Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Çankaya-Falih Rıfkı ATAY

Çankaya-Falih Rıfkı ATAY

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-18 12:32:45

Description: Çankaya-Falih Rıfkı ATAY

Search

Read the Text Version

Suikastçılar Mustafa Kemal'i öldüremediler.Fakat kendi partilerini öldürdüler. Ne kadar yazık ki,yeni rejimin otoritesi, İzmir ve Ankara sehpalarıüstünde tutundu. Bu kesin tas ye, her türlüaleyhtarlığın veya gericiliğin bütün cesaretlerinikırdı. Mustafa Kemal'e başladığı inkılâbıtamamlamak fırsatını verdi.Nasıl ki, Meşru yet İ hat ve Terakki otoriteside taklib-i hükûmet hadisesinin sehpaları üstündetutunmuştu.Fakat, hükûmet içinde hükûmet gibi bir deİs klâl Mahkemesi otoritesi meydana geldi. Reisinevi hemen hemen ''merci-i enam'' idi. Bu hâl, İsmetPaşa'nın devamlı ısrarları üzerine bir akşam, AnkaraPalas'ın bir balosunda Mustafa Kemal'in İs klâlMahkemecilerini çağırıp hemen oracıktavazifelerine nihayet vermelerine kadar sürdü. Ertesigünü kendilerine hediye edilen Benz otomobillerinebinerek, fakat ar k basit milletvekili sıfa ileMeclise gelmişlerdi.

Değişen HayatTarih der ki: ''Japonlar bağımsızlanmak vekuvvetlenmek için medeniyetlerini değiş rmekzarure ni duydular. İlk akıllarına gelen şeyfeodalizm kurumlarını yıkmak ve Garpkârî, bilhassaAmerikankankârî teşkilâtlanmaktı.1868 ile 1877 arasında geçmişe ait ne varsatahrip olunmuştur. Japonlar, Çin kaynaklarındanAvrupa ve Amerikan kültür kaynaklarına doğru bugidişe \"Garplılaşma\" (Ba lılaşma) adı vermişlerdir.1858'den sonra, adliyede, askerlikte, care e, ilim,edebiyat ve sana a bu hareket büyük bir hızalmıştır.Bu ilk devirde Japonlar âdeta kendilerindensoğumuşlar, şiddetli bir Garp (Ba ) taklitçiliğinekapılmışlardı. Kadınlı erkekli suvareler, maskelibalo, smokinle lokantaya gitmek gibi şeyler hemenkibar âdetleri arasına girdi. Radikal bir ahlâk devrimiyapmak, kadını kölelik ve dişilikten kurtarmak kirleri aldı, yürüdü. Frenge benzemek için saçlarınıkıvırtanlara, mavi gözlü olmadıklarına esef edenlere

sık sık rastlanmakta idi. Bir büyük Japon muharriri,Japon ırkı beyaz ırktan aşağıdır, bu aşağılıktankurtulabilmek için Avrupalı kanı ile aşılanmalıyız,diyordu. Japonlar, Garplı tefekkürün cevherinibırakarak, sathî bir taklitçiliğe kapıldılar. İlk tepki1889'da duyulmuştur. Ondan sonra Japonluğunyaratış devri gelir.''Charles Seignobos, on yedinci asır sonlarınınhikâyelerini yazdığı sırada der ki: ''Büyük Petro,Rusları Asyalı geleneklerden kurtarmak veGarplılaş rmak için kadınlı erkekli salontoplan larına da önem verdi. Asilzadeleri butoplan lara karıları ile birlikte gelmek zorundabırak . Fakat toplan larda kadınlar ve erkekler,hareketsiz ve sessiz, birbirlerinden ayrı otururlardı.''Bu, dar kalıbı kırmak ve topluluğu bir hapisyaşayışından serbest havaya çıkarmak ih yacındanileri geliyor. Kadın hür olmadıkça ve umumî hayataka lmadıkça, topluluğun durgun suyudalgalanmaz. Taklit ve özen devri en çok bizdesürmüştür. Büyük şehir Osmanlılığı kıyafe ni,

başlığını, birçok âdetlerini değiş rmiş . Fakatkadına ve tefekküre el dokunduramamış .Meşru ye n sonlarında dahi aile ve üniversiteşeriat takımının hükmü al nda idi. Hür yaşayış vehür düşünüş gizli ve her tara a dört duvarla kapalıidi. Bu bir riyakârlar topluluğu idi. Evlerinde açılan,her türlü Ba âdetlerini benimseyen ailelerinkadınları bile çarşafsız ve peçesiz sokağaçıkamazlardı.Vakanüvis on dokuzuncu asrın sonlarına ait birbalo dave ni şöyle hikâye eder: ''Bu esnadaİngiltere elçisi Tersane-i Amire Haliç'inde, gemisindebalo ter bi ile vükelâyı davet etmiş r. O vaktekadar alafranga ziyafet ve hususiyle baloİstanbul'ca görülmüş şey olmadığından görenler veişitenlerin taaccübünü mucip olarak türlü sözlertahaddüs etmiş r. Davetli olan zevat, yatsınamazını tersane divanhanesinde kılarak asat ikide(alaturka saat) sandallar ile gemiye gitmişler,sabaha kadar orada eğlenmişlerdir. Ertesi günsudurdan Yahya Bey, Hüsrev Paşa'ya ziyafe ensual ettikte:

- Az vaki e çok tekellüf etmişler. Biz bir aydatanzim edemeyiz. Çare ne? Devletçe bir şeydir,oldu. Gidilmese olmaz. Kaşık, çatal gibi bazı mekruhşeyler vardı, diye müna kane davranmış ise de,'Murassa çatal ve kaşığı padişaha arz eden ve böyleşeylere alış ran kendisidir' demiş olduğunu EsatEfendi kaydeylemiştir.Beş on gün sonra Fransa elçisi mükemmel birbalo vermiş r ve buna davetlilerden bazılarıgitmemiştir.''Osmanlı topluluğunda kadın, taassuba karşıdevle n başlıca tavizi idi. Taassup için ahlâk, ırz, ırzda bilhassa kadın demek r. İstanbul'da kadınlarınırzından yalnız kocaları, ana babaları sorumlu değilidiler. Bütün mahalle halkı aile haya nı kontrolederdi. Bir eve kadın alındığı haberi duyuldu mu,imam, bekçi ve belli başlı mahalle eşra gider, o evibasardı. Ça arasına ve kümese kadar aramadığıyer bırakmazdı. Sokakta herkes kadın kıyafe nekarışmak hakkını kendinde görürdü. Yüzler, eller,kollar ve bacaklar iyice kapanmalı, çarşa ar vücut

biçimini hiç sezdirmemeli, peçeler bir süs değil, tambir örtü olmalı idi. Bazı kibar semtlerde veBeyoğlu'nda bu disiplin biraz gevşerdi. Fakat harp,pahalılık gibi hadiseler olduğu, veya idare aleyhinededikodular ar ğı vakit, hemen kadın kılığı gününmeselesi hâline gelirdi. Kadın erkekle bir arabayabinemezdi. Vapurlarda, tramvaylarda, muhallebicidükkânlarında kadın yerleri perde veya kafesleerkek yerlerinden ayrılmış . Mesirelere kadar heryerde harem kısmı vardı.1908 Meşru ye nden sonra dahi meselâ kızmekteplerinde edebiyat hocası harem ağası idi.Ba lı tefekkür adamı, bir mille n medeniye niölçmek is yor musunuz, kadına nasıl muamelee ğine bakınız, der. Osmanlı topluluğunda bu birdişi muamelesi idi.Türkçe oynayan yatrolarda kadın rolü,bilhassa Ermenilerde idi. Orta oyununda kadın''zenne''dir: Yani kadın rolünde yaşmaklı bir erkek!Kaçgöç hemen hemen umumîdir. Evininkadınlarını yakın erkek ahbapları ile tanış ran

açılmış aileler bile, erkek misa rlerini selâmlıktakabul etmek, ''dile düşmemek'' zorunda idiler.Rahmetli Müşir Ethem Paşa'nın bir krasınıduymuştum. Girit'te vali iken bir konsolosundave ne gitmiş. Hris yanlar ve ecnebiler kadınlıerkekli imişler. Kendisine:- Bakınız, biz bu davetlere kadınlarımızlageliyoruz. Siz niçin böyle yapmazsınız? diyesormuşlar.Pek Fransızca bilmeyen rahmetli Müşir:- Yoo... demiş, bizde femme maison, clefpoche...Hamdullah Suphi Türkocaklarında Türk kadınınıpiyano konserleri veya konferans vermek üzeresahneye çıkardığı zaman, bu, zamanın büyükhâdiseleri arasına geçmişti.Bununla beraber harem, ar k selâmlık duvarınızorluyordu. Edebiyat, kadın davasını tutuyordu.Birinci Dünya Harbi gelince, bu da geri kaldı. Hele

bozgunlar üzerine Enver Paşa halk arasındakidedikoduları durdurmak için kadın tavizine giriş .Çarşa arın ayakların hangi noktasına kadarineceğini tesbit etmek üzere bir komisyon bilekurulmuştu. Bir gün bir polis müdürü, adaotellerinden birinde bir karı kocanın beraberoturduklarını duyunca, bizzat otele giderek kadınısokağa atmıştı.Çanakkale cephesinde döğüşen büyük rütbelibir subayın, anaları Alman olan kızları bir günAlman davetlileri ile buluşmuşlar. Enver Paşa bunuduyunca, cephede harp eden babayı hemenemekliye ayırmış r. O aileden bir hanımla evli olanbir rüsumat memurunun da vazifesine nihayetverdirmiştir.Mütareke gazeteleri okununca, Osmanlısaltana nın sanki kadınlar yüzünden batmışolduğunu zannedersiniz. Mondros'ta teslimolmuşuz, kadına hücum. Düşman donanmalarıİstanbul limanına demirlemişler, kadına hücum.Hazne dar, o ay maaş çıkmamış, kadına hücum.

Gazetelerin birçoğunda İstanbul polis müdürlüğükadın meselesi ile alâkalanmadığı için tenkitedilmekte idi.Fakat kadınlar, bilhassa Beyoğlu ve Kadıköysemtlerinde, ecnebi işgali sırasında, hayliserbestleme denemesinde bulunmuşlardır.***Mustafa Kemal'in anla ğına göre, İsmet veFevzi paşalar, devrimlere başlamazdan önce,kendisine evlenmek tavsiyesinde bulunmuşlar. Yenive gerçek hürriyet devri, kadınla başlayacak .Kadın hayata ka lacak . Hâlbuki biz 1923'teAnkara'ya gi ğimiz vakit, ora haya nı İstanbul'danda çok geri bulmuştuk. Ankara'da İstanbulalafrangalarından hemen hemen hiçbir aile yoktu.Çankaya'da oturan birkaç uyanık milliyetçiler, kendiaralarında erkekli kadınlı buluşmakta idiler. Fakatsokak tamamiyle kadınsızdı. Cinsî ahlâk da, buyüzden, pek aşağı idi. Ha a burada zikretmektenutandığım bir ağız tamimi yapıldığını hatırlıyorum.

Mustafa Kemal dar kabı kıracaktı.Burada devrimci Mustafa Kemal'in hayrankaldığım bir özelliğini anlatmalıyım. Mustafa Kemal,bir Şarklının tamamiyle zıddına, kendi mizaç veâdetlerini çiğneyerek kir kahramanlığı etmiş r.Sevdiği musiki alaturka, inandığı Garp musikisi idi.Evinden alaturka musikiyi eksik etmemişken, millîeği mde yalnız Ba musikisini tutmuştur. Daimamusikisiz devrim olmaz, sözünü tekrar eder.''Çocuklarımızın ve gelecek nesillerin musikisi, Garpmedeniye nin musikisidir'' derdi. Garp (Ba )musikisinin ancak pek ha erinden zevk almaklaberaber, hemen hemen bütün inceliklerinikavradığı alaturka musiki ile onun arasında vealaturka lehine bir mukayese yap ğınıhatırlamıyorum.Kadın anlayışında pek Garplı olduğusöylenemez. Ha a hanımların rnaklarıınıboyamasını bile istemezdi. Son derece kıskanç .Denebilir ki harem eğiliminde idi. Bu onun hissi,mizacı ve alışkanlığıdır. Kafasına göre kadın, hür ve

erkekle eşit olmalı idi. Ba medeniye dünyasınınkadını ile Türk kadını bütün aşağılık duygularındankurtarılmalı idi. Medenî Kanunla Türk kadınına Garpkadınının bütün haklarını veren Atatürk, kendimünasebetlerinde, bırakınız ecnebi erkekle evlenenTürk kadınını, ecnebi kadınla evlenen Türk erkeğinebile tahammül etmezdi. Devrimlerin büyük ve eşsizkahramanı, kendi koyduğu kanunun sonuçları ilekarşılaşmak lâzım gelince: ''Bize göre değil haçocuklar...'' dedi.Devrimci ve ıslahatçı Mustafa Kemal, bir beyinadamı idi. Beyni kendi kalbinin de bütün isyanlarınıezerdi. Bir gün bir Türk armasına hangi msallerkonacağı tar şıldığı sırada eski Türk kurdundanbahsedilmesi üzerine:- Timsal... msal... insan zekâsıdır msal, diyehaykırmıştı.Zekâ, akıl ve müsbet ilim, onun saygısı yalnızbunlara olmuştur.Kadını kurtaracak . Kurtarmak için önce açmalı

idi. Haremi yıkmalı idi. İlk yapılan işlerden biri,İstanbul tramvayları ile vapurlarındaki perdelerinkaldırılması olmuştur. Garip r, o sırada pek aydınve ileri bir İstanbul hanımı ile, Halide Edip'le(Adıvar) konuşuyordum. Hanım, Ankaraaleyhindeki cepheye katılmıştı: Bana:- Hem efendim bizim peçelerimize,perdelerimize ne karışıyorsunuz? demişti.Pek talihsiz adamdı Mustafa Kemal! Fakattalihinden de kuvvetli idi. Fikirlerini en çokanlayabilecek olanların, rüyalarında görmedikleri veilk gençliklerinden beri özledikleri ıslahat tedbirlerinitatbik e ği zaman, onların mırıldandıklarınıgörmüştür.Dikta perde idi. Dikta peçe idi. Kara kuvve n vetaassubun diktası al nda Şark köleliği ömrüsürenler, kendilerini bu diktadan kurtaraninkılâpçıya:- Ben senden hürriyet istedim mi? demekistiyorlardı.

Kerpiçten bir okulu, galiba bir Rum okulu imiş,Hamdullah Suphi, Türkocağına çevirmiş . MustafaKemal ilk defa arkadaşlarını hanımları ile orayadavet etti.Hâlâ gözümün önündedir. Salonun birtara nda kadınlar, bir tara nda da erkekler topluolarak oturmuşlardı. Ayakta yalnız birkaç uyanıkhanım vardı. Kadınlar büfeye gidip bir şey yemekiçin bile kımıldamıyorlardı. Hiç kimseye ailecetakdim edilmiyordu. Kadınlar, erkeklerinin gözhapsinde idiler. Mustafa Kemal bize:- Çocuklar, ayaktaki hanımlara i bar ediniz.İkram ediniz. Oturanları kıskandıralım. Yavaş yavaşhepsi kalkar, diyordu.Yavaş yavaş hepsi, fakat o akşam değil, bir iki yıliçinde yerlerinden kalktılar ve topluluğa karıştılar.- Elbet, bu açılışta biz de kurbanlar vereceğiz,fakat nihayet alışacaklar, diyordu.Kadın hareke büyük bir hızla geliş . Mustafa

Kemal ve İsmet Paşa davetlerin kadınlı olmasınabilhassa dikkat ederlerdi.Nihayet hareket Medenî Kanuna, kadınla erkekarasındaki her türlü hukuk farklarının kaldırılmasınakadar gi . Parola, ileride hiçbir gerilemeye imkânvermeyecek kadar, kadına her meslekte yervermek . Kadın milletvekili, belediye azası, hekim,avukat, her şey olmalı idi. Üniversitede erkeklerleberaber okumalı idi. Seçimlerde rey vermeliydi.Taassup şaşırıp kalmalı idi.Mustafa Kemal büyük bir realis r. Köy kadınınızorlamamış r. Devrimlerinde evrimciliğe bırak ğıtek şey belki de budur. Köyde çok evliliğe dahi gözyummuştu. Köy kadınının kurtuluşu, ik sat veterbiye şartlarının tamamlanmasına bağlı kalmış r.Tarlada çalışan kadın, nihayet hür olur. Nihayetbütün haklarını alabilir. Kadın davasında tehlike,harem dişiliğidir.Meclisteki ve gazetelerdeki taassup çığırtkanlarıboşuna yoruldular. Mecliste bir hoca mebus, sık sıkkürsüye gelir, ''Flôriyye''de denize giren kadınlardan

bahseder, dururdu.***Kadın hürriye ile Ankara bozkırının ka ve sertyüzü güldü. Ağır ağır yerleşen ecnebi elçilikler, şehirhaya nın gelişmesine yardım e ler. Davetlerdekadın sayısı gi kçe ar . Hanımlar bu türlütoplan ların yeni şartlarına kolaylıkla alışıyorlardı.Büyük zorlukları yabancı dil meselesi idi.Ankara'ya bir hayli zaman herkes eğre gözü ilebakmış . Ne Türkler ailelerini ge rdiler, ne deRuslardan gayri ecnebiler esaslı yerleşme niye gösterdiler. Onlar için başkent, hâlâ İstanbul idi.Ankara'da müsteşar veya başkâ pler nöbet tutar,elçiler ara sıra gelirdi. İngilizler Çankaya'da üç beşodalı bir ahşap ev tutmuşlar, Amerikalılar Evka nyeni yap rdığı pek küçük evlerden birinikiralamışlardı. Fransızlar kale yamacındaki OsmanlıBankasının deposunu bir iki büyük Goblen halısı ilekabul salonuna çevirdiler. Sonradan Fransa'daBaşbakanlığa kadar çıkan Albert Sarraut ilk

davetlerini bu depoda yap . Suareler seyrek .Başlıca eğlence briç toplantıları idi.Çankaya Caddesinde ilk elçilik binasını yap ranSovyetlerdir. Yanar-söner kasaba elektriğidevrinde, büyük ve iyi döşenmiş salonları, uzunmüddet, Ankara'nın tek lüksü olarak kalmıştır.Suriç yoldaş sık sık kalabalık davet yapar, bolvotka ve havyar ikram ederdi. Cemiyet haya nahenüz alışan milletvekillerinin bu ikramlara fazlakapılıp merdivenlerden düşerek inmelerindenutanırdık. Bir defa bundan Mustafa Kemal'a şikâyetetmiş k: ''Milletvekillerimize Rus elçiliğidavetlerinde az içmeleri söylenilse'' demiş k.Rahmetli Nuri Conker, ''Bu düşmeler sarhoşluktandeğildir'' diye müdahale etti.- Ya nedendir? diye sorduk.- Bu bir raht ir faı meselesidir, dedi. Biz darbasamaklı merdivenlere alışmışız. Biraz dalıncasefare n geniş ve yüksek basamaklarındamuvazenemizi kaybediyoruz, cevabını vermişti.

Sa et Arıkan, Bend Deresi mahallesinde eski veküçük bir Ankara evinde otururdu. Bir öğle üstüFransız se ri Albert Sarraut ile karısı briç ve çayadavet ederek ikramlarının al nda kalmamağa kararvermiş. Edip Servet Tör ve ben, bir iki arkadaş saatal ya doğru toplandık. İki masalık davetli bütünsalonu doldurmuştuk. Karı koca pek eğlendiler, çayvak geç , yemek vak geç , sabaha kadar bizimlekaldılar. Alaca karanlıkta Bend Deresi'nin bir içsokağında, tam bir Anadolu kasaba dekoru içinde,Albert Sarraut ile karısının yorgunluktan solmuşyüzlerini görmek pek tuhafımıza gitmişti.Türkler için eski Millet Meclisi binası, yeniyapılan küçük garlar, hepsi toplan salonları idi.Ankara boş ve harap, hayat taşkındı. Bu birih lâlciler havası idi. Coşkun, şevkli ve daima te ktebir hava...Kurtların Yenişehir Caddesine kadar inip,Şehremininin Avrupa'dan getirttiği bronzdan kopyekız heykellerini dişledikleri söylenen bir kış gecesi,Başvekil İsmet Paşa yeni evinde elçilere bir davet

vermiş . Gece kar o kadar yağmış ki, otomobillersaplanmışlar, sökülemez hâle gelmişler. İngilizBüyükelçisi George Clarck yanında müsteşarı ileberaber dave en çıkınca, yürüyerek evinedönmekten başka çare olmadığını görür. Evi debirkaç yüz metre yukarıda. Fakat ara yer bomboşkırlık. Biraz ilerleyince, büyükelçiyi bir gülmetutmuş:- Kurtların bizi parçalaması bir şey değil... Fakatkurtların parçaladığı insanlardan ilk defa olarak karüstünde frak ve silindir artıkları kalacak... demiş.Bir aralık garip bir protokol meselesi çıkmış .Elçiliklere davet edilenler son dakikada devlet reisitara ndan çağırılınca, elçiye haber gönderip özürdiliyorlardı. Bu hayli acayip bir iş . Elçi, sofrasını vebriç masalarını hazırlamış r. Birkaç gün önceyolladığı davetlerine kabul cevabını almış r. Tamdavet akşamı da birkaç ecnebi misa ri ilekalakalmış r. Mustafa Kemal'li bir geceyi fedaetmek niye nde olmayanlar, ''Devlet reisi çağırıncabütün davetler düşer'' diye bir kaide

tu urmuşlardı. Hâlbuki Mustafa Kemal bir elçiliğedavet edilmiş olanları serbest bırakırdı. Biz birkaçkişi onun bu iznini esas tutar, kabul edilmiş yemekdave gibi ecnebiler için büyük bir terbiye venezaket meselesinde mahcup olamamağaçalışırdık. Memleke ne dönen bir AmerikanMüsteşarı tam ayrılacağı gün bana:- Allahaısmarladık dostum, ar k ayrılıyoruz.Son dakikada size bir şey söylemek is yorum. Birbüyükelçinin hazırlandığı akşam, yemek sofrasınıboş bırakmanızın nasıl kötü bir tesir bırak ğınıtasavvur edemezsiniz, demişti.İngiliz Büyükelçisi Ankara'da İngiltere kralını,Amerikan Büyükelçisi Birleşik Devletler reisini temsilediyorlardı. Fakat bazı arkadaşlarımız için bir elçiliğeakşam saa nde Mustafa Kemal'e gideceğinisöylemek ve onun feda edilmez davetlisi gibigörünmek cakası, her şeyden daha cazibeligörünürdü.Amiral Bristol, Amerikan temsilcilerinin ensevilenlerinden biri olmuştur. Bir akşam şimdiki

Halk Sineması'nın yerindeki küçük kulüpbinasındaki dave e Mustafa Kemal ile buluştu idi.Devlet Reisi ile biribirlerine o kadar ısındılar ki,sabaha kadar kaldılar. Sonradan duyduğumuz birhikâyeye göre Mustafa Kemal'e karşı ilk suikast ogece olacakmış. Kulübün karşısı, şimdi İşBankasının bulunduğu arsa, henüz mezarlık .Suikastçılar orada pusu kurmuşlar ve ortalıkağarınca sıvışıp gitmişler. İzmir suikas ndan,sadece yolda gecikmiş olduğu için kurtulmuş olanMustafa Kemal, bu vakayı da duyunca:- Nasıl, ben kendi kendimin polisi değil miyim?demişti.İzmir'e bir bahane ile tam zamanındagitmemekliğinde kendi hususî bir tedbiri olduğunusöylemişti.Kuvay-ı Milliye zamanı Mustafa KemalAnkara'daki ecnebi temsilcileri ile daha içli dışlı imiş.Azerbaycan elçisi, bir yaz gecesi geç vakit a nabinmiş, Çankaya'ya gelerek henüz bahçesinde

oturan Mustafa Kemal'in sofrasına katılmış.Mustafa Kemal, resmî ilişkilerinde son derecedikkatli, z ve merasimci iken, hususî âlemlerindeecnebi tanıdıklarından hoşlandıkları ile pek samimîidi. Bu münasebetlerde rütbe ve mevkie bakmazdı.Bizimle pek dostluk eden bir Amerikan baş veyaikinci kâ bine Ankara'dan ayrılacağı vakit, onaverdiğimiz veda topluluğunda bulunmuş ve kendisiile arkadaşça eğlenmişti.Ecnebiler bir kahramanı daha iyi anlıyorlardı.Mustafa Kemal'in zaferi ne demek olduğunubizden daha iyi biliyorlardı. Bizim kendisinde fazlagibi gördüğümüz şeylerin, bir millî kahramanın pektabiî hususiyetleri olduğunu düşünüyorlardı.Mustafa Kemal bir mizaç, büyük bir mizaç . Bumizaç çe n ve yenilmez tehlikelerde ve güçlüklerdegörünüp, sonra bir derviş huyu sessizliğibağlayamazdı. Bu mizaç Selânik'te Beyaz-Kulemasasında ne ise, Anafartalar'da ve Kocatepe'de deo, Çankaya'daki sofrasında da o idi.Ankara'da hayat, bir taslak olmaktan

kurtulmuyordu. Şehri yapmak lâzımdı.Bir Şehir YapmakAnkara, Atatürk'ün büyük işleri ve eserleriarasındadır. Ankara'nın kuruluş hikâyelerindenbazılarını Cumhuriyet tarihine ha ra olarakbırakmak istiyorum.Bir devlete bir başkent, bir orduya karargâh gibiseçilmez. Devle idare edenler, nesillerce buşehirde oturacaklardır. Birçok kültür merkezleri buşehirde yerleşecek r. Şehir ikliminin insan sağlığı vesinirler üstündeki iyi veya kötü tesirleri bütünmemleke e duyulur. Bir başken e, on iki ayçalışılabilmelidir. Maaş ve geçim ha rı için ancak''ilişilebilinen'' bir şehir, başkentlik vazifesiniyapamaz.1071 Malazgirt'ten sonra büyük Türkdevletlerinin başlıcalarından yalnız biri yaylada birmerkez edinmiş r. Konya, Selçuk devle ninbaşkenti idi.

Osmanlıların ilk payitah Bursa, ikincisi Edirne,üçüncüsü İstanbul'dur.Müslüman ve Türk halk İstanbul'a Fa h'tensonra ak . Türlü türlü şiveler ve milliyetler, buşehirde kaynaş lar. Bugünkü şivemiz bukaynaşmanın eseridir. İstanbullu da, uzak yakınbütün taşralardan göçme pek çeşitli mizaçların biryoğuruluşu idi. Her Müslüman, hangi ırktan olsa,İstanbul'da Türk olmuştur. İstanbul, dilde vemilliye e kaynaş rıcı, yoğurucu ve birleş rici bir roloynamış r. İstanbul, Osmanlı İmparatorluğununyalnız idare değil, her bakımdan merkezi halinegeldi. Bazı şartlar içinde devlet demek, hemenhemen o demek . Sırasına göre padişahlarıdeğiş ren, hükûmetleri vezirden vezire devreden oidi. Devlet için, her işte ve en başta İstanbul'udüşünmek bir zaruret haline gelmişti.Tarih, İstanbul'a işsiz ve karış rıcı halkyığınlarının göç etmesini kolaylaş rdığı için KanunîSultan Süleyman'ın bu şehre su ge rmişolduğundan pişmanlık duyduğunu yazar. Bir harp

sırasında, İstanbul'un derdinden devlet derdinidüşünmeyen bir padişaha, veziri:- Harp olunca İstanbul'dan çıkıp Bursa gibi birşehirde oturmak lâzımdır, demişti.Hanedanlar için taç ve taht, çok defa her şeydemek r. İstanbul o kadar her şeydi ki, padişahlariçin onun uğruna feda edilmeyecek şey yoktu.Büyük bir vatan müdafaasında İstanbul'dan bir günbile ayrılmak, hanedan için taçtan, tah an,devle en ve her ne var ne yoksa hepsinden olmakdemek . Çanakkale muharebesi zamanındadüşmanın Akdeniz boğazından geçerek İstanbul'agelmesi ih mali düşünüldüğünden Anadolu'da birmerkeze gitmek ha ra gelmiş . Sultan Reşad içinde Eskişehir'de bir konak hazırlanacak . Bu haberiduyan saraylılar:- Padişahımızı taşralara götürecekler... diyeağlaşıyorlardı.Mesele, hanedanın İstanbul'dan çıkmasınagelince, düşmanla mutlaka uzlaşılmalı idi. Taç ve

tah n İstanbul'da kalabilmesi için her şey verilmeliidi.Fakat memleket sınırı Edirne'ye gelince,yazılmasa ve söylenmese bile, Anadolu'da birmerkez edinmek kri al an alta işleniyordu. Devletbütün müesseseleri ile o kadar şehirleşmiş ki, birgün İstanbul elden gitse hiçbir şeyimizkalmayacaktı.Balkan Harbinden sonra devlet merkezini ar kİstanbul'dan Anadolu'ya aktarmak kri, ilk defaaçıkça galiba Mareşal Fon der Golz Paşa tara ndanileri sürülmüştür.Mustafa Kemal acaba neden Ankara'yı seç ?Meselenin böyle konuşu doğru değildir. MustafaKemal sadece Ankara'da kalmaya karar vermiş r.Ankara ilk zamanları millî kurtuluş savaşınınkarargâhı idi. Düşman, onun yakınlarına kadargelmiş, fakat kapısını zorlayamamıştı. Yer yer birçokbölgelerde Büyük Millet Meclisine karşıayaklanmalar olmuşken, Ankara, hareke veMustafa Kemal'i sonuna kadar tereddütsüz

tutmuştur. Tutuşunun sebebi kuvvet baskısınaverilemez. Çünkü Ankara'da askerî kuvvet daimapek azdı. İr ca, fesat ve tahriklerinin böylekuvvetleri, çok da olsalar, ne çabuk eri kleri debaşka merkezlerde görülmüştür. Sonra din işlerireisliği vazifesini gören rahmetli Hoca Rifat Efendi,pek vatanperver, dürüst ve cesur, bundan başkaAnkaralıların da pek saydığı bir adamdı. Sertyaylanın bu çe n karakteri, hemşerileri ile beraber,en güç zamanlarda Mustafa Kemal'e bağlı kalmış r.Ve sadece inandığından ve inandıklarından!Bundan başka demiryolu Ankara'da sonaermekte idi. Sakarya günlerinde orası bırakılsa bileyine geri dönüleceğine şüphe yoktu.Mustafa Kemal Ankara'yı merkez seçmişdeğildir. Dediğimiz gibi Ankara'dan çıkmamış r.Birçok şehir rekabetlerini önlemenin çaresi de buidi.Onun için Ankara başkent olabilir mi, olamazmı? İklimi buna elverişli midir? İleride birkaç yüz bin

nüfusu idare edecek su bulunabilecek midir? Buçıplak toprak bir gün yeşerebilecek midir? Busualler sorulmamış r. İh sas tetkikleriyapılmamıştır. Aydın bir generalimiz:- Ankara'nın merkezliği geçici bir şeydir. Sı rınüstünde medeniyet olmaz. Onun için buraya çokmasraf etmemeliyiz, diyordu.Bir başkası:- Bir müddet kalırız. Yerleşmeğe uğraşırız.Sonunda İstanbul'a gitsek bile, sıkışınca Anadolu'dataşınabilecek bir merkez edinmiş oluruz, diyeavunuyordu.- Bu yüksekliğe kalp dayanmaz. AnkaralıErmeniler bile ellisine gelince İstanbul'a göçerlermiş,diyenlere rastlıyorduk.Avrupa'nın başlıca bayındır şehirlerinden biri,Madrid, 655 rakımlıdır. Münich'in rakımı 526'dır.Ankara 907. Sı rın çok üstünde medenî merkezlerdaima kurulmuştur. Mesele su bulmakta,

yaşanabilecek bir iklime kavuşabilmektedir.Ankara, bir yayla şehridir. Lion ÜniversitesiClimatologie Profesörü Pièry der ki: ''Bu iklim,mihnet ve meşakkate karşı koyma terbiyesi vereneşsiz bir mektep r. Buradaki insan, tabia n asiliğiile savaşmayı ahlâk edinmiş r. Sıcak memleketlerinyakıcılığı ile olduğu kadar, kutup soğukları ile deuyuşabilir. Bu iklim, inisiya f kabiliye ni ve moralenerjiyi geliştirir.''Moskova Merkez Biyologie ve ClimatologieEns tüsü profesörlerinden Doktor Aleksandrof daşöyle demiş r: ''Osmanlı Türklerinin, anayurtiklimlerine hiç benzemeyen çeşitli dünyabölgelerinde asırlarca yaşayabilmeleri ve buralarınhususiyetlerine göre nesil üretebilmeleri, işte biryayla ikliminin nimetlerinden biridir.''Sakarya, yayla karakterinin bir dayanış zaferiidi.Fakat biz bütün bu bilgileri sonradanediniyorduk. Bilhassa ilk on yıllık tecrübeler biziAnkara'ya daha inandırmış . Teknik teferruat ile

okurlarımı yormak istemiyorum. Bir iki noktaüstünde durup geçeyim. Ankara bozkır mıdır? 100rutubet mikyasına göre 55-75 orta derecesayılmaktadır. Bulutla tam kapalı havayı 10 farzederseniz, Ankara'nın ortalaması 4,7'dir. Bir yıldaAnkara havası 115 gün açık, 86 gün kapalı, 164gün az çok bulutlu geçer. Yıllık yağışın metrekareye427 kilograma çık ğı vardır. 220'den aşağı hiçdüşmemiştir. Ankara'da bütün mesele ağaçlamada,sıhhî ısıtmada ve iklim hususiyetlerine göreyemektedir. Ankara'da oturanların ağır yemektensakınmaları lâzımdır. Bütün bu meseleler içinetütler vardır. Ankara Belediyesinin, hâlâ nedenhepsini bir broşürde toplamamış olmasınaşaşıyorum.***Ankara bugün bir şehirdir. Atatürk'ün başladığı,nedense bırak ğımız ağaçlama davasına devametmekten ve imar hatalarını düzelterek yeni birhızla devam etmekten başka meselesi kalmamıştır.

Hâlbuki ilk zamanları o bir avuç nüfus için yüzyıkayabilecek kadar su bulmak devlet reisinin vehükûmetin belli başlı gündelik dertleri arasında idi.Osmanlılar anıt yapmışlar, fakat şehircilikyapmamışlardı. İstanbul sokaklarının, en zenginsaltanat devrinde dahi, bir düğün alayıgeçemeyecek darlıkta olduğu için padişah fermanıile cumbaların yık rıldığını tarihlerde okuruz.Kanunî devrinde İstanbul'a gelen bir elçi, burasısokağa çıkabilecek bir şehir olmadığı için bütünvak ni evinde geçirdiğini yazar. Bizim dostumuz,ordularımızın zaferine dua ederek İstanbul'daoturan bir genç Macar, Tarabya'dan Boğaziçi'nebak ğı vakit, burası bir başka mille n elinde olsacennete döneceğini söyler.Gitgide anıt yapıcılığı kudre ni de kaybetmiş k.Osmanlıların son zamanlarında ar k hiçbir şeyyapmıyorduk, nasıl yapılacağını bilmiyorduk.Mimarî kültürümüzü tamamiyle kaybetmiş k. İmarişleri için elimizde Avrupa örneklerinden Türkçeyeçevirdiğimiz belediye nizamname maddelerinden

başka bir şey yoktu.Ankara'yı devlet bütçeden yapacak . Bu tabiîbir göç masra idi. İlk akla gelen şey, Avrupa'danbir Frenk şehirci çağırarak plân yap rmak vehükûmetle dışarıdan gelen memurlarıyerleş rmek . Gerçi bir aralık bir Alman geldi.Yenişehir'in çekirdeğini kurdu. Fakat bu da ancakçok parası olanların alabilecekleri bir pahalı evlermahallesi idi. Saracoğlu apartmanları yapılıncayakadar, az ve orta maaşlı memurlar, eski evlerdetahtakurulu birer odaya sığınmışlardır. Birmatema k hocasının böyle bir odada iki çocuğu,karısı ve kaynanası ile oturduğunu biliyorum.Hâlbuki yeni Ankara köşkler ve apartmanlarlahemen hemen donanmış . Ankara Belediyesininemrine verilmek üzere, Yenişehir tara nda, geniştopraklar aldığımız vakit kanuna bir tek maddekoymağı ha ra ge rmemiş k: ''Bu arsalar, binayap racak olanlara, yap racakları binaya lâzımolduğu kadar ve alındığı yıl kullanılmak şar ilesatılacaktır.''

Bir küçük madde daha unutmuştuk: ''AnkaraEmval-i metrûkesi ve hazne toprakları, Ankara İmarSandığına sermaye olarak ayrılacaktır.''Çünkü hemen spekülâsyona dalmış k. Herkessaklayıp ileride satmak üzere arsa edinmek hırsınakapılmış . Şehir imarlarının başlıca düşmanıspekülâsyon olduğunu düşünecek hâlde biledeğildik. Bunlar yeni devle n ''kusurları\" değil,\"tecrübesizlikleri'' idi. Bizim 1924'te neleri ne kadarbilmediğimiz ve bu memleke e nelerin ne kadarbilinmediği anlaşılmadıkça, Cumhuriye n başardığıişler hakkında iyi bir fikir edinilemez.Bundan yirmi beş yıl önce Ankara'dayapılmamış olanların, bugün İstanbul'dayapılmalarına bile, arada bunca görgü edinmişken,şimdiki demagoji havası içinde imkân var mıdır?Milletlerarası bir müsabaka açılması krinihayet muva ak olabildi. Gelen plânları hakemheye ile bizzat Mustafa Kemal de tetkik e .Müsabakayı Profesör Yansen kazanmış . Plânıntatbikine başlanması Şükrü Kaya'nın Dahiliye

Vekilliği zamanına tesadüf eder. Şükrü Kaya,şehirleri plânlaş rmak davasını bütün Türkiye'yegenişleten kanunları çıkarmakta büyük amilolmuştur. İmar işlerini kolaylaş rmak için İllerBankasını kuran da doğrudan doğruya odur. Liderolarak Mustafa Kemal, hükûmet reisi ve bütçeninhâkimi olarak İsmet Paşa, eyi fikirlerin yürümesi içinherkese yardım etmiye hazırdırlar. Fakat bu kirlerin hepsini kendi kendilerine yaratamazlardı.Her türlü işle kendileri uğraşamazlardı. Onun içinbirçok eyi teşebbüsler, her ikisinin medenîanlayışlarından faydalanmasını bilen bakanlaranasip olmuştur. Eğer Lü i Kırdar, Atatürk'ün odevirlerinde İstanbul'a vali olup da İsmet Paşa'dangördüğü yardımı ondan da görse ve Atatürk'ünsevdiği gayretleri alabildiğine destekliyenteşviklerini bulsaydı, ben derim ki, İstanbul bugünbambaşka bir şehir olur giderdi. İşler, MustafaKemal devrinde de, ister istemez adamına bağlıkalmıştır. Adam da ''tesadüf'' etmeli idi.***

Yansen plânının ve umumiyetle plândisiplinciliğinin, spekülasyoncular ve keyifçilerelinde i âs etmesine yandığım kadar hiçbir şeyeyanmam. Bu ha raları okuyucular arasında bir günik dar rsa nı elde edenler olursa, kendilerinehizmet etmek için menfaatçilik ve keyiflik yüzündenAnkara'nın neler kaybetmiş olduğunu kısacaanlatayım. Ta ki Şark kafasının ve mizacının,Atatürk'ün enerjisini bile eriterek, en güzelhayallerimizden birini nasıl söndürmüş olduğunugöresiniz.Profesör Yansen Atatürk'le ilk buluştuğu zamanmasasının üstüne belediye mühendislerinin birproje taslağını koydu. Bu taslak Ankara Palas oteliile Belvü oteli ve Ziraat Bankası arkasındaki üçgeniana caddeye bağlayan yolları gösteriyordu:-Bu yolların vazifesi nedir, dedi, bu binalarıcaddeye çıkarmak, değil mi?Hepsini silerek kendisi bir tek yol çizdi:- Bu tek yol aynı vazifeyi yapar. Eski yollardan

artan arsa parçalarını etra ndaki bina ve bahçelerekatacaksınız. Bugünkü arsa ya ile bu satacakolduklarınız ve bugünkü yol maliye ile yapmaktanvazgeçecek olduklarınız yüz yirmi bin liradan fazlatutar. Hâlbuki siz şehir plânının bütün teferrua ilehazırlanması için 120 bin lira harcayacaksınız.Sadece şu küçük mahalle parçasındakitasarrufunuzla bu parayı kazanmış oluyorsunuz.Yansen tercümanla konuşmakta idi. Arkasındanbir sual sordu:-Bir şehir plânını tatbik edebilecek kadarkuvvetli bir idareniz var mıdır?Atatürk kızdı. Koca memleke yedi düvelinelinden kurtarmışız. Bir Ortaçağ saltana nı yıkarakyerine bir yeni çağ devle kurmuşuz. Buncadevrimler yapmaktayız. Bütün bunları başaran birrejimin bir şehir plânını tatbik edebilecek kuvve eolup olmadığı nasıl sorulabilirdi? Biraz sertçe cevapverdi. Dik kafalı Prusyalı:- Belki sizin hakkınız var, dedi, biz Almanya'da

bile türlü güçlüklere uğruyoruz da, onun içinsormuştum.Sonra plânının prensiplerini izah etti:-Yepyeni bir şehir kuracaksınız. Size şehirciliksana nın son sözlerini ge riyorum. Dünyaya birörnek vereceksiniz. Biliyorsunuz, Avrupa şehirlerimotörden önce yapılmış r. Motör eski anlayışlarıve nizamları altüst e . Eskiden otelleri, anıtyapılarıve devlet dairelerini büyük caddeler üstüne dizmekâde . Hâlbuki, biliyorsunuz, Paris'teki ChampsElysés Caddesindeki ağaçlar benzin zehrinedayanmadığı için sökülmüş ve yerlerine dahatahammüllü yeni ağaçlar dikilmiş r. (İki cins ağacınismini şimdi hatırlamıyorum.) Dünyanın en dar yoluhangisidir? Bir metre yirmi san m genişliğindekidemir yolu. Hâlbuki trenler bu yoldan yüz ellikilometre hızla gider. Çünkü insanlar gürültülü vedumanlı lokomotife hususî bir yol vermek, kendileriya üstünden ya al ndan köprü ile geçerek onurahatsız etmemek lâzım olduğunu görmüşlerdir.Paris de Champs Elysée dünya büyük şehirlerinin

en geniş caddelerinden biridir. Bu caddedeotomobillerin nasıl kandığını, bu kanışlardasüratlerin nasıl yedi kilometreye kadar düştüğünübiliyoruz. Yeni şehirler şimdi motör için aynı şeyiyapmaktadırlar. (Plân taslağındaki AtatürkBulvarını göstererek) Bu yola bakınız. Onuotomobillere ayırdım. Yan yollar bu caddeyi ancakyarım kilometrede bir kesecekler ve karşılıklıkesmiyecekler, her yan yolun köşesi, caddeye inenarabaları gösterecek gibi açık bırakılacak. Evler,daireler ve apartmanlar geriye doğru yapılacak vehiçbirinin caddeye kapısı olmayacak. Bu caddeüzerine yaya kaldırımı yapılmıyacak. Yan yollarınher biri caddeyi bir bloka bağlayacak r. Sizistasyondan arabanıza binerek yüz kilometre hızlagideceğiniz yere doğrulacaksınız. Nasıl bir trenistasyona yaklaş ğı zaman yavaşlarsa, arabanızgitmek istediğiniz bloka sapmak için süra nikesecek, sizi kapınıza bırakacak ve arka yollarınhepsi blokların sonunda kapalı olduğundan, tekrargeri dönerek caddeye çıkacak r. Tıpkı otomobilyolunuz gibi, blokların arkasında yayalar için bir deyeşil yolunuz olacaktır.

''Bu yolu ucuz ve gelişi güzel yapacaksınız.Ağaçlayacaksınız. Nasıl yayalar otomobil yolunuyarım kilometrede bir kesiyorsa, otomobiller deyeşil yolu yarım kilometrede bir kesecekler. Çocukarabası önünüzde, yalnız beş yüz metrede biretra nıza bakarak, yolun sonuna kadar rahatçagideceksiniz. Bu bloklar içindeki evlerinizde,otellerinizde hiçbir klâkson sesi duymadan rahatuyuyacak, dairelerinizde rahat çalışacaksınız.Sokakta benzin zehri teneffüs etmiyeceksiniz.''Atatürk neşe ile dinliyordu. Profesör, Ankarayollarında hiçbir seyrüsefer memurubulunmıyacağını söylüyordu. Pek işlek yollarıbirbirinin üstünden veya al ndan geçirmek içinyapılan masra n, kavşak noktalarında bekle lenseyrüsefer memurlarının on yıllık aylığı karşılığıolduğunu anla yordu. Arka dar sokakları ise sapışyerlerinde o kadar dik bir açı ile döndürüyordu ki,otomobiller ister istemez süratlerini beş onkilometreye indirmeden yollarına devamedemiyeceklerdi. Meskenler, son şehircilikkongreleri kararlarına göre, dört ka an fazla

olmamalı idi.Şehircilik sana , yerleşme bölgesinin yüzdedokuzunu umumî parklara ayırmakla kanaatetmiyordu. Her ciğerin hakkı olan havayı herpencereye paylaş ran yeşil saha usulü konmuştu.Devlet daireleri bir mahallede toplanacaktı.Bir imar komisyonu yapmış k. Reis bendim.Rahmetli Vali ve Belediye Reisi Nevzat da bukomisyonun azası idi. Bir ecnebi mütehassısınındediklerini yapmaktan başka elinden bir şeygelmiyen bir belediye reisi olmağa daha ilk günüisyan e . Açıkça muhalefet de edemiyeceği için,âdet olduğu üzere, devamlı bir baltalama yolututtu.Birçok arsalar spekülâsyoncuların elinegeçmiş . Bunlar en başta devlet dairelerinin birmahallede toplanmak krine karşı koydular. ÇünküAnkara'da nüfuz care nin ilk kaynağı, meselâCebeci'de ucuz bir arsa almak ve Maarif Vekilinekonservatuarı orada yapmağa karar verdirerekarsasını ona satmak . Yansen plânı, devlet

dairelerini Atatürk Bulvarı üzerindeki bugünküyerine topluyor ve hemen yakınında 3000 memurmeskeni için de arsalar ayırıyordu. En son bina,Büyük Millet Meclisi olacak . Devlet daireleri ile3000 memur meskeninin yapılacağı bölgeyikamulaş rmağa karar vermiş k. Başvekil İsmetPaşa:- Bunun için yüz bin liradan fazla paraveremem, dedi.Devle miz çok fakir idi. Hepsinin bu para ilealınabilmesi için cadde üstündeki arsalarınmetrekaresine bir lira koymak lâzımdı. Öyle yap k.Emniyet anı nın bulunduğu kısımda Atatürk'ünyakın arkadaşları da arsalar edinmişlerdi. Hemen yata i raz e ler. Atatürk'e durumu izah e k.Arkadaşlarını i raz etmekten mene . Böylece arkatara ara doğru yat ine ine bütün sahayı 118 binliraya devlete mal etmiş olacak k. Bu seferMeclisteki spekülâsyoncular:- Devlet daireleri bir araya toplanamaz, bir hava

hücumunda hepsi yıkılıp gider, diye kıyame kopardılar. Yeni çıkan meseleyi de Atatürk'egötürdük:- Hepsini ayrı ayrı müdafaa edeceğim yerde birarada müdafaa ederim, bundan ne çıkar? dedi. Sonbaltalama da suya düştü. Büyük Millet Meclisininbu gün yapılmakta olduğu toprakları almak içinkamulaş rma masra na 20 bin lira kadar bir şeyeklemek lâzımdı. Kabul etmediler:- Biz Meclisi oraya yaptırmıyacağız, dediler.Proje tatbik edilince, Millet Meclisi de nihayetorada yapılmak lâzımgelmiş r. Fakat yıllar geç ğiiçin 20 bin lira yerine iki buçuk milyon liradan fazlakamulaş rma parası harcanmış r. Bundan başkamahalleyi Millet Meclisi binası nihayetlendireceğiyerde, İçişleri Bakanlığı binası nihayetlendirdiği için,bir anıtyapı olan Meclis geride ve önü kapalıkalmış r. Gelecek nesiller İçişleri Bakanlığını bir günyıkacaklardır.Devlet dairelerinin etra yeteri kadar açık

bırakılmış . Afyon Milletvekili rahmetli Ali BeyBayındırlık Bakanı olduğu vakit, birinci işi, minaresizkubbe kilise kubbesi demek r, diye yargıtaytoplan salonunun kubbesini yık rmak olmuştur.Böylece bütün ses tekniği bozulmuştur. Ali Bey,Atatürk'ün geçici kabrinin bulunduğu eski müzebinasının da minaresiz bir kubbesi olduğunugörmemiş olabilir mi idi? Rahmetlinin ikinci işi:- Bu kadar boş toprak bırakılır mı? diye dairelersem nin umumî ahengini bozarak şuraya burayadilediği üslupta yapılar kondurmak olmuştur.Yansen şehir plânını yap ğı vakit, onun biryandan Çankaya, bir yandan telsizler is kame nedoğru genişliyeceğini ve istasyon arkasının daendüstri bölgesi olacağını düşünmüştü. ŞehirÇankaya yolunun etra na alabildiğine yayıldı.Profesör bu hâdiseyi kabul etmek lâzım geldiğini,ancak istasyon yerini de aynı geliş rmeyeuydurmak zarure baş gösterdiğini izah e . Henüzgar binası yapılmamış . Yeni istasyon meydanı, Dil-Tarih Fakültesinin karşısı olacak . Ankara'ya

gelenler bugünkü istasyonla köprü arasındakimesafeyi kazanmış olacaklardı. Mahallelerortasındaki bugünkü manevra istasyonu rezale olmıyacak . Gitmiş, Bayındırlık Bakanını görmüş.Ali Bey:- Ben öyle fikrinden cayan mütehassıs istemem,demesin mi?Profesör ters pürs otele geldi. Ali Bey birbinadan çok fazla bir makine olan gar binasını damüsabakaya bile koymadan, o zaman BayındırlıkBakanlığına bağlı Yüksek Mühendis Mektebidiplomalılarından bir gence yap rıvermiş r. Başınabuyruk ve inatçı idi.Rahmetli Nevzat:-Malatya'da dağ başında yollar yapmışım.Yansen bana şehir içinde sokak yapmayı mıöğretecek? diyordu.Ve bir göstermelik olmak üzere parasınınçoğunu, Atatürk'ün daima geç ği bulvarı, plân

disiplininin tersine, süslemek için harcıyordu.Hace epe Evka ndı. İmar Kanununun verdiğihakka dayanarak hiç parasız belediyeyedevretmiş k. Uzun müddet el bile dokundurmadıve arkadan arkaya, oraya bir mektep yapılması içinMillî Eği mi teşvik e . Bir gün Başvekil İsmet PaşaÇankaya'dan dairesine gelirken, yanında bulunanvaliye Hacettepe'yi gösterir:- Neden burasını ağaçlamıyorsunuz? diye sorar.Biraz sinirlice sorduğu için tepe hemen omevsim park olmuştur.Akköprü'den gelen yol ile Meclis önündenistasyona inen yolun kesiştiği yerde:- Yeni şeyler yapmak için paraya ih yacınız var,bu iki yolu birbirinin al ndan üstünden geçirmekiçin şimdilik masraf etmeyiniz, diyerek, şehirmütehassısı tara ndan bugünkü yuvarlak projesiyapılmış . Belediye Reisi bunu tatbik e rmeyiâdeta bir şeref meselesi hâline soktu. Otomobiller

yavaşlıyarak geçmek zorunda oldukları içinAtatürk'e burada suikast yapmak kolay olacağı vemesuliye üstüne almıyacağı iddiasına kadar gi .Atatürk bizzat geldi, meseleyi tetkik etti:- Yuvarlağı belki biraz daha daraltmak lâzım,ama fikir doğrudur, yaptırınız, dedi.Belediye Yansen plânının kavşak prensiplerininerede tatbik etmemişse, orada kazalar olmuşturve senelerden beri seyrüsefer memurubeklemektedir. Yalnız bu yuvarlağın olduğu yerdehiçbir kaza olmamış r ve hiçbir seyrüsefer memurubeklememiştir.Profesör:- Tuhaf zat bu valiniz, evinde iki ampulüyanmasa bir elektrikçi çağırır. Tesisata el sürmez.Çünkü elektrikte ölüm vardır. Ölüm olmadığı içinbenim plânıma durmadan karışıyor. Hâlbukişehircilik, elektrik tesisciliğinden çok daha ince birsanattır, diye söylenirdi.

***Şehir plânında evsiz fakirlere verilmek üzere birucuz arsalar bölgesi ayrılmış r. Bu arsalar heristeyene parasız da verilebilecek fakat yapılanlarufak kulübeler de olsa bir mühendisin kontrolüal nda bulunacak . Tam merkezde mektep, çarşıve dispanser gibi umumî tesisler için bir yerayrılacak . Belediye bu vazifesini de bir yanabırak . Dışarıdan gelenler Ankara Kalesi tara ndakisırtlarda ilk gecekonduları tecrübe e ler. İmarKomisyonu yıkılma kararı verdi, vilâyet ve belediyealdırış bile etmedi. Türkiye'de gecekondu faciası,işte o zamanlar Ankara Belediyesinin imarplâncılığını bu türlü baltalamasından aldı, yürüdü.Şimdi, Ankara'da bir kaçak şehir var! Bir bütünşehir... Kale etra ndaki dağları kaplıyan bir şehir...Çok defa kendi kendime düşünür sıkılırım:- Türklerin şehirciliği mi? Yenişehir tara arındagördüğünüz bir Avrupalı şehircinin plânı...Ve bir dev parmak bana dağ mahallesi ve

yayıntılarını gösterir gibi olur:- Onların asıl medeniye ve kültürü işte bu..der.Bizim polisin elinden bir yankesici kaçamaz,fakat bir ev, bir mahalle, bir şehir kaçabilir. Bunaakıl erdirebilir misiniz?Kusur halkta mı? Hayır, bizim şehir plâncılığınıanlayışımızda! Ankara plânında bu türlü fakir ve işçievleri için ayrılan bölge o vak n ucuzluğu ile hemenhemen hiçe kamulaş rılacak ve arsa parasıolmıyan, çalışarak, didinerek bir yuva edinmekis yenlere orada yer gösterilecek . Yapmadık,Şimdi yapmağa çalışmalıyız. Şehirler ebedîdirler:Plânlarındaki bozukluklar düzel lmek ve yanlışlargeri alınmak için hiçbir zaman geç sayılmaz ve olupbi ler ne kadar ehemmiyetli olsa da, onlarıköklerinden temizleyecek tedbirler alınmaktankaçınılamaz.Bir gün imar mütehassısına Atatürk'ünyakınlarından biri için yap racağı bir ev projesi

getirmişlerdi. Mütehassıs Örley bana geldi:

- Çankaya'dan ge rdikleri için tasdik e m.Fakat bu sokağa dükkân yapılmayacak, dedi.Atatürk meseleyi duyunca:- Bizim için plân bozulmaz, hemen dükkânıhazfettiriniz, emrini vermişti.O ev şimdiki Mithatpaşa Caddesinde dükkânsızyapılmıştır.Fakat bir İstanbul Milletvekili, garaj bahanesi ileaynı sokaklardan birinde dükkân ''kaçırdı''. Birbaşka milletvekili kat ''kaçırdı''. Belediye gözyumdu. Ve pkı İstanbul'da spekülâsyoncu ve arsavurguncularının Prost'a oynadığı oyunu, Ankara'dayabancı şehircilere oynadılar. Yerli imar, OrtaAnadolu'da, hiç şüphesiz bugüne kadarharcadığımızdan daha az masra a elde edeceğimizyeryüzünün en ileri şehri hayalini mahvetti.Yerli imara yıllarca hâkim olanlardan biri,Ankara'ya on parasız gelmiş . Yüz binlerce lirakazandı ve parasını Amerika'ya aktardı. 1945'te

New-York'a gi ğim vakit, Ankara'daki ecnebiinşaa ndan çalan bir hırsız mühendisle onun şirketkurmuş olduğunu öğrenmiştim.Mesele basit değil midir? Bir dönüm içinde birkır evi disiplinine göre bir metre arsa ya nın birlirada karar kıldığını düşünürseniz, aynı yerde bitişikve dört katlı apartman sistemi bu ya on liraya,yirmi liraya çıkarır. Müsaadeyi verenlerspekülâsyoncularla ortak rlar. Onun için neredearsacılar lehine bir plân değişikliği duyarsanız,hemen hırsızlığa hükmediniz.Ankara'da milyonlar çalınmış r. İstanbul'damilyonlar vurulmaktadır.Sabit olmuştur ki, Mustafa Kemal, şapka veLâ n har eri devrimlerini başarabilecek kadarkuvvetli bir idare kurmuş, fakat bir şehir plânınıtatbik edebilecek kuvvette bir idare kuramamıştı.Çünkü bu, Atatürk'ün devrimleri ile halletmeğeçalıştığı medeniyet ve kültürün meselesidir.


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook