Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Budala-Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

Budala-Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-21 09:58:25

Description: Budala-Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

Search

Read the Text Version

duygusuz babasının yaptıklarında hiçbir suçuyokken, onun bunun çocuğuna ders vererekyokluk içinde yaşıyor. Oysa P.’nin benim içinharcadığı onca para aslında onundu, onakalacaktı. Benim için harcanan bu büyük paralargerçekte benim değil. Kör talihin yaptığı biryanlışlıktır bu, o kadar... Hepsi P.’nin oğlununolmalıydı. Onun için harcanmalıydı, benim içindeğil... Düşüncesiz, uçarı P.’nin geçiciheveslerinin bir sonucuydu o... Ben dürüst, haktanır, ince düşünen biri olsam bana kalan bumirasın yarısını ona verirdim. Ama öncehesabını kitabını bilen bir insan olduğum veburada yasal bir zorunluluğumun olmadığınıbildiğim için milyonlarımın yarısını onavermeyeceğim. Gelgelelim, P.’nin budalalığımıntedavisi için harcadığı onlarca bin rubleyi onunoğluna iade etmemem benim için en azındanutanmazca, alçakça (bu arada bunun hesap kitapişi olduğunu unutuyordu beyefendi) bir davranışolacaktır. Burada yalnızca vicdan ve haktanırlıktır söz konusu olan! Peki, P. yanınaalmamış olsaydı beni, benim yerime oğluylailgilenseydi şu anda ne durumda olacaktım?’

Ama hayır baylar! Bizim soylu evlatlar böyledüşünmez. Genç adamın neredeyseistememesine karşın, bu görevi yalnızca dostlukadına üstlenen avukatı, müvekkilini ona nekadar anlattıysa, ona onurdan, sorumluluktan,dürüstlükten, hak tanırlılıktan, hatta basitçehesap kitaptan ne kadar söz ettiyse de İsviçre’deeğitim görmüş budala dediğinden dönmedi.Elden ne gelirdi? Bu bir şey değildi daha.Gerçekten bağışlanamayacak, hiçbir hastalıktanötürü hoş görülemeyecek bir şey daha vardı:İsviçreli profesörün potinlerini ayağından yeniçıkarmış milyonerimiz, tüccar çocuklarına dersverirken büyük sıkıntılar çeken kişilik sahibi,dürüst bu gencin adına ondan sadaka dilenmekveya yardım istemek için gelmediğinin, hattahukuksal da olsa, bir iddiası bulunmadığının,yalnızca dostuna yardım etmeye çalıştığınınfarkına bile varmamıştı. Hiçbir ceza görmekorkusu olmadan milyonlarından büyük hazduyarak insanları ezmek olanağını elde etmişolan bizim torun ellilik bir banknot çıkarıyor vesadaka gibi, soylu, kişilik sahibi gencegöndermeye kalkışıyor küstahça... İnanmadınız,

değil mi baylar? Şaşırdınız, gururunuzadokundu, nefretle bağırıyorsunuz, değil mi? Nevar ki yaptı bunu! Yolladığı para kendisine iadeedildi kuşkusuz, daha doğrusu yüzüne fırlatıldı.Peki, bu sorunu çözmek için geriye nekalıyordu? Hukuk yolu tıkalı olduğuna göre,durumun topluma açıklanması kalıyordu! Biz dedoğruluğuna kefil olduğumuz bu olayı halkınbilgisine sunmaya karar verdik. Duyduğumuzagöre, ünlü bir mizah yazarımız bu olayla ilgili,nasıl insanlar olduğumuz üzerine, yalnızca taşraillerinde değil, başkent dergilerinde bile yeralabilecek nefis bir taşlama yazmış.Şneyder’in paltosu sırtında,Tam beş yıl oyalandı durdu Lyova[27]Sıradan, sıkıcı işlerle,Doldurdu günlerini.Ayağına dar gelen potinlerle dönünce,Milyonluk bir mirasa kondu,Tanrı’ya dualar etti Rusça,

Ama yine de soydu öğrencileri.”Kolya okumayı bitirince gazeteyi hemenprense verdi ve bir şey söylemeden çabukadımlarla odanın köşesine yürüdü, iyice köşeyegirip ellerini yüzüne kapadı. Dayanılmaz birutanç duyuyordu. Böylesi çirkeflere alışıkolmayan çocuk ruhu aşırı derecede etkilenmiş,altüst olmuştu. Olağanüstü bir şey olmuş, herşey bir anda parçalanmış, mektubu yüksek sesleokumakla buna biraz da kendisi neden olmuşgibi geliyordu ona.Ne var ki hemen herkesin buna benzer birşeyler düşündüğü belliydi.Kızlar çok rahatsız olmuş, utanıyorlardı.Lizaveta Prokofyevna büyük öfkesinibastırmaya çalışıyor, bu işe karıştığı için belki deacı bir pişmanlık duyuyor, susuyordu. Prens ise,aşırı utangaç insanlarda böyle durumlarda çoğuzaman görüldüğü gibi, başkalarının yaptıklarıiçin utanıyordu. Konukları adına öylesineutanmıştı ki, bir süre korkmuştu başını kaldırıponlara bakmaya. Ptitsın, Varvara, Gavrila, hattaLebedev sanki biraz mahcup görünüyordu. En

tuhafı da İppolit ile “Pavlişçev’in oğlu”nun birnedenle şaşırmış gibi durmalarıydı. Lebedev’inyeğeninin de durumdan hoşnut olmadığıbelliydi. Yalnızca boksör, mağrur bakışınıhafifçe önüne indirmiş (ama utandığından değil,tersine, sanki soylu alçakgönüllülüğünden veaşırı derecede açık olan üstünlüğündenyapıyordu bunu), bıyıklarını burarak, son derecesakin oturuyordu. Okunan yazıdan pek çokhoşlandığı belliydi.İvan Fyodoroviç alçak sesle söylendi:— Ne biçim şeydir bu?.. Sanki bir şey yazmışolmak için elli uşak toplanmış, kafa kafaya veripbir şeyler karalamış.İppolit titreyerek girdi araya:— İ... izninizle sorabilir miyim sayın bayım,böyle şeyler söyleyerek ne hakla rencideedebiliyorsunuz insanları?— Bu, bu soylu bir insan için... açıkçahakarettir general! diye atıldı boksör. Nedense oda titremeye başlamıştı, bir yandan da bıyıklarını

burmayı sürdürüyor, omuzlarını, bütün bedeninioynatıyordu.İvan Fyodoroviç sert bir tavırla yükseltti sesini:— Önce “sayın bay”ınız değilim ben sizin.Sonra herhangi bir açıklama yapmak niyetindede değilim size.Öfkelenmeye başlamıştı. Ayağa kalktı, bir şeysöylemeden verandanın çıkışına yürüdü, arkasıiçeridekilere dönük, merdivenin en üstbasamağında durdu. Böyle bir anda bileyerinden kıpırdamayı düşünmeyen LizavetaProkofyevna’ya karşı içinde büyük bir öfkevardı.Prens heyecanlı, üzgün, haykırdı:— Baylar, baylar, bir şey söylememe izinverin... Gelin sakin olalım, birbirimizianlayabileceğimiz gibi konuşalım. Bu yazı içinsöyleyecek fazla bir şeyim yok baylar. Yalnızyazılanların hepsi yanlış, dahası ayıp; bunukendiniz de bildiğiniz için söylüyorum. Bunuyazan içinizden biriyse, gerçekten çok şaşırırım.

İppolit,— Şu dakikaya kadar bu yazıdan hiç haberimyoktu, dedi. Ben doğru bulmuyorum bu yazıyı.Lebedev’in yeğeni ekledi:— Gerçi böyle bir yazının olduğunubiliyordum ama... Onun gazeteye verilmesiniben de istemiyordum. Zamanı gelmemiştiçünkü...“Pavlişçev’in oğlu” mırıldandı:— Ben biliyordum, ama şuna da hakkım varki... ben...Prens merakla Burdovskiy’in yüzüne bakarak,— Demek öyle? Demek siz yazdınız bütünbunları? diye sordu. Olacak şey değil!Lebedev’in yeğeni söze karıştı:— Bal gibi olabilir, ancak böyle sorularsormaya hakkınızın olmadığını düşünüyorum.— Yalnızca Bay Burdovskiy’in bunu

yapabilmiş olması şaşırttı beni... Ama... şunusormak isterdim size, bu yazıyı gazeteyeverdiğinize göre, demin konuklarıma bundansöz etmeme neden gücendiniz?Lizaveta Prokofyevna canı sıkkın, mırıldandı:— Nihayet!Lebedev sandalyelerin arasından çabucakgeçip, neredeyse sıtma nöbetine tutulmuş gibi,sabırsızca karıştı:— Hatta unuttunuz prens hazretleri, unuttunuzefendim, onların içeri alınmalarına, buradakonuşmalarına yüce gönüllüğünüzden, sınırsıziyi yürekliliğinizden izin verdiğinizi unuttunuzdeğerli prensimiz. Ayrıca sizden bir şey talepetmeye haklarının olmadığını, hem sonra bu işiyine bütün iyi niyetinizle Gavrila Ardalionoviç’ehavale ettiğinizi de unutuyorsunuz. Şimdi ise,çok değerli prensimiz, saygıdeğer konuklarınızınyanında bu insanların ileri geri konuşmalarınaizin vermeyebilir, bu beyleri, nasıl diyeyim,hemen şimdi kapı dışarı ettirebilirdiniz... ki bende ev sahibi olarak büyük bir zevkle yapardım

bunu efendim...Odanın derinliklerinden General İvolgingürledi birden:— Çok da iyi ederdiniz!Prens,— Tamam Lebedev, tamam, yeter... diyebaşlayacak oldu.Ama nefret dolu haykırışlar arasında sesiduyulmadı.Lebedev’in yeğeni neredeyse bağırarakbastırdı bütün sesleri:— Hayır, bağışlayın prens, bağışlayın ama,yetmez!.. Burada olayın olanca açıklığıylaortaya konulması gerekiyor. Çünkü durumunanlaşılamadığının farkındayım. Hukuksalbirtakım haklardan söz ediyorlar ve bu yollakapı dışarı etmekle gözdağı vererek bizlerisindirmeye çalışıyorlar. Prens, siz bizi hukukyoluyla bir şey elde edemeyeceğimizi, hukukyoluna başvuracak olursak, yasal olarak sizden

tek kapik talep edemeyeceğimizi bilmeyecekkadar saf mı sanıyorsunuz? Evet, burada yasalolarak bir alacağımızın olamayacağını bilmeklebirlikte, insani, doğal bir hakkımızın olduğunuda bilmekteyiz. Doğrusunu isterseniz, bizim buhakkımız insanoğlunun o çürümüş yasakitaplarının hiçbirinde yer almıyor olsa da, birsağduyu ve vicdan sorunudur. Yani sağduyusahibi her insan yasalarda ne yazarsa yazsın,dürüst ve soylu olmak zorundadır. İşte buyüzden, (demin dedikleri gibi) bizi kapı dışarıedeceklerinden korkmadan, rica etmek içindeğil, talep etmek için geldik buraya. Üstelik bugeç saatte (gerçi geç gelmemiştik, siz uşakodasında beklettiniz bizi) gelmekle kabalık etmişolacağımızdan da hiç çekinmedik, çünkü sizinsağduyulu, yani onurlu, vicdanlı bir insanolduğunuzu düşünüyorduk. Evet, doğrudur,biraz gürültülü girdik yanınıza. Dalkavuklarınız,çanak yalayıcılarınız gibi süklüm püklüm değil,özgür insanlar gibi başımız dik ve kesinliklericada bulunmak amacıyla değil, gururlu, özgürinsanlar gibi talepte bulunmak için (duyuyormusunuz, rica etmek değil, talep etmek için,

buna dikkatinizi çekerim!) geldik. Gururumuzlave açıkça soruyoruz size: Burdovskiy olayındahaklı olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?Pavlişçev’in size büyük iyiliklerinindokunduğunu, hatta sizi ölümden kurtardığınıkabul ediyor musunuz? Kabul ediyorsanız (kiapaçık bir şeydir bu), vicdan sahibi bir insanolarak, şimdi milyonlara konmuşken,Burdovskiy soyadını taşısa da, Pavlişçev’in şuanda yoksul olan oğluna yardım etmeyidüşünüyor musunuz, düşünmüyor musunuz?Evet veya hayır! Evet diyorsanız, başka birdeyişle, sizin dilinizde onur ve vicdan denenşeyler varsa (bizler ise sağduyu diyoruz buna), odurumda istediğimizi yapın ve konu kapansın.Bizden herhangi bir yakarma veya teşekkürbeklemeden yapın bunu, böyle şeylerbeklemeyin bizden, çünkü bizim içinyapmayacaksınız bunu, hak tanırlık adınayapacaksınız... Dediğimizi yapmaz, yani hayırderseniz hemen kalkıp gideceğiz ve konukapanacak. Ama ondan önce, konuklarınızınyanında yüzünüze karşı kaba düşünceli, dargörüşlü biri olduğunuzu, bundan böyle

kendinizi dürüst ve onurlu bir insansayamayacağınızı, bu hakkı çok ucuzakazanmaya hakkınızın olamadığınıhaykıracağız. Benim söyleyeceklerim bu kadar.Bir soru sordum size. Cesaretiniz varsa şimdikapı dışarı edin bizi. Bunu yapabilirsiniz,gücünüz var buna. Ama yine de şunuunutmayın, talep ediyoruz sizden,yalvarmıyoruz...Konuşması sırasında büyük bir heyecanlakonuşan Lebedev’in yeğeni sonunda sustu.Burdovskiy,— Talep ediyoruz, talep ediyoruz, talepediyoruz, yalvarmıyoruz!.. diye kekeledi.Lebedev’in yeğeninin konuşmasından sonraodada bir hareketlenme oldu. Sıtma nöbetinetutulmuş gibi titreyen Lebedev dışında kimseninolaya karışmak istemediği belli olsa dahomurdananlar bile vardı. (Tuhaftır, prenstenyana olduğu besbelli Lebedev, yeğenininkonuşmasından sonra şimdi ailesiyle gururduyuyormuş gibiydi; en azından şimdi bir parça

hoşnut bakıyordu konukların yüzüne.)Prens oldukça sakin bir tavırla,— Bence, dedi, bana sorarsanız BayDoktorenko, şu anda söylediklerinizin yarısındatam anlamıyla haklısınız, hatta yarısındanfazlasında bile haklı olduğunuzu kabuledebilirim, ne var ki sözlerinizde bir şeyiatlamamış olsaydınız ben de sizinle aynı fikirdeolabilirdim. Neyi atladığınızı size net bir biçimdeaçıklayacak gücüm de yok, durumum da.Ancak, sözlerinizin tam haklı olabilmesi için birşeyin eksikliği de kesin... Neyse, şimdikonumuza gelelim: Baylar, söyler misiniz, nedengazeteye verdiniz bu yazıyı? Baştan sona iftirabu yazı, bu yaptığınız alçaklık.Dört bir yandan sesler yükseldi:— Bir dakika!..— Beyefendi!..— Bu... bu... bu...İppolit tiz sesini yükseltti:

— Bu yazıyı... bu yazıyı benim de, öbürarkadaşların da onaylamadığını söyledim size!Şu yazdı onu (hemen yanında oturan boksörügösteriyordu), çok kabaca yazmış, kabulediyorum, çok yanlışlar var yazıda. Onun gibiordudan ayrılmışlar hep böyle cahilce yazarlar.Aptaldır, düzenbazın tekidir, kabul ediyorum,her gün yüzüne karşı söylüyorum bunu zaten,ama öyleyken, yine de yarı yarıya haklı buyazdıklarında: Bir şeyi toplumun bilgisinesunmak herkesin yasal hakkıdır. Bu aradaelbette Burdovskiy’in de... Yaptığı saçmalıklaragelince, varsın kendisi versin bunun cevabını.Demin hepimizin adına, konuklarınızı protestoetmem üzerine ise siz değerli bay ve bayanlaraşu açıklamayı yapmayı gerekli görüyorum: Tekamacım haklarımızın olduğunu dile getirmekti.Aslında tanıklarımızın olmasını biz deistiyorduk. Demin dışarıda beklerken dördümüzbuna karar vermiştik. Konuklarınız kim olursaolsun, hatta isterse hepsi yakın dostunuz olsun,Burdovskiy’in hakkını inkâr edemeyeceklerinegöre (çünkü onun bu hakkı matematikselkesinliktedir), tanıkların dostlarınız olması belki

daha bile iyi olmuştur. Böylelikle gerçekler dahaiyi anlaşılacaktır.Lebedev’in yeğeni onayladı İppolit’i:— Doğru söylüyor, öyle kararlaştırmıştık.Prens şaşırmıştı.— Madem bunu istiyordunuz, demin nedenhemen öyle bağırıp çağırmaya başladınız? diyesordu.Lafa karışmak için can atan boksör hoş birbiçimde canlanarak (besbelli konuklarınarasında bayanların bulunmasından etkilenmişti)söze karıştı:— Prens, yazı konusunda... her ne kadar, zayıfyaradılışı nedeniyle kendisini her zamanbağışlama alışkanlığım olan hasta arkadaşımşimdi yazımı eleştiriyor olsa da, ne yalansöyleyeyim, gerçekten ben yazdım o yazıyı.Evet, yazdım ve yakın bir dostumun gazetesineverdim, haber olarak bastılar. Bir tek o şiirbenim değil. Ünlü bir mizah yazarının eseridir.Yazdığım yazıyı Burdovskiy’e okudum, ama

hepsini değil, gazeteye vermek için izin istedimondan, onay verdi, ama kabul edersiniz ki, onuniznini almadan da yapabilirdim bunu. Bir olayıtoplumun bilgisine sunmak genel, soylu veyararlı bir haktır. Umarım, bunu yadsımayacakkadar ilerici bir insansınızdır prens...— Bir şeyi yadsıyacak değilim, ama kabuledersiniz ki yazınız...— Biraz sert mi kaçtı, demek istiyorsunuz?Ama nasıl desem, kabul edersiniz ki, toplum içinbir yarar söz konusu burada; hem sonraböylesine önemli bir olayı es geçmek olurmuydu? Böylece sonuç suçlular için kötüolacaksa da, toplumun yararı her şeyin önündegelir. Birtakım yanlışlıklara, yani abartmalaragelince, şunu da kabul etmelisiniz ki, öncülüketmek, amaç ve niyet her şeyden önde gelir. Enönemli olan yararlı örnek olmaktır. Ondansonrasını, yani ayrıntıları, yazımın havasını,haydi mizahi yanını diyelim, sonra irdelemeliyizkabul edersiniz ki! Ha-ha-ha!— İyi ama çok yanlış bir yöntem! diyehaykırdı prens. Bay Burdovskiy’in isteğini

yerine getirmeye yanaşmayacağımı düşünerekgazeteye verdiğinize eminim bu yazıyı. Güyabeni korkutacak, damgalayacaktınız. Amanereden biliyordunuz bunu? Belki yerinegetirecektim Bay Burdovskiy’in isteğini? Şuanda herkesin önünde açıkça söylüyorum size,onun isteğini yerine getireceğim.Boksör yüksek sesle,— İşte nihayet, kafası çalışan, soylu birinsandan beklenen akıllıca ve soylu bir söz!dedi.Lizaveta Prokofyevna elinde olmadanhaykırdı:— Aman Tanrım!— Bu kadarına da dayanılmaz yani! diyesöylendi general.Prens yalvarır gibi,— İzin verin baylar, izin verin anlatayım...diye başladı. Bay Burdovskiy, size yardımetmeye çalışan vekiliniz Çebarov bundan beş

hafta önce gelip Z.’de buldu beni. (Prens birdengülmeye başlayan boksöre döndü.) Bay Keller,yazınızda bu Çebarov’la ilgili çok hoş şeyleryazmışsınız. Gelgelelim, ben hiç hoşlanmadımondan. Anlattıklarını dinleyince, Çebarov deneno adamın tek düşüncesinin iş olduğunu, açıkkonuşacak olursak, belki de saflığınızdanyararlanıp sizi bu işin içine sokmaya çalıştığınıhemen anladım Bay Burdovskiy.Burdovskiy heyecanla,— Böyle konuşmaya hakkınız yok... ben... okadar basit biri değilim... bu... diye kekeledi.Lebedev’in yeğeni akıl verir bir tavırla sözekarıştı:— Böyle varsayımlarda bulunmaya hiçhakkınız yok...— Son derece ayıp bir şey bu! diye cırladıİppolit. Çok aşağılayıcı bir düşünce! Yalanyanlış ve konumuzla ilgisi olmayan şeylersöylüyorsunuz!Telaşlı bir tavırla özür diledi prens:

— Bağışlayın baylar, bağışlayın... lütfenbağışlayın beni. Birbirimize karşı tam anlamıylaaçıkyürekli olmamızın daha doğru olacağınıdüşündüğüm için böyle söyledim. Çebarov’aPetersburg dışında olduğum için, bu konuylahemen ilgilenmesini bir dostumdan ricaedeceğimi, bundan sizi de haberdar edeceğimisöyledim Bay Burdovskiy. Açıkça söylüyorumsize baylar, bu işte bir dalavere var gibi gelmiştibana, özellikle de işin içinde Çebarov olduğuiçin... (Burdovskiy’in alınmış gibi birtakımhareketler yaptığını, ötekilerin iseheyecanlandığını, homurdanmaya başladıklarınıfark edince korkuya kapıldı prens, sesiniyükseltip sürdürdü konuşmasını:) Lütfengücenmeyin baylar! Bu işte bir dalavereninolduğunu sezinlemem sizinle ilgili değil!Biliyorsunuz, o zaman hiçbirinizi tanımıyordum,kimlerden olduğunuzu da bilmiyordum.Yalnızca Çebarov’u görünce bu kanıyavarmıştım. Ortadan konuşuyorum, çünkü...mirası almamdan sonra ne kötü aldattılar beni,bilseydiniz!Lebedev’in yeğeni alaycı bir tavırla,

— Çok safsınız prens, dedi.İppolit girdi araya:— Üstelik hem prens, hem de milyoner! Kendiaçınızdan gerçekten iyi niyetli ve temiz kalpliolabilirsiniz, ama kuşkusuz yine de genelkuralların dışına çıkamazsınız.Prens hemen karşılık verdi:— Hangi genel kuraldan söz ettiğinizibilmesem de mümkündür baylar, gayetmümkündür... ne var ki yine aynı şeyisöyleyeceğim, boşuna gücenmeyin bana, yeminederim, sizi aşağılamak gibi en küçük birniyetim yok. Gerçekten de, ne oluyor,anlayamıyorum: Size içtenlikle bir şeysöylemeye gelmiyor, hemen alınıyorsunuz!Önce “Pavlişçev’in oğlu” diye birisinin olmasıve Çebarov’un bana anlattığı gibi, kötü birdurumda bulunması son derece şaşırttı beni.Pavlişçev benim velinimetim ve babamın yakındostuydu. (Ah Bay Keller, neden babamla ilgiliöylesine korkunç bir yalana yer verdinizyazınızda? Babam ne bölüğün parasını

zimmetine geçirmiştir, ne de astlarınıaşağılamıştır. Kesinkes biliyorum bunu. Hemsonra böylesine iğrenç bir iftirayı yazarken elinizhiç mi titremedi?) Pavlişçev için yazdıklarınızagelince, dayanılacak şeyler değil: Bu son derecesoylu, son derece dürüst insan için, bildiğiniz birgerçeği açıklıyormuşsunuz gibi, kadınlaradüşkün biri olduğunu büyük bir cesaretleyazıyorsunuz... oysa o dünyanın en temizyürekli insanlarından biriydi! Üstelik tanınmışbir bilim adamıydı; pek çok saygın bilimkurumunun üyesiydi ve bilim için çok paraharcamıştı. Onun temiz yürekliliğine, yaptığı iyiişlere gelince, evet, bu konuda yazdıklarınız çokdoğru; ayrıca o zamanlar benim neredeyse birbudala olduğum, kafamın hiç çalışmadığı (gerçiyine de Rusça konuşabiliyor, anlayabiliyordum)konusunda da doğru şeyler yazmışsınız; amahatırladığım her şeyi değerlendirebiliyorumşimdi...Cırlak sesiyle atıldı İppolit:— İzninizle prens, biraz fazla duygulukonuşmuyor musunuz? Çocuk değiliz biz.

Doğrudan konuya gireceğinizi söylüyordunuz,ama unutmayın, saat dokuzu geçiyor.Hemen suçunu kabul etti prens:— Bir dakika baylar, bir dakika... İlk andaduyduğum o güvensizlikten sonra yanılmışolabileceğimi, Pavlişçev’in gerçekten de biroğlunun olabileceğini düşündüm. Ama sonraPavlişçev’in bu oğlunun böyle kolayca, yanişunu söylemek istiyorum, kendisinin dünyayanasıl geldiğini herkese rahatlıkla açıklayacağını,en önemlisi de annesini karalayacağınıdüşününce şaşırdım... Çünkü Çebarov daha ozaman bunları açıklayacağını söyleyerekgözdağı vermişti bana...— Ne saçmalık! diye haykırdı Lebedev’inyeğeni.Burdovskiy bağırdı:— Böyle konuşmaya hakkınız yok sizin...Hakkınız yok!İppolit cırlak sesiyle atıldı:

— Babasının ahlaksızlığından oğlunu sorumlututamazsınız, ayrıca annesinin de bunda bir suçuyoktu...Prens ürkekçe,— Öte yandan, ona yardım etmek deistiyordum...Lebedev’in yeğeni kötü kötü gülümsedi.— Siz yalnızca saf değil, sanırım saftan da ötebir şeysiniz prens.İppolit hiç de doğal olmayan cırlak bir seslehaykırdı:— Ne hakkınız vardı buna!..Aceleyle cevap verdi prens:— Yoktu, yoktu! Kabul ediyorum, bundahaklısınız, ama elimde olmadan düşünmüştümöyle. Hemen arkasından da, kendime kişiselduygularımın bu işte bir etkisinin olmamasıgerektiğini söyledim. Çünkü Pavlişçev’e olanduygularım nedeniyle kendimi BayBurdovskiy’in isteklerini yerine getirmekte

zorunlu hissedersem, Bay Burdovskiy’e saygımolsa da, olmasa da aynı şeyi her konudayapmam gerekirdi. İşte yalnızca bu nedenlebaylar, önce, olayın bana olağandışıgörünmesinden ve oğlunun annesinin sırrınıaçığa vurmasından başladım... Sözün kısası, bunedenle Çebarov’un bir sahtekâr olduğunu, BayBurdovskiy’i de aldatıp böyle kirli bir işe ortakettiğini düşündüm.Her yandan sesler yükseldi. Konuklarınbazıları sandalyelerinden ayağa bilefırlamışlardı.— Baylar! Şanssız Bay Burdovskiy’in saf,savunmasız, dolandırıcılara kolay kanıverecekbir insan olabileceğini düşündüğüm içinkendisine “Pavlişçev’in oğlu” olarak yardımetmeye karar vermiştim. Böylece hemÇebarov’dan kurtaracaktım onu, hemyakınlığımla, dostluğumla yardımcı olacaktımkendisine, hem de on bin ruble, yani benimhesabıma göre, Pavlişçev’in benim içinharcadığı on bin rubleyi ödeyecektim...— Nasıl! diye haykırdı İppolit. Yalnızca on bin

ruble mi?Lebedev’in yeğeni bağırdı:— Evet, anlaşılan matematiğiniz çok zayıfprens ya da saf görünmenize karşın, çokkuvvetli...— On bine razı değilim, dedi Burdovskiy.Boksör, İppolit’in sandalyesinin arkalığınınüzerinden öne uzanıp herkesin duyabileceği birsesle,— Antip! Kabul et! diye fısıldadı. Şimdi kabulet, sonra bakarız!İppolit cırlak sesiyle,— Bakın Bay Mışkin! dedi. Şunu unutmayın,aptal değiliz biz. Konuklarınızın, bize öylesinenefretle gülümseyerek bakan bütün şuhanımların, özellikle (Yevgeniy Pavloviç’igösterdi) kim olduğunu öğrenme onurunaerişmediğim, ama sanırım kendisiyle ilgilibirtakım şeyler duyduğum şu mağrurbeyefendinin de belki sandığı gibi aşağılık

aptallar değiliz...Prens heyecan içinde döndü onlara.— İzin verin, izin verin baylar, yineanlamadınız beni! dedi. Önce siz Bay Keller,yazınızda para durumumla ilgili son dereceyanlış şeyler yazmışsınız. Milyonlar falangeçmedi benim elime. Bende olduğunudüşündüğünüz paranın sekizde veya onda birivar bende. Ayrıca İsviçre’de öyle on binler falanda harcanmadı benim için. Şneyder benim içinyılda altı yüz ruble alıyordu, o da yalnızca ilkyıllar için. Sonra güzel mürebbiyeler için hiçbirzaman Paris’e gitmedi Pavlişçev. Hepsi iftirabunların. Bence Pavlişçev benim için on binrubleden çok çok az harcamıştır. Ama ben onbin dedim. Kabul edersiniz ki, kendisini çoksevmiş olsam da, borcumu öderken, sırf incelikolsun diye Bay Burdovskiy’e sadaka veriyormuşgibi fazladan para öneremezdim. Bunu nasılanlayamıyorsunuz, aklım almıyor doğrusu!Aslında daha sonra dostluğumla, yakın ilgimleona yardımcı olmayı düşünüyordum. Çünküdüpedüz aldatmışlardı zavallı Bay Burdovskiy’i.

Aldatılmış olmasaydı, Bay Keller’in buyazısında annesine böyle bir kara çalınmasınarazı olmazdı... Yine heyecanlanıyorsunuzbaylar! Böyle giderse birbirimizi hiçanlayamayacağız! Sonunda benim dediğim olduişte! Tahminimde yanılmadığımı görüyorum.Heyecanlanan prens gençlerin heyecanınıyatıştırmaya çalışırken, ateşli konuşmasıylaonları daha da heyecanlandırdığının farkındadeğildi.Hepsi birden neredeyse çılgın gibi konuşmayabaşlamıştı,— Nasıl? Hangi tahmininizdeyanılmamışsınız?— Bir dakika izin verin, önce BayBurdovskiy’i enine boyuna inceledim, artıkbiliyorum ki... o... iyi niyetli, herkesin aldattığımasum bir insandır! Kendini savunamıyor... bunedenle yardım etmeliyim ona. Hem sonra bukonuyla ilgilenmesini rica ettiğim GavrilaArdalionoviç (yolda olduğum, arkasındanPetersburg’da üç gün hasta yattığım için uzun

zamandır bir haber alamadığım GavrilaArdalionoviç), bundan topu topu bir saat öncekiilk buluşmamızda bana Çebarov’un niyetinin neolduğunu öğrendiğini, kanıtlarının bulunduğunuve onunla ilgili tahminimde yanılmadığınısöyledi. Size şunu söyleyeyim ki baylar, birçokkişinin budala olduğumu düşündüğünübiliyorum. Bu arada Çebarov da, her önümegelene para dağıttığımı, Pavlişçev’e olanduygularımı da bildiği için olacak, beni kolaycaaldatabileceğini düşünmüş. Ancak en önemliside, (dinleyin baylar, anlatacaklarımı sonunakadar dinleyin!) en önemlisi de şimdi ortayaçıktı: Bay Burdovskiy, Pavlişçev’in oğlu falandeğilmiş! Bay Gavrila Ardalionoviç yeni söyledibunu bana, elinde kesin kanıtların olduğunusöylüyor. Bakalım şimdi ne diyeceksiniz? Öyleya, bütün bu yaptıklarınızdan sonra inanmakçok zor buna! Kesin kanıtları olduğunu söylüyorGavrila Ardalionoviç! İnanın, hâlâinanamıyorum, inanın inanamıyorum. Hâlâ birkuşku var içimde, çünkü Gavrila Ardalionoviçhenüz bütün ayrıntıları açıklamadı bana. AmaÇebarov’un bir sahtekâr olduğundan kuşku

duyulamaz. Zavallı Bay Burdovskiy’i de,arkadaşınızı dürüstçe savunmaya gelen(gerçekten de yardıma ihtiyacı var onun,farkındayım!) sizleri de baylar, hepinizikandırdı, hepinizi bu dolandırıcılık olayınabulaştırdı. Çünkü tam anlamıyla birdolandırıcılık olayıdır bu.Burdovskiy’in takımı tarifsiz bir şaşkınlıkiçindeydi. Her kafadan bir ses çıkıyordu:— Dolandırıcılık ha!.. “Pavlişçev’in oğlu”değil miymiş?.. Olacak şey değil bu!..— Evet, dolandırıcılık! Öyle ya, BayBurdovskiy’in “Pavlişçev’in oğlu” olmadığıanlaşılırsa, o durumda Bay Burdovskiy’inbenden para talep etmesi (gerçeği biliyorsakuşkusuz!) doğrudan doğruya dolandırıcılıkolur. Ama gerçek şu ki, aldattılar onu, buyüzden ısrarla onun temize çıkarılmasınıistiyorum. Bu yüzden onun yardıma ihtiyacıolduğunu söylüyorum, çünkü saf bir insandır,yardım edeni bile yoktur belki... Yoksa budolandırıcılık işine onun da katıldığını kabuletmek gerekir. Evet, ben onun bir şeyin farkında

olmadığına inanıyorum! İsviçre’ye gitmedenönce ben de aynı durumdaydım. Ben de onungibi birbiriyle ilgisi olmayan şeyler kekeleyipduruyordum. Bir şey anlatmak istiyordum,anlatamıyordum... Hak veriyorum ona, yardımetmeye de hazırım kendisine, çünkü aşağı yukarıben de aynı durumdayım, dolayısıyla böylekonuşmaya hakkım var. Hem sonra“Pavlişçev’in oğlu” diye birinin olmadığı, herşeyin bir aldatmaca olduğu anlaşılmış olsa dakararımı değiştirmiyorum, Pavlişçev’in anısınakendisine on bin rubleyi vermeye hazırım. BayBurdovskiy’den önce bu on bin rubleyiPavlişçev’in anısına bir okula bağışlamayıdüşünüyordum, şimdi bir şey değişmeyecek, haokula vermişim ha Bay Burdovskiy’e, çünküBay Burdovskiy “Pavlişçev’in oğlu” olmasa da“Pavlişçev’in oğlu” gibi: Öylesine acımasızcaaldatmışlar ki onu, gerçekten onun oğlu sanmışkendini! Baylar, şimdi bir de GavrilaArdalionoviç’i dinleyin ve kapatalım bu konuyu.Kızmayın hemen, heyecanlanmayın, oturunlütfen! Şimdi her şeyi anlatacak bize GavrilaArdalionoviç. Ne yalan söyleyeyim, ayrıntıları

şimdi ben de sizinle birlikte öğreneceğim. Çokistiyorum bunu. Bay Burdovskiy, annenizigörmeye Pskov’a bile gittiğini söylüyor GavrilaArdalionoviç. Demin okunan yazıda öldüğüyazılı (buna göz yummak zorunda bırakmışolacaklar sizi) anneniz yaşıyor BayBurdovskiy... Oturunuz baylar, oturunuz!Prens oturdu, Burdovskiy’in biraz önce ayağafırlamış arkadaşlarını da tekrar oturmaya iknaetti. Son on veya yirmi dakikadır heyecanlı,yüksek sesle, çok çabuk, kendini kaptırmış,herkesin sözünü keserek, herkesten daha yükseksesle konuşuyordu. Bu arada elbette sonradanacı acı pişmanlık duyduğu birtakım ifadeler dekaçırmıştı ağzından. Gençler kızdırmasalardıonu, kendini kaybetmesine neden olmasalardı,bazı şeyleri öylesine gereksizce açık ve çabukdile getirmezdi... Ne var ki yerine otururoturmaz, acıtırcasına yakan bir pişmanlıksaplanmıştı yüreğine sanki: İsviçre’de tedavigördüğü hastalığının onda da olduğunu imaederek Burdovskiy’i “incitmişti”; ayrıca okulabağışlamayı düşündüğü on bin rubleyi onavermek düşüncesinin de bir çeşit sadaka havası

taşıdığı, üstelik bunu herkesin içinde yükseksesle dillendirmesinin de kaba kaçtığınıdüşünüyordu. Şimdi şöyle düşünüyordu prens:“Beklemem, bu öneriyi ona yarın yapmamgerekiyordu. Ama durumu düzeltmenin olanağıyok artık! Evet, bir budalayım ben, sukatılmamış bir budala!” Yaptığından utançduyuyordu. Aşırı derecede üzgündü.O ana kadar bir kenarda sesini çıkarmadanduran Gavrila Ardalionoviç, prensin davetiüzerine öne çıktı, gelip onun yanında sakincedurdu, prensin kendisine verdiği işle ilgiliaçıklama yapmaya başladı. Bir anda herkessusmuştu. Herkes büyük bir merakla dinlemeyebaşlamıştı onu, özellikle de Burdovskiy’intakımı.

IXGavrila Ardalionoviç, kulak kesilmiş,şaşkınlıktan gözlerini dört açmış ona bakan,panik içinde olduğu belli Burdovskiy’e bakaraksöze başladı:— Sanırım, saygıdeğer annenizin onuncudereceden devlet memuru Bay Burdovskiy ile,babanızla evlenmesinin üzerinden tam iki yılgeçtikten sonra dünyaya geldiğinize elbette ciddiolarak itiraz etmeyeceksinizdir. Doğum tarihinizikanıtlamak hiç de zor değil. Bay Keller’in sizi veannenizi küçük düşürerek doğumunuzun tarihiniçarpıtmış olmasının nedeni, kendi hayal gücünüzorlayarak sizin hakkınızı sağlamlaştırmak,böylece çıkarınızı savunmak amacını gütmesidir.Bay Keller gazeteye vermeden önce yazınıntümünü olmasa da bir bölümünü sizeokuduğunu söylüyor... Hiç kuşku yok ki,yazının burasına gelince kesmiştir okumayı.Boksör araya girdi:— Gerçekten de orayı okumadım... Ama bütünbunları konuyu iyi bilen biri anlatmıştı bana ve

ben...Gavrila Ardalionoviç susturdu onu:— Bağışlayın Bay Keller, izin verin anlatayım.İnanın, sıra yazınıza da gelecek, o zamansöyleyeceğinizi söylersiniz, şimdi sıraylagidersek iyi olacak... Tam bir rastlantı sonucu,kız kardeşim Varvara Ardalionovna Ptitsına’nınyardımıyla, kendisinin yakın arkadaşı dul topraksahibesi Vera Alekseyevna Zubkova’ya toprağıbol olsun Nikolay Andreyeviç Pavlişçev’in yirmidört yıl önce yurtdışından yazdığı bir mektupgeçti elime. Vera Alekseyevna ile tanıştıktansonra, onun salık vermesi üzerine, kendisininuzak akrabası ve zamanında Bay Pavlişçev’inyakın dostu emekli albay Timofey FyodoroviçVyazovkin’e başvurdum. Onda da NikolayAndreyeviç Pavlişçev’in yurtdışından yazdığı ikimektup vardı. Bu üç mektubun içeriğinden vetarihinden matematik bir kesinlikleanlaşılmaktadır ki Bay Burdovskiy, sizindoğumunuzdan önceki bir buçuk yıl içindeNikolay Andreyeviç yurtdışındaydı. Bildiğinizgibi, anneniz de hiç yurtdışına çıkmamıştır... Şu

anda okumayacağım bu mektupları. Vakit geçoldu çünkü. Yalnızca bu gerçeğin bilinmesiniistedim, o kadar. Ama gerekli görürseniz, yarınsabah benim evimde buluşalım, dilediğinizkadar tanık ve el yazılarını inceleyecek uzmangetirebilirsiniz Bay Burdovskiy, anlattıklarımıngerçek olduğuna inanacağınızdan en küçük birkuşkum yok. Elbette, olay böylece aydınlanmış,kapanmış olacaktır.Yine bir kıpırdanma, dalgalanma oldu.Burdovskiy birden ayağa kalktı.— Öyleyse aldatıldım demektir. Ama bunuyapan Çebarov değil, daha önce, daha öncealdattılar beni. Uzman falan istemiyorum artık,kimseyle görüşmek de... İnandım size, hiçbir şeyde istemiyorum... On bin rubleyi de kabuletmiyorum... Hoşça kalın...Şapkasını aldı, çıkmak için sandalyesini geriitti.Gavrila Ardalionoviç sakin, sevecen bir tavırladurdurdu onu:

— Mümkünse beş dakikacık daha olsunbekleyebilir misiniz Bay Burdovskiy? Bu işteözellikle sizin için son derece önemli, hem deoldukça ilgi çekici birkaç nokta daha var. Bencebunları öğrenmeniz gerekir. Ayrıca olaybütünüyle aydınlatılırsa sizin için daha da iyiolacak.Sessizce oturdu Burdovskiy, derin düşünceleredalmış gibi önüne eğdi başını. Onun arkasındanonunla birlikte çıkmak için kalkmış olanLebedev’in yeğeni de oturdu. Gerçi paniğekapılmış, cesaretini yitirmiş görünmüyordu, amaçok heyecanlı olduğu belliydi. İppolit suratınıasmıştı, üzgün ve sanki şaşırmış gibiydi. Biryandan da öyle kötü öksürmeye başlamıştı kimendili kanlanmıştı. Boksör neredeyse korkuiçindeydi. Üzgün bir tavırla,— Ah Antip! diye haykırdı. Söylemiştimsana... üç gün önce, belki de Pavlişçev’in oğludeğilsindir diye söylemiştim sana...Bastırılmaya çalışılan gülüşler duyuldu, iki üçkişi ötekilerden daha bir yüksek sesle güldü.

Gavrila Ardalionoviç kesti boksörün sözünü:— Bay Keller, şu anda söylediğiniz şey çokönemli. Öte yandan, son derece sağlam delilleredayanarak ben de şunu söyleyebilirim: BayBurdovskiy doğum zamanını kesin olarakbiliyor olsa da, Bay Pavlişçev’in yaşamınınbüyük bölümünü geçirdiği yurtdışına gidişgelişleri, Rusya’ya geldiğinde çok kısa sürekaldığı konusunda bilgisi son derece kısıtlıdır.Ayrıca Pavlişçev’in yurtdışına gidiş gelişleriöylesine alışılmış, sıradan olaylardı ki, onuyakından tanıyanların (bu arada o zaman henüzdoğmamış olan Bay Burdovskiy’in de) aradanyirmi yıl geçtikten sonra bunu hatırlamalarıolanaksızdır. Kuşkusuz, şu anda bu konuda biraraştırma yapılabilir. Ama şunu da belirtmemgerekir, benim elde ettiğim deliller tamanlamıyla rastlantı sonucu elime geçmişlerdir.Geçmeyebilirdi de... Ayrıca şu da var, BayBurdovskiy, hatta Çebarov isteselerdi bileulaşamazlardı bu bilgilere. Öyle ya, akıllarınagelmezdi...İppolit birden sinirli bir tavırla kesti Gavrila

Ardalionoviç’in sözünü:— İzninizle bay Gavrila Ardalionoviç İvolgin,affedersiniz ama bütün bu saçmalıkların negereği var şimdi? Olay anlaşıldı artık,anlattıklarınızı kabul ediyoruz, bu can sıkıcıhikâyeyi uzatmanın gereği yok artık!Araştırmalarınızın ustalığıyla övünmekistiyorsunuz belki; bize ve prense ne yeteneklibir araştırmacı, dedektif olduğunuzu göstermekistiyor olmayasınız? Yoksa bu işe bilmedengiriştiğini kanıtlayarak Bay Burdovskiy’i temizeçıkarmaya mı çalışıyorsunuz? Ama bu yaptığınızküstahlıktır bayım! Sizin onu temizeçıkarmanıza, bağışlatmanıza ihtiyacı yokBurdovskiy’in. Bunu unutmayın! Utanıyor, şuanda zaten zor ve tatsız bir durumda, bunuanlamanız gerek!Gavrila Ardalionoviç sonunda kesebildiİppolit’in sözünü:— Yeter Bay Terentyev, yeter... Sakin olun,sinirlenmeyin. Yanılmıyorsam çok hastasınız?Anlıyorum sizi. Susmamı istiyorsanız, hemensusarım. (Odada sabırsızlığa benzer genel bir

kıpırdanma fark edince ekledi:) Ama olaylarıneksiksiz bilinmesi için gerekli gördüğümbirtakım gerçeklerden de kısaca söz etmemgerektiği kanısındayım. Delilleriyle şunuanlatmak istiyorum yalnızca: Bay Burdovskiy,annenize Bay Pavlişçev’in yakın ilgigöstermesinin nedeni, annenizin NikolayAndreyeviç Pavlişçev’in ilk gençlik yıllarındaâşık olduğu, evlenmeyi düşündüğü evde görevlikızlardan birinin kardeşi olmasıydı. Âşık olduğukız beklenmedik bir biçimde ansızın ölmüştü.Zamanında herkesin bildiği bir gerçekti bu.Sözünü ettiğim bu aile gerçeğinin doğruolduğunu, sonraları bütünüyle unutulup gitmişolduğunu gösteren kanıtlarım var. Daha onyaşında bir kızken Bay Pavlişçev’in annenizi birakraba gibi yanına alması, onun için yüklüce birdrahoma ayırması, bütün bu olaylar oldukçakalabalık olan akrabalar arasında çeşitlidedikodulara neden olmuştu. Onunlaevleneceğini düşünenler bile vardı. Ama öyleolmuş ki, anneniz yirmi yaşına bastığında kendiisteğiyle (bunu kesin olarak kanıtlayabilirim)gümrük memuru Bay Burdovskiy ile evlendi.

Pek iş bilir biri olmayan babanız BayBurdovskiy annenizin getirdiği on beş binrublelik drahomayı alınca görevinden ayrıldı,ticarete atıldı, aldatıldı, sermayesini kaybetti, buacıya dayanamadı, içmeye başladı, içkihastalanmasına neden oldu, annenizleevlenmesinden sekiz yıl sonra genç yaşta öldü.Anneniz, kendi ifadesiyle, yoksul düştü,Pavlişçev büyük bir yüce gönüllülükle ona yıldayaklaşık altı yüz ruble göndermeseymiş açlıktanölecekmiş. Ayrıca çocukken Pavlişçev’in siziaşırı derecede sevdiğini gösteren sayısız kanıtlarda var. Bu kanıtlara ve annenizin anlattıklarınagöre, Pavlişçev sizi daha çok, kekeme, sakat veacınacak durumda, zavallı bir çocuk oldunuziçin seviyormuş. Kesin kanıtlardan anladığımkadarıyla Pavlişçev zayıflara, doğanın bile ezikyarattığı insanlara (özellikle de bu durumdakiçocuklara) karşı çok duyarlıymış (ki benceolayımız için son derece önemlidir bu). Nihayet,Pavlişçev’in size olan büyük düşkünlüğü vebağlılığı sonucu (bu nedenle liseye girebildiniz,orada özel gözetim altında okuyabildiniz),akrabaları ve aile üyeleri arasında yavaş yavaş,

sizin onun oğlu olduğunuz, babanızın aldatılmışbir koca olduğu düşüncesi yer etmeye başladığıkonusunda kesin bilgilere ulaştığımla daövünebilirim. En önemlisi de, bu düşünceninPavlişçev’in özellikle yaşamının son yıllarında,herkesin vasiyetname konusunda kaygılandığı,başlangıçtaki olaylar unutulup gittiği için gerçeğiöğrenmenin artık olanaksız olduğu sıralardagüçlendiğiydi. Hiç kuşku yok ki bu yaygın kanısizi de etkilemiştir Bay Burdovskiy. Tanışmakonuruna eriştiğim annenizin gerçi bütünbunlardan haberi vardı, ama sizin, oğlunun busöylentinin etkisinde kaldığını hâlâ bilmiyor.Ben de söylemedim ona bunu. Bay Burdovskiy,çok sayın annenizi Pskov’da hasta yatağındabuldum. Pavlişçev’in ölümünden sonra yoksuldüşmüş. Minnettarlık gözyaşları dökerek,yalnızca sizin yardımlarınızla yaşamınısürdürebildiğini anlattı bana. Gelecekte çokşeyler bekliyor sizden, sizin çok başarılıolacağınıza yürekten inanıyor...Lebedev’in yeğeni birden sabırsızca bağırdı:— Bu kadarına da dayanılmaz artık! Ne diye

anlatıyorsunuz bunları?İppolit oturduğu yerde şöyle bir kıpırdandı.— İğrenç şeyler bunlar!Oysa Burdovskiy bir şeyin farkında değilmişgibi, kıpırdamadan oturuyordu.Gavrila Ardalionoviç kindar bir tavırla sözünübitirmeye hazırlanırken, kurnazca şaşırmış gibi,— Ne diye mi? dedi. Neden mi? Çünkü önceBay Burdovskiy, Bay Pavlişçev’in kendisinioğlu olarak değil de, yüce gönüllüğündensevdiğine artık bütünüyle inanmıştır. Biraz önce,yazısının okunmasından sonra Bay Keller’einandığını açıklayan Bay Burdovskiy’inöncelikle bu gerçeği öğrenmesi gerekiyor. BayBurdovskiy, sizin dürüst bir insan olduğunuzudüşündüğüm için böyle söylüyorum. Ayrıcaburada Çebarov’un bile bir sahtekârlığının sözkonusu olmadığı anlaşılıyor. Bu benim için deönemli bir noktadır. Çünkü prens deminheyecanlanıp, bu şanssız olayda bir hırsızlık vedolandırıcılık olduğu konusunda benim de onun

gibi düşündüğümü söyledi. Elbette pek çok kişibu işte Çebarov’un gerçek bir sahtekâr olduğunudüşünebilir, oysa kendisi burada bir aracı,düzenleyici, iş takipçisinden başka bir şeydeğildir. Bir avukat olarak büyük paralarkazanacağını umuyordu. Yalnızca ince değil,ustaca, sağlam hesaplar da yapmıştı. Prensinpara vermeye kolayca razı olacağına ve ölenPavlişçev’e olan saygısına, sevgisinegüveniyordu. Nihayet (en önemlisi de budur),prensin gurur ve vicdan konularında herkesinbildiği şövalyece duygusunu hesaba katıyordu.Bay Burdovskiy’e gelince, şunu söyleyebiliriz:Çebarov ve çevresindekilere öylesine inanıyorduki, olayı neredeyse kişisel çıkarı için değil,gerçeğe, insanlığa bir hizmet olarakkabullenmişti. Şimdi, gerçeklerin ortayadökülmesinden sonra herkes Bay Burdovskiy’inher şeye karşın, dürüst biri olduğunu düşünmeyebaşlamıştır; prens de biraz önce Pavlişçev’denve okullardan söz ederken olduğundan dahaistekli dostluğunu, ilgisini ve yardımınısunacaktır ona.Prens korku içinde,

— Yeter Gavrila Ardalionoviç, bırakın artık!diye haykırdı.Ama çok geçti. Burdovskiy öfkeyle,— Söyledim! diye bağırdı, para istemediğimiüç kez söyledim!.. Kabul etmiyorum...nedenmiş... istemiyorum işte... Gidiyorum ben!..Verandanın merdivenlerine koştu. AmaLebedev’in yeğeni, onu kolundan yakalayıpkulağına bir şeyler fısıldadı. Burdovskiy birdendöndü, üzeri yazılı olmayan büyükçe bir zarfçıkardı cebinden, prensin önündeki masanınüzerine attı.— Alın paranızı!.. Ne cesaretle... Ne cesaretleverebiliyorsunuz bana bu parayı?..Doktorenko açıkladı:— Çebarov’la ona sadaka diye yollamayacesaret ettiğiniz iki yüz elli ruble...— Yazıda elli ruble yazıyordu! diye haykırdıKolya.Prens, Burdovskiy’in yanına gidip,

— Affedersiniz! dedi. Size karşı çok suçluyumbay Burdovskiy, ama bu parayı sadaka diyeyollamadım size, inanın... Şu anda dasuçluyum... demin de suçluydum. (Çok üzgündüprens. Yorgun, bitkin görünüyordu,sözcüklerinin birbiriyle bağlantısı yoktu.)Dolandırıcılık dedim, ama siz değildinizdolandırıcı olan... yanlış söyledim. Sizin debenim gibi hasta olduğunuzu söyledim. Ama hiçde benim gibi değilsiniz siz... değilsiniz. Dersveriyorsunuz siz, annenize para yolluyorsunuz.Annenizi küçük düşürdüğünüzü söyledim, amaseviyorsunuz onu. Kendi söylüyor bunu... benbilmiyordum, Gavrila Ardalionoviç her şeyianlatamamıştı bana... Evet, suçluyum. Size onbin ruble vermeyi önermeye cesaret ettim...suçluyum. Böyle yapmamalıydım... Oysa artık...elimde değil, çünkü nefret ediyorsunuzbenden...Lizaveta Prokofyevna,— Tımarhaneye döndü burası! diye haykırdı.Aglaya sabredemedi, sert bir tavırla ekledi:

— Evet, tımarhaneye döndü!Ama bağrışlar arasında duyulmadı ne dediği.Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes düşüncesiniaçıklıyordu. Kimi tartışıyor, kimi gülüyordu.İvan Fyodoroviç Yepançin’in son dereceöfkeliydi. Gururu incinmiş bir yüz ifadesiyleLizaveta Prokofyevna’yı bekliyordu.Lebedev’in yeğeni araya girdi:— Evet prens, hakkınızı vermek gerekir...Durumunuzdan... yani (daha kibar ifade etmekiçin şöyle diyeyim) hastalığınızdan yararlanmayıiyi biliyorsunuz. Paranızı ve dostluğunuzuöylesine ustaca önerdiniz ki, soylu, dürüst birinsanın bu önerinizi kabul etmesi şu andaolanaksız. Ya çok safsınız ya da çok kurnaz...Elbette siz daha iyi bilirsiniz bunu.Bu arada paranın bulunduğu zarfı açan GavrilaArdalionoviç,— Bir dakika baylar! diye haykırdı. İki yüz elliruble yok burada, yalnızca yüz ruble var. Sonrabir yanlış anlama olmaması için söylüyorum

bunu prens.Prens “boş verin” anlamında kolunu salladıGavrila Ardalionoviç’e.— Bırakın, bırakın... dedi.Hemen Lebedev’in yeğeni girdi araya:— Yo, “bırakın” olmaz! Bu “bırakın” sözünüzgururumuza dokundu prens! Biz açıkkonuşuyoruz, her şeyi ortaya döküyoruz. Evet,iki yüz elli değil, yalnızca yüz ruble var orada.Ha iki yüz elli olmuş, ha yüz; hepsi bir...Gavrila Ardalionoviç saf bir şaşkınlıkla,— Yo-yok canım, nasıl hepsi bir? dedi.Lebedev’in yeğeni öfkeyle bağırdı:— Sözümü kesmeyin; sandığınız kadar enayideğiliz avukat bey. Elbette iki yüz ruble ile yüzruble bir değildir, aralarında fark vardır... Amaprensiptir burada önemli olan. Davranıştır...Zarfta yüz elli rublenin eksik olması iseayrıntıdır. Asıl önemli olan, Burdovskiy’insadakanızı kabul etmemesi, onu gerisingeri

yüzünüze fırlatmasıdır sayın bayım, yoksa zarftayüz ruble varmış, iki yüz elli ruble varmış, hiçönemi yok... On bin rubleyi kabul etmediBurdovskiy, gördünüz. Dürüst bir insanolmasaydı bu yüz rubleyi de getirmezdi buraya!Eksik olan yüz elli ruble, Çebarov’un prenslegörüşmeye gidişine harcanmıştır.Beceriksizliğimize, bu tür işlerdenanlamamamıza istediğiniz kadar gülün. Zatensürekli komik duruma düşürmeye çalışıyorsunuzbizi. Ama dürüst olmadığımızı söylemeyekalkışmayın. Bu yüz elli rubleyi sayın prenseelbirliğiyle ödeyeceğiz bayım. Birer ruble, birerruble de olsa, faiziyle ödeyeceğiz... Yoksul birinsandır Burdovskiy, milyonları yoktur. Prensigörmeye gidip geldikten sonra masraflarınınhesabını koydu önümüze Çebarov. Elimize parageçeceğini umuyorduk... Onun yerinde kimolursa olsun, aynı şeyi yapmaz mıydı?Prens Ş. yüksek sesle,— Tam olarak kim yapardı mesela? diyesordu.Lizaveta Prokofyevna haykırdı:

— Aklımı yitireceğim ben!Uzun süredir sessiz duran, konuşmaları izleyenYevgeniy Pavloviç gülümsedi.— Bu, geçenlerde bir avukatın yaptığı ünlüsavunmayı hatırlattı bana. Hırsızlık amacıyla altıkişiyi öldüren müvekkilini savunurken, onunyoksulluğunu öne sürerek şöyle bitirmiştisözünü: “Doğaldır, müvekkilim yoksul olduğuiçin bu altı kişiyi öldürmeyi koymuştur aklına,onun yerinde başka kim olsa aynı şeyi yapmakgelmez miydi aklına?” Böyle komik bir şeylersöylemişti işte.Lizaveta Prokofyevna öfkeden neredeysetitreyerek bağırdı:— Yeter! Kesin artık bu saçmalığı!..Çok heyecanlıydı. Gözdağı verircesine arkayaattı başını, mağrur, alev alev yanan sabırsızbakışlarını (o anda belki de dost kim, düşmankim fark edemeden) dolaştırdı herkesinüzerinde. Uzun süredir tutmaya çalıştığı,sonunda patlayan, savaşı başlatan, onu hemen

birilerinin üzerine saldırmaya zorlayan öfkesininen üst noktasıydı bu. Lizaveta Prokofyevna’yıtanıyanlar o anda onun çok değişik bir ruhsaldurum içinde olduğunu hemen anlardı. Ertesigün İvan Fyodoroviç Prens Ş.’ye şöyle diyordu:“Lizaveta Prokofyevna kimi zaman böyle olur,ama dün olduğu kadar çok seyrek öfkelenir.Ancak üç yılda bir, daha sık değil! (Tane taneeklemişti:) Kesinlikle daha sık değil!”Lizaveta Prokofyevna sesini yükseltip,— Yeter İvan Fyodoroviç! Bırakın beni! dedi.Ne diye kolunuza girmemi istiyorsunuz? Deminalıp götüremediniz beni buradan. Kocamsınız,ailenin reisisiniz, sözünüzü dinlemeyip sizinlegelmediysem, beni, bu aptal kadını kulağındantutup götürmeliydiniz. Hiç değilse kızlarınızıdüşünmeliydiniz! Artık siz olmadan bulacağızyolumuzu... Bu utanç bir yıl yeter bize... Durunbir dakika, prense teşekkür etmek istiyorum!..Bu ikramınız için minnettarım size prens!Gençleri dinlemek için oturup kaldım burada...İğrenç bir şey bu, bayağılık! Bir kaos, rezillik,insan rüyasında göremez böylesini. Böyle


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook