Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Bukre - Kahraman Tazeoglu

Bukre - Kahraman Tazeoglu

Published by cg.caglayan, 2016-11-02 09:29:14

Description: Bukre - Kahraman Tazeoglu

Search

Read the Text Version

çünkü. *** Artık bir gerçeği çok iyibiliyordu Bukre. Cem’i hâlâ çokseviyordu. Aldatılmış olsa daiçindeki aşkı sonlandıramıyorduama aynı zamanda ikinci birbirlikteliği de başlatmakistemiyordu. Fakat bazen,kalbinin çok sıkıştığını hissettiğizamanlarda, koşarak ona gitmek,boynuna sarılmak, “Affettim senilanet olasıca affettim!” diyebağırmak ve “Yeniden...” demekistiyordu ama yenilen olmakistemiyordu. Mamafih çok kısa

sürüyordu bu istenç... Bir süresonra bu hislerin yerini gurur veincinmişlik duygusu alıyor,acılarına kaldığı yerden devamediyordu. Çok ağır antidepresanlar kullanmayabaşlamıştı.Bu gelgitlerle geçti yıllar.Zayıflamıştı Bukre. Ne eskiiştahı, ne de eski neşesi vardı.Cem’le benzer yazışmalarıbirkaç kez daha yapmış, sonra oyazışmalar da kesilmişti. İkisi debüyük ve derin bir sessizliğegömülmüşlerdi. Basından datakip etmiyordu artık Cem’i.Hiçbir zaman telefonla

konuşmaya cesaret edemediklerihalde, telefon numarasınıdeğiştirmişti Bukre. Hatta Cemulaşamasın diye Selim’den dedeğiştirmesini rica etmişti kendinumarasını. Kaybolmak değil,bulunmamaktı istediği. Zaten dörtyıl boyunca İzmir’deydi. Tatilanlayışı da değişmişti. Yaztatillerinde de hem kendi ailesi,hem de Selim’in ailesiylebirlikte yazlıklarına, Çınarcık’agidiyorlar ve iki üç ay oradakalıyorlardı. Her iki ailenin deyan yanaydı yazlıkları. Amahiçbir tatil onun eski keyfiningeri gelmesini sağlayamadı. Bir

hayalet gibiydi adeta. Sağlıksorunları da günden güneartıyordu. Selim de onunlabirlikte eriyordu adeta. Cem’denönceki günlerine dönmesi içinumudunu yitirmeden çabalıyordu.Yemek yemediği zamanlarda bileonu zorlayarak kendi elleriyleyediriyordu. Bukre, son yılını okurken,Selim, rehberliği bırakmış,kendine bir ortak bularak reklamajansı kurmuş, daha sonraortağıyla anlaşamayınca, işi tekbaşına yüklenmiş ve iyisayılabilecek bir gelirle hayatınıidame ettirmeye başlamıştı. O

yıl, Bukre’yle istediği gibiilgilenememiş ve bunun suçlulukduygusunu içinde hissetmişti.Neyse ki Bukre, okulun sonyılında kendi gibi düşünen birkaçarkadaş edinmiş, boşluğunuonlarla doldurmuştu. Bukre, okulunu bitirdiktensonra bir müddet evde dinlenmiş,sonra iş aramaya koyulmuştu. İşaramaları sonuçsuz kalınca dageçici olarak Selim’in ajansındaçalışmaya başlamıştı. Bu aradaSelim, işleri daha da büyütmüş,piyasada orta ölçeklidenebilecek ajanslar arasınagirmişti. İş disiplini ve

dürüstlüğü onu bu noktayagetirmişti.Hafta sonları Selim, Bukre’yihiç yalnız bırakmıyordu.Psikoloğuna bile berabergidiyorlardı. Her seans sonrasıSelim’in omzunda ağlıyorduBukre. Selim, nereye isterseoraya götürüyordu dostunu. Canıne yapmak istiyorsa onu yapmasıiçin çabalıyordu. Gerçi onukendi haline bıraksa, evdençıkmayacak, kimseylekonuşmayacaktı ama Selim bunaizin vermiyordu. Küçükhediyeler ve sürprizlerle onuşımartmaya çalışıyordu. Gecesi

gündüzü onu düşünmeklegeçiyordu. Tek tesellisi devamlıgözünün önünde oluşuydu. Herşeyiyle ilgileniyor, yüzüasılmaya başlasa, mutlaka onu opsikolojinin içinden çıkaracakbir şeyler buluyordu. İkiz kardeşolsalar, ruhları bu kadaruyuşmazdı belki de... Birbirlerinio kadar iyi anlıyorlardı ki, ikiayrı bedende tek kişi gibiydiler. Bukre’nin geceleri yaşadığıağlama krizleri, artık eskisikadar çok olmuyordu. Yavaşyavaş kendine geliyordu sanki.Selim’in çabaları meyvelerinivermeye başlamış gibiydi.

Hayattan çok fazla zevk almasada arada bir yüzü gülüyordu. Onugülerken gördüğünde, dünyaSelim’in oluyordu. Artıkkullandığı ilaçları da azaltarak,yavaş yavaş bıraktırıyordudoktoru.Bukre, eskiyi unutmak vegeçmişle arasına set çekmekmümkün olmasa da yaşadığıacılardan ve bir ölü gibi geridebıraktığı yılların ağıryaralarından yavaş yavaşsıyrılmaya başladığınıhissediyordu.

7 Sıcak bir temmuz akşamında,Selim’in arabasıyla küçük birİstanbul turu yaptılar. ÖnceAtaköy sahili, ardından Haliç...Pierre Loti Tepesi’nde çaylarınıiçtikten sonra, Bukre, EyüpsultanCamii’ne gitmek ve dua etmekistediğini söyledi. “Artıkiyileşiyorum sanki Selim. Duaiçin gidelim” dedi. “Seveseve...” diye karşılık verdiSelim. Caminin avlusunudolaştılar önce. Türbede duaettiler. Oranın manevi havasını

kalplerinde hissediyorlardı.Selim, namaz kılmak istediğinisöyleyip içeri girdi. Bukre, onudışarıda bekliyordu. Orayıziyarete gelen insanlarınyüzündeki huzuru seyrediyordu.Caminin etrafı çok kalabalıktı.Adeta insan seliydi. Süs havuzunun önünde durdu.Suların ışıklarla raksını seyretti.Bu görsel şölen onu çok mutluetmişti. Tam o sırada üzerindeuzun siyah pardösüsü ve başındasiyah eşarbıyla genç bir kızınkendisine doğru yaklaştığınıgördü. Genç kız, Bukre’ninyanına kadar gelmiş ve onunla

birlikte suları izlemeyebaşlamıştı. Aradan çokgeçmeden selam verdi. “Selamünaleyküm.” Bukre, kendisine mi yoksa birbaşkasına mı selam verdiğinianlamadı ilk başta. Ses hiçyabancı gelmiyordu. Kıza doğrudöndü. “Aleykümselam” dedi.Bu yüzü çok iyi tanıyordu. “Nasılsın Bukre?” dedi gençkız. Bukre, hayretler içindeydi.Karşısındaki kişiyi tanıdı.Rüya’ydı... Ona nasıldavranacağına bir an karar

veremedi. Rüya, onagülümsemekle ağlamak arasındakalan gözlerle bakıyordu. Eskihalinden eser yoktu. Yüzünde nurvardı sanki. “Sen...” diyebildisadece.Rüya, “Evet ben...” dedi.“Değiştim. Rabbim’inyolundayım.” Kendinden eminbir ses tonuyla konuşuyordu.“Yıllar önce bana attığın tokat,aslında ruhumdaki paslarıyerinden oynatan bir tokattıBukre. O tokat beni bugünkü benyaptı.”“Şu anda sana nasıldavranacağımı, ne söyleyeceğimi

inan bilmiyorum Rüya.”“İster bir tokat daha at, istersenanlatmama müsaade et. Önceliklesenin hayatını mahvettiğim için,sana yaptığım her şey için sendenhelallik istiyorum. Ne zamandırbunu yapacaktım ama sanaulaşamadım. Biraz dakorkuyordum. Ama her işte birhayır vardır. Bak Rabbim seniburada çıkardı karşıma. EyüpSultan hazretlerinin yüzü suyuhürmetine hakkını helal edermisin?”Duyguları karmakarışıktıBukre’nin. İnsan bu durumda nediyebilirdi ki zaten. “Helal

olsun” dedi kısık bir sesle.Rüya’nın gözlerinden iki damlayaş süzüldü. Ağlayarak sarıldıBukre’ye. Bukre’nin kolları onasarılmakla sarılmamak arasındagitti geldi. “Sakin ol. Gel şu banklaraoturalım” dedi Rüya sonra.Oturdular. “Seni dinliyorum Rüya.” “Aslına bakarsan, ben artıkikinci adımı kullanıyorum.Rüya’yı geçmişe gömdüm. Benimikinci adım Büşra. Bana Büşradiyebilirsin.” “Peki Büşra. Geçmişi

hatırlamak istemiyorum ama yinede içimde hep bir ‘Neden?’sorusu vardı. Şimdi sanasoruyorum, neden?” “Artık ben de geçmişihatırlamak istemiyorum. Orayakırmızı bir çizgi çektim. Geriyedönüp baktığımda yaptıklarımdançok utanıyorum. Ruhumutemizlemeye ve insan olmayaçalışıyorum. O günlerde nefsimeyenik düştüm. Cem’e olan ilgimbir aşk değildi. Sadecehoşlanmaktı. Onun da Selim’learanızda olan dostluğukıskanmasından faydalanarak birboşluk buldum ve Cem’e

sızdım.”“Cem, Selim’i mikıskanıyordu?”“Evet. Hem de çokkıskanıyordu. Selim yüzündenikinci plana itildiğinidüşünüyordu. Ben de bu durumukullandım. Rabbim affetsin.Yapmamam gerekiyordu ama oan bunu düşünememiştim,cahillik ettim. Amacım belki debiraz zaman geçirip sonra unutupgitmekti bilmiyorum, hatırlamakda istemiyorum. Cem, senigerçekten seviyordu. O zatensenden başka kimseyi sevemez.Çok sonra, ortak dostlarımızdan

öğrendim ki her gece senin içinağlamış, uzun süre psikolojiktedavi görmüş. Seninle heryazışmasından sonra kanayanvicdanıyla baş başa kalmak içinçekip gitmiş buralardan çokuzaklara. Toparlanıp geridönmüş her seferinde. Ama seninyazdığın her satır, onu yenidenkanatmış. O, yaptığının cezasınıfazlasıyla çekti Bukre. Ve hâlâda çekmeye devam ediyor.Hayatına kimseyi almamışsenden sonra. Etrafında oncainsan, onca hayran varken bile...Ben onun zaafını kullanarak birgeceliğine de olsa hayatına

girmiştim. Sonrası zaten malum...O günkü tokat benim hayatımı daonun hayatını da değiştirdi.Bunları sen hiç bilmedin. Sonraben, bir ömür benimle yaşayacakolan utancımı da alıp yanıma,çekip gittim bu şehirden. Herkesive her şeyi terk ettim. Uzunzaman dönmedim geri. Korkunçtuo günler, geceler. Her gecekâbuslarla uyandım. Ve bir gecerüyamda Eyüpsultan Camii’ninavlusunda ağlarken gördümkendimi. Kafamı kaldırıpbaktığımda, iki minare arasınagerilen mahyayı gördüm. Orada‘GEL’ yazıyordu. İlahi bir güç

beni çağırıyordu. Hemenİstanbul’a döndüm ve tövbeettim. Sonra kapandım vekendimi Rabbim’in yolunaadadım. Hayır işleriyleuğraşıyorum. Kimse Yok muDerneği’nde gönüllü olarakçalışıyorum. Tüm mal varlığımıonlara hibe ettim. Sadece birevim kaldı. Onda da namazlarımıkılıp, ibadetimi yapıyorum.Rabbim’den af diliyorum hergece dualarla. Ben artık yolumuseçtim. Son dileğim degerçekleşti. Senden helallikaldım. Bakma gözümde yaşolduğuna, artık çok daha

huzurluyum.” Büşra’nın anlattıklarını uzunuzun düşündü Bukre. Konuşmabittikten sonra bir süre sessizceoturdular o bankta. Derkentelefonu çaldı Bukre’nin. Selimarıyordu. Büşra’ya dönüp,“Gitmem gerekiyor Büşra” dedi.Ayağa kalktı, sarıldılar. “Doğruyolu bulmana sevindim. Allahherkese doğruyu bulmayı nasipetsin” dedi. Büşra, “Âmin”derken, Bukre yavaş yavaşuzaklaşıyordu oradan. Olanları Selim’e anlattı. Öncebiraz yüzü asılır gibi oldu. Sonratoparladı kendini ve “Her şeyin

hayırlısı” dedi. O günden sonrabu konuyla ilgili olarak Selim’inağzını bıçak açmadı. ***Bazen unutmayıbaşarabildiğimiz her şey, birinsanla geri döner vekarmakarışık olur aklımız.Büşra’nın gelişi de böyleydi işte.Kafasında her şeyi yenidendeğerlendirmeye başladı Bukre.Hafızasının derinliklerinegömdüğü her ayrıntı, beyninintam ortasındaydı şimdi. Keşke okarşılaşma hiç olmasaydı. Amaher şeyde bir hayır vardı. Bu işin

içinde nasıl bir hayır olduğu iseçok yakın bir zamanda ortayaçıkacaktı.Bukre, bu kafa karışıklığıiçinde, Cem’e içini dökeceği birmail yazmaya karar verdi. Her nekadar Selim buna şiddetle karşıçıksa da Bukre diretti. Bunu sırfiçini rahatlatmak için yapacağınıve onunla son bir kez yüz yüzegörüşeceğini söyledi. Selim,aldığı bu kararın duygularınayenilmek olduğunu anlatsa dayine de saygı duydu kararına.Çünkü asla onun incinmesiniistemiyordu. Bukre’ningözlerinde ise aşk pırıltıları

belirmeye başlamış gibiydiyeniden. Birkaç gün sonra Orda mısın?Hâlâ bıraktığım yerde misin?diye yazdı. Ertesi sabah cevapge l d i : Evet, hâlâ buradayım.Mesaj geleli birkaç dakikaolmuştu. Hemen cevap yazdıBukre:Hayat ne garip değilmi Cem? Beni hâlâsevdiğine, seninsöylediklerinle değil debeni aldattığın kişininağzından dökülenkelimelerle inandım.

Şimdi ne haldesinbilmiyorum. Sadece şuyazacaklarımı okumanıistiyorum. Bunca zamansonra hâlâ sanayazabiliyor muşummeğer... Ben deşaşkınım. İçimdekilerisusturmak için yazmamgerekiyor. Belkikelimeleranlatamayacak yıllarınçözemediğini ama senyine de birkaç dakikanıayır ve oku. “Kanatçırpmadanuçabiliyorsan

âşıksındır.” İşte tam dabeni anlatıyor bu söz.Bir kez daha sana (hâlâ)âşık olduğumu anladım.Kendime söylediğim ilkyalan değilsen bile, songerçek olarak kalmanıistiyorum artık. Belkiseni de mutlu ederyazacaklarım. Ben zatenmutluluklarımı sendeunutmuştum. Benigüçsüz ve yenilmişgörüyor olabilirsin.Bunun farkındayım.Güçsüzlüğümüzetutunarak

yürüyemeyeceğimizi debiliyorum; tıpkıgörünmezliğimizesaklanamayacağımızgibi. Aslında negüçlüyüm, ne de öylegörünüyorum. Sadeceâşığım ben. Bu yüzdenher şeyi bekle benden.Dedim ya sana âşıkolduğumu bir kez dahaanladım bugün diye...Anladım ki bir günbirçok günden yapılıyoraslında ve biz ona“bugün” diyoruz herşeyin toplamında... Seni

bugüne taşıyandünlerimden yapılma birbugünle söylüyorum;seni hâlâ seviyorum. Negibi değişimlerdengeçerek bu noktayageldiğimi sanaanlatamam. Ömrümdekibütün kelimelerikaybettim çünkü...Sadece şu üç harf kaldıbende... S... E... N...Keşke vazgeçmeksonumuzudeğiştirebilseydi Cem.Bitirmek bitirmiyorbazen hiçbir şeyi. Sen

benim en eksik yanımdınve ben seni çok sevdim.Yaşarken ne kadar zordeğil mi dokunmadansevmek? Belki deyokluğun bendekivarlığını koruyorbilmiyorum. “Benimacım onu sadece üzer;acıtmaz...” diyordumkendime ama sanırımbenim kadar olmasa dabana yakın acılarçekmişsin. Belki seni bulamamakyaralamazdı beni ama

bulduktan sonrakaybetmek öldürüyorişte. Belki senin için,geleceği umulan amabeklenmeyen biriydim.Belki biraz zamansızgeldim hayatına amainan zamansız gidişlerdaha çok yoruyor insanı.Ölüm gerçeğiyleyaşamayı öğreniyor daölüme karşı yıkılmamayıbilemiyor ya insan, iştegideceğini bile bilekabul ettiklerimizingidişlerinden ötürü budenli yıkılmamız da bu

yüzden... İnsan, birineâşık olunca, kendini desevmeyi öğreniyorzamanla. Ama o gidince,kendinden de nefretedebiliyor anında.Biz, hüznüylebarışıklardanız seninle;vedalaşan amaayrılamayanlardanız...Ben seni öyle birdenbiredeğil, yavaş yavaşsevmiştim... Bu yüzdenbu kadar çabukvazgeçemiyorum, yoksayamıyorum. Gururumkalbimden büyük, kabul

ediyorum. Ama bazenkapıları kapatmak “Çalkapımı” demektir Cem.Bu çağrıyı anlamalıydın.Belki de benisonralarına sakladın?Belki geçmişinle yarımkalmış hesapların,aşkların vardı? Busoruların cevaplarınıhiç alamayacağımıbildiğim halde yine de“Beni severken kimiunutmayaçalışıyordun?” diyesana sormadım. Zorlabulduğum mutluluğu

kendi ellerimle mezarakoymak istemedim.Kaçmaktan dakaçmadım. Hızlauzaklaştım kendimesorduğum sorulardan;çünkü benden çok seniyakacaktı veremeyeceğincevaplar... Sessizkaldım. Birini aramakadına kendinikaybetmektir bu!Sustum. İnsan içindekisessizliği bilekelimelerle sararmış...Bunu bildiğim halde bilekonuşmadım. Tek derdim

seni hayallerine,albümünekavuşturmaktı. Buuğurda gururumu bileayaklar altına alıp,babam için bileyalvarmayacağımadamlara senin içinyalvardım. Yine debununla ilgili sana tekbir sitemde dahibulunmadım. Bendenuzaklaştığını hissettiğimzamanlarda bile kendimikandırdım; çünkü bunamüsaittim. Kendinikandırabilince insan

başkasına gerekkalmıyor zaten...Kendimi sana adadım.Belki de gözünde birkahraman olmakistedim. Halbukidüşünmeliydim: Sanayenilmek bile bana onurveriyorsa, üstünlüksağlamak yalnızcagururumu kırardı... Buyüzden yenik birkahramandan öteyegeçemedim. Öyle içleracısı bir durum ki bu;olmak istediğin kişiolamıyor, olduğun sen

de sana yetemiyorsa,ikisinin arasında gidipgeliyorsun... Tam dabenim yaşadığım gibi.Zamansız birbaşlangıçtı bizimkisi.Benim başımıyaslayacak omuzlaradeğil, bağrıma basacaktaşlara ihtiyacım vardı.Öyle bir zamandakarşıma çıktın sen.Neden böyle zamansızçıkıp geldin ki?Gelişinle hatırlattıklarınbenim unutmak içinçabaladıklarımdı.

Gelişinde bir cesaretvardı. Evet! Korkmadangelebilirdin bana çünküen büyük belaları kendibaşına açanlardandımben. Bunu anlamıştın vekorkmadın. Sormadın,sorgulamadın. Çünkübirbirimizi, sorularsorarak tanımayacakkadar çoksevebileceğimizeinanıyordun. Bizbirbirimize sorularladeğil, cevaplarlagelmiştik. Bu yüzdenikimizin de yaşadığı son

aynı. Tek fark, benseverek yanıldım, senyanılarak sevdin.En saygı duyduğumyanınsa, kalbimetenimden giremeyeceğiniçok iyi biliyor olmandı.Bana göre basit aşklartende yaşardı. Bu yüzdenbunu denemek bileistemedin. Kalbimegiden yol yalnızcagözlerimden geçerdi.Sen, gözlerimle kalbimarasında belki deyıllarca sürebilecek birmesafeyi göze aldın.

“Neden seviyorsun?”sorusunun altınıdolduracak sebeplerbulamayınca, gerçektensevdiğini anladın.Ama sonra? Biri geldive seni benden alıp gitti.Ben, aşk sarhoşuykengerçekleri göremiyorumCem. Bu yüzdenaldatılmanın cevabınıbulamadığım gibi, hâlâbeni seviyor olmanın danedenini bilmiyorumaslında. O günlerdeşunu söylüyordumkendime: “Bizi Allah

birleştirdi, hayatayırdı.” Böylesineinanmak daha kolaydı.Tüm bunların sonundasana “Gel dost kalalım”demiyorum. Bence ikiâşık yalnızca beraberkendost olur... Ayrılıncadost kalamaz. Âşık olanbeyniyle değil kalbiyledüşünür; tıpkı şimdiyaptığım gibi... Belki çokşaşıracaksın amacesaretim beni korkutsada sana gel tekrardeneyelim diyor, elimiuzatıyorum. Evlenelim

diyorum... Çocuklarımızolsun diyorum... Seninistediğin gibi... İkitane... Bir kız, biroğlan...Ama... Banadokunurken, yabancıtenlerin kokusunubulaştırmayacaksan,gözlerime bakarkenaldattığın kadına bakargibi bakmayacaksan,dilimdetutamadıklarımın,kalbinde açacağıyaraları gözealabileceksen gel. Çünkü

affetmek ağır iyileşenbir yaradır. Başladığınyere geri dönebilmekiçin, başladığınmesafeden dahafazlasını kat etmengerekir. Buna hazırsangel Cem.Ve geleceksen, bir güngeçmişi kaldıramayıpseni sorgusuz sualsizterk edebileceğimi bil vebana güvenmeden gel!Çünkü ben âşığım.Benden her şeyi bekle!Mail’in sonuna bir hafta sonra

onu akşam namazı öncesiEyüpsultan Camii’nin avlusundabekleyeceğini ve bu bir haftaiçinde kesinlikle mail’leriniaçmayacağını, bakmayacağını,kendisinden bir cevapbeklemediğini, eğer döneceksedirekt karşısına çıkmasını,gelmeyecekse bir ömür boyuyoluna çıkmaması gerektiğiniyazdı. Kısa bir tereddüdünardından mail’i gönderdi. Birhafta boyunca ne yazılmışolabilecek bir cevabı merak ettine de mail’ine baktı. Kararlıydı.Ya hep, ya hep... ***

Bir hafta sonra onu buluşmayerine Selim arabasıyla götürdü.Çok gergindi. İlk defa istemediğibir şeyi yapıyordu. Ama bunuBukre’ye hiç belli etmedi.Eyüpsultan Camii’nin önünegeldiklerinde arabanın kapısınıdalgın ve düşünceli bir şekilde,yavaşça açtı Bukre. Hayatını neistikamette değiştireceğine eminolmadığı bir yolu adımlayacaktıbirazdan. Adım hesabı yapılıncakısa, hayat için uzun, Selimiçinse acı bir yoldu bu aslında...Selim’in gözleri dolu doluydu.Hiçbir şey söylemedi Bukre.Selim’le göz göze geldi.

Dostunun gözbebeklerinde,yıllardır görmediği bir ışığı farketti o an. İrkildi.Selim ona, “Seni seviyorum...”dedi.Gülümsedi Bukre, “Ben de seniseviyorum...” diye karşılık verdi.Bukre tam adımını arabadandışarı atmıştı ki Selim cebindenbir mektup çıkardı ve ona uzattı.“Bu mektubu sana yazdım düngece. O ’nu beklerkenokuyabilirsin” dedi.Selim, ilk defa Bukre’yişaşırttı. Neden böyle bir şeyyaptığına pek bir anlam

veremedi. “Peki” dedi Selim’eve arabadan indi. Ağır adımlarlabuluşma yerine doğru yürüdü.Yürürken de mektubu okumayabaşladı. Selim ağlıyordu...“Merhaba YavruKuşum. Allah bize birhayat verir, biz deömrümüz boyunca onudüzeltmek için uğraşırız.Halbuki o kadar basittirki çözüm. Belki de yanıbaşımızda duruyordur.Belki her sabah oçözümle uyanıp,yüzümüzü kuruladığımız

havluyu üstüneatıyoruzdur. Burada suç,kimsede değil;göremeyen gönülgözündedir. Başkayerlerde aramaya gerekyoktur. Tanrı yaratır,insan mahveder. Buböyle sürer gider.Ah Bukre... İnsanbazen gözleri açıkken degöremez. Evet doğru,insan gözü her şeyebakar ama her şeyigöremez işte. Aslındaben insanları kocamanbir göze benzetiyorum

biliyor musun? Gözgibidir insan; dünyayıseyreder ama kendinigöremez. Sadece aynadakendini görebilir ama ozaman da dünyayıgöremez. O kadaristerdim ki doğru olanıbulmanı. Ya da sanagösterebilmeyi... Aldığınkarar seni doğru kişiyegötürür mü bilemem amasadece şunusöyleyebilirim sana: Birinsanın doğru insan olupolmadığına kararveremiyorsan, o kişi

doğru kişi değildirzaten. Bu yüzdengözlerini seyretmek içindeğil, bakmak içinkullan. Ve sakın unutma!Bazı insanlar gözleriylekonuşur Bukre. Ve buinsanlar yıllardır seningözlerinin içine bakıpdilini lal etmiş olabilir.Geç olunca fark edilironlar. Bazı kitaplargibi... Bazı kitaplar,yazarı ölünce doğar. Hayat çok zor YavruKuşum. Bir de tüm buzorlukların içinde bizim

gibiler, kolay olanıreddeder. Halbuki kolayolana inanmak, zorusorgulamaktan dahakolaydır. Ama bizimdünyaya gelişimiz bilekolay değildi be gülüm.Zengin dünyanın yoksuliki insanıydık seninle.Ve bizim mücadelemizinadı farklıydıkitaplardakilerden.Bilirsin, sevmem benzenginleri. Çünküzenginler güzelölebilmek için yaşar, bizdaha iyi yaşayabilmek

için ölüyoruz. Yaşamıhak etmeyen canlılarlaölümü hak etmeyenölüler biliyoruz.Çocukluğumuzu düşünYavru Kuşum. Yoksulolduğumuzun farkındabile değildik; çünküvarlığın ne olduğunubilmiyorduk. Hayatkorkutuyordu bizi. Vekorkularımız büyüdükçe,çocukluğumuz uzuyordu.Çocukluğun yaşı olmazbilirsin. Yoksulluğunçocuklarıolgunlaştırmadığını,


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook