Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

1

Published by dreamtasarim, 2022-02-07 20:19:28

Description: 1

Search

Read the Text Version

Dantel ve Çarşaf Bağı İşlemeciliği 6. Örme Dantel ve Çarşaf Bağı Teknik ve Yöntemler 6.1. Örme Dantel Teknik ve Yöntemler Temel Teknikler – Zincir a) Çift zincir b) Üçlü zincir – Brit (dolgu) a) Yarım üçlü ilmek b) Üçlü ilmekler (dolgular) * Düz üçlü ilmek (üçlü dolgu) * Çift üçlü ilmek * Üç üçlü ilmek (dörtlü dolgu) * Dört üçlü ilmek (beşli dolgu) – Sık ilmek (sık iğne) – Halka ilmek – Sarma ilmek (rokoko) – Demet ilmek – Trabzan (kafes) – Örümcek – Tunus ilmeği (Şekil: 1-2) Şekil 1-2. Örme Dantel Teknik ve Yöntemler 299

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi 6.2. Çarşaf Bağı Teknik ve Yöntemler Çarşaf bağları üç çeşit malzeme üzerine uygulanmaktadır: 1. Doğrudan doğruya Bazı kaynaklarda “Süleyman Düğümü” çarşaf kenarlarına, 2. Ekstrafor kenarı- olarak geçmiş olan bu düğüm, sağdaki ipli- na, 3. Tığla üç-dört kat pamuk ipliğinden ğin soldaki ipliğin üzerinden yukarıya doğru yapılmış zincire. Ekstrafor ve iplik zincir kıvrılarak, arkaya geçirilmesi ile oluşturulan üzerine bağlanmış çarşaf süslemeleri ma- halka içinden, aynı ipliğin çekilmesiyle ya- kineyle veya elle çarşaf kenarlarına dikilir. pılır. Bu düğümler desene bağlı olarak tek- Teknik olarak çarşaf bağcılığı oldukça zor- rarlanarak düğüm danteli oluşturulur. Belli dur. Çarşafın kenarına, ekstrafor kenarına aralıklarla atılan bu düğümler arasında ba- veya tığla örülmüş zincire genellikle bağ ip- zen düğümlenmemiş boş iplik sıralarına da leri 0,5 cm. aralıkla, ip takma iğnesi ile ta- yer verilir (Şekil 3 a. b. c.) (Barışta, 1988: kılır. İpliklerin boyları, önden ve arkadan, 119). yapılacak motifin özelliğine göre ayarlana- rak kesilir. Motifine göre iplikler daha sık aralıklarla da takılabilir. 50-60 iplik takıl- dıktan sonra ipliklere elle düğüm atılmaya başlanır. Üçgenler, kareler, dikdörtgenler, eşkenar dörtgenler meydana getirilerek düğümler atılıp, tırnakla sıkıştırılır. Bu şe- killerin birleşmesinden ana motifler ortaya a çıkar. Bağcı kadın, göz alışkanlığıyla dü- ğümler arasındaki mesafeyi ayarlar. Moti- fin sonuna gelindiğinde bağ iplikleri bitiş düğümüyle düğümlenir, ipliklerin ucu püs- kül durumuna getirilip eşit uzunlukta kesi- lir (Tan, 2007: 213). 7. Örme Dantel ve Çarşaf b Bağı Desen, Renk ve Süsleme Özellikleri 7.1. Örme Dantel Desen, Renk ve Süsleme Özellikleri Örme danteller cinslerine göre objeyi süs- leyen ve objeyi oluşturan olarak iki bölüm- de incelenebilir. Objeyi süsleyen danteller yastık kenarı, karyola eteği kenarı, havlu c kenarı, çarşaf kenarı, namaz başörtüsü, Şekil 3. a. Kastamonu Düğümü (Barışta, 1988: 119), sandık örtüsü kenarı dantelleri vb. kulla- b. Kastamonu Düğüm Danteli (Barışta, 1988: 119), c. nım alanlarına göre isimlendirilirler. Ob- jeyi oluşturan ise çeşitli boyutlarda sehpa Çarşaf (Saçak) Bağlama Düğümü (Akpınarlı, 2011: 166) 300

Dantel ve Çarşaf Bağı İşlemeciliği örtüsü, masa örtüsü, yatak örtüsü, tepsi ör- Fotoğraf 3 a. tüsü, perde (Fotoğraf a), kuran kabı (Fotoğ- Dantel Perde raf b), yaka (Fotoğraf c) vb. dantellerdir. (Kaynak: Nushet Sarıkaya-Ankara Ayaş), b. Dantel Kuran Kabı (Kaynak: Mahinur Er-Ankara Ayaş), c. Dantel Yaka (Kaynak: Gülseren Ertopçu-Amasya Merzifon) c ab yaprağı, reçel tabağı, baklava, çilek, güneşli lokum, güneşli kâtip defteri, yıldızlı yürek, Örme dantellerde seçilen konular, bitkisel güneşli samsa, hasırlı güneş, güneş, kuş dili, bezeme, geometrik bezeme, nesneli bezeme, eğri ırmak, kabak çiçeği, limonlu eğri ırmak, figürlü bezeme ve anlam yüklü bezemedir. kaymaklı baklava (cilveli hasır), süslü hasır, Dantellerde görülen bitkisel bezemeler; çi- kâtip defteri, kazan kulpu, esiren (eysiren). çek, dal, yaprak, çeşitli meyveler, badem, Seyrek olarak kullanılan diğer motiflerin havuç vb., geometrik bezemeler; düz çizgi, adları ise şunlardır: Delikli baklava, güneşli zikzak, baklava, daire, yarım daire, üçgen, yürek, kalp, emzik, hasır, çift yürek, burmalı kare, diyagonal motifler vb., nesneli bezeme- sırabağ, muhallebi kaşığı, cam göbeği, hanım ler; yelpaze, vazo, sepet vb., figürlü bezeme- göbeği, sırabağ, yıldızlı samsa, yılan eğrisi, ler; kelebek, kuş vb., anlam yüklü bezemeler; meşe yaprağı, muşabak, samsalı eğri ırmak, söğüt yaprağı, havuçlu, gülü kuyruğu, kaşık patlak güneşli yürek, söğüt yaprağı, güneşli sapı, asma yaprağı vb. motiflerdir. Örme ırmak veya menderes, şeftali yaprağı, sade dantellerde en çok kullanılan renk beyazdır. burma, burmalı samsa, eysirenli eğri ırmak, Kullanım yerine ve dikileceği yere göre iste- eysirenli yılan eğrisidir (Tan, 2007: 214). nilen renklerde de yapılmaktadır. Halk arasında şekil ve yapılışlarına uygun olarak, kurt bağı, çilekli bağ, yürek, kazan 7.2. Çarşaf Bağı Desen, Renk ve kulpu, kesme şeker, güneş, hanım göbeği gibi isimler alan modelleri de bulunmakta- Süsleme Özellikleri dır (Katlı, 1986). çarşaf bağı modelleri her modelin tek başı- Çarşaf bağı modellerinin birçok çeşidi mev- na ya da birkaçının bir arada kullanılmasıyla cuttur. Tan (2007), “Orijinal Bir Türk El oluşmuştur. Uygulanan modellerin daha fark- Sanatı: Çarşaf Bağcılığı” adlı makalesinde lı kombinasyonlarla birlikte kullanılarak yeni çarşaf bağlarında elliye yakın motif kulla- modeller oluşturulmaktadır. Ama bu model- nıldığını tespit etmiştir. Motiflerin kaynağı ler var olan modellerin eksiltilmesi veya artırıl- tabiattaki varlıklar ve çevrede kullanılan eş- masıyla oluşturulduğundan bağ yapan kişiler yalardır. Geometrik şekiller, motiflerin oluş- ya da ürün satışı yapanlar bu modelleri isim- masında hareket noktasıdır. Birkaç motif ka- lendirmemişlerdir (Megep, 2012: 14). Çarşaf rıştırılarak da bağ yapılır. Günümüzde bağcı bağlarında çeşitli boyutlarda püsküller, bon- kadınlar en çok şu motifleri bağlarında uy- cuklar vb. ile süslemeler görülmektedir. gulamaktadırlar: Doktor gözlüğü, dörtlü gü- neş, delik yürek, kesme şeker, limonlu meşe 301

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi 7.2.1. Çarşaf Bağı Modelleri Sıra Bağ: Model en basit Kastamonu çarşaf bağı modellerinden biridir. İkili ve dörtlü ip- lik gruplarının Kastamonu çarşaf bağı dü- ğüm tekniğiyle bağlanması sonucu bu bağ modeli ortaya çıkar (Megep, 2012: 11). Samsa: Bu modelde baklava şeklinin yarısı a görünümündeki bir üçgen şekil oluşturul- b muştur. Kastamonu da yapılan ev baklavası bu desene ilham vermiştir (Megep, 2012: 11). Güneşli Yürek: Bu modelde kalp (yürek) şekli ve ortasında 8 sol taraftan 8 sağ taraftan alı- nan iplerin Kastamonu çarşaf bağı düğüm tekniğiyle bağlanması sonucunda oluşur (Megep, 2012: 11). Eğri Irmak: Şeklinden de anlaşılacağı gibi Fotoğraf 4 a. Ahmet Gökoğlu’nun Kastamonu El Sanatları Adlı kıvrılarak akan ırmak görünüm deseni oluş- Kitabından 60’lı Yıllara Ait Çarşaf Bağları (Gökoğlu, 1963: 155), turmaktadır. Güneşli yürek bölümünün b. MEB’in Yayınladığı Kastamonu Çarşaf Bağı Eğitim Modülü’nde altındaki bölüm bu desenden oluşmuştur. Bulunan Çarşaf Bağı Modelleri (Megep, 2012: 11-12-13). Genellikle başka modellerle kombine kulla- nılagelmiş bir desendir (Megep, 2012: 12). 8. Örme Dantel ve Çarşaf Bağı Doktor Gözlüğü: Bağı oluşturan düğümün ay- İcra Edildiği Bölgeler ve İcra Eden rıntılı şekli aşağıya çıkarılmıştır. Görüntüsü doktor gözlüğünü anımsatmaktadır. Güneş, Kişiler eğri ırmak ve hasır örgü modelleri uygulan- mıştır (Megep, 2012: 12). 8.1. Örme Dantel İcra Edildiği Bölgeler Kuş Dili: Bu zarif bağ örneği de küçük eş- ve İcra Eden Kişiler kenar dörtgenlerden oluşmaktadır (Megep, 2012: 12). Anadolu’da çeyiz geleneği geçmişten günü- müze halen devam etmektedir. Çeyizlerde Hasır Örgü: Çok sık aralıklarla düğüm atıl- bulunan genellikle kadınların uyguladığı masıyla bu model oluşturulmuştur. Zorluk el sanatı ürünleri kuşaktan kuşağa gele- derecesi yönünden en zor uygulanabilen neklerimizin aktarılmasında önemli rol oy- modellerdendir. Bu nedenle ürünlerde çok namaktadır. Danteller çeyizlerin olmazsa sık uygulanmamıştır (Megep, 2012: 13). olmazıdır. Küçük yaşlardan itibaren çeyiz hazırlayan Anadolu kadınları, kızlarının çe- yizinde en çok dantellere yer vermişlerdir. 302

Dantel ve Çarşaf Bağı İşlemeciliği Ev süslemelerinde de halen kullanılmakta bağlama olmak üzere ikiye ayrılan bağlama olan bir sanat türü olduğu için Türkiye’de örgülere dokumacılığın yapıldığı birçok yö- hemen hemen her yörede dantel bulunmak- remizde rastlanmaktadır (Akpınarlı, 2011: tadır. Annelerin kızlarına öğreterek ilerleti- 165). len dantel örmeciliği teknolojik gelişmelerin Çarşaf bağı yapıp satan kişiler, Cumhuriyet yoğun yaşandığı günümüz koşullarında es- dönemi öncesinde de aynı işi yaptıklarını, kiye nazaran daha az yapılmaktadır. Birçok anadan kıza bu sanatı öğrendiklerini söy- el sanatımız gibi el örgüsü danteller de gü- lüyorlar. Eskiden Mısır, ABD ve Fransa’ya nümüzde gelişen teknolojinin sonucu olarak bağlı çarşaf ihraç edilmekte olduğu bilin- makineleşme giderek önem kazanmaktadır. mektedir. Son yıllarda bağlar çarşaftan ayrı olarak ekstrafor üzerine ya da zincir örme 8.2. Çarşaf Bağının İcra Edildiği üzerine de yapılmaktadır. Bu tür bağlar Bölgeler ve İcra Eden Kişiler dikiş makinesi ya da elle ince dikiş halinde çarşafın kenarına dikilir. Çarşaf eskiyince Ülkemizde Kastamonu, Trabzon, Merzi- bağ sökülüp, yeni bir çarşafın kenarında fon, Bartın, Karaisalı ve Denizli’de çarşaf kullanılabilmektedir (Erdoğdu, 2018: 403). bağlamaları geleneksel olarak devam etti- Günümüzde çarşaf bağı birçok alanda rilmektedir. Yöresel olarak ufak farklılıklar kullanılmaktadır. Kastamonu Halk Eğitim gösterse de genel olarak çarşaf bağları bir- Merkezinde çeşitli kullanım alanlarına yö- biri ile eş değerdedir. nelik çarşaf bağı kursları açılmakta ve hal- Tarihi dokümanların araştırılması sonu- kın katılımı sağlanmaktadır (Fotoğraf 5). cunda 18-19 yüzyıl dönemlerine ait bağla- Çarşaf bağı eğitmeni Sevilay Yüce öğren- maların havlu ucuna yapılmış örneklerine cilerine çarşaf bağından çok çeşitli ürünler rastlanmıştır. Osmanlı döneminden önce de yaptırmaktadır. Merkezde, çeşitli örtüler, yapıldığı sanılan bağlamaların motiflerinin perde kenarları, havlu kenarları, giysi süs- nasıl meydana geldiği ve nasıl ad verildiği lemeleri vb. gibi ürünler yapılmaktadır. tam bilinmemekle birlikte tabiattan, günlük Fotoğraf 6’da görülen çarşaf bağı süsle- yaşantıdan, çevreden esinlenerek meydana meli gelinlik ile il birinciliği kazanmışlardır geldiği sanılmaktadır (Katlı, 1986). Gökoğlu (Fotoğraf 6). Ayrıca Kastamonu Kalesinde (1963) “Çarşaf Bağlama Sanatı” maddesin- bağlama yaparak geçimini sağlayan birçok de “Çarşaf Kastamonu’nun fakir veya orta ev kadını bulunmaktadır. Burada hem dan- halli aileleri tarafından tüccar hesabına bağ- tel bağlama yapmakta hem de ürettikleri lanır. Bağın cinsine göre bir çarşaf 3-15 gün- ürünleri sergileyerek satmaktadırlar. Turis- de biter. Ücret olarak da bağın cinsine göre tik ürünlerde de çarşaf bağı kullanılmakta- 3-40 lira arasında para ödenir. Bu çarşaflar dır. Kastamonu’da her genç kızın ve erkeğin tüccar eliyle Türkiye’nin her tarafına satılır” çeyiz sandığında bağlı çarşaf bulunması ge- ifadeleri ile 60’lı yıllarda çarşaf bağlama işi- lenektir. nin Kastamonu halkının geçim kaynağı ol- duğunu vurgulamıştır (Gökoğlu, 1963: 103). Bağlama örgülerin genel özelliği herhangi bir araç kullanmadan el yardımıyla iplikle- rin düğümlenerek çeşitli şekillerde desenler oluşturmasıdır. Makrome ve çarşaf (saçak) 303

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi Fotoğraf 5. Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Bünyesinde Açılan Çarşaf Bağı Kursuna Ait Görseller (Fotoğraf: Kamil Serhoşoğlu Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Folklor Araştırmacısı) Fotoğraf 6. Kastamonu Halk Eğitim Merkezi’nde Çarşaf Bağı Yapılmış Ürünlerden Örnekler (Fotoğraf: Sevilay Yüce- Kastamonu Halk Eğitim Merkezi Usta Öğretici) Fotoğraf 7. Amasya- Merzifon Potlu Çarşaf ve Bağlama Dantel Örnekleri (Fotoğraf: Aysen Soysaldı) Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürlü- natını icra eden kişilerden Seher Kolcu (80) ğü Folklor Araştırmacısı Kamil Serhoşoğlu ve Saide İdolü (72) küçük yaşlardan beri “Kastamonu Halk Bilimi Açıklamalı Bib- çarşaf (tırnak) bağı yaparak (sipariş alarak) liyografyası” adlı yüksek lisans tezinin bir geçimlerini sağlamaktadırlar (Fotoğraf 8). bölümünde Kastamonu çarşaf bağı ile ilgili araştırmalara ve içeriklerine yer vermiştir (Serhoşoğlu, 2019: 311-312-316-328-329- 331-335-337-340-342). Çarşaf bağlarının, bazı yörelerde sadece Fotoğraf 8. Kastamonu’da Çarşaf (Tırnak) Bağı Yapan Kadınlar dokumaya ya da bir objeye sonradan di- (Fotoğraf: Sevilay Yüce 2020) kilmek üzere yapılanları, bazı yörelerde de dokumanın kendi iplikleri ile yapılan çeşit- leri bulunmaktadır. Çarşaf bağları uzun bir geçmişe sahip olduğu ve geleneksel özellik taşıdığı için günümüzde halen önemini ko- rumaktadır. Kastamonu’da çarşaf bağı sa- 304

Dantel ve Çarşaf Bağı İşlemeciliği Kaynaklar Akbil, Fatma Pamir (1970). Türk El Sanatlarından Ör- Eronç, Perihan (1984). Giyim Süsleme Teknikleri, İstan- nekler, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. bul: Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları. Akpınarlı, H. Feriha (2011). “Kastamonu Çarşaf Bağlamalarında Teknik ve Motif Özellikleri” Genel Kültür Ansiklopedisi (1991). İstanbul: Milliyet Nail Tan’a Armağan, Ankara: Kültür Ajans Ya- Gazetesi Yayınevi. yınları, No: 103. Gökoğlu, Ahmet (1963). Kastamonu El Sanatları, Kasta- Atay, Ayten (1987). Örücülük, İstanbul: Milli Eğitim monu: Kastamonu Milli Eğitim Müdürlüğü. Basımevi. Hayat Ansiklopedisi (1980). İstanbul: Hayat Yayınları Balkanal, Zeynep (2010). “Karadeniz’in İncisi İne- bolu Yöresinde Dantel Perdeler”, Karadeniz Katlı, Nazime Tomris (1986). Kastamonu Çarşaf Dergi, Giresun: Uluslararası Hakemli Sosyal Bağlamaları Motif Özellikleri, Yayınlanmamış Bilimler Dergisi, ISSN: 1308-6200, Sayı: 8. Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Barışta, H. Örcün (1984). “Divan’ü Lugat-it Türk’de Dokuma ve Dokumanın Üzerine Yapılan Be- Koçu, Reşat Ekrem, (1967). Türk Giyim ve Süslenme Söz- zemeler Çevresinde Kümelenen İfadeler”, 2. lüğü, Ankara: Sümerbank Kültür Yayınları. Ulusal El Sanatları Sempozyumu Bildirileri, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fa- Korkusuz, Süheyla (1997). Nakış, İstanbul: M. E. B. kültesi Yayınları. Devlet Kitapları. Barışta, H. Örcün (1987). “Kastamonu’da Doku- Lammer, Jutta (1971). Hand Arbeits Buch, Ravensburg: mayla İlgili Sanatlar”, III. Milletlerarası Folklor Otto Maier Verlag. Kongresi Bildirileri, Ankara: Başbakanlık Bası- mevi. Lecomte, Pretextat. Türkiye’de Sanatlar ve Zeneatlar On- dokuzuncu Yüzyıl Sonu, Haz. Ayda Düz, İstan- Barışta, H. Örcün (1988). Türk El Sanatları, Ankara: bul: Tercüman 1001 Temel Eser. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Megep, (2012). “Kastamonu Çarşaf Bağı”, El Sanat- Cumhuriyet Ansiklopedisi (1971). İstanbul: Arkın Ki- ları Teknolojisi Alanı, Ankara: Millî Eğitim tapevi. Bakanlığı. Barışta, H. Örcün (1993). “İstanbul Harbiye Askeri Onuk, Taciser (1988). İğne Oyaları Çeşitleri ve İşleme Müzesindeki Türk İşlemeleri Üzerine”, Silahlı Yöntemleri, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Kuvvetler Dergisi, Ankara: Genelkurmay Aske- Yayınları. ri Tarih ve Stratejik Etüd Dairesi Başkanlığı Yayınları. Özbel, Kenan. (1951). El Sanatları II Oya ve Oya Çeşitle- ri, Ankara: C.H.P. Halkevleri Bürosu Kılavuz Demir, Tuna ve Barışık, Didar (1991). Kız Meslek Lisesi Kitaplar. Öğrencileri İçin Oyuncak ve Turistik Biblo, İstanbul: M. E. B. Devlet Kitapları. Schachenmayr (1967). Das Neue Strick-und Hökelbuch, Ravensburg: Otto Maier Verlag. Emre, Kaime., Markaloğlu, Şehdabe ve Doğruol, Hatice (1975). Nakış, Ankara: Mektupla Yük- Serhoşoğlu, Kamil (2019). Kastamonu Halk Bilimi sek Öğretim Merkezi. Açıklamalı Bibliyografyası, Yayınlanmamış Yük- sek Lisans Tezi, Kastamonu: Kastamonu Üni- versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Erdoğdu, Ata (2018). Kastamonu Kültürü 2, Kastamonu Şahin, Yüksel (2006). “Kastamonu Çarşaf Bağları”, Dokuma Kültürü Unutulmaya Yüz Tutan El Folklor Edebiyat, Ankara: Üç Aylık Kültür Der- Sanatları İş ve Meslekler, Kastamonu. gisi, Cilt: 12, Sayı: 46. 305

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi The Family Crochet Book (1971). London: Hamlyn Kaynak kişiler Publishing Group Limited. KK 1: Er, Mahinur-Ankara-Ayaş Tan, Nail (1980). “Çarşaf Bağları”, Türkiyemiz Dergisi, KK 2: Ertopçu, Gülseren-Amasya-Merzifon Akbank Yayınları. Tan, Nail (2007). Kastamonu Araştırmaları, Ankara: KK 3: Eser, Firdevs-Ankara-Ayaş Kültür Ajans Tanıtım. KK 4: İdolü, Saide-Kastamonu Tan, Nail ve Özbel, Kenan (1984). Türk Dokuma Sana- tından Örnekler, Ankara: Akyayın. KK 5: Kolcu, Seher-Kastamonu TDK (2020). Türk Dil Kurumu Sözlükleri, https:// KK 6: Sarıkaya, Nushet-Ankara-Ayaş sozluk.gov.tr KK 7: Özünlü, Havva-Ankara-Ayaş Tasmacı, Mehmet (1984). “Halk Sanatı Örme De- senlerinin Modern Örme Makinelerinde Uy- KK 8: Serhoşoğlu, Kamil-Kastamonu İl Kültür ve gulanması”, III. Ulusal El Sanatları Sempozyumu Turizm Müdürlüğü Folklor Araştırmacı- Bildirileri, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi sı-Kastamonu Güzel Sanatlar Fakültesi Yayınları. KK 9: Soysaldı, Aysen-Ankara Hacı Bayram Veli URL 1: http://turklacemuseum.blogspot. Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi-An- com/2012/02/anadolu-dantel-kasta- kara monu-el-dugumu.html (Erişim Tarihi: 20.07.2020) KK 10: Yüce, Sevilay-Kastamonu Halk Eğitim Merkezi Usta Öğretici-Kastamonu 306

DEBBAĞLIK Tanning Melda Özdemir* Abstract The Anatolian leatherwork of today’s Turkish leather during the 600-year old empire. Also in the first years of products sector has been developed in a wide geography Republic Period in Anatolia raw hide the raw material of and interaction with different cultures. Anatolian leather goods was processed by “karatabaklar”İn 1990s, as leatherworking, in which the foundations of today’s result of the parallel improvement of industrialisation and Turkish leather products are laid, develops in the technology,we observe that the “Karatabaklık” were close interaction of a wide geography and different cultures. to the end the leather proccessing became industrialised. Karatabaklık sepicilik, tanning and leather proccessing are Middle Asian ancestor professions coming from Tire district of Izmir with tanning history and development nomadic life. On the other hand, learning and documents in Turkey In this study, in Karacaali district tanneries in prove that tanning has been in the land Anatolia since the old-fashioned leather processing makes one company the antiquity. Being able to traced back to Antiquity in and last in the district derici master of Ergun Day and his geography of Anatolia, tanning was widespread during wife (Trade Day) will be explained then the leather tanning the Seljukperiodand reached its golden ageduring the process. Ottomans; the creation of glamorous masterpieces was Keywords: Leather,tanning, tannery,leather tanning * Prof.Dr., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, El Sanatları Bölümü, [email protected] 307

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi 1. Debbağlık Tanımı Debbağhane diye de adlandırılır. Tabakha- neler günümüzde “deri işleme sanayii” tanı- Dünyadaki en eski meslek grupları arasında yer mı içerisinde yer almaktadır. alan dericilik çok çeşitli disiplinlere kaynaklık etmiş Geçmişte Anadolu’nun pek çok yerinde ve araştırmalara konu olmuştur. Dericilik mesle- elektriğe dayalı motor gücü kullanılmadan ğinde birden çok terim kullanılmaktadır. Derileri tamamen beden gücüyle ve doğal malzeme- dabağlayan kimseye “dabbağ”, “tabak”, lerle deriyi işleme sanatına “kara tabaklık” “sepici”, derilerin dabağlandığı yere “deb- denmektedir. Ancak Cumhuriyet dönemin- bağhane”, “tabakhane” “dabağhane” yani den itibaren dericilik bir endüstri kolu ol- bir çeşit fabrika denmektedir (Koyunlu, muş kaybolan mesleklerden biri olan kara 1986:29). Osmanlıca sözlüğü Kamus-ı Tür- tabaklık, dericiliğin makineleşmesiyle reka- ki’de “debagat (dibagat): hayvan derilerini bet edemez duruma gelmiştir. 1990’lı yıllara sepileyip meşin ve sahtiyan ve kösele vs. gelindiğinde kara tabaklığın hızla yok oldu- imali sanatıdır. Debbağ (tabak): derileri se- ğu belirgin şekilde görülmeye başlamıştır. pileyip meşin ve sahtiyan ve kösele vs. yapan Tabaklığın gerilemesinin başlıca sebepleri sanatkâr tabak ustasıdır” (Sami, 1998:236) babadan oğula geçen bilgilerin gizliliğine şeklinde ifade etmektedir. dikkat edilmesi, mesleğin çok zor olmasın- dan dolayı başkalarının bu mesleğe ilgisinin Geçmişte deri üreticilerine meslek terimi olarak azalması ve Organize deri sanayi bölgeleri- Arapça olan “debbağ”, hayvan derilerinden me- ni oluşturulması, AB kriterlerinin getirdiği şin, kösele imal etme işine “debagat”, bu işin ya- yükümlülükler, gerekli arıtma sistemlerinin pıldığı yerlere “dabbaghane/debbagistan” gibi te- yapılma zorunluluğu el emeğine dayalı ta- rimler kullanılırken, kelimeleri, halk ağzında bak sektörünü yok etmiştir. Bütün bunların ve günümüz deri işleyen esnaf tarafından sonucu olarak da tabakhane sayısı giderek “tabak ve tabakhane” olarak Türkçeleşti- hızla düşmeye başlamıştır. Adı tabakhane rilmiştir (Koçu, 1966: 8, Haytaoğlu, 2006: olarak anılan semtlerin birçoğunda artık ta- 21). Tabaklık (debbağlık) sanatı geçmişi çok es- baklık mesleği yapılmamaktadır. kilere dayanan geleneksel el sanatlarından biridir. Farsçada “tab” kelimesi parlayan, parlatan 2. Debbağlık Tarihçesi anlamındadır. Bu sebeple “tabak” kelimesi- nin kökünün debbağ ve debagattan geldiği Dericilik, ilk çağlardan itibaren insanla- düşünüldüğünde; derileri parlatan, aklatan, rın doğa şartlarına karşı koymak amacıy- temizleyen, derilerin fazlalıklarını alarak la, örtünme ve barınma ihtiyacıyla ortaya incelten anlamında kullanıldığını doğrulan- çıkmıştır. İlk insanlar avladıkları hayvanla- maktadır (Eren, 1986: 4). Deri terbiye işle- rın derilerinden yararlanmak için ilkel deri ri “debagat” kelimesinin Türkçe karşılığı işleme yöntemleri keşfetmişlerdir. Bunun ise “sepileme”dir (Develioğlu, 1972: 1207, içinde doğal her olanaktan yararlandıkları, Eren, 1986: 4). yüzebildikleri hayvanların derilerini sular- da yıkadıkları, ağaç dallarına ve kazıklar Türkiye’nin bazı bölgelerinde “debbaglık”, arasına gererek kuruttukları, yaktıkları ateş “tabaklık” veya “sepicilik” ve bu işlem için dumanıyla tütsüledikleri, toprağı, tuzu, şapı kelimenin modern kullanımına “deri üreti- da ilkel sepileme yöntemleriyle kullandıkları mi” denmektedir. Deri işlemenin, debaga- tahmin edilmektedir. Bu işlemlerinde deri- tın, sepilemenin yapıldığı yer tabakhanedir. ciliğin dolayısıyla sepileme-debagat tarihi- 308

Debbağlık nin başlangıç noktası olduğu anlaşılmakta- tedir. Kösele üretiminde binlerce yıl boyun- dır (Sakaoğlu ve Akbayar, 2002:12). ca yukarıdaki örneğe benzer sepileme yön- İlk insanlar, öncelikle ham deri ve postlara temleri kullanıla gelmiştir. İlk tabakhane çeşitli maksatlarda kullanılmaya elverişli de, ilk sepileme metodu da aynı zamanda özellikler verebilmek için uygun yöntemler ele geçirilmiş denilebilir (Yelmen,1986:15). aramışlardır. Bu sebeple ham derileri, gene Tuz, şap ve diğer minerallerin yanı sıra bit- çevrelerinde elde ettikleri hayvansal yağlar- kisel maddeler; meşe palamudu, mazı ve la yoğurarak ve bunların birbiri birleşmesini mazının meyvesi olan palamut kadehi, nar sağlayarak istedikleri özellikte deri yapma- kabuğu, sumak ve türlü tohumlardan sepi- sını başarmışlardır. Yağla sepileme yönte- leme işleminde yararlanıyorlardı. Sepile- minin uygulanmasını Milattan Önce 8000 menin vazgeçilmez maddesi durumundaki yılına kadar götürmek mümkündür. Bu köpek dışkısı daha o zamanlarda Mezopo- yöntemi daha sonraları dumanlama, şap- tamya tabakhanelerinde kullanıldığı tahmin lama ve bazı bitkilerin ağaç, kabuk ve yap- edilmektedir (Sakaoğlu ve Akbayar, 2002: rak gibi kısımları ile patolojik organlardan 20). ibaret bulunan mazılardan faydalanmak suretiyle bitkisel sepileme yöntemleri takip Mezopotamya kaynaklarında, hayvan deri etmiştir (Öncü, 1968: 1). ve postlarını tabaklama aşamaları şu şekil- En eski ve dayanıklı deriler, Yelmen’in dedir; hayvanın derisini yüzme, tuzlama (2005: 24-33) ifadesiyle; Nil Nehri sayesinde (tuzlu suya bastırma suretiyle), tüylerini çöl olmaktan kurtularak büyük bir uygarlık alma ve azaltma şeklindedir ( Koç ve di- kuran Mısır’da ortaya çıkarılmıştır. Ölülere ğerleri, 2006: 66). Ayrıca Mezopotamyalı- tapınma kültünden dolayı, mezarlarda çok lar deriyi, çok eski bir yazı taşıyıcısı olarak fazla deriden kullanım eşyaları, ölülerle bir- kullanmışlardır. Pergamentin Mezopotam- likte muhafaza edilmiştir. Kuru hava içinde ya’da kullanıldığı konusunda arkeolojik ve ve böceklerden uzak bu eşyalar günümüze filolojik bazı kalıntılar bulunmaktadır (Yıl- kadar gelebilmiştir. dız, 2014: 21). Yeryüzünde bozulmadan günümüze kadar gelebilen deri ürünlerin ilk örneklerine Mı- Bütün hayvancılık yapan topluluklarda ol- sır da rastlanmıştır. Araştırmacı E. Schiapa- duğu gibi, hayatlarında kolaylıklar sağlayan relli yukarı Mısır’da Ghebelen mevkiinde derinin tabaklanıp kullanılması, Türklerde yaptığı kazılarda tarihin ilk tabakhanesini de çok eskiye dayanmaktadır. Türkler, hay- bulmuştur. Bu tabakhanede deri parçaları, vancılığa bağlı yaşamın doğal sonucu ola- yarı mamul deriler, deri işleme aletleri, sepi- rak çeşitli amaçlarla yararlandıkları deriyi, leyici bitki kalıntıları gün yüzüne çıkmıştır. işleyip deriden eşya yapma zanaatını Orta Yapılan kimyasal analizler sonucunda sepi- Asya’da geliştirmişlerdir. Altay bölgesin- leyici bitkinin, “acasia nilotica” olduğu ve de Pazırık mevkinde Rudenko’nun kazdığı %31 oranında tanen içerdiği anlaşılmıştır. Kurganlardan çıkartılan, çok çeşitli deriden Ülkemizde birçok yerde hala bitkisel tanen- yapılmış eşyaların arasında işlemeli ayak lerde kireçlenmiş, yıkanmış, alkali artıkları giysileri de bulunmaktadır. Hun dönemine sökülmüş derilerin üst üste havuzlarda uzun ait olduğu kabul edilen bu buluntular, on- müddet bekletilerek sepilendiğini bilinmek- ların deri işlemeyi, renklendirmeyi bildik- lerini ve dericilik alanında yüksek seviyede olduklarının kanıtıdır (Yelmen, 2005:152 ). 309

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi Türklerin, çok eski tarihi geçmişlerinin ol- liği ile uğraşmışlar, sonradan teşkilat içeri- ması ve farklı coğrafyalara yerleşerek bura- sindeki sanat kolları 32’ye ulaşmıştır (Tekin, larda hâkimiyet sürmelerinin neticesinde, 1992: 4). Ahi Evran Türk debbağ esnafı- çevrelerindeki kültürlerin din ve inanışların- nın piri olarak kabul edilmiştir (Taeschner, dan da etkilenmişlerdir. Anadolu’daki deri- 1954: 23-24; Merçil, 2000:33) ciliğin ve deri sanatının ilerlemesine önemli Selçuklular ve Beylikler döneminde özellikle katkılar sağladığı kabul edilmektedir. Nite- Kayseri, Diyarbakır ve Kastamonu dericili- kim yüzyıllar boyunca, dünyada en kaliteli ğin yoğunlaştığı kentler olmuştur. Kırşehir, deri ve deri eşyalar Anadolu’da üretilmiştir. Konya, Tokat ve Sivas’ta boyacılığın ileri Anadolu’nun bitkisel sepi maddeleri bakı- olması, dokumacılık gibi dericilik içinde mından zengin olması, hemen her yerinde gelişme kaynağı haline gelmiştir (Akdağ, bol miktarda bulunan sumak, mazı, çam, 1979: 211). “Kastamonu’ya ait Şer’iyye si- meşe ağacı, kestane, ladin, karaçam, kızıl- cillerinde “debbağ” lakabının çok geçtiği çam kabuğu ve palamuttun deri işlemede görülmekte ve XVIII. yüzyılın sonların- kullanılması dericiliğin gelişmesinde etki- da sicillerde neredeyse her üç kişiden biri li olmuştur (Haytaoğlu, 2006: 22, Alpaut, debbağ lakabıyla anılmaktaydı” (Maden, 1952: 157). 2007:153). Türk şehirlerinde debbağlığın Türkler, ilk olarak 1071 Malazgirt zaferi güçlü olması, kuşkusuz esnafın ahi gelenek- ile Anadolu toprakları üzerine yerleşmişler, leriyle çalışmasından kaynaklanmaktadır uygarlıklarını buraya taşımışlardır. Roma ve (Akdağ, 1979: 211). O dönem Anadolu’da Bizans İmparatorluklarından sonra Anado- gerek ham deri, gerekse mamul deri mad- lu’ya hâkim olan Selçuklu Türkleri tabak- deleri ihraç edilmiştir (Uzunçarşılı, 1937: lık sanatına önemli katkılar sağlamışlardır. 105). Orta Asya’da hayvancılıkla uğraşan Türkler İstanbul’un fethinden önce Anadolu’nun bu topraklarda da hayvancılığı devam ettir- pek çok şehrinde bu zanaatın devam ettiği, mişlerdir (Haytaoğlu, 2006: 25). Selçuklu- İbni Batuta’nın Seyahatnamesinin yanı sıra ların ise coğrafi iklim şartları gereği, kürklü Uşak, Bolu Gerede, Niğde Bor’un derici- elbiseler giydikleri ve bu giysileri başta kuzu lik tarihi incelendiğinde de görülmektedir derisi olmak üzere çeşitli hayvanlardan elde (Dağtaş, 2007: 29). ettikleri derilerden yaptıkları bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethet- Anadolu Selçukluları devrinde ilk sanat ku- mesinin ardından İstanbul’u iktisadi ve ti- rumu olan Ahi teşkilatı kurulmuştur (Kala, cari açıdan geliştirecek çeşitli icraatlar da 2012: 40). XIII. yüzyıldan XX. yüzyıla dek bulunmuş ve dericilik organizasyonunun Anadolu’daki esnaf ve sanatkârlar birlikle- kurulması ve gelişmesine de önderlik et- rine Ahilik adı verilmiştir. Anadolu şehir, miştir. Onarma ve yenileştirme çalışmala- kasaba ve hatta köylerindeki esnaf ve sanat- rı arasında, İstanbul Surları içinde faaliyet kârlar kuruluşlarının eleman yetiştirme, iş- gösteren debbağhaneleri, Sur dışına Yedi- leyiş ve kontrollerini düzenleyen bir kurum kule’ye (Kazlıçeşme’ye) taşımıştır (Yelmen, olmuştur (Çağatay, 1997:1). 1986:43, Küçükerman, 1988:20). Kazlıçeş- Dericiliğin, Anadolu’nun dört bir tarafına menin altı büyük bir göldür. Yedikule’den yayılmasını ve kökleşmesini sağlayan Ahiler, başlayarak, Florya ve Londra asfaltına ka- ilk zamanlar sadece debbağlık ve deri işçi- dar kalan bölgede, çeşitli kademelerde kat 310

Debbağlık kat göller bulunmaktadır. Tabakhanelere “Su derinin ve dericinin hayatıdır” derlerdi gerekli su, bu göllerden karşılanmıştır. “XII. (Küçükerman, 1988: 21, Tekin, 1993: 351). yüzyılda, İstanbul’da kurulmuş, 300’ü Kaz- Günümüzde de bir yerleşim yerine gidildi- lıçeşme’de 700 tabakhane bulunmakta ve ğinde mutlaka bir tabakhane deresi tabak- burada günde ortalama 3000 işçi çalışmak- hane mahallesi, tabakhane köprüsü camisi, tadır” (Küçükerman, 1988: 20). mescidi, hamamı, çarşısı, sokağı, yatırı, de- desi ad olarak karşımıza çıkmaktadır (Dağ- Dericilik, Osmanlı zamanında çok ileri dü- taş, 2007:8). zeye ulaşmıştır. Türk dericileri, batı dün- yasının kabul ettiği sahtiyan adı ile bilinen Türkiye’de modern yöntemlerle çalışan ilk derinin üretimini geliştirmişler, sepileme deri sanayi, II. Mahmut tarafından 1808 ve boyanmasını kendilerine özgü usullerle yılında Beykoz deresi kenarında, Hamza yapmışlardır. Yüzyıllar boyunca Avrupa’ya Bey’e ait tabakhanenin satın alınmasıyla ihraç edilmiş olan bu “sahtiyan derinin iş- başlamış, bu tabakhane Ordunun ihtiyacı- leme yöntemini elde etmek için Avrupalılar nı karşılamak amacıyla devletleştirilmiştir. casusluk yapmışlardır. İngiliz literatüründe “İlk ismi Tabakhane-i Klevehane-i Amire, sahtiyan derisinin adı “Turkey Leather” sonraki ismiyle “Beykoz Teçhizat-ı Askeriye “Türkiye Derisi” olarak geçmektedir (Sa- Fabrikası” ve en son ismiyle ise Sümerbank nayi Genel Müdürlüğü, 2015: 14) Deri ve Kundura Sanayii Müessesesi’dir” (Küçükerman, 1988:14). Bu yapıt uzun yıl- Avrupa’dan Türk derilerine fazla alıcının lar bu sektöre hizmet ettikten sonra, 2003 çıkmaya başlamasıyla dericilik, XVI. yüz- yılında özel sektöre devredilmiştir. yılın ortalarından sonra önemli bir iş kolu haline gelmiş (Akdağ, 1979: 213) ve XVI. Bu büyük sanayi, XVIII. yüzyıldan başla- ve XVII. yüzyıllar da en parlak dönemini yarak, Batı’daki sanayileşmenin ortaya çı- yaşamıştır. Özellikle İstanbul, Edirne, Kay- kardığı yenileşmelerle rekabet edebilecek seri, Ankara, Bursa, Manisa, Tokat, Kon- altyapısı ve bilgi birikimi olmadığından, ya, Diyarbakır ve Urfa gibi şehirlerin ticari Tanzimat’tan sonra önemli sayılabilecek hayatında önemli etkisi olmuştur (Tekin, girişimlerin başlatılmış olmasına rağmen, 1994:177, Genç, 2014: 302). deri sanayinde büyük bir gerileme olmuştur (Arıtan, 2007: 128). Avrupa sanayi ürünlerinin Osmanlı pazarı- na girmesiyle, Osmanlı üretim ilişkilerinde Dericilik, Cumhuriyetin ilk yıllarında da bir bozulmalar görülmüş, bunun sonucunda aile sanatı olarak, babadan oğula geçen ve Ahilik teşkilatı fonksiyonlarını kaybederek lonca karakterini koruyan bir meslek olarak loncaya dönüşmüştür (Solak, 2009:23). devam etmiştir. 1920 ve 1930’lu yıllarda hemen her yörede bir tabakçılık işine rast- Öncelikle derinin işlenebilmesi için bol lanılmaktadır. Kaynaklardan elde edilen miktarda tatlı suya ihtiyaç duyulduğundan bilgiler sonucunda tabakhanelerde yapılan dericilerin, debbağhane kurulurken dikkat üretimlerde, 1950’li yıllara kadar derilerin ettikleri ilk şey suyu bol olan yerlerin seçil- Anadolu usulü tabaklandığını doğrulamak- mesiydi. Bu nedenle dericileri hep akarsu- tadır (Sakaoğlu ve Akbayar, 2002: 43). yun yanında, bir dere veya göl kenarında ya da kuyu eşilerek su elde edilen yerler de Köklü bir tarihsel geçmişe sahip olan deri görürüz. Buna istinaden eski debbağlar; ve deri sanayinin, 1970’lerden itibaren ül- 311

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi kemizde tekrar önemini giderek artırmaya almaya yarar. 5. Kılıç demir: Her iki tarafında başlamasıyla sektör 1980’den sonra dışa sapı olan kambur bıçak. Kör tarafıyla deri- açılarak hızlı bir gelişim göstermiştir (Bil- nin kılları keskin tarafıyla iç taraftaki etleri gi, 2007:5). Türk Sanayinin 1990’lı yıllarda temizlenir. 6. Kiremit: Keçi derilerine baskı ki dışa açılma sürecinde kabuk değiştiren, yaparak kirecin kusturulması sağlanır. 7. Pay atölye düzleminden fabrikasyon üretim demiri: Et veya palamut harcı kazımaya ya- düzlemine yönelen; organize sanayi bölge- rayan iki saplı bıçak.(kılıç demirine benzer) leri çatıları altında yapılanmaya başlamıştır 8. Pay tahtası: Derinin üzerine serildiği ve ka- (Dağtaş, 2007:9). Günümüzde, Türkiye’de zındığı gürgenden yapılmış tahta. 9. Mazı: İstanbul ve dışındaki şehirlerde çok sayıda, Deriyi pişirmeye yarar. 10. Palamut: Deriyi kaliteli deri ve deri mamulleri üreten ve ih- pişirmeye yarayan meşe meyvesi. 11. Sama: racata yönelik çalışan kuruluş bulunmak- Köpek dışkısı karışımı. 12. Sili: Derilerin tadır (Tekin, 1993:178). Dericiler, Avrupa yıkandığı ve harçlandığı çukur. 13. Sıkıcak: standartlarında, çevreye duyarlı ve modern Küçük hayvan derilerini sıkmaya yarayan üretim gerçekleştiren Deri Organize Sanayi değnek. 14. Sumak: Dağlarda yabani halde Bölgelerinde faaliyetlerini sürdürmektedir. yetişen meyvemsi ekşi ağacımsı bir bitki. 15. Zırnık: Kireçle karıştırılıp derilerin iç tarafı- 3. Tabaklıkta Kullanılan Araç ve na sürülen maden taşı. 16. Kirde taşı: Pala- muttan dolayı deri üzerinde oluşan lekelere Malzemeler kirde bu lekeleri çıkaran taşa da kirde taşı denir.17. Sama demiri: Kavis şeklinde iki ucu Geleneksel yöntemle tabaklama yapımın- tahta saplı iç tarafı keskin bir bıçaktır. Deri da yüzyıllardır kullanılan bu el aletleri ve samadan çıkınca kıllı tarafının temizlenme- malzemeler, derilerin etlerini alma, kazıma, sinde kullanılır. 18. Balık yağı: Derinin yüzü- tıraşlama, düzleştirerek germe işleme ya- ne sürülür. 19. Gres yağı: Derini iç tarafına pıldığı bilinmektedir. Donlete, pay demiri, sürülür, deriyi yumuşatmaya yarar. 20.Traş kavelete yada gavlete bıçağı, flote, bışağı,- bıçağı: Deri kuruduktan sonra derinin iç tırpan, ağaçlı çivi, gergi tahtası, bu aletler tarafında kalan fazlalıkları almaya yarayan yüzyıllar boyunca kullanılmıştır. Tabaklama alettir. malzemeleri kireç, eğitilmiş tanenli bitki to- humları ( meşe, kızılağaç, akçağaç, mimoza, 4. Derilerin Tabaklanması nar kabuğu, kebroko ağacı, mazı palamut, çivitotu, kestane yaprağı, sumak) köpek ve Herhangi bir amaç için öldürülen hayva- güvercin dışkısı ile şap, tuz, zırnık ve sudur. nın yüzülen derisi canlı bir organizmadır. Kısa zaman içerisinde işlenmez ise bozulur, Gökçen (1945: 13-14), “Manisa’da Deri kokar ve atılacak hale gelir. İnsanlar bunu Sanatları Üzerine Bir Araştırma” isimli ki- önlemek için yüzyıllar boyunca çeşitli yön- tabında kullanılan malzemeleri şöyle açıkla- temler geliştirmişlerdir. Derinin bozulması- mıştır; 1. Aski: Derilerin yüzeylerini parlat- nı önlemek için yapılan işlemlerin tümüne mada kullanılan ve şimşir ağacından yapılan tabaklama denildiğini daha önceden belirt- perdah aleti 2. Alefi: Kitre mermer tozu sa- miştim. bun ve balık yağı karışımı olup derinin iç tarafına sürülür. 3. Çam kabuğu: Köselenin Geleneksel yöntemle tabaklama işlemine pişmesini ve olgun bir hal almasını sağlar. 4. bakıldığında, iki türlü olup, tabaklamada Filo bıçağı: Derinin iç tarafındaki fazla etleri 312

Debbağlık kullanılan malzeme ve uygulamaya göre yö- nılmaktadır. Koyun ve keçi gibi küçükbaş resel değişiklikler gösterdiği görülmektedir. hayvanların derilerinin işlenmesine “deri Akbulut’un ifadesiyle, (2002:2-3) Önce yeni debbağlığı” denilmektedir. Gön denilen yüzülmüş deri, tuzlu suya atılarak bozul- kalın derilere nazaran daha ince olan bu ması önlenirdi. Kılların kolayca kazınması deriler postal ve ayakkabılarda astarlık deri için derinin, idrar dolu çukurlarda bir süre olarak kullanılmaktaydı. Meşin: Koyun de- kokuşması sağlanırdı. Günümüzde ise, kireç risinden yapılır ve postallarda astar olarak ve sodyum sülfür kıl dökücü olarak kulla- kullanılır. Sahtiyan: Keçi derisinden yapılır. nılmaktadır. Ardından derinin yüzeyine İnce Astar: Meşin ve sahtiyanın cildi bozuk hayvan gübresi sürülürdü. Gübredeki en- olanlarıdır. zimler istenmeyen proteinleri parçalayarak uzaklaştırır. Eskiden kuş ve köpek gübresi Kıl dökme işlemi ise kimyasalların kullanıl- tabakhanelerde kullanılırdı. Bu etaplardan madığı dönemlerde deri ısıtılıp nemlendiri- sonra asıl tabaklama işlemine geçilirdi. Ta- lerek bakterilerin oluşması için asılıp bekle- baklama işlemi derinin fiberleri arasında tilirdi. Deri yüzeyinde çürümenin başlaması kimyasal bağlar oluşturur. Bu bağlar saye- ile kıl kökleri gevşeyerek dökülürdü. Diğer sinde deri esnek, dayanıklı ve uzun ömürlü yöntem ise deriyi idrar içinde bekletmekti. olur. Palamut, idrar, gübre fabrikalarında Derilerin kıllarının alınması için bir başka artık kullanılmıyor. Bu yöntemler köylerde yöntem ise küllü suda bekletmektir. Deriler veya doğal malzeme meraklılarınca kullan- 3 gün küllü suda bekletilir. Kül derinin kıl- maktadır. larını büyük oranda döker. Kalan kıllar ise kazıma bıçağı ile kazınarak alınır. Tekrar Derinin tuzlama işlemi bilinen ilk tabakla- küllü suya atılır. 2 gün bekletildikten sonra ma işlerinden biridir. Deri üzerindeki tüy- çıkarılır. Bol su ile ayakaltına alınarak çiğ- ler-kıllar alınmadan ve alındıktan sonra nenir, yıkanır. Diğer tabaklama yönteminde olmak üzere iki şekilde kullanılır. Geyik, ise derinin kıllarından arınması için suya kaplan, koyun, tiftik keçisi vb. gibi yumuşak batırılarak yıkanır daha sonra bir tezgâh tüylü hayvan derilerine post denir. Deriler üzerine gerilerek yapışık etler ve yağlar filo tüyleri alınmadan giyim kuşam işinde kul- bıçağı denilen bir bıçak ile sıyrılarak kazınır. lanılmış ise kürk denir. Sansar, tilki, vizon, Bu işleme “etleme” denir. Deriler ortalama samur, kakum, şinşila, vaşak, kunduz, por- 1 metre derinlikte çukurlarda (kuyularda) suk gibi küçük hayvanların derilerin terbiye meşe palamutu ve kireç karışımında bek- edilmesi ile kürk yapılmış olur. Yüzeyindeki letilerek yumuşatılır, yıkanır ve tekrar kireç kılı alınmış derilerde ciltli olarak ayakkabı- kuyularına tekrar atılır. Deriler kireçli suda lık yüzlük-astarlıktan saraciyeye, giysilikten yeteri kadar bekletilir, çıkardıktan sonra tek- döşemeliğe değişik amaçlar için değerlen- rar yıkanır. Deriler cinslerine göre kuyular- dirilir. Öküz, inek ve deve gibi büyükbaş da 3 aydan 24 aya kadar bekletilebilirler ( hayvanların derilerinin işlenmesine “gön Diyarbekirlioğlu, 2013: 3) debbağlığı”, bu sanatı yapanlara da “Gön- cü” denilmektedir. Buradaki gön kelimesi Özellikle Güneydoğu Anadolu tabakçılığın- kösele anlamında olmayıp, kalın deri anla- da ise köpek dışkısı ile tabaklama yapılırdı. mındadır. Bu deri, postallarda yüz ve astar Tabaklar köpek dışkılarını fıçılarda su ile olarak kullanıldığı gibi saraçlıkta da kulla- eritip derileri yumuşatmak için kullanır- 313

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi lardı. Köpek dışkısı derideki kirecin zararlı yaprakları suda kaynatılır. Kaynayan su so- etkisini ortadan kaldırır ve aynı zamanda ğumaya bırakılır. Ilık bir hal alınca deriler da deriye parlaklık kazandırırdı. Köpek dış- bu suya atılır. Bu suda 1 hafta bekletilir ara kılarının özel toplayıcıları vardı. Bunlara sıra deriler altüst edilir. Bir hafta sonra deri- sakatçı uşağı denirdi. Bu insanlar kollarına ler tekrar kazınır ve su değiştirilir. Bu işlem taktıkları sepetler ile ya da sırtlarına küfe 3 kere tekrarlanır. 3 haftadan sonra deriler gibi bağladıkları gaz tenekeleriyle boş ara- kurutulur. Normal ılık su ile tekrar yıkanır. zilerde köpek dışkısı ararlardı. Topladıkları Sıcak su deriyi yakar. Bu tür işleme tutulan köpek dışkılarını öğleden önce yetiştirmek deri işe yaramaz. Sonra boya işlemine geçi- için birbirleri ile yarış ederlerdi. Bu insan- lir. Seccade yapılacak deride sumak yerine ların tabakhaneye yetiştirme telaşından “ şap kullanılır. Post içinde şap ve tuz kullanı- tabakhaneye b..yetiştiriyorsun ne acelen var lır. Sumak, köpek dışkısı, şap, boya, tuz kul- “ deyimi ortaya çıkmıştır. lanılarak yapılan bu dericiliğe kara dericilik denir. Derinin tabaklama maddelerini kabul et- mesi için yumuşatılması gerekmektedir. Bu- 5. Tabak Ustası Ergun Daylar’ın nun için deri sopa ile dövülür. Buradan da “Tabak sevdiği deriyi yerden yere vurur” Deri İşleme Yöntemi deyimi ortaya çıkmıştır. Bu işlem günümüz- de motorlu dolaplarda yapılmaktadır. Ergun Daylar 1980 yılından günümüze değin İzmir İli Tire İlçesinde bitkisel yön- Bitkisel tabaklama işlerinde meşe palamu- temlerle deriyi işlemektedir. Bugün Berga- du, nar, sumak, mazı, kızılağaç, fıstık çamı, ma ve Kahramanmaraş’ta bulunan birkaç ladin ağacı, karadut yaprağı gibi bitkiler ustadan biridir. İzmir›in Tire ilçesi, Karaca- kullanılırdı. Meşe palamudu ve mazı ka- ali semtinde bulunan tabakhanede eski usul rışımı harç sürerek derileri birbiri üzerine deri işlemesi yapan tek işletme ve ilçedeki sürerek kuyulara koyarlardı. Bu işlemden son derici ustası olan Ergün Daylar ve eşi sonra derinin bitkisel ya da kromla tabakla- (Alime Daylar) 38 yıldır dericilik mesleğini ma işlemine geçilir. Kızılkök, akçağaç, kızı- sürdürmektedir (Fotoğraf 1). lağaç zencefil (vermillion) ve kına kırmızısı renk için kara hurma, mersin ağacı, meşe Günümüzde deri işleme tesisleri organize palamudu, çivit otu mavi renk, nar kabu- sanayi bölgelerinde uygun fiziksel mekân- ğu, sumak ağacı kökü ise beyazlatıcı, boyacı larda modern teknoloji kullanımı ile faaliyet sumağı sarı renk, akasya kadıntuzluğu özü, göstermektedir. Bu değerli usta maddi im- gülhatimi menekşe mavisi için kullanılırdı. kânsızlıklardan dolayı mesleğini kendi ça- Safran ise hem boya hem de sabitleştirici baları ile yaşatmak ve ayakta tutmak için ça- olarak kullanılırdı. Cevizden de siyah renk lışmaktadır. Keçi derileri; koruma, ıslatma, deri elde edilirdi. kireçleme, tüy dökme, deri sıyırma, yarma, kırpma, yağ giderme, ağartma, asitle temiz- Akdeniz ve Güneydoğu ustalarının tabakla- leme aşamalarından geçer. Tabaklama ise, mada izlediği yol şöyledir; Derinin hem içi deri çubuklarının bakteri saldırılarından hem de dışı kazıma bıçağı ile kazınır. Bu iş- etkilenmesini engellemek ve derinin karar- lemden sonra derinin pişirme işine girişilir. lı duruma geçmesini sağlamak için yapılır. Bu işlem ocaklarda falan yapılmaz. Sumak Kısaca derinin içine nüfuz ve sabitleme fa- aliyetidir. 314

Debbağlık Tire, özellikle Osmanlı döneminde önemli tabak- çılık merkezlerinden biri olmuştur. Osmanlı ordu- sunun deri ihtiyacının bir bölümünün Tire, Simav, Uşak, Kütahya, Yalvaç, Diyarbakır gibi tabakçı- lığın ileri olduğu şehirler- den karşılandığı bilinmek- tedir. Fotoğraf 1. Tirede derici ustası Ergun Daylar ve eşi Tire’de hayvanlardan yüzülüp çevre köyler- bırakması için yapılmaktadır. Sudan çıkarı- den tabakhaneye getirilen keçi derileri (Fo- lan deriler kireçleniyor ve dolapta bekleti- toğraf 2a) ilk işlem olarak tuzlanmaktadır liyor. Bu işlem deri üzerindeki tüylerin yu- (Fotoğraf 2b). Tuzlanan deriler havuzda bu- muşayarak dökülmesini sağlıyor. Derinin lunan suya atılmakta ve 2 gün bekletilmek- arkasındaki etler ve yağlar bıçak yardımıyla tedir (Fotoğraf 2c). Bu işlem derinin tuzunu sıyrılıyor (Fotoğraf 2d). Fotoğraf 2. a. Hayvanlardan yüzülüp getirilen görmemiş keçi derileri, b. tuzlanan deriler c. derilerin suyunu bırakması için kullanılan su ile dolu havuz d. derilerin arkasındaki et ve yağları sıyırmak için kullanılan bıçak ab cd 315

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi Bu aşamadan sonra ise salamura işlemine geçiliyor. Salamura işlemi hayvan gübresi ile yapılmaktadır. Eskiden köpek gübresi kullanılırken bugün kuş gübresi güvercin kullanılmaktadır. Hayvan pisliğinden su ile arındırılan deriler tuzlanarak sülfirik asit ile salamura yapılıyor. Salamura işleminde son- ra pişirme aşamasına geçilmektedir. Pişirme işlemi dolabın içerisinde gerçekleşmekte ve 1 hafta sürmektedir (Fotoğraf 3). Fotoğraf 3. Derilerin kireçleme ve pişirme işlemi yapıldığı dolap Dolap her gün döndürülmektedir. Bu aşa- kinesinde öğütülerek toz haline getirilmekte mada meşe palamudu ve su deriye uygu- derinin tabaklanmasında kullanılmaktadır lanmaktadır. Palamut meşesi öğütme ma- (Fotoğraf 4). Fotoğraf 4. Meşe palamudu ve öğütülerek toz hale getirilmesi 316

Debbağlık 6-7 gün sonra çıkarılan deriler mermer üze- rinde demirle açılarak düzeltilmektedir (Fo- toğraf 5a) Son aşamada ise deriler sünger yardımı ile yağlanmaktadır (ay çiçek yağı). Bu son işlemden sonra derinin arkasından voltuk denilen el aleti ile deri ütülenerek dü- zeltilir (Fotoğraf 5b). a b b Fotoğraf 5. a. Derileri açmada kullanılan demir silindir aleti b. derileri ütülemede kullanılan alet “voltuk” Eğer deri boyanacak ise boyandıktan son- lanılıyor normal demir kararma yapmakta- ra tekrar yağlanmaktadır. Boyamada tarım dır. Eğer deride pişirme işlemi uygulanmaz gübresi kullanılmaktadır. Demir sülfat kul- ise davul derisi ya da parşömen olarak kal- lanılıyor. Krom demir deriyi açmak için kul- maktadır. Fotoğraf 7. Boyanmış tabaklanmış keçi derisi Fotoğraf 6. Boyasız tabaklanmış keçi derisi, 317

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi Fotoğraf 8. Tabakhaneden genel görüntüler 6. Türkiye’de Geleneksel yıllar dabakçılık sürdürülmüş ancak günü- Dabakçılık Yapılan Yöreler ve müzde geleneksel yöntemle deri tabaklama Ustalar neredeyse hiç kalmamıştır ve kalan nadir tabakhanelerde Unesco Kültür Mirasına Türk kültürünün en eski zanaatlarından girmektedir. olan dabakçılığın deri işleme fabrikaları ve Dağtaş’ın Anadolu’da Dericik Kitabında atölyeleri ortaya çıkmadan önce Anado- (2007:9), Karabük Safranbolu’da küçük- lu’daki pek çok şehirde rastlanılan yaygın baş deri işleyen bir tek Ahmet-Cengiz Sa- bir el sanatı olduğu bilinmektedir. Özellikle rının tabakhanesi kaldığını, İzmir Ödemiş büyükbaş hayvancılığın yaygın olduğu yöre- Birgi›de yine vaketa işleyen küçücük bir lerde doğal olarak debbağlık sanatı da önem tabakhane, Niyazi’nin Tabakhanesi bulun- kazanmış ve 1920li yıllara kadar varlığını duğunu, ustanın vefatı sonucu faaliyetini sürdürmüştür. Türk dericiliğinin, Cum- sona erdirdiğini belirtmektedir. Aydın Ku- huriyet döneminde kasabalar düzleminde şadası’nda Tuğrul Kutucu’nun aynı şekilde hemen her yerleşim yerinde bir tabakhane vaketa işleyen tek kişiyle çalışan tabakhanesi deresi, bir tabakhane mahallesi ya da deb- (Dağtaş 2011:385) Erzurum’da Yusuf Gül- bağlar çarşısının bulunması dabakçılığın lap’ın Güllapoğulları adını taşıyan tabakha- var olduğunu göstermektedir. nesinde sığır derisi işlenmekte, kösele üre- tilmektedir. Tire›de, önce ilçe merkezinde Manisa, Tire, Kahramanmaraş, Gerede/ olup, 1936 yılında şimdiki Tabakhaneler Bolu, Şanlıurfa, Biga/ Çanakkale, Gönen/ Bölgesine taşınmış olan ve bir zamanlar Balıkesir Safranbolu/ Karabük, Anakara, 22 adet olduğu yaşayan tabaklarca ifade Gaziantep, Beydağ/Birgi/ Bergama İzmir, edilen tabakhanelerden bugüne salt Meh- Bor/Niğde, Kuşadası/Aydın, Soma/Mani- met Övül, İbrahim Dayla, Sait Terzioğlu, sa, Salihli/ Manisa, Denizli, Uşak, Yalvaç/ Ethem Kaplan, Ali Büyükdeveli’ye ait 5 Isparta, Kula/ Manisa il ve ilçelerinde uzun tabakhane kaldığı belirtilmektedir. 1928 318

Debbağlık doğumlu Mehmet Övül, 14 yaşından beri Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı Araş- tabakhanede çalıştığından, işi de dededen tırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü Halk devraldığından, tabakhanesinin kapısına, Kültürü Bilgi ve Belge Merkezi’nde kayıtlı “Atadan Tabak Mehmet Övül” levhasını bulunan deri sanatçılarından Gaziantepte asmıştır. Ödemiş Beydağ’da, bir zamanlar Dabakçı İhsan Bincan ve İzmir Bergama’da tabakhanelerin toplandığı, halen tanıkları- İsmail Araç, Şanı Urfa’da derici Mihtad nın yaşadığı, bugüne de kalıntıları ulaşmış Karagöz ve İmam Karadaş ustalar bu gün olan, ‘Tabaklar Köyü’, bir başka örnektir( hala mesleklerini sürdürmektedirler. Yapıcı, 1995:95) 319

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi Kaynaklar Akdağ, Mustafa (1979). Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Ta- Küçükerman, Önder (1988). Geleneksel Türk Dericilik rihi, Ankara: Tekin Yayınevi. Sanayi, Beykoz Fabrikası, İstanbul: Apa Ofset Basımevi. Alpaut, Aziz (1952). Tatbiki Dericilik, Ankara: İstiklal Matbaası. Maden, Fahri (2007). “XVIII. Yüzyıl Sonu XIX. Yüzyıl başlarında Kastamonu’da Esnaf Arıtan, Ahmet Saim (2007). “Türk Deri İşlemeciliği Grupları, Zanaatkâr ve Ticaret Faaliyetleri”, Bağlamında Türk Cild Sanatı”, Ankara: Ulus- Karadeniz Araştırmaları, 15, s.149-167. lararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, 10.09.2007 -15.09.2007, s. 121-141. Öncü, Cahit (1968). Dericilik Temel Bilgileri, Mezbaha Mahsulleri Teknolojisi, Ankara: Ankara Üniver- Bilgi, Sadi Turgut (2007). “Tabaklama Öncesi İşlem- sitesi Ziraat Fakültesi Yayınları. lerde Bakteri ve Fungus Sayısının Belirlen- mesi Üzerine Bir Araştırma”. Yayınlanmamış Sakaoğlu, Necdet ve Akbayar Nuri (2002). Derinin Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale: Çanakkale On Anadolu’da Bin Yıllık Öyküsü, İstanbul: Orjin sekiz Mart Üniversitesi, Fen Bilimleri Ensti- Grup Yayınları tüsü. Solak, F (2009). Ahilik, Kuruluşu, İlkeleri ve Fonksiyonları, Çağatay, Neşet (1957). İslam’dan Önce Arap Tarihi , İstanbul: İstanbul Ticaret Odası ve Cahiliye Çağı, Ankara: Ankara Üniversite- si İlahiyat Fakültesi Yayınları. Taeschner, Franz (1954). İslam Ortaçağında Futuvva (Fütüvvet Teşkilatı), İstanbul İktisat Fakültesi Dağtaş, Lütfü (2011). “Kuşadası’nın Son Debbağı Mecmuası,15, s.1-32. Tuğrul Kutucu”. Ankara: Uluslararası Gelenek- sel El Sanatları Sempozyumu 13-15 Ekim 2011, Tekin, Zeki (1992).”Tanzimat Dönemine Kadar Os- s. 383-394. manlı İstanbul’unda Dericilik”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi, Dağtaş, Lütfü (2007). Anadolu’da Dericilik, İstanbul: Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü. Dönence Basım Tekin, Zeki (1993). Osman’lı Debbağhanelerinde Develioğlu, Ferit (1980), Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Kullanılan Aletler ve Dericilik Tabirleri, İlim Lügat, Ankara: Doğuş Matbaası. ve Sanat Dergisi, Sayı 37, s.51-56. Eren, Naci (1986). “Deri ve Dericilik”, Türk Folkloru Tekin, Zeki (1994), “Türklerde Dericilik”, İslam An- Aylık Halk Bilim Dergisi, 7, s.79. siklopedisi, 9, s.176-178. Haytaoğlu, Ercan (2006). Denizli’de Tabaklık (Dünden Uzunçarşılı, İ. H (1937). Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Bugüne), Isparta: Fakülte Kitapevi. Karakoyunlu Devletleri, Ankara: Türk Tarih Ku- rumu Yayınları. Kala, Ahmet (2012). Debbağlıktan Dericiliğe, İstanbul Merkezli Deri Sektörünün Doğuşu ve Gelişimi, İs- ve Sanat Dergisi, 34-35, s.26-31. tanbul: Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayın- ları. Yelmen, Hasan (1986).Türk Deri Sanayi Tarihi İstan- bul: Türkiye’de Deri Sanayi Kataloğu. Koç, İlker. Atakuman, Tuğba Tanyeri Erdemir, De- Yelmen, Hasan (1992). Kazlıçeşme’de 50 Yıl 1, İstanbul: niz Erdem, İlker koç, (2006). Hititler, Ankara: Ezgi Ajans. ODTÜ Yayıncılık Yelmen, Hasan (2005). Türk Dericiliği 2400 Yaşında, İs- Koçu, Reşat Ekrem (1966). İstanbul Ansiklopedisi, tanbul: Kesişim Yayıncılık. İstanbul: Koçu Yayınları. Yıldız, Nuray (2014). Eskiçağda Yazı Malzemeleri ve Ki- Koyunlu, Alparslan (1986). “Kaybolan El Sanatların- tabın Oluşumu, Ankara: Türk Tarih Kurumu dan Deri ve Dericilik” Arkeoloji Yayınları. 320

DEMİRCİLİK Blacksmithing Ümit Buğrahan Özcan* Abstract Iron is one of the mines that human beings have used experienced its brightest period in the Ottoman period, since ancient times. The living conditions of societies has survived to the present day. In the early Republican have been facilitated by the invention and use of iron. years and in the following periods, blacksmith masters, Communities protected themselves from external factors who were numerous produced abundant and various by producing weapons for household goods, defense and types of iron works. However, due to the development of hunting. Blacksmithing, which has a long history, has an technology, the environment, the hard working conditions important place in Turkish crafts, culture and mythology. of the profession and the inability to find qualified people The Turks have given great importance to iron and have to work today, there have been serious reductions in the seen it as an indispensable element of their lives. Many number of masters and products produced. Currently, beliefs about iron are found in the traditions and customs with the latest masters in many cities, blacksmithing has of the Turks. The word of iron has been used in nouns, almost come to an end. proverbs, idioms, settlements such as neighborhoods and villages, and in many other areas. Blacksmithing, which Keywords: Anatolia, Crafts, Iron, Turkish traditional crafts, Blacksmithing. * Arş. Gör., Bitlis Eren Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, [email protected] 321

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi 1. Demir %1,7’den yüksek olanlar “dökme demir” (font) olarak adlandırılır. Günümüzde de- Demirin bilenen tarihi MÖ 4000 yıllarına mir malzeme adı altında kullanılan ürünler, kadar gitmektedir. Demir, ağır metallerden aslında demirin karbon ile olan alaşımla- olup, dövmeye, döküme elverişli kimya- rıdır. Bunlar ham demir (pik, font), dökme sal bir elementtir. Dünya yüzeyinde ve yer demir, çelik ve dövme demirdir. Demir, kabuğunda en çok bulunan, çok fazla kul- doğada hem doğal maden hem de cevher lanım alanı olan metaldir. Atom numarası olarak bulunabilmekteyken metalik halde 26, atom ağırlığı 55,85, yoğunluğu 7,86 gr/ çok az bulunur. (Tekin ,2015:153) , (Tuluk cm3, ergime noktası 1538o C ve kaynama ,2008:128,129) , (Erginsoy 1978:14,15) noktası 2861oC dir. (Tuluk ,2008:128) İşlenebilir demir en az 1100oC - 1150oC ısı- 2. Türk Kültür Tarihinde Demircilik da ve fırında tasfiye edilir. Bu sırada demirin yapısına karışmış olan karbonun demirin Türkler’in, Çinliler’in, Araplar’ın tarihi ve kristalleri arasına yayılması, bir taraftan da coğrafi kaynaklarında Türkler’in atalarının demirin içindeki yabancı maddelerin dışarı demirci olduklarından ve demiri çok eski atılması sağlanmaktadır. Bu yöntemle elde zamanlardan beri kullandıklarını bildirilir. edilen demir, dövme demir olarak adlandı- Demircilik, Türkler için kutsal bir iş ve uğ- rılır. Demirin en belirgin fiziksel özelliği ise raşıydı. Türkler demire genel olarak “Kök bir manyetik alan veya elektrik akımı tesiriy- Temür” yani “gök demir” derlerdi. Demir le manyetik (mıknatıslanabilme) olmasıdır. kutsaldı ve kılıçla da and içilirdi. Türklerin (Tekin ,2015:153), (Tuluk ,2008:129,132) , yaptıkları fetihlerde en büyük rollerden biri- (Erginsoy 1978:15) ni de demir oynamıştır. (Türkmen ve Tür- Demir, ergimeden yumuşayarak hamur kı- ker, 2014:5) , (Ögel ,2014b:74,75) vamını alır. Bu özelliği ona kolaylıkla şekil verilebilme özelliğini kazandırır. Kırıldı- Türk hakanları ilkbahar bayramında örs ğında kesiti gümüş parlaklığında olup, gri üzerinde demir döverek Türk milli sanatı renkli bir metaldir. Alaşım yapıldığında çok olan demirciliği yüceltirlerdi. Eski Türkler- değişik özellikler kazanır. Alaşım element- de bu tören dini ve milli bayram sayılırdı. lerine göre çok kırılgan olduğu gibi sert ve Demiri işlemek çok özel bir yetenek olarak darbelere karşı dayanıklıdır. Tel ve levha düşünülmüş, bu yüzden demirciler, üstün haline gelebilir. Isı ve elektrik akımını iletir. nitelikli insanlar olarak görülmüştür. (İnan Demir doğada hem maden hem de cevher ,1998:230) , (Türkmen ve Türker, 2014:1) olarak bulunabilmektedir. Fakat metalik halde az bulunur. (Tekin ,2015:151,152) , Demirin özelliklerinin ve ateşle olan ilişkisi- (Tuluk ,2008:129) nin keşfedilmesi, mitoloji, doğum, ölüm gibi Demirin kalitesi, içine karışan karbon mik- birçok alanda inanışın ortaya çıkmasına se- tarına bağlıdır. Karbon oranı yükseldikçe bep olmuştur. Koruyucu ve dilekleri kabul demir sertleşir ve dayanıklılığı artar. İçinde- edici bir gücü olan demir, aynı zamanda ki karbon oranına göre %0,15’ten az karbon savaşın ve kötülüğün aracı olarak da görül- içeren demir “yumuşak demir”, karbon müştür. (Türkmen ve Türker, 2014:1) oranı %0,15-%1,7 arasında olanlar “çelik”, Altay Dağları’nın kuzey kısmında yaşayan Türk boyları, demircilikle ün kazanmışlar- dı. Bu kutsal dağlar ve bu dağların etekle- 322

Demircilik rinde dolaşan kurtlar, alegorik efsanelerin Ergenekon Destanı’na göre Türkler, kurul- doğmasına neden olmuştur. Bunlar, demir tayın kararı üzerine Ergenekon’dan çıkmak dağlarıdır. 17. yüzyılda Ruslar burayı aldık- için demircinin önderliğinde dağın geniş tan sonra bu dağlara “Kuznitskiy Alatav” yerine bir kat odun, bir kat demir dizer- (Demirciler Aladağı), kurdukları şehre de ler. Dağın her tarafını demirle doldururlar. “Kuznitsk” (Demirci Kent) adını vermişler- Yetmiş deriden, yetmiş körük yapıp, yetmiş dir. (İnan ,1998:230) , (Türkmen ve Türker, yere koyarlar. Tanrının yardımıyla demir 2014:1) dağ erir ve yol açılır. Sonra gök yeleli bir bozkurt çıkıp, Türkler’e yolu gösterir. (Bayat Hun Devleti zamanında ziraatçilikle ilgili ,2012:234) , (Türkmen ve Türker, 2014:5) en önemli eserler Selenga Nehri ve Bay- kal Gölü kıyılarındaki İvolgi ve İlmara’ya Oğuz Kağan Destanı’nda geçen “Gergedan Padi’de bulunmuştur. Kazılarda çeşitli bü- hem geyiği hem de ayıyı yedi. Öldürdü kar- yüklüklerde oraklar ve saban demirlerine gım onu, çünkü bu bir demirdi! ” ifadesinde rastlanmıştır. Ayrıca Selenge bölgesinde de demirin başka yaratıklara ve düşmanlara ortaya çıkarılan Hun arkeolojik sitesinde karşı hâkimiyet için önemli bir faktör oldu- demir atölyesi ve bronz dökümhanesi tes- ğunun farkında oldukları görülür. (Türk- pit edilmiştir. Noin Ula’daki araştırmalarda men ve Türker, 2014:5) Yakut Türkleri’nde ise Hunlar’ın demiri eritmedeki yetenekleri demircilik, gerek din, gerekse zanaat ola- de görülmüştür. (Ögel 2014a:90) , (Oktay rak büyük önem taşımaktaydı. Yakutlar’a 2013:38) , (Yağcı 2015:39) göre Kıtay Baksı Togan, yeraltında yaşa- yan “Sekiz Yeraltı Tanrıları” nın soyundan Göktürk Devleti’nin sınırları içinde yer gelmekteydi ve aslen insanlara kötülük ge- alan Altay Dağları’nda çok zengin demir tiren bu ruh, demircilerin koruyucusuydu. madenleri bulunmaktadır. Bizans elçisi Ze- Yakutlar’ın en büyük demircilerinden biri markhos, Göktürkler’in kendisine demir sat- Ağlis’tir. (İnan 1998:231) , (Ögel , 2014b:76) mak istemelerinden bahsetmiştir. 7.yüzyılda yaşayan Çinli bir Budist de Göktürkler’in 3. Anadolu’da Demir Sanatının demir karyolalarda yattıklarını belirtmiştir. Altayların kuzeyinde, Kazakistan’ın doğu Tarihçesi sınırlarında Gök-Türk dönemine tarihlenen çok sayıda demir eritme ocağı bulunmuştur. Metalürji tarihinde önemli bir konuma sa- (Oktay ,2013:62) , (Yağcı ,2015:44) hip olan Anadolu, dünyada ilk kez demir cevherinin işlenerek çeşitli takı, kült eşyası, Manas Destanı’nda Manas, akınlara çıkma- silah ve aletlerin yapıldığı bölge olarak da dan önce kendi demircisine gider, kılıçları- bilinir. Çanakkale–Troya, Afyon-Kusu- nı biletir, silahlarını tamir ettirirdi. Nogay ra, Tarsus-Gözükule, Yozgat-Alişarhöyük Hanı Yogoy’u yendikten sonra, onun iki ve Çorum- Alacahöyük’te MÖ 3. binyılın kızını esir ederek ülkesine getirmişti. Kız- ikinci yarısını temsil eden kültür katlarında lardan birini teşekkür ifadesiyle demircisi- ortaya çıkarılan demirden işlenerek yapılan ne vermiş, diğerini de oğluna nikâhlamıştı. iğne, topuz başı, altın kabzalı demir kama- Manas, demircisini “Darkan” (Tarkan) say- lar ilk tunç çağının ikinci ve üçüncü dönem- gı deyimi ile çağırırdı. (Türkmen ve Türker, lerinin önemli eserlerindendir. (Fotoğraf 1) 2014:59) , (Ögel ,2014b:74,75) (Belli , 2004:225) , (Tekin , 2015:155-157) 323

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi MÖ 2.binyılın başlarına tarihlenen Asurlu len demir eşya, aletler ve silahlar, Frigler’in tüccarların Anadolu ile yaptıkları ticaret demirciliğe verdiği önemi gösterir. (Eruz , hakkında ayrıntılı bilgi veren Kültepe’de 2004:253) ortaya çıkarılan tabletlerde demirin, altın Demir madenciliğindeki en büyük gerileme ve gümüşten daha değerli olduğu bildi- Anadolu’nun Pers egemenliği altında kaldı- rilmektedir. Orta dönem Asur kralı olan ğı dönemde (MÖ 547-333) olmuştur. Demir 1.Tukulti-apil-ešerra (MÖ 1114-1076) Van üretimi konusunda bu dönemin yazılı kay- Gölü’nün güney ve güneybatısında yer alan nakları ve arkeolojik bulguları yok denecek Nairi ülkesine yaptığı seferde demir ve de- kadar azdır. (Eruz , 2004:255,256) mirin bir minerali olan hematit bulduğun- Roma İmparatorluğu’nun 395’te ikiye ayrıl- dan söz etmiştir. (Belli , 2004:225-229) , (Te- ması sonucunda kurulan Bizans İmparator- kin , 2015:166) luğu’nda demirden üretilen silahlar, Avrupa Anadolu’nun ilk büyük merkeziyetçi devleti ve özellikle tüm Ortadoğu ülkelerinden ta- olan Hititler’in MÖ 17. yüzyılda kurulma- lep görmekteydi. Bundan dolayı imparator- sıyla birlikte demir madenciliğinde geliş- ları, üretilen bu silahların düşman ülkelerine me olmuştur. Bu durum yazılı belgelerden satışını yasaklamışlardı. Bu konuda çıkarı- anlaşılmaktadır. Hitit İmparatorluğu dö- lan yasaların en önemlisi Roma hukukuna neminde demir cevherinin işlenmesi, üre- dayanan ve 529’da yayınlanan Iustiniaus timi, depolanması ve ticareti konusundaki Codex ile 533 yılında yayınlanan ve yeni en önemli bilgiler kral 3.Hattuşili’nin (MÖ maddelerden oluşan Digestalar (pandeker) 1274-1245) dönemindeki “Kizzuwatna dır. (Belli , 2004:247) Mektubu” ya da “Demir Mektubu” olarak Demircilik ve demir kültürü, Türklerin adlandırılan çivi yazılı belgelerde yer al- inançlarında, geleneklerinde, görenekle- maktadır. (Fotoğraf 1) (Eruz , 2004:256) rinde, örf ve adetleri içinde köklü bir geç- Başta Doğu Anadolu olmak üzere Trans- mişe sahiptir. Selçuklular’ın görüldüğü Ön kafkasya ve kuzeybatı İran bölgelerinde si- Asya’da, eskiçağ yöntemleri uygulanarak yasi egemenlik kuran Urartular, Anadolu ve elde edilmiş demirden eserlere rastlanılmış- eski Önasya’nın en büyük madenci toplumu tır. Anadolu Selçuklu çağına ait çelikleşmiş olarak bilinir. Demir madenciliği teknoloji- demirden üretilen ayna, üzerindeki Türk sinde ulaşmış oldukları yüksek seviyenin kö- özellikli figürler dolayısıyla Türk - İslam keni MÖ 19. yüzyıla kadar uzanır. Urartu sanatını temsil eden bir örnektir. (Eruz , merkezi olan Yukarı Anzaf Kalesi’ndeki 2004:249-251) kazılarda ortaya çıkarılan buluntular, bu Osmanlı ordusunda ilk topların 1389’da uygarlığın demir teknolojisi hakkında bilgi 1.Kosova Savaşı sırasında kullanılmaya vermektedir. (Tuluk , 2008:157) , (Eruz , başlandığı yazılı belgelerden bilinmektedir. 2004:251) Fakat Fatih, top döküm sanayisinin gelişme- Orta Anadolu Bölgesi’nde demir çağında sini İstanbul kuşatması sırasında başlatmış- siyasi birlik kuran Frigler’in demir işçiliği, tır. Bu dönemde dökümcülük, top ve gülle metal işleme teknolojisinde gelişme gösteren üzerine olmuştur. Eski Galata surları içinde Urartular’dan etkilenmiştir. Boğazköy Aşağı bulunan semte adını veren Tophane, Os- Şehir’de ele geçirilen dikdörtgen formlu iki manlı savaş sanayisinin merkezi olmuştur. demir külçe ile Gordion’da çok sayıda görü- 324

Demircilik 16. yüzyıl başında döküm teknolojisi büyük Rumeli, Osmanlı’nın demir üretiminde ateşli silahlar yapabilme düzeyine erişmiştir. daha etkili olmuştur. Burada maden ocağı Ancak bu yüzyıldan sonraki dönemlerde açma ve çalıştırma işlemlerinin kolay olma- dökme demir, top yapımının yerine işlen- sı, cevher, odun kömürü, su gücünün oluşu mesi daha kolay olan tunç döküm tercih ve İstanbul’a olan ulaşımının kolay olması, edilmiştir. (Eruz , 2004:253,254) , (Aydüz , madenlerin işlenebilirliğini artırmıştır. Bu 2006:237,238) bölgede Bulgaristan ve Bosna ön plana çık- mıştır. (Belli , 2004:226-228) Osmanlı İmparatorluğu’nda demir üretimi Osmanlı döneminde en çok üretilen demir yapan birçok merkez vardı. 16. yüzyılda eserlerden biri de miğferlerdir. 14. yüzyıl Anadolu’daki en önemli üretim yerlerinin sonu, 15. yüzyıl başında yapılan miğferler, Erzincan ve Bilecik çevresinde yer aldığı bi- göz siperlikli, peçelikli, ince ve sivri gövde- linmektedir. Belgelerden anlaşıldığı kadarıy- lidir. 15. yüzyılın sonunda gövde inceliği- la Van civarındaki Gerecgan’da devlet eliy- ni kaybetmiş, tepelik küçülüp kısalmıştır. le; Sivas Divriği’nde ise özel kişilerce üretim 16. yüzyılda yekpare levhadan yapılmış ve yapılmaktaydı. Bingöl sınırları içinde kalan gövde yivleri belirsizleştirilmiştir. 16. ve 17. Sivan, önemli merkezlerdendi. Ünye, İne- yüzyılda göz siperliği yerini alın siperliğine bolu, Fatsa ve Erbaa’da demir imalatı ya- bırakmış, tepelik ve kulaklık ise kullanıl- pılmaktaydı. (Eruz, 2004:253-255), (Aydüz, maya devam etmiştir. (Fotoğraf 1) (Belli , 2006:236,237) 2004:244,225) Fotoğraf 1. Altın Kabzalı Demir Hançer- MÖ2300- 2100 Alacahöyük; Bronz Kabzalı Demir-Hitit Dönemi; Demir Miğfer-Osmanlı Dönemi (Belli , 2004:244,225) , (Bodur 1987:173) 325

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi 4. Avrupa’da Demir Sanatı kan ,1977:8) , (Tuluk , 2008:150) , (Arseven 1958:449) Batı Avrupa’da demir, MÖ 10. yüzyıldan itibaren gelişim göstermeye başlamıştır. 15. yüzyılın başlarındaki kapı rezeleri levha Romalılar eski Mısırlıların kullandıkları demirden dövülerek şekillendirilmiş, çekiçle ahşap kilidin benzerini ilk kez demirden kabartılan sac reze üzerine istenen motifler yapmışlardır. Bunları da kapıya tutturul- işlendikten sonra eğe ile temizlenerek görü- muş halkalara geçirmekle de asma kilidi nümü düzenlenmiştir. Yüzyılın başında Go- bulmuşlardır. Roma sanatındaki tezyinatlı tik üslupta yapılan rezeneler, eski dönemlere demir işleri, kapı kanatlarına uzun döv- göre kalın demirden yapılmayıp ince kesitli me başlı demir çivilerle tutturulmuştur. demir saclardan kabartma tekniğinde üre- Kapı menteşelerine de genellikle bu süs- tilmişlerdir. Bu yüzyılda çekiçle soğuk olarak ler uygulanmıştır. 12. yüzyılda yapılan bu şekillendirilen sac levhaların demir iskeletin eserler iki taraflı, simetrik, desenleri “C” üzerine perçinlenerek kullanılması yöntemi şeklindedir. Oldukça sade bir şekilde yapıl- süslemeli geleneksel demircilik çalışmaları- mış ve boyun kısmından kaynatılmışlardır. nın payını azaltmıştır. (Çalışkan ,1977:8) , (Şekil 1) 13. yüzyıldaki işlerde ocak kayna- (Tuluk , 2008:150) , (Arseven ,1958:449) , ğı ve bilezik sargı kullanılmıştır. (Çalışkan (Büyük Larousse ,1986:2996) ,1977:7,12) , (Tuluk , 2008:148,154) , (Ar- seven 1958:446) Gotik mimari tarzının kemerli pencereleri yine Gotik stilde süslenmiş demir parmak- 11. yüzyıldan 12. yüzyılın ilk yarısına par- larla donatılmıştır. Kemerlerin içine konu- maklık motiflerinin bağlantılarında demir- lan demir parmaklıkların süsleme motifleri den yapılmış bilezikler kullanılmıştır. 11. genelde bu stile uyabilecek özellikleri olan yüzyılın sonlarına doğru sıcak dövme ve kıvırcık asma yaprağı gibi motifler olmuştur. kalıplama tekniği ile demire meyve ve bit- (Şekil 1) (Çalışkan ,1977:14) ki formları verilmiştir. Bu yüzyılda ilk kez Fransa’da demirden yapılmış kapı tokmak- 16. yüzyılda Rönesans’ın demir eserlere ge- ları kullanılmıştır. Kabartma tekniği Alman- tirdiği yenilik, demir çubuklardan örme his- ya’dan Fransa’ya geçmiştir. Demirin çekiçle sini veren parmaklıkların yapımı olmuştur. şekillendirildiği bu yüzyılın sonu demir iş- İlk örme çubukları süsleme demir işlerine çiliğinin en parlak dönemi olmuştur. (Ça- uygulayan Alman demirci ustaları olmuştur. lışkan ,1977:7,8) , (Tuluk , 2008: 148,149) , Bu stilde parmaklık yapımı Fransa’ya ve di- (Arseven 1958:446) ğer ülkelere yayılmıştır. (Şekil 1) (Çalışkan ,1977:9) 14.yüzyılda süsleme demir işlerinde karışık 17. yüzyılda dövme demirin çekiçle işlen- şekillerin hazırlanmasında blok demir yeri- miş sac levhalarla birlikte kullanılması tek- ne çelik kalemlerle kesilmiş ince levhaların niği, kıvrık dal şeklindeki süslemelere değer kullanılmasıyla süslemede yeni bir gelişme kazandırdığı gibi daha sonraları da demir meydana gelmiştir. Bu yüzyılda eğenin icadı eşyayı çakıllar ve deniz kabuklarıyla süsle- demir işlerinde daha düzgün ve pürüzsüz meye dayanan yeni bir anlayış getirmiştir. yüzeylerin çıkmasını sağlamıştır. Kilit ya- (Tuluk , 2008: 151,152) , (Büyük Larous- pımında gelişmeler kaydedilmiştir. (Çalış- se:,1986:2996) 326

Demircilik Barok dönemde Demir işçiliği bir merkez- den çevreye doğru açılan simetrik kolların yarılarak bitki ve çiçek yapraklarının stilize edilmiş şekliyle yapılmıştır. Stilize edilmiş bitki ve midye kabukları, merdiven parmak- lığı balkon pencere ve kapı zilinde kullan- mıştır. (Çalışkan ,1977:23,24) 18. yüzyılda dökme demirin bulunması de- b mir işçiliğini azaltmış, karmaşık şekillerin c yapımını ise kolaylaştırmıştır. Bu durum, binaların bahçe, pencere ve merdiven par- maklıklarının dökme demirden yapılmasına ve üzerine dövme ya da döküm süslemeler konulmasına olanak sağlamıştır. (Çalışkan ,1977:9) , (Tuluk , 2008:152) , (Büyük La- rousse:,1986:2996) 19. yüzyılda yeni klasik mimarların taş par- Şekil 1. a. - b. - c. MS 1. ve 2. yüzyılda yapılan Roma maklıkları tercih etmesi ve dökme demirden dönemine ait kapı süsleri; Gotik kapı ve pencere dizi öğelerin yaygınlaşması demircilikte ge- parmaklıkları; 1600-1700 yılları arasında yapılmış rilemeye yol açmıştır. Dönemin ortasında Alman-İtalyan Rönesans kapı demir motifleri mimar Viollet Le Duc, restorasyon çalışma- (Çalışkan,1977:12,15,18) ları sırasında çilingir işlerine ihtiyaç duyun- ca demirci Boulanger, Notre Dame Kilise- 5. Demircilikte Kullanılan Araç si’nin kollu menteşelerini onararak mesleği Gereçler ve Ürün Yapımı canlandırmıştır. Yüzyılın sonundan itibaren demir ve alaşımlarının birleştirilmelerinde Her demirci ustası ürünlerini yaparken bir- kaynak kullanılmıştır. (Tuluk , 2008:153) , takım araç ve gereçlerden yaralanırlar. (Büyük Larousse:,1986:2996) Balyoz: Demiri dövmede ve şekillendirmede 20.yüzyılın başında Emile Robert, özellikle kullanılan çekiçten daha iri ve ağır alettir. bitki motifleriyle, çiçek, yaprak ve taç yap- (Fotoğraf 2) rakları çekiçle biçimlendirdikten sonra bun- Çekiç: Demiri dövmede ve şekillendirmede ları birbirine perçinle tutturarak yapıtlarını kullanılan saplı alettir. Çeşitli türleri ve isim- süslemiştir. (Tuluk ,2008:151,152) , (Büyük leri vardır. (Fotoğraf 2) Larousse:,1986:2996,2297) Eğe: Demir ürünlerdeki pürüzleri düzeltmek için kullanılan sert, ensiz ve tırtıklı araçtır. Haraza: Üzerinde delme işleminin yapıldığı, yuvarlak ve delikli alettir. (Fotoğraf 2) Hedirek: Ocaktaki kömürü karıştırmada ve kullanmada kullanılan alettir. a 327

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi Kalıplar: Demiri delmede, açılan deliği ge- ısıtıldığı ve işlenmeye hazır hale getirilen nişletmede ve bu deliğe en son şeklini ver- yerdir. (Fotoğraf 3) mede kullanılan araçlardır. Kıskaç: Ocakta kızdırılan demir parçalarını Örs: Üzerinde demirin dövülmesi ve şekillen- örsün üzerine taşımada, tutmada ve şekil- dirilmesi işleminin yapıldığı nesnedir. Baş ke- lendirmede kullanılan saplı, uzun araçtır. siminde ürüne kavis verilir. (Fotoğraf 3) Körük: Açılıp kapandıkça içindeki havayı üfleyerek ocaktaki ateşi canlandırmak için Su teknesi: Kor halinde dövülüp işlenen ve kullanılan araçtır. Ancak günümüzde bu son şeklini alan demirin çelik haline dönüş- işlevi elektrikle çalışan motor görmektedir. türüldüğü içi su ile dolu olan kaptır. Makas: Sıcak demiri kesmede ve ürünlerin pürüzlerini düzeltmede kullanılan alettir. Şahmerdan: Basınçlı hava aracılığıyla vurucu (Fotoğraf 2) ağırlığın mekanik olarak yükselip düşmesi Maşa: Sıcak demiri tutmak için kullanılan sonucu dövme işlemini yapan makinadır. alettir. Maşa yardımıyla tutulan demire örs- Üretilecek ürüne göre kalıpları değişebil- te ve şahmerdanda şekil verilir. mektedir. Şahmerdan kullanımıyla demirin Mengene: Onarma, işleme, düzeltme gibi iş- dövülmesi daha hızlı ve rahat olmaktadır. lemlerin uygulanacağı demir ürünü sıkıştırıp Zaman ve iş gücü açısından kolaylık sağla- istenildiği gibi tutturmaya yarayan araçtır. maktadır. Vuruş hızı pedalla ayarlanmakta- Ocak: Tuğla veya taşlardan yapılıp, etrafı dır. Vuruş gücü ise 50-100 kilogram arasın- sıvanan, içinde kömür yakılarak demirin da değişen modelleri vardır. (Fotoğraf 3) Zımpara ve taşlama aracı: Son aşamada kulla- nılır. Bu araçlarla demir ürünlerin pürüzleri giderilir, keskinliği ve parlaklığı sağlanır. Fotoğraf 2. Balyoz ve çekiç, Haraza, Makas 328

Demircilik Fotoğraf 3. Ocak, Örs, Şahmerdan Demirciler, demir ihtiyaçlarını genellikle sün üzerine konularak dövme işlemi başlar. hurdacılardaki demirlerden ve ağır vası- Dövme, iki usta tarafından uyum ile yapılır. taların aksamlarından elde etmektedirler. (Fotoğraf 4) Bu esnada soğuyan demir tek- Demir cevherinin çok pahalı olmasından rar ocağa atılarak ısıtılır, (Fotoğraf 4) sonra dolayı daha ekonomik olan hurda demiri iş- aynı işlem tekrar devam eder. Bu ana par- lemeyi tercih etmektedirler. Demiri ısıtmak ça sonra şahmerdan ve kalıplar yardımıyla için de kömür ve odun parçaları kullanıl- istenen ürün haline getirilir, (Fotoğraf 5) maktadır. Bu demirler, ocakta çok yüksek fazla ve istenmeyen yerleri makas ile kesilir. sıcaklıkta ısıtılarak istenilen şekle girmesi (Fotoğraf 5) Şekil alan ürün ocakta tekrar sağlanır. Sonra da bu parçalar ocaktan çı- ısıtılarak örs üzerinde son şekli verilir. Bu karılıp şahmerdan ve keski yardımıyla daha işlemden sonra ürünün çelik özellik kazan- küçük parçalara ayrılır. ması için suya batırılır, keskinleştirilir, yüze- yi düzgünleştirilir, parlatılır. (Fotoğraf 5) ve 6. Demircilik Üretim Teknikleri ve ürünün yapımı tamamlanır. Her ürünün Aşamaları yapım şekli ve bunlar için kullanılan kalıplar farklıdır. Bazen de önceden yapılan ürün- Ana parçanın şekillendirilmesi işleminde ler, özellikle de keskinliğini kaybeden tarım örs, balyoz kullanılır ve dövme yöntemi aletleri ocakta ısıtılır, dövülür, suya sokulur uygulanır. Ocaktan çıkarılan ve küçültülen ve hemen ardından perdahlanarak yeniden parçalar (Fotoğraf 4) maşa yardımıyla ör- eski işlevi kazandırılır. Fotoğraf 4. Parçalanmış kalıplar, Dövme işlemi, Demir parçaların ısıtılması 329

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi Fotoğraf 5. Parçanın şekillendirilmesi, Fazlalıkların kesilmesi, Perdahlama işlemi Demir ustaları, çoğunlukla at nalı, balta atın adıdır. Ferforje, mimari eleman olarak (Fotoğraf 6) balyoz, çapa (Fotoğraf 6), çe- bazı teknik farklılıklarla dış ve iç mekânlar- kiç, çivi, dehre (Fotoğraf 6), girebi (Fotoğraf da kullanılmaktadır. Dış mekânlarda bal- 7), kanca, karasaban, kazma (Fotoğraf 7), kon kapısı, balkon korkuluğu, bahçe kapısı, keser, keski, külbe (Fotoğraf 7), küskü, maşa, bahçe korkuluğu, bahçe avlusu, merdiven murç, nacak, orak, saban, satır, tırmık, tır- korkuluğu, pencere korkuluğu, bina ve avlu pan, yaba, zırza gibi ürünler üretmektedir- kapısı, fıskiye ve oturma takımları olarak; iç ler. Bunların türleri ve isimleri yörelere göre mekânlarda ise merdiven korkuluğu (tırab- değişmektedir. zan) ve başlığı, avize, oturma takımı, yatak başlığı, ayna çerçevesi, şamdan gibi çok Günümüzde bu ürünlerle birlikte Fransız- değişik şekilde metal eşya olarak kullanıl- ca bir sözcük olup, sözlük karşılığı “ocakta maktadır. Bunun dışında demirden abajur, çalışılan ve dövülerek işlenilen demir” olan fener, çiçeklik gibi çeşitli dekoratif eşyası da ferforje, demir işçiliğiyle yapılan bir zana- üretilmektedir. Fotoğraf 6. Balta, Çapa, Dehre ve türleri 330

Demircilik 7. Demirciliğin Türkiye’deki masından dolayı ustalar yetiştirilecek çırak Fotoğraf 7. bulamamaktadırlar. Girebi, Kazma Durumu ve Ustaları Yusuf Zeki Sapmaz (Antalya), Halit Ko- cacerit (Aydın), Sabri Bakır (Bitlis), Niyazi ve türleri, Ülkemizde sıcak demircilik genelde orta Bakır (Bitlis), Cengiz Bayan (Bitlis), Cemal yaş ve üzeri ustalar tarafından yapılırken, Pürmüslü (Bitlis), Kemal Pürmüslü (Bit- Külbe soğuk demircilik, demir doğrama, ferfor- lis), Ömer Pürmüslü (Bitlis), Mehmet Zeki je işleri hem orta yaş ve üzeri ustalar hem Baran (Bursa), Halit Çıkıkçı (Bursa), Saba- de genç ustalar tarafından yapılmaktadır. hattin Işık (Bünyan), Kazım Aydemir (Dev- Özellikle sıcak demircilik oldukça zor, rek), Mehmet Yıldız (Diyarbakır), Ahmet zahmetli ve güç isteyen bir meslektir. Gü- Yöndem (Düzce), Hüseyin Çelik (Fethiye), nümüzde sosyal, kültürel değişimler, eko- Mehmet Altuntaş (Gaziantep), Yavuz Pos- nomik nedenler, çevresel faktörler, hızlı korlu (Kars), Salih Kaplan (Kayseri), Hasan şehirleşme, el üretimi olan demir ürünleri- Oruç (Manisa), Numan Zafer (Mihalıççık), nin yerine fabrikasyon malzemelerin tercih Nuray Yaşar (Ordu), Kazım Madenoğlu edilmesi gibi nedenlerle demircilik mesleği (Safranbolu), İbrahim Germe (Samsun), sona erme aşamasına gelmiştir. Ne yazık Ömer Aksu (Tokat), Murat Gürses (Tokat) ki mesleğin zorluğu ve kazancının az ol- üretim yapan ustalarımızdandır. 331

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi Kaynaklar Arseven, Celal Esat (1958). “Demir Sanat İşleri Mad- Ögel, Bahaeddin (2014a). İslamiyet’ten Önce Türk desi”, Sanat Ansiklopedisi, C.1, İstanbul: MEB Kültür Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, s.446-451. Yayınları. Aydüz, Salim (2006). XV. ve XVI. Yüzyılda Tophâne-i Ögel, Bahaeddin (2014b). Türk Mitolojisi C.1, Anka- Âmire ve Top Döküm Teknolojisi, Ankara: TTK ra: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Yayınları. Tekin, Halil (2015). Eski Anadolu Madenciliği Arkeolojik Bayat, Fuzuli (2012). Türk Mitolojik Sistemi C.2, İstan- Verilerin Işığı Altında Başlangıcından Demir Çağına bul: Ötüken Neşriyat Yayınları. Kadar, Ankara: Bilgin Kültür Sanat Yayınevi. Belli, Oktay (2004). “İslam Öncesi, Beylikler ve Urar- Tuluk, Hasan (2008). Türk Süsleme Sanatları İçinde Metal tu Krallığı, Phryg ve Lydia Krallıkları, Klasik Sanatı, Ankara: MEB Yayınları. Dönem, Bizans Dönemi”, Anatolia Cradle Of Casting (Anadolu Dökümün Beşiği), Haz. Altan Türkmen, Fikret - Türker, Ferah (2014). “Gelenekler- Çilingiroğlu, İstanbul: Döktaş Dökümcülük de ve İnançlarda Demir”, Türk Dünyası İncele- ve Sanayi A.Ş. Yayınları, s. 225-248. meleri Dergisi, 1/14, s.1-8. Bodur, Fulya (1987). Türk Maden Sanatı, İstanbul: Türk Yağcı, Mehmet (2015). Türk Kültüründe Demircilik (VI- Kültürüne Hizmet Vakfı Sanat Yayınları. XII. Yüzyıllar),Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Büyük Larousse, (1986). “Demircilik” Maddesi, C.6, İn- Afyon. terpress Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul. URL 1: “Periyodik Tablo” https://www.ptable. Çalışkan, Hikmet (1977). Süsleme Demirciliği, Ankara. com/?lang=tr (Erişim Tarihi: 24.09.2019) Çoruhlu, Yaşar (2011). Türk Mitolojisinin Ana Hatları, URL 2: “Demirci Ustaları” http://www.islamia- İstanbul: Kabalcı Yayınları. naliz.com/h/45665/vahsi-kapitalizme-di- renmeye-calisan-demirci-ustasi-47-yildir-ba- Erginsoy, Ülker (1978). İslam Maden Sanatının Ge- ba-meslegini-surduruyor (Erişim Tarihi: lişmesi, İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları. 24.09.2019) Eruz, Fulya (2004). “İslami Dönem”, Anatolia Cradle URL 3: “Demirci Ustaları” https://www.aa.com. Of Casting (Anadolu Dökümün Beşiği), Haz. Al- tr/tr/kultur-sanat/demirci-kazim-ustanin-is- tan Çilingiroğlu, İstanbul: Döktaş Dökümcü- leri-tarihi-dizilerle-acildi/694031 (Erişim lük ve Sanayi A.Ş. Yayınları, s. 249-262. Tarihi: 24.09.2019) İnan, Abdülkadir (1998). Makaleler ve İncelemeler C.2, URL 4: “Demirci Ustaları” https://www.samsun- Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. vehaber.com/ordulu-kadin-demirci-usta- si-12200h.htm (Erişim Tarihi: 24.09.2019) Metal Süsleme (Ferforje), (2012). Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları. URL 5: “Demirci Ustaları” http://www.corum- haber.net/guncel/demirci-ustasinin-belge- Oktay, Jale Özlem (2013). “Orta ve İç Asya’da VI-IX. selini-cektiler-h73612.html (Erişim Tarihi: Yüzyıllar Arasında Maden Sanatı: Göktürk 24.09.2019) Devri”, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul. 332

Demircilik Kaynak Kişiler KK 4: Aşut, Mehmet, 1962, Elazığ, Demirci Ustası (2018, Elazığ) KK 1: Bayan, Cengiz, 1968, Bitlis, Demirci Ustası (2014, Bitlis) KK 5: Bilek, Aslan, 1962, Elazığ, Demirci Ustası (2018, Elazığ) KK 2: Bakır, Sabri, 1960, Bitlis, Demirci Ustası (2014, Bitlis) KK 6: Avcı, Mehmet, 1989, Mardin, Demirci Ustası (2015, Ünye) KK 3: Pürmüslü, Cemal, 1964, Bitlis, Demirci Usta- KK 7: Koç, Ramazan,1981, Ünye, Demirci Ustası sı (2014, Bitlis) (2015, Ünye) 333



DOĞAL BOYACILIK Natural Dyeing Hürrem Sinem Şanlı* - Oğuzhan Kabalcı** Abstract Natural dyeing; it is called the process of dyeing raw found by William Henry Perkin in 1856. Natural dyes today; materials such as wool, cotton and silk with different food, textile, health (medicine production), chemicals techniques, using extracts from flowers, leaves, stems, (cosmetics sector), industrial and agricultural wastes are fine recipes, subsoil shoots, tubers, roots, seeds or all used in areas such as obtaining natural dyestuffs through of the plants grown or cultured in nature. Natural dyeing a certain process. continued unchanged until the first synthetic paint was Keywords: Natural dyeing, plant, raw material * Prof. Dr., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, [email protected] ** Araştırma Görevlisi, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, [email protected] 335

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi 1. Doğal Boyacılığın Tanımı İnsanoğlu beslenmenin yanında korunma ve örtünme ihtiyaçları için bitkisel liflerden faydalanmıştır. Çevresindeki eşyaları güzel- leştirmede de bitkisel liflerden elde ettiği bo- yarmaddeyi kullanmıştır. İnsanoğlu elinde ihtiyaç doğrultusunda anlam bulan bitkisel boyacılık; günümüze kadar birçok tekstil yüzeyi ve çeşitli alanlarda kullanılmıştır. Bitkisel boyacılık; doğada kendiliğinden ye- Fotoğraf 1. İndigo bitkisi (İndigofera tinctoria) (URL 1) tişen veya kültürü yapılan bitkilerin çiçek, yaprak, gövde, gövde kabuğu, ince dalları, Avrupa’da ilk boya kullanımı ise muhteme- toprak altı sürgünleri, yumru kabuğu, kökü, len M.Ö. 2000’lerde Zürih Gölü çevresin- tohumu, çekirdeği veya tamamından de- de yaşayan insanlar tarafından yayılmıştır. ğişik yöntemlerle hazırlanan ekstraktlarla M.Ö. 15. yy.’da kurulan Fenike Boya En- yün, pamuk ve ipek gibi hammaddelerin düstrisi, boyacılık konusunda deniz kabuk- değişik tekniklerle boyanması işlemine de- larından elde ettiği eflatun rengiyle ün sal- nilmektedir (Şanlı, 2011:465). mıştır. Bu endüstrinin varlığı, M.S. 638’de ki istilacı ordular tarafından ortadan kal- 2. Doğal Boyacılığın Tarihçesi dırılmasına kadar devam etmiştir. M.Ö. 1. yüzyılda Orta Doğu’nun hâkimi Asurlu uy- Doğal boyamacılığın tarihi neredeyse do- garlığında deniz kabuklarından elde edilen kumanın tarihi kadar eskiye dayanmakta- mor renk önemli bir boyarmadde özelliği dır. İnsanoğlu çok eski zamanlarda mağara taşımaktadır (Parlak, 2007:37; Eyüboğlu duvarlarını hayvan resimleriyle süslemiş, bu vd., 1983:12; Karadağ, 2007:9). renklerle kullandıkları eşyaları ve giydikleri tekstil ürünlerini boyamışlardır. Neticesinde Orta Asya’daki Türklerin boyacılık sanatıyla boyacılık sanatı meydana gelmiştir (Kara- ilgili bilgileri Pazırık kurganından çıkarılan dağ, 2007:8; İmer, 1999:331). örneklerden anlaşılmaktadır. M.Ö. 3.-M.S. 2. yy.’lara ait dokunmuş kumaş parçaların- İlk renk örneği M.Ö. 13.500’e tarihlendi- dan, motiflerin kırmızı, koyu kırmızı, yeşil, rilen İspanya’da Altamira mağarasının du- sarı, mavi ve mor gibi renklerden oluştuğu varında ki bizon şeklidir (Genç, 2014:176). ve aplike edildiği görülmektedir. Uygurların Moenjodaro bölgesinin İndus Vadisi’nde tekstil ürünlerinde, önceden Hun Türkleri- ki 1947 tarihli arkeolojik kazılardan birin- nin’de kullandığı gibi mor renk haricinde de, az miktarda mavi boya ortaya çıkmıştır. açık pembe, açık sarı, açık kahve, bej gibi M.Ö. 3500 yıllarına tarihlendirilen indigo renklerde kullanılmıştır. Orta Asya’dan göç- boyarmaddesinin bulunduğu yer günümüz- ler halinde Anadolu’ya taşınan boyacılık de Pakistan sınırları içerisindedir (Karadağ, sanatının en yoğun, en parlak ve en zengin dönemi Osmanlılar döneminde olmuştur 2007:8) (Resim 1). (İmer, 1999:332-333). 336

Doğal Boyacılık Osmanlılar döneminde halı ve kilim gibi başlayan kimyasal boyalar bitkisel boyacılı- el sanatlarının uğraşıldığı bölgelerde boya ğın sonunu hazırlamıştır. bitkileri yetiştirilerek boyacılıkla uğraşılmış- tır. Bursa, Edirne, İstanbul, Tokat, Konya, Doğal boyamacılık 20. yy.’ın ilk çeyreği ve Kayseri hatta Ege kıyılarıyla sınırı olan böl- sonrasında neredeyse hiç kullanılmamıştır. gedeki Teselya (şuanki Yunanistan sınırları Fakat sentetik boyaların toksik, kanserojen içerisindeki bölge) gibi yöreler boyacılık ve çevre kirliliğine olumsuz etkisinin farkına sanatının gelişimine katkı sağlayan önemli varılmasıyla doğal boyamacılık tekrar gün- merkezler olmuşlardır. Dünya kök boya ih- deme getirilmiştir (Karadağ, 2007:9). tiyacının üçte ikisi 1700’lü yıllarda Anadolu üretiminden sağlanmıştır. 1875 yılına kadar 21. yüzyılda Anadolu’da el dokuma mer- İzmir limanından dışarıya ihraç olan kök- kezlerinin eksikliği, paralel olarak bitkisel boyanın toplamı 5.000.000 altın olmuştur. boyacılığı da etkilemiştir. Geçmişte doku- Kökboyacılık tarihi Türk kırmızısı, Edirne manın olduğu yerlerde boyahanelerinde Kırmızısı ve Alizarin isimleriyle ün yapmış- olduğu düşünülürse bugün doğal boya atöl- tır (Genç, 2014:177; İmer,1999:333). yelerinin varlığı çok nadir olarak karşımıza Türklerin en meşhur boyası olan kırmızı, çıkmaktadır. Kimyasal boyaların özellikle Rubia tinctorum bitkisinin köklerinden elde renk skalasını geniş tutmasıyla doğal bo- edilmiştir. Türk kırmızısı Bursa’da çok ge- yalar sektördeki boyalarla yarışamaz hale lişmiş ve Türkler kırmızıyı 1519 yılında gelmiştir. Fakat DOBAG1 gibi projelerin ya- Edirne’ye, buradan da Teselya’ya taşımış- nında üniversitelerdeki doğal boya atölyele- lardır. 1715 yılında, Avrupa’da ilk kez kök ri, akademik yayınlar ve günümüz kimyasal boya ile boyama yöntemini uygulayanlar boyalarının zararının fark edilmesiyle eskiye ise Fransızlar olmuştur. Fesquet isimli bir dönüş hızla gerçekleşmektedir. Fransız şirketi (1747) Türkiye’den getirdiği boyacılarla Rouen civarında ilk boyahaneyi Resim 2. DOBAG kurmuşlardır (İmer, 1999:333). kapsamında doğal boyamacılık (URL 2) 1856 yılında William Henry Perkin tarafın- dan ilk sentetik boyanın bulunmasına kadar doğal boyamacılık değişmeden sürmüştür (Enez, 1987:1). 19. yüzyılın başlarında sen- tetik boyaların bulunmasıyla endüstrileşmiş ülkelerde doğal boyacılık hızla terkedilmiş- tir (Anonim, 1991:10). Anilin ve alizarin boyaların ülkemize girmesiyle birlikte dü- şük maliyetli, tek renk ve kalitesiz boyalar doğal boyaların yerini almaya başlamıştır. Dokumacılık sektöründe de kullanılmaya 1 Dünya çapında bir proje olan DOBAG; Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeleri tarafından köyle- ri kalkındırma, kadınları özgür kılma ve istihdam etme, sosyal statülerde değişiklik yapma projesidir. Kooperatife üye köy kadınları öğretim üyelerinin eğitimiyle beraber geleneksel desen, saf yün ve doğal boyalarla dokunan DOBAG halıları üreterek 1981’den beri ihracatı sürdürmektedirler. Daha fazla bilgi için bkz. http://dobag.blogspot.com/. 337

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi Fotoğraf 2. DOBAG kapsamında doğal boyamacılık (URL 2) 3. Doğal Boyacılıkta Kullanılan Tahta karıştırıcı veya cam çubuk: Büyük kaplar içerisinde tahta bir çubuk, daha küçük kap- Araç ve Gereçler larda da cam çubuk kullanılmaktadır (Eyü- boğlu vd., 1983:43). Doğal boyacılıkta lif, iplik, kumaş vb. yü- zeylerin renklendirilmesinde kullanılan belli Bunların dışında, 1000 ml. bölmeli cam me- başlı araç ve gereçler bulunmaktadır. zür, kuru bitkilerin öğütülmesi için havan ya da değirmen, iplerin işaretlenmesinde ge- Boyama kazanı: 40-50 litre suyu ve 1 kg yün rekli sudan etkilenmeyen plastik etiket, çö- ipi rahatlıkla karıştırılabilecek şekilde bakır zelti ve küçük çapta örnekleri boyama ama- ya da çelik kazana ihtiyaç vardır. Kullanımı- cıyla 1000 cc, 500 cc. 250 cc., 100 cc. ve nın giderek yaygınlaşmasından dolayı çelik 50 cc.’lik beherglas kullanılmaktadır (Par- kaplar doğal boyalar için idealdir. Bu kap- lak, 2007:45). Son olarak yünleri yıkamada larda hem boyama hem de mordanlanma plastik leğen ve lastik eldiven gibi araç ve yapılmaktadır. gereçlere ihtiyaç duyulmaktadır (Eyüboğlu vd., 1983:43). Termometre: Isı derecesini ölçmede 1250 C bölmeli araçlar kullanılmaktadır (Parlak, 4. Doğal Boyacılıkta Kullanılan 2007: 45). Boya Bitkileri Terazi: Ağırlıkların ölçülmesi amacıyla kulla- nılır. Bu terazi gram’a kadar ölçer nitelikte Bitkisel boyacılık el sanatları alanında kök- olmalıdır. Fakat deneysel olarak yapılan kü- lü bir geçmişe sahiptir. Anadolu’da yetişen çük miktarlı boyamalar için gramın kesirle- boya bitkilerinin fazla olması ve yayılış ala- rini ölçebilen bir terazi olması gereklidir. nı, bitkilerin elde edilme ve saklanma kolay- 338

Doğal Boyacılık lığı, boyama yaparken araç gereç ihtiyacı- 4.3. Bazı Bitkilerden Elde Edilen nın azlığı, çeşitli mordanlarla renk skalasını Renkler genişletme gibi nedenlerden dolayı günü- müzde de bitkisel boyacılık tercih edilmek- Doğal boyacılıkta kullanılan bitkiler o yö- tedir (Şanlı ve Yazıcıoğlu, 2003:59). renin yetişen bitkileridir. Bitkiler toplanıp Aynı zamanda ziraatı da yapılan boya bit- daha sonra boyama için kullanılmaktadır kilerinin çeşitli bölümlerinden bitkisel boya (Karadağ, 2007:11). çıkarma işlemleri yapılmaktadır. Bitkisel boyacılıkta elde edilen bazı renkler 4.1. Boya Bitkilerinin Toplanması ve bu renklerin eldesinde kullanılan bitkiler şunlardır: Türkiye’de yün boyama için, bazı bitkilerin tamamı, bazı bitkilerin ise çiçek, yaprak, Kırmızı: Kök boya (Rubia tinctorum L.) bitki- kök, kabuk vb. gibi kısımları toplanmak- sinden elde edilen renk kırmızıdır (Resim 3). tadır. Bitkilerin toplanma zamanları kali- te açısından önem arz etmekte ve bitkiler Fotoğraf 3. toplanırken çiçek, yaprak, tohum, kabuk Kökboya bitkisinin gibi bölümleri ayrı ayrı ve farklı zaman- kurutulmuş toprak larda toplanması gerekmektedir (Anonim, altı sürgünleri 1991:14; Kayabaşı, 2017:51). (Şanlı ve Göksel, 2018:296). Çiçeklerin açtığı, yapraklarının tam bü- Sarı: Bu rengi elde etmek için Kayseri’de yüklüğüne eriştiği ve tohumların olgunlaş- cehri bitkisi (Rhamnus tinctorium L.), Kütahya masının dışında, bitkinin bulunduğu yerin ve Doğu Anadolu Bölgesinde sütleğen bitki- önemi de saptanmıştır. Yani duruma göre, si (Euphorbia), boyacı papatyası (Anthemis tin- bitki için iklim ortamı nerde uygunsa ora- ctoria L.), meşe palamudu (Quercus macrolepis), dan toplanmalıdır (Parlak, 2007:60). aspir çiçekleri (Carthamus tinctorius), kızılçam gövde kabuğu (Pinus brutia), kadıntuzluğu 4.2. Bitkilerle Boyamaya Hazırlık (Berberis vulgaris), nar (Punica granatum) meyve İşlemleri kabuğu, nane (Mentha sp.), adaçayı (Salvia of- ficinalis), Batı ve Orta Anadolu’nun bazı yö- Boya bitkileri taze ve kuru halde kullanıl- relerinde ise sarı renk için muhabbet çiçeği maktadır. Mevsiminde toplanıp kullanıl- (Reseda luteola). mayan bitkiler ihtiyaç olduğunda kulla- Mavi: Bu rengi elde etmek için eskiden Hin- nabilmek için kurutularak saklanmalıdır distan’dan gelen ve aktarlarda satılan indi- (Anonim, 1991:15). go boyar maddesi kullanılmıştır. İndigofera Bitkilerin kurutulması aşamasında havadar tinctoria denilen bir bitkinin fermantasyon ve gölge bir ortamın seçilmesi ve hava alma- işleminden boyar madde elde edilmektedir. larını sağlayan düz bir yere koyulması ge- Günümüzde sentetik indigolarda üretilmek- reklidir. Bitkiler kuru bir şekilde uzun süre tedir. saklanmaktadır. Fakat bu süre içerisinde Yeşil: Bu renk bazı bitkilerden elde edilir. yaprak parlaklığını kaybedebilmektedir. Bu Ceviz meyve kabuğu (Juglans regia L.), asma durumda bitkinin bez torbalarda saklanma- sı uygun olmaktadır (Uğur, 1988:11). 339

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi yaprağı (Vitis vinifera), nane (Mentha sp.), kızıl- (kadıntuzluğu), gövde kabuğu (ceviz), dalları çam gövde kabuğu (Pinus brutia). Fakat genel (kızıl ağaç), yaprakları (ceviz, ayva, elma vb.), anlamda karışım rengidir. Mavi ve sarının çiçekleri (papatya), meyveleri (cehri), tohum- karışımından yeşil renk elde edilmektedir. ları (labada) gibi bazı kısımları ya da bitkinin Turuncu: Soğan yumru dış kabuğu (Allium tamamı (nane, sevgi çiçeği, sığır kuyruğu, pi- cepa L.). Kök boya ve sarı rengi veren bitki- nar vb.) içerdiği boyar maddenin suya geç- lerin karışımından elde edilmektedir. mesini sağlamak amacıyla havanda dövü- Mor: Murex ve Purpura isimli iki kabuklu lerek küçük parçalar haline getirilmektedir. hayvandan elde edilen bu renk, Anadolu’da Daha sonra boyanacak ham maddenin ağır- hiçbir zaman kullanılmamıştır. lığına göre isteğe bağlı olarak % 25, 50, 100 Kahverengi: Mordan kullanılmadan ceviz ka- ya da 200 arasında alınan bitkiler yine boya- buğu (Juglans regia), cehri meyveleri (Rhamnus nacak ham maddeye göre 1/50 oranında su tinctorium L.), palamut meşesi (Qercus macro- içerisinde 30, 45, 60 ya da 90 dakika süreyle lepis), labada (Rumex) tohumları, nar (Punica kaynatılmaktadır. Kaynama sırasında eksilen granatum) meyve kabuğu, soğan yumru dış su ilave edilmektedir. Süre sonunda kaynama kabuğu (Allium cepa L.) ile boyanarak elde sonunda bitki artıkları süzülerek ortamdan edilmektedir. uzaklaştırılmaktadır. Süzme işleminin sonun- Siyah: Bu renk boyanmamış siyah yün veya da sıcak ekstrakt elde edilmektedir. saçıkıbrısla mordanlanmış yünlerin pala- mut meşesi veya sumak (Rhus sp.) ile boyan- 5.1.2. Soğuk Ekstrakt Hazırlama Yöntemi masından elde edilmektedir. Bu yöntemde ise havanda dövülerek küçük Beyaz: Halı ve kilimlerdeki beyaz renk do- parçacıklar haline gelen bitkiler isteğe bağlı ğal yünlerden elde edilmiştir (Anonim, olarak ham madde ağırlığına göre % 25, 50, 1991:15-16). 100 ya da 200 oranında alınarak boyanacak ham maddeye göre 1/50 oranında soğuk 5. Doğal Boyacılıkta Uygulanan suda 12, 24 ya da 48 saat bekletilmektedir. Boyama Yöntemleri Süre sonunda bitki artıkları süzülüp ortam- dan uzaklaştırılarak soğuk ekstrakt hazırlan- Bitkisel boyacılıkta çeşitli boyama yöntemleri maktadır (Kayabaşı, 1995: 25). bulunmaktadır. Boyama işlemine geçmeden Bazı bitkilerin boyar maddesi soğuk ve sıcak önce ekstraktın hazırlanması gerekmektedir. ekstrakt yöntemleriyle açığa çıkmamakta ve bunun için mayalama yöntemi uygu- 5.1. Ekstrakt Hazırlama Yöntemleri lanmaktadır. Örneğin çivit otuyla yapılan boyamalarda mayalama yöntemi şu şekilde olmaktadır. Ekstrakt hazırlamada sıcak, soğuk ve maya- 5.1.3. Mayalama Yöntemi lama olmak üzere üç yöntem uygulanmak- Yeni toplanmış çivit otu yaprakları temiz- tadır. lenip, doğranır, küçük parçalar haline ge- 5.1.1. Sıcak Ekstrakt Hazırlama Yöntemi tirilerek rendeden geçirilerek küçük top- Bu yöntemde boyamada kullanılacak bitki- lar haline getirilip pudra şekerine batırılır. nin toprak altı sürgünleri (kökboya), kökleri Pudra şekerine batırılan yaprak toplarının kurumalarının sağlanması için hava alabi- 340

Doğal Boyacılık lecek şekilde hasır sepetlere dizilir. Çivit ot- sülfat (karaboya)-FeSO4, Krom şapı-KC- ları 15 gün süre ile kurutulup boyama için r2(SO4)2, Potasyum bikromat-K2Cr2O7, hazırlanır. Süre sonunda topak halde alınan Sitrik asit-C6H8O7, Sodyum klorür (ye- çivit otlarından boyanacak ham madde mek tuzu)-NaCl, Sodyum karbonat-Na- ağırlığının %100’ü oranında alınarak üze- 2CO3, Sodyum sülfit-Na2SO3, Sodyum rine 10 katı soğuk su ilave edilip çözünmesi sülfat-Na2SO4, Sülfirik asit-H2SO4, Şarap beklenir. Çözünme süresi yaklaşık 2 saattir. taşı-C2H6O6, Tanen-C76H52O46 vb. dir. Çivit otu topları çözündükten sonra süzüle- Doğal mordanlar ise; mazı ve kozalak gibi rek elde edilen çözelti behere alınır (Kaya, bitkiler mordan olarak kullanılmaktadır. 2016: 32). Sumak gibi bitkilerin bünyesinde tanen bu- Ekstrakt hazırlama aşamasından sonra bo- lunduğu için doğal mordan olarak kullanı- yama işlemine geçilmektedir. lırlar. Meşe palamutu “pelit”, koruk suyu, sirke, 5.2. Boyama Yöntemleri turunç suyu, sütleğen sütü, meşe ağacının kökü, sığır idrarı, taş yosunları, kil, kireç, Boyama yöntemleri; mordansız, mordanlı, ekmek hamuru mayası ve odun külü vb. do- üst üste boyama, çift boyama ve mayalama ğal mordan olarak ekstrakta katılmaktadır olmak üzere beş şekilde uygulanmaktadır. (Uğur, 1988: 11). Geçmişte ve günümüzde halk arasında en 5.2.1. Mordansız Boyama çok kullanılan mordan maddeleri göztaşı, Önceden elde edilmiş ekstraktın içine ham karaboya, şap, sirke, tuz, limon asidi, tuz madde nemlendirilerek konulmaktadır. Bir ruhu gibi kimyasal maddelerin yanında saat süreyle kaynatılmakta, kaynama sıra- tanen içeren bitkiler doğal olarak kullanıl- sında eksilen su ilave edilmektedir. Kayna- maktadır. Yukarıda belirtilen mordanların ma işlemi sırasında ham maddenin boyayı çeşitli bitkilerde yapılan çalışmalarda ideal eşit şekilde bünyesine almasını sağlamak oranın ham madde ağırlığına göre % 3 ol- için sık sık ekstrakt karıştırılmaktadır. Süre duğu belirlenmiştir. sonunda boyanmış olan ham madde soğu- Mordan kullanılmadan bitkilerden boya- duktan sonra bol soğuk suyla durulanarak ma yapıldığında tek renk elde edildiği ve bu az ışıklı ve havadar bir yerde kurutulmak- renklerin ışık, sürtünme, su damlası, yıkama tadır. vb. gibi haslık değerlerinin düşük olduğu görülmektedir. Oysa boyanacak materyal 5.2.2. Mordanlı Boyama (yün, pamuk, ipek gibi) mordan ile işlem Mordan boyama sırasında gerek boyanacak gördüğünde bir bitkiden farklı renk ve ton- materyalin önceden işlem gördüğü, gerekse ları elde edilirken haslık değerlerinin de yük- boya banyosuna katılan, renklerin dış etki- seldiği yapılan çalışmalarda bulunmuştur. lere karşı dayanmasını, boyanın ise daha Ayrıca bitkilerde bulunan boyar maddeler iyi tutunmasını ve farklı renk ve renk ton- lifi doğrudan ve kendiliklerinden boyamaz- larının elde edilmesini sağlayan kimyasal ve lar ve kalıcı bir renk elde edilemez. Belirli doğal maddelere mordan adı verilmektedir. bir kullanımdan sonra elde edilen renkte Kimyasal mordanlar; Alüminyum şapı-Kal bir değişme olmaktadır. Boyar madde ve lif (SO4)2, Asetik asit (sirke asidi)-CH3CO- arasındaki bağlanmanın kuvvetli ve hızlı ol- OH, Çinko klorür (tuz ruhu)-ZnCl2, Demir 341

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi masını sağlamak amacıyla da mordan mad- sonra bol soğuk suyla durulanarak az ışıklı delerinden yararlanılmaktadır. Kullanılan bir ortamda kurumaya bırakılmaktadır. mordanın çok fazla olması gerekmemekte ve lif ağırlığına göre % 0.5 gibi düşük bir 5.2.2.3. Birlikte Mordanlama oranda da kullanılmaktadır. Açık renkleri elde etmede; şap, daha koyu Elde edilmiş ekstrakt içine ham madde ko- renkleri elde etmede; potasyum bikro- nulurken önceden belirlenmiş olan mordan mat-sodyum bikromat, en koyu renkleri da ekstrakt içine aynı zamanda eklenmek- elde etmede ise saçıkıbrıs-demir sülfat kul- tedir. Böylelikle ham madde hem boyanmış lanılmaktadır (Parlak, 2007:52). hem de mordanlanmıştır. Bir saat kaynatı- Mordanlı boyama yöntemleri; ön mordan- lır, bir saat sonunda ham madde soğuma- lama, son mordanlama, birlikte mordanla- ya bırakılır. Soğuduktan sonra soğuk suyla ma, iki kez mordanlama, iki mordan aynı durulanarak az ışıklı ve havadar bir yerde anda karıştırılarak mordanlama ve ham kurutulur. maddeyi bitki ve mordan ile aynı anda kay- natarak mordanlama olarak farklı şekillerde 5.2.2.4. İki Kez Mordanlama yapılmaktadır. Ön mordanlama yöntemiyle mordanlanan 5.2.2.1. Ön Mordanlama ham madde ekstrakt içine konularak boya- Mordan, ham maddenin ağırlığına göre % ma yapılmaktadır. Boyama sonunda boyalı 0.5’den % 20’ye kadar değişen oranlarda ham madde belirlenen ikinci bir mordanla alınarak yine ham madde ağırlığına göre ham madde ağırlığına göre 1/50 oranında 1/50 oranında ılık su içinde eritilmektedir. su içinde bir saat daha kaynatılarak ikinci Önceden nemlendirilmiş ham madde bu kez mordanlama yapılmaktadır. mordanlı su içine bastırılmaktadır. Yarım ya da bir saat kaynatıldıktan sonra mordanlı 5.2.2.5. İki Mordan Aynı Anda Karıştırılarak su içinden alınan ham madde sıkılarak bo- yamaya hazırlanmaktadır. Bu mordanlama Mordanlama yöntemi halk arasında yün ipliklerinin ço- cuk idrarı, hayvan idrarı vb. içerisine konu- Ön mordanlama işleminin aynıdır fakat larak bir gece bekletilmesi şeklinde de uygu- kullanılan bitkiye göre en iyi rengi ve haslık lanmaktadır. değerini veren mordan sabit tutularak aynı miktarda % 50-% 50 olacak şekilde iki farklı mordan karıştırılmak suretiyle yapılan mor- danlama işlemidir. 5.2.2.2. Son Mordanlama 5.2.2.6. Ham Maddeyi Bitki ve Mordan ile Aynı Ham madde mordansız boyama yönte- mindeki gibi boyanmaktadır. Daha sonra Anda Kaynatarak Mordanlama boyanacak ham maddenin ağırlığına göre mordanların % 0.5 ile % 20 arasında bir Ham madde ağırlığına göre belirlenen bit- oranda yine ham madde ağırlığına göre ki ve mordan ham madde ile birlikte aynı 1/50 oranında su içine konulmakta ve ya- anda kaba konularak kaynatma yapılır. Bu rım ya da bir saat kaynatılmaktadır. Böylece yöntemde bitkiden ekstrakt elde edilirken son mordanlama yapılmış olur. Soğuduktan ham madde hem mordanlanmış hem de boyayı bünyesine almış olmaktadır. 342

Doğal Boyacılık Ham madde mordanlanmasında en çok fından absorbe edilebilmekte, böylece boya ön mordanlama yöntemi uygulanmaktadır. banyosu içerisinde boyar madde tükenince- Bazı yörelerde hepsi birarada olan yöntem- ye kadar aynı ekstrakt kullanılabilmektedir. de kullanılmaktadır. Boyanın yün tarafından absorbsiyonunu hızlandırmak ve güçlendirmek için orta- Ham maddelerin boyanmasında halk ara- ma bazı yardımcı kimyasal maddeler ilave sında uygulanan yöntemler yanında bilim- edilmekte ve böylece ekstrakt içindeki bo- sel araştırmalar sonucu tespit edilen değişik yar maddenin tamamen yün lifine geçmesi yöntemler bulunmaktadır. sağlanmaktadır (Özcan, 1978, F. Sadov et all, 1978; aktaran, Ölmez, 2002: 84). Aynı 5.2.3. Üst Üste Boyama boya ekstraktı çok kez kullanıldığında, aynı rengin birden fazla tonu tek ekstrakt ile elde Boyalı bir tekstil materyalinde bulunan renk edilebilmektedir. Yani birinci boyama en üzerine bir başka renk boyayarak, mevcut koyu renk tonunu, en son boyama ise en rengi istenilen şekilde değiştirme ya da dü- açık renk tonunu vermektedir. Boyama es- zeltme metodu da çeşitli ülkelerde bilinmek- nasında buharlaşarak ortamdan uzaklaşan te ve bu metoda overdyeing ya da top dye- su takviye edildiği ve mevcut boyar madde ing adı verilmektedir. Overdyeing metodu, yün lifi tarafından çekildiği için renk tonları tatmin edici olmayan ya da tamamen değiş- her boyamada bir miktar daha açılmaktadır. tirilmesi gereken ve bir tek bitkiyle yapılan Özellikle tekstil sanatçıları tarafından bitki- boyama metotlarıyla elde edilemeyen renk- sel boyacılıkta bu yöntem tercih edilmek- leri oluşturmak amacıyla uygulanmaktadır tedir (Wickens, 1990, Anonymous, 2001a, (Furry ve Viemont, 1935, Wickens, 1990, Anonymous, 2001b; aktaran, Ölmez, 2002: Anonymous, 2001c; aktaran, Ölmez, 2004: 84). Bu metod, yabancı kaynaklarda doub- 87). Tekstil boyacılığında iki boyar madde le-dyeing metodu olarak geçmektedir. ya bir çözelti içinde karıştırılabilmekte ya da bir tekstil materyali üzerinde birleştirile- 5.2.5. Mayalama Yöntemiyle Boyama bilmektedir (Özcan, 1978; aktaran, Ölmez, Mayalama yöntemiyle elde edilen çözelti 2004: 87). Türkiye’nin çeşitli yörelerinde ısıtılır ve içine boyanacak ham madde (ip- bu yöntem; ham madde, önce bir bitki ile lik, kumaş vb.) konulur. Sıcaklık 30 dere- boyanıp sonra başka bitki ile boyanabildiği ceye geldiğinde şartlanma olarak sodyum gibi bitkiler karıştırılarak ya da ekstraktlar hidroksit kullanılır. Ekstraktın pH değeri 9 karıştırılarakta uygulanmaktadır. olana kadar sodyum hidroksit eklenir. Bo- yanmış ham madde ekstraktan çıkarılarak 5.2.4. Çift Boyama Metodu önce suya tutularak sarı renk elde edilir daha sonrada hava ile teması sağlanarak Bu metot, boya banyosu içerisinde bulunan ham maddenin rengi sarıdan yeşile dönüşür boyar maddelerin, tekstil materyali üzeri- (Kaya, 2016: 32). ne tamamen çekilinceye kadar ya da boya banyosunun tekstil materyalini renklendir- 5.3. Doğal Boyama İşlem Basamakları me özelliğini tamamen kaybedinceye kadar aynı boya ekstraktının defalarca kullanılma- Doğal boyama yapılırken uygulanan işlem sı esasına dayanmaktadır. Bazı boyama teo- basamakları çoğu bitkide aynı şekildedir. rilerine göre, boya ekstraktı içerisinde belli Burada Anadolu topraklarında geçmişten oranda bulunan boyar madde yün lifi tara- 343

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi günümüze sıklıkla kullanılan bitkilerden hazırlanan ekstrakt içine konularak bir olan sumak bitkisinin işlem basamakları ör- saat süreyle kaynatılmış, kaynama sıra- nek olarak verilmiştir. sında eksilen su ilave edilmiştir. Sumak (Rhus coriaria L.) bitkisinin meyvele- 7- Ekstrakt elde edildikten sonra buharla- riyle elde edilen renklerle yün halı iplikle- şan su miktarının banyo oranına göre rinin boyanması işlemleri aşağıda sırasıyla ilave edilerek boyama yapılması daha verilmiştir. uygundur. Boyanmış olan iplikler so- ğuduktan sonra bol soğuk suyla duru- 1- Öncelikle bitkinin yetişme dönemleri lanarak az ışıklı ve havadar bir yerde (sumak bitkisi eylül aylarında toplan- kurutulmuştur. maktadır) esas alınarak toplama işlemi gerçekleştirilmiştir. Mordanlı boyama işlemi ise potasyum sül- fat, tartarik asit, demir sülfat, potasyum dik- 2- Toplanan sumak bitkisinin meyveleri romat, tannik asit, sodyum klorür gibi çeşitli güneşte kurutulup, sonrasında havan- mordanlar birlikte mordanlama yöntemiyle da dövülerek boyamaya hazır hale ge- (zaman ve enerji tasarrufu açısından eks- tirilmiştir. traktla birlikte mordanların kaynatılması) yün halı ipliğinin ağırlığına göre %3 ve %5 3- Boyanacak materyal yün (halı ve ki- oranlarında ayrı ayrı alınarak ekstrakt içine lim ipliği), pamuk ve kumaş (ipek vb.) koyulmuştur. Islatılarak nemli hale getiril- olmak üzere boyamadan önce temin miş yün halı iplikleri bu mordanlı ekstrakt edilmesi gerekmektedir. içerisine konarak 60 dakika süre ile kayna- tılarak birlikte mordanlama işlemi tamam- 4- Boyama öncesinde elektrikli ocak, ten- lanmıştır. Mordanlanmış ve boyanmış yün cere veya beher, tahta çubuk (karıştır- halı iplikleri bol soğuk suyla durulanarak ma işlemi için), etiketleme işlemi için az ışıklı ve havadar bir yerde kurutulmuştur kalem, makas ve kâğıt, elektronik tartı (Şanlı ve Kabalcı, 2019: 66). (gram ölçer nitelikte) ve termometre gibi ısı ölçen araçlar temin edilmelidir. 5- Mordansız olarak boyanacak iplikler 6. Haslık Deneyleri için öncelikle ekstrakt hazırlama işlemi gerçekleştirilmektedir. Havanda dövü- Haslık; bir rengin kimyasal ve fiziksel etki- lerek boyama hazır hale gelen meyve- lere karşı gösterdiği direncin derece olarak nin boyanacak yün ipliğin ağırlığına ifade edilmesidir. Başka bir tanımla; boyan- göre %100 ve %50 oranında alınan mış liflerin solmaya karşı gösterdiği direnç- meyveler yine boyanacak yüne göre tir. Solma durumunun oluşmasına gün ışığı, 1/50 banyo oranında 60 dakika süre yapay ışık, asitler, bazlar, yıkama, ağartma, ile kaynatılmıştır. Bu süre sonunda bit- kükürt, karbonize, sürtme, deniz suyu, sa- ki artıkları süzülerek ortamdan uzak- bun, deterjan, insan teri gibi faktörler neden laştırılmış ve ekstrakt elde edilmiştir. olmaktadır. 6- Mordansız boyamada yün halı ipliği Doğal boyaların bu gibi etkenlere daya- boyamaya başlamadan önce ıslatılmış nıklılığını ölçmede birkaç deney uygulan- ve suyu sıkılarak nemli hale getirilmiş- maktadır. Bunlar ışık haslığı, yıkanmaya tir. Nemli hale getirilen yün iplikleri karşı direnç testi, asitlere karşı direnç testi, 344

Doğal Boyacılık kalevilere karşı direnç testi, ütü haslığı, ter kimyasal boyalarla boyanmış dokumalara haslığı, kükürt haslığı, ağartma haslığı, sürt- bırakmıştır. 20. yüzyılda dokumacılık Ana- me haslığı gibi deneylerdir (Anonim, 1991: dolu’nun belirli bölgelerinde yapılmaya 165-166). devam etmiştir. Bu bölgelerde geleneksel Günümüzde kullanılan kimyevi boyalar yöntemlerle doğal boya eldesinde farklı re- sürtünme, ter ve ışık haslıklarına karşı da- çeteler kullanılarak iplikler renklendirilmiş- yanıklıdır. Fakat; insan sağlığına zararlı olan tir. kimyasal boyaların yerine sağlıklı ve haslık derecesi yüksek bitkisel boyaların kullanıl- 21. yüzyılda ülkemizde, el dokumacılığının ması önemlidir. Geçmiş dönemlerde bitki- gerilemesiyle birlikte geleneksel yöntemlerle sel boyacılıkla renklendirilen ipliklerin halı hazırlanan doğal boyalı ipliklerin kullanımı ve kilimleri süslediği, renklerin solmadığı azalmıştır. Doğal boyalar, dokumacılık sa- günümüze kadar gelebildiği düşünülürse natı dışında diğer el sanatlarında da tercih haslık derecelerinin üst düzeyde olduğu ka- edilmektedir. Kitap sanatlarında kullanı- naatine varılabilir. lan asitsiz kâğıtların boyanmasından, ebru sanatında kullanılan boyalara kadar bir- 7. Doğal Boyacılığın Kullanım çok el sanatındaki ürünler doğal boyalarla Alanları ve Günümüzdeki Durumu renklendirilmektedir. Günümüzde ise doğal boyalar; gıda, tekstil, sağlık (ilaç yapımı), Doğal boyacılık; geçmişten günümüze özel- kimyevi maddelerle (kozmetik sektörü) en- likle dokumacılık sektöründeki ipliklerin düstriyel ve zirai atıkların belirli bir işlem- renklendirilmesinde kullanılmıştır. Döne- den geçerek doğal boyarmadde eldesi gibi min halı ve kilimlerini süsleyen doğal bo- kullanım alanlarında yer bulmaktadır. yalı iplikler hem mukavemet hem de parlak renkleriyle dikkat çekmektedir. Bu örnekle- Bugün doğal boyacılık meslek anlamında rin günümüze kadar gelebilmesi boyarmad- yapılmasa da halı-kilim iplikleri, keçe, ku- delerin ışık, sürtünme vb. haslık derecesi maş, gibi tekstil ürünlerinde doğal boyalar kabiliyetleriyle ilişkili olduğu düşünülmekte- kullanılmaktadır. dir. Anadolu’nun botanik zenginliği yöresel el sanatlarına doğal boyacılık alanında etki Aksaray’da doğal boya ustası 68 yaşındaki etmiştir. Dokumacılık merkezleriyle birlikte Ali İhsan Karaağaç, 52 yıldır halı ve kilim- boyahanelerin de bulunması bunu kanıtlar lerin ipliklerini doğal boyalarla renklendir- niteliktedir. Cehri, kök boya gibi bitkilerin mektedir. Doğal boyacılık mesleğinin son ihracatının ülkemiz ve dünya çapında ün temsilcisi olan usta, iplerinin Diyarbakır, salması doğal boyacılığın ülkemizde meslek Kayseri, Sivas, Erzurum, Kars, Niğde ve grubu olmasına zemin hazırlamıştır. Geç- Bitlis gibi birçok ildeki dokuma tezgâhların- mişte Anadolu’da birçok yerde boyahane- da halı ve kilime dönüştüğünü ifade etmek- ler hizmet vererek bölge halkı için istihdam tedir. sağlanmıştır. Selçuklu ve Osmanlı döneminde doğal bo- Asiye Berrin Çamur, kardeşiyle beraber yalarla boyanan ipek ve yün ipliklerden üre- kurduğu Giresun’un Tirebolu ilçesindeki tilen halı ve kilimler, 19. yüzyılda sentetik işletmelerinde aromatik bitkilerden doğal boyanın ülkemize girişiyle beraber yerini boya elde ederek tekstil firmalarına pa- zarlamaktadır. Kendi hazırladığı proje ile IPARD’a başvurmuş ve hibe desteği ile iş- 345

Geleneksel Meslekler Ansiklopedisi Fotoğraf 4. letmesini kendi bahçesine kurmuştur. Bah- Geçmişte yapılan DOBAG gibi başarılı pro- Aksaray’da doğal çesindeki ekonomik değerini büyük oranda jeler, üniversitelerdeki doğal boya atölyeleri yitirmiş aromatik bitkilerden doğal boya ve ilgili akademik yayınlar doğal boyacılığın boya ustası Ali İhsan elde etmektedir. İşletmesinde aynı zamanda sürdürebilirliğine katkı sağlamaktadır. Bit- bir laboratuvarı bulunmaktadır. Isırgan otu, kisel boyaların kullanım alanını artırmak, Karaağaç (URL 3). fındık kabuğu, tarladaki çay bitkisi atığı, çeşitli bitkilerle farklı reçeteler uygulayarak atık meyveler gibi ürünleri doğal boya elde renk skalasını geliştirmek ve haslık derecesi etmekte kullanmaktadır. Tarım ve Orman yüksek boyarmaddeler elde etmek önemli Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politi- görülmektedir. Günümüzde insan sağlığına kalar Genel Müdürlüğü Tıbbi Aromatik ve zararlı kimyevi boyaların insanoğlu tarafın- Boya Bitkileri Çalışma Grubu’nun üyesidir. dan fark edilmesiyle doğal boyalı ürünlerin Sipariş miktarına göre ayda 1 tonu bulan kullanım alanı artmıştır. Sonuç olarak seri doğal boya üretimi gerçekleştirmektedir. üretimle birlikte geri planda kalan doğal bo- yacılığın tekrardan gündeme getirilmesi, çe- Meslek anlamında tek ustayla icra edilen do- şitli projelerle sürdürebilirliğinin sağlanması ğal boyacılık günümüzde işlevini yitirmiştir. önemlidir. 346

Doğal Boyacılık Kaynaklar Anonim (1991). Bitkilerden Elde Edilen Boyalarla Yün Lif- dan Elde Edilen Renkler ve Bazı Haslık Dere- lerinin Boyanması, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı celeri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi 8(3), s.86-94. Yayınları, Ankara. Enez, Nevin (1987). Doğal Boyamacılık- Anadolu’da Yün Parlak, Tahsin (2007). Çoruh Vadisinde Bitkisel Boya Boyamacılığında Kullanılmış Olan Bitkiler ve Doğal Potansiyeli, Ankara: Kariyer Matbaası, 37. Boyalarla Yün Boyamacılığı, İstanbul: Fatih Yayı- nevi Matbaası. Şanlı, Hürrem Sinem - Kabalcı, Oğuzhan (2019). “Gaziantep Yöresinde Yetişen Sumak (Rhus Eyüboğlu, Üner - Okaygün, Itır - Yaraş, Füsun (1983). coriaria L.) Bitkisinden Elde Edilen Renklerle Doğal Boyalarla Yün Boyama-Uygulamalı ve Gele- Yün Halı İpliklerinin Boyanması”, Arış Dergisi neksel Yöntemler, İstanbul: Özkur Basımevi. (15), 62-77.  Genç, Mustafa (2014). “Başbakanlık Osmanlı Arşiv Şanlı, Hürrem Sinem – Göksel, Meltem (2018). Gele- Belgelerinde Kökboya ve Cehri ile İlgili Bazı neksel Tokat Yazmacılığında Kullanılan Do- Kayıtlar”, Art-e Sanat Dergisi (13), 174-212. ğal Boyar Maddeler ve Bu Boyar Maddelerle Yeni Yüzeyler Elde Edilmesi, Uluslararası İmer, Zahide (1999). “Türklerin Dokuma Sanatında Geçmişten Günümüze Tokatta İlmî ve Kültü- Boyamacılık”, Erdem 10(29), 331-353. rel Hayat Sempozyumu 18-20 Ekim II. Cilt, Tokat: Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ya- Karadağ, Recep (2007). Doğal Boyamacılık, Ankara: yınları, 292-307. Geleneksel El Sanatları ve Mağazalar İşletme Müdürlüğü Yayınları. Şanlı, Hürrem Sinem – Yazıcıoğlu, Yahşi (2003). “Asma, Sığır Kuyruğu ve Yarpuz Bitkileriyle Kaya, Ümran (2016). Pamuk, Yün ve İpek Kumaşların Boyanmış Yün Halı İpliklerinin Kopma Mu- Çivit Otu İle Boyanması ve Bazı Haslık Değerleri- kavemetleri”, Tarım Bilimleri Dergisi 9(1), nin İncelenmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans 59-64. Tezi, Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Ensti- tüsü, Ankara. Şanlı, Hürrem Sinem (2011). “Halı ve Kilim İplikle- rinin Boyanmasında Kullanılan Renkler ve Kayabaşı, Nuran (1995). Cehri (Rhamnus petiolaris)’den Bu Renkleri Veren Bitkiler”, E-Journal of New Elde Edilen Renkler ve Bunları Yün Halı İplikleri World Sciences Academy (NEWWSA) Social Scien- Üzerindeki Haslık Dereceleri Üzerinde Bir Araştır- ces 6 (4), s.464-470. ma, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Uğur, Gürbüz (1988). Türk Halılarında Doğal Renkler ve Boyalar, Ankara: Türkiye İş Bankası Yayınları, Kayabaşı, Nuran (2017). “Bitkisel Boyamacılık Uy- Ankara. gulamaları ve Elde Edilen Renkler”, Mehmet Ali Eroğlu (Ed.) 4. Yöresel Ürünler Sempozyumu ve İnternet Kaynakları Uluslararası Kültür Sanat Etkinlikleri 3-4-5 Kasım, Antalya: TRC Baskı, 51-57. URL1:https://www.bitkiler.co/2016/10/civit-in- digofera-tinctoria.html (Erişim Tarihi: Ölmez, Filiz Nurhan (2002). “Yün Halı İpliklerinin 24.08.2020). Double Dyeing Metoduyla Boyanmasından Elde Edilen Renkler ve Bazı Haslık Özellik- URL2:http://dobag.blogspot.com/ (Erişim Tarihi: leri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri 24.08.2020). Enstitüsü Dergisi 6(3), s.83-94. U R L 3 : h t t p s : / / w w w. h u r r i ye t . c o m . t r / g u n - Ölmez, Filiz Nurhan (2004). “Yün Halı İpliklerinin dem/52-yildir-hali-ve-kilim-iplerini-renklen- Çeşitli Karıştırma Metotlarıyla Boyanmasın- diriyor-41548197 (Erişim Tarihi: 24.08.2020). 347


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook