Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Çankaya-Falih Rıfkı ATAY

Çankaya-Falih Rıfkı ATAY

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-18 12:32:45

Description: Çankaya-Falih Rıfkı ATAY

Search

Read the Text Version

Harbin sonlarına doğru Ruşen Eşref'in Pangal tara arındaki apartmanında bir fotoğra nıgörmüştüm. Resimdeki paşa esvabı pek süslü veresmî idi. Enli bir nişan kurdelâsı ile, nemi vedumanı üstünde ütüsü ile, bu esvabı Mercanyokuşundaki (1) camekânlardan birine daha fazlayakış rıyordum. Onu bir siper kılığında görmekistiyordum.Fotoğra n al ndaki uzun ''ithaf'' yazısı,beyanname gibi bir şeydi. Bu yazı benim üzerimdeRuşen Eşref'e bir ha ra olmaktan fazla, onun evinegelecek bütün gençlere bir seslenme olmak etkisibırak idi. Üslûp, Namık Kemal zevkinde veçeşnisinde idi.İ hatçı tenkitlerini de bir türlü içimdenatamadığım için, bu resimde bağlıyan çözen,inandıran şüphelendiren, çeken bırakan, sıcak mısoğuk mu, insanın dokunacağı gelen bir şahsiyetesrarlığı bulmuştum. Doğrusu askerden deyorulmuştuk. Enver'in yerine bir adamaramıyorduk. Bizi Enver'den de onun yerine

geçeceklerden de kurtaracak, bir türlü tarifedemediğimiz bir memleket şar arıyorduk. Üçharp, üçü de birbirinden beter harp, vatanı parçaparça eden üç harp, destanlara el'aman dedirmiş .Her türlü kahramandan korkuyorduk.Fakat Birinci Dünya Savaşı bozgunundan sonradenizden düşman donanması ve Yunan zırhlısıAverof, karadan Franchet d'Fesperey İstanbul'agirdiğinden, vatan ve sancak ayaklar al nadüştüğünden, padişahla vezirleri Afrika'daki kabileşeyhleri gibi aşağılaş klarından beri, MustafaKemal'e Pera Palas'ın alt kat salon penceresindeveya caddede rasladığım vakit:- Acaba? derdim.Yalnız bağlayıcılığı, çekiciliği ve inandırıcılığıkalmış . Ama ne yapacak ? Nerede ve nasılyapabilirdi?Ne vakit, en uzaktan bile görsem, bir yerdetoparlanmak bilmiyen o manevî çözülüş içinde,donuk, çağırışsız, fakat hiç iradesini kaybetmiyen

bir bakışı vardı.O günlerdeki haya nı bana çok sonraÇankaya'nın eski köşkünde anla . Kitabımdaokuyacaksınız.***Sofya'ya dönüyoruz. Mustafa KemalBulgaristan başken ne geldiği vakit, elçi Fethi Beyarkadaşı ya, nasıl olsa ev buluncaya kadar kendinimisa r eder diye elçiliğe eşyaları ile gider. Valizlerinikapıda bırakarak yukarı çıkar. Fethi Bey hünezbekârdır. Bir müddet konuştuktan sonra Fethi Bey:- Biraz şehri dolaşalım. Hava da almış oluruz,der.İnerler. Elçi kapı önündeki valizleri görünce:- Ne olacak bunlar? diye sorması üzerine peksıkılan Mustafa Kemal:- Otele götüreceğim, der ve çıkarlar.

Fethi Bey hasis . Hâlbuki Mustafa KemalAnkara'da Kuvay-ı Milliye'ye Meclis Başkanı vesonra Cumhurbaşkanı olunca, Fethi ne zaman gelseailesi ile beraber kendi evinin bahçesindeki ufakköşkte yatırıp kaldırırdı.Mustafa Kemal Sofya'da Fransızcasını ilerle .Hoca tu u ve çalış . Pek çekici, iyi giyinen, danseden, içen eğlenen bir erkek güzeli de olduğu içintoplan yıldızları arasında idi. Çok çeşitli zevkleriolduğu için kir arkadaşları, olay ve eğlencearkadaşları, birbirinden pek farklı idi. Ömrününsonuna kadar da böyle kalmış r. Bir değişmez hâlitoplan havasına o hâkim olmalı idi. Hırsı ve gururuşüphesiz, hele iç ği vakitler, kırıcı denecek kadarsert ve yalçındı. Ordu ve poli kada kendindenüstün gördüğü yoktu. Doğrusu bu da doğru idi.Sofya'ya gidinceye kadar daima haklı çıkmış .Hiçbir huyu ve davranışı İ hatçı ölçüsüne göredeğildi. O devirde y a ş a m a, ve onun zevkleriniyaratan şeyler, kadın, içki, açık eğlence, dans, ört,hepsi ayrı ayrı günah r. Hiç olmazsa ''gizli''olmalıdır. Kimse görmemeli ve duymamalıdır.

Mustafa Kemal'in huyu da gizliliği gurur ezicibulması idi. Ahlâkın so aca da halkça da anlaşılmave zorlanma sıkı ve baskısına karşı idi.İstanbul'da Madame Corinne denen bir dullailişkileri olmuştur. Sofya'dan ona Fransızcamektuplar yazmış r. Bu mektuplar aynı zamandaFransızca exersise'leri sayılabilir. Birinde içini şöyledöker: ''Kış Sofya'da çe ndir. Mevsimin eğlencelerielçilikte geçirilen geceler, meslekdaşlar arasındaküçük toplan lar, bazan da kâğıt oyunları... Beniçok eğlendirmiyen ve hiç hoşuma gitmiyen birhayat... Umarım ki senin eğlenceleri hiç eksikolmıyan İstanbul'da daha hoş geçen bir haya nvar.'' Fakat mektup birdenbire parlayıverir: ''Benimih raslarım, hem de pek büyük ih raslarım var.Fakat ben bu ih raslarımın gerçekleşmesinivatanıma büyük faydaları dokunacak, bana dayeterlikle yapabileceğim bir görevin canlı içrahatlığını verecek büyük kri başarmaktaarıyorum. Bütün haya mın prensibi bu olmuştur.Onu çok genç yaşımda edindim ve son nefesimekadar ona bağlı kalacağım.''

Enver bir gün kendisine:- Ne istiyorsun Kemal? diye sorması üzerine:- Büyük kuvvetlere kumanda etmek is yorum,demişti.Bu Bayan Corinne'in Harbiye okulu karşısındakievinde müzik toplan ları yapılırdı. İstanbul'unsanatçı veya Ba eği mli kimseleri bir araya gelirdi.Mustafa Kemal general olduktan sonra da savaşsırasında bu evin eğlencelerine katılmıştı.***Birinci Dünya Savaşına yaklaşıyoruz. AlmanyaGenerali von Sanders'in başkanlığı al ndaTürkiye'ye bir ''askerî ıslahat'' heye gönderilmiş r.Çanakkale ve İstanbul boğazlarını nüfuzu al natutan bir durumda olduğu için İngiltere, Rusya veFransa protesto etmişlerdir. Enver Almancıdır: Onagöre bu devlet yenilemez. Mustafa Kemal'e göreTürkiye için harbe girmemek bir ölüm-kalımmeselesidir.

İngiltere, Fransa ve Rusya Türkiye'nin tarafsızkalmasını ister. Enver buna karşı Yunantopraklarından taviz ister. ''Yapamayız. Fakat sizintoprak bütünlüğünüzü garan ederiz.Memleke nizdeki Alman demiryollarına da elkoyunuz. Size bunu hak olarak tanırız,'' derler.Enver, ordu benim emrimdedir, benimistediğimden başka türlü olmaz, direnişindedir.Meşru yet Türkiyesinde iki çeşit emperyalizmideolojisi baş göstermiş : Pan-İslâmizm, Pan-Turanizm. Enver Pan-İslâmis r. Halifenin fetvasınıalınca bütün Müslümanları ayaklandırabileceğinisanmaktadır. Kayzer Wilham'de bu hayale az çokbel bağlamış r. Göben ve Breslauv Alman savaşgemileri Çanakkale Boğazı'ndan geçerek İstanbul'agelmişlerdir. Gemiler sözde bize sa lmış r ama,amiral de, subaylar da, erler de Alman kalmış r.Yalnız kasketlerini fesle değiştirmişlerdir.Harbe girersek doğu sınırımızda Rusya var:Denizden asker gönderemeyiz. Karadan yol yok.Demiryolunun son istasyonu Ankara. İngilizlerMısır'da Mezapotamya'ya asker çıkaracaklar. Bizim

Bağdat demiryolu henüz ne Toros'u, neAmanuslar'ı aşmış değildir. Halep-Hicaz demiryoludar hattır. Bu şartlar içinde savaşa girmek, nasıl olsapek kısa zamanda Almanlar düşmanlarınıyenecekler, biz ufak tefek fedakârlığımızın büyükkarşılıklarını toplayacağız, diye düşünmek r.Sadrazamlığa kadar çıkan Talât Paşa, biz varlığımızıiki büyük devletler takımından birine bağlamaklakoruyacağımız inancında idik, Almanlar i faklarınaalınca girdik, şartları da yanlarında savaşmamızolduğu için harbi göze aldık, der.Türkiye asker değil, bir sivil aydının da kolaycakarar vereceği üzere, kendisine saldırılmadıkça elinetüfek almaması gereken bir durumda idi. Enver'intek dayanağı Alman zaferi idi. Nitekim iki Almanharp gemisi Karedeniz'e çıkarak, sadrazam venazırların haberi olmaksızın, Odesa'yıbombardıman etmiş, savaşı bir olup bi halinegetirmiştir.Mustafa Kemal bu ara bir de kaza atlatmış. Birgün kendisine ataşemiliterlerin bağlı olduğu

dairenin başındaki Almandan bir tezkere gelir.Mustafa Kemal Sofya'da oturmalı, ordan bütünBalkan merkezlerindeki ataşemiliterlik işlerinebakmalı imiş. Teklif saçma idi. Sert bir cevap verdi.İstanbul'da oturayım, oradan bütün merkezlerdekiişlere bakayım... diye. Hâlbuki o sırada orduyu peksıkı bir disiplin al nda tutmak ve Alman idaresineitaat e rmek için en şiddetli tedbir almıya kararvermişlerdi. Daire başkanı ilk ağır cezayı MustafaKemal'e uygulamak istedi. Enver Paşa: ''İlktecrübeyi Mustafa Kemal'de yapmayınız!'' dediktensonra, Almanın yanındaki Osmanlı kurmayınıçağırarak: ''Durum kötü olacak . Yaz, böyleyapmasın!'' demiş.Mustafa Kemal bu acı günlerdeki ha ralarınıbana şöyle anlatmış : ''Ben Kaymakam MustafaKemal Sofya'da ataşemiliter bulunuyordum. Harpçık . Alman askerî ıslahat başkanı Liman vonSanders'in Çanakkale'yi savunacak ordunun başınageç ğini de henüz bilmiyordum. Osmanlıordusunda hemen seferberlik yapılması biledüşünülecek bir mesele iken devle n Karadeniz'de

hâlâ bugün bile nasıl geçmiş olduğunuöğrenemediğim bir olay üzerine harbe girilmişolmasından şikâyetçi idim. Bu şikâyetlerim o vakitne kadar manasız sayılmış . Çünkü ben yalnızşikâyetçi olduğumu söylemiyordum. Almanlarlaberaber olanlar yenileceklerdir, diyordum. Busözlerim ise gerçekten çok elverişsiz bir zamanaraslıyordu. Çünkü Alman kuvvetleri dev adımlarlaParis üzerine yürümekte idiler.\" Türkiye'yi, bilerekveya bilmiyerek, aldatmak için çeneleriniişletenlerin, doğru bir iş yapmak neşesi ile sarhoşoldukları günlerde, bir Sofya ataşemiliteri çıkmış r.İstanbul'da bazı kimselere sayfalar dolusu tenkitleryapmakta, yalnış bir iş yapıldığını söylemektedir, buadam delinin biri değil de nedir? Bir ara Talât'laİsmail Cambulet Bulgarları harbe girmeyekandırmak için Sofya'ya gelmişler, görüşmüşlerdi.Mustafa Kemal'i yanlarına bile almadılar. Dev gibiadımlarla ilerleyen Alman kuvvetleri sonunda Parisönünde takıldı, kaldı. \"Bütün memleke n benceaçık bir felâkete a lmış olduğunu gördükten vebütün Türk ordusunun bu felâke , her nepahasına, önlemek için kanını dökmeğe

hazırlanmasından başka çare kalmadığınıanladıktan sonra benim hâlâ Sofya'dakordiploma k içinde rahat salon haya geçirmekliğime imkân olabilir mi idi?Başkumandanlık vekilliğine baş vurdum. Orduiçinde rütbeme uygun herhangi bir görev istedim.Başkumandan vekili tara ndan çok nazik bir cevapgeldi: 'Sizin için orduda daima bir görev vardır.Fakat Sofya ataşemiliterliğinde kalmanız çok önemlisayıldığı içindir ki sizi orada bırakıyoruz.' Cevapverdim: 'Vatanımın savunması ile ilgili iligörevlerden daha önemli bir görev olamaz.Arkadaşlarım savaş meydanlarında ateş hatlarındabulunurken ben Sofya'da ataşemiliterlik yapamam.Eğer birinci sınıf subay olmak değerinde değilsem,inancınız bu ise lü en açık söyleyeniz.' Uzunmüddet cevap gelmedi. O günlerde neler çek ğimianlatamam. Gerekirse bir er gibi, herhangi bircepheye ka lmaya karar vermiş m. Onun içinSofya'daki evimin eşyalarını, Fethi Bey arkadaşımlaanlaşarak, elçiliğe taşı m. Hemen hareketedebilmek üzere küçük bir bavul hazırladım. Ar kevi de bırakmak üzere iken 'İsmail Hakkı' imzalı bir

telgraf aldım. İmzanın üstünde 'Harbiye NazırVekili' yazılı idi. 'Ondokuzuncu tümenkumandanlığına tayin buyruldunuz. Hemenİstanbul'a hareket ediniz.' Ben bu telgra aldığımvakit Başkumandan Vekili Enver Paşa SarıkamışSavaşını yapıyordu. 'Levazımat-ı Umumiyye Reisi'İsmail Hakkı Paşa da bu işlerinde ona vekillikediyordu.''Sarıkamış, Birinci Dünya Harbinde Türkiye'ninuğradığı en kanlı bozgunlardan biridir. Alay, tümen,kolordu ve ordu kumandanlıklarından hiçbiriniyapmadan başkumandanlığa çıkan Enver, Şarkordumuzu kar kış içinde Ka as toprakları içineatmış ve ''eritmiş r.'' Ben bu kitapta askertenkitçilerin işleri ile ilgilenecek değilim. FakatSarıkamış bozgununun o vakit ordu içinde nasılkötü tepkiler uyandırdığını ha rlarım. İleri sürülentek özür şu idi: ''Harp bir bütündür. HindenburgRus ordusu ile çarpışırken, Asya Rusyasından ocepheye giden kuvvetlerden bir kısmını üstümüzeçekmek de bizim görevimizdi.'' Sonraları SarıkamışSavaşına ka lan bir hekimin günü gününe tu uğu

notları okumuştum. Bir Rus albayını esir almışız.Esir albay cepheye doğru giden üstsüz başsız zavallıaskerlerimizi görünce:- Yahu bunları soğuktan ölmiyegötürüyorsunuz, diye acımış.Aynı gündemler arasında Enver Paşa'nın bir degündelik emrini okumuştum. Aşağı yukarı: \"Evetaskerimizin giyecek yiyecek ve malzeme eksiklerinibiliyorum, ama onun yiğitliği ve manevî gücü bütünbu eksiklerin yerine geçer.''Yıllar sonra CHP umum kâ bi Sa et Arıkan'dandinlemiş m. Kuvay-ı Milliye devrinde Ali FuadCebesoy Moskova'da büyükelçi iken yanındaataşemiliterlik eden Arıkan, bir ara Moskova'yagelen Enver Paşa'ya:- Paşa hazretleri biz Sarıkamış meselesini birtürlü kavrıyamamıştık, demesi üzerine kısaca:- Zaten açlıktan öleceklerdi. Cephede düşmanda öldürerek öldüler, cevabını vermiş.

Bu bozgun Orta Anadolu'ya doğru bütün vatankapılarını Rus ordularına açmıştı.Mustafa Kemal, Sofya'dan İstanbul'a geldiğivakit Enver Paşa da Sarıkamış'tan dönmüştü. Öncekendisini görmek üzere makamına gi : ''Birazsonra Enver Paşa ile karşı karşıya bulunuyorduk.Enver biraz zayı amış, rengi solmuş bir hâlde idi.Söze ben başladım:- Biraz yoruldun, dedim.- Yok, o kadar değil, dedi.- Ne oldu?- Çarpıştık, o kadar...- Şimdiki durum nedir?- Çok iyidir, dedi.Kendisini üzmek istemedim. Konuşmayıgörevim üzerine çevirdim:

- Teşekkür ederim, beni numarasıondokuzuncu olan tümene kumandan tayinetmişsiniz. Bu tümen nerededir?- Ha, evet... Belki bunun için Erkân-ı Harbiye(Kurmay Heye ) ile görüşseniz daha iyi bilgiedinirsiniz.Enver'i çok yorgun ve kafası işlerindegörüyordum. Sözü uzatmadım.- Pekiy, o hâlde fazla rahatsız etmiyeyim,dedim.Başkumandanlık Erkân-ı Harbiyesine gi m.Gerekenlere kendimi şöyle tanıtıyordum:- Ondokuzuncu Tümen Kumandanı MustafaKemal...Hepsi şaşıyordu. Böyle bir tümenin varolduğundan haberi olana raslamadım. Sonunda birakıllıcası dedi ki:

- Belki böyle bir tümen Liman von Sanders'inordusunda bulunmaktadır. Bir defa onu görseniz...Von Sanders'in Kurmay Başkanı Kâzım Bey'inbürosuna giderek durumu anlattım. Kâzım Bey:- Bizim dislokasyonumuzda böyle bir tümenyoktur. Fakat olabilir ki Gelibolu'da bulunan üçüncükolordu yapmakta olduğunu bildiğimiz bazı yeniteşkilât arasında yeni bir tümen kurmayıtasarlamıştır. Bir defa oraya kadar gitseniz.Kâzım Bey:- Bununla beraber hareke nizden önce sizikumandan paşaya tanıtayım, dedi.Sofya ataşemiliterliğinden geldiğimi de öğrenenLiman von Sanders Paşa beni büyük nezaketlekabul etti. Kibar bir tavırla:- Bulgarlar hâlâ harbe girmiyecekler midir? diyesordu.

- Benim gördüğüme göre henüz girmiyecekler.- Niçin?- Benim anladığıma göre Bulgarlar iki ih maldenbiri anlaşılmazdan önce harbe girmezler. BiriAlmanya'nın başarı kazanabileceğine inandırıcıdeliller görmedikçe. İkincisi harp kendi topraklarınatemas etmedikçe.Cevabım generali birdenbire ö elendirdi. Sağyumruğunu sıkarak ve yukarı kaldırarak, öncegüldü, sonra:- Bulgarların Alman başarısına güvenleri yokmu? diye sordu.Soğukkanlı cevap verdim:- Hayır, ekselans, dedim.- Biraz daha öfkelenen Liman von Sanders Paşa,yüzü kıpkırmızı olarak:

- Niçin? dedi.Bu soru ile ne demek istediğini anlıyamamış m.Yüzüne baktım. Açıkladı:- Nasıl olur, Alman başarısına karşı güvensizlik?Nasıl olur bu?- Öyle efendim, dedim.Yüzüme dikkatle baktı:- Sizin fikriniz nedir?Cevap vermek mi, vermemek mi lâzımgeldiğinde bir an irkildim. Fakat havada birkumandan durumunda bulunan ben ne duygudaolabilirdim. Bu işlerde kendi görüşümü çoktangerekenlere yazmış m. Aksine bir şeysöyliyemezdim. Sofya'dan ayrılırken Harbiye NazırıGeneral Liyapçef'in görüşünü öğrenmiş m. Türkvatanının Boğazlarını savunma görevi almışbulunan Liman von Sanders'e ne diyebilirdim? Biran vicdan yoklamasından sonra cevap verdim:

- Bulgarı düşündüklerinde haklı görüyorum.Hemen ayağa kalktı ve bana izin verdi.''Bu arada Mustafa Kemal'in ciddîye almadığı birteklif daha olmuştur: ''Enver Paşa bana Hindistan'adoğru sefer yapmak isteyip istemediğimi sordu.Emrime üç alay vereceklerdi. İran'dan halkıayaklandıra ayaklandıra Hindistan'a kadargidecektim.- Ben o kadar kahraman değilim, dedim.Talât Paşa niçin bu görevi kabul etmediğimisorduğu zaman da:- Bize bir harita ge rsinler, dedim. Durumugösterdikten sonra da, 'Hem niçin üç alay? Tek biradam gönderin, yeter. Nasıl olsa kendi kuvve nikendi yapmıya mahkûm değil midir?'- Bu fedayiliği üstüne almalı idin.- Eğer böyle bir şeye imkân olsaydı, sizin

emrinizi beklemezdim. Kendim gider, kuvvetlerbulur, Hindistan'ı fetheder, ve imparator olurdum,cevabını verdim.\"Bu ha rayı yazmaktaki maksadım, MustafaKemal'le başa baş yarışa çıkanlardan Rauf Orbay'labir karşılaş rma yapmak içindir. Rauf Orbayha ralarında der ki: \"Harp başlarında İstanbul'adöndüğüm vakit ar k bütün işlere hâkim durumdaolduğu hemen sezilen Enver Paşa'yı makamındaziyaret e m. 'Rauf Bey,' dedi, 'ne yapalım işteböyle oldu. Bu görev de bize düştü. Yoksapadişahın, coğrafya durumu bakımından öneminidüşünerek Afganistan'la ilişkiler kurmak ve Afganordusuna bir düzen vermek için Afgan Emirineyollamak üzere olduğu heye n başında bulunmayıdaha fazla isterdim.' O sonra gözlerimin içinebakarak düpedüz:- Sen gitmez misin? dedi.- Afganistan denen yerin adından başka nesinibiliyoruz paşam? Haritadaki yerini bile gözümünönüne ge remiyorum. Nereden, nasıl gidilir,

bilmiyorum. Amerika yolu ile mi gitsem acaba?Enver Paşa bu işe çok önem verdiğini gösterirbir tutumla:- Bahis konusu, Afganistan'ı İngiltere'ye karşıharbe girmiye hazırlamak. Siz merak etmeyin. Irakve çevresi kumandanı Cevat Paşa'ya gerekendirek er verilmiş r. Her şey hazırlanmış r. Sizönce onu görün, yeter.Bu işi asıl düşünenin Almanya imparatoruolduğunu da öğrendim. Afganistan'a hem bir askerîheyet, hem bir tabur askerle nasıl gidilebileceğineaklım ermiyordu ama, görevi kabul e m veimparatorun adamı von vas Muss'la ve heyetle yolaçıktık. Cevat Paşa bana:- Sizi Şeyh Hazal götürecek, deyince geneşaşırdım. Çünkü bu şeyhin İngiliz ajanlarından biriolduğunu işitmiş m. Enver Paşa ile haberleşerekTahran Büyükelçisi ile temas ettim.''Her ne ise Rauf Orbay sınırı geçer ama hiçbir

zaman uzaklaşmak ih mali olmadığını görür. EnverPaşa da sonunda, şimdilik bulunduğun yerde kal,Güney-İran başkumandanısın, o tara arı aşiretlerlesavunarak İngilizleri harcıyacaksın, der. İran'ınkuzeyi Rusların, güneyi İngilizlerin elinde idi.Sergüzeşt çabuk sona erer.Eğer Mustafa Kemal'e eski arkadaşı CemalPaşa'nın Mısır fa hliği de teklif edilseydireddedeceğine şüphe yoktu. Yalnız o hayal içindeve sergüzeşt peşinde değildi.***Biz bu eserde gerek büyük harp, gerek KurtuluşSavaşı üzerine askerce tenkitler veya incelemeleryapacak değiliz. Sadece Mustafa Kemal'in busavaşlardaki durumunu ve hizmetlerini belirtmekleyetineceğiz.Poli ka dışındaki Türkiye aydınları ve halkıMustafa Kemal'i ilk defa Anafartalar kahramanıolarak tanımış r. 1915'te İstanbul'un kurtuluşunubüyük ölçüde ona borçlu olduğunu öğrenmiş r. Bu

tanınma Mustafa Kemal'i vatan kurtarıcılığına vetemeli devrimler üzerine dayanan yeni devle nkuruculuğuna kadar götürmüştür. Onun içinÇanakkale bölümü üstünde biraz genişçe durmakistiyoruz.Tekirdağ'da bir ay uğraşarak tümenini kendihazırlıyan Mustafa Kemal komutası al ndakikuvvetlerle Gelibolu Yarımadası'nda Maydosbölgesine geç (25 Şubat 1915). Henüz düşmanÇanakkale'ye saldırmamış r. Türk kuvvetleri birsaldırış olursa ona karşı tedbirler almaktadır.Düşman, Ege Denizi'nden bir çıkarma yaparsa enkısa yoldan Marmara Denizi'ne nasıl ulaşabilir?Kestirme iki kara yolu vardır: Biri Bolayır yakınındakidört buçuk kilometrelik bölge. İkincisi Kabatepe ileMaydos arasındaki yedi buçuk kilometrelik bölge.Birincisi güçlüklerle dolu. İkincisi düşmanın dahakolayına gelecek . Türk komutanları bu kirdeidiler. Mustafa Kemal'in de düşündüğü bu idi.Almanlar birinci ih male saplanmışlardı.Yarımadada savunma yapılamıyacağı kanısı ilebüyük yedek kuvvetleri Bolayır ve çevresine yığmak

istemişlerdi. Türk komuta heye ise dahabaşlangıçta düşmanı yarımada kıyılarındakarşılamak üzere hazırlanmışlardı. Bazı yaya alaylarıile kıyıda gözetleme yapan kuvvetler de MustafaKemal'in emrine verilmiş . Ona göre düşman yaKabatepe, ya Seddülbahir tara arından karayaçıkacağına göre, alaylarını böyle kıyıdansavunulabilecek yolda yerleş rerek, geceligündüzlü tatbikatla birliklerini çapışmıyahazırlıyordu.Düşman 18 Mart donanma saldırısındabaşarısızlığa uğraması üzerine karadan zorlamayapmak üzere Boğaz dışındaki adalarda yığınakyapmıya koyulmuştu. Bu haber alındıktan sonra 22Mart 1915'te Çanakkele bölgesinde beşinci ordukurulmuştur. Bütün kuvvetler ordu emrinde idi.Ordu on beşinci kolorduyu Maydos çevresindebırakarak 19 uncu tümeni 19 Nisanda yedek olarakBiga'ya geldi. 25 Nisan 1915'te tanyeri ağarırkenArıburnu ve Seddülbahir bölgesine ilk düşmanbirlikleri çık . Arıburnu'na çıkan kuvvet gözetlemetaburunu püskürterek, sonradan Kemalyeri adı

verilen yere kadar ilerledi. Burada arkadan koşupgelen 27 nci Türk alayı ile karşılaş . Düşmançıkarmasını haber alan Mustafa Kemal, Conkbayırıyönünde yürüyen düşmana karşı ordudan emiralmayı beklemeden kuvvetlerini harekete geçirdi.Birliklerine kendisi yol bularak Kocaçimen tepesinevardı. Askerlerine orada kısa bir dinlenme vererek,atla gidilemediği için yanındakilerle yaya olarakConkbayırı'na geldi. Orada cephaneleri bi ği içinçekilen ve düşmanca kovalanan bir gözetmebölüğüne rasladı: \"Niçin kaçıyorsunuz? dedim.- Efendim düşman.- Nerede düşman?- İşte... diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.Gerçekten de düşmanın bir avcı ha 261rakımlı tepeye yaklaşmış, serbestçe ilerliyordu.Şimdi durumu düşünün. Askerlerimi dinlenmeleriiçin bırakmışım... Düşman da bu tepeye gelmiş...Düşman bana benim askerlerimden daha yakın.Düşman bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek

kötü duruma düşecek. O zaman, bir man klamıdır, yoksa bir içgüdü ile mi, bilmiyorum, kaçanerlere:- Düşmandan kaçılmaz, dedim.- Cephanemiz kalmadı, dediler,- Cephanemiz yoksa süngümüz var, dedim.Ve bağırarak:- Süngü tak, dedim. Yere ya rdım. Aynızamanda Conkbayırı'na doğru ilerliyen piyade alayıile cebel bataryasının erlerini marş marşla benimbulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emirsubayını geriye saldırdım. Erler yere ya ncadüşman da yere yattı. Kazandığımız an, bu andır.''Düşman ne yapacağına karar verinceye kadar57 nci alay Conkbayırı'na ye ş . Mustafa Kemalalayı hemen saldırıya geçirdi. Arkasından 19 uncutümenin öteki alaylarını da Arıburnu'na yönel .Daha önceden orada tutunmuş olan 27 nci alayı da

emrine alarak saldırıya daha çe nlik verdi. Savaşgece de sürdü ve düşman kıyının son sırtlarınakadar geri a ldı. Böylece Gelibolu yarımadasının enönemli bir parçası olan Kocaçimen platosununelden çıkmaması sağlanmış ve Çanakkalesavunuşunun temeli a lmış r. Mustafa Kemal ogün, Arıburnu kuvvetleri komutanı olarak verdiğiemirde şöyle diyordu: ''Size ben saldırıemretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceyekadar geçecek zamanda yerimizi başka kuvvetleralabilir.'' Aynı günü anlatan bir tenkitçi yazısına şuhükümlerini eklemiş r: ''Mustafa Kemal'in busavaşlarda durumu çabuk kavramak, çabuk kararvermek, kararını enerji ile uygulamak vesorumluluktan çekinmemek gibi davranışlarıkendisinde büyük komutanlık nitelikleri olduğunumeydana çıkarmıştır.''Mustafa Kemal 19 Mayıs 1915 tarihine kadarsaldırı ve savunma savaşları ile düşmanın her günartan kuvvetlerini yerlerinde durdurmayı başarmış,iki taraf karşı karşıya siperlere girmiş, düşmanınArıburnu'nda kazandığı yer de bir dar şeri en

ibaret kalmıştır.1 Haziran 1915'te Mustafa Kemal albaylıkrütbesine yükseldi.Yeni kuvvetler ge ren düşman Conkbayırı-Kocaçimen ha na saldırıp buraları aldıktan sonraKabatepe-Maydos ha na ilerliyerek Türkordusunun İstanbul'la bağını kesmek, geri kalankuvvetlerle Anafartalar'a çıkarak burasını hareketüssü yapmak istedi. 6/7 Ağustos gecesi Arıburnukuzeyinde ve Anafartalar'da çıkarma başladı.Arıburnu'ndan 20.000 kişilik bir kuvvetKocaçimen'i almak için ilerlediler. Buradan üç kollaConkbayırı ve kuzeyine doğru yürüdüler. 7 Ağustossabahı Conkbayırı-Kocaçimen bölgesinde ciddî birtehlike baş göstermiş r. Çünkü bu hat boştu. Buhat düşmanın eline geçerse Gelibolu Yarımadasıdüşebilirdi. En yakın tehlikede olan MustafaKemal'in ondokuzuncu tümeni idi. Etra an yardımgelinceye kadar Mustafa Kemal elindeki son yedekkuvve ni de Conkbayırı'na göndererek burasını 7Ağustosa kadar elde tu u. O sırada durumun

önemini anlıyan ordu komutanlığı Anafartalar adıile bir grup kurmuş ve buna Albay Fevzi'yi tayinetmiş . Conkbayırı'nda durumun çok kri kolduğunu gören Mustafa Kemal ''sevk ve idare''ninbir elde olması gerek ğini anlatmıya çalış : ''Dahabir anımız vardır. Onu da kaybedersek umumî birfelâkete uğramaklığımız ih mali büyüktür,'' diyerekordu komutanının dikka ni çek . Bana anla ğıhatıralarında şöyle demişti: ''Durum buhranlı ve çoktehlikeli idi. Başkumandan vekili Enver Paşa'yakadar doğrudan doğruya yazmak zorunda kaldım.Kandırıcı bir cevap alamadım. Karargâhı Yalova'da(1) bulunan ordu komutanı Liman von SandersPaşa telefonla beni aradı. Konuşmamıza aracılıkeden kurmay başkanı Kâzım Bey'di. Sorduğu şu idi:- Durumu nasıl görüyorsunuz ve nasıl bir tedbirdüşünüyorsunuz?Durumu nasıl gördüğümü ve nasıl tedbirleralınmak gerek ğini çoktan bütün ilgili olanlarabildirmiştim. Hepsi cevapsız kalmıştı. Dedim ki:- Durumu nasıl gördüğümü çoktan size

bildirmiş m. Şimdi alınabilecek tek bir tedbirkalmıştır.- O tedbir nedir?- Bütün komuta e ğiniz kuvvetleri emrimeveriniz. Tedbir budur.Alaylı bir sesle:- Çok gelmez mi? dedi.- Az gelir! dedim.Telefon kapandı.''8/9 Ağustos gecesi saat 21.50'de kendisineAnafartalar grubu kumandanlığına tayin edildiğinibildirdiler. Mustafa Kemal demiş r ki: ''Gerçi böylebir sorumluluğu almak basit bir şey değildir. Fakatben vatanım yok olduktan sonra yaşamamayakarar verdiğim için bu sorumluluğu yüklendim.''Mustafa Kemal önce kararlaş rdığı saldırıyı

kendisi yöneterek üstün kuvvetleri gerile , 10Ağustos sabahı da tan yeri ağarırken düşmanüzerine süngü ile a lmak için hazırladığı askersa arının önüne geçerek kuvvetlerini düşmanüzerine a . Düşman ortalık ağardıktan sonraConkbayırı'nı denizden ve karadan büyük çaptatoplarla dövmiye başladı. Bu arada MustafaKemal'e bir misket çarpmış, fakat sağ cebindekisaat kendisini yaralanmak, belki de ölmektenkurtarmış . 8 inci tümen tara ndan ter plenen veyanaşık düzende toplu olarak yapılan 10 Ağustossaldırısının en önünde bulunan Mustafa KemalConkbayırı'na yerleşmek is yen düşmanı geri atmışve ikinci defa yarımadayı kurtarmış . 21 Ağustos1915'teki düşman saldırısı da çok çe n ve göğüsgöğüse savaşlarla sonuçsuz bırakılmıştır.10 Ağustos Conkbayırı savaşı üzerine MustafaKemal not de erinde diyor ki: ''Bütün geceyi pekrahatsız ve uykusuz geçirdim. Bir yandanAnafartalar bölgesinden gelen raporlar ve heleyanlış, fakat önemli haberler beni uğraş rdığı gibibir yandan da önceki günlerin kötü olaylarında

birliğini, amirini kaybetmiş komutanların doğrudandoğruya bana başvurmaları bir dakika biledinlenmiye imkân bırakmadı. Karargâhımdanbenimle buluşabilen bazı subayları sekizincitümenin tertiplerini anlamak üzere yolladım. 41 incialay hücum anına kadar gelmedi. Yanlış yere gitmiş,sonra göründü. Sekizinci tümen ter plerini almış .23 üncü alayın iki taburu birinci ha a savaşnizamında, bir taburu da bu ha n gerisinde olmaküzere Conkbayırı'na saldırmaya hazırlanmışlardı. 28inci alay da aynı hizada Şahinsırt'a hücumter plerini tamamlamış . Fecir olmak üzere idi.Çadırımın önüne çık m. Hücum edecek askerigörüyordum. Hücuma başlanmasını bekliyecek m.Gecenin karanlığı kalkmış . Ar k hücum anı idi.Saa me bak m. Birkaç dakika sonra ortalıkbüsbütün ağaracak ve düşman, askerlerimizigörebilecek . Düşmanın piyade, mitralyöz ateşibaşlar, kara ve deniz toplarının mermileri bu sıkınizamda duran askerlerimiz üzerinde bir defapatlarsa hücumun imkânsızlaşacağına şüpheetmiyordum. Hemen ileri koştum. Tümenkomutanına rasladım. O ve bütün yanımızdakiler

hücum sa nın önüne geç k. Çok çabuk ve kısa birte iş yap m. Önlerinden geçerken yüksek sesleaskerlere selâm verdim ve dedim ki:- Askerler! Karşınızdaki düşmanı yeneceğimizehiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Önceben ileri gideyim. Size kırbacımla işaret verdiğimzaman hep birden atılırsınız.Komutan ve subaylara da işare me askerlerindikka ni çekmelerini emre m. Ondan sonrahücum sa nın önünde bir yere kadar gi m veoradan kırbacımı havaya kaldırarak hücum işare niverdim.Bütün askerler, subaylar ar k her şeyiunutmuşlar, gözlerini, kalplerini verilecek işaretesaplamışlardı. Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmışolan askerlerimiz ve onların önünde tabancaları,kılıçları ellerinde subaylarımız kırbacım aşağı inerinmez çelikten bir yığın gibi arslanca ileri a ldılar.Biraz sonra düşman siperleri içinde, Allah Allah'tanbaşka ses duyulmaz oldu. Düşman silâh kullanmıyavakit bulamadı. Boğaz boğaza kahramanca savaş

sonunda ilk ha a bulunan düşman tamamiyle yokedildi. Dört saat boğuşmadan sonra 23 üncü ve 24üncü alaylarımız Conkbayırı'nı düşmandantemizlediler ve 28 inci alay da Şahinsırt'ın en yüksekyerini geri aldıktan sonra, ağıl üzerinden ba yasaldırıp önüne raslıyan düşman birliklerini yendi vebozdu. 28 inci alayın bir kısmı Şahinsırt'ın boyunnoktasında yerleş rilmiş olan düşmanmitralyözlerinin etkili ateşi al nda daha ilerigidememiş . Conkbayırı tepesi elimize geç ktensonra düşman karadan ve denizden yönel ğisüratli ve yoğun topçu ateşi ile Conkbayırı'nıcehenneme çevirmiş . Gökten şarapnel, demirparçaları yağıyordu. Büyük çapta deniz toplarınıntam vuruşlu taneleri yerin içine girdikten sonrapatlıyor, yanımızda büyük lağımlar açıyordu. BütünConkbayırı dumanlar ve ateşler içinde kaldı. Herkestevekkülle sonunu bekliyordu. Etra mız şehitler veyaralılarla doldu. Olan bitenleri seyrederken birşarapnel parçası göğsümün sağ tara na çarp .Cebimdeki saa parça parça e . E me giremedi.Yalnız derince bir kan lekesi bırak . Bu parçalanmışsaa sonra bugünün ha rası olarak Liman von

Sanders Paşa'ya verdim. O da aile armalı kendisaatini bana hediye etti.''Bu savaşlar sırasında düşmanın zehirli gazkullanacağı haberi duyuldu idi: ''Karşı bir silâhımızyok. Düşman zehirli gaz kullansa bile, biz tepedeyiz,onlar ovada, bize tesir etmez, sözünü yazdım. Gerçibir deneme yap larsa da rüzgâr yön değiş rmesiüzerine bir belâdan da kurtulmuş olduk. Askerin debize güveni arttı.''Bu bölüme Mustafa Kemal'in Kemalyeri'nden1915 Nisanında verdiği günlük emri de alalım:''Burada benimle beraber harp eden bütün askerlerkat'î olarak bilmelidirler ki bize düşen namusgörevini yerine ge rmek için, bir adım geri gitmekyoktur. Rahat uykusu aramanın, bu raha an yalnızkendimizin değil, bütün mille mizin ebedî olarakyoksun kalması ile sonuçlanacağını hepinizehatırlatırım.''Çanakkale'de savaş ar k siperlere saplandı idi.Mustafa Kemal düşmanın çekileceğinden şüpheetmediği için bir saldırı ile hepsini denize dökmeyi

teklif etmişse de üst komutanlara anlatamamış,kendisine, boşuna harcıyacak kuvve miz, ha a birerimiz yoktur, cevabını vermişlerdi. Büyük bir rsa n kaçırılmakta olduğunu gören MustafaKemal 10 Aralık 1915'te görevinden is fa e ğinibildirdi. Mustafa Kemal'e saygı gösteren Liman vonSanders is fayı hava tebdiline çevirmiş, İstanbul'ageldikten sonra düşmanın Çanakkale'yi zararsızcaboşalttığını öğrenmişti (19 Aralık 1915).Eski harp akademisi komutanı Orgeneral AliFuad Erden der ki: ''Çanakkale'de en buhranlı anda,en lüzumlu adam bulundu. Harbin seyrini çeldi.İngiliz Bahariye Nazırı Churchil onun için, kaderinadamı, demişti.''Mustafa Kemal ordunun yıldızı idi. Fakat onunhırslarına sınır olmadığı inancında bulunan Enver vepar zanları kendisi ile Anafartalar üzerine yapılanbir konuşma fotoğra ile birlikte ''HarpMecmuası''nda basıldığı sırada baskıyı durdurupresmini çıkartmışlar, yerine Liman von Sanders'infotoğra nı koydurmuşlardı. İstanbul'u bir Alman

bile kurtarmış olmalı, fakat Mustafa Kemal,Sarıkamış bozgununun manevî yükü al ndakıvranan Enver'i gölgede bırakmamalı idi.Karargâhından İstanbul'daki dostu MadameCorinne'e yazdığı bir mektupta şöyle diyor: ''Benimadımın duyulmamasına şaşmayın. Ben önemlisavaşların kahramanı olarak Mehmet Çavuş'a şerefkazandırmayı tercih ettim. Tabiî şüphe etmezsiniz kisavaşı idare eden dostunuzdur ve savaş gecesiMehmet Çavuş'u bulan da o idi.''Anafartalar kahramanı için son sözü RaufOrbay'a bırakalım: ''Bizi Asya'ya atarakmü e klerimizden ayırdıktan sonra Ruslarlabirleşmek is yen İngiliz plânına, doğru kararı vebaşarılı saldırıları ile ilk engel olan şüphesiz MustafaKemal Bey'dir.''Mustafa Kemal bazı işleri için izinle Sofya'yagitmiş . Başkumandanlık tara ndan kendisiniÇanakkale'den Edirne'ye dinlenmek üzereçekilmekte bulunan 16 ncı kolordu komutanlığınaatandı. Mustafa Kemal 14 Ocakta Karağaç'a geldi.

Ertesi gün askerlerinin başında at üstünde ve halkıncoşkun alkışları arasında Edirne'ye girdi. Şubatsonlarına kadar orada kaldı.1916 yazında Erzurum'u geri almak üzereDiyarbakır bölgesinde ikinci orduyu topluyorduk.Başkomutan Mustafa Kemal'i bu cephede aynı 16numaralı kolorduya yolladı. 12 Mar a kolorduyageldi. Kolordu Bitlis çevresindeki bir tümenle Muşçevresindeki bir tümenden kurulu idi. Bitlis-Muş-Fırat hatlarında seksen kilometrelik bir cephe.Ruslar bizim saldırı plânını bozmak ve ikinci ordutoplanmadan önce Erzurum cephesindeki üçüncüorduya saldırmıya karar vermişlerdi. Fakat busaldırı sırasında Bitlis-Muş bölgesindeki Türkkuvvetleri Rusların sol kanatlarının gerisini tehlikeyesokabilirlerdi. Ruslar üçüncü orduya saldırmadanönce Bitlis-Mus dolaylarında harekete geç ler.Rusların üç misli kuvvetle yap kları bu saldırıkarşısında onal ncı kolordu komutanı MustafaKemal ustaca bir manevra ile Rusları püskür ü veBitlis'le Muş'u geri aldı. Ruslar ağustos ayında yenibir deneme daha yap larsa da bir sonuç elde

edemediler. Böylece Mustafa Kemal, Rusya devinekarşı tek zaferin de kahramanı olmuştur. 1917 yılıbaşında kendisini tuğgeneralliğe yükselttiler.Bu savaşlar pek çe n olmuştur. Mustafa Kemaletra Rus süngüleri ile sarılma tehlikesi gösterecekkadar kendini ortaya atmış, emri al ndakileredaima yiğitlik ve fedakârlık örneği olmuştu.1916 sonlarında Mustafa Kemal ikinci ordukomutan vekilliğine atanmış r. Sekerat'ta bulunanordu karargâhına gelince Ordu Kurmay BaşkanıAlbay İsmet Bey'le buluştu. Ordunun durumu pekkötü idi. Kara kıştan önce geri çekerek kurtarmaklâzımdı. Mustafa Kemal o sıralarda açlıktaninsanların birbirlerini yediklerini kaç defaanlatmış r. İslâm ansiklopedisinin Atatürk krasının bu bölümünde bir kayırma vardır.Ansiklopedi diyor ki: ''Albay İsmet kendisiniordusunun durumu hakkında aydınla . Bununüzerine kışın yiyecek güçlüklerine uğramamak içinileri hatlarda ha f birlikler bırakarak ordu cephesinigeri almaya karar verdiler.'' Mustafa Kemal bana o

günün ha rasını şöyle anla idi: ''Ben Enver'inadamı olduğu için İsmet'i sevmezdim. (İsmet Beyharp başında Başkumandanlık karargâhındaHarekât Şubesi Müdürü idi.) Kendisine hemen birgeri çekilme emri hazırlanmasını söyledim. Gi ,gelmez. Yaverim Cevad'ı bak ne yapıyor, diyeyolladım. Döndü, masasının başında düşündüğünüsöyledi. Şehirler ve topraklar bırakacak k. Orduyukurtarmak için başka çare yoktu. Ama böyle birkarar vermek de güçtü. Git söyle, yazamıyorsa bendikte edeyim, dedim. Bir müddet sonra çekilmeemrini yazmış, ge rdi. Askerlik edebiya na örnekdiye alınabilecek kadar iyi düşünülmüş veyazılmıştı.''İsmet İnönü, sonuna kadar da Atatürk'e parlakbir kurmaylık, i k i n c i a d a m'lık etmiştir.Geri çekilişte ordunun en arkasında idi. Nasıl kiÇanakkale saldırılarında en önünde ise! Ona görebizim askeri panik tehlikesine uğratmamak içindaima en yakınında olmalıdır. Bir asker: ''Ben kâ riöldürüyordum. Niçin geri çekerler bizi? Ne

korkakmış kumandan! Nereye kaç kim bilir?'' diyesöyleniyordu. Mustafa Kemal:- Sen o kumandanı tanır mısın? diye sordu.Yarı karanlıkta yüzüne baktı:- Benim o! der. Söylenen er şaşalıyarak:- Ha... O başka... dedi.Bu arada General Mustafa Kemal'i ordukomutanlığı yetkisi ile Hicaz Kuvve-i Seferiyyesibaşına ge rmek istediler. Görevi Medine'yikurtarmak ve Hicaz'ı İngilizlerin elinden almakolacak . Şam'a, dördüncü ordu karargâhına geldi.Komutan aynı zamanda Bahriye Nazırı olan eskiarkadaşı Cemal Paşa idi.Bu sırada dördüncü orduyu te işe geleceğinibildiren Enver Paşa, acaba Hicaz'dan çekilsek deordaki birlikleri ve taşıtları, savaşı lehimize çevirmekiçin, Filis n cephesine mi ge rsek, diye sormuştu.Mustafa Kemal'le de görüşerek Cemal Paşa, Hicaz'ı

boşaltmak daha doğru olacağı cevabını verdi.Boşaltma da hayli tehlikeli idi. Beş yüz kilometreuzunluğundaki bir yoldan, ön, yan ve arka ateşal nda olarak çekilecek k. Dördüncü ordununKurmay Başkanı Ali Fuad Erden (sonradanorgeneral ve harp akademisi komutanı) der ki:''Böyle bir hareke n harp tarihinde misli yoktur. Buişin yapılabilmesi için, Medine ve Peygamber'inkabrini savunmadan vazgeçileceğine göre, dinduygularının etkisi al nda bulunmıyarak yalnız birstratej ve tabiyeci gibi hareket edecek azimli veyeterli bir komutana ih yaç vardı. Bu aşırı güç işibaşarabilecek adam ancak Mustafa Kemal Paşaidi.''Mustafa Kemal, en doğrusu şimdiye kadar kimsavunmuşsa çekilmeyi de o yapmalıdır, diyordu.Haklı idi. Ona kalsa Filis n'i gerisinde İngilizlerleboğaz boğaza bırakıp, Peygamber torunlarınınİngilizlerle birleşerek saldırdıkları Medine'ye elbe ege rmiyecek . Şimdi ona yalnız Peygamber'inmezarını düşmana bırakmak görevi yükletilecekti.

Enver Paşa geldi. Te işten sonra ikinci veüçüncü ordular grubu İzzet Paşa'nın komutasınaverilerek Mustafa Kemal Paşa ikinci ordukomutanlığına atanmış, Medine'nin boşal lması daemredilmiş r. Sultan Reşat, Medine boşal lırsahalifelik ve padişahlıktan çekileceğini söylemiş .Sadrazam Talât Paşa da o çekilmiye karşı koydu.Enver Paşa boşaltma kararını zoraki verdiği için o davazgeç . Fakat Medine ve Hicaz'ı bırakmamakyüzünden Filistin savunulmamış, Kudüs düşmüştü.Bir müddet sonra Bağdat'ı İngilizden geri almakiçin bir ordular grubuna kumanda etmek üzereGeneral Falkenhein Türkiye'ye geldi. Halep'tetoplanacak olan bu gruptaki yedinci ordukomutanlığına Mustafa Kemal atanmış . MustafaKemal böyle bir seferin imkânsız olduğunubilmekte idi. O sırada İngilizler Filis n'de saldırıyageç klerinden General Falkenhein komutasındakiyıldırım orduları grubu bu saldırıyı önlemek içingörevlendirilmiş r. Fakat Mustafa Kemal generalintutumunu hiç beğenmediği için yedinci ordukomutanlığından is fa e . Yeniden ikinci orduya

atandı ise de onu da redde . Kendisine İstanbul'agelmesi için izin verdiler. İstanbul'a gelebilmesi içinat ve kısraklarını satması lâzımdı. Bu işi Cemal Paşaüstüne aldı.Türkiye'yi kurtarmak için bir şey yapmalı idi.Geceli gündüzlü bunu düşünüyordu. Halep'teCemal Paşa kendi fikirlerine katılarak:- Ne yapmalı? dedi.- Hiçbir şey yapamazsanız, hiç olmazsa çekiliniz.- Yapamam. Çünkü kendim ve evlâtlarım içindayanabilecek hiçbir şeyim yok.- Bahis konusu koca bir mille n ölüm, kalımıdır.Yok olmaya doğru giden budur. Böyle durumdaşahsî kayıtlara düşmemelidir. ''O tarihte umumîdurum üzerinde etkili olacağına şüphe etmediğimarkadaşımın harekete geçmesi için çok bekledim.Cemal Paşa ile çok şeyler konuştuk. Ortaklaşakararlar vermiş olduğumuzu sandım.''

Mustafa Kemal 5 Temmuz 1917'de yedinciordu komutanlığına atanmış . 20 Eylül 1917'debaşkomutanlık vekilliğine verdiği şu rapor BirinciDünya Savaşının Türkiye bölümünde tarihî birönem almıştır:Halep 7 Eylül 1333 (1917)''1- Önce umumî memleket durumu dikkatealınmalıdır. Harp Müslüman, Hris yan bütünhalkımızı bitkin bir hâle ge rmiş r. Halk ve idarearasındaki bağlar çözülmüştür. Evlerinde kalanlarher bakımdan hükûmete uzak durmaktadır. Bukalanlar da ya kadınlar, ya âcizler veya asker kaçağıolup çalışıp topraktan aldıkları kendi geçimlerineyetmezken askerî ve sivil idare onlardan, açlık veölüm pahasına, varlarını yoklarını almaktadirenmek zorundadır. Öbür yandan idare tam biraciz içinde olduğundan, umumî hayatın bir anarşiyedoğru sürüklenmesini önliyememekte, adalet vehukuka aykırı davranışlar hükûme en nefre ar rmaktadır. Mahallî hükûme n aciz içindeolması bir zabıta kuvve olmamasından, ih yaç

yüzünden memurların rüşvetçi olmalarından,vurgun ve yolsuzluklardan, adalet cihazının aslaişliyememekte bulunmasındandır. Bu hâl umumîhaya her köşede, her şehirde çürütmektedir. Halkgeçimi ve caret işleri korkunç bir çöküntüyeuğramış r. Bugün bir para meselesi var ki bu nememurlarda, ne halkta geleceğe emniyetbırakmamış, namuslu kimseleri mukaddessaydıkları değerlerden uzaklaş rmaktadır. Harpdevam ederse karşısında bulunduğumuz en büyüktehlike, her tara an çürüyen ulu saltanat binasınınbir gün içerden birdenbire çökmek ihtimalidir.''2- Umumî askerî durum harbin yakındabiteceğini göstermemektedir. Mü e klerimizindüşmanlarımızı askerî hareketlerle barışazorlıyacakları ar k söz konusu olmayıp, Almanlarstratejilerini: 'Geliniz de bizi yeniniz!' esasınabağlamışlardır. Düşmanlarımızın birbirindenayrılmıyacaklarına şüphe olmayıp düşman halkınsıkın ve yoksunluğu daha azdır. Harp daha uzunsürecek r. Harbi bi rme imkânları bizim tara nelinde değildir.

''3- Türkiye'nin harp durumu şudur: Ordubaşlangıcına göre pek çok zayı ır. Birçok ordularınkuvve , olması gerekenin beşte biri kadardır.Memleketin nüfus kaynakları eksileni tamamlamıyayeterli değildir. Ha a yedinci ordu gibi bütünmemleket için iyi tutulmıya çalışılan tek orduyadahi, daha düşmana bir kurşun atmadan, kuvvetlibulundurmıya imkân bulamıyoruz. En güç işlerigörmek üzere biner kişilik taburlarla banagönderilen tümenin yüzde ellisi ayaktaduramıyacak kadar zayıf olduğundan ayıklanmış vesağlam kalan erat 17-20 yaşında çocuklarla 45-55yaşındaki işe yaramazlardan ibaret kalmış r. Başkaen iyi tümenlerin taburları da İstanbul'dan binermevcutla hareket etmişler, ve en kuvvetlisi beş yüzmevcutla Halep'e gelebilmiştir.\"Askerî umumî duruma göre, meselâ, sonkuvvetlerle Bağdat'ı geri almayı düşünmiye imkânyoktur. En kuvvetli düşman, hazır olarak Sina'dadır.''4- Bu kısa açıklama ile, ar k her şey bitmiş rve bulunacak çare kalmamış r, demek

istemiyorum. Kurtulma yolu ve çaresi vardır. Ancaken iyi tedbirleri bulmak lâzım gelir. Bu tedbirlerşunlar olabilir:''(A) İçerde hükûme kuvvetlendirmek.Beslenmeyi sağlamak. Yolsuzlukları en aşağıhaddine indirmek. Harbin uzaması yeni kayıplarasebep olsa da, elimizde ve gerimizde kalacakbölgeleri ve halkı dayanmaz ve çürük hâldebulmamalıyız. Memleket sağlam bir hareket üssühalinde kalmalıdır.''(B) Askerî poli kamız bir savunma poli kasıolmalı, elimizde bulunan kuvvetleri ve bir tek neferisonuna kadar saklamalıyız. Memleket dışında dabir tek Türk askeri kalmamalıdır.''Rapor bunun arkasından alınabilecek askerîtedbirleri sıralamaktadır. Suriye ve Sina'nın Almankumandasında bırakılmasına karşıdır. Bağımsızlıktakıskanç olursak, Almanların bize Bulgaristan'dandaha i barlı tutacağını söyler. Falkenhein Almanolduğunu ve her şeyden önce Alman menfaatlerinidüşüneceğini saklamamaktadır. Bu sözü söyliyen

subaylarca Türk'ün kanı için karar verecekmevkidedir. Halep'te, Fırat'ta ve Suriye'de Almanmenfatlerinin ne olduğu da bilinmektedir.Falkenhein, Araplar Türklere düşmandırlar, biztarafsız davranarak onları kazanabiliriz, demektende çekinmemiştir.Enver'in cevabı kısa: ''Bu hareketlere Falkenheinmemur edilmiş r. En doğru kararları vereceğindeneminim. Bu güvenime siz de katılınız.''***Türk orduları başkomutanlık kurmaybaşkanlığına gelen General von Seckt'e 1917 Aralık13 tarihli raporu ile General Liman von SandersTürk ordularının durumunu şöyle anlatmakta idi:''Birçok yanlış tedbirler sonucu Türk ordularınınumum savaşçı kuvve pek çok azalmış ve birliklerinharp gücü gözden uzak tutulmayacak kadardüşmüştür. Türk ordusu çeşitli cephelerdekisavaşlarda büyük kayıplar vermiş r. Kayıplarınçoğu büsbütün yanlış birçok tedbirler yüzündendir.

Biraz dikkatle kayıpların pek çoğundankaçınılabilirdi. Söz konusu yanlış tedbirler şöylesıralanabilir:''A- 1914 Aralık ile 1915 Ocak ayında yapılanbirinci Ka as seferi: Enver'in komutasında olupGeneral von Bronzar'ın kurmay başkanlığındabulunduğu doksan bin askerlik üçüncü ordu sınırayakın Hasankale yöresindeki dağlar üzerinde pekuygun savunma yerlerinde ve kendinden üstünolmıyan Rus kuvvetleri karşısında idi. Ordu başarılısavaşlarla dağlardan geçebilse bile kuşatma toplarıolmadığından Kars kalesini hiçbir zaman alamazdı.Hâl böyle iken, önlenmek için yapılan bütüntavsiyelere rağmen, Sarıkamış - Kars üzerinesaldırıya geçilmek kararı verilmiş r. Sol ha a karlıdağların keçi yolları üzerinde yetersiz yiyecekhazırlığı ile harekete geçen iki kolordunun sonu,ikisinin de ayrı ayrı yenilmesi olmuştur. Başka birkolordu da bu arada cephede başarısız savaşlaryapıyordu. Resmî belgelerle anlaşıldı ki doksan binkişiden ancak on iki bin kadar er pek acıklı durumdageri dönebilmiş r. Geri kalanı vurulmuş, açlıktan


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook