Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Bu Ülke-Cemil MERİÇ

Bu Ülke-Cemil MERİÇ

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-20 02:51:05

Description: Bu Ülke-Cemil MERİÇ

Search

Read the Text Version

3Köleler ehramlarda ya ıyor. Istırap taolmu .Rüyalarından bir Musayaratıyordu Michelangelo ve zamanımermere hapsediyordu. Ruhunu i liyordumaddeye: co kunluklarını, emellerini,vecitlerini i liyordu.Yaratmak yabancıla maktır.Yaratılan bir ba kası. Yaratmakyokolmaktır; ya ya ayacak, yayaratacaksın. Ebediyet, hazin bir tesellimükâfatı.

4Balçı ı mermer yapan, zilletin yıldırımı.Ama balçık, mermerden daha yumu ak,daha sıcak, daha insan: Âdem ileHavva’nın ham maddesi. Fâni oldu u içingüzel. Ölümsüzle mek milyonlarcabudalanın duda ında tebessümle mek vebinlerce yıl anla ılmadan tekrarlanmak,kirlenmek, genelle mek. Ebediyet,cehennemin ta kendisi.

5Zekâ rüzgârda unutulan mum, bencillikfanus. Senin fanusun yok. Ve uurun,hasta bir hayvanın korkularını aksettirenkırık bir ayna.

6Havarilerini yaratamayan sa’nın yeritımarhanedir, tarih de il. Muhammed’inilk mucizesi: Haticet-ül kübrâ.

7Arzudan tutu an parmaklarınla dallarabo una uzanma Tantal* Meyvelerikoparamazsın. Hem böylesi daha iyi de ilmi?O altın meyveler boyalı birer top.Serabın büyüsü yok vahada; rüyasımuhte em suyun, kendisi de il.

8Fil di i kule, davasız sanat meczuplarınıbarındıran miskinler tekkesi. Ama hermücahit o tekkede silâh ku anır. Buzindan de il, bir liman.

9Itır gülün sesi, ı ık sonsuzun. Geceleriölüm konu ur karanlıklarda.

10“ srail o ulları arz-ı mev’ud’a geldiklerizaman, kar ılarında Jeriko’yu buldular”,diyor Tevrat. A ılmaz duvarları iledü man bir ülke idi Jeriko. O duvarlarıilâhiler yıktı; ilâhiler, yani ses.Gandi’nin sesi de zulmünduvarlarını devirmedi mi? Bana öylegeliyor ki, ak saçlı Arya çobanlarıTanrılara bu sesle yalvarmı lardı;Vedalar* bu sesle okunur, Upani a tlarbu sesle fısıldanırdı. Britanya adalarındakurt sürüleri dola ırken, Himalayadorukları bu sesle ürpermi ti. Bu sestebütün Hint var; bütün Hint, hattâ bütüninsanlık. Berrak, tela sız, sakin amasrafil’in sûru kadar heybetli.

11Önce sükût vardı, kelâm de il, “Tanrısükûttur” diyor bir Hint bilgesi. Söz, ikisonsuz arasında bir çırpmı . Hayat gibisıcak ve dost. Kutupların sessizli indenbana ne?

12Kamus, bir umman. A’makında incilergülümser? Kimi bir sevgili gö sündeparlayacak, kimi bir tâcidar alnında, kimisedef mahfazasında unutulacak.Kamus bir umman, dualaru uldar derinliklerinde, destanlar co ar.air bu sesleri duyan ve duyuran.

13Münaka a eden iki insan, aynı granitiyontan iki heykeltıra , hakikati arayan ikiyol arkada ı. Hedefi, tahrip de il, terkiptirbu kavganın. Ma lubun muzaffer oldu utek yarı . Yanıldı ını kabul etmek, yenibir hakikatin fethiyle zenginle mektir:parçadan bütüne, karanlıktan aydınlı ageçi .

14Arzın kaderini de i tirenler,kaderlerinden utananlardır. Zillettenkurtulmak için Sezarla ılır.* Taç, yüzkarasını pırıltılarla gizledi i için kutsal.

15Kılavuzların sesi çılgın kahkahalararasında bo ulmu . Nutku tutulmuaklın. Zincir sesleri, kadeh akırtıları,heyheyler. Ve uçuruma do ru ilerleyenkafile.Manu,* bir ba ına tırmanmı da a.Nuh’un gemisine tek insan binmi .Sodom’da* kalmı Lut’un ümmeti.Kâbusa, geceye, uçuruma ko ankafileler. Bu cihan ümul hâileyi ibretaynasından seyredemezsin. Devran,çoktan parçaladı aynam. Sen de kafileniniçindesin: kafanla, etinle, çocuklarınla.Dostlarını ça ıraca ın arz-ı mevudnerede?

16Sen dü üncelerin bulutla tı ını bilirmisin? Bulutla ır, cıvılda ır, katranlasınTedailer zikzak çizer boyuna. Kafatasındamusikisi biter kelimelerin, u ultu ba lar,uuraltının veya uursuzlu un u ultusu.Hayat, uyku ile uyu ukluk arasındarakseder. Tehlikeye dü en vücut için,uur bir safradır. Külçe gibi, le gibiya amak da ya amaktır. Zekânın sürekliisyanlarından bizar olan madde, buımarık, bu geveze, bu mütecessisme aleyi bir üfleyi te söndürür. Cinnetmaddenin zaferi.

17S p i n o z a , “Havaya fırlatılan takonu abilseydi kendi arzusu ile yolaçıktı ını söylerdi”, diyor. Kasırgalı birdenizde çalkalanan sal bizden daha hür.Hangi limana yönelece iz? Riyazet kalesimetruk bir harabe. Büyükler masalsöyleyip uykuya dalmı Hayyam’a göre,ama onun sundu u kadeh de köpük dolude il mi? Eflatun’u sokaktaki adamdanayıran: üslup.Dâhi, bahtiyar tedaileri olan adam.Tedailere istikamet veren saiklersonsuz... Kapanan bir kapı, açılan birpencere, müziç bir korna, gazetedeokunan bir haber, havanın açık veyakapalı olu u... hepsi irademizin dı ında.Dü üncelerini diledi i ülkelerekanatlandırmak kimin haddi? Heraheser mesut bir tesadüfün çocu u,yani babası meçhul bir piç.

18Âsaf’ın manzum bir tekerlemesinihatırlıyorum: “Seni görmesem Budaolurdum, seni gördüm budala oldum.”“On binlerce Buda gelmi dünyaya” diyor,“biz yalnız sonuncusunu tanıyoruz.”Tanıyor muyuz acaba? Tarihçilerinüzerinde anla tı ı tek hakikat var mı?Kimine göre, bir ömür boyu dünyanimetlerini hor gören Buda, nefis birdomuz kızartmasını tıkabasa atı tırdı ıiçin göçüp gitmi ... nanacak mıyız?Kahramanların çamurla tı ını görmek,sokaktaki adam için buruk bir teselli.Tabiatın dev’e tahammülü yok.Ermi ler bile kurtulamamı sitemoklarından. Ça ımız, delilerisevimlile tirdi i için Dosto’ya tutkun.Cinnetle cinayet sanatın konusu oluncabir nevi me ruiyet kazanıyor.Zerdü t’ten beri hangi muammayıçözebildik? Hâlâ çöller kadar susuzuz

hakikate, yalana, hayat ve ölüme.nsanlık daima daha kötü oyuncaklarpe inde ko an bir çocuk.

19Büyük adam, bir devin sırtına tırmanancüce. Dev: halk. uursuz, sevimsiz,tehditkâr.Yı ın kadındır. Irzını teslim edecekbir zorba arar. Çobansız rahat edemeyenkaz sürüsü.

20Üç hücreli bir mahpesteyiz: ütopya, mit,ideoloji. Dı arda bir deli haykırıyor:“Hakikati söyler’ Hangi hakikati?Her mabut, bir devrin hakikatiydi.Devalar* dev oldular. Ahuramazda öldü,Zeus nerede?nsan, ormanda unutulan çocuk,yalan zırhı. Yalan hürriyete açılan kapı.Yalan, kaygıların bitti i liman.Samson’un* gücü saçlarındaydı,esirlerin gücü yalanlarında. Tarih yalansöyler, iir yalan.Geçen’i, de i en’i yazıya veya sesekalbetmek, yalanla tırmak de il mi?Dudaklarımdan çıkarken öyledü ünüyordum. Gülümsediniz. uurundurgun gölü dalgalandı. Göl, artık o gölde il. Her yeni olu ’u nasılkelimele tirebilirim? Duygular ku lardanürkek.Bana hakikati de il, kendini ver.

Kendini, yani rüyanı. Olmak istedi in gibigörün, oldu un gibi de il. Zaten nasıloldu unu, ne oldu unu biliyor musun?Her yalan bir yaratı .Hakikat, kaderin imzasız mektubu.

21Mezar ta larına iir okumak, güzel; ta larayakta dinler sizi. Çölde vaaz etmekmutluluk! Kumlar peresti le ürperir.

22Çıplak, sevimsiz, uçsuz bucaksız bir da :zaman. Kıracaksın onu,heykelle tireceksin. Kaos’u be erîle tiren:insan; insan, yani sanatkâr. Hayat,herkesin ya adı ı, kimsenin ya amaktanho lanmadı ı komedya. nsan,hayalleriyle Tanrı. Goethe, bunun içinhatıralarına “ iir ve Hakikat” adınıvermi .Breton’lar ummanın derinliklerinegömülü bir beldeden yükselen çan sesleriduyarlarmı zaman zaman. “Benimiçimde de böyle bir ehir var” diyorR e n a n . * “Ama aradaki yarım asır,uzaktan gelen sesleri bo ukla tırıyor.”Kim maziyi de i tirmedenanlatabilir ki? Kelimele meyen “zevk-itahattur”, bir rüya kadar soluk ve fâni.Ama ya ayan insanla, hatırlayan insanaynı mı?Klasisizm müeddepdir, “ben”i

te hir etmez. Günâh rahip önündeçıkarılır, okuyucu yatak odalarınasokulmaz. Edebiyat pazarı, Rousseau’danberi kirli çama ırlarla dolu. Ne kazandık?Otobiyografileri hep üpheylekar ılarım. En masumları, ihtiyarnazeninler gibi a ın bir tuvaletle çıkartarih kar ısına. Talleyrand* do rusöylüyor galiba: “Dilin görevi hakikatigizlemektir.”S a r t r e , “Kelimeler”de bir yarı-Tanrının veya bir hükümdarınçocuklu unu anlatan ücretli birvakanüvis. Her dokundu unuçirkinle tiriyor. Bu felâkettenkurtulabilen yalnız kitaplar. Kendisi deancak okuma ö rendikten sonrasevimlile iyor. Kendimizi tanımak...Ruhumuzun mahzenlerinde bizdenhabersiz ya ayan bir alay misafir var.

23Kendimizi tanımak… Ruhumuzunmahzenlerinde bizden habersiz ya ayanbir alay misafir var. Berhanenin bazenbir, bazen birkaç odası aydınlık. I ıkbinanın üst katlarında. Kendini tanımak.Kendini, yani eriyeni, da ılanı,dumanla anı. Sen acıların, utançların,zilletlerinle aynısın. Rüyaların, hayallerin,dileklerinle bir ba kası.Gideceksin. Tanrılar bile rolünübitiren aktörler gibi kâh birer birer, kâhhep beraber çekiliyor bu sahneden.Senin zavallı gölgen zaman perdesinebelki bir kere bile aksetmeden, oyunakatılmayan bir kukla gibi unutulupgidecek.

24Hayat bir abesler cangılı. Kimi mukaddesabeslerin, kimi mülevves. nsanın tekhürriyeti kendini aldatmak. Hiçbir zaferumulanı getirmez, hiçbir bozgun mutlakde ildir.Her mücahidin iki çehresi var:Don Ki ot ve Sezar Borjiya. Sezar, tarihinen büyük aheseri, Machiavelli’ye göre.Olaylar ve insanlarla oynayan yavuz birsatranç ustası; hem aslan, hem tilki.Kader, o büyük iradeyi bir tekmede yerlebir etti. Bir talyan sıtması granitiçamurla tırdı.Önünde birçok yollar var. Politikabunlardan biri. Belki en aldatıcı oldu uiçin en cazibi. Mutlakın ve sonsuzunrüyası. Mukaddes bir abes. Banasorarsan kütüphanene dön, yani kitapol. Aydınlan ve aydınlat.

25Altınlarını cam kar ılı ı da ıtanKızılderiliyi hiçbir zaman gülünçbulmadım. Cam, altından çok daha asil.srail peygamberlerinden beri lanetlenmibir maden, altın. Adı, tarihin bütüncinayetlerine karı mı . Pıhtıla mı kan,insan kanı. Cam güzel, çünkü kirli birmazisi yok. Cam güzel, çünkü kalbi var,kırılıverir.Deli brahim, Osmano ullarının enakıllısı. nci balıklara atılmak içinyaratılmı olmasaydı, denizlerde ne i ivardı?nsanlar beyni fırlatıyor lâ ıma.Süleyman’ın sofrası iltifatlarınamuntazır, onlar kemik pe indeler.Venüs’e arkaları dönük, köpekleresırıtıyorlar. Efsane yalan söylüyor: Sirse*insanları domuzla tırmamı , domuzlarıinsanla tırmı . Bunları tekrar ahıra sokSirse!



26Ye iller-Maviler kavgası Bizans’ıniliklerine i lemi . Türk sarı ı Romalıserpu unun yerini almadan bu tenperversürünün Tanrısı: cokeydi. Hayvanakanat takan arabacı, topa tekmesavuran a kının yanında haysiyet veciddiyettir. Bugünün ayaktakımıkahramana de il, maskaraya alkıtutuyor.

27Din, a k, iir... Bo lukta yuvarlananinsanın bir yıldıza attı ı merdivenler. Enyüce, en güzel, en ölümsüz taraflarınıbenli inden koparıp bir mücerredearma an eden insan, neden fakirle sin?Bo kubbeleri sonsuzlu umuzladoldurmak, sonsuzla maktır. Tanrıbe erin en büyük ke fi.Ma arasında meçhul kuvvetlereyalvaran uzak ceddimiz, feza ça ınınzındı ından daha mı az bahtiyardı? Hangiilmî hakikat bir kabile dinininnass’larından daha sıcak, dahadoyurucu? nanmayanların, inananlarasata maları kıskançlıklarından.Mü’minlerin saadetini gölgeleyen tekıstırap, inanmayanlara kar ı duyulanmerhamet olmalı.

28Sensiz giden trenler, ufuklarda kaybolanbirer ümitNehir gibi akmıyor günler HeraklitHeraklit.Zaman masal ku larına benziyor...Abus, kocaman, sâkit.Ve geceleriAlnında dola ır biteviyeKirli, so uk pençeleri.Yıldızları söndürmü fırtına,Batan bir gemidesin,Senden ne kalacak yarına!Kıyılardan imdat isteyen sesin.

KANAVIÇEAbdülhak Hâmit: (1852-1937). Büyükırmaklar gibi co kun ve bulanık biriir. Üç kıt’aya ferman dinleten birimparatorlu un sesi... Ça da larıiçin iirin Tanrısıdır Hâmit,ça da ları ve â inâları için,Hamâkate telkin etti i kin dedehasının parlak delillerinden biride il mi? Hâmit’i yerenler, Makberairinin büyük bir yaratıcı olmadı ınıileri sürüyorlar. Hâmit kullandı ımalzemeyi ba kalarından almı , neayıp! Goethe, “Kendi ya ı ilekavrulan dâhi yok” diyor: “Dâhibütün intibaları benimseyen,kar ıla tı ı nesneleri ayıklayan,düzenleyen, canlandıran; kimindentunç, kiminden mermer alıpölümsüz bir âbide kuran ki i.” “Benne yaptım? Gördüklerimi,

duyduklarımı bir araya getirdim.Tabiatın da eserlerindenfaydalandım, insanların da. Heryazımı binlerce insana veya binlercenesneye borçluyum. Alim de, cahilde; bilge de, deli de; çocuk da,ihtiyar da yardımcım oldu. Yanibenim eserim mevcut unsurlarıtoparlıyor sadece.” Goethe bubütünden ibaret.Heyhat! Hâmit de belli birça ın insanıydı. Zaafları vekuvvetleriyle belli bir ça ın insanı.Dile getirdi i acılar, ümitler, dilleberaber unutuldu. Millî hafızamızıntahripçileri arasında, talihsiz airinadı da geçer. Filhakika TDK’nınhararetli müdavimleri içinde Makberairinin de bulundu u söylenir.Ahimsa: Hint ahlâkının ana ilkelerindenbiri: Kötülü e sevgi ile mukabeleetmek.Ahmet A ao lu: (1868-1939). Gazeteci,

fikir adamı, profesör. Karaba lı(Azerbaycan) bir aileye mensup.1909’da Türkiye’ye geldi. Tercüman-ıHakikat gazetesinde ba yazar. ZiyaGökalp, Yusuf Akçura ve MehmetEmin’le Türkçülük cereyanınakatıldı. Türk Yurdu dergisini kurdu,TürkOca ı’nda çalı tı. 1909’daDârülfünûn’da Rusça ve Türk-Mo oltarihi hocası, 1912’deAfyonkarahisar milletvekili ve ttihatTerakki Fırkası umumi merkez üyesioldu. 1918’de Malta’ya sürüldü.1921’de serbest bırakılıncaAnadolu’ya geçti. Matbuat umummüdürü, Kars milletvekili, AnkaraHukuk Fakültesi Hukuk-u Esâsiyehocası, Hâkimiyet-i Milliye gazetesiba muharriri. Serbest CumhuriyetFırkası kurucuları arasına katıldıise de parti da ıldıktan sonra siyasîhayattan çekildi. (Hayatının budevresi için Bkz. Kemal Tahir, “Yol

Ayrımı”) stanbul Dârülfünûnu’naHukuk Tarihi Müderrisi tayin edildi.Akın gazetesini kurdu. 1933’teemekliye ayrıldı. Ölümüne kadaryazar olarak çalı tı. Eserleri: iiMezhebi ve Menbaları (1892), slamve Ahund(1900), slama Göre veslam Âleminde Kadın(1901), ÜçMedeniyet(1920) (Malta’dayazılmı tır), Hindistan ve ngiltere(1927), Serbest nsanlar Ülkesinde(1931), Devlet ve Fert (1939), Ethika(Krapotkin’den tercüme 1931), BenNeyim(1939), T ü r k Te kilat-ıEsasiyesi, Türk Hukuk Tarihi,Gönülsüz Olmaz, htilal mi nkilap mı?Ahmet Mithat: (1844-1912). Cihangir vecihan ümul bir tecessüs, cihangirve cihan ümul bir zekâ.Ça da larına göre hâce-i evvel; bizegöre, hâce-i evvel ve âhir. (Bkz.Cemil Meriç, Kültürden rfana, nsanYayınları, stanbul, 1986, “Do ulu

kalan tek müsta rip”, s. 231 vd.)Ahmet uayp: (1876-1910). Edebiyat-ıCedide yazarlarından. Batı dü ünceve edebiyat dünyasından sekiz ünlüadamın hayatını, eserleriniinceleyen Hayat ve Kitaplar (1901)adlı eserinden sonra yayımlananEsmâr-ıMatbuat ve Hukuk-uUmûmiye-i Düvel (1912) adlı eserlerivardır. Rıza Tevfik ve Mehmet Câvitile birlikte stanbul’da Ulum-ıiktisadiye ve çtimaiye Mecmuası(1908-1910, 26 sayı) adlı aylık birdergi kurdu.Akademi: Akademus veya Hekademosbir efsane kahramanı. HükümdarTheseus güzel Helena’yı kaçırıncakarde leri bir ordu toplayıp pe inedü mü ler, ama Helena’yı koydunsabul. Akademos, Helena’nınkarde lerine, kızın saklandı ı yerihaber vermi ve böylece Atina’yıyıkılmaktan kurtarmı . Bilinen tek

marifeti bu. Akademos adınıölümsüzle tiren: bir toprak parçası.Hazretin Atina’dan iki fersah uzaktatarlaları varmı . Kuca ında birçoktapına ın yükseldi i bu topraklarçınarları ve zeytin a açlarıyla ünsalmı . Kahramanın ölümündensonra Akademos adıyla yadedilenmalikâne, gezinti yeri olmu . Eflatunda dola ırmı o hıyabanda,akirtlerini orada toplar, çınarlarıngölgesinde verirmi derslerini.Nesiller birbirini kovalamı veEflatun’un felsefesine Akademyadenilmi .Zamanla Akademya belirli bir felsefemektebinin ismi olmaktan çıkmı ,yüksek okul anlamına gelmi .Bugün denizcilik, askerlik, tarım,ticaret, güzel sanatlar gibi birçokalanlarda ö retim yapan okullarınadı: akademi.Kelime, bilginler, airler toplulukları

için de kullanılmı .Rönesans, yalnız klasikedebiyatların de il, millî dillerin veedebiyatların da canlandı ı dönem.16. yüzyılda kalyan akademilerininsayısı yedi yüze ula ır. Enme hurları 1582’de Floransa’dakurulmu : Academia della Crusca.Crusca’nın Sözlü ü edebîtalyancayı, Toskanya lehçesini esastutarak tespit etmi tir.Akademiler çok geçmeden bütünAvrupa ülkelerine yayılır, hepsininde örne i: kalyan akademileri.Fransız Akademisi’ne gelince.1629’larda üç be aydın, haftada biriki gün, kralın sekreteri Conrard’ınevinde toplanıyorlardı. ten güçten,politikadan, edebiyattan sözediliyor,içlerinden biri herhangi bir eserkaleme almı sa birlikte okunuyor,herkes fikrini söylüyordu. Ba vekilbu toplantıları haber aldı (1634) ve

üyelere toplantılarını devletinhimayesi altında yapmalarını teklifetti. Önceleri tereddüt, sonralarıkabul ettiler. Richelieu, sayılarınıço altmalarını ve kurulacak cemiyetiçin bir nizâmnâme hazırlamalarınıistedi. Ama önce bir ad bulmaklâzımdı cemiyete: EdebiyatçılarAkademisi, Belagat Akademisi, YüceAkademi adları dü ünüldü, sonrabirden Fransız Akademisi geldi aklave bu isim kabul edildi. lk toplantı1634’te yapıldı, üyeler kırk ki i.Akademi, edebî kabiliyetlerisivriltecek bir müessese olmaktançok, güzel konu maya ve güzeleserlere tutkun bir aydınlartoplulu udur önceleri. Ama resmîbir te ekkül, sohbetle vakitgeçiremezdi. Üyelerden biri,Chapelain, nizâmnâmeninruhundan faydalanarak kırk ki ininyapabilece i ortak eseri ke fetti:

lügat. Lügat bitince bir de gramerhazırlanacaktı. Böylece Akademikibar toplumun bir imtiyazına sonvermi oluyordu: dilin geli mesineyön vermek imtiyazı. Akademi bilgiçhanımların a ın hassasiyetine kulakasmadı. Amacı, salonları memnunetmekten çok dü üncenin gerçekihtiyaçlarını kar ılamaktı. Buanlayı ın ba mimarı: Vaugelas.Dilini çok iyi bilen bu ta ralıasilzadenin her hükmü kanunsayıldı. Vaugelas da, air Malherbegibi, tek ölçü tanır: kullanılı . Dil biri aretler sistemidir. Bir i aretinba lıca meziyeti kullananlartarafından anla ılır olması. Yalnızbir iyi kullanılı vardır, bir de kötükullanılı . yi kullanılı , zamanın eniyi yazarlarındaki kullanı tarzınauygun konu ma. Ta ra konu malarıda, teknik dil de kibar tabakanınkonu malarında yer almaz.

Vaugelas için mühim olan, efenditakımının yani aydınların dili.Çünkü Akademinin tespit edece idili efendiler kullanacak, efendileryazacaktır. Amaç dili dondurmakde il, düzene sokmak. Ve koydu uesaslar “dil ve devlet baki kaldıkça”ayakta durur. Ba ka bir deyi le, dilkonusunda, ihtilâl ve hükümetdarbeleri ça ı sona erer, Vaugelasile. Evet, dil a ır a ır geli en,olgunla an bir müessese. Bugeli meye ki iler müdahale edemez,çünkü dil bütün bir milletin. lercanlı için oldu u gibi dil için de birolgunluk noktası vardır. Bu noktayagelince genel biçimler de, iç bünyede geli mez artık; organlar sayıcada, inki afça da tamamlanmı tır.Demek ki vuku bulacak de i iklikleresas yapıyı zedelemez. 17. yüzyılFransızcanın olgunluk ça ı.Vaugelas anlamı tı bu hakikati.

Gerçekten de Victor HugoMalherbe’e, Ronsard’ın Villon’ayakın oldu undan daha yakındır.Vaugeles öldü, fakat lügatçalı maları aksamadı. Alaylar,yergiler durduramadı bu i i.Akademi lügatinin ilk baskısı 1694(ikinci baskı 1718, 1932’de sekizincibaskı; gramer, 1933). Bu baskıdakiFransızca, 16. asır diline kıyasladaha kuru, daha soyut. Ne var kiteknik kelimeleri, somut mefhumlarıhudut dı ı eden Akademi lügati diletam bir vuzuh, tam bir kesinlikkazandırmı tır. Fakirle erekzenginle me. Atılanlar: somut,renkli, airane kelimeler, muhafazaedilen, sivriltilen, güçlendirilen: aklîunsurlar yani soyut ve adeta riyazikelimeler, dü ünceyi gevezeli ekaçmadan ifade eden mefhumlar.Akademi’nin kurmaya çalı tı ı dil,saf zekânın, mantı ın, tecridin

dilidir... Voltaire ’in, Condülac’ıntahlilci dili.1672’de 14. Louis hami oluyor veAkademi resmî bir müessese hâlinegeliyor. O zamana kadartoplantıların belli bir yeri yoktu, birevden ötekine dola ılıyordu. 14.Louis Louvre’da bir daire ayırdıAkademi’y e ve kırk koltuk yolladı:üyeler arasında tam bir e itlik.Akademi’nin itibarı gün geçtikçeartıyordu. 1774’lerde efkâr-ıumumiyenin rakipsiz tâcidandırAkademi. Bu hükümranlık htilal’ekadar devam edecektir.1793’te kapatılan Akademi, 1816’datekrar kuruluyor. Yirmi üç ödülüvar, on yedisi edebiyat, altısı ahlâködülü.Akl-ı Selim: XVIII. asrın maddeci filozofud’Holbach’ın Hıristiyanlı ı yerenme hur kitabı. Abdullah Cevdetyanlı lıkla papaz Meslier’ye atfedilen

bu eseri yobazlıkla sava mak için (?)Türkçeye çevirir. M.E.B. yanlı lı ıdüzeltmeden ve çok lüzumlu birkitapmı gibi yeni harflerle tekrarbasar Akl-ı Selim’i.Ali Kemal: Asıl adı Ali Rıza, gazeteci veyazar ( stanbul 1867 - zmir18.11.1922). Balmumcu esnafıkethüdası Çankırılı AhmetEfendi’nin o lu. Tahsilini stanbul,Paris ve Cenevre’de yaptı; mirasi leri için stanbul’a dönünce, siyasîfaaliyetleri yüzünden Halep’esürüldü (1889). Halep idadisindeFransızca ve edebiyat dersleriokuttu. Tekrar Avrupa’ya gitti(1894). Paris’t e n kdam gazetesineyazdı ı edebî ve tarihî makalelerletanındı. Brüksel Elçili i ikincikâtipli inde, Mısır’da bazı prenslerinçiftlik nazırlı ında (kâhyalı ında)bulundu. II. Me rutiyet’ten sonrastanbul’a döndü. Hürriyet ve tilâf

Partisine girdi, kdam gazetesinesiyasî yazılar yazdı, ittihat veTerakki Partisi ne muhalefet etti.Peyam adlı günlük siyasî bir gazeteçıkardı. Gazete sonraları, Peyam-ıEdebî, Peyam-ı Sabah Edebî Nüshasıve Peyam-ıSabahadlarıylayayımlandı. Damat Ferit Pa akabinesinde Maarif ve Dahiliyenazırlıklarında bulundu (1919).Gazetesini Mihran Efendi’nin Sabahgazetesi ile birle tirerek Peyam-ıSabah’ınba yazarı ve sorumlumüdürü oldu. Mütareke yıllarındaAnadolu’daki stiklâl Mücadelesialeyhine iddetli yazılar yazdı, birgün Nurettin Pa a’nın adamlarıtarafından zmit’e götürüldü veorada halk tarafından linç edileli.Tarih ve edebiyat üzerine makale,tercüme ve kitapları vardır.Peyam’ın ilaveleriyle devrinedebiyatına hizmette bulundu; Rıza

Tevfik, Hüseyin Dani , Ahmet Refik,Yahya Kemal, Yakup Kadri gibiyazarlar bu gazetede toplandılar.Yazdı ı iirlerde Muallim Naci’yiüstat tanırdı. (ML)Ali Namık:(1885-1953) Defalarcasadrazam olan, Ayan reisi KüçükSait Pa a’nın o ludur. Çocuklu unuve gençli ini kitaplar arasındageçirmi , okumanın tadını almı ,kendi deyimiyle inzivanın vetetebbuun “templa serana”sındaya amı tı. 1918’de yayımlanan“Verite, Justice, Bonte” (Hakikat,Adalet, yilik), bu çalı malarınmeyvesi. (Bkz. A. Cerrahoglu,Türkiye’de Sosyalizmin TarihineKatkı, 1975. s. 9-22. Ve CemilM e r i ç , Dönemdergisi, “AliNamık’lar.)Arz-ı Mev’ut: Vadedilen toprak: Filistin.Âte gede:Ate e tapanların ibadetettikleri tapınak.

ATÜT: Asya Tipi Üretim Tarzı.Augias’ın ahırı:Augias adlı birhükümdar varmı . Bir de asırlardırtemizlenmeyen ahırı. Rivayet ederlerki, Herakles, bu necaset deryasınıtemizleme e talip olmu , hizmetinekar ılık ahırdaki üç yüz sı ırınotuzunu alacakmı . Anla mı lar.Herakles, Fırat nehrinin yata ınıde i tirerek temizlemi ahırı. AmaAugias sözünden caymı , sı ırlarıvermemi . Kahramanımız dakellesini koparmı herifin. Augias’ınahırı diye asırlardır su yüzügörmemi pislik deryası yerleredenir. Tâbir mecazen de kullanılır,burada oldu u gibi.Aziz Petrus: (Saint Pierre), (?-64), sa’nınhavarisi. Petrus (ta ) ismi, kendisinesa tarafından verilmi . “Sen ta ’sın,ben kilisemi bu ta üzerinekuraca ım.” (Matta, XVI, 18).Hıristiyanlar sa’nın dirilip Petrus’a

göründü üne ve ona kiliseyi emanetetti ine inanırlar. Petrus, ozamanlardan beri ilk papa sayılır.Babıâli: Osmanlı Devleti zamanındastanbul’da Sadaret. Dahiliye veHariciye Nezaretleriyle ûrâyı Devletdairelerinin bulundu u bina. Mecazîolarak Osmanlı hükümeti.Bâbil Kulesi: Tevrat’a göre Nuh’untorunları gökyüzüne ula mak içinböyle bir kule in â etmek sevdasınadü mü ler. Ve Yehova onlarıcezalandırmı . çinde çe itli dillerinkonu uldu u yer. Büyük birkarı ıklı ın hâkim oldu u, kimseninkimseyi dinlemeden hep bir a ızdankonu tu u toplantı.Bahâ Tevfik:(1881-1914), “1908’denitibaren yayımladı ı dergi, gazete vekitaplarla kısa sürede yeni bir fikirçı rı açtı. Pozitif bilim ve materyalistfelsefeyi savundu. Teceddüd-ü ilmive felsefî kütüphanesini kurdu, 11

cilt eser yayımladı.” (Meydan-Larousse)Balzac: (1799-1850). Eserlerini “iki ezelîhakikatin, kilise ile monar ininı ı ında yazdı ını” söyler. (Dahageni bilgi için bkz. Cemil Meriç, KırkAmbar, Ötüken Yayınevi, stanbul1980: “Edebiyat tarihinin hükmü”,s. 151 vd.)Ba’s-ü bâd-el mevt: Ölümden sonradirili . Ça lamı zevkine hitapetmeyen yazarlar var. Stendhal veNietzsche gibi. Bir zamanunutulduktan sonra tekrar sahneyeçıkar ve kalabalı ın gönlünüfethederler.Beatrice: Dante’nin sevgilisi. air buFloransalı dilberi önce “Vita Nuova”(Yeni Hayat), sonra “DivinaComedia” ( lâhî Komedya’daterennüm eder. Kimdir bu Beatrice?Herhangi bir talyan kızı. BabasıPortinari. Do um tarihi, a a ı yukarı

1265. 1288’de rasgele bir herifleevlenir. 1290’da da sizlere ömür.Beatrice’i topu topu iki kere görürDante. Önce, kilisede dokuz ya ındabir kız çocu u olarak, sonra da onsekiz ya ında. Dante, a kındanhaberdar olmayan Beatrice’in dünyaevine girmesine aldırmaz, kendisi deevlenir. Beatrice öldükten sonra,büyük ve ezelî a kı ruhunu sarar.Beatrice, bir hakikat midir, birremiz mi? Ara tırıcılar, talyaniirinde yüzlerce Beatricebulundu unu söylerler.Yani Beatrice, yalnız Dante içinBeatrice’dir. Bir tecrit, bir vesile, birilham perisi. Nedîm’in tabiriyle.“Yok senin vasfetti in dilber buehr içre Nedim,Bir peri-sûret, görünmü , bir hayalolmu sana.”Be ir Fuat: (1852-1887). Oscar Wilde,“Lucien’in ölümünü hatırladıkça

kalbim acıyla burkulur” der. Lucien,Balzac’ın bir kahramanıdır. Birzindan hücresinde kendinikravatıyla tavana asarak hayatınason veren, co kun, hayalperest,züppe bir air. Be ir’in ölümü debeni, her hatırladıkça ye’sesürükler. Çalı kandı, halûktu,dürüsttü. Ama ba ka bir devirde,ba ka bir dünyada ya ıyordu. Tekdostu vardı, Ahmet Mithat. Bumanevî gurbete daha fazladayanamazdı, damarlarını keserekcanına kıydı. (Bkz. Cemil Meriç, KırkAmbar, “ uuru burkulan aydın”, s.174)Buda:( .Ö. 563-483). Budizminkurucusu. Kuzeydo u Hindistan’daya amı , vaazlarını orada vermi veorada ölmü . Ama kurdu u mezhepOrta, Kuzey ve Güney Asya’da köksalmı . (Bilgi için Bkz. Cemil Meriç,Bir Dünyanın E i inde).


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook