Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Budala-Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

Budala-Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-21 09:58:25

Description: Budala-Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

Search

Read the Text Version

izlenimim üzerine söylüyorum bunu. Amacebiniz şu anda bomboş olduğu için, izin verin,başlangıç için şu yirmi beş rubleyi takdimedeyim size. Sonra hesaplaşacağız kuşkusuz.Göründüğünüz gibi içten, temiz yürekli birinsansanız, ileride aramızda herhangi bir tatsızlıkçıkmayacaktır. Sizinle böylesine yakındanilgileniyorsam, ikimizle ilgili bazı düşüncelerimolduğundandır. İleride anlayacaksınız bunu.Farkındaysanız, son derece açıkyürekliyim sizekarşı. Gavrilacığım umarım, prensin sizin evdekalmasına bir itirazın yoktur?Gavrila kibar, nazik bir tavırla karşılık verdi:— Yo, hayır! Annem buna çok sevinecektirhatta...— Yanılmıyorsam yalnızca bir odanızkiradaydı. Neydi orada kalanın adı? Ferd mi...Fer...— Ferdışçenko.— Evet, evet... Sizin o Ferdışçenko’nuzdan hiçhoşlanmıyorum. Yılışık bir palyaçonun teki.

Nastasya Filippovna’nın ona bu kadar arkaçıkmasını da aklım almıyor doğrusu. Yoksagerçekten akrabası mı oluyor?— Yok canım, hepsi şaka bunların! Akrabasıfalan değil.— Neyse, boş verin onu şimdi! Ne diyorsunuzprens, memnun oldunuz mu buna?— Teşekkür ederim general. Gerçekten çokiyisiniz. Oysa böyle bir şey istememiştim bilesizden. Gururumdan söylemiyorum bunu,başımı nereye sokacağımı gerçektenbilmiyordum. Gerçi bugün Rogojin evineçağırmıştı beni ama...— Rogojin mi? Yo, olmaz. Bir baba ya dadaha hoşunuza gidecekse bir dost olarak sizetavsiyem, Bay Rogojin’i kafanızdan çıkarıpatmanızdır. Ayrıca gireceğiniz aile ortamınabağlı kalmanızı öneririm.— Öylesine iyi birisiniz ki, diye başladı prens,şu işimden de söz etmek istiyorum size. Birihbarname aldım...

General,— Ama bağışlayın, diye kesti prensin sözünü.Hiç zamanım kalmadı. Lizaveta Prokofyevna’yasizden söz edeceğim. Sizi hemen kabul etmekisterse (bunu önereceğim de ona) fırsatıdeğerlendirin, beğendirin kendinizi ona. ÇünküLizaveta Prokofyevna’nın çok yardımıdokunabilir size. Öyle ya, aynı soydangeliyorsunuz. Sizi kabul etmek istemezse ısraretmeyin, başka bir zaman olur... Gavrila buarada sen de şu hesaplara bir bakıver. DeminFedoseyev’le çok uğraştık, ama içindençıkamadık. Zamanında deftere işlenmelerigerekiyor...General çıktı. Prens, handiyse dördüncü kezanlatmaya başladığı işini yine anlatamamıştı.Gavrila bir puro yaktı, bir tane de prense uzattı.Prens onun uzattığı puroyu aldı, Gavrila’nınçalışmasına engel olmamak için konuşmadançalışma odasını incelemeye koyuldu. Gavrila,generalin ona gösterdiği rakamlarla dolu kâğıdaşöyle bir göz attı. Dalgındı; onun gülümseyişi,bakışı, düşünceli duruşu, çalışma odasında

yalnız kaldıklarında prense daha da ağırgelmişti. Birden prensin yanına gitti Gavrila. Osırada prens tekrar Nastasya Filippovna’nınresminin üzerine eğilmiş, inceliyordu.Gavrila prensin gözlerinin içine bakarak birdensordu:— Böyle kadınlardan hoşlanıyor musunuzprens?Bunu sorarken gizli bir amacı vardı sanki.— Harika bir yüzü var! dedi prens. Yazgısınında sıradışı olduğundan kuşkum yok. Neşeli biryüzü var, ama çok acı çekmiş, öyle değil mi?Gözleri söylüyor bunu. İşte şu iki küçük kemikçıkıntısı, gözlerinin hemen altındayanaklarındaki şu iki nokta. Mağrur, çok mağrurbir yüz bu, ama iyi olup olmadığını bilmiyorum.Ah, bir de iyi olsaydı! Her şey harika olurdu!Gavrila dikkatli bakışını prensin yüzündenayırmadan,— Peki, siz böyle bir kadınla evlenir miydiniz?diye sordu.

— Ben hiçbir kadınla evlenemem, dedi prens.Hastayım çünkü.— Ya Rogojin evlenir miydi? Ne dersiniz?— Evlenmez olur mu; bence hemen yarınevlenir, bir hafta sonra da boğazını keserdi.Prens böyle der demez Gavrila birden öyleürpermişti ki, az kalsın bir çığlık atacaktı.Gavrila’yı kolundan tutup,— Neyiniz var? dedi.Kapıda beliren uşak,— Ekselansları! diye seslendi. Generalhazretlerinin eşleri sizi rica ediyorlar.Prens uşağın arkasından çıktı.

IVGeneralin üç kızı da sağlıklı, zinde, uzunboyluydu. Omuzları son derece güzel, göğüsleriiri, kolları neredeyse erkeklerinki gibi güçlüydü.Güçlü, sağlıklı olmalarının sonucu olarak da,kimi zaman elbette güzel yemekler yemeyi severve bunu saklamayı da hiç istemezlerdi. AnneleriLizaveta Prokofyevna kızlarının yemeğedüşkünlüğünü gizlememelerine kimi zamaniçerlese bile, tepkisini dile getiremiyordu, çünkükızları ona son derece saygılı olsalar da,üzerlerinde başlangıçtaki o tartışılmaz otoritesiaslında uzun zamandır zayıflamıştı. Hemöylesine zayıflamıştı ki, üç kız kardeş annelerinekarşı çıkmaya bile başlamışlardı. LizavetaProkofyevna da küçük düşmemek için onlarlatartışmamayı, geri adım atmayı daha uygunbuluyordu. Evet, çoğu zaman tutamıyordukendini, tedbirsiz davrandığı da oluyordu.Zamanla daha bir kaprisli ve sabırsız olmuştu.Hatta tuhaf şeyler yapıyordu. Ne var ki elininaltında hâlâ söz dinler, uysal, iyi eğittiği bir kocavardı ve öfkesini ondan çıkarıyordu... O zaman

ailede hava süt liman oluyordu yine, yaşamolabileceğince huzur içinde devam ediyordu.Öte yandan, generalin eşinin de iştahıyerindeydi. Genellikle saat on iki buçukta,kızlarıyla birlikte akşam yemeğinden aşağıkalmayacak zengin bir kahvaltı masasınaotururdu. Daha önce, saat tam onda kızlarıuyandıklarında yatakta birer fincan kahve içmişolurlardı. Bundan pek hoşlanmış, alışkanlıkhaline getirmişlerdi. Saat on iki buçukta LizavetaProkofyevna’nın odasının hemen yanındakiküçük yemek salonunda masa kurulur, busamimi aile kahvaltısına zamanı olursa generalde katılırdı. Çaydan, kahveden, peynirden,baldan, yağdan, generalin eşinin çok sevdiğiçeşit çeşit çöreklerden, köfteden başka, koyu etsuyuna sıcak çorba da oluyordu masada.Öykümüzün başladığı sabah bütün aile masadatoplanmış, saat on iki buçukta masada olacağınasöz vermiş generali bekliyordu. Bir dakika olsungeç kalacak olursa hemen adam yollarlardı ona.Ama tam zamanında gelmişti general.Selamlaşmak, elini öpmek için karısının yanınavardığında onun yüzünde çok değişik bir ifade

olduğunu fark etti. Gerçi bir olay nedeniyle(genellikle “olay” sözcüğünü kullanırdı)karısının yüz ifadesinin böyle olacağını dahadünden biliyordu ve dün akşam yatağagirdiğinde böyle olacağından kuşkusu yoktu,ama şimdi yine de korkmuştu. Kızları onunlaöpüşmek için yaklaştı. Ona dargın olmasalar da,yine de bir tuhaflık vardı davranışlarında. Evet,bazı nedenlerle general o aralar aşırı derecedekuşkuluydu. Ne var ki deneyimli, işini bilen birbaba ve bir eş olması nedeniyle önlemini hemenalmıştı.Şimdi burada durur, General Yepançin’inailesinin öykümüzün başladığı sıralarda nedurumda ve ne gibi ilişkiler içinde olduğunubirtakım açıklamaların yardımıyla anlatırsak,öykümüzün akıcılığını aksatmış olmayızsanırım.Biraz önce de söyledik, general pekiyiöğrenimli değil, tam tersine, kendi deyimiyle“kendini yetiştirmiş” biri olsa da, aslında iyi bireş, işini bilen bir babaydı. Evlenmemiş yetişkinkızların çoğalmaya başladığı en oturaklı, aklı

başında ailelerde bile ister istemez ve doğalolarak görüldüğü gibi, anne baba sevgisiylekızlarının evlenip bir aile kurmaları, mutluolmaları için onlara aşırı baskı yapmıyor, onlarıbunaltmıyordu general. Evlenmeleri konusundakızlarına baskı yapmamayı, yani onları“sıkıştırmamayı” ilke edinmişti. Öyle ki bunuyapmak çok zor olsa da (zordu, çünkü doğaldeğildi), Lizaveta Prokofyevna’ya bilebenimsetmişti onun ilkesini. Ancak generalinkanıtları son derece anlamlıydı, yadsınamayacakgerçeklere dayanıyordu. Evet, bu konudakendilerine tanınan sınırsız özgürlük, kararverme serbestliği sonucu, kızlar doğal olarakkendilerini bir karar vermeye zorunluhissedecek, sonunda akıllanacak, kaprisi,gereksiz seçiciliği bir kenara bırakıp işe isteklekoyulacaklar, sonunda da olaylar gelişecekti... Ozaman anne babaya da tuhaf bir seçimi veyadoğal olmayan bir eğilimi engellemek içinuyanık olmak ve sonra da uygun zamanıyakalayıp, var güçleriyle kızlarına yardımetmek, olayın doğru yönde gelişmesi için olancagüçlerini kullanmak kalacaktı. Nihayet, ailenin

durumu, toplum içindeki yeri yıldan yıla,sözgelimi geometrik diziyle gelişiyor olduğunagöre, zaman ilerledikçe generalin kızlarının gelinadayı olarak değerleri de artmaktaydı. Ne var kibütün bu yadsınamaz gerçeklerin arasında birgerçek daha çıkmıştı ortaya: En büyük kızAleksandra neredeyse hiç beklenmedik bir anda(hep öyle olur ya) birden yirmi beş yaşınagirmişti. Tam o sırada da yüksek sosyetenin birüyesi, önemli bağları olan ve olağanüstü varlıklıAfanasiy İvanoviç Totskiy daha önceleri de dilegetirdiği evlenme isteğinden yeniden söz etmeyebaşlamıştı. Kişilik sahibi, ince zevkleri olan ellibeş yaşlarında biriydi Afanasiy İvanoviç.Düzeyli bir evlilik yapmak istiyordu. Güzelliğeolağanüstü düşkün biriydi. Bir zamandır GeneralYepançin’le ortak birtakım finans işleriolduğundan bir dost olarak, nasıl söylemeli,sormuştu generale: Onun kızlarından biriyleevlenmesine ne derdi? Bunun üzerine GeneralYepançin’in sakin, huzurlu aile yaşamındabelirgin bir dalgalanma olmuştu.Daha önce de söylendiği gibi, ailenintartışmasız en güzel kızı en küçükleri Aglaya idi.

Son derece bencil biri olan Totskiy bile bunuaklına getirmemesi gerektiğini, Aglaya’nın onuniçin uygun olmadığını düşünüyordu. Belki dearalarındaki biraz tutkulu sevgiden, aşırı yakındostluktan olsa gerek, kız kardeşler olayıbüyütüyorlardı ya, Aglaya’nın geleceği onlarıngözünde çok parlak, hatta olabilecek en idealyeryüzü cennetiydi. Aglaya’nın kocası,zenginliği bir yana, her bakımdan kusursuz,başarılı bir erkek olmalıydı. Kız kardeşleraralarında uzun uzadıya konuşmadan,Aglaya’nın drahoması için gerektiğinde,ellerinden geldiğince kendi drahomalarındanözveride bulunmaya bile karar vermişlerdi. Öyleki Aglaya’nın drahomasının çok büyük olacağıumuluyordu. Anne baba da ablaların buplanından haberdardı. Dolayısıyla, Totskiygeneralle görüşmek istediğinde, Afanasiyİvanoviç drahoma konusunda herhangi birzorluk çıkarmayacağı için, büyük kızlardanbirinin onun evlenme önerisini geriçevirmeyeceğinden anne babanın hemen hiçkuşkusu yoktu. Totskiy’in önerisini generalkendisine özgü üstün yaşam bilgisiyle en yüksek

düzeyde hemen değerlendirdi. Totskiy, birtakımnedenlerden ötürü adımlarını büyük bir ihtiyatlaatmakta, yalnızca nabız yoklamakta olduğu içingeneralle karısı onun bu önerisini kızlarına sonderece üstü kapalı açmışlardı. Kızlardan aldıklarıkarşılık pek belirsiz olmakla birlikte, onlarınyüreğine su serpecek kadar rahatlatıcıydı. Öyleki en büyük kız Aleksandra bu öneriyi sankireddetmeyecek gibiydi. Pek ciddi olsa da, iyiyürekli, aklı başında ve son derece uyumlu birkızdı Aleksandra. Totskiy ile isteyerek bileevlenebilirdi ve bir kez söz verdikten sonraverdiği sözü dürüstçe yerine getirirdi de.Şatafattan hoşlanmazdı Aleksandra, yalnızcagürültü patırtıya, büyük değişikliklere nedenolmayacağı gibi, huzur içinde bir yuva dakurabilirdi. Çarpıcı bir güzelliği yoktu, ama yinede çok hoş, etkileyici bir kızdı. Totskiy içinbundan daha iyisi ne olabilirdi?Gelgelelim, olay pek yavaş, el yordamıylailerliyordu. Totskiy ile general, zamanı gelenekadar geriye dönüşü olamayacak resmi bir adımatmamaya aralarında dostça karar vermişlerdi.Anne baba kızlarına henüz tam bir açıklama bile

yapmış değillerdi. Bu yüzden ufak tefektatsızlıklar da başlamıştı: Generalin eşi, aileninannesi olarak bu olaydan nedense hoşnutsuzlukduyuyordu ki, bu da çok önemliydi. Her şeyi birdaha düzelmeyecek biçimde bozabilecek endişeverici, karışık bir olay vardı ortada.Bu endişe verici, karışık “olay” (Totskiy’inkendi ifadesiydi bu) çok eskiden, on sekiz yılönce başlamıştı. Afanasiy İvanoviç’in ortaRusya illerinden birindeki çok zengin çiftliğinekomşu küçük toprak sahibi, sürekli tuhaf,talihsiz aksilikler yaşayan, ilginç, son dereceyoksul, ama soylu (hatta bu açıdan Totskiy’denbile soylu) Filipp Aleksandroviç Baraşkovadında emekli bir subay vardı. Borç batağında,haciz kıskacında kıvranırken yıllarca kürekmahkûmları, handiyse köylüler gibi çalışarakküçük çiftliğini sonunda düze çıkarmıştı. Enküçük bir başarı bile olağanüstüheyecanlandırıyordu onu. Kendisini biraztoparladığı, büyük umutlara kapıldığı bir sırada,ona kredi verenlerin en önemlilerinden biriylegörüşmek, bu arada olabilirse, ondan yeni kredialmak umuduyla çiftliğinden birkaç günlüğüne

ayrılmış, il merkezine gitmişti. Kente gelişininüçüncü günü köyün muhtarı, yüzü gözü yanıkiçinde, dörtnala yanına gelmiş ve çiftliğinin dün,gün ortasında yandığını, eşinin hayatınıkaybettiğini, çocukların kurtulduğunu bildirmiş.“Kaderin sillesini yemeye” alışık Baraşkov bukadarını kaldıramamış artık, aklını yitirmiş, biray sonra da ateşler içinde ölmüş. Yanan çiftliksağa sola dağılan köylüleriyle birlikte borçlarınakarşılık satılmış. Afanasiy İvanoviç Totskiybüyük bir yüce gönüllülük gösterip Baraşkov’unbiri altı, biri yedi yaşında iki kızının bakımını veöğrenimini üstlenmiş. Çocuklar Afanasiyİvanoviç’in emekli memur, üstelik Alman olankâhyasının kalabalık ailesinde, çocuklarıylabirlikte öğrenimlerini sürdürmüşler. Kısa zamansonra yalnızca bir kız, küçük Nastasya kalmış,küçük kardeşi ise boğmacadan ölmüş.Totskiy yurtdışına çıktıktan sonra çokgeçmeden bu iki kızı unutmuş. Beş yıl sonra birgün yakınından geçerken çiftliğini görmekistemiş ve Alman kâhyasının evinde on ikiyaşlarında cin gibi, sevimli, zeki ve ilerideolağanüstü güzel olacağı belli (bu konuda

yanılmazdı Afanasiy İvanoviç) şirin bir kızdikkatini çekmiş. O gelişinde birkaç gün kalmışköyde, ama gereken şeyleri yapmış. Çocuğuneğitiminde önemli bir değişiklik olmuş: Kızçocukların eğitiminde en üst düzeyde deneyimli,orta yaşlı, çok saygıdeğer, Fransızca’dan başkaçeşitli konularda da ders verebilecek İsviçreli birmürebbiye getirtilip Totskiy’in köydeki evineyerleştirilmiş ve böylece küçük Nastasya’nıneğitiminde yepyeni bir dönem başlamış. Bueğitim süreci tam dört yıl sürmüş. Sonramürebbiye evine dönmüş, arkasından küçükNastasya için, (bu kez uzak başka bir ilden) yineTotskiy’in çiftlik komşusu, yine toprak sahibi birhanımefendi gelmiş ve Afanasiy İvanoviç’inverdiği talimat ve yetki üzerine Nastasya’yı alıpkendi çiftliğine götürmüş. Totskiy’in oradakiçiftliğinde de çok şık döşeli, küçük, ama ahşapbir evi vardı ve köyün adı da sanki özellikleymişgibi “Mutluköy”dü. Toprak sahibi kadınNastasya’yı doğrudan bu huzur dolu evegötürmüş; dul ve çocuksuz olduğu ve çiftliği ençok bir versta uzakta olduğu için kendisi deNastasya’nın yanına yerleşmiş. Nastasya’ya

bakmak için yaşlı bir kâhya kadınla genç, amadeneyimli bir oda hizmetçisi kız verilmiş. Evdemüzik aletleri, zengin bir genç kız kitaplığı,yağlıboya, baskı tablolar, kalemler, fırçalar,boyalar, harika bir fino varmış. Aradan iki haftageçtikten sonra Afanasiy İvanoviç de gelmiş...Bu gelişinden sonra bu ıssız bozkır köyünü çoksevmiş ve her yaz buraya gelmeye, iki hatta üçay kalmaya başlamış. Böylece mutlu, huzurdolu, güzel oldukça uzun bir zaman, dört yılgeçmiş...Afanasiy İvanoviç’in yalnızca iki hafta kaldığıbir yaz ziyaretinden dört ay sonra kış başında“Mutluköy”de Afanasiy İvanoviç’inPetersburg’da çok güzel, çok zengin ve soylu birkızla evlenmeye hazırlandığı, yani sözün kısası,turnayı gözünden vurduğu söylentisi duyulmuşya da şöyle söylersek daha iyi olacak: NastasyaFilippovna’nın kulağına ulaşmış. Sonra busöylentinin tamamıyla doğru olmadığı, Afanasiyİvanoviç’in yalnızca böyle bir plan yaptığıanlaşılmış. Ne var ki bu olay NastasyaFilippovna’nın yaşamında olağanüstü birdeğişikliğe neden oldu. Ansızın, ondan hiç

beklenmeyen bir kararlılık ve irade gösterdi. Biran bile düşünmeden köydeki evi terk etti,Petersburg’a geldi, tek başına doğru Totskiy’inevine gitti. Totskiy şaşırdı, onunla konuşmayabaşladı, ama daha ilk sözcükten NastasyaFilippovna ile konuşma şeklini, o güne kadaronunla öylesine güzel giden eski hoş, güzelkonuşmaların ses tonunu da, konusunu da,mantığını da, her şeyi, her şeyi, her şeyi dedeğiştirmesinin gerektiğini fark etmektegecikmedi. Karşısında şimdi, o güne kadartanıdığı ve daha yakında, temmuzda“Mutluköy”de bıraktığı kadından bambaşka birkadın oturuyordu.Bu yeni kadının çok şey (öyle çok şey ki,onun bunca bilgiyi nereden öğrendiğine,böylesine kesin fikirleri nereden edindiğineşaşmamak elde değildi) bildiği ve anladığıapaçık ortadaydı. (Köydeki genç kızkitaplığından öğrenmiş olabilir miydi bunları?)Üstelik hukuk bilgisi de olağanüstüydü. Ayrıcapozitif bilimlerden de anlıyordu. Dünyayıbilmese de en azından dünyada birtakımolayların nasıl geliştiğinden haberdardı. Sonra

eski kişiliğinden bambaşka bir kadın vardı şimdikarşısında: İlginç zekâsıyla, saflığıyla kimizaman anlaşılmaz, hüzünlü, düşünceli, şaşkın,kuşkucu, ağlayan ve huzursuz halleriyle kimizaman büyüleyici o ürkek yatılı okul öğrencisideğildi artık karşısındaki.Hayır, şimdi karşısında kahkahalar atan, onualaycı, acı sözlerle iğneleyen, gözünün içinebakarak, ilk karşılaştıkları andan beri ona karşıkalbinde küçümsemeden, midesini bulandıranbüyük bir küçümsemeden başka hiçbir zaman,hiçbir şey hissetmediğini söyleyen çok değişikbiri vardı. Bu yeni kadın onun şu anda istediğikadınla evlenmekte bütünüyle serbest olduğunu,bunun umurunda olmadığını, ama kendisininburaya evlenmesine engel olmak için geldiğini,bunu da hıncından değil, yalnızca canı öyleistediği için yapacağını, bunu “sırf sanakahkahalarla gülmek için, artık içimdenkahkahalarla gülmek geldiği için” yapacağınısöylüyordu.En azından söyledikleri bu kadardı, amakafasının içinde olanların hepsi bu kadar

olmayabilirdi. Yeni Nastasya Filippovnakahkahalar atarken, içindeki her şeyi dışavururken Afanasiy İvanoviç bu yeni durumudüşünüp kırık dökük düşüncelerini toparlamaya,bir düzene koymaya çalıştı. Bu da uzun sürmüş,neredeyse iki haftasını almıştı. Ama iki haftanınsonunda kararını vermişti. Sorun, Afanasiyİvanoviç’in o sıralar yaklaşık elli yaşındaolmasıydı. Son derece saygın ve ciddi biriydi.Yüksek çevrelerde, toplum içinde eskiden beriönemli yeri vardı. En üst düzeyde dürüst birinsan olarak dünyada en çok değer verdiği şeyhuzuru ve rahatıydı. Bir ömür çalışarakböylesine kusursuz bir biçimde oluşturduğu budüzeninin en küçük bir aksamayla, en küçük birsarsıntıyla bozulmasına izin veremezdi. Öteyandan, Totskiy’in yaşam deneyimi, olaylarıderinlemesine gözlemleme gücü ona şimdi çokdeğişik bir insanla karşı karşıya olduğunu, buinsanın yalnızca gözdağı vermeklekalmayacağını, dediğini kesinlikle yapacağını veen önemlisi de hiçbir şeyin karşısındadurmayacağını, dahası dünyada hiçbir şeyedeğer vermediğini, öyle ki onun hiçbir şeyle

yolundan çevrilemeyeceğini söylüyordu. Ortadabambaşka şeylerin olduğu aşikârdı. Sanki gönülişleriyle ilgili bir şeyler... Kime karşı ve niçinolduğunu kimsenin bilmediği, aşk romanlarındarastlanan cinsten, sınırları aşmış doyumsuz biröfke, aşağılama... Sözün kısası, ciddi birtoplumda izin verilemeyecek, olabildiğincekomik, ciddi her insanın karşılaşmayı kendisiiçin Tanrı’nın bir cezası sayacağı bir şeyler... Hiçkuşku yok ki, Totskiy’in toplum içindeki yeri,parasal gücü bu tatsızlıktan kurtulmak içinküçük ve bütünüyle masum bir şeyler yapmayayeterdi. Öte yandan, Nastasya Filippovna’nın birkötülük, sözgelimi hukuksal anlamda birkötülük yapacak durumda olmadığı da belliydi.Dişe dokunacak bir skandal da çıkaramazdı,çünkü o anda kolayca dışlanabilirdi. Ama bütünbunlar, böyle durumlarda çoğu kimsenin yaptığıgibi, Nastasya Filippovna’nın da sınırıaşmayacağı, aşırı davranışlarda bulunmayacağıdüşünüldüğünde söz konusuydu. Totskiy’ingözlem gücü burada da onun işine yaramıştı:Nastasya Filippovna’nın hukuk yoluyla bir şeyelde edemeyeceğini çok iyi bildiğini, aklında

ve... ışıldayan gözlerinde bambaşka şeylerinolduğunu sezinlemişti. Hiçbir şeyi, en çok dakendini önemsemeyen Nastasya Filippovna(onun uzun zamandır kendini önemsemediğinikavrayabilmek için, Totskiy gibi son dereceakıllı, sezgileri güçlü, kuşkucu bir sosyete insanıolmak gerekliydi) öylesine nefret ettiği insanıküçük düşürmek için kendini felaketesürüklemeyi, Sibirya’da kürek cezasınaçarptırılmayı göze alabilirdi. Afanasiy İvanoviçbiraz korkak, daha doğrusu son derece tutucubiri olduğunu hiçbir zaman gizlemezdi.Sözgelimi, evlenme töreninde onuöldüreceklerini veya buna benzer çok yakışıksız,gülünç, toplum içinde yadırganacak tatsız birşeyin olacağını bilse elbette korkardı. Yalnız onuöldüreceklerinden, yaralayacaklarından, kanınıakıtacaklarından, yüzüne tüküreceklerindenfalan değil... olayın böylesine doğallıktan uzak,tatsız bir biçimde gelişmesinden korkardı.Bunun farkındaydı Nastasya Filippovna, amaşimdilik susuyordu. Onun her şeyi çok iyibildiğinin, anladığının, dolayısıyla ona neylevuracağını planladığının farkındaydı Afanasiy

İvanoviç. Evlilik şimdilik yalnızca bir tasarıolduğu için içi rahattı Afanasiy İvanoviç’in vebu nedenle Nastasya Filippovna’ya boyuneğmişti.Bu kararı vermesine bir şeyin daha yardımıolmuştu: Yeni Nastasya Filippovna’nınyüzünden eskisine göre ne kadar değiştiğinikestirmek zordu. Eskiden hoş, sevimli bir küçükkızdı, şimdi ise... Totskiy ona dört yıl baktığı,ama bir şey göremediği için bağışlayamıyordukendini. Evet, karşılıklı olarak iki tarafta da hemruhsal, hem de fiziksel değişiklikler olacaktıelbette. Ama geçmişten hatırladığı bazı anlar davardı Totskiy’in. Nastasya Filippovna’nıngözlerine baktığında kimi zaman değişik şeylergeldiği oluyordu aklına. Sözgelimi, sanki derin,gizemli bir şey vardı genç kızın bakışında. Birşey sorar gibi bakıyordu onun yüzüne... Son ikiyıldır Nastasya Filippovna’nın yüzününrengindeki değişikliğe sık sık şaştığı oluyordu.Bembeyazdı yüzü ve tuhaftır, sanki daha dagüzelleştirmişti onu bu. Gençlik yıllarında çokgezmiş tozmuş kibar her erkek gibi Totskiy debu ölgün genç kızla yakınlığını yok pahasına

elde etmiş olmasını başlangıçta pekönemsemiyordu, ama son zamanlarda bugörüşünden kuşku duymaya başlamıştı. Öteyandan, daha geçen ilkbaharda dolgun birdrahomayla Nastasya Filippovna’yı komşu ildememur, aklı başında, dürüst biriyle evlendirmeyidüşünüyordu. (Ah, Nastasya Filippovna şimdine büyük bir dehşetle, hınçla gülüyordu onun budüşüncesine!) Ama yeni NastasyaFilippovna’dan etkilenen Afanasiy İvanoviçşimdi yararlanabilirdi de ondan. Petersburg’ayerleştirip, lüks içinde yaşatmaya karar verdionu. Böylece Nastasya Filippovna’nın çarpıcıgüzelliğinin yardımıyla belirli çevrelerde kendiyerini sağlamlaştırabilir, etkili olabilirdi. Buçevrelerdeki yeri öylesine önemliydi onun için.Nastasya Filippovna’nı Petersburg’ayerleşmesinin üzerinden beş yıl geçmiş, elbettebu arada çok şey değişmişti. Afanasiyİvanoviç’in durumu kötüydü. En kötüsü de, birkez korktuktan sonra bir türlü rahatlayamıyordu.Korkuyordu, ama neden korktuğunu dabilmiyordu. Düpedüz Nastasya Filippovna’dankorkuyordu. İlk iki yıl Nastasya Filippovna’nın

onunla evlenmek istediğinden, ama aşırıgururundan sesini çıkarmadığından, ısrarlaAfanasiy İvanoviç’in ona evlenme önerisindebulunmasını beklediğinden kuşkulanıyordu.Tuhaf bir beklentiydi bu. Afanasiy İvanoviçsurat asıyor, kara kara düşünüyordu. Büyük vebiraz da tatsız bir şaşkınlıkla (insan kalbiböyledir işte!) bir olay üzerine birden anladı ki,ona evlenme önerisinde bulunacak olsaydı bile,bu önerisi kabul edilmeyecekti. Uzun süreanlayamamıştı bunu. Yalnızca şöyle biraçıklaması olabileceğini düşünüyordu: “Gururuincinen bu inanılmaz kadın” çılgınlığı öylesineileri götürebilirdi ki, rahat bir geleceğekonmaktansa, toplum içinde yükseklereçıkmaktansa, kendisine yapılan bu öneriyi geriçevirerek, karşısındakine duyduğuküçümsemeyi büyük bir hazla açığa vururdu. Enkötüsüyse, Nastasya Filippovna’nın büyüküstünlük elde etmiş olmasıydı. Kendisinesunulan konforu, lüksü kabul etmiş olsa da,çeşitli olanaklara, çok büyük olanlarına bilebaşını çevirip bakmadı. Bununla birlikte, sonderece sade bir yaşam sürdü ve bu beş yılda

kenara hiç para koymadı. Afanasiy İvanoviçzincirlerini kırmak için çok tehlikeli bir adımatmayı göze almıştı: Kurnazlıkla, ustaca onu hoştutmaya, prensler, atlı muhafız alayı subayları,elçilik sekreterleri, ozanlar, roman yazarları,hatta sosyalistlerin şahsında vücut bulmuş parlakayartmalarla kandırmaya çalışmıştı... Ne var kikalbinin yerinde bir taş varmış, duyguları temellikurumuş, ölmüş gibi, hiçbirinin en küçük biretkisi olmamıştı Nastasya Filippovna’nınüzerinde. Çoğunlukla yalnız yaşıyordu evinde,kitap okuyor, hatta bir şeyler öğrenmeyeçalışıyor, bol bol müzik dinliyordu. Az insanlagörüşüyordu. Daha çok birtakım yoksulinsanlarla, sıradan memur karılarıyla, tanıdığıbirkaç aktrisle, yaşlı birkaç kadınla görüşüyor,saygıdeğer bir öğretmenin kalabalık ailesini pekseviyor, bu ailede de onu çok seviyor ve onubüyük bir hazla evlerinde konuk ediyordu.Akşamları oldukça sıklıkla ziyaretçisi oluyordu,ama beş altı kişiden fazla değil. Totskiy çok sıkve düzenli olarak uğruyordu ona. Sonzamanlarda General Yepançin zor da olsatanışmıştı Nastasya Filippovna ile. O sıralar son

derece kolaylıkla ve hiç zorluk çekmedenFerdışçenko adında pek uygunsuz, çirkindavranışları olan, eğlence düşkünü, durmadaniçen genç bir memur da tanışmıştı onunla. Ptitsınadında alçakgönüllü, düzgün tavırlı, temiz pak,yoksulluktan buralara gelmiş, tefecilik yapan birgenç tanıdığı daha vardı. Sonunda GavrilaArdalionoviç de tanışmıştı onunla... Öyle kituhaf bir ün sahibi olmuştu Nastasya Filippovna:Güzelliği herkesin dilindeydi, ama hepsi okadar. Hiç kimse hiçbir şeyle övünemezdi; hiçkimse hiçbir şey söyleyemezdi... Bu ünü,eğitimi, ince davranışları, zekâsı... bütün bunlarAfanasiy İvanoviç’in aklındaki planıgüçlendiriyordu. General Yepançin’in bu olayaöylesine etkin ve olağanüstü katılışı da işte osıralarda başladı.Totskiy, kızlarından biriyle ilgili düşüncesinigenerale dostça açtığı konuşmasında ona sonderece açıkyüreklilikle her şeyi de itiraf etmişti.Generale özgürlüğüne kavuşmak için hiçbirengelin karşısında duraklamamaya kararverdiğini, Nastasya Filippovna onu ileridebütünüyle özgür bırakacağına söz verse bile

içinin rahat etmeyeceğini, sözcüklerin onun içinyeterli olmadığını, tam garanti istediğinisöylemişti. Karşılıklı konuşup birlikte hareketetmeye karar vermişlerdi. Önce en yumuşakyöntemleri kullanacaklar, NastasyaFilippovna’nın, nasıl demeli, “kalbinin en incetellerine” dokunacaklardı. Birlikte onun evinegittiler ve Totskiy doğrudan durumunun berbatolduğunu anlatmaya başladı NastasyaFilippovna’ya: Bütün suçun kendisindeolduğunu söyledi. Başlangıçta NastasyaFilippovna için yaptıklarından pişmanolmadığını, çünkü kendisinin bedensel hazlaradüşkün, uslanmaz biri olduğu, kendinitutamadığını, ama şimdi evlenmek istediğini vearzuladığı toplum içinde saygın bir evliliğininbüyük ölçüde Nastasya Filippovna’ya bağlıolduğunu, sözün kısası, her şeyi onun yücegönüllülüğünden beklediğini söyledi.Arkasından, baba olarak General Yepançinkonuşmaya başladı. Mantıklı konuşuyordu,duygululuktan kaçınıyordu. Afanasiyİvanoviç’in vereceği kararda NastasyaFilippovna’nın hakkı olduğunu bütünüyle kabul

ettiğini hatırlattı; pek uysal bir tavırla, kızının,belki iki kızının da kaderinin şimdi onun elindeolduğunu anlattı. Nastasya Filippovna’nın“Benden özellikle istediğiniz nedir?” sorusunaTotskiy, biraz önceki aynı içtenliğiyle, beş yılönce ondan bir kez korkmuş olduğunu, okorkusunu Nastasya Filippovna biriyleevleninceye kadar da üzerinden atamayacağınısöyledi. Hemen arkasından da, bununkendisince bazı nedenleri olmasaydı, NastasyaFilippovna’dan böyle bir şeyi istemesiningerçekte çok saçma olacağını ekledi. Totskiy,çok iyi ve saygın bir aileden olan, NastasyaFilippovna’nın da tanıdığı ve evinde konuk ettiğigenç Gavrila Ardalionoviç İvolgin’in onueskiden beri büyük bir tutkuyla sevdiğini farketmişti ve sırf onun sempatisini kazanmaumuduna karşılık ömrünün yarısını vermeyekuşkusuz hazır olduğunu çok iyi biliyordu.Afanasiy İvanoviç’e bunu büyük bir içtenlikleGavrila Ardalionoviç kendi itiraf etmişti. Ayrıcaonun bu duygusundan, ona her konuda yardımcıolan İvan Fyodoroviç’in de haberi olduğunueklemişti. Nihayet, Afanasiy İvanoviç

yanılmıyorduysa, gencin bu sevgisindenNastasya Filippovna da uzun zamandırhaberdardı ve Afanasiy İvanoviç, NastasyaFilippovna’nın bu sevgiye hoşgörüyle baktığınısanıyordu. Kuşkusuz, bu konuda konuşmak ençok Afanasiy İvanoviç için zordu. AmaNastasya Filippovna onda, yani Totskiy’debencillikten, kendi kaderini belirlemekisteğinden başka, biraz da ona karşı iyi duygularolduğunu kabul edecek olsaydı, Afanasiyİvanoviç’in uzun zamandır onun yalnızlığınıüzülerek izlediğini de fark ederdi. Ayrıca buyalnızlıkta sadece belirsiz bir karanlık olduğunufark etmeli, sevgiyle dolu mutlu bir yaşamındoğabileceğine inançsızlığı bırakıp mutlu bir aileiçin yepyeni bir amacın peşinden gitmeliydi.Parlak yeteneklerinin yok oluşuna, kendihüznüne bile isteye seyirci kalmak, bir parçaromantizmdi ve sağlıklı bir akla da, NastasyaFilippovna’nın soylu yüreğine de ters düşen birşeydi. Afanasiy İvanoviç burada kendisinin birşey söylemesinin başkalarına oranla daha zorolduğunu tekrarladıktan sonra, NastasyaFilippovna’nın geleceğini içtenlikle düşünerek

ona yetmiş beş bin ruble önermeyi arzuladığınıaçıklarsa Nastasya Filippovna’nın onuaşağılamayacağını ummaktan kendinialamadığını sözlerine ekledi. Arkasından, buyetmiş beş rublenin vasiyetnamesinde NastasyaFilippovna için ayrıldığını söyledi; kısacası,bunun hiç de bir ödül olmadığını açıkladı... hemkendisi de iyi, soylu duyguları olan biriydi vevicdanını rahatlatmak gibi gayet insani birarzusunun olması da mazur görülebilirdi vb.,yani böyle bir durumda söylenebilecek her şeyisöyledi. Afanasiy İvanoviç böyle heyecanlauzun uzun konuşurken, bu arada o yetmiş beşbin rubleden ilk kez burada söz ettiğini, o günekadar bundan, şu anda yanlarında oturan İvanFyodoroviç’in bile haberi olmadığını, yani bunuhiç kimsenin bilmediğini de eklemişti.Nastasya Filippovna’nın cevabı iki dostuşaşırtmıştı. Aklına geldiğinde Totskiy’insırtından soğuk terler boşanmasına neden olan oeski alaycılığı, eski düşmanca ve nefret dolutavrı, kahkahaları yoktu şimdi konuşmasında.Tersine, sonunda birisiyle açıkyüreklilikle vedostça konuşabildiğine seviniyor gibiydi. Uzun

zamandır Totskiy’e dostça akıl danışmakistediğini, ama gururunun buna engel olduğunu,şimdiyse aradaki buzlar eridikten sonra bundandaha iyisinin olamayacağını itiraf etti. Öncehüzünlü bir gülümseyişle, daha sonra neşeyle,kahkahalar atarak eski soğuk rüzgârlarınaralarında bir daha kesinlikle esmeyeceğini,dünyaya bakışının artık çok değiştiğini, kalbideğişmemiş olsa da yaşamda olup bitmiş birçokşeyi kabullenmek zorunda kaldığını; olanınolduğunu, geçmişin geçmişte kaldığını, hattaAfanasiy İvanoviç’in o korkusunu üzerindenhâlâ atamamış olmasını yadırgadığını itiraf etti.Sonra İvan Fyodoroviç’e döndü ve son derecesaygılı bir tavırla, onun kızlarından sözedildiğini çok duyduğunu ve uzun zamandıronlara derin bir saygı beslediğini söyledi. Küçükde olsa onlar için yararlı bir şey yapabilmeninyalnızca düşüncesinin bile ona büyük mutlulukve gurur vereceğini ekledi. Şimdi ağır, sıkıcı,çok sıkıcı bir yaşam sürdüğü doğruymuş.Afanasiy İvanoviç onun hayallerini iyisezinlemişti. Aşkta olmasa da, bir aile içindeyeni bir amaç edinip yeniden doğmak

istiyormuş. Ama Gavrila Ardalionoviç’le ilgihemen hiçbir şey söyleyemezmiş. GavrilaArdalionoviç’in onu sevdiği belliymiş, onunkişiliğine ve bağlılığına inanabilecek olsa,kendisinin de onu sevebileceğini hissediyormuş.Ama sevgisinde içten, hatta dürüst olsa bile,henüz çok gençmiş Gavrila Ardalionoviç. Buyüzden karar vermek kolay değilmiş. Bununlabirlikte en çok hoşlandığı yanı, onun çalışması,bir şeyler yapması, bütün aileye tek başınabakmasıymış. Onun çalışkan, kişilik sahibi biriolduğunu, mesleğinde ilerlemek, kendinigöstermek istediğini çok duymuş. AyrıcaGavrila Ardalionoviç’in annesi NinaAleksandrovna İvolgina’nın çok iyi, çok saygınbir kadın; kız kardeşi Varvara Ardalionovna’nınise harika, cıvıl cıvıl bir kız olduğunu daduymuş. Kız kardeşi ile ilgili çok şey anlatmışona Ptitsın. Uğradıkları felakete bütün ailenincesaretle göğüs gerdiğini de duymuştu. Onlarlatanışmayı çok isterdi, ama bir sorun vardı ortada:Aralarına severek alırlar mıydı onu? Aslında buevliliğe hiç de karşı değilmiş, ama daha çokdüşünmesi gerekiyormuş. Onu

sıkıştırmamalarını istermiş. Yetmiş beş binrubleye gelince, Afanasiy İvanoviç bunuaçıklamak için boşuna öyle zorlamış kendini.Paranın ne kadar değerli olduğunu bilirmiş,elbette alacakmış bu parayı. Bundan yalnızcaGavrila Ardalionoviç’e değil, generale bile sözetmemekle gösterdiği inceliğinden ötürüminnettarmış Afanasiy İvanoviç’e. Peki ama,daha önce neden söylememiş bunu ona? Onlarınailesine girerken bu parayı almaktan hiç deutanması gerekmiyormuş. Ne olursa olsun, hiçkimseden hiçbir şey için özür dilemek niyetindedeğilmiş ve herkesin bunu bilmesini istiyormuş.Gavrila Ardalionoviç’in de, ailesinin dekendisiyle ilgili gizli herhangi bir düşüncelerininolmadığına inanmadığı sürece GavrilaArdalionoviç’le evlenmeyecekmiş. Öte yandankendisinin hiçbir konuda suçlu olduğunudüşünmüyormuş. Onun bütün bu beş yılsüresince Petersburg’da nasıl yaşadığını,Afanasiy İvanoviç’le arasındaki ilişkinin neolduğunu, ne kadar bir birikimi olduğunuGavrila Ardalionoviç’in bilmesi iyi olurmuş. Venihayet, şimdi yetmiş beş bin rubleyi

alıyorduysa, bu onun hiçbir suçu olmadankırılan genç kızlık gururunun bedeli değil,düpedüz, berbat edilmiş yaşamının karşılığıymış.Nastasya Filippovna bütün bunları söylerkensonunda öylesine coşmuş, heyecanlanmıştı ki,(son derece doğaldı da bu) General Yepançinpek mutlu olmuş, olayın bittiğini düşün-müştü.Ne var ki bir kez korkmuş olan Totskiykulaklarına inanamıyordu ve bu çiçek demetininiçinde bir yılan var mı diye uzun süre endişeetmişti. Ama görüşmeler başlamıştı artık. İkiarkadaşın manevralarının tümünün dayandığınokta, özellikle Nastasya Filippovna’nınGavrila’ya duyduğu ilgi yavaş yavaş açığaçıkıyor, doğrulanıyordu; öyle ki Totskiy bilebaşarıya ulaşabileceklerine inanmaya başlamıştı.Bu arada Nastasya Filippovna GavrilaArdalionoviç’le de konuşmuştu. SözcüklerNastasya Filippovna’nın gururunadokunuyormuş gibi, çok kısa sürmüştükonuşmaları. Nastasya Filippovna, Gavrila’nınonu sevmesine sesini çıkarmamış, ama ısrarla bukonuda kendini sıkmayacağını, düğüne kadar(eğer düğün olacaksa) son saatte bile olsa,

“hayır” deme hakkını saklı tutacağını, aynıhakkı Gavrila’ya da tanıdığını açıklamıştı. Çokgeçmeden bir rastlantı sonucu Gavrila, aileiçinde olaylara neden olan bu evliliğe ve kişiolarak Nastasya Filippovna’ya bütün ailesininkarşı olduğundan Nastasya Filippovna’nınayrıntılarıyla haberdar olduğunu öğrenmişti.Oysa Gavrila, Nastasya Filippovna’nın onunlakonuşmasını her gün beklemesine karşın,Nastasya Filippovna bu konuyu hiç açmamıştı.Ne var ki bu evliliğin, görüşmelerin nedenolduğu olaylarla, durumlarla ilgili daha çok şeysöylenebilirdi. Oysa bu arada biz olaylardanbazıları belirsiz söylentiler olarak kalmış olsa dabirçok şeyin sırasını atlayıp oldukça ilerileregittik. Örneğin Totskiy, nereden duymuşsa,sözde Nastasya Filippovna’nın Yepançinler’inkızlarıyla belirsiz, gizli bir ilişkiye girdiğiniöğrenmiş. Oysa aslı astarı yoktu bu söylentinin.Sonra başka bir söylentiye ister istemez inanmışve dehşete düşmüştü: Sözüne inandığı birindenGavrila’nın Nastasya Filippovna ile yalnızcaparası için evlenmeyi düşündüğünü, Gavrila’nınkötü niyetli, açgözlü, çekilmez, kıskanç, kendini

akıl almaz derecede beğenen biri olduğunuNastasya Filippovna’nın sözde çok iyi bildiğiniduymuştu. Yine sözüne güvendiği o kişidenduyduğuna göre, daha önce NastasyaFilippovna’yı etkilemeye, onu büyük birtutkuyla elde etmeye çok çalışmış olmasınakarşın, iki dostun iki yanda da başlayan tutkuyukendi çıkarlarına kullanmaya kalkışmaları,Nastasya Filippovna’yı Gavrila’ya karı olaraksatarak onu satın almaya kalkışmaları üzerine,sözde Nastasya Filippovna’dan nefret ediyormuşGavrila. Sözde onun ruhunda nefretle tutkutuhaf bir biçimde bir arada bulunuyormuş venihayet, yine onun deyimiyle, o “iğrenç kadınla”evlenmeye karar vermiş olmasına karşın, içiniçin sonra ondan intikamını almaya yeminlerediyormuş. Sözde bütün bunları biliyormuşNastasya Filippovna ve kendi kendine bir şeylerhazırlıyormuş. Totskiy öylesine büyük bir korkuiçindeydi ki, huzursuzluğunu Yepançin’e bileaçmıyordu artık. Ama her zayıf yaradılışlı insangibi, onun da cesaretini birden toparladığı anlaroluyordu. Sözgelimi, Nastasya Filippovna ikidosta doğum gününde son kararını

açıklayacağına söz verdiğinde bütün korkusugeçmiş, kendini toparlamıştı. Ayrıca en tuhaf, eninanılmaz söylenti de heyhat! saygıdeğer İvanFyodoroviç’le ilgili, bir zaman sonra gerçekolduğu anlaşılan söylentiydi.İlk bakışta her şey tam anlamıyla akıl almaz,tuhaftı. Son derece zeki, toplum içinde üstün biryeri olan, vb. vb... saygıdeğer İvanFyodoroviç’in o yaşta kendini NastasyaFilippovna’ya kaptırmasına (hem de neredeysetutkuyla kaptırmasına) inanmak çok zordu.Onun bu konuda beklentisini, hatta Gavrila’yayardımcı olmasının nedenini anlamak çok zordu.Totskiy, Gavrila ile general arasında sessiz biranlaşma olmasından kuşkulanıyordu. Ne var kibilindiği gibi, kendini tutkuya fazlasıylakaptırmış bir insan, hele bir de yaşlı ise, tamanlamıyla kör olur, ortada umutlanabileceği birşey yokken, umutlanmaya hazırdır. Ayrıcasağduyusunu yitirir, alnında yedi kat kırışıkolmasına karşın, aptal bir çocuk gibi davranır.Generalin doğum günü hediyesi olarak NastasyaFilippovna’ya çok pahalı bir inci kolyehazırladığı; Nastasya Filippovna’nın pahalı

şeylere pek değer vermediğini bilmesine karşın,generalin bu hediyeyi pek önemsediğibiliniyordu. Nastasya Filippovna’nın doğumgününden bir gün önce, belli etmiyordu ama,sıtma nöbetine yakalanmış gibiydi general. Buinci kolye olayı generalin eşinin kulağına kadargitmişti. Evet, Lizaveta Prokofyevna çok eskidenberi biliyordu kocasının uçarılığını. Bir ölçüdealışmıştı bile buna. Gelgelelim, bu kadarı daolmazdı artık: İnci kolye söylentisi çokilgilendiriyordu onu. Lizaveta Prokofyevna bukolyeyle ilgili düşündüklerini kocasına birkaçsözcükle çıtlatmıştı da. General, karısının onunlaaçıkça konuşacağını hissediyor, korkuyla bunubekliyordu. Öykümüze başladığımız o sabah dasıcak aile ortamında kahvaltı yapmayı hiçistememesinin nedeni buydu işte. Prensgelmeden önce de işi olduğunu, kurtulmayıdüşünüyordu. Kurtulmak, general için kimizaman düpedüz kaçmak anlamına gelirdi. Şimdionun tek istediği o günü, daha önemlisi deakşamı bir tatsızlık çıkmadan atlatmaktı. İşteöyle bir anda da prens çıkagelmişti. Karısınınyanına girerken “Tanrı gönderdi onu sanki!”

diye düşünüyordu.

VLizaveta Prokofyevna soyadı konusunda çokhassastı. Hiç hazırlıklı olmadığı bir anda, Mışkinsoyunun son temsilcisinin (daha önce onunlailgili bir şeyler duymuşluğu vardı) acınacak birbudala, neredeyse sadaka dilenen bir yoksul gibiortaya çıkıvermesi ne çok sarsmıştı onu. Karısınıhemen etkilemek, inci kolye konusuna girmesiniengellemek amacıyla general üzerine basa basaanlatıyordu bunları.Olağanüstü durumlar karşısında LizavetaProkofyevna alışkanlığı üzerine, bedenini birazgeri atıp gözlerini fal taşı gibi açar, tek sözcüksöylemeden dalgın dalgın önüne bakardı.Kocasıyla aynı yaşlarda, uzun boylu bir kadındı.Yer yer ağarmış, ama gür saçları siyah, burnuhafif kemerli, yanakları soluk ve çökük,dudakları inceydi. Alnı açık, ama dardı. Külrengi, oldukça iri gözlerinin çok değişik birifadesi vardı. Bir zamanlar, bakışının olağanüstüetkileyici olduğuna inanmak gibi bir zayıflığıvardı. Bu inancı bir daha çıkmamak üzere yeretmişti içinde.

Lizaveta Prokofyevna, karşısında telaşlanangenerale gözlerini patlatıp bakarak,— Kabul mü edeyim onu? diye sordu. Hemenşimdi kabul etmemi mi söylüyorsunuz?General telaşlı, karşılık verdi:— Ah! Onu görmek istiyorsan, bunun içinherhangi merasime gerek yok dostum... Tam birçocuk kendisi, hem de zavallı bir çocuk.Hastalıklı, arada nöbet gelen bir çocuk...İsviçre’den gelmiş, trenden yeni inmiş. Kıyafetibiraz tuhaf. Sanki Almanlar gibi giyinmiş.Üstelik tek kapik yok cebinde, tek kapik yok...Dokunsan ağlayacak gibi zavallı. Yirmi beşruble verdim ona. Bizim kalem odasında daküçük bir yer ayarlamak istiyorum onun için.Sizden de rica ediyorum hanımlar, bir şeylerverin ona, yesin, sanırım karnı da aç...Lizaveta Prokofyevna biraz önceki tavrıyla,— Şaşırtıyorsunuz beni, dedi. Karnı açmış,nöbetler geliyormuş! Ne nöbetiymiş bunlar?— Yo, o kadar sık gelmiyor. Hem tıpkı bir

çocuk... ama eğitimli bir çocuk... (Yine kızlarınadöndü) Sizlerden de rica edeceğim mesdames,şöyle bir sınavdan geçirin onu. Ne gibiyetenekleri olduğunu bilmemiz iyi olacaktır.Lizaveta Prokofyevna sözcüğü uzatarak,— Sı-nav-dan mı? dedi.Sonra derin bir şaşkınlık içinde tekrar gözlerinipatlatıp bir kızlarına, bir kocasına bakmayabaşladı.— Ah dostum, aklına bir şey gelmesin...Neyse, nasıl istersen öyle olsun. Amacım prenseyakınlık göstermek, onu evimize kabul etmekti.Çünkü iyilik yapmak istedim ona.— Evimize kabul etmek mi? İsviçre’dengeliyor ha?— Nereden geldiğinin önemi yok. Tekrarsöylüyorum, istediğin gibi olsun. Önce aynıaileden geldiğiniz, belki yakın akraba bileolduğunuz; sonra başını sokacak bir yeriolmadığı için söylemiştim öyle. Hatta bakarsınseversin onu diye düşündüm, çünkü ne de olsa

aileden sayılır.Kızların en büyüğü Aleksandra söze karıştı:— Maman, merasime falan gerek yoksa,yoldan geldiğine göre karnı açsa, gidecek yeride yoksa neden masamıza davet etmeyelim onu?— Üstelik çocuk gibi olduğu için körebe bileoynarsınız onunla.— Körebe mi? Nasıl yani?Aglaya canı sıkkın, araya girdi:— Ah maman, bırakın bu tavrınızı, ne olur...Şakacı ortanca kız kardeş Adelaida tutamadıkendini, gülmeye başladı.— Çağırın gelsin papa, dedi Aglaya, mamanizin veriyor.General çıngırağı çaldı, gelen uşağa prensiçağırmasını söyledi.Lizaveta Prokofyevna:— Yalnız masaya oturduğunda boynuna bir

peçete bağlamak koşuluyla, dedi. Yemekyemeye başladığında arkasında dikilip onunlailgilenmesi için Fyodor’u ya da Mavra’yıçağırın... Nöbet geldiğinde sakin olabiliyor mubari? El kol hareketleri yapıyor mu?— Tersine, hatta çok terbiyeli bir genç, sonderece kibar da. Yalnız bazı konularda aşırıderecede saf... İşte kendisi! Evet efendim,soyunun son temsilcisi, aynı soyadını taşıdığınız,hatta akrabanız Prens Mışkin! Hemen şimdikahvaltıya oturacaklar prens, siz de onurlandırınmasalarını... Bense, bağışlayın, geç kaldım...Lizaveta Prokofyevna pek anlamlı,— Nereye geç kaldığınızı biliyorum, dedi.— Evet, evet dostum, geç kaldım! Mesdames,anı defterlerinizi verin ona, bir şeyler yazsınsizin için. Az rastlanır bir yazı ustası kendisi!Büyük bir yetenek. Demin çalışma odamda eskiyazı stiliyle öyle güzel “Başrahip Pafnutiyimzasını attı” diye yazdı ki... Neyse, hoşça kalın.Lizaveta Prokofyevna, kapıya doğru

koşarcasına giden kocasının arkasından canısıkkın, seslendi:— Pafnutiy mi? Başrahip Pafnutiy mi? Durunhele, durun nereye gidiyorsunuz, Pafnutiy dekim oluyor?— Evet, evet dostum, geçmişte yaşamış birbaşrahip Pafnutiy... Benim hemen kontun yanınagitmem gerekiyor, bekliyor beni, hem de nezamandır... Üstelik zamanını da kendibelirlemişti... Hoşça kalın prens!Çabuk adımlarla çıktı general.Lizaveta Prokofyevna,— Onun hangi konta gittiğini biliyorum ben!diye söylendi. (Sert bakışını prense çevirdi.Karşısındakini önemsemez, canı sıkkın birtavırla sürdürdü konuşmasını:) Evet!.. nediyorduk? Ah, evet, kimin nesiymiş şu başrahip?— Maman, diye başlayacak oldu Aleksandra.Aglaya ise ayaklarını yere vurmuştu.Konuşturmadı onu Lizaveta Prokofyevna,

sertçe,— Sözümü kesmeyiniz Aleksandra İvanovna,dedi. Ben de bilmek istiyorum. Şuraya oturunuzprens, işte şu koltuğa, karşıma... Yo, güneşegelin, biraz daha ışığa doğru gelin ki yüzünüzügöreyim. Evet, kimmiş o başrahip?Prens ciddi, dikkatli bir tavırla,— Başrahip Pafnutiy, dedi.— Pafnutiy ha? İlginç, kimin nesiymiş buPafnutiy?Lizaveta Prokofyevna bakışını prensinyüzünden ayırmadan sabırsız, çabuk çabuk, sertkonuşuyordu. Prensin cevabını dinlerken de,onun her sözcüğünün arkasından başınısallıyordu.Prens,— Başrahip Pafnutiy, diye başladı, ondördüncü yüzyılda Volga boyunda, bugünkübizim Kostroma ilinde bir manastırınbaşrahibiymiş. Sürdürdüğü kutsal yaşamıyla

ünlüymüş. Sık sık Orda’ya gider, kentte gerekenişlerin yapılmasına yardım eder, her belgeninaltına aynı imzayı atarmış. İmzalarından birininkopyasını görmüştüm. Yazı stili çok hoşumagitmişti, öyle yazmayı öğrenmiştim. Demingeneral benim için bir yer bulmak amacıyla nasılyazdığımı öğrenmek isteyince değişik stillerdebirkaç cümle yazdım, o arada başrahibin yazısınıtaklit ederek “Başrahip Pafnutiy imzasını attı”diye yazdım. generalin çok hoşuna gitti, size debunun için söylemiş olacak.— Aglaya unutma, dedi Lizaveta Prokofyevna,Pafnutiy ya da iyisi mi bir yere not et, bilirsinçok unutkanımdır... Oysa daha ilginç bir şeyolduğunu ummuştum ben. Nerede şimdi o yazı?— Sanırım generalin çalışma odasındamasanın üzerindedir.— Hemen birini gönderelim, buraya getirsinonu.— Uygun görürseniz sonra sizin için yenisiniyazarım.

— Evet maman, dedi Aleksandra. Şimdi iyisimi, kahvaltımızı yapalım. Acıktık.— Pekâlâ, dedi Lizaveta Prokofyevna. Hadiyemek odasına geçelim prens. Çok muacıktınız?— Evet, çok acıktım, minnettarım size.— Böyle kibar olmanız çok iyi. Hiç de... siziniçin söyledikleri gibi... tuhaf biri olmamanız çokgüzel. Gidelim. (Yemek odasına geçtiklerindeyakın bir ilgiyle yer gösterdi prense:) Şurayaoturun, karşıma... Yüzünüzü görmek istiyorum.Aleksandra, Adelaida, ilgilenin prensle... Hiç dededikleri gibi... hasta falan değilmiş. Sanırımpeçeteye de gerek yok... Yemeklerdeboynunuza peçete bağlıyorlar mıydı prens?— Çok önceleri, sanırım yedi yaşımdaykenbağlıyorlardı. Ama şimdilerde yemek yerkenpeçeteyi dizlerime koyuyorum.— Öylesi de gerekir. Ya nöbetleriniz?Prens biraz şaşırmış gibi,

— Nöbetlerim mi? diye sordu. Artık çokseyrek nöbet geliyor. Doğrusunu isterseniz,bilmiyorum... Buranın ikliminin bana iyigelmeyeceğini söylüyorlar.Lizaveta Prokofyevna kızlarına döndü, hersözcüğünün arkasından prense başını sallamayısürdürerek,— Konuşması çok güzel, diye başladı. Bukadarını beklemiyordum doğrusu. Demek herzaman olduğu gibi söylenenlerin hepsi boş,yalanmış. Yemeğinizi yiyin prens, bir yandan daanlatın: Nerede doğdunuz, öğreniminizi neredetamamladınız? Her şeyi öğrenmek istiyorum.Çok ilgimi çektiniz.Prens teşekkür etti Lizaveta Prokofyevna’ya.Yemeğini büyük bir iştahla yerken, o sabahbirkaç kez anlattığı şeyleri bir kez dahaanlatması gerekti. Lizaveta Prokofyevna giderekdaha çok hoşlanıyordu ondan. Kızlar da oldukçadikkatle dinliyorlardı. Akrabalar sayılıpdökülmeye başlandı. Prensin akrabalarını epeyceiyi bildiği anlaşılıyordu. Ama ne kadar isimsayıldıysa, prensle Lizaveta Prokofyevna

arasında ortak bir akraba bulunamadı. Büyükdedeler, büyük nineler arasında araştırmayapılacak olsaydı, uzak akrabalar bulunabilirdibelki. Bu cılız olasılık bile çok istemesine karşın,kendi soyundan insanlarla hemen hiçbir zamankonuşma fırsatı bulamayan LizavetaProkofyevna’nın çok hoşuna gitmişti. Öyle kipek keyifli kalktı masadan.— Hep birlikte oturma odamıza geçelim, dedi.Kahvemizi oraya getirirler. (Prense yolgösterirken ekledi:) Hep birlikte oturduğumuzortak bir oturma odamız vardır. Aslında benimküçük konuk salonumdur orası. Biz bizeolduğumuz zamanlar orada toplanırız, herkes birşeyler yapar: Aleksandra, yani şu, en büyükkızım piyano çalar veya kitap okur, dikiş diker.Adelaida resim yapar (ama hiçbirini bitiremez),Aglaya ise boş boş oturur, bir şey yapmaz.Benim elimden de bir şey gelmez: Bir şeyibitiremem. İşte geldik. Lütfen şuraya, şömineninyanına oturun prens ve bir şeyler anlatınbakalım. Nasıl anlatacağınızı merak ediyorum.Her şeyi öğrenmek istiyorum. Yaşlı prensesBelokonskaya ile görüştüğümde sizinle ilgili her


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook