahım bıraktığı an kendi sila-hmı ateşleyip ikisini de vurabilirdi. “Sen de bırak hemen silahmı,” dedi cevap olarak.466
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424
- 425
- 426
- 427
- 428
- 429
- 430
- 431
- 432
- 433
- 434
- 435
- 436
- 437
- 438
- 439
- 440
- 441
- 442
- 443
- 444
- 445
- 446
- 447
- 448
- 449
- 450
- 451
- 452
- 453
- 454
- 455
- 456
- 457
- 458
- 459
- 460
- 461
- 462
- 463
- 464
- 465
- 466
- 467
- 468
- 469
- 470
- 471
- 472
- 473
- 474
- 475
- 476
- 477
- 478
- 479
- 480
- 481
- 482
- 483
- 484
- 485
- 486
- 487
- 488
- 489
- 490
- 491
- 492
- 493
- 494
- 495
- 496
- 497
- 498
- 499
- 500
- 501
- 502
- 503
- 504
- 505
- 506
- 507
- 508
- 509
- 510
- 1 - 50
- 51 - 100
- 101 - 150
- 151 - 200
- 201 - 250
- 251 - 300
- 301 - 350
- 351 - 400
- 401 - 450
- 451 - 500
- 501 - 510
Pages: