Yüzbaşı Ha z Hakkı'ya (sonradan GenelkurmayBaşkanı ve Şark cephesinde Ruslarla dövüşürkenölen ordu komutanı):- Mustafa Kemal fazla ileri gidiyor. Buna bir çarebulalım, demişti.Bir gece gene Hürriyet meydanındakigazinolardan birinde tenkitlerde bulunurken,İttihatçı subaylardan biri:- Hürriyet mademki bizim eserimizdir, onukorumak da bize düşer, dedi.Bir başkası:- Ne Sultan Hamid'e, ne vezirlerine güvenilmez,biz muhafız kalmayız, diye aynı fikire katıldı.Mustafa Kemal poli ka içine giren bir ordununsavaş gücünü kaybedeceğini misaller vererekanlatıyordu. Fethi susuyordu:- Mustafa Kemal Bey, belki pek doğru
söylüyorsunuz. Fakat hürriye kaldırmakistiyenlere karşı ne yaparsınız?- Cepheye gider gibi üzerlerine yürürüm.Yonyo'ya gi ler, gazino subaylarla dolu idi.Fethi, Mustafa Kemal'e şimdilik sert tenkitlerdenvazgeçmesini tavsiye etti:- Arkadaşlar iyi karşılamıyor, dedi.Mustafa Kemal:- Bunu senden beklemiyordum.Ve sonra:- Memleket meçhul bir akıbete doğrusürüklenmektedir, dedi.İstanbul'da Meclis açılmış r. Enver, Fethi vekalburüstü subaylar ataşemiliterlik almışlardır.Mustafa Kemal'i Selânik'ten uzaklaş rmak lâzım.Enver, bu fikrini Talât'a da söylemiştir.
1908 sonlarında umumî merkez kendisine,ayaklanmalar olduğu için, Trablus-Garp'a gitmekgörevini verir. Mustafa Kemal, bu ayaklanmabölgesine gidecek. Geniş ölçüde yetkisi var.Başkana sebebini sorar, sana güvencimiz, cevabınıverir. Bir vapura atlayıp gider. Ayaklananderebeyleri Mustafa Kemal'i ilk gemi ile gerigöndermek kararını vermişler. Çabukça hareketegeçer, kargaşalığı bas rır, devlet otoritesiniyerleş rir. Bu ayaklananlar meşru ye en sonrayalnız kazançlarını kaybetmek korkusuna düşenşeyhler ve nüfuzlu kimselerdi.Mustafa Kemal 1909 Ocağında Selânik'e döner.Doğru cemiyete giderek toplan halindeki üyelerinyüzlerine bakıp:- İşte geldim, der.Bazıları utançtan başlarını eğerler.***31 Mart 1909'da İstanbul'da bir şeriatçılık
ayaklanması olmuştur. Kara ve deniz askerleri,subaylarını kovarak ve bazılarını öldürerek medresehocalarını da sa arına katarak başken nüfuzlarıal na geçirdiler. Ön ayak olanlar Selânik'tengetirilme avcı taburu çavuş ve erleri idi.- Mektepli subay istemiyoruz, diyorlardı.Süngüleri ile Meclis'e girip:- Şeriat kanunları çıkaracaksınız, diyebağırıyorlardı. İ hatçı Meclis Başkanı Ahmet RızaBey'e benzeterek Adliye Nazırını, ''Tanin''in İ hatçıbaşyazarı ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Cahid'e(Yalçın) benzeterek Layikiyya milletvekiliniöldürdüler. Hepsi mukaddes halife Sultan Hamid'ebağlı idi. Türk ve Müslüman halk yığınlarınınçoğunluğu baştan beri halifeci ve padişahçı idi.Ayaklanma Anadolu'ya hemen bulaş . Her tarafayayılmak yolunda idi.Ayaklanmayı bas rmak üzere Selânik'tenİstanbul'a yürüyen birliklere ''Hareket Ordusu''adını veren Mustafa Kemal'dir. Hüsnü Paşakomutasındaki bu birliklere Edirne'den Şevket
Turgut Paşa komutasındaki birlikler de ka lmış .Kendisi der ki: ''İstanbul halkına bir bildiri yazmaklâzım geldi. Bunu ben yazdım. Sonra elçiler içinikinci bir bildiri yazdık. Bunun imzası üstüne nekonulmak doğru olacağını düşündük. Bazıarkadaşlar 'Hürriyet Ordusu' dediler. Hâlbuki bütünordu hürriyet ordusu durumunda idi. 'Hürriyetordusunun operasyon kuvvetleri' denmek tekli nekarşı ben 'operasyon' kelimesini Türkçeye çevirmeyiuygun görerek 'Hareket Ordusu' deyiminikullandım.''
Enver ve arkadaşları Avrupa'dan koşupgelmişlerdi. Hareket Ordusu'nun başına daMahmut Şevket Paşa geçerek, birkaç gün içindeSelânik'ten gelenler ve bunlar arasında MustafaKemal gölgede kalmış r. Zafer gene İ hat - ve -Terakki'nin ve onun tu uğu askerlerindi. Bilindiğiüzere Yeşilköy'de toplanan Millî MeclisŞeyhülislâm'dan fetva alarak Sultan Hamid'itah ndan indirmiş ve onun yerine Sultan Reşad'ıhalife ve padişah yapmıştır.Mustafa Kemal Selânik'e döndü. Poli ka ile,gelecek par kongresine kadar ilgisini keserekkendini askerliğe verdi. Tatbikatlara, manevralaraka lmakta, askerî kulüpte konferanslar vermekteidi. Bu arada Türkiye hizme nde bulunan Mareşalvon der Golç garnizon tatbika yap rmak üzereSelânik'e gelecek r. Büyük komutanlık kurmayındatalim ve terbiye masası şe olan Mustafa Kemal,mareşal gelmezden önce, Selânik çevresindetatbikini uygun gördüğü bir meseleyihazırlamaktadır. Paşalara bunu haber verince hepsişaşırır: ''Golç buraya bizden ders almak için değil,
bize ders vermek için geliyor,'' derler. MustafaKemal: ''Türk kurmay ve kumanda heye nin, kendivatanlarını nasıl savunmak lâzım geldiğinigösterebilmeleri elbe e önemlidir. Biz de burayayorgun gelecek olan mareşale fazla külfet deyüklememiş oluruz,'' cevabını verir.Mareşal Selânik'te Splandit Palas'tadır. O gününgecesinde Mustafa Kemal'e mareşalin yanınagitmek üzere bir davet gelir, kendini karşılıyankurmay başkanı Mustafa Kemal'e müjdeyi verir.Mareşal plânını çok beğenmiş r. Ancak bazıaçıklamalarda bulunması için kendisini davetetmiştir.Masa üstünde büyük bir harita var. SonundaMustafa Kemal plânının uygulanmasına kararverilmiştir.Ertesi gün Vardar Nehri çevresinde tatbikatbaşlamış, Mustafa Kemal mareşalin yanındabulunmuş, toprağa yabancı olan mareşale yardımetmişti.
***1909 İ hat - ve - Terakki kongresine Bingazidelegesi olarak ka lmış r. Cumhuriyet devrininuzun müddet dış bakanı Tev k Rüştü Arasha ralarını anla rken diyor ki: ''Selânik'te toplanankongre olup bitenleri gözden geçirerek yeni birçalışma yolu çizecek . Toplan Ramazan ayınarasladığından akşam yemeğinden hayli sonrabuluşuyorduk. Kongreye ben umumî kâ pseçilmiş m. Başkanlık görevi için her toplan dayeni bir üye seçilirdi. Kongreye ka lanlardan üç kişibir iki toplantıdan sonra herkesin dikkatini çekmişti.Biri sonradan İstanbul temsilcisi olan Kara Kemal,ikincisi Ziya Gökalp' . Fakat bütün kongrenindikka ni devamlı olarak üstünde toplıyan MustafaKemal'dir. Cemiyet onu zaten tanıyordu. Ancakortaya a ğı tez kongrenin başlıca uğraşma konusuolmuştu. Merkezcilerden birtakımı ona karşı idi.Görüşmeler çok sert geçiyordu. Mustafa Kemaldiyordu ki: 'Askerler cemiyet içinde kaldıkça nepar miz, ne de ordumuz olacak r. Subaylarınınçoğu cemiye en olan üçüncü ordu modern bir
ordu sayılamaz. Orduya dayanan cemiyet de milletiçinde kök salmamış r. Cemiyet içinde kalmakis yenleri ordudan çıkaralım. Bundan sonrası içinde kanunî hükümler koyalım.' Çe n tar şmalardansonra, ordu içindeki arkadaşlarımızın da nedüşündüklerini bilelim, dediler, kongreden birheyet Edirne'de ikinci orduya gi . Ge rdiği bilgileregöre hepsi Mustafa Kemal'in düşüncesinde idi.Kongre büyük bir çoğunlukla Mustafa Kemal'inteklifini kabul etti.''Mustafa Kemal'in kongredeki bu çalışmalarınıiçlerine sindiremiyen ve orduyu bırakmak istemiyenkomite takımı onu öldürmeye karar verdi. İlk tekliffedayilerden Yakup Cemil ve Hüsrev Sami'yeyapılmış r. İkisi de Mustafa Kemal'i sevdikleri içinreddetmişler, Yakup Cemil üstelik Mustafa Kemal'etedbirli olmasını söylemiş r. Ondan sonra aynıgörevi Enver'in amcası Halil (sonradan ordukomutanı) ve Abdülkadir (sonradan Kuvay-ı Milliyedevrinde Ankara valisi ve İzmir İs klâl Mahkemesikararı ile idam olunan) üstlerine almışlardır.Mustafa Kemal geceleri, parmağı silâhın te ğinde,
köşeleri açıktan dolaşarak, her an vuruşacakmışgibi evine giderdi. Bir gidişinde evin ileri köşesindeikisinin de gölgesini görmüş ve hemen silâhınadavranmıştı.Aradan yirmi, yirmi beş yıl geç kten sonra HalilPaşa'yı Cumhurbaşkanı Atatürk'ün sofrasındahanımı ile birlikte görmüştüm. Halil Paşa ilkmeşru yet yıllarında, İ hatçıların fedayilerindenidi. İstanbul'da Şemse n Paşa'yı o öldürmüştür.Hikâyeyi Kılıç Ali'den dinlemiştim. Kılıç Ali'nin asıl adıAsaf' r. O vakitler ''kanun zabi '' denen merkezkomutanlığı subaylarındandı. Bir gün kendisineŞemse n Paşa'yı gecenin geç bir saa nde,Divanyolu ve Cağaloğlu üstünden Bab-ı âli'ye doğrugötürmesini söylemişler. Bu suikastlarda usul, hertara polis çemberi içine almak ve ka li korkusuzcaöldürmekte serbest bulundurmak . EmniyetSandığı dairesinin bulunduğu sokakta, birdenbireHalil, Kılıç Ali ile paşanın karşısına çıkıyor. Birtabanca kurşunu ile Şemse n Paşa yere düşüyor.Sonraları Halil, Kılıç Ali'ye demiş ki:
- Vakayı şahitsiz bırakmak için seni de öldürmeliidim. Fakat gördüm ki genç bir subaysın,kıyamadım.Sofrada konudan konuya söz Selânik olayınageldi. Ar k yaşlanan ve bir geçimlik aramak içinAnkara'ya gelen Halil Paşa, Atatürk'e de:- Sizi sevdiğim ve sakındığım için o vazifeyialmış m, demesine Atatürk pek kızdı ve çıkış idi.Çünkü elinden gelse öldüreceğine şüphe yoktu.Fakat ertesi gün kendisine bir idare meclisi üyeliğide verdirmiştir.İ hatçıların ih yacı, bağlı ve kapalı kafalara,fakat kendine bağlı ve kendi duvarları içine kapalıinsanlara idi. Mustafa Kemal ferman dinlemeyenbiri idi.Mustafa Kemal İ hatçılara göre ar k iç ği içinsarhoşun biri, durmadan arkadaşları ile olupbitenleri tenkit e ği için rsatçının biri, zevkinedüşkün olduğu için belki de ahlâksızın biri,askerlikte değeri varsa da ne verilse doyurulması
imkânı olmıyan ''haris''in biri idi.Mustafa Kemal İtalya'nın Libya'ya saldırışıüzerine Afrika'da Türkiye toprakları için çarpışmıyagidinceye kadar ordu içinde çalış . Yenilenenteşkilâ a Selânik kolordusu Kurmay Heye neküçük rütbede bir subay olarak girmiş r. Henüzkolağası idi. En çok uğraştığı ordu eğitimi idi.Köprülü tara arında Cumalı'da süvari alaylarıarasındaki tatbikat talimlerini denetlemek için gidenordu kurmay başkanı Ali Rıza Paşa'nın yanında idi.Yıllardan beri bir süvari tugayının toplandığıgörülmemiş . Görülmiyen başka bir şey de ordukomutanlarının kurmay başkanları ilemanevralarda bulunuşu idi. Mustafa Kemalgördüğü yanlışlar üzerine ağır tenkitler yap . Birmektubunda diyordu ki: ''Cumalı manevralarındarütbem ve yetkim elverişli olmadığı hâlde aşırıyanlışlar karşısında dayanamadım. Paşayı subaylaryanında tenkit ettim. Hoş görmedi, ama gücenmedide! Hareke m belki disipline aykırı idi. FakatAlmanya'da çalışan bu paşa da komutanlık sana nı
edinmezse ötekiler ne yapacaklar? Tümenkomutanlarının görevlerinden haberleri yok!''Mustafa Kemal, Cumalı ordugâhını ''özlemekteolduğu askerlik haya ''nın başlangıcı saymış r. Ongünün ha rası olarak tu uğu notları bas rıp''Asker hediyesi asker olanlarca makbule geçer,''diyerek silâh arkadaşlarına dağıtmış r. MustafaKemal'in bundan başka ''Takımın MuharebeTalimi'', ''Bölüğün Muharebe Talimi'' adlı GeneralLitzmon'dan çevirme iki eseri daha vardır. Biri1909, biri 1910 tarihlidir.Mustafa Kemal'in Cumalı'da ağır tenkit e ğikomutan Hasan Tahsin Paşa'dır. Bu adam BalkanSavaşında Selânik'i 60 bin askeri ile birlikteYunanlılara teslim edecektir.O tarihlerde kendisini yakından tanıyanKılıçoğlu Hakkı, bana yazdığı mektubunda şöyleder: ''Toplan larda en çok o konuşurdu. Bizdinlerdik. Eskiden 'mir-i kelam' dedikleri güzelsöyleyicilerdendi. Ama neye yarar ki rütbesikolağası idi. İ hatçılar onun yerine Enver'i
tutmuşlardı. Çünkü Enver daha önceMakedonya'da bulunmuş, Bulgar çetecileri ilesavaşmış, yararlık göstermiş ve adı çıkmış . Fakatbüyük askerî birlikler yönetecek yeterlikte olmadığıBirinci Dünya Harbinde apaçık görülmüştür.İ hatçılar Enver yerine Mustafa Kemal'i tutsalardıişin rengi çok değişeceğini sanıyorum. MustafaKemal daha Suriye'de iken ben gizli gizli İ hat - ve -Terakki'ye girmiş m. Askerlerin bu gibi işlerekarışmasına karşı idim, ama son kurtuluş çaresinide bunda görmüştüm. Kolağası Mustafa Kemal deİ hatçı oldu ise de Selânik'teki cemiyetkodamanları onu ne sevdiler, ne de çekebildiler.Çünük hepsinden yüksek . Onu yükseltmek,kendilerini küçültmek ve silik duruma düşürmekolacak . Mustafa Kemal hepsini tenkit ederdi. Birdefa bir Rum yatrosunda yapılan cemiyettoplan sında söz aldı ve hepsini hiç e . Ondansonra Mustafa Kemal'in notunu verdiler. Onuöldürmek de istedikleri duyulmuştu. Mukadderatdenen bir şey var mı, yok mu bilinmez. FakatMustafa Kemal'i yok etmek is yenler, o haya aiken memleket dışında birer birer öldürülmüşler,
birtakımı da suikast yüzünden asılmışlardır.Mustafa Kemal'de dinmiyen bir yükselme hırsıvardı. Nereye kadar yükselecek ? Belkihükümdarlığa kadar! Mustafa Kemal'in askerîkabiliye ni Selânik'te kışın harita ve yazın da araziüzerinde idare e ği harp oyununda görmüştüm.Kolorduda çok değerli subaylar vardı. Komutan daFerik Tahsin Paşa idi. Büyük genelkurmayınemre ği bir harp oyununun idaresini hiçbiriüstüne alamadı. Mustafa Kemal, ben yaparım,dedi. Üstüne aldı ve büyük başarı ile yap . Başarısıötekileri daha çok ürkü ü. Oyunun ikisinde debulundum. Yalnız askerlikteki yeterliğini değil,yüksek bünye dayanışını da gördüm. Akşamüstükarargâha geldiğimiz vakit birkaç kişi ile içki masasıkurulur, gece yarısına kadar içilir, herkes yorgun vebi k yatağına çekilip gider, Mustafa Kemal tekbaşına kalıp bir yandan içkisine devam eder, öbüryandan ertesi günü herkese vereceği görevlerihazırlayarak pek az uyur, en önce toplan yerinegelir, hepimize görevlerimizi yazılı olarak verir vehemen hareket başlardı. Hareket sonundakitenkitleri ne kadar canlı idi. Bir kurmay albayı bir
defa öylesine haşladı ki adamcağız eridi: 'Bileğinizdesaat, belinizde harita çantanız ve pergeliniz vardır.Bunları kullanmak ha rınıza gelmedi mi? Yarın harpmeydanında böyle mi hareket edeceksiniz? Yokolmuştur o birlik!' Arazi üzerindeki bu tatbikat biray sürdü. Serez'de başlayıp Cuma-i Bala'da bi .Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Selâha n birpu u sanki! Ama Mustafa Kemal bir hayli dahakolağasılıkta kaldı.''Güçlüklerden bıkıp usandığı da olmuştur,sanıyorum. Akşamları evine giderken kolordukarargâhı yolumun üstünde olduğu için arada bira an iner, Mustafa Kemal'in yanına gider, lâfatardık. Bir defasında onu yapyalnız buldum. Nuri(Conker) ve İzze n (Çalışlar) gitmişlerdi. Benidostça karşıladı: 'Siz şöyle buyurunuz, benimbi rilmesi gereken bir işim var, sonra beraberçıkarız,' dedi. Çok sürmedi, birlikte çık k. İki yolunkavşağındaki bir çeşmenin yanında birden durdu:'Hakkı Bey ben askerlikten çekileceğim, bir yeremutasarrıf olup gideceğim,' dedi. Dona kaldım:'Aklınızı mı kaybe niz? Olacak iş mi bu? Ben
şahsınızda büyük bir kumandan görmekteyim,'deyince, kaba bir küfür savurarak: 'Ben buheri erle anlaşamıyorum, onlarla yapamıyacağım,'dedi. 'Biraz sabırlı olun. Onların ömürleri uzundeğildir. Her şey düzelecek,' cevabını verdim.Beyazkale bahçesine girdik. İçerken hep aynı sözleritekrarladım: 'Böyle bir şey yapmıyacağınızı söyleyinde evime rahat gideyim,' dedim. Güldü. Yıllar sonraAnafartalar zaferi olunca ona Biga'dan bir telgrafçek m ve şöyle dedim: 'Kehane min bu kadarçabuk çıkacağını tahmin etmezdim. Zaferinizi tebrikederim.' Ar k ordudan ayrılmış m. Emekli idim.Bana telgra a cevap verdi, teşekkür e vekarargâhına davet ederek, Akbaş'a çıkınca banatelefon et, otomobilimi gönderir, sizi aldırırım,diyordu. Çok sevindim. En iyisinden iki binlik rakı vebirçok meze hazırladım. Bir arabaya atlayıncaÇanakkale'nin yolunu tu um. Ama felek yarolmadı, düşmanın a ğı bir bombadan ayağımyaralandı. Biga'ya döndüm. Ona emanetlerigönderdim. Bir mektubunu aldım.''***
Bu sıralarda Arnavutluk'ta ayaklanmalar vardır.Bir türlü ya ş rılmaz. İki komutan birbirlerinikıskanmışlardır. Birinin yaptığı ötekine uymaz.İstanbul'dan Harbiye Nazırı Mahmut ŞevketPaşa'nın gönderilmesi lâzım gelir. Mustafa KemalSelânik'te Kurmay Heye ndeki görevindedir. Sankibir gün bu işi çözmek ona düşecekmiş gibi deArnavutluk'taki hareketleri inceleyip durur. Her şeykötü gitmektedir. Asker Çilova Boğazı'nı bir türlügeçemez. Ha a Cafer Tayyar (sonra general) ÇilovaBoğazı'nı geçmek için aldığı emire:- İtaat varsa da takat yok, diye o vakit ağızdanağıza dolaşan cevabı verir.Başlangıçta ayaklanmayı ne kadar ha fealdıklarını gösteren bir krayı o vakit oradahizme e bulunan Aziz Samih'ten dinlemiş m.Komutan:- Telâş etmeyin çocuklar, demiş , bunlar birsomun ekmeği, biraz kalkandelen dolması, birkaçda fişekle gelirler. Birkaç gün sonra iki bini ekmek ve
şek almak için döner, yarısı geri gelir. Sonra binigider, yarısı döner. Geri kalanları da ben üç beşaltına satın alırım.Mahmut Şevket Paşa komutayı almaya geldiğiiçin yanında kurmayı yoktu. Selânik'te kendisineMustafa Kemal'i verdiler. Daha trene binince,Harbiye Nazırının geldiği belli olması için, emiryağdırma isteği belirir. Mustafa Kemal:- Aceleye lüzum yok, bir defa durumu anlıyalım,der, önüne geçer.Üsküp'te komutan Şevket Turgut Paşa'yı telgrafbaşına çağırırlar. Nerede hangi kuvve olduğundanhaberi yok. Kurmay başkanı da öyle. KurmayHeye nden Kâzım Karabekir gelir. O da karanlıkta.Fakat karşı tara an konuşanın yalnız KolağasıMustafa Kemal oluşu hepsini çileden çıkarır. Helepek kıskanç olduğu için Kâzım Karabekir ifritkesilmiştir.Mustafa Kemal, Mahmut Şevket Paşa'ya:
- Durumu görüyorsunuz. Eğer muva ak olmakisterseniz, Selânik'ten bazı arkadaşları ge receğiz,diyor. Nuri, İzze n gibi yakınlarından bir takımkendilerine ka lmış r. Mustafa Kemal kendinianlıyan bu arkadaşları kuvvetlere dağıtmış r.Bas rma hareke başarı ile sona ermiş r.Geçilemiyen boğazda kimsenin burnu bilekanamaz. Başarı Mahmut Şevket Paşa'nındır, amahareke Mustafa Kemal ve arkadaşları idareetmişlerdir. Bir veya yukarı rütbede olanlar bunuçekememişlerdir. Mahmut Şevket Paşa'danSelânik'ten ge rdiklerinin orada bırakılmamasınıistemişler. Maksat hepsini rütbelerinin yerineoturtmak ve üstlerinden, yahut yan yana bakmak.Mustafa Kemal yalnız kendi gitmekle kalmaz,arkadaşlarını da götürür. Son akşam kurmaylarınsofrasında:- Kalırım, ama hepinize kumanda etmek içinkalırım, eğer isterseniz...Mustafa Kemal 1910'da bir ara Fransa'daPicardi manevralarına gi . Topçu Rıza Paşa ve Ali
Fethi ile beraberdi. Her akşam harita üzerinde ertesigünkü hareketler üzerine tahminlerdebulunulurmuş. Mustafa Kemal sıkılgan mizaçlı idi.İyice açılıp konuşabilmesi için bu sıkılganlığıgiderecek kadar sinirlenmeli, ya bir görev heyecanıdoğmalı, yahut içki ile silkinmeli idi. Fransızcası daserbestçe konuşabilecek kadar kuvvetli olmamış .Mustafa Kemal kalpaklı Osmanlı subaylarınıkendilerinden bile saymıyan, parlak üniformalı,iddialı ve gururlu yabancılara biraz ürkerekyaklaşmış, yavaş yavaş farkına varmış ki birçoklarıhayli basi rler. İ ci ve uzaklaş rıcı dekorunal ndaki zaa sezince kendine cesaret geldi. Birdefasında arka arkaya iki üç konyak içerek haritayayaklaş . Biraz kendi, biraz arkadaş yardımı ile ertesigünkü hareketler üzerine tahminlerini söyledi vehareketleri takip etmek için en iyi yerin onlartara ndan seçilen yer olmadığını ileri sürdü.Yukarıdan şöyle bakış lar ve dağıldılar. Ertesi günMustafa Kemal hak kazandı. Sofrada yanına birmiralay düştü. Bir aralık ona dedi ki:- Dün akşam sizin dediğiniz herkesinkinden
doğru idi, fakat...Bir şey söylemekle söylememek arasındaduraklama geçirdikten sonra Mustafa Kemal'inbaşını göstererek:- Ne diye bu tuhaf başlığı giyersiniz, başınızdabu oldukça kafanıza kimse itibar etmez, der.Tenkitlerini hoş görmiyen üstlerince Selânik'te38 inci piyade alayı komutanlığına tayin edilmesi demesleğinde ciddî bir adım olmuştur. Hikâyeyi ozaman o aynı alayın birinci taburunun üçüncübölüğünde takım komutanı bulunan Ziya Kılıç'tandinliyelim: ''Alay komutanı Miralay (Albay) Sade nBey gözlerinden rahatsız olduğu için izin almış .Aynı günün akşamı kolordunun günlük emrindebeşinci kolordudan Kurmay Kolağası MustafaKemal Bey'in alay komutanlığı vekilliğine tayinedilmiş olduğu bildiriliyordu. O vakit ki alaylar dörttaburlu idi. Bu alayın tabur komutanı binbaşırütbesindedir. Tabiî bir kurmay kolağasının böylebir alay komutanlığına ge rilmesi bütünkomutanları şaşırtmıştır.
Bir gün sonra alay komutan vekilinin alayıteslim almak üzere geleceği haber verildi. Alay kışlameydanında te iş durumuna girdi. Biraz sonrabeyaz ata binmiş, uzunca boylu, gür, dik bıyıklı vekeskin bakışlı kurmay kolağası geldi. Usul gereği enkıdemli tabur komutanı tekmil haberi verir.Mustafa Kemal Bey alaya yaklaşınca gür bir sesle:- Merhaba asker, dedi.O tarihlerde yoklama ve te işlerde komutanlaraskere:- Selâmün aleyküm... derler, asker de:- Aleyküm selâm... diye cevap verirdi.Alışmadığı bu tek kelimelik selâm karşısında askerbiraz irkildikten sonra aynı kelime ile cevap verdi.İşte o tarihten sonradır ki orduya bu tek kelime ileselâm usulü girmiştir.''Mustafa Kemal iki saat gibi kısa bir süre içindebütün bölük komutanlarını, bölüklere basit tatbikat
yap rarak, im handan geçirmiş. Başarıgösteremiyenleri hemen Selânik'teki talimgâhayollıyarak yeni askerî usulleri öğrenmelerinisağlamış. Kısa zamanda 38 inci alayı kolordu içindeörnek hâle ge rmiş. Herkesçe anlaşılmış ki bu 28veya 29 yaşındaki kolağası, rütbelerin basit sınırlarıiçinde kalacak ve ölçülecek bir kimse değildir. Birgece tatbika ndan sonra Selânik'in doğusundabulunan Karaburun'a doğru yürüyüş yapıyorlardı.Mustafa Kemal alayın başında idi. Ufuk ağarmış,güneş doğmak üzere... Birden:- Çocuklar, dedi, nerede ise şafak sökecek.Yıllarca bu vatanın ufuklarında parlak bir güneşindoğmasını bekledim. Bakalım bu sabaha...Güneş doğdu. Fakat geceden kalma bulutlarpırıltısını gölgeliyordu. Mustafa Kemal:- Hayır, hayır! Beklediğim bu kara bulutlarlaörtülü güneş değildir. Ben bulutsuz, gölgesiz birgüneşin doğmasını bekliyorum ve bekliyeceğim.Selânik'te bulunan bütün garnizon birlikleri
alayın tatbika na kendiliklerinden ka lmakta idiler.Verdiği konferanslara başka subaylar da geliyordu.Âdeta bütün subaylar onun çevresinde ve çekiciliğial nda idi. Bu durumdan hoşlanmıyan üçüncüordu müfe şi kendisini Selânik'ten uzaklaş rmakiçin İstanbul'da Genelkurmay Başkanlığı Dairesinetayin ettirmiştir (13 Eylül 1911).Fakat İtalyanlar 27 Eylül 1911'de Libya'yasaldırdıklarında Mustafa Kemal İstanbul'a değil,Afrika'ya gidecekti.***Balkan Savaşında donanmamız yenildiği vakitbaşında bulunduğu Hamidiye kruvazörü ile denizeaçılarak Yunan kıyılarını döven, bir hayli zamanyakalanmaksızın Akdeniz doğusunu korkusual nda tutan Rauf (Orbay) ki Birinci DünyaSavaşından sonra İzzet Paşa kabinesinde BahriyeNazırı olmuş, Mondros Mütarekesi heye nebaşkanlık, daha sonra Ankara'da Mustafa Kemal'ebaşbakanlık etmiş r, saltanat rejimine bağlı vegelenekçi olduğundan Cumhuriyet devrinde
Atatürk'ten ayrılmış ve onunla dargın olarakölmüştür, kültürü kıt, dünya görüşü dar, fakatnamuslu bir adamdı. Nitekim Atatürk öldüktenyıllarca sonra Kuvay-ı Milliye devrinin KâzımKarabekir, Refet Bele ve Ali Fuad (Cebesoy) gibi''büyük'' tanınmışları ile bir toplantıda:- Hiçbirimiz olmasaydık Kurtuluş SavaşınıAtatürk gene başarırdı. Ama o olmasaydı hiçbirimizonun yap ğını yapamazdık, demek dürüstlüğünügöstermiş r. Mustafa Kemal'in Libya sergüzeş üzerine onun hatıralarında aydınlatıcı bilgiler vardır.Rauf Orbay, Mustafa Kemal'i kendisinin degönüllü olarak ka ldığı Hareket Ordusu İstanbulkapılarına geldiği vakit Mahmut Şevket Paşakarargâhında tanımış . Mustafa Kemal, 31 Mar abirinci ordu ayaklanması sebeplerini şöyleanlatmıştı:- İ hat - ve - Terakki reisleri hükûmet kuvve nimeşruluk prensiplerine aykırı olarak, şahıslarındatoplamışlar ve serbest seçimle gelen bir millet
meclisi yerine asker kuvve ne dayanarak zor veşiddet kullanmışlardır. Bu krimi İ hatçıarkadaşlarıma söyledim, durdum, fakatanlatamadım.Biraz sonra Harp Divanı'nda görev alan RaufBey yargılama sırasında Mustafa Kemal'e hakverdiğini ve ar k İ hatçı şahsiyetlere eskiyakınlığını kaybettiğini de söyler.Ha ralarını anla ğı sırada ben Atatürk'esormuştum:- Afrika'ya gidip İtalyanlarla dövüşmekfaydasızdı. Bir başarı umuyor mu idiniz?- Hayır... Fakat Enver ve arkadaşlarıgideceklerdi. Halk gitmiyenleri vatanseverlikgörevini yapmamış sayacak . Sizin kahramanlığınızlâfta, diyecek olanlar da çoktu.Selânik'te sefere hazırlandığı sırasındaarkadaşlarına:
- Trablus dönüşünde gene buralara gelebilecekmiyim? Selânik'i Türk elinde görebilecek miyim?diye hayıflanıyordu.Arnavutluk hareketleri sırasında kurmaybaşkanlığı e ği Harbiye Nazırı Mahmut ŞevketPaşa'ya da ordu üzerine fikirlerini söylemiş, sonra:- Paşanın da cemiyete söz geçirebildiği yok...demişti.İtalya'ya geçmek üzere Mısır'a gi . Yanındaİ hat - ve - Terakki Cemiye nin mi ng ha pliğiniyapan Ömer Naci ile fedayi subaylardan SabancalıHakkı ve Yakup Cemil birlikte idi. Bunlar hemorduda, hem poli kada idiler. Mustafa Kemal içinhiçbir zaman anlaşmadığı Enver'le işbirliği yapmakda bir fedakârlık . Rauf Bey bu subayları yanındagörmesine şaş ğını söylemesi üzerine MustafaKemal:- Ömer Naci ile eski dostluğum var.Konuşmaktan hoşlanırım. Ama hiçbiri ile kirbirliğim yok. Ne yaparsınız, zorlayıcı hâller beni yol
arkadaşlığına mecbur etti, cevabını verdi.Yıllar sonra bana, ye şme yolunda Libya'dasavaşında ikinci imtihanını verdiğini anlatmıştı:- Orada subay sıfatlı haydutlar vardı. Elleritabancalarında idi. Fedayi ve kabadayı. Bunlarkızınca öldürmekle tanınmışlardı. Benim için yaölmek, ya bunlara emretmek lâzımdı. Silâhımatutundum. Çadır al nda şiddet gösterdim. Sertdavrandım. Emirlerimi kendilerine geçirdim. Ensonunda hepsine hükmettim.İlk a ğı zar kendi haya idi. Böyle İ hatçıfedayilerinin kendi lügatinde karşılığı ''kasap''tı.Okurlarım birinci ve üçüncü im hanlarının neolduğunu merak edeceklerdir. Sırası değilse dekendinden aldığım gibi anlatayım: \"Birinci im hanHarbiye'de ve subay olduğum sıralarda başımdangeçenlerdi. Üçüncü im han, Dünya Harbinde beniDoğu cephesine gönderdiler. Her şey bozuk. Ordubitkin. Kendi şere mi ve orduyu kurtarmak lâzım.Uzun bir savaşma ile başardım. Bu tecrübeler bana
sabrı, bir kre bağlanmayı ve o kirde durmayı vesonra da insanları öğretmiştir.''Sonra bakışları pırıldıyarak:- Bir gerçeği de öğrenmiş oldum: Tehlikeinsandan kaçar!Enver Libya'da Bingazi bölgesinin sivil ve askerîidaresini üstüne almış . Enver, İ hatçı liderlersırasında idi. Aralarında anlaşmazlıklar çıkacağınaşüphe etmiyen Rauf Bey bu şüphesini kendisinesezdirince Mustafa Kemal:- Karşınızda düşman var. İtalya orduları ileçarpışmak için yoktan kuvvet var etmek lâzım. Birde siyasî kirler yüzünden ayrılığa düşersek sonubozgundur, dedi.Rauf Bey'in belki Bingazi bölgesinegitmemekliğiniz doğru olmaz, demesi üzerine de:- Bana verilecek askerî görevleri yerine ge rmekve siyasî tar şmalardan kaçınmak kararındayım.
Vakit geçirmeden düşmanla vuruşmaya gidiyorum.Herhangi bir sebeple bunu yapamıyacak olursamdönmeği başka herhangi bir davranıştabulunmaktan daha doğru bulurum, cevabını verdi.Mustafa Kemal önce Tobruk'a gi ve buradakomutan bulunan Ethem Paşa'nın kurmaylığınıüstüne aldı. Tobruk'taki İtalyan kuvvetlerine karşısaldırışa geç . 9 Ocak Tobruk Savaşı o çerçevede ilksavaş ve ilk başarı olmuştur. Daha sonra Derne'yegiderek oradaki kuvvetlerin komutasını ele aldı.Sonuna kadar Derne bölgesi komutanlığınıbaşarı ile yapan Mustafa Kemal'in gösterdiğiyüksek kabiliyet oradaki muhali erinin de dikka niçek . Mustafa Kemal 25/26 Nisan 328 (1912)tarihi ile ve Derne Osmanlı kuvvetleri komutanıimzası ile yazdığı bir mektupta der ki: ''Bilirsin, benaskerliğin her şeyden fazla sanatkârlığını severim.Burada sana n bütün gereklerini uygulıyacak kadarzaman ve bu zamanla edinilebilecek vasıtalarolursa, işte o vakit mille n istediği hizme yapmışolacağız. Hayatımın bugününe kadar orduya faydalı
bir kimse olmaktan başka vicdanımda bir emelbeslemedim. Çünkü vatanı korumak ve mille mesut etmek için, her şeyden önce ordumuzuneski Türk ordusu olduğunu dünyaya bir dahagöstermek lâzım olduğuna çoktan inanmışımdır. Buinanç yüzünden, ih mal, ifratçı görünmüşümdür.Fakat zaman saf ve temiz kafalardan çıkanhakikatleri -kabul edilmese de- bir gün uygulandırır.Bu gece Derne kuvvetlerimizin bütün kumandanlarıve subayları ile bir akşam eğlencesi ter p etmiş k.Mektubumu çadırıma dönüşümde yazıyorum. Bugüzel kalpli, kahraman bakışlı arkadaşlarımın, buküçük rütbeli, fakat düşmanı treten büyükkumandanların gözlerinde vatan için ölmek aşkınıokuyorum. İçimde büyük bir sevinç ve gurur ilekendilerine 'Vatan mutlak selâmet bulacak, milletmutlak mesut olacak r.' Çünkü kendi selâme ni,kendi saade ni, memleke n ve mille n selâme için feda edebilen vatan evlâtları çoktur.''Zaman geç kçe Mustafa Kemal'e bağlı olanlarlaEnver'i tutanlar arasında sürtüşmeler kendinigöstermiş ve azmak üzere iken, Balkan Savaşı
çıkması üzerine, iki komutan da vatanadönmüşlerdir.1911'de Bingazi Savaşında bulunan bir Fransızmuhabiri Enver'le Mustafa Kemal arasında şukıyaslamayı yapmış r: ''Enver büyük plânlardan,büyük kirlerden çabuk umutlanır, canlanırdı.Teferruatla uğraşmazdı. Mustafa Kemal realis .Parlak projeler, göz kamaş rıcı her şey onda birgüvensizlik yara rdı. Büyük kirler onusihirlemezdi. Onun amaçları sınırlı idi. İnce hesap veuzun yargılamadan sonra karar verirdi. 'Takribî =yaklaşa' ve 'umumî' ile ye nmez, sağlam esaslar verakam isterdi.''Hekimlerimizden biri de kendisini bir çölkarargâhında nasıl tanıdığını şöyle anlatmış r:''Komutan hasta, yataktadır, sizi öyle kabul edecek,dediler. Mustafa Kemal Bey çadırda porta fkaryolasında oturuyordu. Eşyası bir porta f masa,iki iskemle, bir de yere serilmiş kurt postundanibaret. Bir gözünde kan var. Sık nefes almakta. Elinisıkarken ateşi olduğunu da hisse m. Pek güçlükle
bir hastanede birkaç gün tedavi olmayagönderebildik.''***Balkan Savaşından önce İ hat - ve - Terakki içkargaşalık ve hoşnutsuzluk yüzünden ik darımuhali erine bırakmış . Her türlü gücenmişlerin,bu arada ayrılıkçı Arnavut, Rum, Bulgar, Sırp veArap poli kacılarının kendileri ile işbirliği e klerimuhali er, içlerinde bulunan fesatçı ve Türkolmıyan arka niyetli kimselerin kışkırtması ileTrakya'daki orduyu terhis e ler. Harbiye Nazırıiken Mahmut Şevket Paşa bu kuvvetleri iyicesilâhlamış . Yunanistan, Sırbistan, Karadağ veBulgaristan ellerine geçen rsa kaçırmıyaraksaldırışa geç ler. Hükûmet ve ordu şaşkına döndü.Koca devle n yıkılacağına hiç ih mal vermiyen,bilâkis Balkanlı orduların yenileceğini sanan büyükdevletler, statükonun bozulmasına izinvermiyeceklerini bildirmişlerdi. Oysa birkaç ha aiçinde her yerde yenildik. Avrupa Türkiyesinikaybe k. Bulgar ordusu Çatalca'ya geldi, dayandı.
Hiç unutmam, Manas r düştüğü vakit hecevezninde bir şiir yazmıya başlamış m. Ben şiiribi rinceye kadar Edirne düştü. Hece sayısı uyduğuiçin adını Edirne'ye çevirdim. Bu şiirim ''Tanin''gazetesinin ilk sayfasında çık . Ar k Edirne'yi deBulgarlara bırakmayı kabul ederek barış yapmıyakarar vermiş k. Büyük devletler biz yenilincestatüko antlarını unutmuşlardı.Mustafa Kemal 24 Ekim 1912'de İstanbul'adönmek üzere iken Mısır'da Avrupa Türkiyesinikaybe ğimiz ve Bulgar ordusunun İstanbulkapılarına geldiğini duydu. Avrupa yolu ileRomanya üstünden İstanbul'a geldi. Makedonyave Selânik ar k düşman elinde idi. Bab-ı âlicaddesinde ''Meserret'' kıraathanesinde birkaçasker arkadaşına raslamış . İstemiye istemiyeyanlarına gitti. Selânik'ten söz açarak:- Nasıl bırak nız? Selânik'i bu kadar ucuz nasıldüşmana teslim ettiniz, diyordu.O böyle bir felâke n geleceğini bildiği içinordunun poli kadan çekilerek onu karşılamaya
hazırlanmasını is yordu. Gerçekten dediği gibiçalışsaydı Rumeli elden gitmezdi. Bunun belgesişudur ki büyük devletler Osmanlı Devle ninBalkanlıları yeneceklerine inandıkları için statükoyuortaya atmışlardı.Mustafa Kemal'i Gelibolu yarımadasınıkorumak üzere Bolayır'da toplanan Akdeniz BoğazıKuvvetleri ''Harekât'' Şubesi Müdürlüğüne tayine ler (25 Kasım 1912). Kurmay Başkanı Fethi(Okyar) idi.Rauf Orbay ha ralarında diyor ki: \"BulgarlarÇatalca savunma ha nı aşamayınca GeliboluYarımadası'na doğru saldırış hazırlıklarınabaşlamışlardı. Biz de yarımadayı Bolayır tara ndansavunmak için Ferik Fahri Paşa komutasında birkolordu göndermiş k. Bu kolordunun kurmaybaşkanlığına Trablus'tan dönen Ali Fethi Bey,Harekât Şubesi Müdürlüğüne de Derne'den dönenMustafa Kemal Bey tayin edilmişlerdi. Kolordukarargâhı Maydos'ta idi. Donanma da Maydoskarşısında bulunuyordu. Vakit buldukça Maydos'a
gider, ikisini de ziyaret ederdim. Bazan donanmakumandanlığı adına onlarla askerî görüşmeleryapardım. Bu arada bir defa donanma korumasıal nda denizden asker çıkararak yapılacak birsaldırıya karşı yarımadanın nasıl savunulabileceğiniinceliyen kolordu Kurmay Heye görüşmelerindehazır bulundum. Yarımadanın ba kıyısında askerçıkarmaya elverişli kumsallar is hkâmlanırsaçıkarmaya engel olacaklarını ileri sürenlere MustafaKemal Bey'in karşı koyduğunu iyiden iyiyeha rlıyorum. Mustafa Kemal Bey düşmanındonanma ateşi al nda karaya çıkabileceğini kabuletmek gerek ğini, savunma ter plerinin ancakbundan sonra alınması doğru olacağını söylüyor vebu fikrine karşı olanlara sinirlenerek:- İstediğiniz kadar tel örgü engelleri koyunuz.Parçalar çıkarım. Karada ilerlemekliğimi önliyeceküstün kuvvet yoksa yarımadayı pekâlâ ele geçiririm,diyordu.Mustafa Kemal Bey, Bingazi bölgesindeİtalyanların donanma koruluğu ile karaya asker
çıkarmalarından ders almış . Oradaki kurmaysubaylar arasında donanma top ateşinin tesirihakkında doğru ve pra k kri olduğunu gördüğümilk şahsiyet Mustafa Kemal Bey'dir. BalkanHarbinde bunu bilmemek yüzünden başarısızlığauğradığımız bilindiği hâlde ne yazık ki kirlerinidüzeltmiyenlere Birinci Dünya Savaşında darasladım. O günlerde Fahri Paşa kolordusuna karşıEskâmil tepesine dayanan bir Bulgar tümenibulunuyordu. Bu sırada Marmara'nın Rumelikıyısında bir noktaya kuvvet çıkararak Çatalca'dakiBulgar ordusunun çekilme ha nı kesip ve onu ikiateş arasında bırakarak yenilgiye uğratmak içinhazırlıklar yapılmakta idi. Bu maksatla Ferik HurşitPaşa komutasında bir kolordu kurulmuş, kurmaybaşkanlığına da Yarbay Enver Bey tayin edilmiş .Ben düşman kıyılarına akın etmek için Akdeniz'eaçıldığım vakit plân uygulanmış, fakat başarı eldeedilmemiş r. İki kolordunun hareketlerini idareeden Enver Bey'le Ali Fethi ve Mustafa Kemalbeyler arasında anlaşmazlık çıkarak orduda ikilikkendini göstermişti.''
Bu arada Balkanlı müttefikler birbirlerine girdilerve Sırbistan, Yunanistan, Romanya birleşerekBulgaristan'a hücum e ler ve onları kolaycayendiler. Şimdi rsa an faydalanarak Trakyaüstüne yürümek ve hiç olmazsa Edirne'yi geri almaklâzımdı. Hâlbuki Edirne'yi Bulgaristan'a vermiş k.Büyük devletler, hele Rusya ne de öteki devletlergeri almaklığımıza engel olacaklardı. Böyle birtehlikeyi göze almak için hükûme devirmek, Bab-ıâli'yi basmak, belki Harbiye Nazırını öldürmekgerekecekti.Hükûme devirme hareke nden önce Talât BeyGelibolu'ya gelerek Mustafa Kemal'i görmüş, sonrabirlikte Fethi Bey'in yanına gitmişler. Talâtkendilerine gene birlikte çalışmayı teklif e .Mustafa Kemal bir aralık:- Siz par nin başından çekilecek misiniz? diyesordu.- Niçin? Beni öldürmek mi istiyorsunuz?- Hayır, biz size layık olduğunuz yeri vereceğiz.
Talât İstanbul'a döndükten sonra Ali Fethiİstanbul'da önemli bir vaka olacağından hemengelmesini is yen bir telgraf aldı. Gi . Yapacaklarınıhaber verdiler. Nazım Paşa'yı öldürme kararınaisyan e . Yapmıyacaklarını vade ler, döndü.Mustafa Kemal:- Fakat düşündüklerini yapacaklar, dedi.Nitekim dediği çık . Bab-ı âli baskıncılarınınbaşında Enver vardı. İ hatçılar ik dara gelinceorduyu yürü üler. Enver bir koşu Edirne'yegiderek, savaşsız kansız bir kahramanlık daha eldeetti.Bir müddet sonra Enver hem paşa hem HarbiyeNazırı olacak . 4 Ocak 1914 tarihli gazetelerde,Bingazi'deki hizmetlerinden dolayı zam olunan üçsene kıdemli miralaylığa (yarbay) ve BalkanHarbindeki fedakârlığına mükâfaten üç sene dahazam ile mirlivalığa (tümgeneral) ter eden EnverPaşa Harbiye Nezare ne tayin edilmiş r, haberiçıktı.
1908'de Talât onu ileri sürmüştü. Enver düzenliyetişmemiştir. Alay, liva, tümen gibi birliklere sıra ilekumanda etmemiş r. Makedonya'da çetekovalamış, Trablus'ta çete başılığı yapmış ve BalkanHarbinde Bolayır'da birdenbire bir kolorduyukaraya çıkarmak istemiş ve bozulmuştu. Harpte debir orduya kumanda etmiye kalkarak Sarıkamışbozgununa uğrıyacak . Mustafa Kemal banademiş ki: ''Bu ye şmezlik yüzünden de emirverirken, verdiği emirlerin yapılabilipyapılamıyacağını bilemezdi.''İ hatçılar Fethi'yi de Mustafa Kemal'i de ar kyadırgıyorlardı. Enver'in Harbiye Nazırlığını ordudaiçine sindiremiyecekler arasında Fethi'nin debulunacağına şüphe yoktu. Onu askerlikten alarakpar umum kâ bi yapmayı düşündüler. Fethi'ninbu görevi pek istediği yoktu. Fethi'nin evineyerleşen Mustafa Kemal belki bu yoldan bir şeyleryapılabileceği umuduna kapılarak kabul etmesindeısrar e . Fethi umum kâ p olunca ilk iş olarakİ hatçı fedayilerinin maaşlarını kes . Onunkomitecilikle hiç ilgisi yoktu. Bütün fedayi takımı ve
onları tutanlar aleyhine birleş ler. ''Neyapacakmışım, par nin parasını onlara mıyedirecekmişim?'' diyordu. Kongre yaklaş ğı sıradaFethi ve Mustafa Kemal bir nutuk hazırladılar.Nutkun umumî kâ p tara ndan söylenmesi tabiîbir şeydi. Fethi'nin neler söyliyeceğindenşüphelenenler bir oyun ter p etmişler. Şükrü Bey(sonra Maarif Nazırı ve suikastçı) tara ndansöylenmek üzere bir nutuk hazırlanmış. Toplan açılınca Fethi Bey daha yerinden kımıldamadanŞükrü Bey kürsüye çıkmış. Merkezi Umumî'ninresmî nutkunu çekmiş.Bir gün o ve Mustafa Kemal otururlarken Talâtgeldi:- Birkaç sözüm var, diye Fethi'yi odadan çıkardı.Fethi döndüğü vakit kendisine Sofya elçiliğini teklifettiğini haber verdi. Mustafa Kemal:- Kabul ettin mi? dedi.- Evet, çünkü durum çok önemli imiş. CemalPaşa ile de görüşmüşler. O beni sever, bilirsin.
İkisi birlikte Cemal Paşa'ya gi ler. ''Çok önemli.Hatta sen de beraber git. Ataşemiliter olursun. Hemhizmet edersin, hem faydasız didişmelerleyıpranmazsın,'' dedi.Mustafa Kemal büyük işler görmek is yeninsanlar için sabırlı olmak, boşuna olaylarızorlamamak, rsat kollamak gerek ğini bildirdi. Bugibi insanlar telâş ve acele ile çıkmazlarasaplanmamalıdırlar. Askerlikte çok zaman rütbeleriçok üstün, ikinci sınıf kimselerin arkasında kalmayıbilerek başarılar kazanmış . Kendini ortaya atmayı,türlü hırslar arasında bunalıp kalmamayı öğrenmişve denemiş . Bir kimse, ölmedikçe daima vak vardır.Mustafa Kemal kenara çekilmeyi bildi.Ataşemiliterlik görevi ile Sofya'ya gitti.O her işinde ciddî idi. Ataşemiliterlik işlerine dekendini verdi. O kadar ki bir müddet sonra Bükreş,Belgrat ve Çe ne ataşemiliterlik görevlerini dekendisine verdiler.
1914-1918Birinci Dünya HarbiBenim Mustafa Kemal'i tanıyışım Balkan Savaşısonlarında idi.1913 Ağustosundayız. ''Tanin'' gazetesindedevamlı gazeteciliğe başlamış m. Edirne'yiBulgarlardan geri almış k. Veliaht Yusuf İzze nEfendinin Trakya'ya giderek ordu ve halk iletemaslarda bulunmasına karar verilmiş. Hem buyolculuk üzerine haberler göndermek hem deTrakya için röportajlar yapmak görevi ile ben de''Tanin'' muhabiri olarak aynı trende gitmek içinİstanbul muhafızlığından izin almıştım.Enver Bey'i, ilk defa sınıf arkadaşı SalâhaddinAdil Bey'in tavsiyesi ile orada tanıdım. Enver Beybinbaşı idi, ama kumandanı var mıydı, kimdi, şimdibile bilmiyorum. Hurşit Paşa'sına hiç raslamadım.Asıl rütbesi hürriyet kahramanı ve mü e klerininsaldırışına uğradığı için askerlerini çekip götürenBulgarların boşal ğı şehre ilk giren olduğu için o
sırada Edirne'nin de fatihi idi.Ordu, İ hat - ve - Terakki Cemiye nin gene deasıl kuvve idi. Küçüğü büyüğün üstüne geçirenaskerlik dışı ''önemi''ler hiyerarşiyi altüst e ğizaman, bir ordu bu disiplinsizliğe nasıl dayanabilir?Nitekim ilk meşru yet yıllarında generaller,yüzbaşıların oyna ğı mankenler gibi görünmüştür.Poli ka ile uğraşan ordunun, bir despotluğuyıkmakta ve mille hürriyete kavuşturmaktasamimî de olsa, nihayet hürriyet rejiminidiktatörlüğe sürükleyip götüreceğine, sanki tarihinih yacı varmış gibi bir misal de biz hazırlıyorduk. Birmüddet sonra orduyu gençleş rme davası ortayaa lacak . Gençleşen ordunun başına Envergeçecek . Ordunun başına geçen Enver, HarbiyeNazırı Enver Paşa kısa zamanda rejimin başlıcaotoritesi olacak . Daha o vakit kahramanlıkkıskançlığı ordunun, sıtma gibi, sık sık nöbet yapanbir hastalığı idi.Kendisini ilk gördüğüm gün Bulgaristansınırında bir köyden hemen gelmiş . Bulgarlar
köyde kız aradıkları vakit onlara kızlı evleri gösterenbir ihtiyarı göstermişler. Gülerek:- Dayanamadım, tabancamla öldürdüm,diyordu. Ne kadar da sevimliye benzer bir dış yüzüvardı.Bir gün Vali Hacı Âdil Bey bir te işe çıkacağını,beni de beraber alacağını haber verdi. ''Tanin''gazetesine mektuplar yollayacağıma seviniyordum.Önce Dimetoka'ya gidecek k. Burası, galiba birkolordu merkezi idi. Sonradan anladığıma göre,Hacı Âdil Bey'in bir görevi de Enver'le bu kolorduarasındaki bir anlaşmazlığı ya ş rmak, birsoğukluğu gidermek . Olay şu imiş: Mü e kleri ileharbe tutuşan Bulgarların Edirne'de dayanmaimkânları yoktu. Yürüyüşe karar verdikten sonra,durum öyle imiş ki, şehre Fahri Paşa kuvvetlerigirmeli imiş. Hâlbuki Enver, süvarilerini koşturarakEdirne'ye varmış ve gazetelerin gündelik kahramanıolmuş. Fahri Paşa'nın yanında Enver'in iki rakibivarmış: Fethi Bey, Mustafa Kemal Bey! Biri kurmaybaşkanı, öteki harekât şubesi müdürü imiş. Bunlar
Enver'e kızmışlar. Hâlbuki üçü de İ hat - ve -Terakki'nin ileri gelen asker üyelerinden imişler.Hacı Âdil Bey, o buhranlı günlerde bu üç ordu genciarasındaki dargınlığın derinleşmesini önlemek içinçalışacakmış.''Tanin'' gazetesine yolladığım 1 Ağustos tarihlimektupta şu cümle var: ''Yarı yolu geçmiştik ki FahriPaşa, Erkân-ı Harbi Mustafa Kemal Bey vekaymakam karşılamağa geldiler.''Akşam karanlığında bir eşraf evinin büyüksalonunda toplanmışlardı. Fahri Paşa ve Fethi Beysedirde idiler. Eyice sarışın genç bir zabit bu sedirinkarşısındaki duvarın dibinde bir iskemleye oturdu.Yakışıklı, temiz giyimli, keskin bakışlı, gururlu,bütün dikkatleri üstüne çeken bu subayın pek sözekarış ğı yoktu. Fakat seziliyordu ki bu olupbitenlerde onun rütbesinden üstün bir önemivardır. Sonra, aralarında vali ile neler görüştüklerini,nasıl bir karara vardıklarını bilmiyorum. Bir gazetemuhabiri idim. Böyle poli ka işlerinden kendisinebahsedilecek mevkide değildim.
Bu toplan benim üstümde derin bir tesirbırak . Mustafa Kemal başı külâhlı, göğsü şekli,omzu tüfekli fedayi komiteciler kılığında bir subaydeğildi. İ barı, olsa olsa başka değerlerden ilerigelmeli idi.Mustafa Kemal adını, daha sonra Birinci DünyaHarbinin pek karanlık günlerinde duydum.Kalıbımızla Suriye'de, canımız ve nefesimizleİstanbul'da idik. Çanakkale sökülüp düşmanİstanbul'a girecek miydi? Böyle bir facianın rüyasınıgörürüz diye uyumaktan korkardık. MustafaKemal'in ismi, o vakit İstanbul'un kurtuluşhikâyesine karış idi. Enver'in rakibi olduğusöylendiğinden ve adı saklanmak istendiğindenonu büsbütün benimsemiş k. Bir sır gibi gizli gizliyayılıp içlere sinen şöhre , Enver'i sevmiyen ve onaar k güvenmiyen genç subayların dillerindedestandı. Bir aralık ''Harp Mecmuası''nda RuşenEşref'le konuşması yayınlandığı vakit, Enver'in veyaona yaranmak isteyenlerin emri ile baskıdurdurulmuş, Mustafa Kemal'in resmi çıkarılarakyerine Liman von Sanders'in resmi konmuş
olduğunu duyuyorduk.Enverci subayların da onun üzerine hikâyelerivardı. Meselâ Doktor Nazım ve bir nüfuzlu İ hatçıaralarında konuşmakta imişler. Enver Paşabirdenbire içeri girince susmuşlar. Başkumandanmerakla:- Her hâlde bana dair bir şeydenbahsediyordunuz. Söyleyin bana, demiş.- Mustafa Kemal'in niçin ter e rilmediğinikonuşuyorduk, cevabını vermişler. Enver:- İşte, demiş ve cebinden Çanakkalekahramanını generallik rütbesine çıkarantezkeresini göstermiş. Sonra şunu ilâve etmiş:- Ama biliniz ki onu paşa yapsanız padişah,padişah yapsanız Allah olmak ister.Bir aralık ben dördüncü ordu karargâhında ikenSuriye'ye geldi. Karargâhta genç subaylardanöğrendiğimize göre kendisine Medine
kumandanlığını teklif etmişler. O bu tekli kabuletmedikten başka, oradaki kuvvetleri de Filis ncephesine çekmesini tavsiye etmiş. Doğru mudur,değil midir, sonradan anlamak bile istemedim.Fakat genç karargâh kurmaylarının: ''Tam asker...İşte hakikî asker...'' diye aralarında konuştuklarınıha rlıyorum. Harbin askerî poli kasının da,harpteki iç poli kanın da aleyhinde imiş. Bunlarınhikâyelerini kitabımda sırası gelince anlatacağım.İstanbul'a döndüğümde kendisini şık bir askermakferlanı ile Lebon şekerlemecisinden çıkarkengörmüştüm. Bütün parlaklığı üstünde,benzerlerinden yalnız tabiî olarak ayrı değil,is yerek ve özenerek ayrılış edinmek istediği debelli idi. İstanbul'da biraz daha bilgi edinmiş m, neAlmancı, ne İngiliz veya Fransızcı idi. İ hatçılarasorarsanız lüzumundan fazla ''kendici'' idi. Gururluve tenkitçi olarak tanınmış . Sevilen veya sakınılan,fakat bir türlü kayıtsız kalınamıyan, gergin yaya okutakmak gibi, onun hırsını da ik dara yaklaş rmaktehlikeli sayılan bir adamdı.
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424
- 425
- 426
- 427
- 428
- 429
- 430
- 431
- 432
- 433
- 434
- 435
- 436
- 437
- 438
- 439
- 440
- 441
- 442
- 443
- 444
- 445
- 446
- 447
- 448
- 449
- 450
- 451
- 452
- 453
- 454
- 455
- 456
- 457
- 458
- 459
- 460
- 461
- 462
- 463
- 464
- 465
- 466
- 467
- 468
- 469
- 470
- 471
- 472
- 473
- 474
- 475
- 476
- 477
- 478
- 479
- 480
- 481
- 482
- 483
- 484
- 485
- 486
- 487
- 488
- 489
- 490
- 491
- 492
- 493
- 494
- 495
- 496
- 497
- 498
- 499
- 500
- 501
- 502
- 503
- 504
- 505
- 506
- 507
- 508
- 509
- 510
- 511
- 512
- 513
- 514
- 515
- 516
- 517
- 518
- 519
- 520
- 521
- 522
- 523
- 524
- 525
- 526
- 527
- 528
- 529
- 530
- 531
- 532
- 533
- 534
- 535
- 536
- 537
- 538
- 539
- 540
- 541
- 542
- 543
- 544
- 545
- 546
- 547
- 548
- 549
- 550
- 551
- 552
- 553
- 554
- 555
- 556
- 557
- 558
- 559
- 560
- 561
- 562
- 563
- 564
- 565
- 566
- 567
- 568
- 569
- 570
- 571
- 572
- 573
- 574
- 575
- 576
- 577
- 578
- 579
- 580
- 581
- 582
- 583
- 584
- 585
- 586
- 587
- 588
- 589
- 590
- 591
- 592
- 593
- 594
- 595
- 596
- 597
- 598
- 599
- 600
- 601
- 602
- 603
- 604
- 605
- 606
- 607
- 608
- 609
- 610
- 611
- 612
- 613
- 614
- 615
- 616
- 617
- 618
- 619
- 620
- 621
- 622
- 623
- 624
- 625
- 626
- 627
- 628
- 629
- 630
- 631
- 632
- 633
- 634
- 635
- 636
- 637
- 638
- 639
- 640
- 641
- 642
- 643
- 644
- 645
- 646
- 647
- 648
- 649
- 650
- 651
- 652
- 653
- 654
- 655
- 656
- 657
- 658
- 659
- 660
- 661
- 662
- 663
- 664
- 665
- 666
- 667
- 668
- 669
- 670
- 671
- 672
- 673
- 674
- 675
- 676
- 677
- 678
- 679
- 680
- 681
- 682
- 683
- 684
- 685
- 686
- 687
- 688
- 689
- 690
- 691
- 692
- 693
- 694
- 695
- 696
- 697
- 698
- 699
- 700
- 701
- 702
- 703
- 704
- 705
- 706
- 707
- 708
- 709
- 710
- 711
- 712
- 713
- 714
- 715
- 716
- 717
- 718
- 719
- 720
- 721
- 722
- 723
- 724
- 725
- 726
- 727
- 728
- 729
- 730
- 731
- 732
- 733
- 734
- 735
- 736
- 737
- 738
- 739
- 740
- 741
- 742
- 743
- 744
- 745
- 746
- 747
- 748
- 749
- 750
- 751
- 752
- 753
- 754
- 755
- 756
- 757
- 758
- 759
- 760
- 761
- 762
- 763
- 764
- 765
- 766
- 767
- 768
- 769
- 770
- 771
- 772
- 773
- 774
- 775
- 776
- 777
- 778
- 779
- 780
- 781
- 782
- 783
- 784
- 785
- 786
- 787
- 788
- 789
- 790
- 791
- 792
- 793
- 794
- 795
- 796
- 797
- 798
- 799
- 800
- 801
- 802
- 803
- 804
- 805
- 806
- 807
- 808
- 809
- 810
- 811
- 812
- 813
- 814
- 815
- 816
- 817
- 818
- 819
- 820
- 821
- 822
- 823
- 824
- 825
- 826
- 827
- 828
- 829
- 830
- 831
- 832
- 833
- 834
- 835
- 836
- 837
- 838
- 839
- 840
- 841
- 842
- 843
- 844
- 845
- 846
- 847
- 848
- 849
- 850
- 851
- 852
- 853
- 854
- 855
- 856
- 857
- 858
- 859
- 860
- 861
- 862
- 863
- 864
- 865
- 866
- 867
- 868
- 869
- 870
- 871
- 872
- 873
- 874
- 875
- 876
- 877
- 878
- 879
- 880
- 881
- 882
- 883
- 884
- 885
- 886
- 887
- 888
- 889
- 890
- 891
- 892
- 893
- 894
- 895
- 896
- 897
- 898
- 899
- 900
- 901
- 902
- 903
- 904
- 905
- 906
- 907
- 908
- 909
- 910
- 911
- 912
- 913
- 914
- 915
- 916
- 917
- 918
- 919
- 920
- 921
- 922
- 923
- 924
- 925
- 926
- 927
- 928
- 929
- 930
- 931
- 932
- 933
- 934
- 935
- 936
- 937
- 938
- 939
- 940
- 941
- 942
- 943
- 944
- 945
- 946
- 947
- 948
- 949
- 950
- 951
- 952
- 953
- 954
- 955
- 956
- 957
- 958
- 959
- 960
- 961
- 962
- 963
- 964
- 965
- 966
- 967
- 968
- 969
- 970
- 971
- 972
- 973
- 974
- 975
- 976
- 977
- 978
- 979
- 980
- 981
- 982
- 983
- 984
- 985
- 986
- 987
- 988
- 989
- 990
- 991
- 992
- 993
- 994
- 995
- 996
- 997
- 998
- 999
- 1000
- 1001
- 1002
- 1003
- 1004
- 1005
- 1006
- 1007
- 1008
- 1009
- 1010
- 1011
- 1012
- 1013
- 1014
- 1015
- 1016
- 1017
- 1018
- 1019
- 1020
- 1021
- 1022
- 1023
- 1024
- 1025
- 1026
- 1027
- 1028
- 1029
- 1030
- 1031
- 1032
- 1033
- 1034
- 1035
- 1036
- 1037
- 1038
- 1039
- 1040
- 1041
- 1042
- 1043
- 1044
- 1045
- 1046
- 1047
- 1048
- 1049
- 1050
- 1051
- 1052
- 1053
- 1054
- 1055
- 1056
- 1057
- 1058
- 1059
- 1060
- 1061
- 1062
- 1063
- 1064
- 1065
- 1066
- 1067
- 1068
- 1069
- 1070
- 1071
- 1072
- 1073
- 1074
- 1075
- 1076
- 1077
- 1078
- 1079
- 1080
- 1081
- 1082
- 1083
- 1084
- 1085
- 1086
- 1087
- 1088
- 1089
- 1090
- 1091
- 1092
- 1093
- 1094
- 1095
- 1096
- 1097
- 1098
- 1099
- 1100
- 1101
- 1102
- 1103
- 1104
- 1105
- 1106
- 1107
- 1108
- 1109
- 1110
- 1111
- 1112
- 1113
- 1114
- 1115
- 1116
- 1117
- 1118
- 1119
- 1120
- 1121
- 1122
- 1123
- 1124
- 1125
- 1126
- 1127
- 1128
- 1129
- 1130
- 1131
- 1132
- 1133
- 1134
- 1135
- 1136
- 1137
- 1138
- 1139
- 1140
- 1141
- 1142
- 1143
- 1144
- 1145
- 1146
- 1147
- 1148
- 1 - 50
- 51 - 100
- 101 - 150
- 151 - 200
- 201 - 250
- 251 - 300
- 301 - 350
- 351 - 400
- 401 - 450
- 451 - 500
- 501 - 550
- 551 - 600
- 601 - 650
- 651 - 700
- 701 - 750
- 751 - 800
- 801 - 850
- 851 - 900
- 901 - 950
- 951 - 1000
- 1001 - 1050
- 1051 - 1100
- 1101 - 1148
Pages: