Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Huzur-Ahmet Hamdi TANPINAR

Huzur-Ahmet Hamdi TANPINAR

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-21 14:04:43

Description: Huzur-Ahmet Hamdi TANPINAR

Search

Read the Text Version

-Onların ne işi var aramızda?-Onlar senin yerine bana dokunurlar.-Ben onları yalnız göndermiyorum, kendim degidiyorum.-Fakat öleceğini hesaba katmadan. Onlarınölümüne muhakkak gibi bakıyordun ve ölmeğekandırıyordun!-Hayır, hayır.-Evet, öyle. Suat, çok zalim bir tebessümle üstüne eğilmişgülüyor, onu hırpalıyordu. -Yahut hamalın karısı. O senin yerinedokunsun.-Hayır diyorum sana. Ben de gidecektim.Gideceğim. Onları kendimden ayırmıyorum.-Ayırıyorsun, küçük bey, ayırıyorsun.

Ölsünler diye pazarlık ediyordun. Kandırmağaçalışıyordun!-Yalan... Yalan söylüyorsun. Birdenbire kendine geldi. Bu münakaşabeyhudeydi. Üstelik evde İhsan vardı. Bir çocukgibi yalvardı: -Suat, dedi. İhsan çok hasta. Bana müsaadeetsen de şuradan eve gitsem artık!Suat kesik kesik gülüyordu:-Benden ne çabuk bıktın?-Hayır bıkmadım. Fakat evde hastam var. Bende yorgunum, sonra... Sen artık bizden değilsın.Demin sana yalan söyledim. Sendenkorkuyorum. Hem sen de çekil git. Nerede isesokaklar kalabalıkla dolacak! Yaşıyanlarındünyasında garip oluyorsun; o kadar ayrısın ki,ne lüzum var aramızda dolaşmana?Kendimizden çektiğimiz yetmiyor mu?

-Daha dün beraber değil miydik?-Evet ama, sen artık güneşin malı değilsin!-Onu hiç merak etme. Dün akşamdan beriölüler hep meydanda.Mümtaz titreyerek sokağa baktı. Evlerininyirmi beş, otuz adım ötesindeydiler.-O niçin; ne faydası var sanki? Buyaşıyanların dünyası. Her şey burada hayat için!Yakamızı hiç olmazsa siz bırakın!-Olmaz, dedi. Seni bırakamam. benimlegeleceksin. Keskin bir istihza ile konuşuyordu. -Nuran'sız, bu kadar sefalet içinde... Olmaz.Ve kollarını açmış onu kucaklamağa çalışıyordu.Mümtaz bir adım geriye çekildi.-Gel...

Hem onu çağırıyor, hem de kan dondurucubir gülüşle gülüyordu. Mümtaz:-Bari gülme! N'olur, gülmekten vazgeç! diyeyalvardı.-Nasıl gülmeyeyim? Herşeyi o kadar kendihadlerine indirmiş, o kadar kendinebenzetmişsin ki... O kadar küçücük varlığınla,onun hesaplarına bağlısın ki. Sonra o yaşamaiptilan, ölçülü merhametin, küçük ıstırapların,ümitlerin, o kaçışlar, tapınmalar...Mümtaz kollarını sarkıttı:-Zalim olma Suat, dedi. Çok ıstırap çektim.Suat tekrar o geniş kahkahayla gülmeğebaşladı:-Peki, öyle ise haydi gel, seni kurtarayım.-Gelemem, yapacağım işler var.-Hiçbir şey yapamazsın! Benimle gel.

Hepsinden kurtulursun. Bunlar senintaşıyamıyacağın yükler.Mümtaz, yolun ortasında bir daha durdu veSuat'a baktı:-Hayır, dedi. Ben yükümün derecesineyükselebilirim. Yükselemezsem altında ezilmeğerazıyım. Fakat seninle gelemem.-Geleceksin!-Hayır, alçaklık olur.-Öyle ise kal mezbelende.Suat kollarını açtı ve onun yüzüne şiddetlevurdu. Genç adam sendeliyerek yere düştü.Kalktığı zaman yüzü, gözü kan içindeydi. İlaçşişeleri avucunda kırılmıştı. Bununla beraberyüzünde garip, çok ince bir tebessüm vardı. Yanpencerelerden birinde bir radyo Hitler'in ogece verdiği hücum emrini tekrarlıyordu. Bütünmacerayı unutmuştu.

-Harp başlamış, dedi. Ve hala kırık şişe parçalarını tuttuğuavuçlarını açarak yaralarına baktı. Sonra yavaşyavaş eve doğru yürüdü. Yoldan geçenler, buerken saatte kanlar içindeki bu yüzde dudaklarıngarip tebessümüne hayretle bakıyorlardı. Kapıyıcebindeki anahtarla açtı. Taşlıktaki ayna, sabahlatabii halini bulmuştu. Bir lahza kendi yüzünüseyretti. Sonra yavaş yavaş merdiveni çıktı.Macide doktorla sofada oturmuş radyodinliyordu.-Aman Allahım! Mümtaz, bu ne hal?Mümtaz acıyan ellerini pencerenin önündetekrar açıp kapadı.-Sorma, dedi. Şimdi büyük bir kaza geçirdim.Dudaklarında hep o garip, insanda bir ömrünüzerine vurulmuş kilit hissini bırakan tebessümvardı.-İlaçlar da kırıldı! dedi. Sonra doktora döndü:

-Nasıl? dedi.-İyidir, dedi. İyidir. Hiçbir şeye ihtiyacıkalmadı. Havadisi duydunuz mu?Fakat Mümtaz dinlemiyordu. O, bir köşeyeçekilmiş avuçlarına bakıyordu. Sonra birdenbireyerinden fırladı, merdivene doğru yürüdü. Fakatmerdiveni çıkmadı. Orada ilk basamakta elleribaşının arasında oturdu. Doktor, \"artık benimsin,sade benim!\" der gibi ona bakıyordu. Macidegözlerini silerek, ona doğru yaklaştı.Radyo evin sessizliği içinde tek başına,hadiselerin gür sesiyle, herkes için konuşuyordu.-SON-


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook