Mustafa Kemal, bir müddet işleri kendigidişinde bırakmak, daha doğrusu yeni kararlarverme rsa nın kendiliğinden hazırlanmasına vakitbırakmak üzere, iki aylık bir İzmir seyahatine çıktı.***Bu yılın hikâyeleri arasında İstanbul'a gidenİs klâl Mahkemesi ha rlanmağa değer. Kuvay-ıMilliye devrinde ir ca ve isyan hâdiselerinibas rmakta işe yarayan bu ih lâl mahkemesi,İstanbul'da gazetecileri muhakeme edecek . Reis,eski Ankara İs klâl Mahkemesi Reisi İhsan (BahriyeVekili), savcı da Vasıf rahmetli idi. MahkemeFındıklı'daki son Osmanlı Mebuslar Meclisibinasında kurulmuştu. Biz de gidip locadandinliyorduk. Gazeteler biz genç milletvekilleri ile''Cumhuriyet Prensleri'' diye alay ediyorlardı.İstanbul'un pek çok zarif giyimli hanımlarıdinleyiciler arasında idi. Bilhassa İhsan'ın kolaycaİstanbul havasına hoş görünmek zaa na tutulmuşolduğunu görmüştük. Öyle zamanlar oluyordu kisanki sanıklar yargıçları muhakeme ediyorlardı.
Oturum bitince Hüseyin Cahit salonun seyirci safınayaklaşarak: ''Bugünkü perde de indi!'' diye alayediyordu. Sonunda yargıçlar hiç kimseyi mahkûmetmediler. Ankara ile görüşerek böyle bir sonucavarıp varmadıklarını bilmiyorum. Keşke bu İs klâlMahkemesi hiç gönderilmemiş olsaydı! İhsan vearkadaşlarının zaa kötü bir tepki uyandırmış r.Nihayet daha sonraki sehpalı ve ölümlü İzmirİstiklâl Mahkemesi faciasına yol açmıştır.***Cumhurreisi Mustafa Kemal'in İzmir seyaha sonkânundan (ocaktan) şubat nihayetlerine kadarsürdü. Bu devirdeki gazeteler okunursa,Cumhuriyet ilân edilmekle büyük hiçbir meseleninhalledilmemiş olduğuna kolayca hükmolunabilir.İstanbul'daki halife, er geç padişahlığını bekliyenşahane bir nöbetçidir. Bütün şer'iyeciler,medreseciler, muhafazakâr Osmanlılar, hepsi onunetra nda manevî bir saf birliği kurmuşlardır. Fakatİsmet Paşa'nın grup toplan sındaki meşhurcümlesi de kulaklarında çınlamaktadır: ''Tarihin
herhangi bir devrinde, bir halife, eğer zihninden bumemleket mukaddera na karışmak arzusunugeçirirse, o kafayı behemehal koparacağız!''Siyasî tar şmaların parolası, en küçük rsa elealarak, Ankara rejimini kötülemek r. O aylardaYakup Kadri Karaosmanoğlu'nun ''Akşam''gazetesinde hilâfet ve hanedan meselelerine temaseden bir yazısı çıkmış . Bu, Meclisteki devrimcitakımın bir Cumhuriyet bütçesinde hanedan vedamat maaşlarının yeri olmadığı gibi, ''Henüzyapılacak işler olduğunu ima eden'' koridorhasbıhallerini halk efkârına aksettirici bir yazı idi.Yakup Kadri'nin, bu yazısından dolayı kürsüdehesap vermiye çağırıldığı günü ha rlıyorum.Meclisin tekmil hocaları ve muhafazakârları önsıralara toplanmışlardı. İçlerinden biri elindekikalemi uzatarak:- Senin iki gözünü oyacağız, diyordu.Sarıkların durmadan dalgalandığı görülüyordu.Yakup, hiçbir cümlesini tamamlıyamıyordu.
Mustafa Kemal'in 2 Mar a yapacaklarının yüzdebirini yazmağa cesaret eden ha p, devrime on beşgün kala, kollarına güvenen birkaç delikanlımilletvekilinin kürsüye yaklaşarak savunmayahazırlandığı pek küçük bir azlığın adamı idi.Ortaçağlı teokra k devlet henüz bütün işliyencihazları ile, ayakta idi. Müspet ilmin gölgesini bilekapılarından içeri sokmayan medreseler, ömürleriboyunca, Ba medeniyetçiliği düşmanlığı edecekunsurları, sivil mektep öğrencilerinin birkaç misliye ş rmekte idiler. Şer'iye Vekâle , bütün teşkilâtile, ister istemez hilâfe n tamamlayıcısı idi.Sonradan vekilliğe kadar çıkan bir mebus, çarşa ıkarısı ile Karaoğlan çarşısında görüldüğü için, Mecliskoridorlarında kendisine günlerce lânetokunuyordu. Dekoru ile, az çok uyanık cemiye vegelenekleri ile içinde yaşayan ve çalışanlaraotoritesini hisse ren İstanbul'dan Ankara'yataşınmakla büsbütün gerilemiş k. Bizler yenibaşken e 1915 Türkçüler çevresini bilebulamıyorduk.
Umumî kir kargaşalığının herkesi şaşır ğıgünlerde, 22 Şuba a Mustafa Kemal Çankaya'yadöndü. Onun yeni kararlarını ağzından duyunca,kınından sıyrılmış bir kılıç pırıl sını andıran iradesikarşısında ruhlarımızın ısındığını duyduk.Tanzimat'tan beri devlet ve millet bünyesinde bir urgibi kaskatı şişen Ortaçağı kökünden kesip atacaktı.Her zaferinin sağladığı büyük i bar, eline geçeneşsiz ikbal, fâni ömrüne kadar nesi varsa nesi yoksahepsini, büyük fikir uğruna harcamağa hazırdı.Hakika söyliyelim: Mustafa Kemal, birdevrimci olarak, 18 yaşından son nefesine kadarhiçbir taviz zaa göstermiyen bir idealis r. Butara çağdaşlarından hiç kimseye benzemez. Vehiçbir türlü tenkit edilemez. Mustafa Kemal'intenkit edilecek zaa arını insan ve poli kacıtarafında arayabiliriz. Bulabiliriz de!Mustafa Kemal'in basit İtaatçılar dışında, üçtürlü takımı olmuştur: Devrimciliğine bağlı kir veideal takımı, insan ve poli kacı zaa arını yahaksızlıklar, ya menfaatler için sömürmekten başka
bir şey düşünmiyen türediler takımı! Bu üç takım,Mustafa Kemal'in sofrasında daima yan yanagelmişler, fakat hiçbir zaman birleşmemişlerdir. Bu kri daha fazla izah edecek vakaları ilerideokuyacaksınız.Biz Mustafa Kemal'in kesip atmasını ve yenidüzeni, sağlam teminat elde edinceye kadar, sıkı birdisiplin al nda korumasını is yorduk. Bu bakımdanHâkimiyet-i Milliyecilerden tamamiyle ayrılıyorduk.Bize göre Türkiye, her şeyin başında, medeniyetmeselesini halletmeli idi. Bir mille n tarihindemedeniyet meselesinin oy toplıyarak halledildiğigörülmemiş r. Bize göre 1923'te Hâkimiyet-iMilliye silâhı, muhafazakârların, yani halledilecekbir medeniyet meselesi olduğuna inanmayanların,yahut ir caın, yani Tanzimat'tan beri medeniyetdüşmanlığını elden bırakmayanların silâhı idi. Bizegöre millî irade hür değildir. Millî irade, ba l kirlerve ba l inançlarla paslanmış ve büyük ölçüdeOrtaçağ müesseseleri kadrosunun köleliği al ndaidi. Her şeyden önce bu irade, müspet ilmedayanan ilk eği m terbiyesi ile, kara inançlardan
temizlenerek saf kılınmalı ve hürriye nekavuşturulmalı idi.Bizler usul olarak tekâmülden ötesinigörememiş k. Ortaçağ müesseselerinin hükmüal ndaki bir toplulukta, ileri kirlerin ih lâli al angelmez, üs en gelir. Büyük Rus ih lâlcisi DeliPetro'dur. İlk Osmanlı ih lâlcileri padişahlardır,vezirlerdir. Böyle topluluklarda al an yalnız ''karşı-ih lâller'', yani ir ca gelir. Medeniyet düşmanlığınınbir millî irade zevahiri almakla haklı olabileceğinidüşünmek, bir budalalıktır.1923'te devrimi gerçekleş recek veTanzimat'tan beri devam eden savaşınihayetlendirecek tek otorite Mustafa Kemal idi. Birmillî kahramandı, halk kahramanı idi. Onun bir de kir kahramanı oluşu 1923 gençliği için, zaferdende büyük kazanç olmuştur. Son asır tarihimizde deaskerî zaferler eksik değildir. Türk mille ninkurtuluşu için zaferlerin yeterli olmadığıanlaşılmış r. Zaferler, tarihî düşman bildiğimizRusları ve Almanları kısa veya uzun müddet
herhangi bir sınır çizgisinde tutabilmiş . FakatOsmanlı saltana nın, ba şa kadar, tabiî kaderinitakip etmesine engel olmamış . Çünkü Türkmille nin gerçek düşmanı, Ortaçağlı yarı teokra kdevle n, müsbet ilim ışığı vurmayan Şark kafasınınta kendisi idi. Düşman onun dışında değil, içinde idi.***2 Mar a grup toplan sı yapılarak yeni kararlarverilecek ve 3 Mar a, Türkiye'yi Ortaçağa bağlıyanbütün köprüler atılacaktı.3 Mart devrimi, İkinci Büyük Millet Meclisine şuüç teklif ile gelmiştir:\"1- Hilâfe n ilgasına ve hanedan-ı OsmanîninTürkiye haricine çıkarılmasına dair Şeyh Sa etEfendi ile elli arkadaşının teklif-i kanunîsi.2- Şer'iye, Evkaf ve Erkân-ı HarbiyeVekâletlerinin ilgasına dair Siirt Mebusu Halil Hulkiefendi ve elli arkadaşının teklif-i kanunîsi.
3- Tevhid-i tedrisat hakkında Saruhan MebusuVasıf Bey ve elli arkadaşının teklif-i kanunîsi.''Görüşmeler başladığı vakit Mustafa Kemal,reislik bürosunun karşısındaki geniş odada idi. Biraralık birkaç sarıklı hocanın içeriye koşuştuklarınıgördüm. Kürsüde rahmetli Vasıf nutuksöylüyormuş. Aralarından biri Mustafa Kemal'eatılarak:- Paşam, paşam, diye haykırdı, maksadın kitabıda kaldırmak olsa, bize emret, yolunu bulalım,(toplan salonunu işaret ederek) ama bunlarısöyletme...Hilâfe ve Şer'iye Vekâle ni kaldırmatekli erinin baş imzalayıcıları da hocalar idi. Bunlariçin din ve mukaddesat bahaneden ibare .Korkuları halk üzerindeki nüfuzlarını ve bin bir ''cer''kaynağını kaybetmek . Hilâfe n dinde yeriolmadığını, o gün hiçbir hocanın cevapveremiyeceği şer'î delilleriyle isbat eden Seyyid Beyde eski bir hoca idi. Nutkunu büyük bir başarı ilebitirip kürsüden indiği zaman, Mustafa Kemal:
- Seyyid Bey son vazifesini yaptı, diyordu.Yaşlı ve pek i barlı bir hoca, yanına gelipoturmuştu. Mustafa Kemal onu göstererek:- Hilâfe n dinde hiçbir yeri olmadığını banaöğreten efendi hazretleridir. Öyle değil mi? demesiüzerine, efendi hazretleri hilâfe n dinde hiçbirlüzumu olmadığını Mustafa Kemal'e öğretmekşere ni ne kadar kıskandığını gösterecek bir telâşlatasdik etti idi.Daha on beş gün önce Yakup Kadri'yi nerede iselinç edecek olanlar, Saracoğlu'nu dövmek içinkürsüye hücum edenler, şimdi hepsi kızıl devrimciidiler. Tevhid-i Tedrisat Kanunununkonuşulmasında rahmetli Vasıf:- Bütün dünyada Maarif Vekâletlerine bağlıolmayan hiçbir mektep yoktur, gibi kendine has bira lganlık gösterdiği vakit, doğruluk meraklısırahmetli Yusuf Akçura:
- Müsaade buyurunuz, beyefendi, Fransa'dabenim okumuş olduğum Ulûm-i Siyasiye MektebiMaarif Nezaretine bağlı değildir, diye itiraz etti.Vasıf:- Beyefendi, beyefendi, iyi tahkik buyurunuz daöyle geliniz, diye haykırdı ve sıralardan bir alkış rkoptu. Çünkü Yusuf Akçura Rusya asıllı olduğu için,çoğunlukça sevimsizdi.Büyük iradelerin sihri böyledir. İnanmayan dainanışın, istemeyen de isteyişin heyecanına tutulur.Güçlük bu havanın yara lmasındadır. An'ın, kaderânı'nın tam üstüne düşülmesindedir.Hanedandan damatlar ve kadınlar sınırdandışarı çıkarılmalı mıdır, yoksa memleke ebırakılmalı mıdır? Bu mesele, tar şılmasında büyükbir mahzur olmamak gevşekliği içinde ortaya çık .Bir iki yoklayışta davayı yürütebileceklerinisananlar, bir şey koparmak hıncı ile sanki bunukoparırlarsa, bütün günün öcü ya şacakmış gibi,üstüne üşüştüler. İçlerinden rahmetli Hâzım Bey'in
damatları savunarak, başını ipten kurtaran damatArif Hikmet Paşa'ya borcunu ödemekte olduğunuyalnız ben biliyordum. Celseyi bir müddet ta le ler. Karşıki ufak salonda, eski Fransız İh lâligravürlerini ha ra ge ren, pek ateşli bir sahnegeç . İskemle üstüne çıkan, masalar üzerine rlayan ha pler sesleri kısılıncaya kadar haykırışıpdurdular. Eğer o sırada Mustafa Kemal damat vesultanların memleke e kalabileceği hakkında birtakrir vermiş olsaydı, belki de devrime hıyanetetmekle suçlanacak . Devrimci Meclis çoğunluğuhiçbir taviz vermemekte ısrar eder görünüşü ibretverici idi.Halife ve bütün hanedanı o gece Türkiyetopraklarını terk ettiler.***Mustafa Kemal İzmir'de iken Matbuat Cemiye Reisi Necme n Sadak, İstanbul gazetecileri ile liderarasında anlaşma imkânları aramış . İs klâlMahkemesi hiçbir gazeteciyi mahkûm etmediği için,hava da böyle bir anlaşmaya elverişli idi. Bütün bu
hâdiselerin geç ği zaman üzerine okurlarımın dahaiyi bir kir edinmeleri için Necme n Sadak'tanaldığım mektubu buraya nakletmek istiyorum:''Kardeşim Falih, İzmir seyaha hakkında birazmalûmat vereyim. Seyahat iyi geç . Bu işeteşebbüs e ğim için derin bir memnuniyetduyuyorum. Eğer Velid (Velid Ebüzziya) hâdisesiolmasaydı, daha iyi olacak . Maama h Velid'inpaşa ile görüşmemesi hiçbir şeye mâni olmadı.Velid, İs klâl Mahkemesinden sonra kendisini birkahraman addediyor. Seyaha en evvel buradagazetesine, İzmir'e davet edildik, tarzında birhavadis yazdı. Kendisini hem ben, hem İhsan Beytekdir ettik. 'Ben yazmadım, haberim yok,' dedi.İzmir'e gi ğimiz gün Tevhid-i E âr gazetesi degelmiş, paşa o krayı okuyunca otele Tev k Bey'igönderdi. Tev k Bey: 'Paşa, Velid Bey'i kabuletmiyecek!' dedi. Biz meselenin düzeleceğindenemin idik. Ha a paşaya bizzat rica e m. ''- Bir fenatesadüf eseridir, Velid Bey'in haberi olmadanyazılmış r,'' diye izah e m. Paşa herhalde
a edecek . Fakat Velid müthiş bir pot daha kırmış,Tev k Bey'e: 'Ben zaten paşayı ziyaret etmekarzusunda değildim, dâvet edildim zannı ile geldim.Bilseydim gelmezdim' tarzında hezeyanlar etmiş.Tev k Bey de bunları aynen Paşaya nakletmiş.Tavassut ve ricada bulunduğum zaman paşabunları söyleyince yerin dibine geç m. Yine ısrare k. Ertesi gün kendisinden Tev k Bey'e hitabengayet basit bir mektup istediler. 'Yazılan kradanhaberim yok, ben İzmir'e paşayı ziyarete geldim,'gibi bir şey. Eğer bunu yazsaydı paşa, Velid'i yinekabul edecek . Kahraman Velid, Gazi Paşa'yıkendisi ile müsavi gördüğü için bu mektubu taziyeadde ve yazmadı. Ancak paşanın bizlere söylediğişeyleri ve is kbal hakkındaki programını kendisineanla ğım vakit, Velid ar k gazeteciliktenvazgeçmekten başka çare olmadığını söyledi.Ahmet Cevdet Bey de (İkdam sahibi) Velid'e bunutavsiye etti.Gazi ile bir defa üç, bir defa dokuz saatkonuştuk. Azizim, ben ömrümde böyle adamgörmedim ve iddia ederim ki, hiçbir memleke e
böyle bir adam yoktur. Benim üzerimde müthiş birtesir yap . Kendisi iş başında kaldığı, bizzat âmilolduğu takdirde memleke n salâh bulmamasınaimkân yoktur.İki mühim sual sordum: 1- MademkiCumhuriyet bir emr-i vâki sure nde ilân edildi,(Kendisi böyle anlatmış ) demek ki, MeclisteCumhuriyete muarız kuvvetli bir hizip var. Fakatcumhuriyet tamam olmadı. Bunun icaba nıMeclisten nasıl geçireceksiniz? Yoksa başka emr-ivâkiler oluncaya kadar Cumhuriyet böyle eksik mikalacak? Medreseler, şer'iye mahkemeleri, Şer'iyeVekâle v.s. ne zaman kalkacak? Teşkilât-ıEsasiye'deki din maddesi kalacak mı?Paşa, Meclisten geçse de geçmese de, bunlarınhepsinin yapılacağını söyledi.- Mademki bu Meclis Cumhuriyet ilân etmiyekendisini salâhiyetli gördü. O hâlde başka birMecliste başka bir ekseriyet bir gün Meşru yet ilânederse ne yaparız? dedim.
- Olabilir. Fakat hepsini sopa ile kovarız, dedi.Bunun için rkanın başında kalmak istediğini vehakikî bir Cumhuriyet Fırkası teşkil edeceğini ilâveetti.Hüseyin Cahit, Cumhurreisliği ile rka reisliğininberaber olamıyacağını söyledi. Hem epeyce sert veserbest söyledi. Paşa uzun uzadıya cevap verdi.Konuştuğumuz şeylerden çıkan esaslı ne celerşunlardır: Hilâfe kaldıracak, mevcut devletteşkilâ nı ta esasından yıkacak ve yeni bir binakuracak. Gidişten memnun değildir. Radikalhareket etmiye karar vermiş r. Fakat bunun içinkuvvetli, mütecanis bir rkaya ih yacı var. Azim vekararı müthiş r. Bunun dışında da yanmağa imkânyoktur. Paşanın nutkuna Cahit'in cevap vermesiniistedim ve bu suretle kendisini taahhüt al nasoktum. Cahit çok güzel söyledi. heyecandan sesi triyordu. Kendisi bu mülâka an çok memnundur.Ne çare ki, İ hatçı inadı, memnun olduğunusöyleyemez!
Fakat azizim, paşanın bu ka azim ve iradesi,yeni kirlere yeni insanlara ih yaç göstermektedir.Ar k İ hatçılığı lân bırakmalı, bilâ is sna herdeğerli adamı kullanmalıdır. Gazinin kirleri o kadarasrîdir ki, bugün iş başında bulunanlardan ekserisibunları tatbik etmekten değil, anlamaktan bileâcizdir. Allah bu memleke n başına böyle bir adamihsan etmiş. Eğer onu yalnız bırakıp, azim vedehasından is fade edilmezse günah r. Paşa, martbaşında Ankara'ya gidecek. Ben de o zamangelirim.''***Necmeddin Sadak'ın bir eski mektubunuburaya alışımın bir iki sebebi var.Necmeddin o zamanlar yine ''Akşam''gazetesinin başyazarı, öğrenimini Avrupa'da bi renbir sosyoloji hocası, Türk milliyetçisi ve Garpmedeniyetçisi idi. Mustafa Kemal'i İzmir'de ilk defagörüp tanıyan bu objek f tenkitçi, biri üç, biridokuz saatlik iki konuşmada ''Bizim MustafaKemal'i'' keşfetmiştir.
Bugün bu Mustafa Kemal, binlerce, on binlerceCumhuriyet devri ye şmelerinin anladığı, ha aondan başkasını anlamadığı adamdır. 1923'te bubinlerce, on binlerce Kemalist, Necmeddin gibi biravuç ileri kafalı aydından ibare . Cumhuriye nonuncu yıldönümüne doğru, bir akşam ölümününtehlikesi yine ortaya atıldığı vakit:- Mustafa Kemal'ler yirmi yaşındadırlar,demesinin sebebi bu idi. Bugün onlar kırkına, kırkbeşine, Mustafa Kemal'in kurtuluş zaferinikazandığı yaşa basmışlardır.Mustafa Kemal 1923'te bugünkü aydınlar veuzmanlar takımının yarısını bulsaydı, Türkiye şimditam kuruluşlu bir Ba devle ve topluluğu, tamyoğruluşlu bir Batı topluluğu olup gitmişti.Mustafa Kemal'i, sadece hüküm ve nüfuzsürmek için ik dar peşinde koşan bir hırsmaceracısı olarak tanıyanlar, onun ele geçebileceken parlak ikbale erdikten sonra dahi durmadığını,bilâkis zaferini de, bu ikbalini de kirleri uğruna
tehlikeye a ğını görerek şahsı üzerine yeni biranlayış edinmeli idiler. Mustafa Kemal, yeni düzenikurmak dâvasında kendisi ile beraber olmak şar ile, herkesle işbirliği yapmak istemiş r. İzmir'deVelid hâdisesindeki sabrı ve hoş görürlüğü, o günekadar aleyhine yazmadığını bırakmıyan HüseyinCahit'le münasebetleri de bunu gösterir. Daima oreddedilmiş r. Keşki böyle olmasaydı, keşki bütüneski arkadaşları ve kafa terbiyeleri ile tabiîCumhuriyetçiler onun etrafında kalabilseydiler...Türkiye'nin Ortaçağlı bir teokra k devlet veTürk mille nin geri bir Şark topluluğu olarakyaşıyabilmesine ih mal olmadığını son asır tarihiisbat etmiş . Şekillerin hiçbir değeri olmamış .Tanzimat 1856 doğumlu idi. İlk parlâmento1877'de açılmış . Galatasaray Lisesi 1886'dakurulmuştu. 31 Mart, 1909'da olmuş. 1922'de birmilletvekili, Kur'an varken kanun yapmakiddiasında bulunan bir Mecliste bulunamam, diyeMillet Meclisinden çekilip gitmişti.Japonlar çok daha kısa bir mühlet içinde yeni
zamanların büyük devletleri sırasına geçmişlerdi.Çünkü ilk işleri, Çin medresesinden kurtulmak veGarplılaşmak olmuştur. 1923'te bile Anadolumaari nin dör e üçü henüz medrese ça larıaltında idi.Bizim ilim kafası ile ''bilmiyorduk''. Tefekkürkafası ile ''düşünmüyorduk''. Fakat Tanzimat'tanberi hiç olmazsa mukayese yapma imkânları eldeetmiş k. Bir karar vermek lâzımdı. Bu kararıveremiyorduk. Mustafa Kemal bu kararı vermişti.3 Mart, devrimin başlangıcı idi. 1924 Nisanındaşer'iye mahkemeleri kaldırılarak, öğre m birliği gibi,adalet birliği de temin olunacak . 925Ağustosunda şapka giyilecek, aynı yılın Kasımayında tekkeler kapa lacak . Medenî Kanun, yenicemiye n temellerini atacak . Nihayet 1928'deAnayasa tadilleri ile devlet tamamiyle lâikleşecek veaynı yıl Lâ n yazısı kabul edilerek devrim eseritamam olacaktı.Demek ki, inkılâp devri, eğer Cumhuriyet ilânınıbaşlangıç alırsak, 29 Ekim 1923'ten 3 Kasım 1928'e
kadar beş yıl bir ay sürmüştür.Ondan sonra bütün iş, yeni düzeni bütüntopluluğa sindirmekte idi. Bu da Türkiye halkını,yüzde yüz müsbet ilme dayanan ilk eği mterbiyesinden geçirmeğe bağlı idi.Bizler Tanzimat'tan beri çok zaman geç ğinisanırdık. İlk eği m görmiyen köy için, Tanzimatgelmemişti bile!Biz ha ralarımızda bu devre ''devrimler devri''adı takıyoruz. Ar k tarih sırasını bırakarak, kuruluşdevrinin başlıca hadiselerini toplu olarak hikâyeedeceğiz.Din ve DevrimlerTanzimat fermanı başımıza ne gelmişse şeria nbozulmuş olmasından geldiği önsözü ilebaşlamaktadır. Gerçekte ise, din ve dünya, din veakıl işlerini birbirinden ayırmamaklığımızın cezasınıçekiyorduk. Âli Paşa, Fransız Medenî Kanunununalınmasını teklif e ği vakit, karşısına Mecelle
tavizciliği çıkmış r. Namık Kemal ve Ziya Paşa gibiTanzimat kir adamları Reşit ve Âli paşaları ''Şeriat-ıİslâmiyye dururken, Garp'tan kanunlar almakla''suçlamışlardı. Her şey ''Şer-i Şerif''e uygun olmalı,bir fetvaya bağlanmalı idi. Sivil okulla medrese vecami birbirine düşmandı. Halk yığınları ise camiyebağlı idiler. Ba medeniyetçiliği, daima pek küçükbir azınlığın malı kalmıştı.Kemalizm, aslında büyük ve esaslı bir dinreformudur. Tanrı, bir paygambere verdiği şeria ,ikinci bir peygamberde değiş rmekle, ha aKur'an'ın bir aye ndeki emrini başka bir aye ekaldırmakla hükümlerin toplum evrimini izlemesigerek ğini göstermiş r. Fıkıhta buna \"nesih\"diyoruz. Muhammed, son peygamber olduğunagöre, ondan sonra nesih hakkı insan aklınakalmış r. Onun için İslâm bilginleri, ''zamanlahükümlerin değişeceği'' iç hadındabulunmuşlardır. Mustafa Kemal'in yap ğı işte bunesih hakkını kullanmaktı.İslâmda bütün şer'î meseleler iki büyük bölüme
ayrılmış r: Birinci bölüm, ahre ilgilendirir kiibadetlerdir: Oruç, namaz, hac, zekât! İkinci bölüm,dünyayı ilgilendirir ki bunlar da nikâh ve aileye aithükümlerle muamelât denen mal, borç, davailişkileri ve ukubat denen ceza hükümleridir.Kemalizm, ibadetler dışındaki bütün âyethükümlerini kaldırmıştır.Kaldı ki insan aklı nesih hakkını farzlar üzerinede götürebilir; zekât kazanış ve gelir vergilerininbulunmadığı bir devrin mirasıdır. Hac, Kâbe'denfaydalanan Mekkelilerin Müslümanlığını sağlamakiçin konmuştur ve bu döviz çağında Hicaz dışındakihiçbir yabancı Müslüman halkı buna zorlanamaz.Namaz şekli de iskemle olmıyan entarili bir halkınyaşayışına uygundur. Pantolon, etek ve helebaşkasının ayağı değen yere yüz değdirmeyi yasakeden ijyen devrinde yürüyemez. Cenaze namazınıneden ayakta kılıyoruz? Camiin dışında olduğu için!Bugünkü ijyen anlayışına göre camiin içi ile dışıarasında fark yoktur.Atatürk ibadet devrimine ezan ve namazı
Türkçeleş rmekle başlamış . Gerçekte verdiği ilkemir ezan ve namazın Türkçeleşmesi idi.Muhafazakârların sözcülüğünü yapan İnönü,Atatürk'e yalvarmış, önce ezanı Türkçeleş relim,sonra namaza sıra gelir, demiş . Arkadan dil veKur'an metni meseleleri çıkıp namazınTürkçeleşmesi gecik idi. Atatürk sağ kalsaydıibadet reformu olacağında da şüphe yoktu.İç DidişmeOrdu müfe şleri aynı zamanda milletvekiliidiler. 1924 Kasımında birinci ve ikinci ordumüfe şleri Kâzım Karabekir ve Ali Fuat paşalaris falarını vererek Büyük Millet Meclisinekatılacaklarını bildirdiler.O tarihî gecelerde Çankaya'da Mustafa Kemal'indavetlileri arasında bulundum. İs fa haberlerininkendi üzerinde ilk bırak ğı etki, Meclisin içinde vedışındaki muhalefet hareke ile ayarlanmış biraskerî komplo karşısında bulunmuş olmakih malidir. Bu böyle imişçesine harekete geç . Biraskerî isyan da olsa, hiç tereddütsüz karşılıyacağı
belli idi.Mustafa Kemal üçüncü ordu müfe şi ilemilletvekili komutanlara bir şifreli telgraf çekerek,kendilerini Meclisten is fa etmiye davet e .Genelkurmay Başkanı da çağrılanlar arasında idi.Seçmenleri ile danışmaksızın is fa etmeyi münasipgörmediklerini söyliyen ikisi müstesna, hepsi MilletMeclisinden çekildiler.Bunun bir sonucu, ordunun ar k kesin olarakpoli kadan ayrılmış olmasıdır. Kuvay-ı Milliyezamanı poli ka ile uzaktan yakından ilgili ne kadarkomutan ve subay varsa, yaverlerine kadar hepsisivil olmuşlar ve çoğu Meclise katılmışlardır.İkinci sonucu, ''Terakkiperver Cumhuriyet''Partisinin kurulmasıdır.''Cumhuriyet'' kelimesi bir muhalif par ye maledilmemek için ''Halk Par si''nin başına''Cumhuriyet'' kelimesi eklenmiş r. Fakat yeni par üzerinde asıl tar şma, programdaki ''hissiyat-ıdiniyye''den bahseden kra üstünde koptu. Bu
kranın bütün ir ca unsurlarını tahrik edeceğimeydanda idi. Gerçi bu kayıt olsa da olmasa da,Cumhuriyet devri boyunca ne zaman bir muhalefethareke uyansa, onun başlıca kuvve , liderleristese de istemese de, irtica olması tabiî idi.Terakkiperver Cumhuriyet Par si'ninkuruluşunu da, şahsî kıskançlıklar, rekabetler veyageçimsizlikler gibi basit sebeplere bağlamak, çoküstün körü bir şeydir. Böyle bir yorum hiçbir şeyöğretemez. Hâdiseler üzerinde kir yorabilecekkabiliyetleri olmıyanların yakış rmalarındanibarettir.Eğer Mustafa Kemal, İsmet Paşa yerine, meselâKâzım Karabekir Paşa'yı başvekil seçseydi. KâzımKarabekir Paşa kafasını değiş recek miydi? Yahut,Rauf Bey, Mustafa Kemal'in baş adamı olmakla, kir ve kanıları ne ise onlardan vaz mı geçecek ?Rauf Bey başvekil olduğu zaman da, kendi kir vekanılarına bağlı kalmamış mıydı?Yoksa Mustafa Kemal beraber çalış ğı vebuluştuğu kimselerin kuklası mı idi? Yani, Mustafa
Kemal'in yanında İsmet Paşa veya başka birşahsiyet bulunmakla, Mustafa Kemal ayrı bir adammı olacaktı?Bir gün eski yaveri mebus Salih Bozok'a:- Tarih size lânet okuyacak, demişler.- Neden? diye sormuş.- Mustafa Kemal'e içki içiriyorsunuz. Kadıneğlenceleri ter p ediyorsunuz. Ömrünükısaltıyorsunuz.- Ya... Öyleyse tarih bizim hepimize birer heykeldikecek. O bize yalnız içkide ve eğlencede esir olmazya, demek İzmir'i de ona biz aldırdık, cevabınıvermiş.Mustafa Kemal'de tek olmayan şey, ''aletolmak'' zaa idi. Uzun yalnızlık ve halktanuzaklaşmanın ve netameli hastalığın tesiri al ndakalıncaya kadar, kendine has kontrol metotları ileher türlü telkinleri de karşılamayı bilmiştir.
Terakkiperver Cumhuriyet Par si, ciddî vebüyük bir hareket idi. Halk, ha a o devrin aydınlarıarasındaki karşılığı devrim ideolojisinin karşılığındançok daha esaslı idi. Ben Terakkiperver CumhuriyetFırkasını kuranlarla o gün de bir kirde değildim,bugün de bir kirde değilim. Fakat bu ayrılık, bizitarihi yanlış görmeye ve göstermeye, TerakkiperverCumhuriyet Par sinin başındaki ve içindeki veetra ndaki şahsiyetleri, mahalle mektebi kıskançlığıveya sadece şahsî hırs ve hesaplar üzerindeyürüyen basit kimseler gibi teşhir etmiye sevketmemelidir.Mustafa Kemal, hükûmet reisi olarak, kendidavasını birlikte yürütebileceği bir ikinci aradığıvakit aklına ilk gelen İsmet Paşa olmamış r. FethiBey olmuştur. Fethi Bey, şüphe yok, Ba medeniyetçisi idi. Fakat bir devrim rejiminin diktasıkısına aklı yatmıyacak kadar liberaldi. Ona göre''şeyler'' zorlanmamalı idi, olmalı idi.Mustafa Kemal'in vefalı ve eski arkadaşıolmakla beraber, başvekilliğinde, Mustafa Kemal ile
çok defa hiç uyuşmadığı görülmekte idi. Biz FethiBey'i kir adamı olarak pek düzden bulurduk.Onda, hayalimizdeki yeni Türkiye'nin adamınıbulamazdık. Fethi Bey'in başvekilliği zamanındaMustafa Kemal ile hayli çe n çarpışmalarıolmuştur. Bir defasında Mustafa Kemal:- Yarın Meclisin kararını göreceğiz, demesiüzerine Fethi Bey:- Siz Meclise gelmeseniz daha iyi olur, demişti.Mustafa Kemal'in:- Niçin? sualine de:- Güç mevkide kalabilirsiniz, cevabını vermişti.- Ya? Güç mevkide nasıl kaldığımı ben degörmeliyim. Onun için geleceğim.Ertesi günü gerçi Fethi Bey Mecliste kaybe .Fakat ön sırada oturan Mustafa Kemal'in tamkarşısındaki kürsüye gelen mebuslardan 52 si,
onun gözü önünde, oy kutusuna elli iki kırmızıpusula attılardı.Daha önce Fransızca bilen, Paris'te bulunan veFransız kültürüne ısınan Fethi Bey, Malta'daİngilizce öğrenmiş . İnatçı ve huylu olduktanbaşka, görüşlerinde ve anlayışlarında devrimcitakımın sistem görüşünden ve anlayışından çokuzaktı.Arkadaşları da, doğrusu, seçme ''sathî''ler idi.Dalkavuk, Mustafa Kemal'i yalnız eğlendirir, fakatFethi Bey'i sırasına göre sevk ve idare de ederdi.Pek arkadaşçı ve arkadaşlığı da tatlı idi. Tembeldenecek kadar az çalışıyordu. Harap, yoksul,temelinden ça sına kadar yeni baştan vemaddeten ve manen inşa edilecek o günküTürkiye'nin, gecelerini gündüzlerine katan, yılmazve yorulmaz faaliyet adamlarına ihtiyacı vardı.Mustafa Kemal, İsmet Paşa'yı niçin seç ? İsmetPaşa, daima ''almak'' ve kendisinden hiç''vermemek'' âde nde olduğu için kir kıyme pektanınmaz.
Meselâ İsmet İnönü'nün çok iyi Almancabildiğini, Fransızca konuştuğunu ve okuduğunu,ellisinden sonra öğrendiği İngilizce ile en güçme nleri takip e ğini pek az kimse bilir. O kadarkendi içine kapalıdır. Hâlbuki bizim kürsülerdeFarsça ''peres ş'' kelimesiyle Fransızca ''pres ge''kelimesini karış ranlardan niceleri, Frenkçe sözkatmadan beş cümle söylemezlerdi.Ona dair sık sık anla ğım bir kra vardır.Öğleye doğru yanına gidersiniz. O sabah gazetedeLondra'dan gelme bir havadis çıkmış r. İsmetPaşa'nın bu havadisi sizden önce okuduğuna şüpheyoktur. ''Gördünüz mü efendim?'' diye sorarsınız.Görmemiş gibi, sizi dinler. Siz anla rken, havadisinasıl muhakeme e ğinizi de yoklamaktadır. Birazsonra başka bir ziyaretçi gelir, aynı suali sorar, aynısahnenin tekrarlandığına şahit olursunuz.Bir akşam Saracoğlu, rahmetli Nafi Atuf ve dahabirkaç arkadaş yanında idik. Acaba Türk mille Osmanlı saltana devrinde kaç yıl barış yüzü
görmüştür, meselesi konuşuluyordu. Hepimiz bircevap veriyorduk. İsmet Paşa garsonunu çağırdı:- Bana bir bloknot getiriniz! dedi.Büyükçe bir kâğıdın üstüne Sultan Osman'danVahideddin'e kadar bütün padişahların sıra ileisimlerini yazdı. Her padişahın yanına alafrangacülûs ve ölüm tarihlerini koydu. Bunların arasınabelli başlı harp ve barış tarihlerini dizdi. Bir sürü isimve bir sürü rakam içinden yalnız ikisi üzerinde sualişare vardı. Böyle bir im hanı pek az tarihhocasının geçirebileceğini tahmin ediyorum. Çünküİsmet Paşa, saltana n kaldırılması gibi bir meseleolunca, onun bütün tarihini bilmeli idi. Ona aklıyatmalıydı. İnkılâpların daima en eyi esbab-ımucibesi onun kafasından doğardı.1923'te Mustafa Kemal'in, İsmet Paşa üzerindekarar kılması için başlıca sebepler şunlardır:Mustafa Kemal'e karşı hususî bir rakiplik hissiolmadıktan başka, Mustafa Kemal'in otoritesineka ih yaç olduğu kanısında idi. Son dereceçalışkan, ciddî bir hükûmet adamı idi. Mustafa
Kemal'in ''maddî ve manevî topyekûn bir inşa''kelimeleri ile hulâsa edebileceğimiz devrim davasınaen aşağı onun kadar inanmış bir fikir adamı idi.Mustafa Kemal teferruat ile uğraşmayısevmezdi. Yalnız dış poli kaya devamlı bir ilgigöstermiş r. Bunun dışında hükûmet, İsmetPaşa'ya, ordu Fevzi Paşa'ya emanet idi. Bazımeselelerde, şikâyet ve tenkitler üzerine,müdahaleler yapmak ve hakem rolü oynamaktanbaşka, hükûmet işleri ile pek yorulmamıştır.Mustafa Kemal büyük aksiyonlar kahramanıdır.Türk mille nin talii, Mustafa Kemal'in askerliğiniDumlupınar zaferi ile bırakmış olmasındadır. Ondansonra onu ancak devrimler içinde geçen ''devamtehlikeli hayat'' havası avutabilmiş r. Çok defaÇankaya'daki köşkünde yapacak bir iş bulamadığıiçin iç sıkın sına tutulduğu vakit, kendisinicangıldan alınarak kafese konmuş bir arslanabenzetirdim.Mustafa Kemal, omuzlarındaki yükün ağırlığı
hakkında kri olmayan bir kabile reisi değildi.Görevlendirdiği her arkadaşını im handan geçirirdi.Bir istidat gördüğü vakit çabuk feda ederdi.Mustafa Kemal'in sadece itaat gibi, etra ndakibin bir kişiden bininde kolaylıkla bulacağı birhassasından dolayı, koskoca devle şuna bunabırakacağı gibi bir düşünce, Mustafa Kemalhakkında hiçbir kri olmamak demek r. NitekimMustafa Kemal'i yatak odasına kadar girenler değil,kafasının içine sokulabilenler tanımışlardır. Hiçyüzünü görmemiş olsalar bile!Mustafa Kemal'in İsmet Paşa ile yakındantanışması, Ahmet İzzet Paşa'nın yerine şarktakiordunun kumandanı olduğu vakit İsmet Bey'iKurmay Başkanı olarak bulmasından sonradır.Mustafa Kemal, bir Türk tabiri ile, insan sarra idi.Daha önceden İsmet'e hiç ısınmamıştı. Her nedenseonu da galiba Envercilerden sayarmış. Beraberçalışmaya başladıktan az zaman sonra, arkadaşınıbütün zaa arı ve kuvvetleri ile, kusurları vemeziyetleri ile tanıdı ve ona bağlandı. Mustafa
Kemal, sonuna kadar, gerek orduda, gerek siyasîhaya a İsmet Paşa'nın bu kuvvet ve değerlerindenfaydalanmış r. Zaaf ve kusur saydığı şeylerde de,pek ihtiyatlı ve nazik müdahalelerde bulunmuştur.Buna karşı İsmet Paşa, Mustafa Kemal'ingi kçe kuvvetlenen otoritesini kendi menfaatleriiçin sömürenlere karşı mücadele ederek, ona belkide en büyük hizmeti etti. İsmet Paşa'nın etrafındakibütün hasımlıkların baş sebebi, bu mücadeledir.İsmet Paşa, Mustafa Kemal ve Atatürksofrasının birincisi ve müstesnası idi. Nüfuzu okadar büyüktü ki, bugün kendisinden lâlaûbalîcebahsedenlerin, İsmet Paşa sofraya gelince ağızlarınıbile açamadıkları sayısız akşamları ha rlıyarakiçimden gülüyorum.Bir misal verelim. İnönü orkestra konserleri ileat yarışları meraklısı idi. Bazı kimseler musiki ve atsevdikleri için değil de İnönü'ye görünmek veyaranmak için konser veya yarışları kaçırmazlardı.Bugün İnönü'den kabaca bahsedenlerden birininbir pazar günü ''Yahu, yine mi yarışa gideceğiz?\"
diye mırıldanan arkadaşına:- Haberin yok mu? İsmet Paşa nezle olmuş,gelmiyecekmiş. Bugün kurtulduk, müjdesiniverdiğini işitiyor gibiyim.Hâlbuki İnönü'nün böyle şeyler umurundadeğildi. Birçoklarımız hemen hemen hiçbirinegitmezdik. Ama yaranıcıların belli başlı marifetleriböyle şeylerdi.Mustafa Kemal'in İsmet Paşa yokken onunzaa arına ait bazı tenkitlerde bulunması neyi ifadeeder? Mustafa Kemal kendi kendisinin zaa arı ilealay bile ederdi. Biz Paris'teki şapka hikâyesi gibi,Picardi manevralarındaki bazı Fransızca ga arı gibigülünç kralarını onun ağzından duymuş veberaberce gülmüştük. Orman çi liği kurulduğuyıllarda idi. Toprağa ne koyarsa, kaybediyordu. Biryıldönümü akşamı aşağı ufak köşkün önündeoturuyorduk. Topraklar bomboştu. Müdür TahsinBey bu köşkün önüne bir havuz yap rmış . O gün,bir senelik zararı haber aldığı için düşünceye daldığı
sırada, havuzun skıyesini aç lar. Meğer TahsinBey suyun içine renkli ampuller koydurmuş.Bozkırın bir köşesinde, alaca karanlıkta birdenbireyeşilli, mavili, allı sular şkırınca, Mustafa Kemalgüldü:- A Kemal, dedi, sen ziraat okudun mu? Hayır.Çi çi misin? Hayır. Baban çi çi miydi? Hayır. İştebilmediği işe parasını koyup da kaybedenlere sularbile güler.Mustafa Kemal, her şeyi ve herkesi, kendisinekadar herkesi zaman zaman tenkit etmiş r. Fakaton beş yıl onun hususî meclislerinde bulunanlarbilirler ki, Mustafa Kemal, İsmet Paşa'yı bütünarkadaşlarından daima üstün tutmuştur. Onunzekâsına, fazile ne, devlet idaresine güvenmiş r.Nice defalar:- Çocuklar, Çankaya'da rahat ediyorsam, İsmetsayesindedir, demiştir. Bu sözü duymayan Çankayadavetlileri parmakla gösterilebilir.Mustafa Kemal ve İsmet, aralarındaki nisbet
daima ayrıca muhakeme edilmek üzere, birbirlerinitamamlamışlardı.Birinci Dünya Harbinden sonraki sivil diktatörlerik dara geçince üniforma giymişler ve bir dahaarkalarından bu üniformayı çıkarmamışlardır.Mustafa Kemal, İsmet Paşa ile beraber zaferdensonra üniformalarını çıkardılar ve bir iki askerîmanevra müstesna, bir daha giymediler. MustafaKemal, yeni düzen devle ni ve toplumunu kurmak,yeni düzene aykırı bütün müesseseleri vegelenekleri yıkmak, yerlerine yenilerini koymakdavasında samimî, açık ve tereddütsüzdü. BirçokTürkçüler kendisi ile beraber idiler. Ancak bunlar birşahsî ve key otorite değil, Mustafa Kemal'inliderlik i bar ve nüfuzunu da içine alan bir Meclis vekanunlar otoritesi is yorlardı. Teşkilât-ı EsasiyeKanununun tadillerinde Cumhurrisine veto ve fesihhakları verilmek meselesi tar şıldığı zaman,devrimin otoriter idaresini zarurî bulan ileri kirarkadaşları dahi kendisine karşı koymuşlardır.Bunlar arasında Saracoğlu Şükrü ve rahmetliMahmut Esat Bozkurt vardı. Mustafa Kemal,
Meclis görüşmeleri sırasında, en çok kürsü nüfuzukazanan bu iki genci bir akşam çağırdı. Sabahlarakadar kendileri ile tar ş ve sonunda bu yenihaklarla şahsî otoritesini kuvvetlendirmekiddiasından vagzeç . Bütün nimetlerin vemahrumiyetlerin kaynağı olan bir zamane hâkimibunu yapmaz. Mustafa Kemal emir kulları ile kiryoldaşlarını birbirinden ayırmasını ve hangilerininerelerde kullanacağını bilmeseydi, Atatürk olurmu idi? Keşki bazı hususî zaa arı ve müsamahalarıda olmasaydı!Hastalanıp o korkunç ille n pençesi al ndaabasî müvazenesi sarsılıncaya kadar, MustafaKemal ile hükûmet ve Meclis arkadaşları arasındaçok tar şmalar ve kendisine, yahut kötüyakınlarına karşı çok daya şlar olmuştur. MustafaKemal, devrim yolculuğunda kendisi ile birlikolduğuna şüphe etmediği arkadaşlarının her türlünazını çekmiştir.Ama etra ndaki bu adam ve seviyekarışıklığının sebebi ne olduğunu soracaksınız. Bu,
o devrin, kendisine eski komitekâri tak klerdenfaydalanmak zaruretlerini duyuran özelliklerindengelir. Sofrasında devrinin bütün çeşitleri vardı. Birakşam yanındaki hanıma sofrasındaki bir davetliyigöstererek:- Bu adamın ne bayağı olduğunu bilemezsiniz,demişti.Sonra fikrine daha da kuvvet vermek için:- Hani çöp tenekesi vardır. İçine her türlüsüprüntüler konur. Ne kadar boşaltsanız, dibindeyapışık bir şeyler kalır. İşte bu o şeylerdendir,sözlerini ilâve etmişti.Hanım, şaşırarak:- Aman paşacığım öyle ise ne diye sofranızaalıyorsunuz? demesi üzerine:- Ha... İşte onu da sen bilmemezsin kızım,cevabını vermişti.
***Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının büyük birhareketin temsilcisi olduğunu yazmıştık. Bu harekettürlü akımların kaynaşağı idi.İçinde samimî demokrasi savaşçıları vardı.Bunlar şahsî veya takım tahakkümü olmaksızın,serbest seçimli hür bir murakabe meclisi tara ısıidiler. Bunlara Terakkiperver Cumhuriyet Par sininidealistleri diyebiliriz. İçlerinde, işlerin dürüstgitmesinden, tahakküm ve yolsuzlukolmamasından başka bir şey istemeyen mütevazımemleketçiler vardı.Yine hareke n içinde şahsî kinler ve rekabetlervardı. Bilhassa eski İ hatçılardan bir kısmını butakıma katmak lâzım gelir. Gericiler ise, pek tabiîolarak, Terakkiperverlerin safında idi.Şahsî idareye nihayet vermek, Hâkimiyet-iMilliye prensiplerine göre tam bir murakabe sistemikurmak umumî parola idi. Mustafa Kemal'e karşıhususî bir kasıtları olmayıp yalnız otorite ve
sistemden kurtulmak isteyenler de, MustafaKemal'i düşürmekten başka bir şey düşünmeyenlerde, henüz başlayan devrimi, olduğu yerdedurdurmak veya eski düzeni tekrar kurmakisteyenler de, hepsi bir parolada birlik idiler.Mustafa Kemal'in millî kahramanlık ve liderlikotoritesi gi kçe zayı amakta idi. Kurmağabaşladığı yeni düzenin devam edebilmesi içinMustafa Kemal'in uzun yaşamasından başka çareolmamakla beraber, bu çarenin de kâ olduğunainananlar gi kçe azalıyordu. İstanbul'a gelipgi kçe Ankara'nın ne kadar ha fe alındığınıgörüyorduk. Meclislerde sözünü esirgeyen yoktu.Bizler gazetelerde ''dalkavuklar'' diye teşhirediliyorduk. Halk e ârı bir Ankara müdafaacısınatahammül edemediği için, ortak olduğum ''Akşam''gazetesinden ayrılarak Hâkimiyet-i Milliye'yegeçmek zorunda kalmış m. Bu gazetenin desürümü, resmî aboneleri ile beraber iki üç binarasında idi.Muhalefetle ik dar arasındaki Meclis
ça şmaları, İsmet Paşa ve karşı par liderleriarasında kalsa iyi olacak . Ne yazık ki, MustafaKemal'in yakınlarından bazıları kürsüde veyakoridorlarda muhalefet şahsiyetlerine ağırhakaretlerde ve hücumlarda bulunarak, hepsinihak ve halk kahramanı kılmakta idiler. Eski İ hatçıŞükrü Bey'in bir lokantada masasına tabak rla ğını duymuştuk. Terakkiperver CumhuriyetPar sinde bir suikast krinin uyanmasında, şahsîkırgınlıkları a etmez kin kızgınlığına çıkaran buaşırılıkların da büyük rolü olduğunu sanıyorum.Bizim duyduğumuza göre İ hatçıların eskiMaarif Nazırı Şükrü Bey, 1908 Meşru ye ndesuikastlar ter p eden hususî komitenin başında idi.Acaba Mustafa Kemal'i öldürmek doğrudandoğruya onun mu aklına geldi, yoksa eski fedayilerzihniye içinde kendiliğinden mi doğdu,bilmiyorsam da, Meclis içindeki ve dışındakiliderlerin suikastlar söylen ve söyleşmeleriniduyup dinlemekten ileri bir ilgileri olabileceğinehiçbir zaman inanmamışımdır.
Mustafa Kemal'in ölümü o tarihte yeni rejimiolduğu yerde durdurmak, ha a yıkmak için tekçare idi. Orduyu emniyetli ellere teslim edenMustafa Kemal'i düşürmek imkânı yoktu. Ölümünbir çare olması başkadır, öldürmeğe karar vermekbaşkadır.Suikast İzmir'de yapılacak . Ter pçiler pek iyibir nokta seçmişlerdi. Mustafa Kemal'in otomobilibu noktadan yavaşlayarak geçmek zorunda idi.Kalabalık arasına sokulan ve saklanan ka l, onuvuracak ve kargaşalıktan faydalanarak savuşacak .Mustafa Kemal tren yolculuğunda gecik . Bugecikmeyi suikas n keşfedilmiş olmasına verenter pçilerden biri, ilk ihbarda bulunanın cezadankurtulması im yazını kazanmak için gi , her şeyiİzmir valisine anla . Sanıklar ve şüphelilertutularak İstiklâl Mahkemesine verildiler.Muhalefet hareketine liderlik eden kimler varsa,hepsi tutulanlar arasında idi. Bunlardan ŞükrüBey'le birkaç arkadaşından başkasının suikastçıolabileceğine inanılmıyordu. Muhakemeye adalet
mi, umumî bir tas ye kri mi hâkim olacak ? Gençdevrimin cinayetle lekelenmesini isteyenlerin büyükkaygısı bu idi.Ankara'da Kâzım Karabekir'i tevkif etmişlerdi.Kâzım Karabekir kendisini götürenlere Başvekilİsmet Paşa'yı görmek istediğini söyledi. Yanınaçıkardılar. İsmet Paşa, Kâzım Karabekir'insuikastçılık sanığı olarak yakalandığını duyunca,bütün suikast hikâyesinin topyekûn bir ter polduğuna hükme . Kâzım Karabekir çok eskiarkadaşı idi. Mizacı, karakteri, ahlâkı ne olduğunu,neye elverişli, neye elverişsiz olduğunu pek iyibiliyordu. Mustafa Kemal, suikast ter bininarkasından çıkacak vakalar bilinmediği içinhükûmet reisinin Ankara'da kalmasını istemiş .Kâzım Karabekir meselesindeki müdahalesiniduyunca, kendisine, meselenin gerçekten ciddîolduğunu temin e ve İzmir'e gelerek durumuyakından incelemesini istedi. İsmet Paşa İzmir'e giti.Suikast hikâyesinin aslı olduğuna, hapishaneyegiderek Ziya Hurşit'in kardeşi Faik Bey'le görüşüp,bizzat Faik Bey'in kendisine verdiği açıklama üzerine
inanmış r. Fakat Kâzım Karabekir ve arkadaşlarınınacele bir hükme kurban gitmeleri ih mali üzerineMustafa Kemal'den iyice teminat da almıştır.Terakkiperver Par liderlerinin, KâzımKarabekir, Refet ve Ali Fuad paşaların meselesinisonuna kadar takip e . Paşaları mahkûmiye enkurtarmak için Mustafa Kemal'le yapmış olduğutar şmalardan sonuncusunu, o sırada tesadüfenyanlarına giden General Fahreddin Altay'dandinledimdi.O aralık ben de İzmir'e gitmiş m. Sinemadakimuhakemenin bir celsesinde bulundum.Milletvekili olduğumuz için mahkeme heye ileberaber sahnede oturuyorduk. Reis Ali Bey'inCavit'e bir ağır muamelesi pek gücüne gi . Cavit'ineli cepte konuşmak eski âdeti idi. Birçok fotoğraflarıda böyle çıkmış r. Şüphesiz bir mahkemeninkarşısında eli cepte konuşulmaz. Fakat başı ileoynanan bir sanık, heyecanlı anlarda kendikendinin kontrolünü kaybeder. Onayargılamasından fazla alışkanlıkları hükmeder. Ali
Bey bunu görünce, herkese saygılı ve yavaş hitapetmişken, birdenbire alabildiğine köpürdü. Cavit'ehaykıra haykıra hakaret e . Bu hakare e eski birgeri İ hatçının, eski bir ileri İ hatçıya karşı kinininköpürdüğünü hissediyordum. Bu hakaret, Cavit'inmedeniyetçilikte bizden ayrı olmayan kafasına idi.Öğleden sonra Mustafa Kemal'in ve İsmetPaşa'nın bulundukları Çeşme'ye gi m. MustafaKemal, küçük bir köşkte oturuyordu. Haberverdiler. Beni yanına çağırdı. Talât Paşa'nın eskiyaveri Abdülkadir'le görüşüyordu.- Ne var, ne yok? diye sordu.İzmir'e uğrayarak geldiğimi söyledim. İs kâlMahkemesi'nde gördüklerimi anlattım. Ve:- Paşam, bir adalet mahkemesi, veya siyasî birrejim mahkemesi, ikisi de olur. Adalet yalnız haklıyıhaksızı, rejim de yalnız kendi selâme ni düşünür.Ben ikisini de anlıyorum. Ali Bey'in ne yapmakistediğini anlıyamadım, dedim.
Ve o günkü celseden bazı misaller verdim.Mustafa Kemal'in benim açıklamalarımdanneler sezindiğini bilmiyorum. O akşam Çeşme'ninotelinde bir suare vardı. İs klâl Mahkemecileri deköşkte yemeğe davetli idiler. Gelince üst kataçık lar. Onlar, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa konuşmayadaldılar.Ben aşağıda, davetlilerden olan İzmirmüstahkem mevki komutanı ile bekliyordum.Konuşma uzun sürdü. Meğer bu bir tar şma imiş.Mustafa Kemal birtakım tenkitlerde bulunmuş.Arada benim adımı da ağzından kaçırmış.Tabiî hepsi bana düşman kesilmişler: ''Her şeyyolunda idi. Bu müfsit geldi, araya nifak soktu'' diyesöylenmişler.Sofraya inildiği vakit, İs klâl Mahkemecilerininbana selâm vermediklerini gördüm. Mustafa Kemalise beni sofrada tam karşısına otur u. Lüzumlulüzumsuz benimle alâkalanmasına bir manaveremiyordum. Neden bahsedilse, sık sık:
- Öyle değil mi Falih? diyordu.Yemekten sonra İs klâl MahkemecileriÇeşme'de kalmadılar. Biz suareye birkaç kişi gittik.Ertesi sabah otelde otururken başkâ p Tev kBey geldi:- Paşa, hemen İzmir'e gitsin, bir vapurlaİstanbul'a, oradan Ankara'ya gelsin, diyor.Kendi kendime: ''Bu da ne demek?'' diyesinirlendim. Doğru köşke gi m. Mustafa Kemal,İsmet Paşa ile beraber aşağı avluda idiler. Gülerek:- Ne o? dedi.- Bir emrinizi aldım. Ama kusurumun neolduğunu bilmiyorum, dedim.- Çocuğum senin kusurun yok. Ben bir ga ır,yap m. Biliyorsun görülecek işler var. Ben yarınAnkara'ya dönüyorum. Sen de doğru İstanbul'a git,oradan Ankara'ya gel. Hem rica ederim sana, bir
mektup yaz, Ali Bey'in hatırını al, dedi.Dediklerini yap m. Ali Bey'in bir yakınınamektup yazdım. Fakat Ali Bey ve arkadaşlarındankimlerse bilmiyorum, âdeta sofrasında ya o, ya biz,diyesiye kadar ileri varmışlar.Mustafa Kemal böyle zorlamalara hiç gelmezdi.Nasıl düşünememişler, şaşarım. Ben bilâkisMustafa Kemal'in büsbütün sık davetlileri arasınageç m. İs klâl Mahkemecileri de bir akşam,Hariciye köşkünün bahçesinde birer birer elimesıktılar.Keşki fesatçılığımda muva ak olabilseydim! BizCahit'le Cavit'in hiçbir zaman suikastçıolamayacaklarını biliyor ve Ankara'ya geldiktensonra da durmadan İsmet Paşa'ya baskıyapıyorduk. Cavit'in, eğer onunla beraber başkagünahsızlar varsa onların ölümden kurtulamamışolmalarına hâlâ vicdanım yanar. İ hatçılardanbazıları, kendilerine sığınanları vak yle habervermemek gibi, kabadayılık jestlerinin kurbanıolmuşlardır.
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424
- 425
- 426
- 427
- 428
- 429
- 430
- 431
- 432
- 433
- 434
- 435
- 436
- 437
- 438
- 439
- 440
- 441
- 442
- 443
- 444
- 445
- 446
- 447
- 448
- 449
- 450
- 451
- 452
- 453
- 454
- 455
- 456
- 457
- 458
- 459
- 460
- 461
- 462
- 463
- 464
- 465
- 466
- 467
- 468
- 469
- 470
- 471
- 472
- 473
- 474
- 475
- 476
- 477
- 478
- 479
- 480
- 481
- 482
- 483
- 484
- 485
- 486
- 487
- 488
- 489
- 490
- 491
- 492
- 493
- 494
- 495
- 496
- 497
- 498
- 499
- 500
- 501
- 502
- 503
- 504
- 505
- 506
- 507
- 508
- 509
- 510
- 511
- 512
- 513
- 514
- 515
- 516
- 517
- 518
- 519
- 520
- 521
- 522
- 523
- 524
- 525
- 526
- 527
- 528
- 529
- 530
- 531
- 532
- 533
- 534
- 535
- 536
- 537
- 538
- 539
- 540
- 541
- 542
- 543
- 544
- 545
- 546
- 547
- 548
- 549
- 550
- 551
- 552
- 553
- 554
- 555
- 556
- 557
- 558
- 559
- 560
- 561
- 562
- 563
- 564
- 565
- 566
- 567
- 568
- 569
- 570
- 571
- 572
- 573
- 574
- 575
- 576
- 577
- 578
- 579
- 580
- 581
- 582
- 583
- 584
- 585
- 586
- 587
- 588
- 589
- 590
- 591
- 592
- 593
- 594
- 595
- 596
- 597
- 598
- 599
- 600
- 601
- 602
- 603
- 604
- 605
- 606
- 607
- 608
- 609
- 610
- 611
- 612
- 613
- 614
- 615
- 616
- 617
- 618
- 619
- 620
- 621
- 622
- 623
- 624
- 625
- 626
- 627
- 628
- 629
- 630
- 631
- 632
- 633
- 634
- 635
- 636
- 637
- 638
- 639
- 640
- 641
- 642
- 643
- 644
- 645
- 646
- 647
- 648
- 649
- 650
- 651
- 652
- 653
- 654
- 655
- 656
- 657
- 658
- 659
- 660
- 661
- 662
- 663
- 664
- 665
- 666
- 667
- 668
- 669
- 670
- 671
- 672
- 673
- 674
- 675
- 676
- 677
- 678
- 679
- 680
- 681
- 682
- 683
- 684
- 685
- 686
- 687
- 688
- 689
- 690
- 691
- 692
- 693
- 694
- 695
- 696
- 697
- 698
- 699
- 700
- 701
- 702
- 703
- 704
- 705
- 706
- 707
- 708
- 709
- 710
- 711
- 712
- 713
- 714
- 715
- 716
- 717
- 718
- 719
- 720
- 721
- 722
- 723
- 724
- 725
- 726
- 727
- 728
- 729
- 730
- 731
- 732
- 733
- 734
- 735
- 736
- 737
- 738
- 739
- 740
- 741
- 742
- 743
- 744
- 745
- 746
- 747
- 748
- 749
- 750
- 751
- 752
- 753
- 754
- 755
- 756
- 757
- 758
- 759
- 760
- 761
- 762
- 763
- 764
- 765
- 766
- 767
- 768
- 769
- 770
- 771
- 772
- 773
- 774
- 775
- 776
- 777
- 778
- 779
- 780
- 781
- 782
- 783
- 784
- 785
- 786
- 787
- 788
- 789
- 790
- 791
- 792
- 793
- 794
- 795
- 796
- 797
- 798
- 799
- 800
- 801
- 802
- 803
- 804
- 805
- 806
- 807
- 808
- 809
- 810
- 811
- 812
- 813
- 814
- 815
- 816
- 817
- 818
- 819
- 820
- 821
- 822
- 823
- 824
- 825
- 826
- 827
- 828
- 829
- 830
- 831
- 832
- 833
- 834
- 835
- 836
- 837
- 838
- 839
- 840
- 841
- 842
- 843
- 844
- 845
- 846
- 847
- 848
- 849
- 850
- 851
- 852
- 853
- 854
- 855
- 856
- 857
- 858
- 859
- 860
- 861
- 862
- 863
- 864
- 865
- 866
- 867
- 868
- 869
- 870
- 871
- 872
- 873
- 874
- 875
- 876
- 877
- 878
- 879
- 880
- 881
- 882
- 883
- 884
- 885
- 886
- 887
- 888
- 889
- 890
- 891
- 892
- 893
- 894
- 895
- 896
- 897
- 898
- 899
- 900
- 901
- 902
- 903
- 904
- 905
- 906
- 907
- 908
- 909
- 910
- 911
- 912
- 913
- 914
- 915
- 916
- 917
- 918
- 919
- 920
- 921
- 922
- 923
- 924
- 925
- 926
- 927
- 928
- 929
- 930
- 931
- 932
- 933
- 934
- 935
- 936
- 937
- 938
- 939
- 940
- 941
- 942
- 943
- 944
- 945
- 946
- 947
- 948
- 949
- 950
- 951
- 952
- 953
- 954
- 955
- 956
- 957
- 958
- 959
- 960
- 961
- 962
- 963
- 964
- 965
- 966
- 967
- 968
- 969
- 970
- 971
- 972
- 973
- 974
- 975
- 976
- 977
- 978
- 979
- 980
- 981
- 982
- 983
- 984
- 985
- 986
- 987
- 988
- 989
- 990
- 991
- 992
- 993
- 994
- 995
- 996
- 997
- 998
- 999
- 1000
- 1001
- 1002
- 1003
- 1004
- 1005
- 1006
- 1007
- 1008
- 1009
- 1010
- 1011
- 1012
- 1013
- 1014
- 1015
- 1016
- 1017
- 1018
- 1019
- 1020
- 1021
- 1022
- 1023
- 1024
- 1025
- 1026
- 1027
- 1028
- 1029
- 1030
- 1031
- 1032
- 1033
- 1034
- 1035
- 1036
- 1037
- 1038
- 1039
- 1040
- 1041
- 1042
- 1043
- 1044
- 1045
- 1046
- 1047
- 1048
- 1049
- 1050
- 1051
- 1052
- 1053
- 1054
- 1055
- 1056
- 1057
- 1058
- 1059
- 1060
- 1061
- 1062
- 1063
- 1064
- 1065
- 1066
- 1067
- 1068
- 1069
- 1070
- 1071
- 1072
- 1073
- 1074
- 1075
- 1076
- 1077
- 1078
- 1079
- 1080
- 1081
- 1082
- 1083
- 1084
- 1085
- 1086
- 1087
- 1088
- 1089
- 1090
- 1091
- 1092
- 1093
- 1094
- 1095
- 1096
- 1097
- 1098
- 1099
- 1100
- 1101
- 1102
- 1103
- 1104
- 1105
- 1106
- 1107
- 1108
- 1109
- 1110
- 1111
- 1112
- 1113
- 1114
- 1115
- 1116
- 1117
- 1118
- 1119
- 1120
- 1121
- 1122
- 1123
- 1124
- 1125
- 1126
- 1127
- 1128
- 1129
- 1130
- 1131
- 1132
- 1133
- 1134
- 1135
- 1136
- 1137
- 1138
- 1139
- 1140
- 1141
- 1142
- 1143
- 1144
- 1145
- 1146
- 1147
- 1148
- 1 - 50
- 51 - 100
- 101 - 150
- 151 - 200
- 201 - 250
- 251 - 300
- 301 - 350
- 351 - 400
- 401 - 450
- 451 - 500
- 501 - 550
- 551 - 600
- 601 - 650
- 651 - 700
- 701 - 750
- 751 - 800
- 801 - 850
- 851 - 900
- 901 - 950
- 951 - 1000
- 1001 - 1050
- 1051 - 1100
- 1101 - 1148
Pages: