Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Çankaya-Falih Rıfkı ATAY

Çankaya-Falih Rıfkı ATAY

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-18 12:32:45

Description: Çankaya-Falih Rıfkı ATAY

Search

Read the Text Version

Ethem: \"İsmet Bey'in konuşması tasarladığımıyapmaktan beni vazgeçirdi\" diyor. Bu tasarladığınınne olduğunu derinleş rmeye hacet yok. Birmüddet sonra Ethem'in nasıl bir ruh hâli içindeolduğunu Mustafa Kemal Paşa ile Ankara'danEskişehir'e geldiği zaman daha iyi anlıyacağız.Ethem, ertesi gün Ankara'ya gi . Ankara'dabütün nifakçılar etra nı sarmışlar, Ethem'ialabildiğine kışkırtmışlardı. \"Nasıl, sen MustafaKemal'e güvenme, dediğimiz vakit bizeinanmamış n. Senin için ne düşündüklerinigörüyorsun!\" diyorlardı. Mustafa Kemal'i ise üzgünbulmuştu. Mustafa Kemal: \"Siz Kütahya'danayrıldıktan sonra kardeşiniz Tev k Bey'le cephekomutanı arasında anlaşmazlık artmış r. AceleKütahya'ya dönmelisiniz,\" diyordu. Tev k BeyKuvay-ı Seyyare bölgesine gönderilen kaymakamİbrahim Bey'i komutası al ndaki süvari kuvve ilebirlikte geri göndermiş . Sözde İbrahim Bey Kuvay-ı Seyyare aleyhine bildiriler dağıtmış . Tev k Bey:\"Bize şerefsizlik isnat eden sizin gibi bir komutanıbundan sonra tanıyamam, sizinle münasebetlerimi

kesiyorum,\" diyordu.Tev k, Ankara'dan Ethem'e de bir telgrafçekerek, gel işi düzelt, yoksa ben bu şartlarla bugörevde kalmam, bundan böyle de fesatlıkyapanların karargâhıma yollanmasını emre m,hepsini muhakemesiz ve kayıtsız şartsız idamedeceğim, diyordu.Cephe komutanının Kuvay-ı Seyyare'ye karşıtutumu meydanda idi. Ethem bu telgra aldığı geceNazilli'den Demirci Efe kendisini telgraf başınaçağırdı. Efe diyordu ki: \"Bundan iki buçuk ay önceKonya isyanı üzerine oraya gönderilmiş m. MiralayRefet Bey'le çalış ktan sonra Nazilli'ye döndüm.Dinlenmeye ih yacım olduğundan kendimköyümde kaldım. Kuvvetlerimi cepheyegöndermiş m. Konya'dan döndüğümde apaçıkgörüyorum ki şahsıma karşı entrikalarçevrilmektedir. Yanımdakiler bile bile aleyhimekışkır lmaktadır. Refet Bey'den dün bir telgrafaldım. Askerî birliklerden birine komuta etmeküzere Konya'ya gel, diyor. Benim bulunduğum yer

cepheye Konya'dan daha yakın. Sonra ordubirliğine benim komutan olmaklığım ne demek?Ben bunda bir samimîlik görmüyorum. Bilmem sizne dersiniz?\" Ethem şu cevabı verdi: \"Refet Bey'inistediğini yapıp yapmamak senin bileceğin şey. Onubenden daha iyi tanıman lâzım. Yakın vakte kadarsizinle beraber bulunmuştur. İhtiyatlı bulun. Ben debu meseleyi Meclis yolu ile halletmek için Ankara'yagelmiş m. Fakat Mecliste bir şaşkınlık var. Buuygunsuzluklara tam bir son vermeden Kütahya'yadönmek zorundayım. Sür'atle dönüşüm Kuvay-ıSeyyare ile cephe arasında bir fenalığa meydanvermemek içindir. Refet Bey'i geri aldırmak yolu ilemeseleyi halletmek isteyen mebuslar var. Refet Beyİs klâl Mahkemesi'nde sanık r. Yörük Ali ile aranıznasıldır? Birkaç gün önce bir mektubunu almış m.Cevap veremedim. Cevabımda bize sadık kalmasınıtavsiye edeceğim.\"Her şey yoluna konacağı söylendiği içinKütahya'ya gi . İsmet Bey Eskişehir'deolmadığından onunla görüşemedi.

***İngilizler Anadolu'ya asker yollamak veYunanlılara yardım niye nde değil idiler. VenizelosYunanistan'ın kendi ordusu ile İzmir vehinterlandını ele geçirmeyi başaracağını söylemiş .Ülke dışındaki Yunan zenginlerinden de büyükyardım görmüştü.Yunan taarruzu yalnız işgal bölgesinigenişletmekten ve kuvvetleri yayıp dağıtmaktanbaşka sonuç vermeyince İngilizler bir barıştaarruzuna geçtiler. Padişah ekim başlarında DamatFerit'i çekerek yerine ih yar vezir Tev k Paşa'yıge rdi. İzzet ve Salih paşalar da kabinede idiler.Yeni hükûmet Serves Antlaşmasını ha etme veİngilizlerle anlaşma umudu belirdiğini bildirerekAnkara'yı yumuşatmaya kalkış . Uzaktanhaberleşme ile sonuç almayınca İzzet ve Salihpaşalar bazı önemli şahsiyetlerle birlikte MustafaKemal Paşa ile buluşmak istediler. Mustafa Kemalkendilerini Bilecik'te bulacağını yazdı.Ethem tehlikesi de o aralık durmalı ve Kuvay-ı

Seyyare'nin başı boş bırakılmamalı idi. MustafaKemal Kütahya'da Ethem'e şu telgra çek :\"İstanbul'dan Ankara'ya gelmek üzere yolaçıktıklarını bildiren İzzet Paşa heyetinin karşılanmasıiçin Meclis tara ndan bir heyet gönderilmesini vebu heyet arasında sizinle benim debulunmaklığımızı arkadaşlar uygun bulduklarındanrahatsızlığınıza rağmen hususî trenle Ankara'yadönmenizi bekliyorum.\"Atatürk'e göre Ethem ve Tev k kardeşler isyanetmeğe karar vermişlerdi. Cephede Tevfik Bey fırsataramakta idi. Ankara'da kardeşi milletvekili ReşidBey ve Ethem takımı hareketlerini buna göreayarlıyorlardı. Önce cephe komutanını i bardan vemakamından düşürmek, orduya hâkim olmak,ondan sonra Meclis havasını lehlerine çevirerekbaşarıyı tamamlamak lâzımdı. Mustafa Kemalcephede ve Ankara'da her türlü tedbirlerialdırdıktan sonra Ethem'i davet etmiş . Sonunakadar kendilerini yola ge rmeye çalışacak, olmazsason kararını verecek . Ankara'ya gelen Ethem'i vekardeşi ile bazı şahsiyetleri yanına alarak önce

Eskişehir'e gitmek ve orada İsmet Bey'le buluşarakgörüşme açmak is yordu. Ethem hastalığını ilerisürerek beraber gidemiyeceğini bildirmesi üzerineDr. Adnan'ı (Adıvar) yoklamıya gönderdi. O darahatsızlığının doğru olduğunu söyledi ise deMustafa Kemal ısrar e . Beraber trene bindiler.Gidenler arasında Kâzım Paşa (Özalp) ve CelâlBayar'dan başka Ethem'in güvendiği Hacı Şükrü devardı. Mustafa Kemal diyor ki: \"Henüz ben uykudaiken tren Eskişehir'e vardı. Daha önce İsmet Bey'inBilecik'te bulunduğunu öğrenmiş k. Eskişehir'deuyandığım zaman trenin niçin durduğunu sordum.Yaverlerim arkadaşların kahval yapmak üzereistasyon karşısındaki lokantaya gi klerini vegelmek üzere olduklarını söylediler. Çabukgelmeleri için haber yolla m. Birkaç dakika sonra,hazırız, dediler. Bütün arkadaşların gelipgelmediklerini sordum. Herkes hazırdı ama, Ethemve bir arkadaşı yoktu. Ethem Bey olmaksızınBilecik'e gitmemizde bir fayda yoktu. Daha önce vehususî görüşmemiz lüzumlu olduğundan ben de biriki istasyon ileri giderek buluştuk.\"

Hikâyeyi burada bırakarak Ethem'in anla ğınıdinliyelim: \"Ankara'da trenden inince Meclisyakınındaki otelde Hacı Şükrü Bey'in yatağınauzandım. Biraz sonra kabine ve Meclis üyelerindenbazıları yoklamıya geldiler. Biraz sonra MustafaKemal Paşa ile Dr. Adnan Bey de geldi. Adnan Beybeni muayene e . Ateşimin yüksek olduğunu vedinlenmem lâzım geldiğini söyledi. Mustafa KemalPaşa ayakta söylenenleri dinliyordu. Bir ara AdnanBey'e şöyle dediğini işi m: 'Üç dört saat sonra,karşılama heye ile biz de hareket etmekzorundayız. O zamana kadar ateşi düşürecekçareler bulunuz. Trende yataklı ve hususî bir yerinEthem Bey için hazırlanmasını temin ediniz. Gelenheyet her hâlde Ethem Bey'i de aramızdagörmelidir.' Mustafa Kemal Paşa bunlarısöyledikten sonra ayrılıp gi . Bu defa paşanınyüzünde bir anormallik gözüme çarpar gibi oldu.Acaba gelen heyete çok mu önem vermekte idi?Yoksa bana karşı içinde kurduklarının bir belir si miidi? Bunları düşünecek hâlde değildim. AdnanBey'in verdiği ilaç da ateşimi biraz sonradüşürmüştü. Mustafa Kemal Paşa gi kten sonra

gelen mebuslar beni uyarıyorlardı. Şahsıma karşı birşey tasarlandığında şüphe etmek istemiyor gibiidiler. Vak gelince istasyona giderek MustafaKemal Paşa ile buluştuk ve Eskişehir'e doğruhareket e k. (Ethem burada beraber gidenheye ekilerin adlarını saymaktadır. Yalnız KâzımPaşa'nın adı eksik.) Mustafa Kemal Paşa'nın ellikişilik sivil bir müfrezesi, benim ise on beş kişi kadaradamım ve yaverim vardı. Bunlar ayrı ayrıkompar manlarda idiler. Mustafa ayakta duraraksağlığımı soruyor, sonra ayrılıp gidiyordu. Yüzündebana karşı güler yüzlülüğün samimî olmadığınıgösterir bazı belir ler görüyorsam da derinliğinevaramıyordum. Dik bakışlı gözlerinde sözlerininzayı ığını okuyordum. Tren güneş doğarkenEskişehir istasyonuna geldi. Trenin burada su gibiih yaçları için bir müddet duracağını tahminediyordum. Bilecik'e ye şmek için aceleye lüzumyoktu. Bu sırada trenden inmiş olan yaverim dönüpgeldi. Ordudan iki subayın benimle hususîgörüşmek istediklerini söyledi. 'Tren burada iki üçsaat kadar kalacak, daha iyi dinlenebilmek içinşehirdeki makamınıza gitmeniz uygun olmaz mı?

Aynı zamanda sizi görmek is yen subayların nesöylemek istediklerini de öğrenirsiniz!' dedi.Trenden yanımda gelenlerle birlikte indim.Şehirdeki yerime geldim. Kendi subayım benigörmeye gelenlerin birliklerini ve adlarını haberverdi. Beni neden görmek istediklerini sordum. Şucevabı verdi: 'Efendim Ankara'ya gi ğiniz gündenberi ordu birlikleri arasında ter pli değişiklikler var.Dün gece hususî trenle İnönü'nden hücumtaburunu Eskişehir'e ge rdiler. Aynı zamandabaşka bir piyade alayı da Kütahya yolu üzerindekiPorsuk Nehri köprüsüne yakın bir yerdeyerleş rilmiş r. Çok gizli tutulmak istenen birfaaliyet var. İsmet Bey iki günden beri Bileciktara nda. Ne olduğu bilinmiyen bu hâllerkarşısında Eskişehir halkı da telâşlı ve heyecanlı.Bazı vefalı ordu subaylarından sızan haberlere görebu ter plerin hepsi sizin içindir. Bu iki subay da bumaksatla sizi görmeye ve uyarmıya gelmişler. Banabiraz açıldılar. Söyledikleri benim anla klarımauygun. Kendilerini ge reyim, siz de görüşün.' İkisubayla konuştum. Aldığım bilgilere göre şu kanaatiedindim: Ustaca ter plenen bu tren yolculuğunda

herhangi bir noktada çalımına ge rebilirlerse, benve lüzum olursa az olan adamlarım ortadankaldırılacak k. Yolda buna imkân bulunmazsaBilecik istasyonuna vardığımızda seçme bir müfrezeben ve yanımdakileri çevirecek, diri olarak teslimolmazsam ölü olarak ele geçirileceğim. Eskişehir'ege rilen taburun vazifesi halkta ayaklanma olursaonu bas rmak, Porsuk köprüsü yakınlarındadikilen piyade alayının vazifesi de Kuvay-ı SeyyareEskişehir üstüne yürürse onu önlemek r. Ben bubilgileri edindikten sonra işi talihe bırakmayı uygunbulmadım. Hemen güvendiğim arkadaşlarımdanbirini odama çağırdım. Şu direk verdim: Dikka çekmiyerek açık göz bir arkadaşı silâhsız olarakistasyona gönder. Vazifesi bizi ge ren trenigözal nda bulundurmak. Mustafa Kemal Paşa iledışardan gelip buluşanları sıkı bir kontrol al ndatutmak. Dikka çekecek küçük bir hâl oldu mu,hemen bana haber ye ş rmek. İkinci bir arkadaşada şu emri verdim: Kuvay-ı Seyyare'den olup daizinli olarak burada bulunan veya tedavi için gelipde iyileşen güvenilir adamlardan beş al kişiyisilâhlandırıp buraya ge recek. Bunlar size

ka lacaklar ve hemen harekete hazırbulunacaksınız. İki arkadaşı salona çıkıp yolladıktansonra odama döndüm. Kararım şu idi: İstasyonasür'atle dönmek, Mustafa Kemal'le lâzım geldiğigibi görüşmek ve kendisini kapana sıkıştırmak.\"O sırada heye en birkaç kişi geliyor. Meraketmişler. Ha r sormuşlar ama, kaygılı ve düşünceliimişler. Neden Ethem trenden indi ve şehre niçingeldi, diye! Aralarından biri salona giren iki silâhlıyıgörür. \"Gözleri velfecri okuyor,\" der. Ethem buadamdan emindi, teklif etsem hemen banakatılacaktı, diyor. Hacı Şükrü olmalı idi.Heye en başka biri Mustafa Kemal'den selâmge rdiğini ve kendisini beklediğini söyler. Ethemistemeksizin bu gelene soğuk davranmış . Etra agördüklerinden şüphelenen bu kimse heye enolanlara:- Paşanın bir siparişi var. Ben hemen gideyim,siz de gelirsiniz, dedi ve gitti.Ethem de ziyaretçilere:

- Siz de buyrun, ben arkanızdan geliyorum,dedi.Ve hemen salona çıktı. Bekliyen adamlarına:- Kaç kişisiniz? diye sordu.- Silâhlı olarak 17 kişiyiz, cevabını verdiler.\"Haydi düşelim yola, diyerek evden çık k.İstasyona doğru biraz yürümüştük ki karşıdanbirinin koşarak geldiğini gördük. Yaklaşıncatanıdım. Gözcülük vazifesi verdiğim arkadaşımızdı.Nefes nefese idi. Sormaya vakit bırakmadansöyledi:- Tren hareket etti.- Heyet yetişti mi?- Hayır efendim, istasyona geldilerse debinemediler.Kontrole gelen ve bir ısmarlama bahane eden

tam vaktinde haber ulaştırmış olmalı idi.''Belli ki Ethem büyük bir şaşkınlık içinde idi.İstasyonda treni ve Mustafa Kemal'i bulsaydı neyapacak ? Mustafa Kemal'in de hazırlıklı olduğunaşüphe yoktu.Ethem'in kendi ağzı ile de anla ğı ikincihesaplaşma a lışıdır bu. Birincisini MustafaKemal'den dinlemiş m. O da bir istasyonda, fakatayrı şartlar al nda geçmiş r. Mustafa Kemal henüzAnkara istasyonundaki evde idi. Rahatsız olduğuiçin odasında ya ğı sırada Ethem ve kardeşiningelmek üzere olduğunu haber vermişler. Ethem'inMustafa Kemal'i başlarından atmak is yenlerceiyiden iyiye doldurulduğu günlerde idi. MustafaKemal: ''Ethem'le kardeşi odama geldikleri vakitpenceremden görülecek gibi evin etra nı askerlesarınız,'' emrini verir ve tabancası yas ğının al nda,soğukkanlılıkla bekler. Ethem kapıya ve merdivenbasamaklarına adamlarını koyarak odaya girer:''Yatağımdan yarı doğruldum. Tüfekleri ile gelipkarşımda oturdular. Mecliste çok dedikodu varmış.

Dış ve iç poli ka iyi gitmiyormuş. Bunun sonu neolacakmış. Ağır ağır, tavrımı bozmadan kendilerineiç ve dış durum üzerine düşündüklerimi söylemeyekoyuldum. O sırada dışardan sarıldıklarını dagörmüşlerdi. Kardeşi Ethem'e Çerkezçe bir şeylersöyledi. Benimle konuştuklarından hoşnut kalmışgibi görünerek gittiler.''Kardeşinin adını söyledi mi idi, ha rlamıyorum.Fakat Tevfik idi.Mustafa Kemal istasyon olayı akşamıEskişehir'e döndü. Kalan arkadaşları ile birlokantada yemek yediler. Ethem yoktu. Rahatsızolduğunu söylediler. Hâlbuki İsmet Bey'inkarargâhında hep birlikte konuşulacak . KardeşiReşid Bey, Ethem'in rahatsız olduğunu söylerkenkarargâhtaki toplantıya gelebileceğini de söylemişti.Yemekten sonra karargâha gidilince MustafaKemal, Ethem'in ne zaman geleceğini Reşid'e sordu.Reşid kısaca:- Ethem Bey bu dakikada kuvvetlerininbaşındadır, dedi.

İsmet Bey, Tev k'in serkeşliğini anla yor, ReşidBey kendisi ve kardeşleri adına cevap veriyordu.Konuşması sert ve saldırışçı idi. Kardeşleri birerkahramandı. Hiç kimsenin emrine giremezlerdi.Herkes bunu böyle kabul etmek zorunda idi.Mustafa Kemal'i dinliyelim: ''Dedim ki bu dakikayakadar sizinle eski bir arkadaşınız olarak ve lehinizebir sonuç almak için görüşüyordum. Ar karkadaşlık sıfa m son bulmuştur. Şimdi karşınızdaTürkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve hükûme ninreisi bulunmaktadır. Devlet reisi sıfa ile garpcephesi komutanına ne yapmak gerekse yetkisinikullanmasını emrediyorum.\"İsmet Bey de: ''Ben onu yola ge rmeyi bilirim,''deyince avazı çık ğı kadar bağırarak konuşan ReşidBey durumun ciddîliğini görerek sığınırca birdavranış aldı. İleri gidilmemesini, kardeşlerininyanına giderse bir çare bulacağını ileri sürdü.Maksadı kardeşlerini aydınlatmak, zamankazanmak . Buna rağmen tekli ni kabul e ler.Kâzım Paşa da, Reşid'le birlikte gidecek . Hareket

ettiler.Mustafa Kemal sonra Bilecik'te İzzet ve Salihpaşalarla buluşmaya gitti. Kendisini:- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükûme reisi... diye tanıttıktan sonra:- Kimlerle konuşuyorum? diye sordu.Salih Paşa kendisinin Bahriye ve İzzet Paşa'nınDahiliye Nazırı olduğunu söyleyince, MustafaKemal, İstanbul'da bir hükûmet tanımadığını, eğeröyle bir hükûme n temsilcileri olarakgörüşeceklerse kendisinin buna ka lmıyacağınıbildirdi. Sıfat ve yetki söz konusu edilmeksizinkonuşma açıldı. Mustafa Kemal, bir müddet sonra,kendilerinin İstanbul'a dönmelerine izinvermiyeceğini, birlikte Ankara'ya gideceklerinihaber verdi. Gelenlerin şahsiyetlerindenfaydalanmayı düşünüyordu. Ajans yolu ile depaşaların ve heye n Ankara rejimine ka ldıklarınıilân etti.

Bu sırada Ethem ve kardeşleri kuvvetleriniar rmak, Ankara çevresinde hazırlıklar yapmak,Mustafa Kemal'i oyalıyarak cepheyi ele geçiriciter plere girişmek yolunu tutmuşlardı. Meclistekiadamlarını da olanca güçlerini seferber etmişlerdi.Mustafa Kemal eğer bazı şartları kabul ederse,Kuvay-ı Seyyare'nin olduğu gibi kalmasına izinverileceği vaadine kadar uysalca davrandı. Son defaKütahya'ya bir heyet de yolladı. Ethem vekardeşleri bu heye diledikleri gibi kullanmışlar,telgraf çek rmişler, heyet üyeleri Ankara'dakendilerine daha faydalı olacaklarını söyliyerekgüçlükle ellerinden kurtulmuşlardır. Bu arada İsmetBey'i ve Refet Bey'i cepheden çek rmek içinMecliste kıyametler kopmuştur. Ethem par zanlarıile Mustafa Kemal'e karşı olanlara göre bütünsorumluluk Ethem'le pek iyi anlaşan Ali FuadPaşa'nın cephe komutanlığından alınmasında idi.Sonunda Mustafa Kemal vekiller heye nden birtürlü yola gelmiyen Kuvay-ı Seyyare'nin askerkuvve ile serkeşliğini önlemek kararını almış, çe nbir çarpışmadan sonra Ethem kuvvetleri bozguna

uğra lmış ve kendisi de Yunanlılara sığınmış r.Ethem'den orduyu gocunduran son vesika kendisitara ndan İstanbul'a çekilen bir telgra ır. Ethem''Kongre'' adını verdiği Büyük Millet Meclisinidağıtacağını bildiriyordu. Bursa tara arında bir sınıristasyonundan çekilmek istenen telgraf memurtara ndan İstanbul'a değil, İsmet Bey'egönderilmiş r. Daha önce Refet Bey Demirci Efe'ninköyünü basmış, kaçan efe bir müddet sonrasığınmış r. Ethem'in Yunanlılara teslim olduğuzamanki çırpın ları arasında bir ahbabının şu sözühatırlamıya değer:- Canım Napolyon bile tne fesat içinde kaldı.Başka çare bulamadı. Karşısındaki düşmanlarateslim olup esirlik ve sürgün hayatı içinde öldü.Yağmalar, darağaçları ve baskınlar kahramanıYunanlılara sığınınca daha bir iki gün önce MustafaKemal Mecliste kürsüye çık ğı vakit onu Ethem gibibir kahramanı feda etmekle suçlıyanlar, şimdi,Mustafa Kemal ''Ethem'' ve ''Reşit'' isimlerine ''Bey''sıfatını ekleyince:

- Hayır, hayır onlara bey diyemezsiniz, haindeyiniz diye bağırıyorlardı.Mustafa Kemal:- Ethem için pekiyi... Fakat Reşid Bey henüzMeclisimiz üyesidir, dedi.Bir nefeste Reşid'in milletvekilliğini üstündenalıverdiler.Yozgat isyanını bas rır gibi Ankara devle niortadan kaldırmaya kalkan ve ara sıra: \"Bolşevikliknasıl olsa bizde de olacak r. Önce biz kuralım\",hayallerine kapılan sergüzeştler kahramanı Yunanlıelinde postsuz koyuna dönmüştür: ''1920Şuba nın sonları idi. Susurluk'a gelen kardeşimTev k Bey, Kaymakam Aleksandır, TeğmenYorgiyadis, Şevket Bey, ben ve birkaç arkadaşımtrene binerek İzmir'e hareket e k. İstasyonlardadurdukça yerli Müslüman ve Rum halk, kimi nefretve hakaretle, kimi sevinçle bize bakıyordu. Kırkağaçistasyonunda kolu başçavuş işaretli biri içeriyegirerek bana Rumca ve Türkçe küfürler e .

Aleksandır ile Yorgiyadis seslerini çıkarmıyorlardı.Çavuşun etra nda Yunan askerleri gi kçe ar yor,küfürler çoğalıyordu. Gelen inzibatlar çavuşu alıpgötürdüler.''Türk ordusunda Mustafa Kemalkomutanlarının emri al na, ha a im yazlı bir birlikbaşında kalmak kibrine dokunan bir çetebaşınınşerefli sonu bu idi.***Pek güç şartlar içinde nihayet Büyük MilletMeclisi'nin nizam ordusu kurulmuştur. Gerilla devrisona ermiştir.İşte Birinci İnönü Savaşı bu güç askerî ve siyasîşartlar içinde olmuştur. Kuvvetlerimizin bir kısmıar k Yunan sa arı arasında idi. Ordu 5 Ocağa kadarEthem'i kovaladı. Yunanlılar 6 Ocakta bütünkuvvetleriyle kıt'alarımıza karşı taarruza geç ler.Birinci İnönü Harbi kazanılmalıydı. Rahmetli İzze nPaşa, Atatürk'ün pek sevdiği ve güvendiğikomutanlarımız arasındadır. İyi ve gözü pek bir

asker, pek dürüst bir vatansever, Mustafa Kemal'inde âşıkı idi. İsmet İnönü'nün şöhre ni ve hizme niküçültmek için, Birinci İnönü zaferini söndürmeyeuğraşan zamane poli kacılarını ölünceye kadara etmemiş r. Son yazısında diyordu ki: ''Bumuharebe tam bir zaferimizdir. Birtakım kalemlerbu zaferi Yunanlılar gibi, hiçe saymak istemişlerdir.Yunanlılar bu muharebeden kendilerini Aksu-Dimboz müstahkem hattına atarak kurtulabildiler.''Asıl sevinç Mustafa Kemal'de idi. Birinci İnönüzaferi olunca: ''Bu muharebe ile pek çok şeykurtarılmış r!'' demiş, sonra bu sözünü şöyletamamlamıştı: ''Hayır, her şey kurtarılmıştır!''Mustafa Kemal gibi askerlik sana nı âdetamukaddes sayan, tam askerliğini takındığı vakityakın dostlarını tenkit etmekten ve nefret e ğidüşmanlarının hakkını vermekten çekinmeyen biradam, Birinci İnönü'nde ilk ordu zaferiyle nekazanılmış olduğunu bilmekte idi.Bu savaşın yıldönümünde Garp CephesiKomutanı İsmet Paşa'ya ''Akşam'' gazetesi adına bir

tebrik telgra yollamış k. İsmet Paşa'nın cevabıbugün de okunmaya değer: ''Birinci İnönü'ndeşehit olanlar, memleke e nizamı ve cephede orduile müdafaayı temin için feday-i hayat etmişlerdir.Hiçbir muharebenin şehitleri bu kadar fevkalâdeşartlar içinde ve o derece dünyevî, ha a uhrevîmenfaatlerden azade olarak feday-i hayatetmemişlerdir.''Çünkü halifenin fetvalarına göre Anadolutüredilerinin emirlerine uyarak Yunanlılarladövüşenler şehit sayılmak şere nden ve hakkındanmahrum idiler.Teşbihte hata olmaz derler. Mareşal Petainİkinci Dünya Harbinde Almanlarla işbirliği e ği içinFransız vatanseverleri tara ndan idama mahkûmedilerek bir zindan köşesinde ölmüştür. FakatMareşal Petain'in Birinci Dünya Harbinde Fransızordusuna kazandırdığı şeref, bir millî şeref olarakkalmış r. Ha a o şeref Petain'in adındanayrılmamıştır. Hiçbir Fransız politikacısı, Petain'in nekadar kötü bir Fransız olduğuna kendi mille ni

inandırmak için, Fransız tarihinin bir şere nehakaret ve iftira etmeyi düşünmemiştir.İsmet İnönü'nün 1938'den sonraki poli kasınıhaklı veya haksız olarak sevmiyenler yahut, onunlahaklı veya haksız bir geçmişi olanlar, vatana yap ğıson fenalık Türk mille ni İkinci Dünya Harbineka larak bugün bir demir perde peyki olmakfaciasından kurtaran bu devlet ve poli ka adamınıkötülemek için, İnönü savaşlarını Türk tarihindensilmeye kadar gitmişlerdir.İnönü savaşları, çete devrinden çıkanAnadolu'nun nizamlı ordusu ile ilk kazandığızaferlerdir. Bu iki zaferin arkasından Sakarya, onunarkasından da Afyon ve Dumlupınar gelir. Sakarya,Afyon ve Dumlupınar, sadece yüksek bilgili sanatçıkomutanların emri al ndaki nizamlı ordulartara ndan başarılabilecek tarihî savaşlardır. Gerillaişleri değildir.Bir Fransız Kuvay-ı Milliyesi de vardır. Dayatmaedebiya ve bu sıradaki şeref yarışmaları hâlâ,Fransız edebiya nı süsler, durur. Ama Fransa

Normandiya kıyılarında karaya çıkan nizamlıorduların zaferi ile kurtulmuştur.Unutulmamalıdır ki, Birinci İnönü Savaşı, cephegerisinde orduyu is yenler ve istemiyenlerarasındaki kavga ile aynı günlerde olmuştur. Şahsîrakiplikler ve hırslar yüzünden davanın kazanılmasıile kaybedilmesi oynak talihin küçük bir cilvesinebağlı kaldığını öğrenmek şimdi bile tüyler ürper cibir şey değil midir?Mustafa Kemal'in, iç kargaşalıklar arasındaumutsuzluğu yenecek bir lider olmak için hepbildiğimiz vası arı vardı. Fakat Türkiye'yi kurtarmakiçin bir ordusu olmalıydı. Sonunda komutanlıkvası arını göstermek rsa nı bulmalıydı.Alaylarının başında bilgili ve sanatlı komutanlar, rkalarının başında kumandanlar, kolordu veordularının başında kumandanlar, nihayet hepsininbaşında kendisi bulunmalıydı.Bu ordu, Ethem üzerine yürüyüşten Birinciİnönü zaferi kazanılıncaya kadar süren beş on kat'î

çalışma günlerinin eseridir.Kolay şöhret, güç sana n şere ni daimakıskanmış r. Bir kasabada asileri temizliyen birçeteci karargâh masasının başındaki kurmaybaşkanı için: ''Bu adam da kim?'' der. O adamınkalemi kurtuluş zaferinin plân taslaklarınıhazırlamaktadır. Baskıncı ya bir alaylı subay, yahutona yakın bir şeydir. Hatta bu Atatürk'ün sık sık:- Simple soldat... diye eğlendiği kültürsüz,görüşsüz, sanatsız ve çala pala vurup kırıcı birkumandan da olabilir:Sonra harp, kıdemleri ve nizamnamehiyerarşilerini altüst eder. Bir harbe general girenemekli çıkar, yüzbaşı giren general çıkar. Harp,zekâ, irade ve sanat taşlarını ileri süre süre, oyuntahtasının üstünde nihayet birkaç taş kaldığıgörülür.Fakat bu kader, kıdem gururlarının sonunakadar hırslanmalarını ya ş rmaz. ''Nutuk''un butürlü şahıs hikâyeleri içine doğrusu hiç girmek

istemiyordum. Bu hikâyeleri, insanî ve tabiî debuluyordum.Ancak Mustafa Kemal ayarında bir süvarinin,seferde, kendini dilediği konağa eriş receğindenşüphe e ği atlara ha r için binmesi akla gelir şeymidir?Mustafa Kemal son derece hesapçı idi ve birbaşarı hesapçısı idi.***Birinci İnönü ile Kuvay-ı Milliye'nin başıbozukdevri son bulduktan, ordu ve Meclis otoritesikurulduktan sonra, Mustafa Kemal saray ve Bab-ıâli ile her türlü pazarlığı kes . Ar k hakikî devletreisi idi.İstanbul'da Tev k Paşa hükûme vardır. İ lâfdevletleri Vahde n ve Damat Ferit ter pleriyleAnadolu'nun yıkılmıyacağını ve SevresAntlaşmasının olduğu gibi uygulanılmıyacağınıanlamışlardır. İstanbul düşünür ki madem

Yunanlılar zayı amışlardır, madem büyük devletlerzor kullanabilecek hâlde değildirler, ne olur,Mustafa Kemal de inadından vazgeçse, İstanbul veAnkara anlaşsalar, Sevres Antlaşmasını şimdilik nekadar mümkünse o kadar yumuşatsalar, gerisinitarihin gidişine bıraksak...Nitekim bu rsat da çıkmış r. Büyük devletlerLondra'da Türkler ve Yunanlılarla bir aradakonuşmak üzere bir konferans toplamaya kararvermişlerdir. Osmanlı delegeleri arasında Ankaratemsilcilerinin de bulunmasını şart koşmaktadırlar.Bir yanda Birinci İnönü, bir yanda Londrakonferansı var. Herkesin içinde bir umut vegönüllerin ta içinde:- Ah bir uzlaşsak, bitirsek... sesi.Mustafa Kemal ise Misak-ı Millî der, ne Nuh nePeygamber demez. Sadrazam Tev k Paşa'ya aksicevaplar verir. Türk Mille ni yalnız Büyük MilletMeclisinin temsil e ğini söyler ve Ankaradelegelerinin İstanbul heye ne aslaka lmıyacaklarını bildirir. Tev k Paşa gibi vatanın

hayrını isteyen şahsiyetler eğer bir şeyyapacaklarsa, Mustafa Kemal'e göre,Vahideddin'den Büyük Millet Meclisini tanıdığınıgösterir bir irade almalıdırlar. Tev k Paşa gerçektenvatanın hayrını isteyen bir ih yar vezirdir ama,İstanbul'da padişahın bir hükûme kalmamak gibiih lâlci bir kir onun bütün anlayışlarına aykırıdır.Misak-ı Millî'yi daha o ve arkadaşları şüphesiz birham hayal saymaktadırlar. Yunanlı ve yabancıordular Türkiye'nin her yerinden çekilip gidecekler,İzmir'i, İstanbul'u, Edirne'yi kayıtsız şartsız BüyükMillet Meclisi hükûme ne teslim edecekler,Türkiye'nin kayıtsız şartsız bağımsızlığınıtanıyacaklar. Yoksa ordularımızla düşmantopraklarındayız da onlara şartlarımızı mı dikteediyorduk?İstanbul'dakilere ve Büyük Millet Meclisininyüzde yüz Mustafa Kemalci olmıyanlarına göreAnadolu ne Yunan ordusunu ve yabancı kıt'alarıyurdumuzdan atabilir, ne de İngiliz donanmasınıdenizlerimizden kovabilir. Memleket bir Enver'denöteki Enver'e çatmış r. Biri imparatorluğu harbe

soktu, ba rdı, biri de nasılsa elimize geçen güzelimkânları tehlikeye sokmaktadır.Nasıl mı? Fakat bu güzel imkânları yaratanadam Ankara'dadır. Bu güzel imkânlar uğrundahalkın damarlarından, oluktan su akar gibi, kanakmış r. Antlaşmanın maddelerinde birtakımtavizler ne demek? Tam ve kesin bir millî kurtuluşyolunda sonuna kadar irkilmeksizin yürümeklâzımdır.Büyük adam, küçük adamdan bir yıl daha uzağıgörmezse bu sıfata nasıl hak kazanabilir? Herkes1921'in eşiğinde, büyük stratej ve lider ise 1922Ağustosunun son haftalarındadır:- Ah bana inanınız... Geri gideceğiz, ilerigideceğiz, fakat düşman bize boyun eğdiremez.Sonunda onu yeneceğiz. Hürriyet denen şeyi böylebir zaferden başka bir temel üstünde tu uramayız,diyordu.İstanbul'a böyle diyor, dönüp Büyük MilletMeclisine böyle diyordu. Belki de çok defa

kendisine yalnız kendisi inanıyordu.Mustafa Kemal ar k zar atmıyordu. Satrançoynuyordu. Bu oyunun da, bilmiyenlere seyri bile,yorgunluk verir.Türlü durumları, rsatları ve şartları pek iyikollamasını ve kullanmasını bildiğinden, harp vepoli ka işlerini de kıskıvrak iradesine bağlamış r.Önde, gidip daima yerinde bulacağı bir ordusu,arkada, gelip daima kavuşacağı bir insanlar takımıvardır. Fakat her günkü kürsü kavgalarından sonra:- Canım efendim bu Meclis de nedir? İzinveriniz, dağıtalım, gibi tekli erde bulunan dar kafalıgayretkeşlerden de, ürpererek uzak durur. MustafaKemal Meclissiz yaşamayı aklı almıyan bir yirminciasır lideridir. Söyler, inandırır, zora ge rir, susturur,fakat Meclissiz yapamaz.***Londra konferansına giden Ankara heye ninbaşında Bekir Sami Bey'in bulunuşu bir talihsizlik

olmuştur. Bekir Sami Bey İngiliz ve Fransıznazırlariyle bazı meseleler üzerinde hususîkonuşmalarda kendiliğinden tavizlerdebulunmuştur. Konferanstan bir şey çıkmıyacağıbelliydi. Teklif olunan antlaşma tadilleri pek sudanşeylerdi. Fakat sonra Bekir Sami Bey'in tavizlerinibirer birer geri almak lâzım geldi. Bekir Sami Bey buikinci Avrupa yolculuğunda tam bir Bab-ı âli adamıolmuştur. Onun da inancı, harbe devam etmeninbir felâket olacağı idi.Konferanstan Yunanlılar hoşnut muydu? Hayır.İ lâf devletleri Anadolu ile onun sır ndan pazarlıketmek yolunda idiler. Ankara gibi, A na'nın daelindeki çare, ordusunun zaferinden ibaretti.Nitekim Yunanlılar konferanstan umut keserekbüyük bir taarruza daha geç ler. Bu taarruzu daİkinci İnönü zaferi durdurmuştur.Zafer İstanbul'a gökten bir müjde gibi indi.Gazetelerin ilk sayfaları büyük resimler ve zaferedebiya ile kaplanıp bezendi. O sırada, 8 Nisan1921, bazı ukalâ gazeteciler İzzet Paşa'ya giderek

İnönü zaferinin kendisi Ankara'da iken hazırladığıplânlarla kazanıldığı rivaye nin doğru olupolmadığını sormuşlar. İzzet Paşa: ''Zaferde hiçbirhissem yok,'' dedikten sonra ''İsmet bir dâhidir,''diyor. Ama daha sonra, Yunan orduları birliklerimiziyenerek Sakarya'ya doğru yürüdükleri vakit, budâhiye bir mektup yazarak Ankara'da iken kendidehasına inanmadıkları için başlarına gelen felâketeşaşmamaları lâzım geldiğini hatırlatacaktır.Mustafa Kemal, yine o günlerde, bir başkagazeteciye:- Millî mukavemet bu hâlini buluncaya kadarkaç defa ölümle göz göze geldik, diyor.İstanbul da rahatsız. Gazetelerimizde yalnızBüyük Millet Meclisi hükûme nden bahsediyoruz.Hürriyet - ve -İtilâfçı gazetelere ağız açtırmıyoruz.Adalar'da lâtarnalar, ''Zito, zito Venizelos''şarkıları susmuştur.Haziranda İngiliz nazırları, Türk - Yunan

harbinde tarafsız kalacaklarını ilân etmişler,İstanbul bölgesine bir Yunan saldırısıyap rılmıyacağı için de teminat vermişlerdir. Dahaileri giderek, Yunanlıların işi ar k mü e klereemanet etmesi lâzım geldiğini söylemişlerse deYunanlılar bu teklifi reddettiler.Fakat aramızda düşmandan da düşman var.Bab-ı âli caddesinde, ah Mustafa Kemal zaferikazansa da kurtulsak, diyen milliyetçiler, ahYunanlılar şu ordunun hakkından gelseler deMustafa Kemal'den ve İ hatçılardan kurtulsak,diye bekleşen bozguncu ve hainlerle karşılaşıyoruz.Verçinlur Ermeni gazetesinin sahibi Zaven iki tara ıTürk gazetelerini dolaşıp haber sızdırmağabakarken:- Anadolu'da Mustafa Kemal, İstanbul'da AliKemal, asayiş berkemal... diye alay eder. Size birİstanbullu Türk'ün o zamanki yazısından bir kraalıyorum: ''Hep oturuyorduk. Bir adama sorduk:- Bu memleke e tekrar İ hat - ve - Terakki'ninmi, yoksa Yunanlıların mı hükmetmesini istersiniz?

Bilâtereddüt:- Yunanlıların! dedi.Bunun üzerine ev sahibi:- Ben evimde böyle bir söz söylenmesinetahammül edemem, diye haykırdı.''Nihayet Temmuz sıcaklarında Kral Kostan nzarını a . Umumî seferberlik yapmış . Pek ciddîİngiliz yardımı da görüyordu. Bizim ordumuz,taarruz edecek Yunanlıların üçte biri kadar bir şeydi.Kral ordulariyle Ankara'ya gidecek ve zaferini oradaMustafa Kemal'e dikte edecekti.Yine kara günler geldi. İlk çarpışmalardaordumuzu yendiler. Eskişehir düştü. Rumgazetelerine göre ar k hiçbir daya ş imkânkalmamış . Hürriyet - ve İ lâfçıların da kri bu idi.Saray, yeniden bir Damat Ferit hükûme kurmakiçin Kral Kostan n'in Ankara'ya ayak basmasınıbekliyordu. O kara günlerde ''Akşam'' gazetesinde

bir yazı yazmış m. Bu yazı: ''Eskişehir de şehirolarak Bursa'dan kıymetli değildi. Ordumuz bizeyeter!'' diye bi yordu. Büyükada vapurunabindiğim vakit, zafer ve sevinç günlerinde gülerekbirbirlerine beni gösterenler, şimdi ''Bu hain... İştebu hain...'' der gibi parmaklarını uza ktan sonrabaşlarını çeviriyorlardı.

Ertesi gün gazetelerde:- Babanın malı mı Eskişehir? diye başlıyan ağızdolusu küfürler çıkıyordu.Peyam-ı Sabah: ''Sivas'a çekileceğiz de oradadayanacağız ha... Heyhat!'' diyor, yazısını:''Hamaset ve celâdet neye yarar? Zavallı Türk âkıbetricate mecbur değil mi?'' diye tamamlıyordu.Hilâl-i Ahmer'e koşuyorduk. Başlangıçtan beriburası bir vatansever ocağı idi. Gizli Anadoluhaberlerini hep oradakilerden alırdık. Hiç kimseninağzını bıçak açmıyordu. Fevzi Paşa'ya ''Akşam''danbir telgraf çek k; ''Ordumuz manevra kabiliye nimuhafaza ediyor'' diye manasını sökemediğimiz bircevap geldi. Bilir sandıklarımızdan sorduk, ''Her şeybitmiştir diyemez a...'' cevabını verdiler.Yalnız Anadolu'dan geldiğini duyupgörüştüğümüz bir erkân-ı harp miralayı:- Benim bildiğim Mustafa Kemal, Anadolu'nunson tepesine kadar gider, yine teslim olmaz,

diyordu.Son tepe... Son tepe... Ona da razı idik.Adalarda gene sabahlara kadar, sarhoş ka lelerininönüne düşen lâtarnalar, Türk kapılarının eşiğindedurup marş çalıyorlardı. Rumların sokucu birgülüşleri vardı. Ne gazete açabiliyor, ne sokağaçıkmaya katlanıyorduk. İlk mütareke günlerindende azgın, şımarık ve boğucu bir hava idi.- Acaba Londra konferansında daha uysal mıolmalıydık?- Sonunu ge remeyiz, azizim, sonunugetiremeyiz. Biz böyleyiz, diyenler çoğalmıştı.Meclislerde: \"Ben demedim mi idi\"lerdengeçilmiyordu.En coşkun Anadolucular bile caymışlardı.Mustafa Kemal... Bütün ö eler, hakaretler veküfürler onun üstüne doğru köpürdüğü gibi, sonumutlar, bir türlü cevabı bulunmıyan sualler de

onun üstünde düğümleniyordu.Felâke e idik. Tek sorumlu o idi. Acabakurtulunca zafer şerefini ona verecek miydik?***Mustafa Kemal Karacahisar'daki karargâhındaGarp Cephesi Komutanı ile durumun ağırlığınıinceledikten sonra:- Birliklerinizi toparlıyarak düşmanla kendiaranıza büyük bir mesafe koymaya bakınız.Düşmanı üslerinden uzaklaş rmak için Sakaryadoğusuna kadar çekilebilirsiniz. Şehirler bırakmakhalk e ârını sarsabilir. Biz askerliğimizi yapalım,der.Büyük sanat, soğukkanlı karar iradesiyle el elevermiş r. Ordu, nesi kalmış ve kurtarabilmişse,dağıtmamağa çalışarak gerilemeye devam eder.Meclis kaynaşmaktadır:

- Nerede o kahraman?Mustafa Kemal'in düşmanları, Mustafa Kemal'isormaktadır:- Millet nereye götürülmektedir? Ordu nereyegitmektedir? Bu faciaların sorumlusu nerede? Onucephenin başında görmek isteriz.Eğer Mustafa Kemal de bir yenilmeye uğrarsaortada hiçbir otorite kalmıyacağını düşünen veonun cepheye gitmesini doğru bulmıyan birkaçarkadaşı müstesna, dostu da düşmanı da MustafaKemal'i ordunu başına geçirmek ister. Dostlarısamimîdirler. Mustafa Kemal'in askerlik dehasınagüvenmektedirler. Düşmanları ise, nasıl olsa dönüşve bozgun faciaları içinde onun da kaynayıpgideceğini ummaktadırlar.Nihayet Mustafa Kemal, Başkomutanlığı kabuleder.Meclistekiler:

- Hayır, hayır Başkomutanlık hakkı Meclisindir.Başkomutan vekili olabilirsiniz, derler.Düşmanlarının oyununu sezen Mustafa Kemal,onları kendi oyununa ge rmeyi bilir. YalnızBaşkomutan olmak değil, Başkomutan oldukçaMeclisin yetkilerini kullanmak hakkını ister. Budiktatörlük demek r. Sakarya cephesi tutunmazsa,Mustafa Kemal mücadeleyi bırakacak mı? Hayır.Ama Meclis onu bırakabilir. Ne Ankara üstüneyürüyen Kral Kostan n, ne de Meclisin içindekihasımları nasıl bir zekâ ve karakter kuvve ile boyölçüştüklerinin farkında değildirler.Meclis, istediği sıfa da, yetkileri de kendisinevermiştir. Mustafa Kemal, Başkomutan.Bilhassa cephe gerisi için pek kat'î tedbirlerebaşvurur. Asker toplamak, umutsuzluk yüzündenartan kaçaklığı önlemek, ayaklanmalara rsatvermemek için İs klâl Mahkemeleri kurulur.Mille n varından yoğundan ordu ih yaçlarınıntemin edilebilmesi için bir sürü emirler verir.

Hikâyesini bir yerde okuyabileceğiniz SakaryaMeydan Muharebesi, orta Anadolu'nun bağrındankopmuştur. Önde zaferlerine güvenen gururlu birkral ve ordusu, arkada bin türlü fesat vardır.Rahmetli Neca ile beraber Kastamonu İs klâlMahkemesinde bulunan dostum NebizadeHamdi'den dinlemiş m. Binlerce kandırılmış,fesatlanmış kaçak toplayıp cepheye sürmüşler:- Yalnız bir kişi idam e k, o da onuncu defakaçtığı için... demişti.Kılıksız kıyafetsiz, yoksul ve biçare halk, batanbir devle n yerine geçecek yeni bir Türk devle nintemellerini a klarını bilmeksizin, dişi ile rnağı ileuğraşıyordu. Bu, komutanların ve subayların erlerleomuz omuza, kara namlu deliği ve süngü pırıl sıönünde insan cesare ni tarife ih yaçbırakmadıkları bir ölüm kalım boğuşması idi.A ndan inerken bir kemiği kırılan Mustafa Kemal,güçlükle doğrularak:- Ya sen, ya ben... demişti.

Ya Kral Kostantin, ya o...Eskişehir bozgunundan sonra düşmanla temasıkeserek iki yüz kilometre geri çekilmiş ve Sakaryacephesini kurmuştuk. Bu cephe yüz kilometregenişliğinde ve yirmi kilometre kadar derinliğindeidi.Ankara ve Meclisteki vatanseverler de,umutların pek zayıfladığı günlerde bile, şehri bırakıpAnadolu içine gitmek tekliflerini reddetmişlerdir.Bütün Türklerin kalpleri Sakarya cephesindedir.İstanbul'un her sokağı bu cephenin bir parçası idi.Ne kadar da uzun sürmüştü bilseniz... Tarihkitaplarından hangi gün başlayıp hangi gün bi ğiniöğrenerek bu uzunluğu ölçemezsiniz. SakaryaHarbinin her dakikası kendi başına bir ''zaman'',gelen, geldiğini duyuran, giden, gittiğini duyuran birzamandı. Uyanıklığımızda, uykuda imiş gibisıçrıyorduk. Çünkü ben şimdi İstanbul'un birköşesinde bu sa rları, Sakarya Savaşınıkazandığımız için yazabiliyorum. Bu sırada siz

İstanbul denizini hâlâ o zafer şere neseyrediyorsunuz.Nihayet müjde eriş . Sayfalarımızı MustafaKemal'in üniformalı resmiyle kapladık. Bu resim, ogünlerde sancak gibi bir şeydi.Dil tutulur gibi, kalemlerimiz tutuluverdi.Hepimiz bir şevk denizi içinde öçlerimizden,yaslarımızdan, acılarımızdan yıkanmışa döndük.Sakarya Savaşının son günlerine ait ha ralarınıAtatürk'ün kendisinden dinlemiştim:\"Cephe Kurmay Başkanı odama geldi. Kemiğimkırık olduğu için ya yordum. Bana umutsuz birsesle son raporları okudu. Bu raporlara göredüşman taze kuvvetler alıyordu. Raporlar ara sırakanatlanan uçağımızın görüşleri idi. 'Bir daha oku!'dedim. Dikkatle dinledim. Raporu veren, Yunancephesinin bir kanadından öbür kanadına giden(bu sanatların adlarını ha rlıyamıyorum) kuvvetleriyeni kıt'alar sanmış olduğunu anlamaktagecikmedim. Bu aktarma ancak bir çekilme hareke

olabilirdi. İsmet Paşa'ya 'Zaferini tebrik ederim,paşam!' dedim ve hemen karşı taarruz emrivermelerini söyledim. Bir müddet sonraGenelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak) odamageldi. Bir kolordu komutanından bahsederek:(Kemale n Sami) 'Kendisini taarruzakaldıramıyoruz. Emri doğru bulmuyor. Sedye ile deolsa telefon başına kadar gel!' dedi. Gi m.Telefonla bu komutana: 'Sen olmazsan yerine birçavuş gönderir, taarruz e ririz' dedim. Biraz sertçeolan sesimi tanıyınca; 'Ya... Böyle mi tensipbuyurdunuz, emredersiniz!' dedi.\"Perde ArkasıSakarya zaferi ile ''gazi ve müşir'' MustafaKemal Paşa tam otoritesini elde etmiş r. Birazsonra Meclis'te ''Müdafaa-i Hukuk'' grubu adı ilekendi par sini kuracak r. Ar k bir yeni devletvardır. Onun başında bulunan adam da MustafaKemal'dir. Bu olup bi yi içlerine sindiremiyenlerçoktur ve durmaksızın bozgunculuk rsa arayacaklardır ama, Mustafa Kemal eskisinden çok

daha kolayca bu muhalefetleri önliyecek r. Asılbüyük kriz atlatılmıştır.Ordunun kuruluşu ile Sakarya zaferi arasındakidevir üzerine bir hayli ha ra yazılmış r. Bu ha ralarbirbiri ile ve hepsi Atatürk'ün nutku ile ça şıpdurur. Atatürk İsmet Paşa'yı Ali Fuad Cebesoy'a veRefet Bele'ye karşı tutmuştur ve kendisine hakkıolmadığı şere eri vermiş r, iddiası ilerisürülmüştür. Tenkitçilere göre İnönü soyadıAtatürk'ün bir kayırmasından ibare r. Bu zaferleronun değildir. Ethem kuvvetlerinin kaldırılması bile,bazı ha ralarda, ona mal edilmez. Demokrasidevrinde İnönü zaferi tarih kitaplarından silinecekkadar ileri gidilmiştir.Gerilla devrine son vererek orduyu kurmakAtatürk'le İsmet Paşa'nın ortaklaşa eseri olduğunaşüphe edilemez. Şurası gerçek r ki Atatürk, birçokyakınları da Ethem'i tu ukları için son zamanlardaKâzım Paşa (Özalp) komutası al nda Kuvay-ıSeyyare'ye bağımsızca bir durum tanımakta birsakınca olmadığı krine yatmış . Ethem'in yanına

giden heyet Kütahya'dan dönerken Mustafa Kemaltara ndan İsmet Bey'e şöyle bir şifre gelmiş veyaver Şükrü Bey (Sökmensüer) tara ndanaçılmış r: ''Merkezi Kütahya'da olmak üzere KâzımÖzalp komutası al nda bir tümeni Ethemkuvvetleri, öteki de 61 inci tümen olmak üzereGarp Cephesi Komutanlığına bağlı bir grup teşkilederek Ethem'le olan anlaşmazlığın ortadankalkabileceği düşünülmektedir. Bu konuda nedüşündüğünüzün bildirilmesi.'' İsmet Bey kısacayaveri Şükrü'yü hemen yola çıkardığı cevabınıvermiş r. Şükrü Sökmensüer, Mustafa Kemal'legörüşmesini şöyle anlatmaktadır: ''İstasyonunhemen yanı başındaki küçük binadaki odasındabeni kabul eden Mustafa Kemal Paşa'ya, Ethem vekardeşi Tev k'in isyancı durumlarını, gizlimaksatlarını açıkladıktan sonra millî mücadeleninselâme bu kuvvetleri ortadan kaldırmaktaolduğunu ve garp cephesinin buna gücü yeteceğini,ayrı grup kurulmasının büyük mahzurlara yolaçacağını zaten 61 inci tümenin bir alayınınKütahya'da Ethem tara ndan silâhları alındığını,tümen Kütahya'ya gidince aynı hâle uğraması

ih mali bulunduğunu ve böylece garp cephesininen çok güvendiği bir kuvve en ve komutandan(İzze n Çalışlar) mahrum kalacağını söyledim.Mustafa Kemal Paşa bir iki defa şu sualleri sordu:'Garp cephesi kuvvetleri Ethem kuvvetleriniyenecek güçte midir ve buna güvenebilir miyiz?'Her defasında müsbet cevap verdim. Tabiîsöylediklerimin hepsi İsmet Bey'den aldığım direk füzerine idi.''İsmet İnönü'nün bir düzen ve kanun rejimiadamı olduğu söz götürmez.Fakat İnönü zaferleri üzerindeki emir vekomuta payı üzerinde anlaşmazlık büyüktür. KendiKurmay Başkanı Tev k Bıyıklı'nın ''İnönü zaferleriniİsmet Paşa mı kazanmış ?'' başlıklı uzun bir tenkityazısı harp tarihi dosyaları içinde bulunsa gerek. Birkopyesi bendedir. Bu tenkitlere göre ''İnönüzaferlerinde İsmet Paşa'nin hiç hissesi yok gibidir.''Bu savaşlar birlikler başında bulunan pek kahramankomutanlar tara ndan kazanılmış r. İkinciİnönü'nün hikâyesini son geceyi Ankara'da ziraat

mektebinde Atatürk'ün yanında geçiren eski birbakandan şöyle dinlemiş m: ''Odanın ortasında birmasa. Üstünde bir harita. Mustafa Kemal:- Bir kadeh bir şey içmek istiyorum, dedi.Oturduk. Biraz sonra bir kurmay subay geldi:- Haber kötü... Sağ kanadımız çekiliyormuş,efendim, dedi.'Meğer sözde Yunan süvarileri istasyonagirmişler. İsmet Bey geri çekilme emri vermiş.Kendisi Çukurhisar'a doğru yola çıkmış. MustafaKemal Paşa'nın çek ği telgrafa yerinde kalankomutanın verdiği cevapta şöyle deniyordu: 'Solkana a Nazım Bey dayanmaktadır. Sağ kanattutundu. Biz de ne yapacağımızı bilmiyoruz.'Mustafa Kemal hemen İsmet Paşa'yı buldurarakdurumu haber verdi. O da yeniden kuvvetlerininbaşına döndü. İşte İsmet Paşa'ya çek ği o tarihîtelgraf bu gecenin sabahında yazılmıştır.''Tev k Bıyıklı'nın tenkit yazısına göre daha

sonraki Kütahya, Eskişehir bozgunu ise İsmetPaşa'nın komuta yetersizliğini büsbütün açığavurmuştur. Bıyıklı ''Bu bozgun komutanları HarpDivanı'na götürür'' diyordu.Bu bozgunda ordu hemen hemen yok olmuşgibi idi. Rahmetli Cevdet Kerim'den dinlemiş m:\"Sakarya yolunda bir köy odası. İsmet Paşauykuda. Kapının önünde Tev k (Bıyıklı). Bizimtümenden de bir şey kalmamış ama, karargâhyerinin neresi olacağını anlamak için gelmiş m.Tevfik:- Her şey bi . Ne umut kalmış r, ne bir şey...Bak ben sakal bırak m. Niye m birkaç koyunluk birsürü ile Suriye'ye geçmek. Sen de başının çaresinebak, der.Mustafa Kemal Ankara'da bozgun haberinialdığı vakit pek ö eli idi. Fakat soğukkanlılığınıtakınarak cepheye geldi. İsmet Paşa MustafaKemal'e selâm durur:- Yapamıyorum, der.

Mustafa Kemal daha önce Garp CephesiKomutanlığına Fevzi Paşa'yı ge rmeyi düşünmüş,Fevzi Paşa yanında kalmak istiyerek özür dilemişti.Mustafa Kemal, İsmet Paşa'ya:- Yaparsın, yapacaksın, dedi.Fakat, Tev k Bıyıklı'nın söylediğine göre, ondansonra da ne cephe komutanlığında, ne sivilhizmetlerinde, sonuna kadar, İsmet Paşa'yı kendibaşına bırakmamıştır.Bozgun sırasında Ankara'da Meclisin havası pekbozuktu. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.Mustafa Kemal görünüşte soğukkanlı olmaklaberaber geceleri uyuduğu yoktu. Ziraatmektebindeki harita başından ayrılmıyordu.Sabahleyin evine gi ği vakit sadece yıkanıyor,sonra hemen Meclise gidiyordu. Meclis ateşüstünde idi. Mustafa Kemal içeri girdiği vakit, eskisigibi, herkesin gözü onun üstünde değildi. Homurtuile karşılandığı bile olurdu. Birçok milletvekillerinegöre uğranılan bozgunun gerçek sorumluluğu onun


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook