ölmüş, donmuş veya esir düşmüştür. Harp tarihibu saldırı için hiçbir özür bulamıyacaktır.''B- 1916 yaz başlangıcında yetersiz kuvvetleRuslara karşı gene üçüncü ordunun giriş ği saldırısavaş sonundaki geri çekilmede ordunun büyük birkısmı dağılmıştır.''C- Üçüncü ordunun 1916 yazında toplanıplüzumsuz yere yaklaşık olarak Van Gölü'nün Muş -Kığı ha ndan Erzurum yönüne doğru ve dahabaşlangıçta başarısızlığa uğrıyan saldırı hareke , neileriye doğru yollar, ne de geride kullanılmayaelverişli ulaşma hatları olmadığından ve her türlütaşıt araçları da pek kıt olduğundan yapılmamalı idi.Bu orduda en azından altmış bin kişi açlık, hastalıkve sonra soğuktan ve pek az kısmı da düşman silâhıile vurularak ölmüştür.''D- Askerlik açısından büyük bir yanlış olmaküzere XIII. kolordunun 1916 yazından başlıyarakbütün kış süren saldırı savaşları ki İngilizler Basra'yakadar olmasa bile Korne'ye kadar a lmadan önceböyle bir hareket yapılması hiç doğru değildi.
''E- Hiçbir zaman başarı ih mali yokken Mısır'ıalmak için 1916 Ağustosunda Süveyş Kanalı'nadoğru on sekiz bin kişilik savaşçı birliklerle girişilenve başlangıçta başarısızlığa uğrıyacağı şüphesizhareket, o zamanlar sadece Süveyş Kanalı'nıkorumakla ye nen İngilizleri Tih Çölü'nden beriyeçekmiş ve Filistin'deki bugünkü ilerlemelerine sebepolmuştur.''Türk ordularının kaçak toplamı şimdi 300.000'içok aşmaktadır. Bunlar memleket içinekaçmışlardır. Yağma ve hırsızlıkla güvenlik vehuzuru bozmaktadırlar.\"Türk askeri ve hele Anadolu askeri bulunmazbir cevherdir. İyi bakılır, yeteri kadar doyurulur,gereği gibi eği m görür, soğukkanlılık ve güvenleyöne lirse, bu askerle en büyük görevler başarı ileyapılabilir. Hemen iki yıldan beri birliklerin çoğunaeği m için gereken zaman bırakılmamış r.Birliklerde askerlerin büyük çoğunluğu birbirini veüstlerini tanımazlar. Yalnız durumun iyi gitmediği
bir yere gönderilmekte olduklarını bilirler.''Kaçarken vurulmak tehlikesine rağmen her rsa a kaçmıya kalkarlar. Kaçma trenden atlıyarakyahut elverişli yerlerde yol kolundan ayrılarakyapılmaktadır. Harp cephelerine aktarılırkenbinlerce asker kaybetmiyen tümen yoktur. Türkaskerinin daha iyi bakıma ve davranışa ih yacıvardır. Üstlerine karşı güven ve inanç besliyen Türkaskeri ile her şey yapılabilir.''Bir KomploMustafa Kemal henüz Diyarbakır'da ikenİstanbul'da bir Yakup Cemil vakası çık idi. YakupCemil İ hatçı fedayilerdendir. O da inanmış r kiharp kaybolmuştur. Tek kurtuluş yolu hükûme devirmek ve hele başkomutan vekilini ve HarbiyeNazırını yerinden atmak r. Anlaş ğı arkadaşlar davar. Yakup Cemil Irak'a komutası al nda götürmeküzere bir gönüllü bölüğü hazırlamaktadır. Kabinetoplu olduğu sırada bu kuvvetle Bab-ı âli'yi basıphükûme devirmiye ve onun yerine bir barışhükûme ge rmiye karar vermiş r. Başkomutan
vekili ve Harbiye Nazırı adayları da Mustafa Kemal.İçlerinden biri komployu Enver Paşa'ya duyurur. Oda Yakup Cemil ve arkadaşlarını tu urup hemenDivan-ı Harp'e verir. Yakup Cemil kurşunadizilmiştir. Mustafa Kemal bana hatıralarını anlattığıvakit demiş ki: \"Yakup Cemil'in şahsındanbahsetmek istemem. Onda bana karşı heyecanlı birtemayül (eğilim) uyanmış . Benim iş başınageçmekliğimi istemiş r. Bir gün Bursa'da ih lâlarkadaşlarına:- Büyük sandıklarımız ne kadar küçükmüş.Hepsini öldürmek lâzım. Bunu ben yapacağım.Daha yumuşakları kendisine sorarlar:- Öldürmek kolay, fakat vaziye düzeltecekkim?- Mustafa Kemal! diyor.- Bu zavallı, kendisini öldürme sana naalış ranlara karşı da bu sana kullanmakta birmahzur (sakınca) görmiyerek eksik tedbirlerle
harekete geçmiş. Yakın sandığı arkadaşları kendisiniele vermişler. Yakup Cemil tutulmuş ve asılmış r. Ovakit tümenlerimden birine komuta eden Ali Fuad'a(Cebesoy):- Yakup Cemil asılmış. Sebebi de benbaşkomutan vekili ve Harbiye Nazırı olmadıkçakurtuluş yoktur, demiş. Dediğini yapmış bile olsaydıben İstanbul'a gi ğimde ilk iş olarak Yakup Cemil'icezalandırırdım. Eğer ben o ve onun gibilertara ndan ik dara ge rilecek bir adamsam, adamdeğilim!''Ama adayları niçin Mustafa Kemal'di? Çünkübiliniyordu ki o daha başlangıçta harbe girilmesinekarşı idi. Sonra da harpten çıkma çaresi aranmasıiçin kirlerini hiç kimseden saklamamış, bir de h a re k e t tasarlamıştır.Arıburnu ve Anafartalar'ı yapan bir asker olaraksözünün dinleneceği kanısında idi. Bir defaDışbakanı Halil Bey'e (Menteşe) gi . Halil Bey'cedurum pek iyi idi. Mustafa Kemal, en güç sonuçalınabilecek bir savaş cephesinden başarılı bir
komutan olarak geldiğini söyliyerek:- Memleket ve her şey yok olmak üzeredir. Sizbunu anlamamış görünüyorsunuz. Belki debenimle böyle şeyler konuşulmaz sanıyorsunuz.Ben o adamım ki benimle her şey konuşulur vekonuştuklarımız aramızda kalacak r. Doğruyukonuşmaktan çekinmeyiniz.Halil Bey samimî idi. Onun için Mustafa Kemal'esert cevap verdi. Mustafa Kemal sertliğe gelecekolanlardan değildi. Aralarında tatsız bir tar şmageç . Halil Bey Mustafa Kemal'i nazırlar heye neşikâyet etmiş ve cezalandırılmasını istemişti.Talât Paşa'ya da hayli açılmış r. Fakat ondan daiyi bir karşılık görmemiş r. Bana demiş ki:''Sadrazam olduğu günlerde kendisine bazı haya meselelerden bahsetmiş m. Verdiği cevaplardabeni güzelce 'atla ğını' sanmış, ha a bunu bir saatsonra gelen yakın bir arkadaşına anlatmış . Fakatiki gün sonra kendini telâşa düşüren bir durum başgöstermesi üzerine beni gece yarısı evine çağırarak
çare ve tedbir sorma ih yacını duydu. O gecesadrazam meclisinde aynı arkadaşım hazırdı. Şusözleri söylemekle kendimi avuttum:- Benden kir soruyorsunuz. Söylemekte özürdilerim. Çünkü daha üç gün önce bir mesele üzerine krimi söylemiş m. Siz beni atla ğınıza inanmış,hatta sevincinizi göstermiştiniz.- Asla! dedi.- Söylediğiniz yanımızda oturuyor, dedim.\"Mustafa Kemal'in asıl tertibi bir ordular hareketiidi. En çok bel bağladığı da dördüncü ordukomutanı ve Bahriye Nazırı Cemal Paşa idi. Buyüzden Cemal Paşa'yı düelloya bile çağırmış .Düello tanığı da Rauf (Orbay) idi. Bende şöyle birha ra notu vardır: ''Cemal korkmasaydı, sadrazamda, başkumandan da o olurdu.''Şimdi o tarihlerde Enver ve Mustafa Kemalpaşalarla yakın ilişkileri bulunan Rauf Bey'in(Orbay) ha ralarını okuyalım: ''İstanbul'a geldikten
sonra vakit buldukça Akaretler'de kira ile oturduğuevinde kendisini ziyaret ederdim. Bazan da oBahriye dairesine beni görmiye gelirdi.Görüşmelerimiz sırasında harbin güdümünüşiddetle tenkit ederdi. Başkumandanlığa vesuretlerini Sadrazam Talât Paşa'ya gönderdiğibelgelere dayanan raporlarını okur, her şeydenAlmanların oyuncağı hâline gelen Enver Paşa'nınsorumlu olduğunu ısrarla söyler ve bunlarıdüzeltmenin tek çaresi olarak da Başkumandanlıktabir değişiklik yapılması krini ileri sürerdi. Buhâdiselerden önce (Yakup Cemil vakası) MustafaKemal Paşa'nın ordu kumandan vekili olarakDiyarbakır'da bulunurken çevresindeki ordukumandanlarına şifreli bir telgraf çekerek, harbin veorduların kötü idare olunduğundan, hükûme nkargaşa içinde bulunduğundan şikâyet ederekbunu düzeltmek üzere işbirliği teklif e ğini VehipPaşa, Enver Paşa'ya haber vermiş . Bunun üzerinebaşkumandanlıkça askerî makamların şifrelihaberleşmelerini kontrol etmek için tedbirleralınmış . Sonraları Mustafa Kemal Paşa ilegörüştüğümüzde Yakup Cemil'in Divan-ı Harp'te
söyledikleri ile, Vehip Paşa'nın çekmiş olduğutelgra an bahse m. Böyle bir teşebbüstebulunmadığını söylemiş (1). Mustafa KemalPaşa'nın üçüncü harp yılına doğru Enver Paşa'yakarşı bir teşebbüste daha bulunduğunuİstanbul'dan Brest-Li owsk barış konferansınagitmek üzere olduğum günlerde İsmail CanbulatBey'den (o vakitler gizli millî emniye n başında idi)şöyle işitmiş m: Sofya elçiliğinden gelip milletvekiliseçilen Ali Fethi Bey, Talât Paşa'ya gidip gizlitutulacağına namus sözü aldıktan sonra demiş ki:Mustafa Kemal Paşa bana geldi. Harbiye NazırlığıMüsteşarı ve Levazımat-ı Umumiyye Reisi İsmailHakkı Paşa kendisini otomobili ile alıp şehir dışınagezmiye götürmüş. Harp poli kası gevşiyenhükûme n tek başımıza barış yapmıya eğilimliolduğunu söylemiş. Böyle bir hareke n şimdiyekadar katlanılan fedakârlıklarla bağdaşamıyacağınıanlatmış. Hükûmet barış yapmıya yönelirse onakarşı koyup harbe devam edecek bir askerî kabinekurulması lâzım geldiğini ileri sürmüş ve kendisininbu kabinede bir görev kabul edip etmiyeceğinisormuş. Bu durumu sağlama uğrunda yalnız ve
doğrudan doğruya kendisine bağlı on bin kişilik birgizli kuvve n merkezden Anadolu ve İstanbulkıyılarının çeşitli yerlerinde hazır bulundurulduğunuve bu kuvve en Enver Paşa'dan başka kimsenin dehaberi olmadığını söyliyerek eklemiş. Fethi Bey'inverdiği bilgi üzerine Talât Paşa, par merkezindenMithat Şükrü ve Kemal beyleri çağırıp kendilerineolup bitenleri anlatmış. İlk önce telâş etmişler.Görüşmelerden sonra, Enver Paşa samimîarkadaşımızdır, gidip açıkça onunla konuşalım,demişler. Enver Paşa da: 'Evet böyle bir kuvvet var.Fakat benim de içinde Harbiye Nazırı olduğumkabineye karşı değildir. Yakup Cemil vakasındansonra buna benzer bir hareket olursa diye alınmışbir tedbirdir,' cevabını vermiş.\"İsmail Hakkı Paşa, Enver'in direk olmadanböyle bir görüşme yapmayacağına göre MustafaKemal'in nasıl güç duruma düştüğü kolaycaanlaşılabilir.Orbay'ı dinliyelim: ''Talât Paşa, Fethi Bey'intutumunu kabinenin önemli üyelerini birbirlerine
karşı güvensizlik ve şüpheye düşürmek ve böylecehükûme içinden yıkmak maksadı ile yorumlamış.Ben İsmail Canbulat Bey'den bu haberi aldığımzaman, ilk önce, Enver Paşa'nın Mustafa KemalPaşa aleyhine bir harekete geçmesi ih malindenkorktum. Mustafa Kemal Paşa o sırada İstanbul'dadeğildi. Almanya imparatorunun İstanbul'a gelişinebir karşılık olarak Almanya'ya giden VeliahtVahidüddin ile beraberdi. Berst-Li owsk'ahareke en önce Enver Paşa'yı da görmeğe gi m.Rus sınırından alınacak kuvvetlerin Bağdat'ı gerialmak için kullanılabileceğinden bahsedince,Mustafa Kemal Paşa'nın Filis n'deki durumu dahatehlikeli gördüğünü ileri sürdüm. Enver Paşagülümsiyerek: 'Evet, Mustafa Kemal Paşa'nın bu kirde olduğunu biliyorum. Medine-iMünevvere'nin de boşal lmasını bu bakımdanzarurî görmektedir. Fakat biz umumî duruma göreMedine'nin sonuna kadar savunulmasını, Bağdat'ında bir an önce geri alınmasını poli kaca zarurigörüyoruz.'Enver Paşa biraz durarak:
- Rauf Bey, diye devam e , Mustafa KemalPaşa nedense sadece görevini ilgilendirennoktalardaki kirlerini söylemekle kalmıyor.Askerlikle bağdaşması imkânsız hususî ve siyasîtahriklere de kalkışıyor. Her hâldeduymuşsunuzdur, bir defa bazı ordukumandanlarına telgra ar çekerek hepsini birlikteharekete ve itaatsizliğe teşvik e . Haber alıncakendisi ile konuştum. Poli ka yapmak is yorsaaskerlikten çekilmesini söyledim. Mebusluğunayardım edeceğimi vade m. Fikirlerini Meclistesavunması daha doğru olacağını anla m.Kumandan olarak orduyu nizamsızlığa sürüklemekve savunmayı zorlaş rıcı hareketlere devamederse, önleyici tedbirler almak zorunda kalacağınıbildirdim. Hareketlerinin yanlış yorumlanmasındanüzüldüğünü, Meclis ve mebusluk düşünmediğini,askerlikte kalmayı tercih e ğini söyledi. Hiçşüphesiz hizmetinden memleketin vazgeçemiyeceğideğerli bir kumandanımızdır. Bunu daima takdirederim. Tekrar ordu kumandanlığına tayin e m.Fakat son günlerde gene bazı siyasî tahriklerdebulunduğunu haber aldım... Meselâ...
Burada dayanamadım, Enver Paşa'nın sözünükeserek: 'Mustafa Kemal Paşa ile İstanbul'a geldiğivakitler rsat buldukça harp durumu ve savunmaişlerimiz üzerine konuşuyoruz. Vatanın selâme ileendişelidir. Hususî bir maksadı, hele tahrik gibi birkas bulunduğuna inanmam,' dedim. İşi klerininşişirilerek ve çekememezlikten anla lmış olduğunu,bu sebeple ciddîye almamasını rica ettim.Birkaç gün sonra Brest-Li owsk'a doğruİstanbul'dan ayrıldım. Berlin'e varır varmaz doğruAdlon oteline gi m. Mustafa Kemal Paşa'yısordum. Henüz yatakta imiş. Fakat bekletmedi, ohâliyle beni kabul e . İstanbul'dan haber sordu.Şaka kılıklı dedim ki: 'Talât Paşa, kendi kabinesialeyhine yapılmak istenen bir hareke FethiBey'den duymuş, önlemeye çalışıyormuş...'Mustafa Kemal Paşa: 'Ne diyorsun,' diyeyatağından rladı: 'Talât Paşa bundan kimseyebahsetmiyeceği üzerine namus sözü vermiş .Sözünü tutmamış, öyle değil mi?' diyerek hayliö elendi: 'Hayır, dedim, ben bunu Talât Paşa'dandeğil, Enver Paşa'dan duydum.' Heyecan ve
merakla gözlerimin içine bakıyordu. Enver Paşa ilekonuştuklarımızı olduğu gibi anla m. Sakinleş .Sonra Enver Paşa'nın kendisine mebusluk teklife ği doğru olduğunu, alaylı bir dille de mebuslarınmemurlardan farkı olmadığını ve asker kalmaktanbaşka çare göremediğini de üzüntü ile anlattı.''Almanya Yolculuğuİstanbul'da Pera Palas oteline indi. Ar k herşeyin bitmek üzere olduğuna inanan, fakat birkurtuluş yolu bulunacağından da umut kesmiyenbir adamın ruh hâli içindedir.Bir gün kendisine Enver Paşa şu haberigönderir: Almanya imparatoru, padişahımızıumumî karargâha davet e . Böyle bir yolculuğakatlanabilecek hâlde değildir. Yerine veliahtgidecek. Onun yanında bulunmayı kabul edermisiniz?Veliaht ile böyle bir yolculuk yapmayı kendisiiçin faydalı görür. Hemen, evet, cevabı verir. Dahaönce veliaht ile tanışmalı idi. Saraya başvurur.
Buluşma gününde gider. Redingotlu prens birkanepe köşesine, Mustafa Kemal de karşısınaoturur.- Sizinle tanıştığıma memnun oldum, der.Biraz sonra:- Seyahat edeceğiz, değil mi?- Evet seyahat edeceğiz.Her sözden sonra gözlerini kapayıp kendindengeçmiş bir hâli var. Hiçbir şey konuşulmaz.Asker selâmlama gibi törenlerde ona kılavuzlukeder. Almanca iyi bilen Mustafa Kemal'in eskihocası Naci Paşa da beraberdir. Tren kalkıncaveliaht kendisini salonuna çağırır. Yarınki padişahıtanıyacak . Merakla gider. Sarayda gördüğündenbüsbütün başka bir adam. Gözleri açık r. MustafaKemal'e dikkatle bakmaktadır:- A edersiniz paşa hazretleri, birkaç dakika
öncesine kadar kiminle seyahat etmekte olduğumubilmiyordum. Bana anlatmamışlardı. Sizi pek iyibilirim. Anafartalar'da kazandığınız başarı herkesinde bildiği şeydir. Siz İstanbul'u kurtarmışsınızdır.Beraber olduğumuzdan pek memnunum.Aralarındaki konuşma ciddî ve samimî geç .İstanbul'da iken anlaşılması kolay sebeplerin etkisial nda olmalı idi. Şimdi serbes . Her gün kısa veyauzun bir konuşma oluyordu. Mustafa Kemal'de şuinanç belirdi ki kendisini aydınlatarak, yakından veiçten destekliyerek bu adamla bir şey yapmakimkânı vardır. Eski hocası ve şimdi veliaht yaveriNaci Bey'le onu bu yolda hazırlamak faydalıolacağında anlaşmışlardı.Küçük bir kasabadaki karargâhında imparatorlabuluştular. Veliaht yanındakileri tanı ğı sırada, bireli göğsü üzerindeki düğmeler arasına sokulmuşolan imparator ötekisi ile Mustafa Kemal'in elinitutarak yüksek sesle:- Onaltıncı kolordu... Anafartalar... dedi.
Mustafa Kemal sıkıldı ve önüne bak .İmparatoru yanılıp ''ekselans'' demekle bir de gafyaptı.Sonra Hindenburg'a gi ler. Hindenburgveliahta güven verecek sözler söylüyor, o dateşekkür ediyordu. Mustafa Kemal ses çıkarmadı.Fakat Ludendorf Kuzey - Ba cephesi üzerindebaşladıkları parlak saldırı savaşını anla rken sözekarış . Bunun ''parsiyel'' bir saldırı savaşı olduğunusöyledi ki bundan ciddî sonuçlar eldeedilemiyeceğini anlamış olduğunu gösterir.Ludendorf sözü orada bırak . Mustafa Kemal'inasker olarak öğrenmek istediği Alman ordusununne hâlde olduğu idi.Kayzer veliah görmiye gelecek . Görüşmelerarasında yaver tercümanlığı ile velilaht adınakayzerden sordular:- İmparatorun söyledikleri bize büyük ferahlıkvermiş r. Ancak bir noktayı açık anlamakih yacındayım. Türkiye'ye karşı düşman saldırısıdurmadan ilerlemektedir. Eğer bu hücumlar devam
ederse Türkiye yıkılacak r. Bunları durdurmak içinyeteri kadar teminat alamıyorum. Lü en bubakımdan beni aydınlatır mısınız?Bu soru üzerine imparator hemen ayağa kalktı:- Türkiye'nin sayın veliah , anlıyorum kizihninizi bulandıranlar vardır. Ben size gelecektekibaşarılarınızdan bahse kten sonra şüphenizkalmalı mıdır?İmparator kalk ğı yere ar k oturmadı. Ayrıldı,gitti.Akşam yemeğinde Hindenburg'la MustafaKemal arasında Türkiye'nin harp durumu üzerinekonuşmaları da tatsız geç . Mustafa Kemaldurumu ''aldanmıyacak'' ve ''avunmıyacak'' kadariyi bilmekte idi. Mustafa Kemal, veliah da kendikaygılarına inandırmıştı:- Gerçeği anlıyor musunuz? KonuştuğunuzAlman imparatorudur. Benim size arz e ğimendişeleri giderecek bir tek kelime söyledi mi?
- Hayır.Sonra Ba cephesine gi ler. Veliaht seyirci,Mustafa Kemal sanatçı olarak dinlediler vegördüler. Mustafa Kemal cephedeki komutanınsöyledikleri ile ye nmiyerek ateş ha na kadar gi .Ağaçlara kadar rmandı. Alman subayları tehlikelidurumda olduğunu kendisinden gizliyemediler.Mustafa Kemal umutlu idi. Veliahta açıldı:- Henüz padişah değilsiniz. Fakat Almanya'dagördünüz ki imparator, veliaht, prensler hepsi bir işüzerindedir. Neden siz bütün işlerden uzakkalasınız?- Ne yapabilirim?- İstanbul'a gider gitmez ordu komutanlığıisteyiniz. Ben sizin Erkân-ı Harbiye Reisiniz (KurmayBaşkanınız) olurum.- Hangi ordunun komutanlığını?
- Beşinci ordu.Bu numaradaki ordu Liman von Sanders'inemrinde bulunan veya bulunmak gereken veBoğaz'ı savunacak ordu idi.Vahidüddin: ''Bu komutanlığı bana vermezler!''dedi.Siz isteyiniz.- İstanbul'a gittiğim zaman düşünürüz.Bu umutlandırıcı bir cevap değildi.***İstanbul'a dönüşlerinde rahatsızlanması üzerinebir ay kadar yatağından çıkmadı. HekimlerViyana'ya gitmekliğini istediler. Bir ay kadar daViyana yakınlarında bir sanatoryumda kaldı. SonraKarlsbad'a gitti.Rahatsızlığı henüz tam geçmemiş ki 1918
Temmuzunun 5 inde İzmirli tanıdığı biri ile arkadaşıKarlsbad'da kaldığı yere gelip padişahın öldüğünühaber verdiler. Birkaç gün içinde tamamlayıcıhaberler de aldı. İzzet Paşa yeni padişahın yaver-iekremi (1) olmuştur. Bu olay ilgi çekici idi. Çünküyaverlik değil, bir çeşit askerî danışmanlık, kurmaybaşkanlığı gibi bir şeydir, sandı.Bir müddet sonra yaveri kendisine hemenİstanbul'a gelmesi için bir telgraf çek . Ciddî birsebep olmadıkça dönmek istemediğinden bu yoldacevap yazdı. İkinci bir telgra a ''İstanbul'a süratlegelmesi arzu buyrulduğu'' yazıldığından Temmuzsonlarında Karlsbad'dan hareket e . İstasyondakarşılayan yaverinden öğrendi ki İstanbul'adönmesini is yen İzzet Paşa idi. Geldiğini bildirmesiüzerine Pera Palas otelinde kendisi ile görüştü. İzzetPaşa hiçbir sebep olmadığını, ancak Almanyayolculuğundaki yakınlığı devam e rmek faydalıolabileceğini düşünerek telgra yazdırdığını söyledi.Mustafa Kemal:- Her hâlde umumî durumun fenalığını
gidermek için yeni padişahı yeni bir yöne çevirmeklâzımdır. Bu yolda kendisi ile görüşmekliğimi uygunbulur musunuz? diye sordu.İzzet Paşa:- Doğru! dedi.Padişahın yaverliğine geçen hocası Naci Paşa ilepadişahtan bir görüşme istedi. Saraydan olumlucevap geldi: ''Yolculuk arkadaşım VeliahtVahidüddin ile birkaç ay ayrılıktan sonra yenipadişah Vahidüddin'in salonuna Naci Paşayanımda olarak girdim. O andaki duygularımı şöyleanlatabilirim: Tahta oturmadan önce çok şeyleriçok açık görüştüğümüz ve benim bütün kirlerimeka lır gibi görünen bu zat acaba hükümdarolduktan sonra benim aynı yolda konuşmaklığımaizin verecek midir? Bunda duralıyordum. Buduraksama duygusu ile karşı karşıya geldik. Beniçok nazik kabul e . Daha fazla iyi yüz gösterdi.Oturdu, bana karşıda yer gösterdi. Bir de sigaraverdi. Kendi sigarası için yak ğı kibri bana uza .Doğrusu çok umutlandım. Kendisinden serbestçe
konuşmak iznimi aldıktan sonra, hemenbaşkomutanlığı kendiniz üstünüze alınız, birkurmay başkanı seçiniz, her şeyden önce orduyasahip olmak lâzımdır, ancak ondan sonradüşünülebilecek kararlar uygulanabilir, dedim.Vahidüddin bu tekli m üzerine, pkı ilkgörüşümde olduğu gibi, gözlerini kapadı ve azsonra şu cevabı verdi:- Sizin gibi düşünen başka kumandanlar var mı?- Vardır.- Düşünelim.Konuşmamız kendiliğinden bitmişti. İzin aldım.Birkaç gün sonra beni İzzet Paşa ile birliktekabul e . Umumî konular üstünde kaldık.Vahidüddin çok ih yatlı idi. Günler sonra tekrarkendisi ile yalnız görüşmek istedim. Beni bu seferde kabul e . İlk tekli mde direnir yollu konuşmayabaşladım. Hemen bana cevap verdi:
- Paşa, ben her şeyden önce İstanbul halkınıdoyurmak zorundayım. İstanbul halkı aç r. Bunutemin etmedikçe alınacak her tedbir yanlış olur.Gözlerini kapadı. Ben lki mizaçlı entrikacınınyüzlerce örneğinden biri karşısında bulunduğumuüzülerek anladım. Bir kir daha söylemektenkendimi alamadım:- Çok doğru buyuruyorsunuz. Ama İstanbulhalkını doyurmak için alınması gereken tedbirlerzat-ı şahanenizi bütün memleke kurtarmak içinalınması gereken lüzumlu ve acele tedbirlerebaşvurmaktan alıkoyamaz. Bildirmeğe mecburumki yeni padişahın ilk hareke kuvve n sahibi olmakolmalıdır.Biraz tedbirsizce konuşmuştum. Verdiği cevabaşu sözler de karıştı:- Ben Talât ve Enver Paşa hazretleri ilegörüştüm.Bunu söyliyen adam, daha birkaç ay önce Talât
ve Enver paşalardan ksindiğini söyliyen vebunların memleke yıkılmaktan başka sonucagötürmesi imkânsız hareketlerini tenkit edenVahidüddin idi. Benim Vahidüddin karşısındavicdan görevim sona ermiş . Ayağa kalk m, izinistedim. Gözlerini kapadı ve hiçbir kelimesöylemeden elini uzattı.''Harbin SonuVakitsiz kimseyi ürkütmek istemiyen MustafaKemal, ordu komutanı olduğundan, her cumagünü selâmlık töreninde bulunmakta idi. Birdefasında Naci Paşa geldi. Padişahın kendisini özelolarak görmek istediğini söyledi. Yanında iki Almangenerali vardı. Mustafa Kemal'le yalnız kalmakistemiyordu. Gitti. Padişah:- Sizi Suriye'ye kumandan tayin e m. Oradakidurum ciddîleşmiş. Gitmeniz lâzımdır. Sizdenistediğim şudur: O tara arı düşman elinegeçirtmeyiniz. Hemen hareket etmelisiniz.Sonra Alman generaline bakarak:
- Bu kumandan dediklerimi yapabilir, dedi.Sadece izin alıp salona döndüm. Enver Paşa'nıngüler yüzü karşıma çıktı:- Azizim, hiç olmazsa biraz esaslı tedbirlerüzerinde konuşalım. Benim bildiğime ve anladığımagöre ar k Suriye'de ordu, kuvvet, durum, hepsisözden ibare r. Beni oraya göndermekle öçalıyorsunuz. Sonra usul dışında bana bizzatpadişaha emir verdirdiniz.Enver Paşa gülüyordu.***İkinci defa yedinci ordu komutanı olarakNablüs'teki karargâhındadır. İlk işi çok yorucudolaşmalarla cepheyi görmek ve durumu incelemekolmuştur. Şu kanıya varmış r ki her şey bitmiş r.Yakın felâke önlemek için esaslı tedbir bulmakgüçtür. Yüzlerce kilometre uzunluğunda bir cepheüzerinde üç ordu vardır. Adları ordu... Zayıf,dağınık birtakım kuvvetler... Daha İstanbul'dan
ayrılmazdan önce düşündüğü, şekiller içindençıkmak, gerçekler içine girmek . Yani bütünkuvvetlerle ufak da olsa değeri olan tek bir ordukurulmalı idi. Gene daha önce bu tek kuvve nkendi emrine verilmesi lâzım geldiğini bildirmiş .Teklifini ciddîye aldıramadı.Karlsbad'dan tam iyileşmiş olarak dönmüşdeğildi. Çek ği üzüntüler ve cephe dolaşmalarıyorgunluğu ile tekrar rahatsız olmuştu.İstanbul'dan çıkalı on beş gün olmamış . Yatağındaidi. Bir gün kurmay başkanı o günün raporlarınıokudu. Basit raporlar, her zamanki gibi... Şimdikendisini dinliyelim: ''Yalnız raporlar içinde bir noktadikka mi çek . Bu bir İngiliz esirinin söyledikleri idi.Sezdim ki bir veya iki gün sonra İngilizler bütüncephe üzerinde saldırıya geçeceklerdir. 'Biraz sonraKurmay Heye ni toplu olarak görmek isterim,'dedim. Yataktan kalk m. Giyindim. Çalışmaodasına giderek bir emir yazdım. Bu emire, düşman19 Eylül günü umumî saldırı savaşına geçecek r,diye başlıyor ve buna karşı alınacak tedbirlerisıralıyordum. Emri bilgi edinmesi için grup
kumandanı Liman von Sanders Paşa'ya dagönderdim. Çok saydığım bu zat benimraporlardan çıkardığım sonucu uzak görmüş vegülmüş. Bununla beraber ih yatlı olmaktan zarargelmez diye bana da fazla bir şey söylemiye lüzumgörmemiş. Ben verdiğim emrin uğrayabileceğianlayışsızlığı tahmin etmiş m. Onun için düşmanıçok dikkatle takip ediyordum. 19-20 Eylül gecesikolordu komutanlarını telefon başına çağırdım vesordum:- Verdiğim emri ve ona göre tedbirleri aldınızmı?- Emriniz yapılmıştır, cevabını verdiler.Ben daha telefon konuşmasını bi rmedendüşman topçusu hatlarımız üzerine ateş etmiyebaşladı. Gece savaşla geç . Benim ordumun sağkanadındaki ordu esir düştü ve boş kalan cephedengeçen düşman süvarileri Liman von Sanders'inkarargâhını bas . Gerçek meydana çıkmış . Fakatneye yarar?
Anla lması uzun güçlükler içinde nehirlerdengeçerek, çöllerden aşarak ordumu Şam'a kadarge rebildim. Şam'ın içinde bir anormallik sezindim.Bunun manasını anlamak güçtü. Fakat ben okuldankurmay yüzbaşı olarak çık ktan sonra ilk sürgünyerim olan Şam'ı tanımış olduğum için kolaylıklabize karşı sinsi bir hazırlanma olduğunu anladım.Şam'da von Sanders'i bulacağımı sanıyordum.Bırakmış, gitmiş. Daha önce gönderdiğim kurmaybaşkanım Sedat Bey'e direk f vermiş. Buna göreben ordumu Şam'ı savunması için dördüncü ordukomutanı Mersinli Cemal Paşa'nın emrinevereceğim ve kendim Rayak tara arındakikomutansız kuvvetleri emrime almak üzere hemenhareket edeceğim. Victoria otelindekikarargâhından Cemal Paşa'yı buldum. Benimaldığım direk en onun da bilgisi vardı. Yedinciordu kuvvetlerini kolordu komutanlarından İsmetBey'in kumandası al nda ona teslim e m. Ben deo gece hususî bir trenle Rayak'a gi m. Rayak'tavon Sanders'le görüştüm. Benim karargâhımRayak'ta, von Sanders'inki Baalbek'te idi.Gördüğüme göre Rayak çevresinde dağınık, morali
bozuk, birtakım insanlardan başka kuvvet denecekbir şey yoktu. Erleri güvendiğim subaylar vekomutanlar tara ndan hemen topla p te iş e m.Rayak istasyonunun ateşe verilmesini deemretmiş m. Bana bazı ordu komutanlarının atlakuzeye geç klerini haber verdiler. Şam'ı savunacakkomutanın ayrılıp gi ği anlaşılıyordu. Düşmanateslim olan bir kolordunun komutanının da Rayak'ageldiğini duydum. Yanıma çağırttım, dedim ki:- Kolorduyu bırakıp Beyrut'a gi niz. Oradan dabenim yolladığım trenle buraya geliyorsunuz.Kolordu denen şey, kuvvet bakımından en büyükbirlik r. Bunun komutanı bir tek erini dahikurtarmaksızın, bilâkis topunu birden düşmanelinde bırakarak şahsını kurtardığı vakit, bütünsebepler ve şartlar onun aleyhindedir. Şimdi size biriyilik yapmak is yorum. Fakat bir şartla: Kumandaetmek için maneviyatınız henüz yerinde midir?Biraz düşündükten sonra:- Evet, dedi.
- O hâlde Baalbek'te bekliyen Fuad Paşa'nın(Cebesoy) yanına gidiniz, yarın size bir kuvve nkumandasını vereceğim.Bu zat benim yanımdan ayrılmış ve Baalbek'edeğil, trene binip İstanbul'a gitmiştir.O gece bende şöyle bir uyanma oldu: Bütüncephelerde ve bütün kuvvetler üzerinde emir vekumanda kalmamış . Âdeta delice bir emir verdim.Bu emrin esaslı noktası şudur: 'Şam'da ve Rayak'tabulunan bütün kuvvetler kuzeye hareketedeceklerdir.' Emrin bir kopyasını bilgi edinmesi içinvon Sanders'e gönderdim. Bana karşı bir köpürmeolmuş: ''Kimdir bu adam ve ne yapıyor?'' Ben zatenbunu bekliyordum. Yapacağım işin ne olduğunuanlatacağımdan şüphem olmıyarak, Rayakistasyonunu yak ktan sonra, yerli halkın ateşleriiçinden geçerek Baalbek'e geldim. Oradakikuvvetlere emrimi yerine ge rmelerini söyliyerekvon Sanders'in bulunduğu Humus'a geç m. Geceidi. Çok samimî olarak alınacak kararın bundanibaret olduğunu von Sanders'e söyledim. Von
Sanders çok asilce:- Karar budur, dedi. Fakat ben nihayet biryabancıyım, bu kararı veremem. Bunu ancakmemleketin sahipleri verebilir.- O hâlde karar uygulanacaktır, dedim.- Yalnız rica ederim, benim kurmay başkanımlada anlaşır mısınız?Kurmay başkanı Diyarbakırlı Kâzım Paşa idi.Hastaydı. Von Sanders'le beraber ya ğı odayagi k. O da benim krime ka ldı. Pra k kararım şuidi: Ortada kalan yedinci ordu adı ve birçok yıkın ...Bunları Halep'te, Suriye'nin kuzey sonundatoplamak, ondan sonra yapılacak şeyi düşünmek...Bunu ben kendim yapacak m. Von Sandersteklifimi kabul etti.''Bu kuvvetler Halep'te toplanmış r. Devamlıyorgunluklar yüzünden birkaç gün rahatsızlık çek .Yataktan kalkıp da Baron otelindeki karargâhınageldiği günün ertesinde Halep hava hücumuna
uğradı. Şehir ayaklanmaya yüz tu u. Damlardanbombalar a lıyordu. Daha önce ter plidavrandığından Mustafa Kemal Halep'te bir sokaksavaşı yapmak zorunda kaldı. Bir hayli adam öldü.Za Halep'te kalacak değildi. Otomobili ile şehirdençıkmak üzere iken Halep'teki komutana şu emriverdi: ''Bu akşam Halep ilerisindeki kuvvetleri geriyeçekeceğim. Yarın Halep'in kuzeyba sında İngiliz veAraplarla savaşacağım. Hareketlerinizi buna göretertipleyiniz.''Ertesi gün sabahleyin Türk kuvvetlerininçekildiği zaman İngiliz ve Araplar saldırıya geç ler.Mustafa Kemal onları yendi ve bozdu. Bu savaşsonucu tu uğu ha savunmaları için birliklerineemir verdi. Çok zaman sonra Erzurum ve Sivaskongrelerinde millî sınırı çizmek için Türksüngülerinin çizdiği bu hat esas alınmıştır.1915'te Arıburnu ve Anafartalar zaferi ileİstanbul'u kurtaran ve 1916'da doğuda Ruslarakarşı tek zaferi kazanan Mustafa Kemal, devletdüşmana teslim olacağı günlerde kuvvetlerini
kurtaran tek kumandan olmuş ve son çarpışanTürk birlikleri ile İngilizlerin ileri hareke nidurdurmuştu.***Halep'te bulunduğu son günlerde düşündüğühep şu idi: Şimdi ne yapacak k? Mü e klerimiz vebiz par yi kaybetmiş k. Fakat Türkiye için durumbütün varlığından olacak kadar tehlikeli idi.Kaybe ğimizi ar k geri alamazdık. Ancakvarlığımızı korumak için çabuk ve kesin tedbirlerebaşvurmalı idik. Harbi bu sonuca ge ren o günkühükûme en böyle bir hareket beklemek boşunaidi. Hemen bu kabine düşürülmedi, onun yerineMustafa Kemal'in de içinde bulunduğu yeni birhükûmet kurulmalı ve bütün komuta MustafaKemal'e verilmeli idi. Fikrini telgra a PadişahVahidüddin'e yazdı. Telgraf şudur: ''Seryaver-iHey'et-i Şehriyarî Naci Beyefendiye: Talât Paşakabinesinin me uç bir hâlde bulunduğunu, Tev kPaşa hazretlerinin de bir kabine teşkilindemüşkülâta uğradığını haber alıyorum. Ordular
muharebe kudre nden mahrum ve zaten mevcutkuvvetler müdafaadan âciz bir hâle ge rilmiş r.Düşman her gün daha müsait ve ezici şartlar eldeetmektedir. Birlikte olmadığı takdirde münferitolarak ve behemehal sulhü takarrür e rmeklâzımdır. Aksi takdirde memleke n kâmilen eldençıkması ve devle mizin tamir götürmez felâketleremaruz kalması ih malden uzak değildir. Muhterempadişahınıza olan sadaka m ve vatanın selâme nitemin için arz ederim ki Sadare n Tev k Paşahazretlerine verilmesi ve Fethi, Tahsin, Rauf,Canbulat, Azmi, Şeyhülislâm Hayri ve âcizlerindenmürekkep bir kabine teşkil edilmesi zarurîdir. Bukabine vaziyete hâkim olacağı kanaa ndeyim.Münasip ise bu zatların şevketmeap efendimizearzını rica ederim. -15 Birinci Teşrin (Ekim) 1918-Fahrî Yaver'i Hazret-i Şehriyarî Mustafa Kemal.\"Gerçi Talât Paşa çekildikten sonra Tev k Paşayerine İzzet Paşa yeni hükûme kurmuşsa daMustafa Kemal Paşa bu hükûmete alınmamış r.Yalnız İzzet Paşa kendisine bir tel- graf çekmiş r kison cümlesi şu idi: ''Badessulh refaka niz eltaf-ı
Sübhaniyeden memuldür.'' Mustafa Kemal barışınçabuk gelmiyeceğini, o zamana kadar çok krizli veönemli durumlar karşısında kalınabileceğini, bugünler içinde vatana ciddî hizmetlerde bulunmakimkânı olabileceğini, bu sebeple Harbiye Nazırlığınıve kuvvetler kumandanlığını istemiş olduğunusöylemişti.Atatürk bana son harp günlerinin ha ralarınıanla rken Gaziantep Milletvekili Ali Cenani Bey, kiTicaret Bakanlığı da etmiş r, yanımızda idi.Dediğine göre İstanbul'dan Gaziantep'e giderkenKatma istasyonunda Mustafa Kemal Paşa'yaraslamış. İstasyondaki karargâhında, çapulcularınşehir yakınlarına kadar geldiğini, ordu çekildiktensonra akrabalarının düşman ayağı al ndakalacaklarından korktuğunu, onun içinmemleke ne gitmekte olduğunu anlatmış.Mustafa Kemal demiş ki:- Memleke e adam kalmadı mı? Kendinizisavunma çarelerini düşününüz.Ali Cenani hayretle sormuş:
- Ne ile? Nasıl?- Teşkilât yapmalı... Millî bir kuvvet meydanakoymalı... Ben istediğiniz silâhı veririm.''Gerçekten de o zaman Mustafa Kemaltara ndan verilen silâhlarla millî teşkilâ n çekirdeğikurulmuştu.''1918 yılının son aylarında yıldırım orduları grupkumandanlığı Mustafa Kemal'e verilmiş . Adana'yageldi. Grup karargâhı şehir yakınında küçük birotelde idi. Mareşal Liman von Sanders ile KurmayHeye ni bu otelde buldu. Liman von Sanders ileMustafa Kemal yalnız başlarına karşı karşıya. VonSanders büyük terbiye ve nezaketle, fakat acıklı birdille aşağıdaki sözleri söyliyerek kumandayı teslimetti:- Siz savaş cephelerinde Arıburnu veAnafartalar'da çok yakından tanımış olduğum birkumandansınız. Aramızda gerçi bazı hâdiseler degeç . Ama bunlar bize birbirimizi daha iyi
tanıtmaya yardım etmiş r. Bugün Türkiye'yibırakmıya zorlanırken emrim al ndaki ordularıTürkiye'ye ilk geldiğim günden beri o takdir e ğimkumandana teslim ediyorum. Bu umumî felâketiçinde bedbahtlık duymamak imkânsızdır. Benyalnız bir şeyle kendimi teselli ediyorum:Kumandayı size bırakmak! Bu dakikadan i barenemir sizindir, ben misafirinizim.''***Bu bölümü Enver Paşa üzerine bir kra ilebi relim: Harbin sonlarına doğru İ hat - ve -Terakki ileri gelenleri de umut keserek tek bir barışdenemesinde bulunmak istemişlerdi. Fakat EnverPaşa ile bu bahis üzerinde konuşmak ih maliyoktu. Atatürk'ün eski umum kâ bi Hasan RızaSoyak'ın babası Üsküp'te 1908 ih lâlinden önceEnver'i de tanımış . Enver kendisinin elini öper,herkesten kaçırdığı sultan eşini de yalnız onaçıkarırdı. Bir gün kendisini Merkezi Umumî'yeçağırıp:- Senden bir ricamız var. Enver Paşa'ya yalnız
sen söz anlatabilirsin, dediler.Meselenin ne olduğunu da söylediler. EnverPaşa'ya gi , başkumandan kendisini yemeğealıkoydu. Soyak'ın babası uzun uzun anla . EnverPaşa cevap olarak:- Vah vah, dedi, seni de zehirlemişler. BenCenab-ı Hak tara ndan Türk mille ni kurtarmak veyükseltmek için ''müekkel''im (1) Onun için hiçüzülme. Rahat uyu.Akşam eve döndükten sonra babası oğluna derki:- Hani Harbiye Nazırı, başkumandan, damatolmasa Enver'in yeri tımarhanedir.*** *** ***ÇANKAYAII. Cilt
ÇÖKMEYıkılışOsmanlı Âyan Meclisi üyelerinden ŞamlıAbdürrahman Paşa, devrinin sayılı şişmanlarındanbiriydi. 1918 kür mevsimini Karlsbad kaplıcalarındageçirmiş . Dönüşte Sadrazam Talât Paşa'yıBerlin'den İstanbul'a ge ren trene bindi. Soyfaistasyonunda Bulgar hükûmet adamları TalâtPaşa'yı karşılamaya geldiler. Sadrazam bir müddetonlarla görüştükten sonra, vagonda kendiniseyredenlere işi ği haberin tatsızlığınıhisse rmemek için Abdürrahman Paşa'ya alaycıbir sesle:- Kaplıcalara gidiyorsun ama, bir türlü buşişmanlıktan kurtulamıyorsun, dedi.Abdürrahman Paşa:- Evet efendim, bu semen (1) beni öldürecek.Cevabını verdi.
Talât Paşa trene girmiş . Arkasınıkompartımana dayayıp, sessizce bir ah ederek:- Keşke ben ölseydim... diye içini çekti.İstasyonda Bulgar ordusunun çözüldüğünü veSofya hükûme nin tekli barış yapmak üzere İ lâfdevletlerine başvurduğunu öğrenmişti.Berlin'den İstanbul'a ge rdiği müjdelerin ar khiçbir değeri kalmamıştı.Talât Paşa'yı o hâli ile gözümün önünege riyorum. Bir yıl kadar özel kalemindebulunmuştum. Bu sözünde samimî olduğuna hiçşüphe etmem. Gönülden bir vatan ve halk adamıidi.Şamlı Abdürrahman Paşa yerine bir başkasıolup da:- Paşam, böyle olacağını bilseydiniz, Almanlarlaberaber harbe girer mi idiniz? diye sorsaydı, acabahiç olmazsa içinden ''Evet\" cevabını verir mi idi?
Sanmıyorum. Fakat kendi eli ile yazdığıha ralarında niçin bu i ra a bulunmamış r,doğrusu bunu da pek anlamıyorum. Ar k bütünbelgeler elimizdedir. Bu belgelerden anlaşılıyor kibizim için Birinci Dünya Harbine girmemek, İkinciDünya Harbine ka lmamak kadar kolaydı. Şüphesizdaha da yerinde idi.Geriye dönüp olup bitenleri kısaca gözdengeçirelim. Balkan Harbini henüz kaybetmiş k.Tükenmiş k, silâhsızdık. Almanlar Marn'dadurdukları için iki devlet grubu, Doğu'da ve Ba 'daolanca kuvvetleri ile mıhlanmak üzere idiler.Niçin girmiş k? Talât Paşa'nın ha ralarınıokuyuncaya kadar ben de duraksamalı idim.Mustafa Kemal ve İsmet (İnönü) gibi askerlerin,birçok diploma mızın ve Cavit gibi hükûmetadamlarının harbe girmekliğimiz aleyhindeolduklarını biliyordum. Bir kıt'a devle nin İngiltereile mü e klerine karşı zafer kazanamayacağı kri,Türkiye'de hemen hemen umumî idi. Uzun sürecekbir harpte yenilecek devlet grubunun yanında bile
bile nasıl ateşe a lırdık? Daha bir iki ay beklemişolsaydık, iki taraf da bizi el üstünde tutacak .Düyun-u Umumiye'yi, demir yollarını idaremizesoksak büyük gelir sağlayacak k. Acaba niçin böyleyapmadık? Almanya ve mü e klerinin mutlakzafer kazanacağını hesap edenler sorumluhükûmeti inandırmışlar mı idi?Talât Paşa'nın ha ralarına göre İ hat - ve -Terakki hükûme öteden beri memleket varlığınıkorumak için büyük devlet gruplarından biri ilei fak etmek lâzım olduğu kanısında idi. 1914'teAlmanya Büyükelçisi bir gün Sadrazam Sait HalimPaşa'ya gelir ve Almanya'nın Türkiye ile eşit şartlariçinde i fak etmek istediğini söyler. Bu sır dört kişiarasındadır: Sait Halim Paşa, Talât Paşa (o zamanbey), Enver Paşa ve Halil Bey (Hariciye Nazırı). Dörtnazır bir sonuca varıncaya kadar meseleyiarkadaşlarından gizlemeğe karar vermişlerdir. Dörtarkadaş biliyorlarmış ki Almanya'nın böyle birtekli e bulunuşu, bir harbi yakın gördüğünden vebizi kendi sa arında çarpış rmak isteyişinden idi.Fakat onlar harp çıkmıyacağı krinde imişler.
Beklemedikleri harp patlayınca sözleşmeyi yerinege rmek meselesi ortaya çıkar. Sait Halim Paşakarar vermek sırası gelince ter döküp durur.Nihayet biraz gecik rme bahanesi bulunmuştur.Bulgaristan'dan emin olmalıyız. Onlar daRomanya'dan emin olmak kaygısındadırlar.Hükûmet Almanya Büyükelçisine bu işlerçözülünceye kadar sabredilmesini söyler.İşte tam o sırada Göben zırhlısı Brevlaskruvazörü ile Çanakkale Boğazı'ndan içeri girmiş r.Enver Paşa bu havadisi Sait Halim Paşa yalısındatoplananlara gülerek:- Bir çocuğumuz dünyaya geldi, diye haberverir.Yapılacak şey basi r. İki gemi ya 48 saa e gerigitmelidirler, yahut silâhsızlandırılmalıdırlar. SaitHalim Paşa'nın bu tekli erine karşı AlmanBüyükelçisi ö eden köpürür. Bir müddet sonraHalim Bey'in aklına gemileri sa n almak gelir. Biri''Yavuz'', biri ''Midilli'' adı ile donanmamızaka lacaksa da, gene de Alman amirallerinin
elindedirler.Talât Bey Sofya'ya giderek Bulgar hükûme ilegörüşür. Bulgaristan karar veremez. Romanyabüsbütün men cevap verir. Talât Bey İstanbul'adöner ve bir karara varılmak için sabırsızlık gösterir.Sait Halim Paşa ve onun tara nı tutanlar vakitkazanmak isterler.Fakat bir arife günü bizim misa r teknelerinKaradeniz'de Rus kıyılarını bombardıman e klerihaberi gelir. Talât Paşa'nın anla ğına göre, EnverPaşa bile bu olaydan hiçbir haberi olmadığınayemin etmiştir.Nazırların çoğu hâlâ harbe girmek krindedeğildirler. Bir yandan da İ lâf devletlerinin baskısıvardır. Nihayet toplanıp:- Artık bir karar verelim, derler.Böylece harbe gireriz. Cavit ve harbi istemiyenöteki nazırlar istifalarını verirler.
Harbe böyle girmiş k. Fakat şimdi nasılçıkacak k? ''Keşke ben ölseydim...'' Talât Paşa'nınbu sözü samimî idi. Şüphe yok, fakat keşke devletölmeseydi... Çünkü çöküyorduk.İkinci Dünya Harbi sonlarına doğru İsmetİnönü, 1914'te Umumî Karargâhta Harekât ŞubesiMüdürü İsmet Bey, bir gün bana demişti ki:- Düşün ne kadar da cahilmişiz. Gerçi ben vearkadaşlarım bizim ordunun böyle bir harbekarışacak hâlde olmadığını biliyorduk. Fakat öylesanılıyordu ki eğer Almanlar Fransa'yı yıkarlarsaharp bitecek r. Japonlar ve İtalyanlar o zamanAlmanya'ya karşı idiler. Bu harpte Almanlarlaberaberdiler. Fransa yıkılmış r. Harp tabiî yine deAlmanya aleyhinde!İ hatçılar vatansever adamlardı. Harbegirişlerini bozgundan sonra da haklı göstermeğeçalış klarını ha rlıyorum. Dayandıkları bir man kda Osmanlı İmparatorluğunun ar k pekyaşıyamıyacağı idi. Mademki şimdi Türktopraklarında son bir Türk devle kurmuştuk, sanki
iyi olmuş da Birinci Dünya Harbine ka lmışız gibi birşey...Gerçi biz Avrupa Türkiyesini kaybe kten sonraparçalanma sırası Osmanlı Küçük Asyasına geldi idi.Araplık meselesi ile karşı karşıya idik. Ruslar DoğuAnadolu'da bir Ermenistan kurma peşinde idiler.Ermeni halkın çek ği zulmü bahane ederek, BalkanHarbinden sonra Bab-ı âli'ye Ermenilerin oturduğuvilâyetler için bir yabancı müfe ş ge rmek krinikabul e rmişlerdi. Bunun ne demek olduğunuanlıyorduk. Kürdistan meselesi de ateşlenmeküzere idi.İ hatçıların milliyetçiliği ne Ermenistan, neKürdistan bağımsızlık veya otonomisini akla bilege rmeğe elverişli değildi. Fakat Arapmemleketlerine tavizlerde bulunmağabaşlamışlardı: Arapça konuşan nüfuzlu ilçe vebucaklara Arap kaymakam ve müdür tayin etmekgibi... Öyle görünüyordu ki Türkçülük hareke Osmanlı-İslâmcılık kir akımını gevşe kçe Hicaz,Suriye ve Irak Araplığı ile Anadolu ve Trakya
Türklüğü arasında bir federasyon yapmak imkânsızbir şey olmıyacak . Türkçülerden ileri görüşlüler bu kirde idiler. Ben Şam'da iken oraya gelen MustafaKemal'in konuşmaları üzerine işi klerimden onunda bu kanaate iyice meyilli olduğunu anlamış m.Yirminci asrın ilk dekatlarına kadar Türkleşmeye veTürkçe diline yatmayan som Araplığın, bu milliyetçağında temsil edilmesine ih mal yoktu. Ha aoralara giden Türkler pek çabuk Araplaşmaktaidiler. Azimzadeler, ki Suriye eşrafının başındadırlar,Konya'dan göçme ''Kemik Hüseyin''in torunlarıidiler. Halep ailelerinden pek çoğu Türk aslındandı.Hepsini kaybetmiştik.Bunları ha rlatmaktan maksadım, eğer harbegirilmeseydi Küçük Asya'da imparatorluğun biryaşama şekli bulabileceğini göstermek içindir.Böylece şimdi dünya petrol kaynaklarının pekönemli kısmını bağrında tutan bu zengin bölgelerdevletimizin sınırları içinde bulunacaktı.Harp sürdükçe büyük devletler zayı ayacaklarıiçin kapitülâsyonlardan ve her türlü yabancı baskı
ve kontrol şartlarından kurtulacak k. Birinci DünyaHarbi sırasında iki milyon kurban verdikten sonradahi Kuvay-ı Milliye ile başa çıkamıyan Ba lıdevletler, bütün ordusu ayakta duranimparatorluğa karşı elbe e herhangi bir hareke ebulunamıyacaklardı.Biz Birinci Dünya Harbine hırs değil, cahillikyüzünden girmişizdir. Almanlara sa lmamışızdır.İ hatçılar vatan sa cısı değil idiler. Liderlerininhepsi parasız ve yardımsız, düşman kurşunlarıal nda can vermişlerdir. Fakat bir umumî dünyagörüşünden, realiteleri elde tutarak vekarşılaş rarak uzun vadeli hesaplar yapmak vehükümler çıkarmak gücünden, yetkisinden yoksunidiler. Hiç olmazsa kendi par leri içinde serbest birdenetleme olsaydı gene de kendimizikoruyabilirdik.Ya Almanlar harbi kazansaydı, o bi k hâlimizlene olacak k? Bir gün Harekât Şubesi Müdürü İsmetBey, kendisi ile çalışan bir Alman yüksek subayınader ki:
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424
- 425
- 426
- 427
- 428
- 429
- 430
- 431
- 432
- 433
- 434
- 435
- 436
- 437
- 438
- 439
- 440
- 441
- 442
- 443
- 444
- 445
- 446
- 447
- 448
- 449
- 450
- 451
- 452
- 453
- 454
- 455
- 456
- 457
- 458
- 459
- 460
- 461
- 462
- 463
- 464
- 465
- 466
- 467
- 468
- 469
- 470
- 471
- 472
- 473
- 474
- 475
- 476
- 477
- 478
- 479
- 480
- 481
- 482
- 483
- 484
- 485
- 486
- 487
- 488
- 489
- 490
- 491
- 492
- 493
- 494
- 495
- 496
- 497
- 498
- 499
- 500
- 501
- 502
- 503
- 504
- 505
- 506
- 507
- 508
- 509
- 510
- 511
- 512
- 513
- 514
- 515
- 516
- 517
- 518
- 519
- 520
- 521
- 522
- 523
- 524
- 525
- 526
- 527
- 528
- 529
- 530
- 531
- 532
- 533
- 534
- 535
- 536
- 537
- 538
- 539
- 540
- 541
- 542
- 543
- 544
- 545
- 546
- 547
- 548
- 549
- 550
- 551
- 552
- 553
- 554
- 555
- 556
- 557
- 558
- 559
- 560
- 561
- 562
- 563
- 564
- 565
- 566
- 567
- 568
- 569
- 570
- 571
- 572
- 573
- 574
- 575
- 576
- 577
- 578
- 579
- 580
- 581
- 582
- 583
- 584
- 585
- 586
- 587
- 588
- 589
- 590
- 591
- 592
- 593
- 594
- 595
- 596
- 597
- 598
- 599
- 600
- 601
- 602
- 603
- 604
- 605
- 606
- 607
- 608
- 609
- 610
- 611
- 612
- 613
- 614
- 615
- 616
- 617
- 618
- 619
- 620
- 621
- 622
- 623
- 624
- 625
- 626
- 627
- 628
- 629
- 630
- 631
- 632
- 633
- 634
- 635
- 636
- 637
- 638
- 639
- 640
- 641
- 642
- 643
- 644
- 645
- 646
- 647
- 648
- 649
- 650
- 651
- 652
- 653
- 654
- 655
- 656
- 657
- 658
- 659
- 660
- 661
- 662
- 663
- 664
- 665
- 666
- 667
- 668
- 669
- 670
- 671
- 672
- 673
- 674
- 675
- 676
- 677
- 678
- 679
- 680
- 681
- 682
- 683
- 684
- 685
- 686
- 687
- 688
- 689
- 690
- 691
- 692
- 693
- 694
- 695
- 696
- 697
- 698
- 699
- 700
- 701
- 702
- 703
- 704
- 705
- 706
- 707
- 708
- 709
- 710
- 711
- 712
- 713
- 714
- 715
- 716
- 717
- 718
- 719
- 720
- 721
- 722
- 723
- 724
- 725
- 726
- 727
- 728
- 729
- 730
- 731
- 732
- 733
- 734
- 735
- 736
- 737
- 738
- 739
- 740
- 741
- 742
- 743
- 744
- 745
- 746
- 747
- 748
- 749
- 750
- 751
- 752
- 753
- 754
- 755
- 756
- 757
- 758
- 759
- 760
- 761
- 762
- 763
- 764
- 765
- 766
- 767
- 768
- 769
- 770
- 771
- 772
- 773
- 774
- 775
- 776
- 777
- 778
- 779
- 780
- 781
- 782
- 783
- 784
- 785
- 786
- 787
- 788
- 789
- 790
- 791
- 792
- 793
- 794
- 795
- 796
- 797
- 798
- 799
- 800
- 801
- 802
- 803
- 804
- 805
- 806
- 807
- 808
- 809
- 810
- 811
- 812
- 813
- 814
- 815
- 816
- 817
- 818
- 819
- 820
- 821
- 822
- 823
- 824
- 825
- 826
- 827
- 828
- 829
- 830
- 831
- 832
- 833
- 834
- 835
- 836
- 837
- 838
- 839
- 840
- 841
- 842
- 843
- 844
- 845
- 846
- 847
- 848
- 849
- 850
- 851
- 852
- 853
- 854
- 855
- 856
- 857
- 858
- 859
- 860
- 861
- 862
- 863
- 864
- 865
- 866
- 867
- 868
- 869
- 870
- 871
- 872
- 873
- 874
- 875
- 876
- 877
- 878
- 879
- 880
- 881
- 882
- 883
- 884
- 885
- 886
- 887
- 888
- 889
- 890
- 891
- 892
- 893
- 894
- 895
- 896
- 897
- 898
- 899
- 900
- 901
- 902
- 903
- 904
- 905
- 906
- 907
- 908
- 909
- 910
- 911
- 912
- 913
- 914
- 915
- 916
- 917
- 918
- 919
- 920
- 921
- 922
- 923
- 924
- 925
- 926
- 927
- 928
- 929
- 930
- 931
- 932
- 933
- 934
- 935
- 936
- 937
- 938
- 939
- 940
- 941
- 942
- 943
- 944
- 945
- 946
- 947
- 948
- 949
- 950
- 951
- 952
- 953
- 954
- 955
- 956
- 957
- 958
- 959
- 960
- 961
- 962
- 963
- 964
- 965
- 966
- 967
- 968
- 969
- 970
- 971
- 972
- 973
- 974
- 975
- 976
- 977
- 978
- 979
- 980
- 981
- 982
- 983
- 984
- 985
- 986
- 987
- 988
- 989
- 990
- 991
- 992
- 993
- 994
- 995
- 996
- 997
- 998
- 999
- 1000
- 1001
- 1002
- 1003
- 1004
- 1005
- 1006
- 1007
- 1008
- 1009
- 1010
- 1011
- 1012
- 1013
- 1014
- 1015
- 1016
- 1017
- 1018
- 1019
- 1020
- 1021
- 1022
- 1023
- 1024
- 1025
- 1026
- 1027
- 1028
- 1029
- 1030
- 1031
- 1032
- 1033
- 1034
- 1035
- 1036
- 1037
- 1038
- 1039
- 1040
- 1041
- 1042
- 1043
- 1044
- 1045
- 1046
- 1047
- 1048
- 1049
- 1050
- 1051
- 1052
- 1053
- 1054
- 1055
- 1056
- 1057
- 1058
- 1059
- 1060
- 1061
- 1062
- 1063
- 1064
- 1065
- 1066
- 1067
- 1068
- 1069
- 1070
- 1071
- 1072
- 1073
- 1074
- 1075
- 1076
- 1077
- 1078
- 1079
- 1080
- 1081
- 1082
- 1083
- 1084
- 1085
- 1086
- 1087
- 1088
- 1089
- 1090
- 1091
- 1092
- 1093
- 1094
- 1095
- 1096
- 1097
- 1098
- 1099
- 1100
- 1101
- 1102
- 1103
- 1104
- 1105
- 1106
- 1107
- 1108
- 1109
- 1110
- 1111
- 1112
- 1113
- 1114
- 1115
- 1116
- 1117
- 1118
- 1119
- 1120
- 1121
- 1122
- 1123
- 1124
- 1125
- 1126
- 1127
- 1128
- 1129
- 1130
- 1131
- 1132
- 1133
- 1134
- 1135
- 1136
- 1137
- 1138
- 1139
- 1140
- 1141
- 1142
- 1143
- 1144
- 1145
- 1146
- 1147
- 1148
- 1 - 50
- 51 - 100
- 101 - 150
- 151 - 200
- 201 - 250
- 251 - 300
- 301 - 350
- 351 - 400
- 401 - 450
- 451 - 500
- 501 - 550
- 551 - 600
- 601 - 650
- 651 - 700
- 701 - 750
- 751 - 800
- 801 - 850
- 851 - 900
- 901 - 950
- 951 - 1000
- 1001 - 1050
- 1051 - 1100
- 1101 - 1148
Pages: