Ötüken Yayınevi1974-1975-1976-1979 (4 baskı)leti im Yayınları 195Cemil Meriç Bütün Eserleri 2ISBN 975-470-281-0© 1985 leti im Yayıncılık A. .BASKI 1985, stanbulBASKI 1992, stanbulBASKI 1992, stanbulBASKI 1993, stanbulBASKI 1994, stanbulBASKI 1995, stanbulBASKI 1996, stanbulBASKI 1997, stanbulBASKI 1998, stanbulBASKI 1999, stanbul11-12. BASKI 2000, stanbul (2000adet)
13-14. BASKI 2001, stanbul (1000 adet)15-18. BASKI 2002, stanbul (2000 adet)19-21. BASKI 2003, stanbul (2000 adet)22-25. BASKI 2004, stanbul26. BASKI 2005, stanbul (6000KAPAK Ümit KıvançD ZG Remzi Abbas, Nurgülim ek, Hasan DenizUYGULAMA Hüsnü AbbasMONTAJ ahin EyilmezBASKI ve C LT Sena Ofsetleti im YayınlarıBinbirdirek Meydanı Sokak leti imHan No. 7 Ca alo lu 34122 stanbulTel: 212.516 22 60-61-62 • Faks:212.516 12 58e-mail: [email protected] •web: www.iletisim.com.tr
CEM L MER ÇBu ÜlkeYAYINA HAZIRLAYANMahmut Ali Meriç
Cemil Meriç, 1916’da Hatay’dado du. Ailesi Balkan Sava ı sırasındaYunanistan’dan göçmü tü. Fransızidaresindeki Hatay’da Fransız e itimsistemi uygulayan Antakya Sultanîsi’ndeokudu. Tercüme bürosunda çalı tı,ilkokul ö retmenli i ve nahiye müdürlü üyaptı. 1940’l a stanbul Üniversitesi’negirip Fransız Dili ve Edebiyatı ö renimigördü. Mükemmel düzeyde Fransızcaokuyup yazan Meriç, ngilizceyi anlıyor,Arapçayı, kendi ifadesiyle, “söküyor”du.Elazı ’da (1942-45) ve stanbul’da(195254) Fransızca ö retmenli i yaptı.1941’den ba layarak nsan, Yücel, Gün,Ayın Bibliyografyası dergilerinde yazmayaba ladı. .Ü.de okutmanlık yaptı (1946-63), Sosyoloji Bölümünde ders verdi(1963-74). 1955te, gözlerindeki miyopininanması sonucu görmez oldu, amaola anüstü çalı ma ve üretme temposudü medi. Çe itli dergilerde yazılarıyayımlandı. Hisar dergisinde “Fildi i
Kuleden” ba lı ıyla sürekli denemeleryazdı. 1974’te emekli oldu ve yıllarınbirikimini art anla kitapla tırmaya giri ti.1984’le önce beyin kanaması, ardındanfelç geçirdi, 13 Haziran 1987’de vefat etti.lk telif eseri Balzac üzerine küçük birincelemeydi. Hint Edebiyatı (1964) dahasonra Bir Dünyanın E i inde ba lı ıyla ikikez daha basıldı. Saint-Simon, lkSosyolog lk Sosyalist, 1967’de çıktı.1974’ten sonra yayımlanan kitaplarıunlardır: Bu Ülke(1974), ÜmrandanUygarlı a (1974), Ma aradakiler (1978),Kırk Ambar (1980), Bir Facianın Hikâyesi(1 9 8 1 ), I ıkDo udanGelir(1984),Kültürden rfana (1985). Balzac’tan yaptı ıçevirilerin ilki 1943’te yayımlandı. Fransızedebiyatından yaptı ı çevirilerin yanısıra, Uriel Heyd’i n Ziya Gökalp, TürkMilliyetçili inin Temelleri (1980), ThorntonWilder’ın Köprüden Dü enler (1981) veMaxime Rodinson’u n Batıyı Büyüleyenslam (1983) adlı eserlerini de Türkçeye
kazandırdı. Cemil Meriç’in “BütünEserleri” toplu halde basılırken, dahaönce yayımlanmamı üç kitabı dahayayımlandı: Jurnal 1(1992), Jurnal 2(1993), Sosyoloji Notları ve Konferanslar(1993).
İçindekilerEntelektüel bir OtobiyografiBirinci BölümUzun Süren Bir ÇıraklıkK NC BÖLÜMGerçek EntelektüelCemil Meriç KronolojisiBU ÜLKEI- Sihâm-ı Kaza1. Bâbil*Sa ile Sol*Gerici Kim?Kelâm, Bütünüyle HaysiyettirArgoBizim Kapitol’ümüz* YokKamus, Bir Milletin HafızasıPenelop’un* Örgüsü
Her Kemal YeniYobaza Dü manlıkzm’lerTürkiye’deki HayaletSlogan lkelin deolojisiBu Firar Bir Kabil* KompleksiSen Bir Az-Geli mi sinAvrupa’nın Yeni Bir hraç MetaıAsaletini Kaybeden rfanDergi, Hür Tefekkürün KalesiBatı DergileriKitapOkumak ÜzerineTercümeDivan Edebiyatında RomanTürk Teceddüt EdebiyatıBizde Hiciv Yok
Polemik2. Müsta riplerMehlika Sultan’a  ık Yedi GençSu Alan GemiBir mparatorlu un AnatomisiMüsta riprfan’a KaçıYunan’a Kaçıran’a KaçıMutlak’a KaçıBatı’ya KaçıLe Bon’perestlerNak -ı Ber AbII- Biz ve OnlarBir Anonim irketDemokrasi ve slâmiyetAydınlatın Dini: zm’ler
Din Afyon mudur?nananlar karde tir.Dü manlarımızın TanrısıDer Sergüze t-i Caliban*Yeni Bir deolojiki Dü man KardeSakson KöleleriTefekkürün Tarifidir DiyalektikDo u DespotizmiÇa da Uygarlık Düzeyi ve saEfendimizBir nsan YaratmakGeç Kalmı ki Mezdekçi: Sadeve StirnerÖldürmeyeceksiniddet: Avrupa’nın TanrısıKutuplarTestideki Ay
Yogi le KomiserNe Yogi Ne Komisinsan Nereye?Bir Avuç DumanIII- Münzevi YıldızlarDantebn Haldun ile VicoCamoensScott*BalzacLamennaisTagorSaid NursiKemal TahirKerim SadiIV. Fildi i KuledenKelime
KitapV. Baki KalanKANAVIÇEBu Ülke ile ilgili Basında Çıkan Yazılardan Seçmeler
ENTELEKTÜEL BIROTOBIYOGRAFIKimim ben? Hayatını, Türk irfanınaadayan, münzevi ve mütecessis bir fikir i çisi.”Cemil Meriç, Jurnal,18.6.1974Cemil Meriç’le ilgili, o dahahayattayken bir biyografi yazmak çok zorve biraz da zamansız geldi bize. Kaldı ki,Cemil Meriç’in “jurnal”inde,mektuplarında, kitaplarında, kendisiyleçe itli zaman ve vesilelerle yapılmıröportajlarda öyle bir kendini tanıma vetanıtma çabası var ki, kendini tahlilgayreti, öyle sayfalar, öyle itiraflar,anılar, dü ünceler var ki, otobiyografikbir derleme için malzeme hazır gibi.Mesele, bu yazı yı ını içinden, CemilMeriç’in fikrî geli mesinin a amalarını, en
önemli dönemeç ya da geçi noktalarınıvurgulayabilecek ekilde, mümkünoldu unca sistematik bir derlemeyapmak: Ortaya çıkan ve bazenkopuklukları olan -hem zaman içindehem fikir silsilesi içinde- uzunca metniküçük ba lıklarla donatmak, iki veya üçbölümle okunmasını kolayla tırmak vebunun ötesinde, özgün ve aykırı birdü ünce adamı olan Cemil Meriç’i, gerçekki ili inin bazı yanlarıyla da olsa, ortayaçıkarmak, Türk okuyucusuna tanıtmayaçalı mak, kitaplarını okurken de, bubilgilerin ı ı ı altında, okuyucunun i inibiraz kolayla tırmak.nsan bir bütün. Ya amöyküsübiyografik de olsa, otobiyografik de olsa,ikisinin karı ımı da olsa, kronolojik birsıralamanın da çok daha ötesinde, oki iyi anlamak ve tanımak için sadece birilk adım. kinci önemli adımsa, o insanıneseri, o eseri tanımak ve anlamayaçalı mak. Biyografi, onu kaleme alan
ki inin e ilimlerine, tercihlerine,yorumlarına göre okuyucuyu yanıltabilir.Otobiyografi de, çok daha samimi, çokdaha ya anan olayların içinden olmasınara men bir nevi müdafaanâme; bazenbüyüklük bazen küçüklük kompleksindenetkilenebilecek bir kendi kendini tahlil,bir yorum, dolayısıyla, onu kaleme alanıtanımak bakımından son derece önemlibir malzeme; ama onunla yetinmek demümkün de il. Kronoloji ise anlamlı veanlamsız bir tarihler yı ını. Anlamlı; butarihleri zamanının olaylarıyla, siyasî vekültürel geli melerle ba lantılı olarakverebiliyorsak; tabiî ki inin ogeli melerden etkilendi i veyaetkilendi ini sandı ımız kadarıyla.Anlamsız; salt bir gün, ay ve senebelirten rakamlar silsilesinden ibaretse.Biyografi, otobiyografi, kronoloji,bir dü ünürü anlayabilmek içinba vurmamız gereken ikincil malzeme.Asıl çaba, onu eserlerinden tanımaya
çalı mak, satır satır, paragraf paragraf,sayfa sayfa, cilt cilt.Evet, bu “entelektüel birotobiyografi” olacak ister istemez,koltu unun altında kitapları, etrafındaba vurdu u, kayna tı ı, konu turdu uveya konu mak için vesile yaptı ıinsanlı ın en büyük simaları ile, biraz“fraklı”, biraz “papyon kravatlı”, biraz“kasıntı” bir insan var kar ımızda;objektife gülümseyen, ebediyetegülümseyen, gülümseyen ya dasomurtan. Entelektüel bir otobiyografi:daha çok dü ünceleriyle, biraz açılarıyla,biraz heyecanlarıyla, biraz maddîolaylarla, kendi kaleminden, kendia zından, kendi bakı açısı ve kendiyorumlarıyla, kendi tahlilleriyle CemilMeriç.Çocuklu u, lise yılları, Hatay’dakiilk gençlik yılları, hocalarıyla,okuduklarıyla bütünle en, güçlenenCemil Meriç. stanbul ve evlilik öncesi
ya am: Yabana Diller Okulu, pansiyonodaları, Elit, Nisvaz. Birçok dergidemakaleler, çeviriler. Sonra evlilik, liseö retmenli i, istifa, yirmi bir ay araylado an bir o lan bir kız evlat. Geçimsıkıntısı. Yine çeviriler. stanbulÜniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeba layan Fransızca okutmanlı ı, bin birgüçlük ve sıkıntıyla kurulan birkütüphane, Sahaflar Çar ısı’ndan, kendisırtında, ö rencilerinin sırtında ta ınanucuz, ama paha biçilemez çuval çuvalkitap, hemen hepsi Fransızca.Okuduklarıyla zenginle en, zenginle tikçeyücelen, kanatlanan bir Don Ki ot.Patlama noktasına yakla ırken, enverimli olabilece i bir ya ta, gözleriniyitirmesi; aylarca hastane odalarındaümitle beklenen ameliyat sonuçları,aylarca tedavi için Paris ve açılmayangözler: retina iyice çatlamı tır, kataraktönlenememi tir.Bo luk, bunalım, dü ünce
adamının bo ulu u. Yine de aramaya,dü ünmeye devam, günbegün, sabırla,titizlikle.Beliren bir dünya edebiyatı tarihiyazma projesinin ilk merhalesi olarakHint edebiyatına, Hint dü üncesineyöneli ve bir rahatlama, birzenginle me: insan beyninin yarısıBatı’ysa di er yarısı da Do u, üstelik buDo u Batı’yı beslemi , Batı’yıekillendirmi , etkilemi . Hint Edebiyatı yada Bir Dünyanın E i inde, Cemil Meriç’in -Balzac’la ilgili çalı maları ve aslında herbiri bir kitap konusu olan makalelerindensonra- ilk önemli eseri ve kitabınınönsözü, kendi deyi iyle, “bir manifesto”.Bir türlü basılamayan, yayınevleriarasında gidip gelen, sonunda pek defark edilmeden Türk dü ünce dünyasındayerini almak üzere ortaya çıkan önemlibir eser. ki bakımdan önemli: hemBatı’nın kar ısına Do u’yu çıkarması veAsya dü üncesinin önemini vurgulaması
bakımından, hem de Hint edebiyatınıCemil Meriç’in de erlendiri i, hissedi i vesunu u bakımından. Yıl: 1964.Ne var ki, dünya edebiyatı tarihiprojesi, biraz zor çalı ma ko ulları, birazda bu ilk çalı manın kar ıla tı ı sessizlikyüzünden, ardında bu dalda örneksayılabilecek bir eserle, terk edilir.Dünya edebiyat tarihinden, dünyadü ünce tarihine geçer Cemil Meriç. Budalda da örnek bir çalı ma sunarça da larına: Saint Simon lk Sosyolog, lkSosyalist. Ça da dü üncenin kayna ısosyalizm, sosyalizmin kayna ındakar ımıza çıkan en önemli isimlerdenbiriyse Saint-Simon. Bu eser de aynı zorçalı ma ko ulları, benzer yayımlanmagüçlükleri ve kötüsü benzer bir sessizliklekar ıla ır.Ama dü ünce adamı artık yinesahnededir ve her zaman bu sahnedekalacaktır. Asya dü üncesinden, Türkinsanına, Türk aydınına yöneli . Osmanlı
gerçe i, slâm gerçe i. Can çeki en birimparatorlu un anatomisi, siyasîplandan dü ünce planına, son iki yüzyıllık zaman dilimi içinde ortaya çıkanbürokratlar, devlet adamları, aydınlar.Osmanlı aydınından Türk aydınına,batılıla madan ça da la maya, tarihtengünümüze, dü ünceden edebiyata, slâmîdü ünceden Marksist dü ünceye,ideolojilerden anar i, terör ve anomiye,ansiklopedilerden Kitâb-ı Mukaddes’ekanat açan engin bir tecessüs. Gayekendimizi tanımak, kendimizi yanidünüyle bugünüyle Türk insanını, Türktoplumunu, Türk aydınını, Türkdü üncesini. Kendimizi tanımak veanlamak için de Batı’nın, ilminkılavuzlu u, sa duyunun, aklın, imanınkılavuzlu u gerek.1974 yılına gelinmi tir ve yeni bir hüviyet,yeni fikirler, yeni bir arayı içinde pe pe eçıkan ve her biri geçmi on yıl içindemakaleler halinde çe itli dergi ve
gazetelerde yayımlanan yazıların metodikbirer derlenmesi, bir bütün halinegetirilme çabası sonucu ortaya çıkankitaplar ve kitaplar: 1974-84 arası yarımdüzine eser, birkaç da çeviri.Cemil Meriç’in fikir serüveniburalarda noktalanmı gibidir; 1984sonbaharında geçirdi i bir beyinkanaması sonucu sol tarafına felçyerle mi , ya ı da yetmi ine merdivendayamı tır. Ama o, bugün, geçmi iylegururlu; yaptı ıyla, yapmak istedi iylegururlu; sakin, güleryüzlü, okunmayı,anla ılmayı, sevilmeyi, takip edilmeyi,a ılmayı bekleyen, ümit eden, temennieden mütevazı bir fikir i çisi.Cemil Meriç’in hayatının anlamıkitaplar... kitaplar, yani kitaplardaya ayan insanlar: Dü ünceleriyle,duygularıyla, büyük insanlar onun herzaman kılavuzu, arkada ı, dert orta ı.Bazen onlarla beraber dü ünür, bazenonlardan ayrı dü ünür, her sese kulak
verir, her dü ünceye saygı duyar. Onlarladiyalog içindedir, sabırla dinler, titizceara tırır ve sonra kendisi çıkar sahneye:Onun gür, onun kendinden emin, onunyalın, onun kâh bilimsel kâh iirselüslubu sürükler götürür sizi bir yerlere.Sata an bir üslup, rahatsız eden, tedirgineden; ama dü ünmeye davet eden,hakikati aramaya ça ıran, önerilerinigetiren ya da sizi öneri getirmesorumlulu uyla ba ba a bırakıverensarsıcı bir yazı tarzı, bir fikirleri sunuyöntemi.Cemil Meriç’in yeri hep kütüphaneolmu . Kütüphanesinde bir Don Ki ot o.Kütüphanesinde ve “Fildi i Kulelinde.Aslında hiçbir zaman çıkmamıkütüphanesinden, fildi i kulesiniterketmemi . yi ki de diyebiliriz. Agoraya,arenaya, ate hattına, politikaya inmemikulesinden; yol gösterici, aydınlatıcı,uyarıcı olmu hep.Fildi i kuleyi bir “miskinler tekkesi”
olarak gördü ü zaman da fildi ikulesinden sadece yazdı ı makalelerleate hattına fırlamı , geri dönmü .Fildi i kule asude bir liman,kasırgadan kurtulmak isteyenleribarındırıyor. Cemil Meriç hep yerinde,zaten artık ondan ate hattına inmesinide bekleyemeyiz: gözlerini kaybetmi tir.Fildi i kulesinde de olsa, CemilMeriç dü üncenin asaletine sı ınarak,karde leri, çocukları bazı fikir veideolojiler u runa uursuzca birbirinibo azlarken, kavganın dı ında kalamaz.Fildi i kule bir yangın kulesidir, CemilMeriç o kuledeki nöbetçi.Cemil Meriç, Türk insanına, Türkdü üncesine verebilece inin hepsiniverebildi mi? Hem evet, hem hayır. Evet,çünkü 38 ya ından itibaren gözlerigörmeyen bir insandır o. Okumasıyazması mümkün de ildir tek ba ına.Okunanları aklında tutması, ayıklaması,belli sentezlere varması, bunları
yazdırması, yazdırdıklarından makaleleryapması, o makaleleri kitapla tırması...nasıl güçlü bir hafızaya, nasıl kuvvetli biriradeye, çalı ma, ö renme ve ö retmeazmine dayanır söylemeye gerek var mı?Bu artlar altında yapabilece ininazamisini yapmı bir insandır CemilMeriç.Verebilece inin hepsini tabii kiverememi tir, çünkü, en de erli fikirarkada ını, en algılayıcı uzvunu, gözlerinikaybetmi tir. E er bu felaket CemilMeriç’i bulmasaydı, inanıyoruz ki, o,verdiklerinin kat kat fazlasını verecek,fikir adamlı ının yanı sıra, belki biraksiyon adamı da olacak, fikirlerinikalemiyle savundu u kadar, siyasî tercihve davranı larıyla da savunacak,kafalardaki mefhumlar ke meke iniaydınlatmakla kalmayacak, siyasetplanında da ortaya çıkan dü ünce,davranı ve karar karma ıklı ına kendiçapında bir son vermeyi deneyecekti.
***Bu çalı ma, yukarıda dabelirtti imiz gibi, belli bir hayat akı ı, bellibir fikrî geli me süreci içinde, CemilMeriç’in dü üncelerinden,izlenimlerinden, duygularından,anılarından, en önemlisi, uurlu birkendini sigaya çekme gayretindenkaynaklanan, de i ik vesilelerle, de i ikyer ve zamanlarda kendini anlamak veanlatmak için kaleme aldı ı, yayımlanmıya da yayımlanmamı yazılarınınkronolojik bir sıra içinde, derlenmesiçalı masıdır.Bazen birbirinden kopuk gibiduran, bazen birbirini izlercesinedevamlılık gösteren, ana çizgilerinibelirtebilmek için ara ba lıklarla donatıpkayna tırmaya çalı tı ımız bu metinlerbütününü, öyle bir toparlayaraközetlemek istersek, önce, kar ımıza
“yalnız”, “tedirgin” ve “küstah” bir CemilMeriç çıktı ını görürüz.Yalnızdır, kitapların dünyasınası ınır. Tedirgindir, ne ateizm, nesosyalizm, ne Türkçülük arayı içindekibu zekâyı tatmin etmekte,rahatlatmaktadır. Küstahtır, buldu unainandı ı çözümlerle ma rur,etrafındakileri küçümsemektedir.lkokulda ve lisede kar ısına çıkanhocalarıyla ili kileri, anılarındansüzülerek bize bu zekânın nasılekillendi i hakkında bir fikir verebilecekniteliktedir, aynı zamanda 1930’luyıllarda, Hatay’da bir ilkokul ve bir liseseviyesi hakkında da ayrıntılı bilgiler eldeetmek imkânını buluruz bu anılarda.Çok okuyan, çok yazan, çiçe iburnunda bir kabiliyettir Cemil Meriç.Haftada iki defter iir karalar,kompozisyondan hep birincidir. Ama heraklına geleni yazmanın da yazı yazmakdemek olmadı ını ö renmi tir bu arada,
her filozofun hakikati kendine göre elealdı ını anlamı tır.Tesadüfün kar ısına çıkardı ıkitaplar hiçbir meselesini çözmemektedir.Okuduklarını, his ve dü ünce hayatınıetkileyen eserleri, ba landı ı ve ayrıldı ı,ama her biri ki ili ini ekillendirendü ünce akımlarını, izledi i vekoleksiyonunu yaptı ı dergileri, gazeteleritanırken, Hatay’ın o yıllardaki kültürhayatı hakkında da bir fikrimiz olur.Mezuniyet imtihanlarına kısa birsüre kala okuldan ayrılır; stanbul’a gelir,pek barınamaz; tekrar Hatay’a döner.skenderun’da Fransızlar idareyehâkimdir; Fransa’daki sosyalisthükümetin Hatay’daki temsilcilerininba ında, Leon Blum’un sekreterlerindenRoger Garreau bulunmaktadır. CemilMeriç’in hızlı sosyalist oldu u yıllardır;sekreter olarak Tercüme Bürosu’na girer,aynı zamanda ba kan yardımcısıdır.Parası bol, itibarı fazla olan bu i
sayesinde, hem çevresine, hem kendinegüveni artar. Derken, Türk hükümeti,Hatay’ın idarî noktalarında Türklerinçalı tırılmasını Fransızlardan isteyince, oda bir sınır kasabasında nahiyemüdürlü üne atanır. Ve FransızlarınHatay’dan çekilmeleriyle de dünyasıde i ir; Hatay valili ince görevine sonverilir. Birkaç ay sonra da, Hatayhükümetini devirmek suçundantutuklanır. Antakya’ya götürülür ve idamtalebiyle yargılanır. Marksisttir,duru malarda bunu kabul edecek kadardürüsttür, aklanır; ama artıkdamgalanmı tır, dostlarını kaybetti i gibi,devletle ilgili herhangi bir i te çalı maimkânı da kalmamı tır.Cemil Meriç, kuca ında ya adı ıbu cemiyetin üvey evladı olarak görürkendini hep, ahsiyeti de bu dü mançevrede ekillenmektedir. Önce kar ısınabüyüklerin anla ılmayan dünyası çıkar,sonra okulda hep yalnız, hep yabancıdır,
sürünün dı ında, sevimsiz ve aptal birdünyanın ortasındadır. Kitaplara sı ınır,kendisine bir ba ka dünya yaratmak, birkale kurmak ister. uurundaki devrimlersonucu, imandan üpheye, üphedeninkâra, inkârdan maddecili e geçer; aması ındı ı her kale onu çevresinden bir katdaha koparır, insanlardan bir kat dahauzakla tırır. O artık bir olmayanın veyabir olaca ın pe indedir. ahsiyetin,görünen cemiyet içinde, görünmeyencemiyeti seçip, tahtını onun ba rındakurmak suretiyle fethedilebilece iinancındadır.Cemil Meriç “be i inden” ayrılıpstanbul’a gelirken, yeni bir dünyaparçası, yeni bir dü ünce, yeni bir terkipyaratan ve bir asırda üç-be taneyeti ebilen büyük ustalardan biri olmakemelindedir.Yeniden stanbul’dadır. stanbulÜniversitesi Yabana Diller Okuluna
burslu ö renci olarak girer, iki yılokuyup, iki yıl da Fransa’ya stajagönderilecekken, kinci Dünya Sava ıyüzünden yurtdı ına gidemez. Mecburîhizmeti vardır, Elazı ’a Fransızcaö retmenli ine atanır. Yabana DillerOkulu’ndayken, ilk makaleleri, ilktercüme tenkitleri yayımlanmaya ba lar.Yine o sıralarda karısıyla tanı ır, kısa birsüre sonra da evlenir. Elazı ’da iki yılkadar kalırlar, karısı stanbul’a döner.Baba olmak üzeredir, verilen raporlarara men izinli sayılmaması üzerine istifaederek o da stanbul’a döner.Balzac’tan birçok eser çevirir,birçok dergide de makaleler yazmayadevam eder. 1940’lardaki yazılarınınayırıcı vasfı, kendi deyimiyle, ukalâlıktır.stanbul sanat ve edebiyat çevreleriylebir türlü kayna amaz, bu çevrenininsanları stanbul çocu udurlar, ota radan gelmi tir. Bir kez daha kitaplardünyasına sı ınır, onun için kitap bir
limandır ve kitaplar, hayat yolculu ununsınır ta ları...O yıllarda stanbul Üniversitesi’neFransızca okutmanı olarak girer, yabancıdile çok önem vermektedir, yabancı dil,dü ünceyi tanıtan ve tattıran biranahtardır, bir “medeniyet anahtarı”.Otuz sekiz ya ında gözlerinikaybeder. Önce Cerrahpa aHastanesi’nde, sonra Paris’te KenzvenHastanesi’nde ba arısızlıkla sonuçlananameliyatlar, bu hayat dolu, enerji dolu,bilgi dolu, bu atılgan, bu kabınası mayan insanı birden cinnetin ya daintiharın e i ine sürükleyiverir. Dü ünceadamı bo luktadır, üstelik acılarını devaynasında büyüten “rezil” bir hassasiyetide vardır.Cemil Meriç, bir “miskinlertekkesi” olarak kabul etti i fildi i kulenindı ındaki aydın olacakken, fildi i kuleyesı ınmak zorunda kalır. Yıllarca fildi ikulesindedir, yıllarca yalnız. Kavganın
dı ındadır, fikir ve sanat kavgasının.Politikadan da kaçar, kaldı ki politikanınkurtarıcılı ına da inanmamaktadır.Ça da larıyla kayna amaz bir türlü,ili kilerinde de, yazılarında da,konu malarında da fazla kıyıcı, fazlama rur, fazla “ukalâ”dır.Yirmi yedi yıllık ö retmenlik hayatıboyunca, çe itli fakültelerden derslerinegelip giden yüzlerce ö renciye, bir yandanFransızca ö retirken, bir yandan da Batıdü üncesini, daha do rusu dü ünceyitattırmaya çalı ır. Bu dersler uzunhazırlıklar gerektirir, ders saatleriyetersizdir, evini de açar ö rencilerine;ona göre, talebe-hoca ili kisi birkomedyadır, o bu komedyayı asille tirmekarzusundadır ve asille tirir de.Hayatının uzun süren çıraklıkdönemi boyunca, yani elli ya civarınakadar, dü ünce Batı dü üncesidir onuniçin, Batı dü üncesi ya da Batı’nın bakıaçısından dünya dü üncesi... 1960’larda
yeni bir dünya ke feder: Hint. Ve Hint ’leberaber bütün Asya. Batılının gözüyle deolsa, gerçek de eriyle ortaya çıkan birDo u âlemi. Bu ke fi bir kitaplaebedile tirir: HintEdebiyatı. Gözlerinikaybeden dü ünce adamı, artık yenidenyaratabiliyordur. Daldan dala atlayan,kıtadan kıtaya, ça dan ça a sıçrayan birtecessüs. Fransız Saint-Simon’u vedevamcılarını Türk okuyucusunatanıtırken de ça da dü ünceninkayna ına, sosyalizmin temelineinmektedir.70’li yıllarda fildi i kulesinden çıkarCemil Meriç; makalelerinde, verdi ikonferanslarda, yayımladı ı eserlerde,Asya’nın Avrupa’yla hesapla masınatanık oluruz, yüz elli yıldır “gölgelerâleminde” ya ayan ve insanından kopanaydının trajedisini izleriz adım adım;kaypak, müphem, tarif edilmemi ,Avrupa’nın emellerini dile getiren amabizim uursuzca benimsedi imiz
mefhumlar, ideolojiler, sloganlar...aydınlı a kavu ur tek tek gözlerimizinönünde.Artık Cemil Meriç gerçek birentelektüel olarak kar ımızdadır. Onagöre, gerçek entelektüel bir zümreninemir kulu de ildir, gerçek entelektüel birdevrin uuru olmak zorundadır, bütünhakikatleri yoklamalı, bütün yalanlarınmaskesini yırtmalı, kalabalı a do ruyugöstermeli, her dü ünceye saygılı olmalı,tarafsız olmalı, vuzuhu fethe çalı malıdır.Gerçek entelektüel, ülkesininbütününü, bütün ülkelere kar ı müdafaaedecek, sınıflar üstü hakikatleriara tıracaktır.Gerçek entelektüel, dürüst olacak,çok okuyacak, çok dü ünecek ve ortayaçıkardı ına inandı ı hakikatleri, vardı ıterkipleri korkusuzca yazacak,yayımlayacak.Cemil Meriç denemelere ba vururbunun için. Genellikle her konu önce bir
dergi, bazen bir gazete makalesine konuolur, sonra bu makaleler, bir makaleboyutunu a an yazılarla birle ipbütünle erek bir kitabın içeri iniolu tururlar.Devamlı ara tıran, sık sıklügatlere, ansiklopedilere, kitaplaraba vuran, notlar alan, çeviriler yapan,özetler çıkaran, böylece birikenmalzemeyi fi leyen, dosyalayan, fazlatitiz, fazla çalı kan, fazla dürüst bir fikiri çisi Cemil Meriç. Ö renen,ö rendiklerini, kafasının ve gönlününsüzgecinden geçirerek, ö retmek içinçırpınan, her dü ünceye açık, herdü ünce adamına kar ı sevgi ve saygıdolu ba ımsız bir fikir adamı.Günahlarıyla, sevaplarıyla, Türkinsanı, Türk aydını, Türk dü ünce hayatıadına, yeti tirdi i insanlar adına,okuyucuları adına, sevenlerisevmeyenleri adına Cemil Meriç’ete ekkür ediyor ve kulak veriyoruz.
MAHMUT AL MER ÇCaddebostan, 25 ubat 1985
BIRINCI BÖLÜMUzun Süren Bir ÇıraklıkKendini Ölçüye Vurabilmek“Fransızlarda ‘mezar ta ları gibi yalansöylemek’ gibi bir tekerleme var. Kendihayat hikâyesini anlatmak da bunabenzer. Önce hafızamızın aynasındasadık akisler aramak ve onlarıinfiallerimizin, egoizmimizin ekledi içizgilerden ayırdetmek kabil mi? Belkiotobiyografik bir roman kaleme almakcaiz. Ama birkaç sayfada bütün birömrün muhasebesini yapmak hemtehlikeli hem abes. Her hâl tercümesi birmüdafaanâmedir. Kendimizi tanımakirfanın varabilece i en yüksek merhale.”(Jurnal, 27.3.1983)“Neleri hatırlıyoruz, niçinhatırlıyoruz? intihalarımızın kaçta kaçıuura intikal ediyor? Hatırlayıphatırlamamakta hür müyüz? uur
altında uyuyan ihsas ve intibalar yı ınınıyeniden niçin ve nasıl in a ediyoruz? Buin anın sıhhati hakkında belli birölçümüz var mı? Bazen tam bir iyi niyetlemazideki olayları çarpıtmıyor muyuz?Aynı olayla ilgili çe itli ahadetler nasılkontrol edilecek? Hatıralarımızda ferdî ilesosyalin payı nedir?” (Jurnal, 2.5.1982)“Güliver kompleksi. Kendini ölçüyevurabilmek. Ma durluk numarasınayatmadan, mazo izm ehvetineyaslanmadan gerçek hüviyetini tespitedebilmek. A a ı yukarı elli yıldıryazıyorum. Kalktı ım nokta ilebulundu um nokta arasındaki mesafeyinasıl ölçece im, ben ölçemezsem,muhayyel tenkitçi ne halt edecek?”(Jurnal, 26.10.1980)“... Bu satırları kendimi tanımakiçin yazıyorum. Tanımak ve tanıtmak.nsanın kendisini tanıması yetmez,ba kalarına da tanıtması gerek.” (Jurnal,8.10.1963)
“Bir adamı tanımak için,dü üncelerini, acılarını, heyecanlarınıbilmemiz lâzım hiç de ilse. Hayatın maddîolaylarıyla ancak kronoloji yapılabilir.Kronoloji aptalların tarihi.” (Bu Ülke,Ötüken Yayınevi, yeni ilavelerle dördüncübaskı, stanbul, 1979, s. 183)Genç Bir Tecessüs“... Sekiz ya ına kadarki hayatım bulanık,ba sız sonsuz bir hatıralar yı ını. 1916’daAnadolu’nun ücra bir kasabasındadünyaya gelmi im. Do du um tarih bilekesin olarak belli de il. Babamın Kur’ankapa ına kaydetti i do um tarihi: 1332,Kânunuevvel 12. Meydan-Larousse 1911gibi yanlı bir rakam veriyor. Geçelim...Ailem Dimetoka’dan göçmü .Babam, çe itli nekbetler yüzündenhayata küsmü eski bir yargıç. Azkonu an, çatık ka lı, hareketlerine akılerdiremedi im bir insan. Annem, buyabancı dünyada â inâsı olmayan hasta
bir kadınca ız, silik, mızmız...... 12 Aralık’ta do an çocuk itilmikakılmı , dü man bir dünyada dostsuzbüyümü . Daima ba ka, daima yabancı...Hasta bir gurur, pencerelerini dıdünyaya kapayan bir ruh...... Dü man bir çevrede isteristemez kitaplara kaçıyorum. Yanidü ünceye ve edebiyata hür bir tercihsonunda yönelmiyorum. Ya amak içinkendime bir dünya in a etmekzorundayım. Böyle bir kaçı ı kolayla tırantesadüfler de var: Babam ak amları aileyitoplayıp kitap okuyor, ablam fenn-iterbiye ve ruhiyat gibi konularlau ra maktadır. Amcam Hamit Bey’inkitapları genç tecessüsümü alevlendirenbir hazine. Anlıyorum ki, zalim ve kıyıcıbir gerçekten kurtulmanın tek çaresi,reel dünyadan kitaplar dünyasınası ınmak.Okumayı ‘Türk Sazı’nı heceleyerekö reniyorum, ba ıra ça ıra okudu um o
manzumeler, edebiyat dünyasında ilkkılavuzum olacaktır. Ötesinihatırlamıyorum.Antakya’dan sonra Reyhaniye.Çerkez mahallesindeki ev. Bahçe, dere vemektep. Babamı yine ak amlarıgörebiliyorum. Ablam Antakya’da okuyor.Ben yalnızım. Babam hep çatık ka lı,annem hep mızmız. Kasabanın çocuklarıhep korkunç. Bol bol dayak yiyor, hephakarete u ruyorum. ikâyet edece imkimse yok. Mektep bahçesinde çocuklaroynuyor... Ben yine yalnızım veyabancıyım, yabancı yani dü man. Dilimba ka ve gözlüklerim var... Kendimdenutanıyorum.Sınıfta neler okuyorduk,bilmiyorum, lyas Efendi din dersleri,Kur’an ve hüsn-ü hat hocamız.‘Muhasebat-ı Ahlâkiye’ diye bir kitabımızvar. lyas Efendi bir müddet medresegörmü . Her ders ‘Muhasebat-ıAhlâkiye’nin okuyucusu benim.
Sait Efendi bir ara Türkçehocamız. Bulgurluzâde Rıza,Menemenlizâde Tahir elinde dola ankitaplar. Satı Bey’i n ‘Fenn-i TerbiyeDersleri’ni de ilk onda görüyorum.Nihayet Ömer Hilmi. Lâfazan,kendini be enmi bir deklase. ‘Dar-ülMuallimin-i Âliye’nin edebiyat ubesindenmezun oldu unu söylüyor. kide biryazdı ı kitaplarla övünen bir Çerkez. lkmanzumemi ona okuyorum. On birya ındayım. Yarım saat iirin aleyhindenutuk çekiyor. Daha sonra, büyük birsuç i lemi im gibi babamın da kula ınıbüküyor. Ama bazı kabiliyetlerimi degeli tiriyor. Meselâ resimlerim çokba arılı.Mösyö Nikola ilk Fransızca hocam.Ondan evvel Mösyö Vahan diye birErmeni varmı . Babam sitayi le sözünüetmi ti: Fransızcanın edebiyatına vâkıfimi .Bu saçma sapan hatıralardan
utanç ve sıkıntı duyuyorum.1928’de ilk mektebi bitirdim.Talihsizlik burada da i e karı tı:mektebimiz önceleri altı sınıflı bir rü tiyeidi, ben son sınıfı bitirince ilk mektepoldu, yani ister istemez bir senekaybettim.Lisem Üniversitem’dir.Sonra Antakya Sultanîsi. lk yıldan ikiisim kalmı hafızamda: Antuvan Efendiile Lâmi Bey. Antuvan Efendi birkaçtercümesi basılmı bir Ermeni.Çiçe i burnunda bir kabiliyetLâmi Bey de Satı Bey’in kurdu u ‘Dar-ülMuallimin-i Âliye’nin mezunlarındanÖmer Hilmi gibi. Ama ona kıyasla dahaakıllı, daha co kun ve mesle ine yürektenba lı. Garip bir metodu var. Kısaca tarihîveya mitolojik bir konu anlatıyor, ‘hadiyazın bakalım’ diyor. Promete efsanesiniilk defa ondan dinlemi ve a ılacak birhızla, yarı-manzum, yarı- mensur on be
sayfa karalamı tım. Lâmi Bey hayretetmi ve numara yerine çok iltifatkâr biriki cümle kondurmu tu. Unutamadı ımÖmer Hilmi, hikmetine akılerdiremedi im nasihatler vermi , iirleu ra manın insanı felâketesürükleyece ini anlatma a kalkmı tı.Lâmi Bey ise, ilâhî bir mevhibeden sözediyor, ‘ilham, ilham’ deyip duruyordu.Lâmi Bey’le dostlu umuz uzun sürmedi.Orta üçte hocamız de i ti. Çokokuyor, daha da çok yazıyordum. Hocaımartmı tı beni. Orta üç’te Ali lmîFâni’yi tanıdım. air, muhibb-i cemal,kalender bir Osmanlı. Lâmi Bey gençti,pedagogdu. Ali lmî, fele in çemberindengeçmi , rindme rep bir Osmanlı. BirinciDünya Sava ı’ndan önce ‘Dar-ülFünûn’da metin erhli i hocalı ı yapmı .Siyaset, bu sessiz sedasız, bu zevkperestairi vatanından uzakla tırmı , RızaTevfik, Refik Halit gibi o da bir yüz ellilik.Niçin, nasıl, hiçbir zaman anlayamadım.
Farsçası mazbut, aruza hâkim, babacan,arif bir divan airi. Hasbelkader edebiyatmuallimi. Hissî ve fikrî hayatıma büyükkatkıları olan bir hoca, hattâ bir dosttu.iir dünyasına onun rehberli inde girdim.Lâmi Bey’in adamakıllı ımarttı ı buçiçe i burnunda kabiliyeti, lmî Beyzaptedilmez hâle getirdi.Bereket yeni bir hoca, bulüzumundan fazla mü fik, zevklerindenba ka programı ve metodu olmayanüstadın çok gev etti i dizginleri birazkıstı: Memduh Selim. Ali lmî, bütünzilletleri ve meziyetleriyle ark’tı, MemduhSelim kinci Me rutiyetin Avrupalıla mıbir mekteplisi. Ali lmî nerede yeti mi tibilmiyorum, Memduh Selim Mülkiye’denmezundu, Fransızca, Ermenice ve galibaKürtçe biliyordu. Abdullah Cevdet’inrahle-yi tedrisinden geçmi ti. Metin, çetinve lüzumundan fazla ciddi bir adam. lkkompozisyon dersinde kâ ıda mürekkepdamlattı ını için numaramı bir hayli
kırmı tı. Lâubalîlikten hiç ho lanmazdı.Noktalama, satır ba larına dikkat etmegibi, yazı yazmanın i çilik diyebilece imyönleri üzerinde ne kadar titizdavranmak gerekti ini usanmadan ihtaredecekti. Memduh Selim daha sonratercüme hocamız da olacaktı.Chateaubriand’ı n ‘Son Ibn-i Saraç’ınMaceraları’ adlı eserini onun sınıfındaTürkçeye çevirdik. Memduh Selim içinayrı bir jurnal yazmalıyım.ahsiyetimin te ekkülünde etkisiolan bir ba ka hoca da Mahmut Ali.Geni tecessüsü, hastalık derecesindevekarı olan bir tarih hocası. Bununlaberaber hocalık hayatına ait hiçbirberrak hatıram yok. Ders kitaplarımızyoktu. Not alırdık. Sanıyorum ki AhmetRefik’in ‘Umumi Tarih’inden anlatırdı. Birsöz virtüözü idi Mahmut Ali. Bazen DonKi ot’a benzerdi, bazen Sirano’ya. O damüstakil bir jurnale lâyıktır.
Fransızca bildiniz mi...Antuvan Efendi’den sonra Fransızcahocalarım Fransız oldu. Liseden itibarenAntakya Sultanîsi isim de i tirdi: “Lyceed’Antioche.” Türkçe, Arapça, tarihdı ında bütün dersler Fransızcaokutuluyordu. On, on bir, on ikincisınıflarda tarih de Fransızca okutulma aba landı. Memleketin kayıtsız artsızefendisi Fransızlardı. Fransızca bildinizmi, önünüzde bütün kapılar açıkdemekti.Önce Mösyö Moity. Moity, babacanbir ba çavu eskisiydi. Sınıfta pipo içer,talebelerden ufak tefek hediyeler kabulederdi. Nefis bir kaligrafisi vardı. En çoküzerinde durdu u ders ‘phraseologie’ idi.Bir nevi tatbikî gramerdi bu,kompozisyona hazırlık mahiyetinde birders. Umumiyetle iki kelime verilir ve enaz yirmi kelimeli cümle kurdurtulurdu.A y r ı c a ‘negatif veya ‘interronegatifcümleler de yaptırtılırdı.
Türkçem zengindi, çokokumu tum. Bu temrinler yazıkabiliyetimi bir kat daha geli tirdi. iirezberlemekten ho lanmazdım, gramereısınamadım. Ama liseyi bitirene kadarkompozisyondan hep birinciydim.Fransızların nasıl bir programtakip ettiklerini anlayamamı ımda. Lisebir’de Hugo’nun ‘Legende des Siecles’iniokuduk. Lise iki’de Chateaubriand’ın‘Atala’, ‘Rene’ ve ‘Le Dernier desAbincerages’ını... Lise üç’te Lanson’un‘Edebiyat Tarihi’ sınıf kitabımız oldu.Yalnız Lanson mu? Zaman zamanDesgranges’ın ‘Seçme Yazılar’ı da. Ayrıcaklâsikler: Moliere’den, Corneille’den,Racine’den üç dört kitap okumu olmakzorundaydık.Lise üç’te Bazantay Fransızcahocamız oldu. Bazantay, edebiyatfakültesi mezunu ve edebiyat doktoru idi.Bir ara müdür de oldu liseye. Yazıhayatımda ilk gurur darbesini ondan
yedim. Tarihle ilgili bir kompozisyon sözkonusuydu, konuyu çok iyihatırlamıyorum. Kendimden emin, on beyirmi sayfa karalayıp takdim ettim.Kâ ıtlar geri verildi, yine en iyi numarayıben almı tım: yirmi üzerine yedi.Yazdıklarımın dörtte üçü silinmi ,kenarına ‘gevezelik, konu ile alâkası yok,uyuyor musunuz’ gibi iltifatlardöktürülmü tü. Dayak yemekten çokdaha a ır bir hakaretti bu. Ama ilk ciddîyazı dersi idi. Anladım ki aklına geleniyazmak yazı yazmak de ildir.Her filozof hakikati kendine göre elealırLisede feyz aldı ını bir ba ka hoca daMesut Fâni. Sorbon’dan yeni gelmi birhukuk doktoru. On be yıl Paris’tebulunmu . Cebel-i Bereket Mutasarrıfıiken Fransa’ya kaçmak zorunda kalmıeski bir hukuk mezunu. Onuncu sınıftaedebiyat tarihi hocamız oldu.
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424
- 425
- 426
- 427
- 428
- 429
- 430
- 431
- 432
- 433
- 434
- 435
- 436
- 437
- 438
- 439
- 440
- 441
- 442
- 443
- 444
- 445
- 446
- 447
- 448
- 449
- 450
- 451
- 452
- 453
- 454
- 455
- 456
- 457
- 458
- 459
- 460
- 461
- 462
- 463
- 464
- 465
- 466
- 467
- 468
- 469
- 470
- 471
- 472
- 473
- 474
- 475
- 476
- 477
- 478
- 479
- 480
- 481
- 482
- 483
- 484
- 485
- 486
- 487
- 488
- 489
- 490
- 491
- 492
- 493
- 494
- 495
- 496
- 497
- 498
- 499
- 500
- 501
- 502
- 503
- 504
- 505
- 506
- 507
- 508
- 509
- 510
- 511
- 512
- 513
- 514
- 515
- 516
- 517
- 518
- 519
- 520
- 521
- 522
- 523
- 524
- 525
- 526
- 527
- 528
- 529
- 530
- 531
- 532
- 533
- 534
- 535
- 536
- 537
- 538
- 539
- 540
- 541
- 542
- 543
- 544
- 545
- 546
- 547
- 548
- 549
- 550
- 551
- 552
- 553
- 554
- 555
- 556
- 557
- 558
- 559
- 560
- 561
- 562
- 563
- 564
- 565
- 566
- 567
- 568
- 569
- 570
- 571
- 572
- 573
- 574
- 575
- 576
- 577
- 578
- 579
- 580
- 581
- 582
- 583
- 584
- 585
- 586
- 587
- 588
- 589
- 590
- 591
- 592
- 593
- 594
- 595
- 596
- 597
- 598
- 599
- 600
- 601
- 602
- 603
- 604
- 605
- 606
- 607
- 608
- 609
- 610
- 611
- 612
- 613
- 614
- 615
- 616
- 617
- 618
- 619
- 620
- 621
- 622
- 623
- 1 - 50
- 51 - 100
- 101 - 150
- 151 - 200
- 201 - 250
- 251 - 300
- 301 - 350
- 351 - 400
- 401 - 450
- 451 - 500
- 501 - 550
- 551 - 600
- 601 - 623
Pages: