girdiler. Sonraya bırakılmıştı herşey. ***Eğlence bitmiş, dönüş yoluçilesi başlamıştı. İstanbul’unyoğun trafiğinde, bindikleriotobüsün kalabalığı, onları iyicebunaltmıştı. En sonundaBahçelievler durağına gelmiş veinebilmişlerdi. Cem, yanlarındanayrılırken yarın için bir planlarıolup olmadığını sordu. Selim,“Yarın pazar değil mi? Benimyarın bir grup turistiSultanahmet’e götürmemgerekiyor. Yani yarın beni unutun
arkadaşlar” dedi. ArdındanBukre’ye dönerek, “Sen neyapıyorsun yarın?” diye sordu. “Bilmem...” dedi omzunusilkerek. “Akşam Face’tenyazışır karar veririz. Evindurumuna bir bakmam lazım.” *** Bukre, eve girer girmez yarıniçin bir plan olup olmadığınısordu annesine. “Baban,amcanlara götürecek yarın bizi.Biraz rahatsızmış amcan” dediannesi. Canı sıkıldı bu duruma.Ama gitmemek gibi bir lüksü deolamazdı. Akşam yemeğinden
sonra annesiyle birlikte masayıtopladı. Mutfakta beraberbulaşıkları yıkadılar. Dalgın vedüşünceliydi annesinin biricikkızı. Kızının bu halini gören annedayanamadı ve sordu. “Kızım bir şey mi var?”Anneler hemen anlardı. “Yok bir şey anne” diyerekkestirip attı Bukre. Annesiinanmayan gözlerle baktı. Kafasının içindeki karışıklığıannesiyle paylaşabilirdi aslında.Onu en iyi anlayacak kadın oydu.En azından fikir verirdi. Bir andüşündü. Anlatmaya karar verdi.
“Anne...” dedi. Anne kızınıdinlemeye hazırdı. Tamkonuşmaya başlayacakları sıradaiçeri Uygar girdi. “Neyse annesonra konuşuruz” dedi Bukre.Odasına geçti. Bilgisayarını açtı.Facebook ilişki durumunu“Araf’ta” olarak değiştirdi.Mail’lerini kontrol etti. Tam busırada Cem’den mesaj geldi: Hangi Araf ’tasın bakalımBukre Hanım :) Bukre şaşkındı. İnternetegirdiği zamanları nasıl dayakalıyordu?
Sen Face’te mi yatıyosun :) Fotolarına bakıyodum.Hepsinde çok güzelsin :) Topu topu üç tane foto var.Nesine bakıyosun Allah aşkına:) İlişki durumunudeğiştirmişsin. Dikkatimi çektide bi soriim dedim. Nasılsın diye başlasak Cem? Değişen bi şey yok. Bugün deyaşıyorum. Arada kaldım da. O yüzdenöyle yazdım ilişki durumuma. Hımmm... kiminle kiminarasında kaldın bakem :)
Kendimle kendimin arasındakaldım anlıcan kafam karışıkbiraz :)) Vuuu güzeldi buuu. Yarın içinplan var mı? Var. Babam bizi amcamlaragötürcek. Hadi ya :(( Çok mu üzüldün? Yarın da görüşürüz diyedüşünüyodum. :( Neyse canım. Bir de hafta içimüsait olursak görüşürüz.Olmazsa yine benim orayagelin.
Bakarız. Meşgul etmiyorum di mi? Yok hayır etmiyosun. Bugün bana anlattıklarınkafama takıldı. Çok mu üzdülerseni? Yani hiç mutlu bi ilişkinolmadı mı? Ben senin yaşadığınkırıklıkları çok merak ediyorum.Anlatmak ister misin? Neyi anlatayım ki? Onlar birrüzgârdı işte. Estiler ve gittiler.Ben onlara rüzgâr adamlardiyorum. Neden ki :) Rüzgârı bilirsin işte.Vardırlar onlar hep ama
kalmazlar. Rüzgârın kalmasıyoktur yani. esip gitmesi vardırhep. Zaten kalırsa adı rüzgârolmaz. O yüzden ben onlararüzgâr adam dedim :) Adlarınayakışanı yaptılar hep. Gittiler.Kalmaları çok zordu çok zor. Oyüzden sen gitmeyi rüzgâra sor:) Bukre? Efendim Cem? Eğer bi gün sevmeye kararverirsen hazırım beklemeye :) Çok ani olmuştu bu. Hiçbeklemiyordu bunu Bukre.Klavyenin üstünde duran elleri
titremeye başladı. Ne yazacağınıbilemedi önce. Sakin olmalıydı.Heyecanlandığını bellietmemeliydi. Yazacağı cevap,soğukkanlı bir cümle olmalıydı. Bu bir teklif mi? Nasıl algılarsan. Buna hazır değilim Cem. Neye hazır değilsin? Sevmeyemi sevilmeye mi? İkisine de. Korktuğun şey nedir Bukre? Kaybetmek. Güven kaybetmek.Aşka olan inancımı zatenkaybettim. Bir de kendime olan
güvenimi kaybetmekistemiyorum. O kadar yıldım kiher şeyden. Yeniden ihaneteuğramak istemiyorum :( Eğeryaşayacaksam çok güçlü bir aşkyaşamalıyım ya da hiçyaşamamalıyım. İhanet güçsüzaşkları sever çünkü...Bilmiyorum belki de iyi insanadenk gelmedim.Aslında insanlar özünde iyidirde işte... özü sağlam insan pekkalmadı :(:) Haklısın Cem. Yaşım çokbüyük değil ama çok şeyyaşadım. Yaşadığım depremleribelki yüzüme bakıp az çok
görebilirsin ama kalbimdekiyıkımları, hasarları aslabilemezsin, göremezsin. Anlat o zaman o yıkımları. Yazhadi! Paylaşmanı istiyorumbenimle. Belki çare olurum? Benim aşkta kurtarılacakhiçbir cümlem kalmadı Cem. Neyazayım sana? Sussam daha iyibence. Seni anlamaya çözmeyeçalışıyorum. Neden bu kadaruzaksın insanlara? Çünkü çoksunuz... Çok muyuz? Anlamadın değil mi? Çok
kalabalıksınız Cem. Yalnızlığımhiçbirinize dokunmadanhüzünle geçti aranızdan.Anlamadınız. Çünkü çokkalabalıktınız.Bu kadar suskun kalmasaydınkeşke. Keşke insanlaraanlatsaydın kendini.Söyleseydin bilmeleri gerekenher şeyi.Söylemedim Cem. Söylemem.Korkarım. Korkumsöyleyeceklerim için değil.Korkum, alacağım yanıt için.Anlamadıklarını anlıyorumduyduklarımdan... Bu yüzdenuzun sürmüyor hiçbir
yakınlaşma. Bu yüzden öyle kısasürüyor ki beraberlikler;geçmiş bile olamıyor aramızda.Aslında gitmelerine de değil buhüzün, bırakılmaya... Seni anlıyorum Bukre.İnsanların ikiyüzlü olmalarıseni böyle üzüyor. Bak ben sanabi şi söliim mi? İki tür insanvardır bu hayatta. Az yaşayıpçok ölenler, çok yaşayıpöldüğünü bilmeyenler. Ben hepilk sıradaki insanlardan olmayıtercih ettim. İkinci sıradakilerbüyük bir yalanın içinehapsolmuşlar çünkü. Tozpembebir yalan bulutunun içindeler.
Mesela ben müziğimletutunuyorum hayata, onlaryalanlarıyla. Belki de başkalarını değil,kendilerini kandırıyorlardır ençok? Ben de onu diyorum işte. Ençok kendilerini aldatıyorlarsahteliklerde. Belki zamanzaman biz de yapıyoruzdurbunu. Sen hiç kendinikandırmadın mı hayatında? Ben kendimi kandırmam Cem.Gerçeklerin kılığını değiştiririm:) Offf çok iyiydi bu :)))
Bu kadar gülme. Gerçek bu. Sen de gül ne var bunda hahah. Ben güldüm mü kanımlagülerim. Bi şey anlamadım ama galibakaliteli bi şey söledin :) Tamamsustum ben. Susma Cem. Susma. Ben hüznükelimelerle eritiyorum. Sensusma. Bak ben konuşaraktutunmaya çalışıyorum. Bazı geceler olduğundan dahakaranlıktır. Bu gece de öylebenim için. Sen aydınlığakaçmak istedikçe o daha da
kararır. Biraz hüzünlendim yagaliba. Belki inanmayacaksınama şu anda ağlıyorum :((( Ağlıyorsun da, gözlerininbundan haberi var mı? Gözyaşı bilmez neden aktığını.Ama göz bilir neye ağladığını. Erkekler bazı duygularıanlamadan yaşar Cem. Bir anlıkhevese kapılır, sonra onu hayatıboyunca uzatabileceğini sanır.Oysaki erkeklerin hamurundabu yoktur. Başka bi şeydironların yaptığı. Nedir Bukre bizim yaptığımız? Erkekler emekleyerek sever,
koşarak terk eder. Sizin gözünüzhep aç bence. Ama siz dehaklısınız tabii... Göz mide mi kidoysun değil mi? Bu biraz fazla olmadı mı? Herkes, doğru da olsa yanlışda olsa kendi yaşadığınıtecrübe edinir. Ben bunlarıbaşkalarından toplamadım.Başkasının tecrübesi benimolamaz zaten. Ne yaşadıysamonu yazıyorum. Belki de senin beklenti vehayallerin çok büyüktü? Çünküne kadar büyük kurulursahayaller, o kadar küçük kalır
gerçekler. Bazen o kadar ihtiyacın olurki hayallerinin sesine. Kulakvermesen terk etmiş gibiolursun kendini. Bi günkıyısızlaşacağımızı bile biledenize aldanmaktır bu.Aldanırsın. Ama bu aldanış iyigelir tükenmişliğe, yalnızlığa...Güç olur bazı yalnızlığagirişler. Yalnızsındır ama eksikdeğilsindir çünkü. Konuştukça sendeki derinliğegiderek daha fazla hayranoluyorum. Keşke çok daha önceçıksaydın karşıma. Sendeeskimek isterdim. Of ne diyorum
ben... sözcükler yetersiz işte.Sen bu kadar yazdığıma bakma.Anlatamıyorum işte duygularımıyazıyorum, anla! Yazarsın. Yan yana getirirsinsözcükleri sessizce... ama birşey anlatmaz bazen. Bazen deçok bağırır sözler, ama sesiniduyuramaz kimseye. Tıpkı bazışarkıların unutulamaması gibi.Bir şarkı unutulmuyorsaşarkıdır. Unutulan bir şarkızaten hiç şarkı olamamıştır.Nasıl ki şarkıyı şarkı yapan şeyunutulmazlığıysa, yazılanları dayazı yapan hafızayakazınmışlığıdır. Sen yaz. Ben
anlarım. Kalemimde yüzünün edebiyatı. Utanırım. Bana böyle güzelşeyler söyleme. Aşktankorkuyorum. Kendini banaalıştırma Cem. Gidersinbiliyorum. Gitmem Bukre. Daha kalbinebile yaklaşamadım ama gitmeminan. Bunlar için henüz çok erken.Acele etmeyelim. Hem önümdegeleceğimi etkileyecek bir sınavvar. Zamana bırakalım.Kapatıyorum artık. İyi geceler. İyi geceler. Beni sevmeyi
unutma. O hafta boyunca yazışmalardevam etti. Her gece saatlercetelefonda da konuştular. Telefonukapatırken her seferinde “Benisevmeyi unutma...” dedi Cem...Bukre’ye karşı ne kadar ısrarcıdavransa da Cem, Bukre, bir aşkiçin hâlâ hazır hissetmiyordukendisini. Sınavının her şeydendaha önemli olduğunusöylüyordu her seferinde. *** Günler, haftalar geçtikçe Cemdaha da bağlanıyor, ama Bukreyine aynı tutumu sergiliyordu.
Bukre’nin üniversite sınavınagirdiği gün, Cem ve Selim onukapıda beklediler. Bir günöncesinde annesi, babası vekardeşiyle birlikte Eyüp SultanCamii’ne gidip dualaretmişlerdi. Ama sınav günüailesinden kimseyi istememiştiyanında. Selim ve Cem’inyanında daha rahattı. Bukre’nin oldukça iyi geçensınavından sonra, ne stresi ne dekaygıları kalmıştı. Cem’in sahnealdığı Teras Kafe’ye gidip,eğlenceli bir gün yaşadılar.Bukre, artık daha neşeliydi. Birhafta sonu yine Cem’le
buluştular. Sinema sonrası yemekyediler. Cem, yine ısrarediyordu. “Artık sınav stresi de bitti.Keyfin de yerinde.” Sözün nereye varacağını iyibilen Bukre, hemen atıldı. “Dur bakalım daha yenibaşlıyor her şey. Sınav sonuçlarıaçıklanıncaya kadar benkurtulamam bu stresten. Hembakalım yerleşebilecek miyim?” Derin bir iç geçirdi Cem. “Yerleştikten sonra zaten dörtyıl okuyacaksın. Okul bitsin helediyeceksin. E, okul bitince bu
sefer iş sıkıntısı başlar. İşbulman ve çalışmaya başlamanda iki sene sürse etti mi sana altıyıl. Ben de bu arada senibeklerken, ağaç olurum. TaksimGezi Parkı’na dikerler beni. Sende gelir yapraklarımın altındadirenirsin artık... Nasıl ama?” Gülüyordu Bukre. “Abartmayagerek yok Cem” dedi ve elinituttu. Ellerini tuttuğunda duyduğuhuzuru, ona yeryüzündeverebilecek başka hiçbir insanyoktu. Bu yüzden en küçükfırsatta ellerini tutardı Cem’in.Gözlerini onun gözlerinesabitleyerek, “O kadar
beklemezsin” dedi. “Bunu nasıl anlamalıyımBukre? O kadar beklemezsinderken, yani sabrın o kadarbeklemeye yetmez, vazgeçergidersin anlamında mısöylüyorsun bunu, yoksa altı yılakalmadan sana evet derim.Mesela beş buçuk yıl sonra mıdemek istiyorsun?” diye sorduCem o hınzır gülümsemesieşliğinde. Derin bir nefes aldı veanlatmaya başladı Bukre. “Buzul bir mevsimde karşımaçıkan bir ateş çemberiydi
gözlerin. Geriye kaçsam,donacaktım. Derin derin baksamyanacaktım. Elimi tuttun. Veavuçlarının, değersizliğimiunuttuğum tek sığınak olduğunufark ettirdin bana. Kendimekavuştum seninle. Seninle tümkaranlıklara korkusuzcayürüyebilirdim artık. Gerçibenim korkum karanlık değil,ışığımın olmamasıydı. Ama artıkateşten gözlerin ve beni hayatabağlayan, sığınağım olan ellerinvardı. Bugüne kadar yaşamakistemediğim her şey ömrümütüketiyordu; yaşamakistediklerimeyse ömrüm
yetmiyordu. Gelmiştin işte!Gelişi gereğinden fazlaertelenmiş bir kahramangibiydin. Gülüşündeki sıcaklığınyazla alakası da yoktu.Gözlerindeki ateşte ısıtırkenbuzul yüreğimi, bilmeden yolumukendine çeviriyordun. Çok savaşverdim kendimle. Aşkadüşmemek adına nice uçurumlaradüştüm çocuk yüreğimle. Birçuval pirinçti kısacık ömrüm;içinden sadece siyah taşlarıayıkladığım, ama beyaz taşlarında olabileceğini bilmediğim...Açık bir yaraydı kalbim, içineacıların koşarak saklandığı... Sen
o yaralarımı bakışlarınla okşadınbilmeden. O gün, o havuzda banauzanan ellerin, beni sadece ohavuzdan çekip çıkarmadı. Oeller beni kendi içimdekikaranlıktan, açık yaralarımın kanağlayan aralığından da çıkardı. Ogüne geri dönebilmek için bütünyarınlarımı feda edebilirdim.Hani bazen küçücük bir ana kocabir hayatı sığdırırsın ya... İşteşimdi koca bir hayat o küçücükana sığmaya hazır. Hadi uzatelini, sana gidiyoruz.” Nefesi kesilir gibi olduCem’in. Uzattı ellerini sevdiğine.Sesi titreye titreye konuştu.
“Biliyor musun? Meleklerrüyalarında sana benzemeyeçalışıyor.” Artık elleri de titremeyebaşlamıştı. Sonra mutlu birgülümseyiş kapladı yüzünü.Sıkıca sarıldı Bukre’ye. İkisininde pır pır oldu kalbi. Ayaklarıyere basmıyordu.***El ele yürüdüler caddeboyunca. Bilmedikleri arasokaklarda kayboldular. Hiçbirşey umurlarında değildi.Bıraksalar günlerce bu şekildeyürüyebilirlerdi. Saati
unutmuşlardı. Zaman kavramıyitmişti zihinlerinde. Aşk hoşgelmişti. Bir köprünün üzerindedurdular. Denizi seyrettiler uzunuzun. “Elimi tuttuğunda sankibaşka bir insana dönüşüyorum”dedi Cem. “Değişme...” dediBukre. “Sen en çok senkengüzelsin.” Gemileri seyrediyorlardı.Fonda şehrin gürültüsü vardı.“Peşini hiç bırakmayacak bir başbelasının elini tuttuğununfarkında mısın? Aklını yitirmişolmalısın” dedi Bukre en sevimlihaliyle.
Cem, kararlı bir ses tonuyla,“Peşinden geleceğini bilsem,aklımı bile kaçırırım” dedigözlerine bakarak... Hissettiklerimutluluk bir bulut tabakası olsa,seyrettikleri denizin üstünütamamen kapatabilirdi. Bazen her şey daha azdır birşeyden. O bir şeyin yokluğu,siler her şeyin varlığını.Ömrünüzün en eksik yanıdır o.Çok aradığınız, nadirbulduğunuz... Ve bir gün aramakdeğil, vazgeçmek çıkarırkarşınıza aradığınızı. Kaderingarip bir cilvesidir bu. Bazen ikiinsan vazgeçtiğinde bulur aradığı
her şeyi. Gözler söyler,dudakların diyemediklerini.Sessizce uzlaşır kalpler. Farklıhayatların aynı insanları, bulurlarbirbirlerini bambaşka yollarda.Hayatımıza yanlış yoldan girendoğru insanlardır onlar. Hayatfenerimiz olurlar içimizinkaranlığında... O zaman anlarız,mutlu olmak için bize sunulanhayatı, bu zamana kadarmutsuzluğumuza alışarakharcadığımızı... O zaman anlarızbugüne kadar zaman dediğimiziyaşama çeviremediğimizi. İşteşimdi yaşamaya başladıklarınıhissediyorlardı. Onlar, sessizce
sevenlerdendi. Gece oluyordu. ***Haftalar daha hızlı geçiyorduher zamankinden. Selim,Bukre’nin mutluluğunun en yakınşahidiydi. Uzun zamandır onu bukadar mesut görmemişti. Cem’inhayatı da gözle görülür birşekilde değişmişti. Artıkşarkılarını Bukre içinbesteliyordu. Bukre, herbuluşmada mutlaka Selim’itelefonla arıyor, kendilerinekatılmasını istiyordu. AmaSelim, “Saçmalama Yavru Kuş.İki sevgilinin arasında ne işimvar karaçalı gibi?” diyor ve işi
şakaya vurarak tekliflerinireddediyordu.
4İlişkilerinin başladığı gündenbu yana iki ay geçmişti. Bukre,her gün biraz daha Cem’ebağlanmış, artık ondan başka birşey düşünemez hale gelmişti.Çok iyi gidiyordu ilişkileri.Cem, albüm çıkartabilmek içinçabalıyordu. En büyükdestekçileri ise Bukre veSelim’di. Bukre,haftalıklarından, Selim,gezilerden kazandıklarından,Cem ise çalıştığı kafeden aldığıgünlüklerinden artırarak, stüdyo
kiralayacak ve müzisyenlereverilecek parayı topladı. Büyükbir dayanışma içinde gecegündüz çalışmaya başladılar.Cem, bestelerini önce Bukre veSelim’e dinletiyor,beğenmedikleri şarkılarıeliyordu. Elbirliğiyle öncerepertuvarı belirlediler. Dahasonra iyi bir aranjör bulup,altyapıları tamamlattılar. Heraşamada inanılmaz bir mutlulukve heyecan vardı. Diğerenstrümanların da kayıtlarıbittikten sonra geriye sadeceokumalar kalmıştı. Cem, üçgünde de okumaları bitirerek,
albümünü tamamladı. O gece tümekip bunu stüdyoda kesilen birpastayla kutladı. Geriye sadecealbümü piyasaya sürecek birmüzik firması bulmak kaldı. *** Kapı kapı dolaşarak biryapımcı aradı Cem. FakatUnkapanı’ndaki tüm kapılar birbir yüzüne kapanıyordu. Moralibozulan Cem, çareyi dostlarındabuluyor, onların desteğiyle hergün yeni umutlarla arayışınadevam ediyordu. Müzikpiyasasının son yıllarda yaşadığıçöküş, Cem’i hayallerinden
ediyordu. Artık umutları yavaş yavaştükenmeye başlamıştı. Haberbıraktığı kimse ona geridönmüyor, geri dönenler deolumlu bir cevap vermiyordu.Bir iki tanıdık aracılığıyla albümbüyük yapımcılara ulaşsa daonların da cevabı “Hayır!”oluyordu. Umutları giderek azalan Cem,en sonunda pes etti. Birakşamüstü ağlamaklı bir sestonuyla aradı Bukre’yi. “Aşkımçok kötüyüm ne olur yanıma gel”dedi. Sonra kapattı telefonu.Bukre, koşarak evine gitti
sevgilisinin. Kapıyı uzun uzunçaldı. Cem kapıyı açtığında ruhgibiydi. Ağlamaktan kızarangözleri boş boş bakıyordu ona. “Aşkım ne oldu sana?” dediBukre dehşetle. “Ben bitirdim içimdeki müziği”diye cevap verdi yılgın sesiyleve yavaş adımlarla salona doğruyürümeye başladı. Yürüyen birceset gibiydi adeta. Bukre,arkasındaydı. Ev darmadağınedilmişti. Ayna kırılmış, ceptelefonu duvara fırlatılıpparçalanmıştı. Bukre, neyapacağını bilemez bir haldeCem’in ellerine sarıldı.
“Ne olur vazgeçme aşkım. Beniseviyorsan...” diye yalvardı.Cem’den o güne kadar duymadığıbir tonla, azarlanarak, itildi birkenara. Ne yaptığını bilmiyordu Cem.Koltuğun üstünde duran gitarınakoştu. Elinden bir an biledüşürmediği, ikinci sevgilisiolarak gördüğü gitarını evinduvarlarına vura vura parçaladı.Her vuruşta, “Daha da çalmamseni ulaaan!” diye bağırıyordu.Bukre, korkudan titriyor veağlıyordu. Bir yandan da Cem’idurdurmaya çalışıyordu. Cem,gözü dönmüş bir şekilde eline ne
geçerse parçalıyordu. Farkındaolmadan Bukre’ye de vurmuş veyere düşürmüştü. Kafası kanlariçindeydi Bukre’nin. Onu öylegörünce birden kendine geldiCem. Telaşla koştu ve kucağınaaldı. Ağlaya ağlaya hastaneyegötürdü. Acil servisten içerigirer girmez, karşısına çıkan ilkgörevlinin kucağına bıraktı veoracıkta yere yığıldı. Kafasına üç dikiş atılmıştıBukre’nin. Neyse ki ucuzatlatmıştı. Gözlerini açar açmazkarşısında Selim’i gördü. “Kuzuuu? Nerdeyim ben?”
“Yorma kendini Yavru Kuşum.Hastanedeyiz. Küçük bir kazaoldu.” “Cem! Cem nerede?” “O müşahede odasında yatıyor.Bir sinir krizi geçirdi. Amaşimdi iyi... Serum alıyor.” “Kafam acıyor Selim.” “Hayatım şu anda kafanda üçtane dikiş var. Sizinkilerinbundan haberi yok.” “Cem’i görmek istiyorumSelim.” “Şu anda görebilmen mümkündeğil.” “Hayır! Görmek istiyorum. İyi
olduğuna emin olmak istiyorum.” “Bukre, şu anda daha önemlibir problemimiz var. Sizinkilerolayı bilmiyor. Ben bizimkileresöyledim. Birazdan babamgelecek, seni bize götüreceğiz.Annem de anneni arayacak vebizde kalacağını söyleyecek.Yarın da bir çare bulacağız işte.” “Cem’i de getirin ne olur. İyiolduğunu görmek istiyorum.” Birkaç saat sonra Selim’inbabası geldi. Çıkış işlemleriniyaptılar. Çıkarken, müşahedeodasına gitmekte ısrar etti Bukre.Uyuyordu Cem. Kolunda serum
vardı. Gözlerinin altı mosmordu.Elleri, üstü başı kan içindeydi.Yatağın yanına sokuldu Bukre.Ellerini tuttu. Cem, gözleriniaraladı. Gülümsedilerbirbirlerine. Bir şeyler söylemekister gibiydi Cem. Kulağınıyaklaştırdı Bukre. Zor konuştuCem. “Beni sevmeyi unutma”dedi.Selim ve babası zor aldılar onudışarı. Ağlıyordu Bukre. Evegötürdüler. Selim’in yatağınayatırdılar. Selim’in otistikağabeyi Bukre’nin yanından hiçayrılmadı. Anlamsız seslerçıkartarak bir şeyler söylemeye
çalıştı. Bukre, saçlarını okşadıağabeyin. Selim’le birliktesabaha kadar yanındanayrılmadılar. Ertesi gün Selim ve babasıhastaneye gidip, Cem’i aldılar.Evine götürdüler. Kendisinezarar vermesin diye o geceSelim, Cem’in yanında kaldı.Bukre, sabaha kadar Selim’idefalarca aradı ve Cem’indurumuyla ilgili bilgi aldı. Tekderdi onu görebilmekti. Ertesigün, Selim eve döndü. Bukre,ona yalvardı. “Selim ne oluryarın beni ona götür.” Kabul etti Selim. Sabah
erkenden çıktılar evden. DoğruCem’e gittiler. Salondakikoltuğun üzerinde yatıyordu.Bukre’yi görür görmez kalkmayayeltendi. Kalkmasına izinvermedi Selim. Yanına oturduBukre. Birbirlerine bakıpağladılar. ***O kötü olayın üzerinden bir aygeçmişti. Cem işsiz ve parasızdı.Selim ve Bukre’ninyardımlarıyla ayaktadurabiliyordu. Hayattan hiçbirbeklentisi kalmamış gibiydi. Onuyaşama bağlayan tek kişi
Bukre’ydi. Cem’in durumuBukre’yi kahrediyordu. Hayalleriyıkılmış birinin yaşadığıpsikoloji, etrafındaki insanlarıda olumsuz etkiliyordu. Hayatacımasızdı. Selim, şöyle biryorumda bulunmuştu bu durumiçin: “Hayat altyazısı titrekreklam filmi gibi... Hani vardırya öyle reklamlar. Görüntüye veseslendirmeye bakarsan, sanaçok iyi bir ürün ya da hizmetsunuyormuş gibidir. Ama alttanhızlıca akıp giden yazılarda, hiçde öyle olmadığı yazar. O yazılargenellikle titretilerekkaydırıldığı için hiçbirimiz
okuyamayız. Zaten okumayalımdiyedir o titretmeler, o hız...Reklamda sunulan avantajınaslında neden bir dezavantajolduğunu sorguladığımızda,‘Ama biz altyazıda bunubelirtmiştik’ derler. Hayat daböyle işte... Hem o yazıyıokutmaz bize, hem deokuyamadığımız o yazıyla atarsorumluluğu üzerinden. Hayat,Cem’e çok istediği çocuğunuverdi; ama o çocuğun yaşamasınayardımcı olacak koşullarıortadan kaldırdı.” Her şeyiözetliyordu bu tespit. ***
Bukre, Cem uyurken evdengizlice albümün mastır kaydınıaldı. Tüm müzik firmalarıylayeniden görüştü. Ama hiçbirialbümü çoğaltıp dağıtmayı kabuletmedi. Onun da umutları yokoluyordu. Artık iyice sinirleribozulmuştu. Son yapacağıgörüşme için bir yapımcıdanrandevu aldı. Bu son şansıolacaktı. Mutlaka ikna etmeliydiyapımcıyı. Yapımcı albümüdinledi ve her zamanki gibi, “Bizsizi ararız” dedi. Oturduğuyerden kalkmadı, odayı terketmedi Bukre. Adam yineledi.“Biz sizi ararız hanımefendi.”
Bukre’nin gözleri adamakilitlenmişti. Ağlamak üzereydi. “Bakın siz benim sonşansımdınız. ‘Biz sizi ararız’ifadesinin ne anlama geldiğiniikimiz de çok iyi biliyoruz.Sevdiğim adam müziği bıraktı.Bir müzisyenin müziğeküsmesinin ne demek olduğunubilir misiniz siz?” Sesi yükselmeye başlamıştı. “Onun can damarlarından birikoptu diyorum size! Bunun, siziniçin bir anlamı yok mu? Belkialbüm için kapınıza gelip sizdenyardım bekleyen bir sürü şarkıcı
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424
- 425
- 426
- 427
- 428
- 429
- 430
- 431
- 432
- 433
- 434
- 435
- 436
- 437
- 438
- 439
- 440
- 441
- 442
- 443
- 444
- 445
- 446
- 447
- 448
- 449
- 450
- 451
- 452
- 453
- 454
- 455
- 456
- 457
- 458
- 459
- 460
- 461
- 462
- 463
- 464
- 465
- 466
- 467
- 468
- 469
- 470
- 471
- 472
- 473
- 474
- 475
- 476
- 477
- 478
- 479
- 480
- 481
- 482
- 483
- 484
- 485
- 486
- 487
- 488
- 489
- 490
- 491
- 492
- 493
- 494
- 495
- 496
- 497
- 498
- 499
- 500
- 501
- 502
- 503
- 504
- 505
- 506
- 507
- 508
- 509
- 510
- 511
- 512
- 513
- 514
- 515
- 516
- 517
- 518
- 519
- 520
- 521
- 522
- 523
- 524
- 525
- 526
- 527
- 528
- 529
- 530
- 531
- 532
- 533
- 534
- 535
- 536
- 537
- 538
- 539
- 540
- 541
- 542
- 543
- 544
- 545
- 546
- 547
- 548
- 549
- 550
- 551
- 552
- 553
- 554
- 555
- 556
- 557
- 558
- 559
- 560
- 561
- 562
- 563
- 564
- 565
- 566
- 567
- 568
- 569
- 570
- 571
- 572
- 573
- 574
- 575
- 576
- 577
- 578
- 579
- 580
- 581
- 582
- 583
- 584
- 585
- 586
- 587
- 588
- 589
- 590
- 591
- 592
- 593
- 594
- 595
- 596
- 597
- 598
- 599
- 600
- 601
- 602
- 603
- 604
- 605
- 606
- 607
- 608
- 609
- 610
- 611
- 612
- 613
- 614
- 615
- 616
- 617
- 618
- 619
- 620
- 621
- 622
- 623
- 624
- 625
- 626
- 627
- 628
- 629
- 630
- 631
- 632
- 633
- 634
- 635
- 636
- 637
- 638
- 639
- 640
- 641
- 642
- 643
- 644
- 645
- 646
- 647
- 648
- 649
- 650
- 651
- 652
- 653
- 654
- 655
- 656
- 657
- 658
- 659
- 660
- 661
- 662
- 663
- 664
- 665
- 666
- 667
- 668
- 669
- 670
- 671
- 672
- 673
- 674
- 675
- 676
- 677
- 678
- 679
- 680
- 681
- 682
- 683
- 684
- 685
- 686
- 687
- 688
- 689
- 690
- 691
- 692
- 693
- 694
- 695
- 696
- 697
- 698
- 699
- 700
- 701
- 702
- 703
- 704
- 705
- 706
- 707
- 708
- 709
- 710
- 711
- 712
- 713
- 714
- 715
- 716
- 717
- 718
- 719
- 720
- 721
- 722
- 723
- 724
- 725
- 726
- 727
- 728
- 729
- 730
- 731
- 732
- 733
- 734
- 735
- 736
- 737
- 738
- 739
- 740
- 741
- 742
- 743
- 744
- 745
- 746
- 747
- 748
- 749
- 750
- 751
- 752
- 753
- 754
- 755
- 756
- 757
- 758
- 759
- 760
- 761
- 762
- 763
- 764
- 765
- 766
- 767
- 768
- 769
- 770
- 771
- 772
- 773
- 774
- 775
- 776
- 777
- 778
- 779
- 780
- 781
- 782
- 783
- 1 - 50
- 51 - 100
- 101 - 150
- 151 - 200
- 201 - 250
- 251 - 300
- 301 - 350
- 351 - 400
- 401 - 450
- 451 - 500
- 501 - 550
- 551 - 600
- 601 - 650
- 651 - 700
- 701 - 750
- 751 - 783
Pages: