Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Bu Ülke-Cemil MERİÇ

Bu Ülke-Cemil MERİÇ

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-20 02:51:05

Description: Bu Ülke-Cemil MERİÇ

Search

Read the Text Version

Hatırladı ıma göre Köprülü’nün edebiyattarihini okutuyordu. Çok iyi Farsçabilirdi. Önce talebeleri bir yokladı: iirnedir, edebiyat nedir gibi ömürtörpüleyici sualler sordu, bir güzel ha ladıtalebeleri. Bana biraz iltimas geçti, amaben çok daha fazla iltifat bekliyordum. Ohafta mektebe gitmedim, yedi sekizsayfalık bir Türk edebiyatı eması kalemealdım, tabiî manzum. Ve ilk derste buçok be endi im hezeyannâmeyi üstadasundum. Mesut Bey, ertesi gün, MüdürBazantay’i yanına alarak sınıfa geldi,böyle bir kabiliyete rastlamı olmaktanhayatının en büyük gururunud u y d u u n u ‘ma allah ma allah’larlasüsleyerek belirtti. Ve tanı mamızınhatırası olarak, galiba o yılın (1933)Nouveau Petit Larousse’unu, Bazantay’intebrikleriyle de erlendirerek, hayretiçinde kalan bendenize takdim etti. Onbirde tarih hocam oldu Mesut Bey. IsaacMallet’n i n ‘Fransız Devrimi’ne ayırdı ı

kitabı okuduk. Fransız htilalini nasılanlatırdı, hiçbir ey hatırlamıyorum. Oniki’de de felsefe okuttu Mesut Fâni.Sınıfta en azından be altı tane felsefekitabından bahsedilirdi. Sanıyorum kiMesut Bey’den tek ö rendi im, bubibliyografya zenginli i ve her filozofunhakikati kendine göre ele aldı ınınuuruna varı tır.On birinci sınıfın sonunda nasılçatı tı ımızı, terbiyesizli imin nasıl bütünhayatımı berbat etti ini ayrıcaanlatmalıyım. Fakat daha önce,hayatıma karı an bir ba ka insandan sözetmek lâzım: Tarık Mümtaz.Fırsat yoksuluam’d a Musavver Sahra adlı bir dergiçıkıyordu, orta sondaydım galiba.Derginin ba yazarı Tarık Mümtaz’dı.Yazarlar arasında Rıza Tevfik de vardı.Sonra Kuneytire’de yarı-Türkçe birgazete yayımlandı, ba yazarı yine Tarık

Mümtaz. Bu zatın ‘ slâm! SosyalizmeDo ru’ adlı bir risalesini de görmü tüm.Antakya’d a Antakya adında birgazete yayımlanıyordu, gazetenin ba ınaTarık Mümtaz getirilmi ti, birkaç talebe,hazreti ziyarete gittik, büyük bir hüsn-ükabul gösterdi. Sonra, mandahükümetinin na ir-i efkân olanAntakya’yı bıraktı, birdenbire yerde i tirip, Türk milliyetçisi olarak yazıhayatına devam etti v e Karagöz ba lıklıTürkçe bir gazete çıkarma a ba ladı.Kendisi karikatürcü idi de. TatildeReyhaniye’ye gelip, babamdan kendisiyleçalı mam müsaadesini aldı. Karagöz’dekaç ay yazdım, bilmiyorum. ‘FırsatYoksulu’ mahlası ile iirler yazdım. ‘GeçKa lmı Bir Muhasebe’ ba lıklı yazımıistisna edersem (Yenigün gazetesindeyayımlanmı tı], yazı hayatımın ba langıcıKaragöz’deki iirlerdir.Tarık, Bahriye Miralayı MümtazBey’in o luydu. Bir miktar Sen-Jozef te

okumu , sonra Harbiye’yi bitirmi ti,Damat Ferit’in ba yaverli ini yapmı , bira r a ‘Ümit’ isimli bir edebiyat mecmuasıçıkarmı tı. Sonra hasbelkader yüzellilikler listesine ithal edilerek memleketdı ına kovulmu tu. Bulgaristan’da Türkçebir gazete kurmu , sonra oradan dakovulmu , Avrupa’nın çe itli ülkelerinidola tıktan sonra postu am’a sermi ti.Süleyman Nazife hayrandı. Mütarekedevri stanbul’unu yakından tanıyordu.yi giyinen, kibar, enerji ve hayat dolu birÇerkez, ama Çerkezce tek kelimebilmezdi, annesi Türktü, Türkçeye â ıktı,ideali Nazif gibi yazmaktı. Zavallı Tarıkyabancı dil ö renememi ti. Çok sı birirfan.Ne var ki bıyıkları terlememi birta ra delikanlısı için, lüzumundan fazlabilgili ve geni ihatalı bir maceracıydı.Tarık Türkçülü ü temsil ediyordu osıralarda, Fransızlarla arası bozulmu tu.Oysa benim dostlarım hep Fransız yanlısı

idiler. Tarık, ‘Türk Antakya’da DörtBayku Ötüyor’ ba lıklı bir panfleyayımladı. Dört bayku dedi i, Ali lmîFâni, Mesut Fâni, Memduh Selim ve RadiAzmi idi. Ben de sırf dostluk icabıdiyerek, Yıldız gazetesine, yarı-manzum,yarı- mensur bir hicviye dö endim.Ba lık: ‘Unutma ve Affetme Türk Genciirfan kalelerimize çöreklenenengereklerin kırk ba ını birden ezmek,milli sava ın ba borcudur’ vs... gibilatifeler, altına da bütün isimlerini.Henüz talebeydim, sövüp saydı ımadamlar da, beni en çok seven, en çokkoruyan hocalarımdı, felsefe sınıfındatalebeydim, haftada yirmi saat felsefeokuyorduk, felsefe hocam da Mesut Fâniidi. Güya kabadayılık yapıyor, sömürgeyeve sömürgecilere çatıyordum.lk derste Mesut Fâni beni dı arıyaça ırdı, ‘Biz sana ne yaptık yavrucu um?’dedi. öyle bir ey söyledim: ‘Banadostluk yaptınız, ama ülkeme

dü mansınız.’ Bu sıkıcı konu ma öylebirtakım ö ütlerle sona erdi: ‘Çocuksun,demek zekâ da kabiliyet de hakikatlerigörmeye yetmiyor.’ Beni mekteptenkovdurabilirdi, hiçbir ey olmamı gibidavrandılar. Ama mektep idaresi yazıyıgörmü tü, sıkıcı bir tarassut altındaydım.Peri an, sefil ve hiç de övünülmeyecek biryıl. Sınıf birincisiydim, imtihanlara on begün kala mektepten ayrıldım. Oysamektebi bitirdikten sonra Türkiye’yegönderilecektim.Halep Ba konsolosu dris SabihBey, beni Halep’e ça ırdı, Tarık’lamünasebeti kesmemi, bu adamınAtatürk’e suikast yapan bir güruhamensup oldu unu, kendisiyle dola maktadevam edersem beni koruyamayaca ınıa n la t t ı. Ben de, ‘Tarık hakkındasöyledikleriniz tamamen yanlı tır, iyigünlerinde yanında oldu um bir insanı,iftiraya u radı ı zaman bırakamam’ falanfilan diyerek istikbalimi tepeledim, yoksa

Mülkiyeye gönderilecektim.” (Jurnal,26.10.1980)mandan üpheye, üpheden nkâra,nkârdan Maddecili e“Entelektüel hayatım üzerinde etki yapanbazı kitaplardan da söz edelim. Önce,senelerce sürecek bir merakı tutu turanRıza Tevfik’in Kamus-u Felsefî’si.Sonra Selim Sırrı’n ı n Terbiye-iBedeniye Nazariyatı. Bu kitap yalnıztecessüsümü alevlendirmekle kalmadı,sa lam bir kafanın sa lam bir vücuttaolabilece ini telkin ederek, jimnastikyapma a da zorladı beni.Kaderimi tayin eden bir ba kakitap da brahim Ethem’in Terbiye-i radeba lıklı eseridir. Disiplin içinde çalı mayıbu kitaptan ö rendim.” (Biransiklopedinin sorusuna cevap)Suç ve Ceza ba tan sonuna kadarokudu um, büyük bir kısmını çevirdi im,daha do rusu çevirdi imi sandı ım ilk

yabancı kitap. Suç v e Ceza’yı kimtiyatrola tırmı hatırlamıyorum.Dostoyevski’den okudu um ilk eser oküçücük tiyatro. Fransızcanın... karanlıkdehlizinde ı ı ına güvendi im tek feneremsettin Sami’nin Kamus’u idi... Suç veCeza’yı ne kadar anlamı tım?..... Bu girdaplar ve zirvelerdünyasında tek ba ıma dola acak ya tade ildim, kıyıdan seyrettim ummanı...Dünyam romanların dünyasıydı, EkmekçiKadın’ların, Tunçtan Kızlar’ın, Simon veMari’lerin dünyası... Kuklalarla dolu birdünya.” (Ma aradakiler, Ötüken Yayınevi,2. basım, stanbul, 1980, s. 311-312)“Çocuklu umda Scott’u n Seyf-iSarim-i lâhi Selahattin adlı bir eserini (asıladı Talisman) de okumu oldu umuyıllarca sonra hatırladım.” (Jurnal,8.10.1963)“Ribot’yu çocukken tanımı tım.Hissiyat Ruhiyatı ziyaret etti im ilk

hârikalar diyarı. Karanlıklarda el yordamıile yürüme e çalı arak okumu tumkitabı. Sanki ruh dünyasının bütüngirdibatlarını ı ı a kavu turacaktı eser...”(Jurnal, 18 6.1963)“On sekiz ya ... tecessüsünyıldızlara yelken açtı ı ça dır, fetih vemacera ça ı...Kagliostro, Nostradamüs, SörVilyam Kruks benim için de hazineningerçek bekçileriydiler. Onları ararkenNordau çıktı kar ıma. Nordau, Haeckel,Buchner bütün mistisizmlerin birerarlatanlık, birer tereddi oldu unuhaykırdılar.” (Jurnal, 20.10.1965)“On birinci sınıfta lisekütüphanesinden alıp okudu um Maddeve Kuvvet bir çe it imtiyaz sa lıyordubana, hayalî bir imtiyaz. Kendiniçevresindekilerden üstün gören birukalâ. Çevresindekiler inanıp

inanmadıklarını bilmiyorlar, o,inanmadı ını biliyor artık, daha do rusuöyle bir vehim içindedir. Avrupa ilminincömertçe sundu u bu fetvayla küstah vema rur. Buchner’i ne kadar anladı,anlayabilir miydi? Kestirmek güç... vemühim de de il. Ateizm bir kaleydi, bukaleden sevimsiz ve aptal bir dünyayameydan okuyacaktı. Bo azına sarılankördü üm çözülmü tü kısmen...Ateizme geli im tamamen teorik.”(Jurnal, 31.5.1981)“Sonra Marx ve akirtleri ve...çöken bir sınıfın mistifikasyonu olarakmahkûm edilen okültizm. Yani okültizmruh haritamdaki insansız bölgelerdenbiri. Maddecilikle gerde e girmeden çokkısa bir flört.” (Jurnal, 20.10.1965)“Önce lisede Engles’in AntiDuhringigeçiyor elime. Üç cilt.Sosyalizmle ilgili bütün meseleler var bukitapta. Çok dikkatle okudum, hattâ yüz

sayfa kadar da özet çıkardım. KitabıHalep’ten satın almı tım.Marx’ın Kapital’ini de o sıralardaokudum, yalnız birinci cildini. ZatenMarx’ı okudum diyenlerden hemen hepsisadece Kapitalin birinci cildiniokumu lardır. Bir de Moskova’da basılmıbir Kapital hulâsası vardı kitaplarımınarasında.” (Anılar, 1984)“Hakikat bir tepenin arkasındasanırdım, Kapital’i okuyunca bütün sırlarçözülecek. Belki birçok sırlar çözülürKapital’i okuyunca. A m a Kapital nasılokunur? Dilini bilmedi im bir dünya. Herbahis sokaklarını tanımadı ım bir ehir,haritam yok. Nereye gidiyorsun? Venihayet dünya Kapitalle, bitmiyor...Kapital’i anlamak için dünyayıdola mı olmak lâzım. A m a Kapitalsuallerinin kaçta kaçına cevap verecek?”(Jurnal, 8.10.1963)“Nâzım’ı da o yıllarda... okudum,anlamadım ve sevmedim. On dokuzunda

putperesttir insan. Kozasını yırtmakister. Kanatlarını tutu turacak bir alevarar pervane. Nâzım yeniydi ve her yenigibi dü manları vardı, dostları vardı.936’da ben çocuktum, o devdi. Nâzım birdâvanın kanatlarında yükseldi, airimitosla tıran u radı ı zulümler oldu.”(Jurnal, 12.10.1963)“Türkçülü e de daha çok lisedekitaplar okuyarak geldim. Yalnızdım,sosyalizmi pek fazla tutmuyordum. rkolarak Türktüm, Türkçülü ü seçtim.Türkçülük, yeni bir arayı , yeni birbütünle me ümidi idi.Elbette Yusuf Akçora’nın kitabınıokuyordum: Türk Yıllı ı Etüt hocasıyakaladı, bir de tokat attı. Türk Yurdudergisini de muntazaman okurdum,senelerce çıktı, iyi bir kültür dergisiydi.Ayrıca büyük Türkçülerden AhmetHikmet’i okudum. Yusuf Akçora’dantanıdı ım, Arap airi Muarra’lı Ebul Âlâ

hakkında da bir kitap yazıyordum, bir deiirini tercüme etmi tim: ‘Mersiye’...Türkçülü üm de teorikti, bedbahtbir nazariyeydi Türkçülük, kökü yoktu,zaten sancak’ta Türk yok gibiydi, Arpçoktu...O yıllarda sık sık Halep’e iner,kitap alırdım. Freud’den de üç dört kitapalmı ve okumu tum...‘36 yılında, edebiyat vadisindebana tercüman olan Andre Gide’inçıkardı ı Clarte dergisine aboneydim, ‘36yılı koleksiyonu tamamdı. Yine aynı yılGringoire adlı sa cı bir Fransız gazetesinev e Nouvelles Litteraires’e aboneydim,onların da koleksiyonlarını yapıyordum.Sancak’taki kültür faaliyetlerioldukça yo undu. Antakya’da çıkan ikidergiyi çok iyi hatırlıyorum. Biri, Maarif-iUmumiye, aylık bir kültür dergisi. Osıralarda Halep’te oturan Rıza Tevfik deyazardı dergide, hazretin kültür üzerine

bir yazı ını hiç unutmam... Çekof’un bazıhikâyelerini de bu dergide okumu tum.Ablam aboneydi dergiye. kincisi de YeniMecmua, bugün hâlâ Türkiye’de böyle birdergi yok.Gündelik gazeteler de küçük birsanca ın yüzünü a artacak yayınvasıtaları idi: Antakya v e Yenigün. lkyazım bu ‘Yenigün’ gazetesinde çıkmı tı:Geç Kalmı Bir Muhasebe, kültür üzerinekaraladı ım bir makale.Antep’te çıkan bir dergide de“ airler Irmaklara Benzer” ba lıklı biryazım olacak o tarihlerde. Derginin adı:I kın. O dergiyi de bulamadım...” (Anılar,1984)“Ücra bir köy kulübesinde harfleriyeni yeni sökerken KırkAmbartecessüsümü sonsuz ufuklarakanatlandırmı tı... Ahmet Mithat Efendi,nesillerin tecessüsünü dünyadü üncesine kanatlandıran bir yolgöstericidir...

Ahmet Mithat fakülte de il,üniversite. Ben onun çocu uyum...”(Jurnal, 19.11.1969)“Nazif, hayatımın ilk mukaddesisimlerinden. Benim için edebiyat iirdemekti. Nabi’ye, Fuzuli’ye, Nedim’eâ ıktım. Benim için nesir sanatınıngerçek temsilcisi ise Refik Halit’ti.Halep’te yayımlanan Vahdet ve Do ru Yolgazetelerini günü gününe okuyordum.Refik Halit, hecenin en usta airlerikadar ahenkli yazıyordu, tazeydi,samimiydi ve mükemmeldi. Nesrin deedebiyatın gür ve ihti amlı bir koluoldu unu Refik Halit’ten ö rendim...1930’larda Tarık Mümtaz’ı tanıdım,Refik Halit bir kaynaktan fı kıran sukadar berraktı. Tarık Mümtaz, sellerkadar bulanık ve köpüklü. Biri sanattı,öteki tasannu... Evet Refik Halit’i çokbe eniyordum ama onun gibi yazmak,baya ılı a dü meden tabii olmak, o

ya taki bir insan için eri ilmesi güç birhayaldi...Tarık’ın edebiyat dünyasında tekmukaddesi vardı: Süleyman Nazif. Tarıktanımadı ım Nazif’in bir havarisiydi. Türknesrinin o serdarını akirdine bakarakekillendirme e çalı tım. Kitaplarındanönce efsanesiyle kar ı kar ıyaydım.Divan nazmından sonra, Tarıkmen urundan süzülen özentili, co kunbir Nazif, sonra Chateaubriand, sonraHugo... Diyebilirim ki üslûbuma istikametveren ilk hocalar bu dört-be isim...”(Jurnal, 25.1.1981)“Nordauhayatımın me alekitaplarındandır. Onu da tesadüf çıkardıka r ıma . . . Nordauucuz allâmelikkazandırıyor insana, kafasınıyumrukluyor zaman zaman okuyucunun.Derin de il. Hattâ sanıyorum çok defahaksız. Ama alı ılandan ba ka. Nordaubirçok inançları eriten bir asit. Conosif

bir zekâ. B e n Nordau’yu galiba 22-23ya larında okudum.” (Jurnal, 1.4.1963)“... Balzac’ı ke fetmi tim arada veO’na â ıktım. Dosto’nun Hıristiyan tarafıbeni rahatsız ediyordu. Buchner, Nordauve Marx, beni mistisizmden öylesineso utmu lardı ki, vaaza benzeyen herdü ünceye kulaklarımı tıkıyordum. Zola’yıseviyordum, çünkü dinsizdi. Hermistisizm, bir mistifikasyondu benimiçin...” (Jurnal, 10.8.1963)“Zola gençli imin tanrılarından...”(Jurnal, 14.11.1963)“... Mirabo’nun çocuklu una ahitolan bir prens u hükmü vermi : ‘Buçocuk ya Neron kadar berbat, ya MarkOrel kadar ulvî olacak’. Ben de kendimitahlil edeyim mi: ya Reyhaniyekahvelerinde ömür çürüten, vaktiylelisede okuyan ve çalı an fakat istidadı

olmadı ı için vazgeçen, basit, adi birgenç... veya gözlerini, hayatını hakikatu runa feda ederek nesl-i âtidestanlarına bir zafer ve fedakârlıknumunesi olacak hakiki bir insan...” (18Temmuz 1935 tarihli mektup, bkz. YazkoEdebiyat, Aralık 1982)Marksist Oldu umu Haykırdı ımZaman“Bin bir ümitle ko ulan stanbul.Gerçe in so uk çehresi ve kâbusa dönenovenizm rüyası. Nâzım’la tanı ma, KerimSadi. Sefalet ve kahkarî bir hezimetebenzeyen dönü , skenderun Sanca ı vealı ılmamı bir hürriyet havası. Putlarıkırılan göçmen çocu u yeni bir putbulmu tur: sosyalizm. Tercümekaleminde reis muavinli i. Veistemeyerek kabul edilen nahiyemüdürlü ü. Sonra de i en dünya,telefonla i ine son verili . Köyö retmenli i. Ve bir Nisan sabahı evinin

aranı ı. Nezaret. Hapishane (1939).Mahkemede Marksist oldu unuhaykırdı ı zaman tek i çinin elini sıkmıde ildi. Sadece namuslu olmak,‘korktu u için sustu’ dedirtmemekistiyordu. Zaten ya anılmaz bir dünyadaidi artık, cinsî buhran, ruhî buhran... enküçük bir pırıltı yoktu hayatında. Birsı ınaktı Marksizm, bir kaçı tı, birya ama gerekçesiydi, belki de inanıyorduMarksizme. Eziliyordu ve ezilenlerinyarandaydı... Kitaplardan tanımı tısosyalizmi. Ne kadar anlamı tı,anlayabilir miydi? Sınıf kavgası yoktuHatay’da, çünkü sınıf uuru yoktu.Marksizm, gerçekten meçhule yanirüyaya kaçı tı, insanları seviyordu. Aması ındı ı her kale insanlardan biraz dahauzakla tırıyordu onu.Beraat etti. Ne var ki bütündostları, bütün tanıdıkları selamı sabahıkestiler. Yirmi yıl bir Jan Valjan hayatı. ”(Ma aradakiler, s. 320)

Her Büyük Adam Kuca ında Ya adı ıCemiyetin Üvey Evlâdıdır“Yılları çe itli hümiliyasyonlar içindegeçen, kuca ında ya adı ı cemiyette hepyabancı muamelesi gören, bazen Türk,bazen ehirli, bazen insan oldu u içinenvai hakarete u rayan göçmen çocu u,bir yere tutunmak, bir komünoteyegirmek ihtiyacındaydı. Sınıfı yoktu zaten.Bir bakıma parya, bir bakıma prens...Hafızasında iz bırakan en eski yıllarda,sadece itildi ini, istenmedi ini,dövüldü ünü hatırlatıyor... Yabancıydı.Oynamadı, çocuk olmadı, içine vekitaplara kapandı.” (Jurnal, 26.1.1963)“Hotantolar içinde büyüdüm.Okumak istedi im zaman kitaplarımıyırttılar. Nihayet kütüphanem ya maedildi, hapse atıldım vs. Cemiyetbelkemi imi kırdı...” (Jurnal, 27.2.1963)“... Gençli im allahsız bir çöldeakıp giden ba ıbo bir ırmaktı...”

(Mektuplar, 11.10.1966)“Yirmi u kadar yıllık hayatımdabir tek ferahlatıcı hatıra yok. Âdetaoradan ayrıldıktan sonra ya ama aba ladım. Be ik de il mezar...” (Jurnal,14.1.1964)“ nsanı cemiyet yaratır. Hangicemiyet? nsan cemiyetle tam bir uyumhâlinde oldu u zaman tarihi yoktur;do ar, ya ar, ölür. Tarihi yaratan, fertlekalabalık arasındaki anla mazlık... Fertcemiyetle kayna tı ı zaman tarihiyoktur...Her büyük adam, kuca ındaya adı ı cemiyetin üvey evladıdır. Zira o,yarınki veya dünkü veya ötelerdeki bircemiyetin çocu u, kendi cemiyetininde il... Kaderimizi çizen cemiyet; fakatona ırzımızı teslim etti imiz andaerimi izdir, denizdeki herhangi birdalgayız.ahsiyet, görünen cemiyet içindegörünmeyen cemiyeti seçip, tahtını onun

ba rında kurmakla fethedilir. Herahsiyet bir kopu , bir olmayana, birolaca a ba lanı tır...” (Jurnal, 20.8.1963)“Önce çevreye intibak: cami, dua.Sonra çevreye isyan: ovenizm. Fakat neo dindarlık taklidi ruhî hüviyetini if aedebilir, ne saldırıcı milliyetperverlik.Sonra sosyalizm. Bütün bu tahavvüllerinmerkezinde yalnızlık kâbusu. Önceçevreye ba lanmak, olmayınca dahageni bir çevreye, bir belkiye, birmüpheme. Nihayet, gizlide, tehlikelide,cihan- ümûlde karar kılı ... Hayır, bütünbu tercihlerin bir tefekkür çilesindendo du unu sanmıyorum. Ne Marx’ageldi im zaman Marx’ı tanıyordum, neTürkçülü üm bir ara tırmanınmahsulüydü.” (Jurnal, 29.10.1974)“Hilkatin atölyesinde çalı an, yani,yeni bir dünya parçası, yeni bir dü ünce,yeni bir tertip yaratan ustaların sayısı birasırda üç-be ... Sen onlardan biri olma açalı acaksın.’ (Jurnal, 20.8.1963)

1940’lardaki Yazılarımın Ayırıcı Vasfı:Ukalâlık“ stanbul’a ilk geli imi hatırlıyorum. Fetihümitleriyle dolu idim, bir gazayako uyordum...” (Mektuplar, 5.10.1966)“Yıllarca aç kaldım. Koca birehirde yapayalnız... Ama beni isyanasürükleyen açlıktan çok tek olu umdu.Aç ve tek olmak. Gurbet ve açlık. Buehrin kaldırımlarında bir ba ka aç CemilMeriç hiçbir zaman dola mamı tır diyedü ünürdüm... Ben, dü ünen, okuyan vetemsil etti i, temsil etti ini sandı ı be erîde erleri lekelememek için aç kalma a,açlıktan kıvranma a razı olan adam...”(Jurnal, 27.3.1963)”stanbul’da çıkan ilk yazım:‘Honore de Balzac’ (1941). ‘Etüdümüzüngayesi, Balzac’ın hayatını belliba lı inki afmerhaleleriyle tespit etmek, bu inki afüzerinde müessir olan sosyal artlarıara tırmak... Bu muhafazakâr

muharririn nasıl olup da zamanınıncemiyetini bütün tezatlarıylacanlandırabildi ini izah etmektir.’ (insan,sayı 18, ‘Honore de Balzac’, 1941)S on r a , ‘Heine’. airi çok museviyordum? Hayır. Tanımıyordum ki.Fransız solu, Hitler Almanya’sının adınıanmadı ı Yahudi yazarı göklereçıkarıyordu. Heine ne kadar alâkadarederdi bizi? ‘Silezyalı Dokumacılardanbize neydi?..... Ayın Bibliyografyasında bir yılkadar yazdım (1942-43), konu: tercümetenkitleri. Oradan Yücelt geçi , sonraTanrıkut’u n Gündergisi v e Amaç...(Ma aradakiler; s. 321)“Amaçdergisinde galiba bemakalem yayımlandı. Sonra Yirminci Asırdiye bir dergi kuruldu (1947). Elit’tetoplanıyorduk. Salâh’ı, Oktay Akbal’ı,Behçet Necatigil’i orada tanıdım...Yedigün çıkacak dergi ile ilgilendi. Bizimlemülakat yapmak üzere Sait Faik’i yolladı

(31.12.1946). Bu vesile ile adımızdansözedilmi oldu... Kayna amadıkSalâhlarla. Onlar stanbul çocu u idiler,ben ta radan geliyordum. Hitap ettikleriz ü m r e kendi arkada ları idi. Ne iiranlayı ımız uyuyordu birbirine, ne nesiranlayı ımız”. (Jurnal, 29.10.1980)“... Nisvaz, tımarhanenin ubesigibi bir yerdi 1940’larda. Zekâyla fuhu ,ciddiyetle bohem, en parlak ümitlerle enkaranlık ıstıraplar yanyanaydıNisvaz’da...Ben bir ta ralı tecessüsüylesürüklendi im o gürültülü dünyadan,kitapların asude inzivasına iltica ettim.”(Jurnal, 17.9.1963)“Kitap bir limandı benim için.Kitaplarda ya adım. Ve kitaptakiinsanları sokaktakilerden daha çoksevdim. Kitap benim has bahçemdi.Hayat yolculu umun sınır ta larıkitaplardı. Bir kanat darbesiyle Olemp,bir kanat darbesiyle Himalaya. Ayrı bir

dil konu uyordum ça da larımla.Gurbetteydim. Benim vatanım DonKi ot’un spanya’sıydı, Emma Bovari’ninya adı ı ehir. Sonra Balzac çıktıkar ıma, Balzac’ta bütün bir asrıya adım, zaman zaman Votren oldum,Rastinyak oldum. Dört bin kahramandadört bin kere ya amak.” (Mektuplar,14.10.1966)“Ben putperest de ilim, kitabatapmıyorum; içindeki ses, içindeki ı ık,içindeki sevgi, içindeki ruh, içindeki çile,içindeki göz ya ı, içindeki tecrübe,içindeki Tanrı çekiyor beni.” (Jurnal,12.9.1963)“1940’lardaki yazılarımın ayırıcıvasfı: ukalâlık. Batı irfanını ülke ülke,devir devir ke fe çıkan genç birtecessüs...” (Mektuplar, 10.12.1966)“Benim neslim için Avrupa, insanzekâsının zirveye ula tı ı ülke demekti.Türk aydını Tanzimat’tan beri Batı’yıheceliyordu. Ama zirveleri

tanımıyorduk...” (Kırk Ambar, ÖtükenYayınevi, stanbul, 1980, s. 450-451)“... lk kitabım 1942’de do du,yetmi be sayfalık bir ara tırma: Balzacve yüz sayfalık bir tercüme: Altın GözlüKız’. Sonra ‘Ferragüs’, ‘Duchesse deLangeais’ (kitapçıda kayboldu),‘Otuzundaki Kadın’, ‘Balıkçı Kız’(kitapçıda kayboldu), ‘Kibar Fahi elerinhti am ve Sefaleti”. (Ma aradakiler, s.323-324)“... Dünyanın en büyük romancısıBalzac’tı. Balzac Türkçeyekazandırılmadıkça, ülkemizde gerçekroman boy atamazdı kolay kolay.‘ nsanlı ın Komedyası’ndan altı kitapçevirdim... Sonra Victor Hugo’dan ikimanzum piyes ve “AsırlarınEfsanesi’nden üç-be iir...” (Kırk Ambar,s. 451)Koca ehirde Yapayalnız“13 ikinci kânun 1942. Genç bir adam bir

kapıyı çalıyor, efkate susuz, hayatasusuz. Hapishane, dostların ihaneti,kopu lar, yuvarlanı lar. Tenin açlı ı,ruhun açlı ı ve anla ılmayan bir kalp veanla ılmayan bir kafa ve anla ılmayan birvücut. Bir pansiyon odasındadır, kocaehirde yapayalnız. Dehasıyla yalnız,kültürüyle yalnız, ıstıraplarıyla yalnız. 13ikinci kânun 1942 ve tahta kapıyıyumruklayan eller, so uk bir kı günü.Sırtında paltosu var mıydı hatırlamıyor.Belki bir dosta bir kadeh rakıısmarlamak için satmı tı. Bütün hayatıvermekle geçti; bilgisini, zamanını,kalbini. Ba kalarında ya adı, ba kalarıiçin ya adı. Kendisinin olmayan bir dâvayüzünden damgalandı ve u rundaçarmıha gerildikleri onu ta ladılar. Hayatıbir delinin yazdı ı hikâye. O çakallarınbile içmedi i bir kaynak...” (Mektuplar,12.10.1966)“Bir kadın ilk defa olarak adımıta ıma a razı oluyordu. Bir kurtulu tu

bu, paryalıktan... Ve bilmedi imizülkelere yelken açan bir gemiye atlar gibielele hayata atladık.” (Jurnal, 15.1.1964)“... Ben heyecandım, ‘spontaneite’idim, iirdim, bohemdim. Karım, sakin biryaz ak amı, fırtınasız bir liman... Karımmükemmel bir anneydi. Baya ı tarafıyoktu, temizdi, saftı, eski Roma’nınistikrarını, üstünlü ünü yapanferagatkâr, vazife inas kadınlardan biri.Kasırgadan kaçmak isteyen bir geminingüvenle sı ınaca ı bir liman...Hayatım bir trajedidir. Birinciperde evleninceye kadar geçen zaman:yıldızsız, allahsız, cıvıltısız, katran gibi birgece. Vıcık vıcık ıstırap. Birkaç ehrifethe yeten bir enerji yelde irmenlerinesaldırmakla harcanır. kinci perdeizdivaçla ba lar. Daha büyük, dahaderin, daha uzun acılar. Fakat vahalarıolan bir çöl bu ve gö ü yıldızlarla dolu:çocuklarım, kitaplarım...” (Mektuplar,12.10.1966)

“Ben seni tanıdıktan sonraya ama a ba ladım... Yirmi iki senegeli en, kökle en bir sevgi bu. Bir sevgi vebir hayranlık.” (Jurnal, 15.1.1964)Yelde irmenlerinin Ezeli Ma lubu: DonKi ot“29 Ekim 1942. Elazı ’dayım. Arkamdakirli, korkulu, karanlık yirmi be sene.Atilla’nın atlılarından daha zalim yıllar.Rüyalarımın hepsi çi nenmi ...Solculu umuza dair rivayetler dola ıyor...içimdeki büyük korku: polis korkusu.Polisin beni neden bu kadar ısrarla takipetti ini anlamı de ilim... Bütünzamanımı, bütün enerjimi mektebeveriyorum. ki yıl böyle geçti. KarımaElazı Lisesi’nde açık bulunan co rafyahocalı ını vermediler. Neden vermediler?Hâlâ bilmiyorum. Karım yeniden hamilekaldı. Doktor, ‘bu defa hayatı tehlikede’dedi. stanbul’a döndük. Gözlerim hayliyorgundu, rapor aldım. kinci raporum

Tıp Fakültesi’ndendi, kabul etmediler...‘Gelmezsen malulen mütekait sayılırsın’dediler. Ko tuk, müdür ‘geç kaldınız’ dedi,‘sizi yardımcı ö retmenli e ba latırım,vekâlete yazarız kararınız çıkar’. Karımstanbul’daydı, yalnızdım ve elli lirageçiyordu elime, otele altmı liraveriyordum, iki sene cansiperane hocalıkyaptıktan sonra, yardımcı ö retmenlik!...stifa ettim, daha do rusu, acı birmektupla durumu Vekâlete arzedipstanbul’a döndüm...” (Jurnal, 11.9.1963)Balzac Tercümeleri, Balzac Etütleri“ im yoktu, param yoktu, dostumyoktu... Daha çok çalı makzorundaydım... Kitap bitmeden paravermiyorlardı, kitap bitmiyordu...”(Jurnal, 11.9.1963)“‘Ferragüs’... o sayfalar huzuriçinde yazılmadı. So uk bir oda, hayatınıkalemiyle kazanmak zorunda kalan gençbir adam... Yıllarca ya amak ve ya atmak

için Balzac çevirdim... Balzactercümeleri, Balzac etütleri. On altısayfalık bir forma kar ılı ında yirmi be ,bazen yirmi lira. Haftada en çok birforma çevirebilirdim, günde on-on ikisaat çalı tı ım çok olurdu ve tâbi etütlerepara vermezdi. ‘Altın Gözlü Kız’dan yüzlira aldım. Tercümenin ba ındaki etüt ikiyüz elli sayfalıktı, yetmi be sayfasınıbastılar, onun için yaralı bir eser...Harcadı ım emekleri ne okuyucu farketti,ne münekkit.” (Mektuplar, 7.12.1966)“Bu ara tırma... genç birtecessüsün yabancı bir dünyada ilkkanat çırpı ları, tabiatiyle da ınık vederbeder, çıraklık yıllarına ait biresercik.” (Kırk Ambar, s. 451)“Balzac, ne Altın Gözlü Kızdır, ne‘Ferragüs’... Üstadın en güzel romanlarıçevirmediklerini.Çevirdiklerimden ikisi kayboldu,tâbi kaybetti. Tam dört kitabım tâbi’ninkayıtsızlı ına kurban gitmi tir. Dört

kitabım yani iki senem... Ve Babıâlikurudu. O sırada beklenmedik bir kapıaçıldı: “üniversiteye girdim.” (Mektuplar,10.12.1966)Kızılderililer Arasında Bir Rahip“1947 Haziran. Yedi aydır HukukFakültesi’nde Fransızca okutuyorum.Talebe peri an. Dilini unutan bir nesil,yabancı dili nasıl sevsin? çimde,misyonerlerin her aksili e meydanokuyan imanı, yarının insanlarına Batıdü üncesini, daha do rusu dü ünceyitanıtmak ve tattırmak için çırpmıyorum.Kızılderililer arasında bir rahip. Yabancıdil, hocalar için de, talebeler için dearabanın be inci tekerle i. Aylardırbo una direniyorum. (Jurnal, 27.10.1978)“Avrupa’yı ortaça ın kâbuslugecesinden kurtaran mucizenin adı:yabancı dildir. Aydınlarımız, bu‘medeniyet anahtarı’ndan mahrumkaldıkça inkılâplarımız... bir ucube olarakkalma a mahkûmdur. Tercüme eserler,

edebiyatı kucaklayan fikirkaynaklarından -çok defa- kirli ve delikde ik kovalarla aktarılmıdamlacıklardır... Ya Batılı olaca ız yahutBatı kültürünün âzâd kabul etmezsömürgesi.” (Yirminci Asır, “Bir KitabınDü ündürdükleri”, 7.2.1953)Fildi i Kule 1: Miskinler Tekkesi“Dadaizm ve sürrealizm, kitleye sırtınıçeviren sanatın yüzde yüz iflasını bir fizikkanunu katiyetiyle ispat etmekte... Artık‘sanat için sanat’ tekerlemesi, ya hazinbir gafletin ifadesidir yahut da bir ricatın.lham perilerinin iltifatı hiç kimseyekavgadan kaçmak imtiyazını vermez.Fildi i kule, ikinci harp sonu dünyasınındâvâsız sanat meczuplarını barındıranbir miskinler tekkesidir... Vatanda larıgünün çetin kavgalarında yer alırkenyıldızlara serenat besteleyen bedbahtınadı: sava kaça ıdır... Fikir ve sanatadamının yeri: fikir ve sanat kavgasının

ate hattıdır... Her sanatkâr agora’yainmek, hayırla errin sava ında isteristemez yer almak mecburiyetindedir.Fildi i kuleye kapananlar errin zaferini(bilerek veya bilmeyerek) kolayla tırmıolurlar. Kitlelerin yükselmesi,insanla ması, ı ı a kavu ması için sanat:i te ça ımızın iarı.” (Yirminci Asır, “Fildi iKule Efsanesi”, 1.11.1947)“Büyük eserler, uzun do umsancılarının mahsulüdür. nsanlı ayepyeni dünyalar kazandıranyaratıcıların zaferinde, vefanın ve sabrınhissesi pek büyüktür... Yeni âhenklerveya hakikatler müjdeleyen mücahit...kinin kasırgala tırdı ı alınlarda a kıçiçeklendirmek de senin vazifen. Unutmaki tavan arasında yarataca ın büyüksanat eseri, milyonların uurundakizinciri kırabilir... Uykusuz geceler, iftira,sefalet, do um sancıları... i tedünyamızda hakikî sanatkârı bekleyenakıbet.” (Yirminci Asır, “Dünya Nimetleri

ve San’atkâr”, 16.11.1947)Dü ünce Hayatıma Yön Veren Ustalar“Balzac edebiyatta ilk a kımdır. Dü üncedünyasına onunla girdim.” (Jurnal,10.12.1966)“En çok sevdi im Fransızyazarları; Hugo ve Chateaubriand, sonraBalzac; dü ünür ve filozof olarak daVoltaire. Fikrî geli memi en çok etkileyenyazarlar Paul Bourget ve Taine. Niçin?Belki biraz onlara çekmi im de ondan.Dü ünce dünyamı en çok etkileyenkitap Doktor Buchner’i n MaddeveKuvvet’i, zira bu kitap materyalistfelsefenin en mükemmel eseri.” (OkumaNotları, 1951)“Dü ünce hayatıma yön verenöteki ustalar: Rousseau ile bn Haldun.Rousseau’dan Nietzsche’ye,Nietzsche’den Hegel’e ve akirtlerinegeçi ...” (Ma aradakiler, s. 324)“Entelektüel geli memde yol

gösterici olmu iki hocadan da minnetlesöz etmek istiyorum: Quinet veMichelet... Bence, Fransa demek Quinetve Michelet demektir... ‘Dinlerin Ruhu’ vensanlı ın Kitâb-ı Mukaddesi’...,pencerelerini bütün inanç ve dü üncedünyasına açmı , her türlü yobazlıktanuzak birer irfan âbidesi...” (I ık Do udanGelir, Pınar Yayınları, stanbul, 1984, s.144)“Schure de dü üncelerimingeli mesinde ufuklar açan bir yazar,Quinet ve Michelet gibi.” (a.g.e., s. 149)Gözlerimi Kaybettikten SonraSessiz, uyu uk, kendi kendine yeten birhayat. Ve ebediyete yönelen bir ihtiras,ebediyete ve kâinata. Kelimelerdünyasının sultanı olmak, zindanımda,hayır fildi i kulemde, sanatın vedü üncenin gökdelenlerini in a etmek...Kader buna imkân vermedi. Nemezis’inparmakları gözlerime uzandı.” (Mektuplar,

15.10.1966)“Gökten ate i çaldı ı için bütünPromete’ler gibi, Tanrıların gazabınau rayan bir fikir maceracısı...”(Mektuplar, 26.2.1967)“20 Ocak 1955... Bir elinde bavul,ötekinde baston. Bavulunda acıları,korkuları, ümitsizlikleri, bavulundamazisi. Ve tek deste i Mahmutpa a ’daniki buçuk lira mukabilinde alman baston.Bir adam, bir vapurun ambarmerdivenlerinden inmektedir. ‘Meçhulegiden bir gemi kalkar bu limandan’, gemimeçhule de il, belde-i nura gidiyor. Sonrarüyaya benzeyen günler. Mânâsız vemanâlı. Çirkin ve korkunç. Sonra bilmemkaç ay Paris. Kenzven geceleri.Kenzven’de her gün gecedir. Istırabınükte ile yenmeye çalı an bir aciz. Paris,okudu um romanların en tatsızı, ennamussuzu, en kahpesi.” (Jurnal2.1.1970)“Ben görmedim Paris’i... Paris evde

yoktu... Ben rüyada gördüm Paris’i,gülümsedi ve kayboldu. Neden beniaramak için buralara kadar geldin diyesitem etti bakı ları. Promete Kafda ı’nazincirlenmi , ben hastaneye zincirliydim.Paris’te hastaneye zincirli olmak.Hastaneye ve karanlı a. Reyhaniye’ninçamurlu sokaklarını, kerpiç kulübelerinive maymun azmanı insanlarını, kötüyazılmı natüralist bir romanın esnetenteferruatını okur gibi, yıllar yılı seyredengözlerim, Paris’te kapalıydılar.” (Jurnal,8.10.1963)“Gözlerimi, yani her eyimikaybetmi tim. Tekrar çarka takıldım.Ölümü bir münci olarak arıyordum.Meselelerimi ancak o çözebilirdi, korkakoldu um için intihar edemedim.Vazifelerim bitmi ti... Bekledi im bir eyyoktu. Yazdıklarını hiçbir yankıuyandırmamı tı. Ne yazacaktım?” (Jurnal,12.8.1965)“Körlü ün küçüklük duygusu.

Dü ünce adamının bo ulu u... Ya amakiçin istemedi im i lerle u ra makmecburiyetindeyim... ‘Emil’ tercümesi,‘Sefiller’, bu angaryanın mükâfatı yok.Statükoyu devam ettirmek. Statükoyusevmiyorum...... Tam istiklale kavu aca ımıumdu um anda gözlerimi kaybettim.”(Jurnal, 21.7.1965)“Bazen bir kuyuya benziyor hayat;kör, pis, zehirli bir kuyuya. Bo uluyorum,ölüme ko acak mecalim kalmıyor, kimseyigörmüyor gözüm. Sevdiklerimyabancıla ıyor. Kitaplar tu la oluveriyorbirden. Dostlarımın sesini tanımıyorum.Varlı ım bir tele asılıyor. Bir kâbus bu,bir hastalık. Gözlerimi kaybettikten sonrabu kuyuya sık sık dü tüm... stedi iniyapamamak, sakatlı ımdan do an biraciz... Acıları dev aynasında büyüten rezilbir hassasiyetim var... Aczime tahammüledemiyorum... Bugün i imdenkovulabilirim. Ve hiçbir i yapamam. Bu,

hayatımın perde arkasındaki ardı arkasıkesilmeyen u ultu.” (Jurnal, 25.3.1963)“Yaratamıyorsun. Dü ünce...dü ünce berraktır, sen dü ünemiyorsun.Dı dünyadan kopmu sun, iç dünyanhasta bir hayvanın korkularını aksettirenayna... kırık bir ayna.” (Jurnal, 20.7.1965)“Uyku ile uyu ukluk arasındarakseden bir hayat. Bekledi im bir eyyok. Dersler tatsızın tatsızı. Kendimi biri e ba layamadım. Felâket urada kigünler de sınırlı. Çalı mam gerekensaatlerde paçavrala mı bir idrakleba ba ayım.” (Jurnal, 26.3.1963)Hint Bütün nançlara Söz Hakkı Tanır“‘60’lara kadar tecessüsümün yöneldi ikutup Avrupa. Co rafyamda Asya yok...Hint, benim için Asya’nın ke fi oldu.Avrupa’dan görünen Asya, Avrupalınıngözü ile Asya, ama nihayet Asya. Bu yenidünyada da kılavuzlarım Avrupalıydıdemek istiyorum. lk hocam Romain

Rolland... Ama büyü bozulmu tu,anlamı tım ki tarihte ba ka Avrupa’lar davar... Ama sonunda Hint de bir kaçı , birarayı tı.” (Ma aradakiler, s. 332)“Olemp’i ararken Hint çıktıkar ıma...”“Kolomb Asya’yı ararkenAmerika’yı bulmu , ben Avrupa’yıincelerken Hint’le kar ıla tım. DikkatimiGanj kıyılarına çeken Schopenhauer ileSchelling oldu. On dokuzuncu yüzyılıanlamak için ‘Vedalar Ça ı’nı incelemekzorunda kaldım...” (Kırk Ambar, s. 451)“... Dü ünce dünyasını fetheko anların u rayaca ı ilk ülke Hintolmalı. Hint bütün inançlara söz hakkıtanır. Ça da Avrupa en aydınlıktaraftarıyla Hint’in bir devamıdır... Hintbelki bütün hakikat de il ama hakikat.Bu kitap, ça da larını papa anlıktankurtarmak için yazıldı. Bir kaçı de il, birarayı .” (Jurnal, 1964)“Bir tarih hocasının Hint’le

u ra tı ım için beni nasıl ayıpladı ını çokgüç unutabilece im. Eskiden Batı aforozedilirdi, imdi Do u aforoz ediliyor. Daimaaforoz, daima duvar, daima husumet. Bulanet çemberini nasıl yıkaca ız?Bilmiyorum. Kitabım basılırsa... gericilertoptan mahkûm edecek, ilericiler toptanmahkûm edecekler...” (Jurnal, 13.3.1964)“... O ülke, dü ünce hürriyetininvatanıdır... Hint’ten tesamuhu ö rendim,dü üncenin gökku a ını bütünrenkleriyle sevmeyi ö rendim. Pe inhükümlerin mahpesinden kaçmayı,hakikatin çe itli yönlerine e ilmeyi,hayatın her tecellisine saygı beslemeyiö rendim.‘Hint’, bir ça rıdır, güzele,sonsuza, ho görüye ça rı.” (Kırk Ambar,s. 451)“64’te Hint Edebiyatını yayımladım.Okuyucusunu bulmayan bedbaht birkitap. rreel bir Hint ve rüyada görülenbir edebiyat. Bir kelimeyle, kendi vecdimi,

kendi rüyalarımı arma an ettim Hint’e.”(Jurnal, 18.6.1974)“Hernani’ye kaç yılımı gömdüm,kim farkına vardı?.. ‘Emil’in önsözü ile enaz bir ay u ra tı ımı kime anlatabilirim?..Ve sonra Hint, kusurlarıyla,darmada ınıklı ı ile, ini i çıkı ı ile birkıta.” (Jurnal, 13.3.1964)“O kitaba harf harf hayatımıi ledim. Dört yılım sayfa oldu. Hint,rüyalarımla, hicranlarımla benim. Benimtürbem. Bugün ziyaretçisi yok butürbenin, yarın olacak mı?” (Jurnal,26.12.1964)Talebe-Hoca KomedyasınıAsille tirmek Hayali“Koridorda bekleyen talebeler... veyıllardır kafama tokmak gibi inen ikikelime: sınıf yok. Gidi ler, geli ler. ‘FuzulîAnfisi’ ve yarım saat sonra, hakkıolmayan bir koltuktan hakaretle kovulaninsanların utancı içinde, sı ınacak yer

aramak...” (Jurnal, 27.11.1963)“... Sosyoloji dalındaki kurlarım...derbederlikten kurtuldum. Elifbayıbilmeyen çocuklara Cuvillierokutuyorum. Yalnız Cuvillier mi? Sınıf birnevi tribün. Dinleyiciler bilmedikleridilden vaaz dinleyen bir alay bedbaht.”(Jurnal, 31.12.1963)“Derslere henüz ba lamadım,çünkü ba lamamı istemiyorlar... Herkesirahatsız ediyorum... Ba ka birseyyareden gelmi gibiyim ve neslitükenmi tufan öncesi bir ucube...”(Mektuplar, 20.11.1966)“... Geçen cuma Rönesans’ıanlattım. Bu hafta Durkheim’ianlataca ım. Talebem bir hayli çok.”(Mektuplar, 17.4.1967)“ ki saat Machiavelli’yi anlattımdinleyicilere. Dinlediler mi? Kim kimidinliyor ki?” (Mektuplar, 8.4.1967)“Ben, insan haysiyetineyakı mayan bu talebe-hoca komedyasını

kudret ve kabiliyetim nispetindeasille tirmek hayaline kapıldım. Örne imyoktu. rfanı, topra ı di lerimle vetırnaklarımla kazarak yedi kat yerindibinden çıkarmı tım. Çölün kumlarındaaltın zerreleri arayan adam...” (Jurnal,7.8.1963)Fildi i Kule 2: Tufandan Kurtulmaksteyenler çin Bir Gemi“Önünde birçok yollar var: politikabunlardan biri. Belki en aldatıcısı oldu uiçin en cazibi. Mutlak’ın ve sonsuzunrüyası. Mukaddes bir abes. Banasorarsan kütüphanene dön, yani kitapol, aydınlan ve aydınlat.” (Bu Ülke, s. 221)“Kaçıyorsun, erkekçe çalı maktan,yenilmekten, dövü mekten kaçıyorsun.Bo buldu u ilk kulübeye sı man birköpek gibi ve her kulübeden, mantı ınha in eli bo azına sarılıp, kaçma azorluyor seni.” (Jurnal, 16.2.1963)“Neden çi Partisi’ne girmiyorsun?

Girmem, çünkü benim yerim kütüphane.Ben ı ık arayan, aydınlanmak veaydınlatmak isteyen bir insanım.Politikanın kurtarıcılı ınainanmıyorum...” (Jurnal, 26.1.1963)“Ben Lenin’den çok Gandi’yeyakınım. Ama belki de kavganın dı ındaoldu umdan.” (Mektuplar, 8.4.1967)“Politika ve aksiyon adamlarının enzayıf yanı, dü ünce adamınıküçümseyi leridir. Beyinle kol, nazariyeile aksiyon el ele vermedikçe, toplumsıhhate kavu amaz.” (Kırk Ambar, s. 454)“Benim dünyam minnacık birdünya. Minnacık veya sonsuz. Kavgadankaçtım. Kavgadan, yani kör dö ü ünden.Yarım asra yakla an bir hayat ve birlikteyola çıktıklarımızın en arkası. Para yok,sıhhat yok, öhret yok...Evet kitap da, kültür de bütünsevgililer gibi kıskanç, koparıyor insanı,realiteden koparıyor. Ama asıl realiteonlar de il mi? Yahut realitenin kalan

parçası. Her okuyan Don Ki ot’la ır, yanigurur olur, feragat olur. Don Ki otistikbale ta an mazi. Hattâ bazen tekba ına hak ve hakikat. nsanların zincirevurulmasına tahammülü yok. Don Ki otkanatlı, kertenkelelere gülünç gözükmesibundan.” (Jurnal, 3.11.1965)“Uluların hepsi fildi i kuledeya adı. Fildi i kule, tufandan kurtulmakisteyenler için bir gemi... Zaman zamankalabalıklara karı san bile, limandanuzakla ma... Kalabalık kasırgalı birumman. (Dönem, “Fildi i Kule”, Ocak1965)Ça da Dü üncenin Kayna ı“Ça da dü ünceyi kayna ındayakalamak için on dokuzuncu asırAvrupa’sına döndüm. Bu yolculu un ilkmeyveleri Saint-Simon’la Proudhon.”(Ma aradakiler, s. 322)“ lk Sosyolog lk Sosyalist (1967)toplumun dertlerine çare arayan bir

aydının Batı dü üncesine, daha do rusudü ünceye uzanı ı.” (Kırk Ambar, s. 451)“Saint-Simon bir asrı doldurandü ünce. Her ı ık insanı çevreleyen sis,kinin ve kayıtsızlı ın kini, onu yıllarcakalabalıklardan saklamı ,kalabalıklardan, yani gerçekdostlarından. Saint-Simon kutuplarıahenkle tiren adam. Hem akıl, hemgönül. Zirveleri ve uçurumlarıyla büyükve bütün. Yalnız pozitivizm, yalnızsosyalizm de il, burjuva endüstrializmi deonun eseri.” (Saint-Simon, Çan Yayınları,stanbul 1967, s. 4)“... Marksizm, tecrübeye ve tarihedayanan tek sosyalizmdir... Sosyalizm birbütündür, geli en, dal budak salan,geçmi in ba arılarından veba arısızlıklarından faydalanan birbütün. O bütün içinde Saint-Simon’un veSaint-Simon’culu un çok önemli bir yerivar.” (a.g.e., s. 22-23)“Daha bir asır Türkiye’de Saint-

Simon yazacak çıkmaz. Ve ben eseri tâbitâbi dola tırmayacak kadar ma rurum,kendime ve Saint-Simon’a saygım var.”(Mektuplar, 26.2.1967)


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook