Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Bukre - Kahraman Tazeoglu

Bukre - Kahraman Tazeoglu

Published by cg.caglayan, 2016-11-02 09:29:14

Description: Bukre - Kahraman Tazeoglu

Search

Read the Text Version

bekleyebilecek kadar insafsızımkalbime. Bir gün bana çok muyalnızsın diye sorsa, ‘Hayır...Yalnız değilim, tıklım tıklımsensizim!’ diyebilirim ona...Gözlerimin başkentiydi o. Amabitti. Gitmek acıtmıyor bitmekkadar Selim. Aylardır biruçuruma gidip gidip geri geldim.Ölümün kıyısından döndümSelim! İnan zor değildi yaşamakkadar.” “Üzme kendini bu kadar Bukre.Esirine eserim diye bakanı çıkarartık hayatından, aklından... Sen,olması gereken ol; olmasısevilecek olan değil! Gereğinden

fazla da ağlama. Hakkın kadarağla. Gelecek acılara gözyaşınkalsın. Kuru gözlerle hüznükarşılayamazsın... Güleceksen dehakkın kadar gül, yoksabirilerinin hakkı olan gülüşlerigasp etmiş olursun. Onu içindenaffet Bukre. Çünkü onuaffedemezsen, ondan sonrahayatına girecek olanlara iyilikmi yoksa kötülük mü yaptığınıasla bilemeyeceksin. Seni sevendostlarını düşün. Beni düşün.Senin yok oluşunu izlemek ençok beni yok ediyor. Batarken,sevdiklerini de dibe çekmeyekimsenin hakkı yok. Sen, senin

için önemli olmayabilirsin amabenim için çok önemlisin. Çünküsende açılan yara en çok bendekanıyor. Buna inan ve sorkendine; kimi yara’lar, en çokkimi yaralar?” Her zaman bildiği gerçek ilkdefa bu kadar net çıkmıştıkarşısına. Bir cevap veremediSelim’e... Onun kendisi için nekadar üzüldüğünü bu soruylaperçinlemişti. Cevap aslındasorunun içindeydi. Sustu Bukre.“Susma...” dedi Selim. “Sensusunca azalıyor kelimelerim...” ***

Hayat, bazen öldürmüyordu dasüründürüyordu insanı. Belki dekendisine daha çok tutunmamıziçin yapıyordu bunu. Zamanınmerhemi gecikebiliyorduzamanın içinde. Fakat ne yazık kizamanın ilacı zamanın içindenbaşka bir yerde değildi. Yıllarınacımasızlığı yılları eskitiyorduen çok. Ama umutlar saklıydıyılların içinde. Yıllar, bir adımkadar hızlı geçebiliyorken,atılması gereken bir adım içinyıllarca beklemekgerekebiliyordu bazen. NeydiBukre’nin zamandan asılbeklediği? Yeni bir aşk mı? Eski

bir yara mı?Kolay olanı seçmek, zorolmayan bir hayattır. Zor olansakolay yaşanan hayatın bedeliniödemektir. Ucuz ve basitmutluluklar yerine esaslızorluklarla baş edebilmeyiseçmişti Bukre. Yenilgininfarkında olarak yaşamak dabunlardan biriydi. Ne uzun biryoldu insanın içine gitmesi...Daha zoru içindekarşılaştıklarıyla başedebilmesi... Neydi onunyüzleşmelerden beklentisi? Vebu beklentinin sonunda gelecekolan kimdi, neydi? Öyle ya

beklentisi olmayanın beklediğide olamazdı...Aslında insan, aşkın başındaalıyordu kurşun yarasını amaöldüğünü sonunda anlıyordu.Anlamsız gibiydi ama yine de biranlamı olmalıydı buanlamsızlığın. Çünkü içinde aşkvardı Bukre’nin. Aşkın içindeydide aynı zamanda... İnsan nerdeolduğunu bilmeliydi.Farkındalığı olmalıydı. Bugünümutsuzlaştıran şey, mutluluğu hepyarında aramak değil miydi?Oysaki kökleri dünde büyürkeninsanın, gövdesi bugündeyaşamalı ve dalları yarına

uzanmalıydı. Geçmişe bağlılıkköklü olmayı gerektirirdi.Kökleri olmayan zaten hiçbiryere bağlanamazdı. Amageçmişinden gelenleri,geçmişinde takılı kalaraktecrübeye dönüştüremezdi insan.Bukre, bunun bilincindeydi. Amayine de geride bıraktıklarına geridönmek istiyordu bazen. Hiçbirşeyi eskisi gibi bulamayacağınıbildiği halde...Onulmaz ve sessiz yaralarıvardı kalbinin. Kalp, dünyanın ensessiz kırılan oyuncağıydı. Kırıkda olsa atıyordu yine de... Vebazı gerçekleri görmesine engel

olmuyordu. Zaten kalbinlegörebiliyorsan, görmezdengelemezdin hiçbir şeyi. Kendinikandırabilirdi en fazla insan...Cem de öyle yapmıştı belki. Çoksevdiğine kendini inandırmıştı.“Kendini kandıran beni nedenkandırmasın?” diye düşünmüştüBukre. Ama o, kalbinin sesinidinlemişti. Hiç kimse kendikalbini kandıramazdı. Ama kalpaklı hep kandırırdı.Vazgeçmeyecekti. Hırslandı!Gerçek aşkı aramaya devamedecekti. Çünkü aramayarakkaybetmek, bulamayarakkaybetmekten daha acıydı.

Arayacaktı. Geçmişi unutmadanarayacaktı. Unutmak tekrarınbaşlangıcıydı. Unutmayacaktı!Aklında cevap aradığı sorularvardı. Cem eksenli sorulardıbunlar. İnsan, kendisindekalmayacaklar uğruna, kendisinikendisi yapan şeyleri nedenharcardı? İnsanları anlamıyordu.Ummadığı insanlar adamoluyordu, adam sandıklarıysayalan! İnsanlar yan yanayken bile“biz” olamıyorsa, aslında çoktangitmişlerdir birbirlerinden.Yokken bile var olan, zamanlavarken bile olmayanadönüşebiliyordu. Hayat böyle bir

şeydi işte, kimileri yokken bilevar gibiydi, kimileri elimizitutarken bile yanımızda değildi...Bu durumda olan nice insanlarıdüşündü. Acaba Cem’le de böylemiydiler? Cem, ne zaman ondanvazgeçmişti? Cem, ne zamansevenden “vazgeçene”dönüşebilmişti? Bunun sebebisadece bir “kaçamak”olmamalıydı. Çünkü o, o kadarbasit bir erkek değildi. Ya daBukre öyle zannediyordu.Belki de dediği gibi hiçgelmemişti Cem. O zaman buacısı kalan neydi? Kalan vegeçmeyen... Ne acıydı hiç

gelmeyenin hiç geçmemesi. Onuncennetine kavuşabilmek içinönce cehenneminden mi geçmekgerekiyordu? Demek ki onun içinyaptığı fedakârlıklar, insanolmaya yetiyor, ama aşk olmayayetmiyordu. Aralarında barizfarklar vardı evet. Aslındasosyokültürel anlamdabirbirlerine hiç benzemiyorlardı.Ama aşk sana benzemeyenisevmek değil miydi? Bunun tersibaşkasında kendini sevmekanlamına gelmez miydi?İkisi de birbirini biraz da olsadeğiştirmişti aslında. Cem kitapokumaya, Bukre, hayatın

eğlenceli kısmıyla tanışmayabaşlamıştı. Artık daha neşeliydi.Daha çok gülüyor, mutluolabilmeyi öğreniyordu. Amaşimdi... Şimdi gülen yüzü hepasıktı... Hüzünlü şehirlerinkaldırımları gibi... “Ah Cem!”dedi içini çekerek. “Beniolmadığım bir insan yapıp ohalime alıştırdın; sonra da oinsanı içimden söküp aldın!” ***İçine sığamadığımızhayallerimiz vardır. Oysakiküçüklüğümüzdür o hayalleribüyüten. Kendi yarattığımıza

kendimizi sığdıramayız. Yıkılırhayaller, yerine daha küçükleriinşa edilir. Ama yıkılan bir aşk,geride öyle acılar bırakır ki tekbir tuğlasını uzanıp koyamazsınızyerine. İzler vardır geride. Veizler hatırladığın kadar derindir.Her şey bir aşk oyunuysa,gidişlere seyirci kalmak düşerkalanlara. Adımızdan düşer adımadım. Ve gitmek değil, bitmektirattığı her adım. Aşkın bitişi değilde geride kalan her şeyin yalanoluşu yıkar insanı. Oysa siz, onunyanında ondan daha güçlügörünmekten bilesakınmışsınızdır kendinizi, sırf o

güçsüz gibi görünmesin diye. Bukadar iyi olduğunuza kimseinanamaz, görmek istemez. Vebazı gerçeklerin inanılmazlığı,bir yalana dönüştürür onları. Ençok da bu yüzden giderler. Çünkühaklı görürler kendilerini,göremediklerinin gölgesinde... Gidenlerin haklı olmalarınıdüşünmeleri, aşkın değişmeyenen haksız kuralıdır. Gelişi birşey vermeyenlerin gidişi dehiçbir şey götürmez sizden ama ogelişler sizin beklediğinizibilmediğiniz bir aşkı daberaberinde getirmişse, yani ilkaşksa o, içinizdeki uçurumun

ondan başka dalı yoktur. Buyüzden ilk aşk unutulmaz; çünküilk aşk, sadece aşkı tanıdığınkişiyle değil, aşkla da ilktanışmandır. Cem, belki ilk aşkı değildiBukre’nin ama aşka ilkyenilişiydi. Bu yüzden durmadankanıyordu yaraları. Artık kendikendine konuşmaya başlamıştı.Bazen sitemleniyor, bazensorular soruyordu Cem’e. Onunhayalini oturtup karşısına,sorguya çekiyordu. “SöyleCem!” diyordu. “Ben, kalanolmaya boyun eğecek kadarkorkağım, sen giden olmaya bu

kadar cesaretli... Şimdi hangimizdaha güzel sevdi?” Cevabı hiçbirzaman alınamayacak bir soruydubu. Aşkta, acısı kadar tecrübelidirinsan. Ama aşk acısı sayılarladeğil, derinliklerle ölçülür. İnsankalbinden kaç kişinin gelipgeçtiği değil, kimin hangiderinlikte iz bıraktığı önemlidir.Belli ki Bukre’nin aşktan yanaaldığı bu derin yara, bir ömürkanayacaktı onda. Ve bu kanıdurdurmaya da niyeti yoktuaslında... “Sarmıyorum açtığınhiçbir yarayı. Hiç olmazsayaralarımız kalsın. Biz öldük!

Bari onlar kanayarak yaşasın!”diyecekti.Gitmek istiyordu bu şehirden.Bilmediği uzak, yabancı kentleregitmek ve sokaklarındakaybolmak... Çünkü bildiğişehirde gönlüncekaybolamıyordu insan. Sözlerin“Bitti!”, gözlerin “Gitme!”dediği bir durumun içindeydi.Cem’e bugün dön desedöneceğini biliyordu. Kendisi deaffetmeye hazırdı belki amakapıyı onun açması gerekiyordu.Kadınlar çok sevince, affetmeyehazır beklerler her daim... Amagururları mâni olduğu için asla

ilk adımı atmazlar.Bekliyordu Bukre; neyingeleceğini bilmeden... Selim’indostluğu ona yardımcı oluyordubeklerken. Belki de Cem,Selim’le aralarındaki dostluğukıskandığı için böyle bir şeyyapmıştı? Çünkü Bukre içinöncelik hep Selim’deydiilişkilerinde. Erkekler, başkaerkekleri arada dostluk olsa bilekıskanırdı. Bunu Selim’lepaylaştığında çok gülmüştüSelim. Böyle bir şeyinolabileceğine ihtimalvermediğini söylemişti. Amayine de aklını kurcalamıştı

böylesi bir ihtimal. Eğergerçeklik payı milyonda bir bileolsa, Selim’in kahrolacağı birdurum olurdu bu. O, asla böylebir şey olmasını istemezdi. ***Bukre’nin okula dönüş günleriyaklaşıyordu. Cem’den sürekliolarak haberdardı. Gerek konukolduğu televizyonprogramlarından, gerekseFacebook hayran sayfasından veTwitter adresinden onu takipediyordu. Ama Cem... Acaba o,hiç mi merak etmiyorduBukre’yi? Sahnede şarkı

söylerken, yolda yürürken, ya dabir şarkı bestelerken... Nedüşünüyordu?Cem’in orada buradayayımlanmış fotoğraflarınabakarken, Bukre’nin gözü, kıyıdaköşede Rüya’yı arıyordu. Sırfbirlikte olup olmadıklarınıöğrenebilmek için saçma sapanmagazin programlarını bileseyrediyordu. Ama birlikteolduklarına dair en küçük biremare yoktu ortada. İstese bunubir mesajla Cem’e desorabilirdi. Ama bu asla onuntarzı değildi. Yine de çok merakediyordu.

Tam da o günlerde bir maildaha geldi Cem’den. Kısa birmail’di. Sadece doğum gününükutluyordu. Altta da Yolun ışıklıve açık olsun! diye bir not vardı.Doğum günlerini sevmeyenBukre’nin aklına bile gelmemiştio gün yeni yaşına girdiği. AmaCem, unutmamıştı. Sevinsemiydi, üzülse miydi kararveremedi. Aynı karşılıkta kısabir cevap yazdı: Teşekkürederim. Asıl senin yolun ışıklıve açık olsun. Benimki karanlıkve kapalı... Bir gün sonra cevap geldi yine:Hayatın dar ve karanlık yolları

senden uzak olsun. Ben seni hakedemedim, hak edenler bulsun.Hayat seninle olsun Bukre,hayat seninle olsun.Böyle bir yanıt beklemiyordu.Hemen cevap yazdı: Boktan birhayat, ancak acılara gübre olur.Bu sefer daha bir kararlılıkla,tereddüt etmeden göndermişticevabını. Anında yanıt geldi.Demek bilgisayarınınbaşındaydı. Eski günlerdeki gibi:Böyle şeyler yazmaBukre. Küstürme senisevenleri. Aslında sanaçiçek göndermek

istemiştim amaçiçeklerden çok dahagüzelken, çiçeğe birarmağan gibi olurdunsen.İnsan sevmediğineküser mi Cem? Bak hâlâ“sevmediği” diyorum.Sen her ne kadar hâlâseviyorum desen de...Şarkı sözlerin gibiyazıyorsun satırlarını.Hatta şiir gibi. Kadınlarşiirlerde çok kolaybüyür, bunu iyibiliyorsun. Ama birzamanlar kalbimin

kulaklarını sağıretmiştin, hatırlıyormusun?Seni hâlâ seviyorum.Benimle arana (haklıolarak) kalın duvarlarörsen de ben her duvarınikinci bir yüzü olduğunubiliyorum. O ikinciyüzün merhametinesığınıyorum.Belki hep sitemkâryazıyorum amayazmasam içime dertolacaktı Cem. Yazdım;şimdi sana dert olsun.

Sana tekrar eluzatıyorum Bukre. Tutarmısın? Belki kaldığımızyerden yeniden... Bu ayrılıkta banahangi rolü verdin Cem?Affeden ve her şeyinyenidenbaşlayabileceğineinanan saf insan rolümü? Giden de değişirkalan da Cem. O yüzdenkaldığı yerden başlamazhiçbir ilişki; değiştiğiyerden başlar ve değişenhiçbir şey eskisi gibiolamaz. Git ve helalini

hak et. Ben hakkımıhelal ederim.Bildiğim yollarıyeniden ezberlemekdeğil, sende kendimeyeni yollar bulmakniyetim. Ama kırdığımbir kalbe bir dahaneresinden gireceğimibilemedim. Eski günlerinhatırına, bana yardımeder misin?Acı tecrübeler vardırCem. İnsan yaşadıkçaedinir. Sen daha acıkısmındasın, tecrübebölümüne geçtiğinde

zaten bu soruyu banasormana gerekkalmayacak... Eh, tabii ozaman da hâlâ benolursam...Biz masum aşklarınçocuklarıydık. Birşansımız daha mutlakaolmalı.Masum aşk mı? Sanaartık kızamıyorum bileCem! Neyinmasumiyetindenbahsediyorsun hâlâ? Senbana verdiğin cezanınne olduğunu biliyormusun? Benim cezam

çok ağırdı. Ben gidenolmaya mahkûmedilmiştim, kalanolduğumu bilmeden...Kapanmayan yaralarınne anlama geldiğini bilirmisin sen? Kapanmayanyara demek acıdemektir. Kapanmayanher yara acıtır ve heracı o yarayı açanıhatırlatır. Sen hiç böyleyaşadın mı? Tanımadansevmişim ben seni.Tanısam sevmeyecesaret edebilir miydimbilmiyorum. Ardında

bıraktığın sendenkalanımı unutmak ve yoksaymak gelmiyorelimden. Geride seninlekalanımdanbahsediyorum Cem!Geride kalanınıyakamıyor insan.Kendinden kopmuş olsada kendinin olan hiçbirşeyi yakamıyor, yoksayamıyor. Nekavuşabiliyor o yanına,ne de ayrılabiliyor oyanından... Sen hiç bukadar çaresiz kaldın mı?Birinin varlığıyla

yanmışsan, yokluğuylada sönmesini bilmelisin.Ama ben sönemiyorum.Azalıyor yangınım,küllenmeye bile yüztuttuğum oluyor amasönmüyor işte sönmüyor,için için yanıyorumCem, için için... Söyleniçin?Kalbim acıyor.Göğsümde inanılmaz birbaskı... Yazdıklarınıokudukça... Ben böyleolsun istemedim.Sen aşkta hiçbir zamanne istediğini bilmedin.

Bu yüzden hayatınistemediklerinle dolu...Kulakların sanayürekten seslenenleri hiçduymadı. Bak, kulağısağır olanın gözününgörmesi de bir işeyaramıyor; gerçeğişimdi görsen ne çare...Sadece konuşuyorsunCem, anlattığın hiçbirşey yok! Gerçeği hepyanlış okuyorsun. Keşkebeni aldatmak yerineterk edip gitseydinansızın... Sana tavsiyem,sonu gelmişse bir

ilişkinin noktalamaktançekinme. En azındandaha büyük umutlarınolur o zaman. Çünkü hercümle noktadan sonrabüyük harfle başlar!Çok ağır sözlerinBukre. Asıl sorun nebiliyor musun? Beninsanlara çok çabukkanıyorum. Bu benim enbüyük yanılgımdır. Rüyameselesinde de böyleoldu. İnsanlarıtanımakla geçirdiğimzamanın, insanındeğişim evresinden daha

uzun olması beni yanıltırher zaman. Ya ben onlarıtanımakta gecikiyorum,ya onlar çok hızlıdeğişiyor. Şimdi tekistediğim geri dönmenve her şeye yenidenbaşlamak Bukre.Hayatımda sen varken,hayatla mücadeleedemem.Neden?Ya kaybedersem?Gel beraberkaybedelim. Aynı yarayıtaşırız içimizde...

İkimiz de yaralıysak veyan yana gelebilmişsek,burada asıl kaybedenbize o yaraları açanhayat olacaktırbiliyorum. Yaralarımızıbirbirimize kendimizaçmış olsak dabirbirimizinyaralarından öğrenecekçok şeyimiz olduğunainanıyorum aslında. Amayine de yeni birbirlikteliğeinanmıyorum. Aşkınbütününü elde etmedensadece bir kısmında

boğulduk. Bize bundanbaşka deniz yok Cem.Hayat bir yara gibikanıyor bizde. Zamankabuktur belki. Zamankapar yaramızı.Kabuktadır zaman.Yaran kanar, zamankapar... Bazı mutluluklarhayatta değil Cem. Bazımutluluklar hayatladeğil. Senin birsuskunluğunasığdırabileceğim okadar sözüm vardı ki...Ama bütün sözlerimsensizlikte çürüdü. Çok

şey beklememiştimhalbuki senden. Banasunduklarından fazlasınıisteyemezdim zaten. Benvermeyecekleriniistemek için değil,verdiklerinle yetinmekiçin gelmiştim sana...Ama olmadı. Ödün deveren ödül de veren hepben oldum. Sanaverdiklerimin değerinianlaman içinsöylüyorum; sanaverdiklerim sokaktabulduklarım değil, beniben yapanlardı Cem.

“Benim mutluluklarımısen yaşa, senin acılarınıben çekerim...” diyecekkadar çok sevdim seni.Gözümden düşüyorsunama bak benim dizlerimkanıyor. Böyle yarımkalmayayım diye,tamamladım kendimieksiklerimle. Hiç suçumyokken bile af dilemeyehazır bir şekilde sevdimseni. Çok ucuz kaybettinbeni Cem... Beni çokucuz kaybettin; dahafazlasına değerdim.Sana bir teklifim var

Bukre. Benimle unuturmusun?İnsan ezberini nasılunutur Cem?Bildiklerimi nasılunuturum?Gel beraberbilmeyelim...Bazen hikâyesiniunuttuğumuz aşklarbatar kalbimize. Bedeniyoktur ama gözleri hepgözlerimizde. O gözlerhâlâ bize bakarken bizneyi unutabiliriz kiCem? Sen ki bende

unuttuklarınıhatırlıyorsun, ben sendebildiklerimi unutuyorum.Ama aldatılmayıezberlemişim bir kere.Nasıl unuturum söyle?Peki, bitmeseksürebilecek miydik?Süremezdik, sürülürdüksadece; aşkın kantarlalarına... Bizkaybettik Cem. Bizbittik.Kaybettiğinde değil,kaybedeceklerinkalmadığında bitersin.Bitmedik daha... Aşkı

nerede bulursa, oradakaybolurmuş insan. Bensende kayboldum Bukre.Biz birbirimizinkaderiyiz. Neyimiz varbirbirimizden başka?Farz et ki öyle.Kaderime yazılman,doğru insan olduğunugöstermez ki Cem.Başımı yastığakoyduğumda, şakağımıbir silaha dayıyormuşum gibihissediyorum her gece.Bunu düzeltebilecekmisin? Bir ayrılığın son

taksitini öder gibi gelmebana! Ben caymışımkendimden. Seni deyakarım gelme! Gelmeyibile isteme. Ben buyalnızlığı silecek başkayalnızlıklar bulabilirimkendime. Sen gelme!Başını değiştiremediğinhikâyenin sonundakikaderi yaşarsın. Kolayatlatacaksın biliyorum;unutkanlığınagüveniyorum. İçindegizli bir cehennemtaşıyan cennet gibigelmiştin bana. Söneyim

derken yandım seniniçinde. Yandım seniniçin de... Bu yüzden senide yakarım gelme! Benseni yoka yakıştırdım.Senin için kalbimi,beynimle kandırdım.Hayatımın her anınıdolduran sen yoksunya... Artık bana neyinvar deme! Şimdi kimneyin var diye sorsa,hiçbir şeyim yokdiyorum. Hiçbir şeyimyok Cem. Artık benimhiçbir şeyim yok!

Bu son mesajıydı Bukre’nin.Hiddetliydi yazarken... Çok kötüolmuştu. Mesajı gönderdi vekalktı bilgisayarının başından.Ağlamaya başladı. “Açtığınyaralar bile seni özlüyor Cem,seni özlüyor...” diyerek döktügözyaşlarını dakikalarca.Seviyordu ve vazgeçemiyordu.Ama diliyle kalbi aynı şeyisöylemiyordu. Kalbi dön demeyehazırken, dili beyninidillendiriyordu, “Gelme!”diyordu. Susturamıyordu dilini.Aldatılmanın yarası kalbinisusturdukça, dilinikonuşturuyordu. İçi parçalara

ayrılıyor ve kendinden kopan herparça bir bir ölüyordu. Nekötüydü bir bütün olarakyaşarken, parça parça ölmek... *** Günlerce bakmadı mail’lerine.Selim’e de anlatmadı sonyazışmalarını. Âşık olunasıgözlerinde “Aşka kapalıyım”ifadesi vardı. Kimseyi desokmuyordu hayatına. Gecelerigözyaşlarıyla koyarken başınıyastığa, mutsuzluğuna her sabahyeniden alışıyordu. Hiçbir şeyyapmak gelmiyordu içinden.Hayatın sevinilecek yanlarıyla

uğraşmıyordu bile. Yüzü solgun,bakışları dalgındı. Hiçrahatsızlık duymuyordu bundan.Demek, mutsuzluğuna alışanmutluluğu aramaktanvazgeçebiliyordu...Cem’li günlerini düşünüyordu.Hayır, düşünmüyordu! O hep ogünlerde yaşıyordu. Ne kadar dabağlanmıştı ona. Ama onusevmek, insanın kendi evinebaşkasının kapısından girmesigibi bir şeydi. Birbirinin içineyerleşip, birbirinden haberiolmadan yaşayan, ancakayrıldıktan sonra birbirlerine nekadar bağlandıklarını fark eden

insanların yalnızlığıydı aslındaonlarınki...Gün geçtikçe daha fazlaanlıyordu aşkın değerini. Yıllarsonra acaba hangi noktadaolacaktı? Yaşlı bir kadınadönüştüğünde, aşkı bugünkü gibialgılayabilecek miydi, yoksabugünlere gülüp geçecek miydi?Yaşlandığında ona gerekliolacakları gençliğindeharcamamak için ne yapmasıgerektiğini de bilmiyordu. Biryerlerde okumuştu “Aşkgençlerin oynadığı fakatihtiyarların bildiği bir oyundur”diye. Belki de daha çok çocuktu

aşka... Daha çok yolun başında...Aşkı bilmeden aşkaheveslenmenin bedeliniödediğini düşündü. Öyle ya aşkıöğrenmek aşkı bitirene kadardevam ederdi.İnsanın bilmediği bir duyguyukavramaya çalışırken, bunu tekbildiği duyguyu kullanarakaçıklamaya çalışması ne büyükçaresizlikti. Birilerinin yanındakalarak yanından gitmek, eskiacıları yenileriyle değiştokuşederek bitirmeye çalışmak,kısmen yalan olan doğrulara mıyoksa kısmen doğru olanyalanlara mı inanacağını

bilmeden, bardağın hangiyarısına bakacağına kararveremeden, ikisine de kısmeninanarak yaşamak... İşte bunlardıBukre’yi yaşayan bir ölüyedönüştüren.Daha kaybolmadan bulunmanınşaşkınlığını yaşarken,ezberlenmeden unutulmanınvicdansızlığında boğuluyordu.Neden bu hisse kapıldığınıbilmiyordu. Aslında unutulaninsan yoktur, hatırlanma önceliğisonralara bırakılmış insanlarvardır. Bunu çok iyi biliyordu.Ama yine de Cem onu unutmuşolmasa da, Bukre bir

unutulmuşluk sendromuyaşıyordu. Kafası karmakarışıktı.Keşke hiç başlamasaydı diyordu.Keşke hiç kabul etmeseydimteklifini diye geçiriyorduaklından. Belki o zaman Cem’inaklında vazgeçilmiş değil de“Mükemmel” kadın imajıylakalırdı. Sonra aklına yine biryerlerde okuduğu bir sözgeliyordu. “İki mükemmel insanasla birlikte olamaz. Çünkümükemmel kadın birinci seferdeevet demez, mükemmel erkekseikinci şansı vermez.”Belki de Cem’e bu kadar aşklasığınmasıydı Cem’in kendini bu

denli kudretli görmesinisağlayan... İnsan kendinden çokfazla vererek sevince, kendindesevilecek bir şey bırakmıyormuydu yoksa? Bukre’nin istediğisadece Cem’in yanında olmak veacılarına ortak olmaktı. Bir günkarşısına çıkıp, “Güçlü birmerhem olmadığım haldeyaralarına dokunmak istemişsem,bunu yanlış anlamamalıydın.Belki onları iyileştiremezdimama sızısına ortak olabilirdim”demeyi o kadar çok isterdi ki...Bunu hiç söylemedi. Ve bunudiyememek kalbini hiç incitmedi.İncinemeyecek kadar yorgundu


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook